Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@azamet_29_2

B.6 Aptal Cadı

Selam hoşgeldiniz.
Hadi okumaya geçelim.
Yorumları merakla bekliyorum.

************************************

"Cadı"
Dedim kendime çevirerek.
Ama başı yana düştü.
Yüzü kıpkırmızıydı. Hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordu.
Kendinde değildi.
Elimi alnına koydum.
Yanıyordu, alev alev yanıyordu.

"Güneş? " Dedim.
"Güneş uyan!"

Koluna baktım.
Yaralı kolu şişmişti. Enfeksiyon kapmıştı kesin.

"Hassiktir.
Seni aptal kız."

Pansumanı yapmamış.
Aptal...
Aptal."

Hemen kızı kucağıma aldım.
Odadan çıkarıp üst kata kendi odama götürdüm.
Yatağa bırakarak.
Telefona sarılıp Pınar'ı aradım.

" Alo Bora?"

"Pınar hemen buraya gelmen lazım."

"Yine ne oldu ya."

"Kızın kolu şişmiş.
Ateşi var.
Kendinde değil."

"Allah cezanı versin Bora.
Geliyorum.
Kızın üzerini incelt ateşini ölç.

Fazlaysa elini yüzünü ısla bez falan bişey koy alnına.
Dahada olmadı suya sok."
Arabam bakımda.
Birini yolla banada.

"Emir geliyor seni almaya."

Dedim ve kapattım.
Hemen Emir'i aradım.

"Alo abi? "

"Emir hemen git Pınar'ı al gel.
Acele et."

"Ne oldu abi?"

"Emir oyalanma sonra anlatırım."

Telefonu kapatıp kızın yanına geldim.
Üzerindeki kıyafeti uçlarından tutmuş çıkarırken uyandı.
Kolumu tuttu.

"Uzak dur benden.
Dokunma bana."

Dedi zor çıkan sesiyle.

"Ateşin var aptal.
Neden koluna bakmadın.
Çıkar şu üzerini.
Yoksa daha kötü olacaksın."

"İstemiyorum defol..
Rahat bırak beni."

Diye bağırdı yerinden kalkmaya çalışarak.

"Bana bak.
Ya rahat dur, doğruca çıkar.
Yada yapacağımı bilirim.."

Dedim dişlerimin arasından.

"Hayır."

İnatçı keçi.
Birde vurmaya çalıştı o halde.

"Defol git be.
Uzak dur benden."

Sen istedin diyip banyoya girdim.
Suyu açıp geri geldim.
Hâlâ ayağa kalmaya çalışan kızı tek hamlede kucağıma aldım.

Bağırıp tepinmesine aldırmadan banyoya götürüp kucağımda suyun altına soktum.
Suyu hissettiği anda çığlığı bastı.

"Seni adi pislik.
Hayvan herif.
Bırak beni, bıraaak! "

Suyun altında bir süre tepindikten sonra çıkarıp odaya gelip kucağımdan bıraktım.
Yarım metre boşluktan kendi yatakta bulunca dahada cırladı.

Şuan saçları dahil her yerinden sular damlıyordu.

"Manyak pislik. "

Dedi elleriyle saçlarını kenara çekerek yüzündeki suları eliyle silerken.

"Acımasız.
Cani.
Katil suratlı."

Elimle yüzüme gelen saçlarımı geriye attım. Onun yüzünden bende ıslanmıştım.
Derin bir nefes alıp.

"Hakettin." Dedim.

İkimizde birbirimize öfkeyle bakıyorduk.

Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Yakasından tutarak.
O piçleri bulana kadar ne hasta olacaksın ne öleceksin. Anladın mı.
İzin vermiyorum. Yasak!"

Dedim ve savurarak bıraktım.

Tam o sırada kapı açıldı.
Pınar girdi içeri bir kıza bir bana baktı.
İkimizde tepeden tırnağa su içindeydik.
Pınar bana bakarak.

"Ne bu haliniz?" Dedi Şaşkın.

Sinirle baktım yüzüne.

"Tamam sormadım say.
Çekilde Güneş'in yarasına bakayım."
Dedi sonra.

Ben sinirle kenara çekilince Pınar da Cadı'ya yaklaştı.

Aynı anda kız hızla yatağın diğer tarafına geçerek Pınar'a,

"Sakın yaklaşma manyak adamın uşağı.
Uzak dur benden."

"Saçmalama Güneş.
Kolunda enfeksiyon başlamış. Çaresine bakmazsak kanına karışır.
Daha kötü olursun."

"Sizi ilgilendirmez.
Senin gibi doktor manyak başına.
Rahat bırak beni.
Gitmek istiyorum burdan."

Pınar:

"Bak Güneş."
Dedi bir adım daha atarak.

Ama Güneş,tuvalet aynasının önündeki sürahiyi aldığı gibi iki eliyle tutup kaldırdı ve bütün gücüyle yere fırlattı.
Pınar'ın ayaklarının dibine düşen sürahi tuzla buz olurken Pınar korkuyla iki adım gerileyerek bana baktı.
Cadı sonra eline geçen her şeyi bize fırlatmaya başladı.

"Pınar çık dışarı."

"Bora sakın."

"Çık!!"

Pınar dışarı çıktığında Güneş,
nefretle ve nefes nefese bana bakıyordu.

"Sakın bana yaklaşma."
Dedi. Elindeki bardağı bana doğru atarak.
Kendimi çekince bardağı savuşturdum ama parfüm şişesini görmedim.

Alnımda hissettiğim acı ile elimi alnıma koydum. Fena acımıştı.
Elime baktığımda parmaklarima bulaşan kanı gördüm.

"Seni küçük cadı."
Dedim sinirle üzerine yürüyerek.

Ama ellerini yüzüne kapamış,başını önüne eğmiş nefes nefese bir Güneş gördüm karşımda.

Geriye sendeleyip kendini duvara yasladı.
Hışımla yanına gelerek önünde durdum.

"Ne oldu yaptığından mı utandın cadı."

"Hakettin. "

"O zaman neden bakmıyorsun.
Aç gözünü ve yaptığın şeye bak. "

Dedim, ellerini bileklerinden tutup yüzünden çekerek.

Bu kez de gözlerini kapatmıştı sımsıkı.

"Aç gözlerini!"

Diye bağırdım.

" AÇ!! "

Önce yerinde sıçradı.
Sonra başını iki yana salladı.

"Açamam."

"Ne oldu üzüldün mü halime."

"Asla!
Ama ben... Ben kana bakamam."

" Ne?! " Dedim dalga geçerek.

"Bakamam işte bakamam.
Beni kan tutar."

Bir kaç saniye durdum.

"Yalancı.
Her yerin yara bere içinde birde kan tutar diye yalan söylüyorsun."

Başını yavaşça kaldırdı.
Islak saçlarının arasından gözlerini yavaşça kısık şekilde açtı.
Gözlerime baktı önce.
Bende onun kara gözlerine baktım.

Sonra alnıma çevirdi bakışlarını ve birden kendini boşluğa bıraktı.

Yere düşmeden yakaladım.
Önce numara sandım ama göz bebeklerine bakınca anladım.
Kız gerçekten bayılmıştı.

"Hassiktir."
Hemen yerden kucağıma kaldırıp kapıya yöneldim.

"Pınar.!" Diye bağırdım.

Kapı açıldı. Pınar beni görünce.

"Bora ne yaptın kıza.
Alnına ne oldu."

"Sus Pınar bişey yapmadım."

Diğer odaya geçip kızı yatağa bıraktım.

"Bu aptalı kan tutuyormuş meğer."

"Ne!"

"O yüzden düşüp düşüp bayılıyormuş.
Önce kafamı yardı.
Sonrada görünce düşüp bayıldı.
Aklıma gelen şeyle kısa bir pişmanlık duydum.

O yüzden pansuman yapmamış.
Kız kendi yarasına bakamıyor.
Hastane bahçesinde de bacağına bakmıyordu.
Sahildede o yüzden bayıldı.

Yataktaki kıza baktım.
Hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordu.

"Tam bir aptalsın Cadı."

"Bora dışarı çık. Kıyafetlerini çıkarayım. Daha kötü olacak."

Sonra bana bakarak.

"Sende git değiş.
Sana kızı suya sok dedim.
Birlikte mi girdin duşa.

Dedi pis bir sekilde gülerek.

"Kaşınma Pınar."

Koşonmo ponor.

"PINAR!!!"

" Tamam be."

Pınar'ı kızla birlikte odada bırakıp çıkıp diğer odaya geçtim.
Odamın altı üstüne gelmişti.
Yerdeki camlara basmadan dolaptan temiz kıyafet alıp giyindim.

Kız içinde bir şey alıp tekrar odaya döndüm.

İçeri girdiğimde Güneş yatakta üzeri örtüktü. Islak kıyafetleri kenara atılmıştı.
Sol kolunda serum takılıydı.
Pınar sağ kolundaki sargıyı açmış sanki ameliyat ediyormuş gibi dikkatle yarayı temizliyordu.
Yanına gelip onu izlemeye başladım.
Kızın kolu kızarmış şişmişti iyi görünmüyordu.

"Pansuman yapılmalıydı. Boşuna demedik değilmi."

"Yolladıklarını ona verdim.
Bu aptalı kan tuttuğunu nerden bileyim. Muneccim miyim?

Çok mu kötü?"

"Değil.
Ateş düşürücü ve Antibiotik verdim.
Yarına daha iyi hisseder. Yarında pansuman gerekecek."

"Gelir yaparsın pansumanı."

"Oldu başka.
Ben boş adamımya zaten, hiç işim gücüm de yok.
Ya kendin yaparsın yada bir hemşire ayarla."

"O zaman birini ayarla,yarın yolla."

Dedim.

Elimdeki kıyafetleri yatağın ucuna atarak.

"Ateşi düşsün sonra giydiririm.
Kafan nasıl sanada dikiş atayımmı."

"İstemez."

"Ne oldu anlat şimdi."

"Dün sabah odaya gidip yemek ve ilaçları bıraktım.
Pansumanını yapmasını söyledim. Burda olmayacağımı da söyleyip işbirliği yapmayı düşün dedim.
Ama hiç birşey yapmamış."

"Geldiğimde baygın yatıyordu.
Sonra sen geldin işte.
Aptal kan tuttuğunu söyleseydi başka..."
Dedim ve durdum.

"Başka ne?"

Aslında bana,
"Beni buraya zorla getiren sensin.
O zaman pansumanıda sen yapacaksın." Demişti.

"Aslında söylemeye çalışmış."

"Anne!"

Duyduğumuz sesle Güneş'e baktık.

"Sayıklıyor." Dedi Pınar.

"Anne.
Annecim.
Özür dilerim.
Seni öldürmek istemedim.
Özür dilerim...Affet..."

Duyduğumuz şeyle şok oldum.

"Bu bacaksız annesinimi öldürmüş.
Bak sen. Birde bana katil suratlı diyor."

"Affet annem affet.
Cezam bitmiyor. Çektiğin acıyı ödeyemiyorum."
Dedikten sonra biraz daha mırıldandı ve sızıp kaldı.

Hâlâ inanamıyordum.
Gerçekten doğrumu söylüyordu yoksa ateşi olduğu için saçmalıyormuydu.

Pınar yüzüme bakıyordu sadece.
Eminim benimle aynı şeyi düşünüyordu.
O sırada Pınar'ın telefonu çaldı.
Pınar telefonda konuşurken ben hala kıza bakıyordum.

"Tamam geliyorum."
Dedi ve kapattı.

"Bora benim çıkmam lazım.
Acil vaka geliyor.
Kıza kıyafetleri giydirip giderim.
Seruma sen bakarsın.
Sabah bir hemşire yollarım.
İlaçları yeniler."

"Tamam."

Pınar kıyafetleri giydirmeye başlarken,ben de odadan çıkıp aşağı indim.
Mutfağa geçip kendime bir kahve hazırlamaya başladım.
Diğer yandanda bir sigara alıp yaktım. Kahvemide alıp salona geçtim.
Arkamdan Pınar indi hızlı adımlarla.

"Bora gidiyorum."

Dışarı çıkıp.

"Emir Pınar'ı bırakın." Dedim.

"Tamam abi."

Pınar gittikten sonra yeniden yukarıya çıktım.
Odanın balkonuna çıkıp kahvemi ve sigaramı bitirdim.
Aklım hâlâ o sözlerdeydi.
İçeriye girerek cadı kızın yanına bir sandalye çekip oturdum.

*****

Zar zor uyandığımda başka bir odadaydım. Gözlerimi açamıyor sadece aralayabildiğim yerden bakıyordum etrafıma.
Tanımadığım bir kadın koluma serum takıyordu.
Sonra içine bir ilaç enjekte ederek ateşime baktı.
Arkasında duran kişiyi sonradan farkettim.

Bora arkada elleri ceplerinde kadını izliyordu.
Kadın işi bitince.

"Tamam Bora bey.
Yarın tekrar geleceğim."
Dedi ce çıktı.

Bora cevap bile vermedi.
Bana bakıyordu sadece.

Başımı kaldırıp kendime baktım.
Sağ kolum yeniden sarılmış sol kolumda serum vardı.
Sonrada Bora'ya baktım.

"İlk kez mi görüyorsun."

Hiç birşey söylemeden karşımdaki sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı.

"Kabul ediyorum.
Cezama razıyım.
O adamları bulman için sana yardım edeceğim.
Bunun dışında benden zerre birşey bekleme.
Gözümün önünde kafana sıksalar engel olmam.
O adamları bulduktan sonrada bu şehirden defolum gideceğim.
Birde o güne kadar bana katlanacaksın.
Katlanamadığın gün özgür bırakacaksın.
Oldumu kabul ediyormusun."
Dedim.

Bora hâlâ bana bakıyordu.

"Kabul...Yalnız sanma ki Bora Bozkurt bıkar ve beni özgür bırakır." Dedi.

Bir süre sessiz bekledikten sonra.

"Gerçekten anneni öldürdün mü?"

Sorduğu şeyle anında yüzüne baktım.
Sen... Nerden biliyorsun?
Dediğimde
duygusuz gözlerle bana bakıyordu.

"Sayıklarken söyledin."

"Evet." Dedim. Bakışlarımı tavana çevirerek.
Zaten o yüzden bu haldeyim. Annemin çektiği acıyı ödemeye çalışıyorum.
Aynı acıyı çektiğimde cezam bitecek.

"Kan görmeye dayanamayan biri nasıl birini öldürür."

Cevap vermedim.

"Neden kan tuttuğunu söylemedin."

"Söyledim.
Pansumanı sen yap." Dedim.

"Her neyse bir an önce iyileş.
Bana lazımsın."

"Emredersin.
Ne zamandır uyuyorum."

"24 saattir.
Yani dün akşamdan beri."

"Senin başka işin yokmu?
Neden başımı bekliyorsun?"

"Aslında hiç boş vaktim yok.
Ama senin yüzünden...
Neyse. Ben aşağı inip diğer işlerimle ilgileneceğim.
Sende dinlen ve artık kalk sen yattıkça vakit kaybediyorum."

Dedikten sonra yerinden kalkarak odadan çıktı bora.

Gözlerimi kapatırken.

" Beni yanında zorla tuttuğuna pişman olacaksın Bora Bozkurt. " Dedim sırıtarak.

Ve uyumak için kendimi zorladım.
Gözlerimi açtığımda gece yarısı falandı.
Felâket susamıştım.
Ağzımın, hatta boğazımın kuruduğunu hissediyordum.
Etrafıma baktım kimse yoktu.

İnsan bi su falan bırakır ama değilmi.

Adama sormuşlar. "Neden ensen kalın." Diye.

"Kendi işimi kendim görürüm. "
Demiş.

"Bu deyimi seviyorum." Diyerek yerimde doğruldum.
Kolumdaki serum bitmek üzereydi.

Bu yüzden serumu kapatıp kolumdaki kelebekten ayırdım.

Sonrada yavaşça ayağa kalktım.
Bir anlık baş dönmesini es geçerek kapıya yöneldim.
Odadan çıkarak etrafa baktım.
Hımm
Bir koridor. Burası zengin evi olduğuna göre mutfak aşağıda olmalı.
Koridorun sonuna giderek merdivenleri buldum sonrada aşağı indim.
Etrafıma baktığımda kocaman bir salon ve 3 kapı gördüm biri dış kapı diğeri mutfak ya diğeri?
Olsa olsa kütüphane.
Mutfak olduğunu düşündüğüm yere giderek kaydırmalı kapıyı açtım.
Bingo. Işıkları açmadan içeriye girdim. Dışardan yansıyan bahçe lambaları zaten mutfağı görmemi sağlıyordu.

"Öldüm susuzluktan."

Diyerek hemen üst dolaptaki kapakların içine bakıp bir bardak buldum.
Musluktan doldurup masaya oturdum.
Tam dudağına götürecekken,

"Emiir.!" Diye kükreyen Bora yı duydum

Salonun ortasından geliyordu sesi.
Kapı açılıp Emir içeri girdi.
Bu adam insan değilmi ya uyumuyor mu.

"Abi?"

"Kız yok Emir. "

"Nasıl yok abi.?"

"Kaçmış olmalı beni kandırıp kaçmış.."

"Çabuk bahçe dahil her yere bakın."

Emir, aldığı emirle hemen fırladı gitti.
Bora'nın bu hali çok komikti.

"Bir yere gitmedim."

Dedim mutfaktan salona doğru sesli şekilde.

Hızla mutfağa gelerek ışığı açtı.

"Ne işin var burda."

"Susadım. Zahmet edip odaya su bıraksaydınız buraya inmek zorunda kalmazdım."
Dedim bardağı kafama dikerek.

Elini cebine atıp telefonunu çıkardı.
Bir arama yaptı.
Tek kelime söyledi.

"Buldum."

"Kayıp değildim."

Dedim yerimden kalkarak.
Sonrada mutfaktan çıkarak merdivenlere yönelip aksayarak merdivenleri çıkmaya başladım.
Daha iki üç basamak çıkmıştım ki arkamdan gelerek beni kucağına aldı.

Önce korkup küçük bir çığlık attım.
Sonrada bağırarak.

" Ne yapıyorsun indir beni.
İndirsene.
Kendim çıkarım." Dedim

Hiç bir şey söylemeden merdivenleri çıkarak odama götürdü ve yatağa bıraktı.

Uyu Cadı. Yarın uzun bir gün olacak.

***********************************
Bölüm sonu canlarım Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.
Seviliyorsunuz unutmayın. 😍

Loading...
0%