Yeni Üyelik
12.
Bölüm

B.12 Canlarıma özel, uzun bölüm.

@azamet_29_2

Birden aklıma Bora'nın kaçmaya çalışırsan diğer bacağından vuracaklar dediği geldi.

"Bulursanız vurursunuz."
Dedim sessizce merdivenlerden koşarak inerken.

Bu sefer yakalanmayacağım size.
Hastanenin kapısından çıkar çıkmaz kendimi caddeye attım.

Yakalanma ihtimaline binaen durmadan cadde boyu koştum.
Arkama bakıp yeterince uzaklaştığımdan emin olup duran otobüse atladım.
Allahtan cüzdanım yanımdaydı.
Ama telefon ve çanta hastanede kaldı tabi. Ne yapalım zaten kullanmıyordum.
Merkeze giderek oradanda başka bir otobüsle uzun zamandır yanına gidemediğim Zehra teyzeye gitmeye karar verdim. Beni orada kimse bulamazdı.

Hem sanayi bölgesinede yakın onun evi. Neden mi sanayi. Anlatırım.

Yarım saatin sonunda merkeze ulaşınca oradanda başka bir otobüsle Zehra teyzenin evine doğru yola çıktım.
Aşağı yukarı bir saat kadar yol gitmem gerekti.
Çünkü şehir dışına yakın yerde oturuyor Zehra teyze sessiz, sakin, kendi dairesinde.

Zehra teyze nin olduğu durağa gelince indim.
Duraktan üç sokak geride olan siteye kadar yürüdüm.
Vatan sitesi yazısını görünce durup site güvenliğine gelerek.

Zehra Bilir'e geldiğimi söyledim.
İsim sordu.

"Güneş derseniz hemen bilir." Dedim.

C blok 3 numara.
Adam önce Zehra teyzeyi aradı.

"Güneş hanım diye biri geldi." Dedi.
Sonra kapattı.

"Buyrun hoşgeldiniz." Dedi kapıyı açarak.

"Teşekkürler." Diyerek içeriye girdim.

C bloğun oldugu yere kadar yürürken etrafa baktım.
En son ne zaman gelmiştim...
Galiba 2 yıl önce.
O günden Buğune, bahçedeki fidanlar bile büyümüş ağaç olmuştu.

Binanın önüne gelip durduğumda balkondan gözlüklerini tutarak aşağıya bakan Zehra teyzeyi gördüm. Hemen içeri girip kapının otomatına bastı.
İçeriye girerek merdivenlere yöneldim. Allah'tan 1. Katta oturuyordu.
Bir kat çıktıktan sonra çelik kapının önünde beni bekleyen Zehra teyzeyi gördüm.
Beni gördüğü gibi kapıdan yalın ayak çıkarak sımsıkı sarıldı.
Bende ona sarıldım.
O hasretle ağlarken ben sadece üzgün baktım.
Çok istiyorum ağlamayı ama olmuyor işte.

"Hoşgeldin yavrum.
Nasıl özlemişim. Neden hiç aramadın sormadın. Ulaşmadın."

"Özür dilerim Zehra teyze.
Biliyorsun telefonum yok. Bende iş güç aramaktan ne araya bildim ne gelebildim.
Babamı zaten biliyorsun.
Adı batsın bilmem mi?
Dedi nefretle.

"Az mı çektin onun yüzünden.
Hâlâ onun yanında mısın ?

"Hayır." Dedim başımı iki yana sallayarak.
Kaçtım. Son yaptığına dayanamadım."

"Ne yaptı yinemi dövdü eli kırılasıca."

Kolumu açtım gösterdim.

"Allah belasını versin." Dedi hiddetle. "Sana bunu nasıl yapar."

"Onun yanına bir daha gitmem."

"Sakın gitme kal benimle Güneş.
Deniz abin dışarda okuyor yalnızım banada yoldaş olursun. "

:Sağol Zehra teyze.
Sadece bir süre kalmak istiyorum izin verirsen. "

"İstediğin kadar kal kızım.
Ne kadar istersen kal.
Ama önce kalk elini yüzünü yıka yemek yiyelim acıkmışsındır.
Ne kadar yol gelmişsin."

"Tamam." Dedim.
Kalkıp banyoya girip ellerimi yüzümü yıkayıp mutfağa döndüm.

Mis gibi çorba ve nohutlu pilav yapmıştı. Acıkmıştım doğrusu. Hiç ikiletmeden oturdum.

"Ellerine sağlık teyzem çok güzel olmuş.
Yemekten sonra kahveleride ben yaparım."

"Bende keyifle içerim kızım."

Yemeğimizi yiyip masayı topladıktan sonra kahveyi yapıp balkona oturduk.
Hava serindi yaz bitiyordu.

"Zehra teyze bana annemi yine anlat."

Zehra teyze benim doğduğum gece annemin yanındaki doğum hemşiresiydi.
O nu yıllar sonra tesadüfen bulmuş tanımıştım. O günden sonrada beni hiç yalnız bırakmadı hem maddi hem manevi destek olmaya çalıştı.
Artık emekli oldu ve kendi halinde yaşıyor bir oğlu var yurt dışın da okuyan.

"Kızım yeter artık her geldiğinde aynı şeyi istiyorsun.
Seni üzüyor ama yine istiyorsun."

"Zehra teyze beni bu dünyada ayakta tutan tek şey o hikaye.
Yoksa çoktan kendimi iİstanbul'un denizinde boğardım."

"Yapma kızım. İsteme."

"Anlat teyze ne olur hiç bir kelimeyle oynamadan anlat."

Derin bir nefes aldı Zehra teyze.

"Peki.

O gece ben nöbetciydim.
Sancıyla geldi annen. Kocası yok komşusu vardı yanında.
Suyu gelmeye başlamıştı.
Hemen muayeneye aldım.
Doğum başlamıştı.
Doktoru çağırdım.
Muayeneden sonra doğumhaneye aldık.

Çok sancısı vardı.
Doktor annene.
Sakin ol derin nefes al ve sadece ıķın diye telkin veriyordu.
Annen hem bağırıyor hem de doğman için ıkınıyordu.
Ama doğmadın.
Sanki doğmak istemiyor gibi inat ediyordun.
Annenin kanaması başladı. Başka bir doktor daha çağırdım ve birde çocuk doktoru.
Sen hala doğmamıştın.
Annenin tansiyonu düşmeye başladı.
Doktor daha fazla bekleyemeyiz sezeryana alacağız dedi.
Annede bebekte tehlike de. Dedi.
Annen elimi tuttu.

Allah aşkına Dedi ağlayarak.
Güneş'imi kurtar. Yalvarırım kurtarın.
Biz anneni sezeryana almaya hazırlanırken sen doğdun.
Ama nefes almıyordun.
Çocuk doktoru seni hemen alıp kalp masajı yaptı.
Annen ağlayarak kurtarın kızımı diye yalvarırken sen nefes aldın.
Ama sadece küçücük bir ses çıkardın. Gözlerini açıp sessizce bize bakarken annenin kalbi durdu.
Doktorlar müdahale ettiler. Ama anneni kurtaramadık.
Seni kuvöze alırken annen cennete gitmişti.
Çok üzüldüm. Çok ağladım arkasından. Çünkü ilk kez böyle bir şey yaşamıştım.
Seni hastanede kuvözde tuttuk 1 hafta. Bütün bebekler acıkınca ağlarken senin ağladığını hiç duymadık."

"Hala öyleyim."

Dedim gülümsemeye çalışarak.

"Hâlâ ağlayamıyorum."

1 hafta kimse almaya gelmeyince çocuk esirgeme kurumuna gönderme kararı alındı.
Ama son anda babaannen geldi.
Seni alıp gitti.
Sen gitsende seni hep takip ettim
başına bişey gelir korkusuyla.
Bende anneydim oğlum 7 yaşındaydı o zaman.
Baba annen seninle iyi ilgileniyordu.
Sonra oda ölünce Babanın yanında olduğunu duydum.
Sonrasını zaten biliyorsun."

"Annemi öldürdüğüm için bu dünya bana hiç acımadı.
Ceza üstüne ceza."

"Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun."

"Zehra teyze.
Başım biraz sıkıntıda aslında.
O yüzden bir süre ortalarda olmamam lazım."

"Hayırdır ne oldu.
Kötümü polismi yine. "

"Hayır hayır.
Bu başka ama konu benzer bir konu. Ya. Bir adamın hayatını kurtardım. Ama bu kez benim pesime düştüler. Bende kaçtım."

"Anladım."

"Halil amcanın yanında işe girmek istiyorum bir süre.
Beni orada kimse bulamaz."

"Tabi bulamaz. Kayıp bir kız çocuğunu kimse araba sanayisinde aramazki."

"Aynen işte."

"Hadi neyse kızım.
Yat dinlen. Sabah ola hayr ola.
Yarın daha sakin kafayla düşünürsün."

Saate baktım geceyi geçmişti.

"Haklısın teyzem yatalım. "

Zehra teyzenin getirdiği pijamaları giyip Deniz abinin odasına geçtim.
Uzun zamandır kullanılmayan odayı bana verdi Zehra teyze.

Yatağa yattım.
Geçtiğim bir hafta gözümün önünden geçti.
Bundan sonrası için yeni bir plan yapmalıydım.
Halil amcanın yanında bir süre hem çalışır hem gizlenirim diye düşünüyorum.
Başımı yastığa koydum.
Gözlerini kapattım. Yarın daha iyi bir güne uyanma umuduyla.

*****

Sabah mis gibi menemen kokusuyla uyandım. Uzun zamandır yememiştim.
Hemen kokuyu takip ederek mutfağa girdim.

"Zehra teyze mis gibi kokmuş."

"Günaydın Güneş'im."

"Günaydın."

"Hadi temizlen gel sofra hazır. "

Hemen gidip elimi yüzümü yıkayıp geldim.
Masaya oturur oturmaz yumuldum o şahane menemene.

"Ellerine sağlık çok güzel olmuş."
Dedim beni izleyen Zehra teyzeye.

"Afiyet olsun kızım.
E ne karar verdin."

"Kararım aynı Zehra teyze.
Halil amcaya uğrayacağım bugün. Beni yanına alırsa bir süre onunla çalışırım. "

"Güneş sen ne anlarsın arabalardan."

"Aslında anlarım teyze.
Daha öncede çalıştım. Ben bu yaşa kadar para kazanmak için kaç ise girdim çıktım bilsen.
Erkek kılığında inşaatta bile çalıştım."

Dedim yüzüm eğik.

"Asla utanma kızım.
O baban olacak ayyaş utansın.
Helal ekmek kazanmak utanılacak birşey değil."

"Tamam geçti."
Dedim.
Derin bir nefes alıp.
Hızlıca içtim çayımdan.
Sonrada üzerimi giymek için odaya gidince aklım başına geldi.
Bu kıyafetlerle gidersem göze batarım.
Zehra teyze Deniz abinin eski kıyafeti varmı bana göre.

"Eski yok ama küçük olan var. "
Dedi gülümseyerek.

Dolabı açıp en alttan küçük olan kıyafetlerinden çıkardı.
Boylarına baktım. Gerçekten bana uyacak boydaydı.

"Bunlar kaç yıllık." Dedim.
"3 iyi ki atmamışım." Dedi gülerek.

Hemen denedim biraz büyük olsada bana uydu.

"Ayakkabılardan benden." Dedi Zehra teyze spor ayakkabısını uzatırken.
Sonrada Deniz abinin şapkasını başıma koydu.

"Tak bunu. Saçlarını içine sakla."

Onuda takarak evden çıktım.
3 sokak geri gelip durakta bekledim. Gelen otobüsle saniye doğru yola çıktık.
Bu trafikte ne kadar zamanda gideriz Allah bilir.

Uyuklayarak geçirdiğim zaman sonunda nihayet Halil amcanın dükkanına ulaştımıştım.

Halil amca beni gördüğünde önce bi şaşırdı.
Etrafını denetledikten sonra.

" Güney." Dedi.

Evet bana Güney diye seslendi çünkü daha öncede onun yanında çalışmıştım.
Ve kız olduğum için ve dahi dikkat çekmemek için Güney adını takmıştı bana.

"Benim Halil amca."
Dedim sesimi biraz kalınlaştırarak.

"Nasılsın."

"Iyiyimde seni hangi rüzgar attı.
Yine baban olacak ayyaş para para diye seni buralarımı yolladı."

"Halil amca iş biraz karışık.
Babamın yanından ayrıldım.
İzin verirsen bir süre senin yanında yine çırak olayım."

"Senin gibi çırağı başka yerde bulamam ama ne oldu. Önce onu anlat."

"Babam beni arıyor. Yanından kaçmak zorunda kaldım."

Dedim biraz da yalanla süsleyerek.

"Kimseye burada olduğunu söyleme. Kulağına bir şekilde gitmesin."

"Merak etme sen."

"E geldiğine göre başla bari.
Karnın açmı çay var. Simit poğaça falan."

"Yok tokum usta."

Dedim hemen çırak modunda.

"E o zaman üzerini değiş ve şu kırmızı arabanın yağıyla başla. "
Dedi.

Bir kız araba yağı değişmekten anlarmı?
Anlar...
Öyle bir anlar ki.
Aç kalınca bir çocuk her işi yapar.
Ben şanslıydım ki babamın eski arkadaşı olan Halil amcayla tanışmıştım.
Tabi artık arkadaş değiller.
O arkadaşlık askere gittiklerinde bitmiş.

Üzerimi değişip tulumu giydim. Kırmızı arabanın altına geçerek yağ değişmek üzere işe koyuldum.

Akşama kadar hem konuştuk hem çalıştık.
Akşam olunca Zehra teyzenin yanına döndüm.
İlk günün yorğunluğuyla yemekten sonra koltukta uyuya kalmışım.

Sabah koltukta uyandım. Zehra teyze yine mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.
Yerimden kalkarak lavaboya gittim işimi bitirip elimi yüzümü yıkadım. Mutfağa girdim.

"Günaydın Zehra teyze."

"Günaydın."

"Kusura bakma ben salonda sızıp kalmışım."

"Ne kusuru kızım.
Ama çok yoğrulmuşsun gitmesen kalsan evde. Beraber allah ne verdiyse yer içer otururuz."

"Hep seninle kalam Zehra teyze. Kendimi kurtarmam için bir yerden başlamam gerek.
Biraz para biriktirip Ankara'ya gitmek istiyorum. "

"Neden Ankara."

"Annem Ankara'lıymış.
İstanbul benim neyime.
Çekip gitmek istiyorum."

"Sen bilirsin kızım. Hadi yemeğini ye."

Hızlıca kahvaltımı yapıp tekrar işe gitmek için yola çıktım.

Dükkana gelir gelmez üzerimi değiştirdim.
Lift teki arabanın altına girerek motor muhafazayı sökerken.

"Halil kaptan.! "

Duyduğum sesle öylece kala kaldım
hiç kıpırdamadım.
Arkamı dönmedim.
Eğer dönersem Emir'i görecektim.
Emir' de beni.
Bu halimle beni tanıyamaz dı belki ama kendime güvenemedim.

Bi pot kırarsam peşimdeki zebaniyi uyandırabilirdim.
Neden burada bu Kalas.
Sessizce işimi yapmaya devam etmeye çalışarak kulak kesildim.

Bir yandanda birazcık dönerek ne yapıyorlar diye baktım.

"Emir kardeş. Hosgeldin. "

"Kardeş mi? Küçülsünde cebime girsin. "

"Hayırdır inşallah."

Dedi arkasındaki çekicideki aracın indirdiği siyah lüks araca bakarak.

Çekici aracı üzerinden yere bıraktığında Halil amcanın dudaklarından uzun bir ıslık çıktı.

"Ne oldu.
Araba kevgire dönmüş.
INŞALLAH ölen yoktur.
Kaç kurşun deliği var bunda."

Dediği anda elimdeki anahtar yere düştü.

Halil amca anında bana bakarken ben önüme döndüm.

Araba?
Kurşun deliği?
Ne olmuştu?
Yeniden mi saldırdılar?
Bu kez, yoksa...

"Halil Kaptan sorma pusuya düştük. "

"Bora nasıl? "

Halil amca Bora'yı da mı tanıyor. Nasıl?

" İyi bir seyi yok küçük bir yara o kadar."

"Gel otur.
Güney bize çay getir oğlum. "

Dedi Halil amca.

"Yaktın beni Halil amca."

Dedim tıslayarak.

"Nasıl oldu bu."
Diye devam etti.

Uzun hikaye.
Daha öncede abiye suikaste yeltendiler.
Keskin nişancı ayarlamışlar.
O gün bir kızın sayesin de kurtuldu.
Kızı yanımıza aldık. Ama kaçtı.
Onu ararken pusuya düştük.
Arabadan zor attık kendimizi.
50 kurşun çıktı araçtan.
Biride abinin bacağına gelmiş.
Ucuz atlattı anlayacağın.
Ama öfkeden kuduruyor.

Etrafında kim varsa saklanıyor.
Çok sinirli. Herkese her şeyi yapabilecek durumda.
Hele o kızı bulursa vay haline."

"Ne? Ben Ne yaptın yaa?"

"Çok üzüldüm." Dedi Halil amca.

"Güney çay ne oldu oğlum."

"Çayı boş ver Halil Kaptan.
Gideceğim.
Araba sende kalsın.
Adam edince alırız. Aciliyeti yok."

"Tamam merak etme.
Şimdi ne yapacaksınız."

"Hâlâ kızı ve o adamları arıyoruz.
İşin kötü tarafı suikastçilerde kızı arıyormuş.
Ama o aptalın haberi yok."

" Şimdi boku yedim.
Allah rahmet eylesin bana. Amin."

"Ben artık kalkayım. Bitince ararsın. Görüşürüz."

" Görüşürüz. "

Emir kalası diğer arabaya binip gidince hemen yanına giderek sordum.

"Amca bu kalas kim."

"Eski bir tanıdığın adamı."

"Ne olmuş bu arabaya."

"Taramışlar baksana.
İçinden sağ çıkması mucize."

"O adam eninde sonunda kör kurşuna gider demedi deme."

"Töbe de. O iyi bir genç.
Tanısan sende anlarsın. "

"Tanıdım ama anlamadım."

Dedim içimden.

Neyse bu gün bu arabaları bitirip şu kevgiri yarın alalım.

"Tamam usta."
Dedikten sonra kevgir gibi olan arabanın yanına gelerek kapısını açtım. Bütün koltuklarında cam kırıkları vardı.
Arka kapıyı açtım sonra. Hata olduğunu sonra anladım.
Gördüğüm şey Bora'nın kanıydı.
Sol yanımda bir sızı hissetmemle kendimi yerde buldum.
Ve karanlık.

Loading...
0%