Arka kapıyı açtım sonra.
Hata olduğunu sonradan anladım.
Gördüğüm şey Bora'nın kanıydı.
Sol yanımda bir sızı hissetmemle kendimi yerde buldum.
Ve karanlık.
*****
Cadı kendine geldikten sonra daha bi asabileşerek Pınar'a saydırınca Pınar da üzgün,yüzüme bakarak odadan çıktı hızla.
Kırılmıştı haliyle.
"Abarttın Cadı."
Dedim.
"Seninle ilgilenen oydu."
"İlgilenmeseydi.
Ondan bişey istemedim.
Senden de bişey istemedim.
Kimseden birşey istemedim.
Kendi hayatımı kendim idame ederek yaşayıp gidiyordum."
Yatakta doğruldu hırsla.
"Sonra bi hata yaptım.
Burnumu senin boktan hayatına soktum.
Kimseden bişey istemiyorum.
Bırakın artık yakamıda defolup gideyim."
Dedi nefes nefese.
Ellerim ceplerinde izledim hâlini.
Gerçekten burnundan soluyordu.
"Senin sinirlerin bozulmuş.
Ben dışardayım.
Biraz yalnız kalıp sakinleş."
Dedim yüzüne bakarak.
Sonrada odadan çıkıp koridora baktım. Pınar koridorun sonunda pencereden dışarıyı izliyordu.
Yanına giderek pencereyi açtım.
Cebimden sigara paketimi çıkararak bir dal alıp yaktım.
Pınar sinirle baktı.
"Hastanemde sigara içme dedim sana."
Dedi gözündeki yaşları silerek.
"İçerde değilim. "
Dedim dışarıya doğru esneyerek.
"Kes şu ağlamayı sana yakışmıyor. Küçük bir kızın yüzünden ağlama. Koskoca doktorsun."
"Kız küçükte, dilinin maşallahı var.
Beni seni uşağın ve suç ortağın olarak görüyor farkındaysan."
"O bizim aramızdaki şeyleri bilmiyor."
"Senin hayatını kurtardığımı bilse senin neden bana yardım ettiğinide bilir." Dedim.
Öyleydi.
Her ne kadar bununla övünmesemde Pınar benim sayemde hayattaydı.
2 yıl önce trafik kazası geçirmiş ve kan kaybından ölmek üzereyeken sayemde hayata tutunmuştu.
Kan kardeşiz artık yani.
O günden sonra her ne kadar bir küfür etmediği kalsada her zaman yardımıma koşar.
Arkamda hissettiğim el ile kendime geldim.
"Bora.
Neden nişanlımı ağlattın yine."
Dedi Hakan.
"Ben ağlatmadım.
Küçük bir kızın sözlerine bozuldu.
Sulu gözlü nişanlın."
Dedim Pınar Hakan'a sarılırken.
"Hoşgeldin Hakan.
Ne zaman geldin." Dedim devam ederek.
Hakan da arkadaşım.
Pınar'a aşık ve nişanlılar.
Oda doktor, kafa doktoru.
Psikolog.
"Bu sabah geldim.
Ben yokken haberlerini aldım.
Yine kendine bela bulmuşsun."
"Bende seninle onu konuşacaktım.
İyi oldu geldiğin."
"Siz konuşun benim gitmem lazım.
Görüşsüz hayatım."
Dedi ve gitti Pınar.
" Görüşürüz.
Öğlen birlikte yiyelim Aşkım."
"Oğlum ne cıvık adamsın lan."
"Sanane lan.
Sen kendi işine bak.
Hem sen anlat bakalım ne oluyor."
"Şu kız. "
Dedim odayı göstererek.
Onu bir görmen gerek bence."
"Hmm. Neden senin gibimi oda."
"Benden beter bence.
Bu kız annesini öldürdüğünü söylüyor.
Ama hakkındaki her şeyi araştırdım.
Ev adresine kadar.
Annesi onu doğururken ölmüş.
Babası ayyaş. 7 yaşından beri babasıylaymış.
Babası sürekli annesini bahane edip kızı dövmüş. "
"Evet böyle olaylar var maaalesef.
Çocuklar şiddet ortamından kötü etkileniyorlar."
" Bir farkla." Dedim.
Bu kız dayağı hep kabul etmiş.
Annesinin katiliı olarak görüyor kendini ve adamın onu yıllarca dövmesini yada herhengi bir nedenden dolayı canının yanmasınıda cezası olarak görüyor.
Annesinin cezası yani ve buna ses çıkarmıyor.
Annesinin çektiği acıyı çektiğinde cezasının biteceğini söylüyor.
Ve hiç ağlamıyor."
"Güçlü durmayamı çalışıyor."
"Öyle değil lan.
Ağlayamıyor.
Kızı bacağından vurdum gözünden damla düşmedi. Kızın ağlama duygusu yok. "
"Oğlum tebrik ediyorum seni, sonunda kendine denk birini bulmuşsun. İkiniz birbirinizden kötü haldesiniz.
Merak ettim şu kızı. Bir bakalım tanışalım."
Hakan la birlikte odanın kapısına gelip tıkladım. Cevabı beklemeden direk girdim.
Ama süpriiz!
Kız yoktu.
"Hassiktir.
Yine kaçmış.
Allahın belası." Dediğimde. Hakan kahkaha ile güldü.
"Kolay gelsin Bora.
Belanı bulmuşsun.
Kızı bulunca bana haber ver gerçekten tanışmak istiyorum onunla."
Diyerek uzaklaştı koridorda.
Hemen Emir'i aradım.
"Emir neredesin."
"Kapının önünde."
"Kız kaçmış. "
"Yinemi? Nasıl? Burdan çıkmadı abi. "
'Eminmisin. '
"Eminim abi tam kapının önündeyim 2 saattir."
"Ana kapıdan kaçtı o zaman küçük cadı.
Allah kahretsin.
Bela,hemde püsküllü bela."
Hemen Emir'in yanına indim.
Arabaya binerken nereye gider diye düşündüm. Eve o adamın yanına gitmezdi.
İlk iş sahile bakacaktım.
"Sahile gidelim Emir."
"Tamam Abi."
10-15 dakika ancak gitmiştik.
Sahil şeridinde ilerlerken trafiğe takıldık.
O arada solumuzdan yaklaşan minibüsü görmemle bize ateş açmaları bir oldu.
Bacağım da hissettiğim acıyla birlikte kendimizi sağ kapıdan dışarıya artık.
Karşılık vermeye kalmadan basıp gittiler.
Emir hızla yanıma geldi.
"Abi iyimisin." Dedi.
"Değilim Emir değilim. "
Dedim bağırıp arabayı yumruklarken.
"Abi bacağın.?
Hastaneye dönelim hemen."
Dedi Emir Pınar'ı ararken.
Arabayı bırakıp hastaneye döndük.
Yine acil, yine Pınar, yine bana laf sokması.
Sol baldırımı sıyıran kurşun derin değildi. Pınar temizleyerek sardı.
"Yemin ederim bela mıknatısın.
Daha dikkatli ol Bora. Polise haber vermelisin bence."
"Kızı bulmaya giderken Mevlâya kavuşacaktık az daha. " Dedi Emir.
Burnumdan soluyordum.
"Hayır. Polis falan yok."
Dişlerimi sıkarak düşünmeye başladım. Kız yanımdan uzaklaşır uzaklaşmaz yine saldırı oldu.
Birde bana benim alakam yok diyordu. Nasıl oldu o zaman bu.
Ama onada saldırdılar clup de.
O zaman...
Nasıl...
Yoksa beni kandırmak için numaramıydı.
Aaahhh!! Kafayı yiyecem. "
Dedim dişlerimi sıkarak.
"Nasılsa bululurum seni cadı.
O zaman ölümlerden ölüm beğen."
O sırada telefonum çaldı.
Numara vardı ama isim yoktu.
Açtım.
Değiştirilmiş ses kullanılmıştı.
"Bozkurt.
Bu seferki sadece deneme.
Bir sonrakine senide o kızı da üst üste aynı mezara koyacağım.
Ama önce o kız.
O senin diyetin olacak, sonrada sen.
Adım adım peşinizdeyim Bozkurt."
Dedi ve kapattı.
Ekrana baktım.
"Allah kahretsin!" Diye haykırdım.
Yanımdaki Pınar korkuyla yerinde sıçradı.
Emir yüzüme bakıyordu.
"Kızında peşindeler.
Doğru söylüyormuş.
Onlardan değil ama artık oda hedef. Ve kayıp.Allahın belası kaçacak zamanı buldu."
"Ne yapacağız."
Adamlara haber sal her yeri arasınlar.
Evinden, annesinin mezarına kadar her yeri.
Sende arabayı olduğu yerden al.
Yarın Halil e bırak.
Sonrada dön."
Tamam abi.
*****
Gözlerimi açtığımda önce etrafima baktım.
Hastanedeydim sanırım.
Halil amcanın dükkanda arabanın içini görünce yine bayılmıştım.
Bu huyumu aldirabilsem ameliyata bile razıyım.
Adam beni kanın tuttuğunuda bilmiyor. Ödü patlamıştır ya.
Hemen alıp hastaneye getirmiş.
Bi dakka hastane?!
Hangi hastane.
Dedim yerimden fırlayarak.
Ama aynı anda başım döndü.
Eğer Pınar 'ın hastanesiyse hapı yutarım. Hemen kendimi toparlayıp kapıya yöneldim.
Kapıyı açmamla Halil amcanın içeri dalmsı bir oldu.
"Güneş. Niye kalktın. Yat hemen. Dinlenmem lazım Dedi doktor."
"Halil amca." Dedim Ellerine yapışarak .
"Neredeyiz hangi hastanedeyiz. "
Bizim oradaki en yakındı hemen acile buraya getirdim. İyimisin." Dedi endişeli şekilde.
"Şimdi iyiyim."Dedim rahatlayarak.
Kusura bakma korkuttuysam.
"Niye söylemedin." Dedi.
Yüzüme bakarak.
"Neyi." Dedim. Her şeyi öğrendiği hissine kapılarak.
"Karnının aç olduğunu. Doktor tansiyonunun düştüğünü söyledi.
Açtın ve bana söylemedin değilmi."
"Ne desem acaba." Diye düşündüm. Yüzüne bakarak.
"Hadi gel otur." Dedi yatağa doğru çekiştirerek.
"Sana tost ayran falan aldım.
Yedikten sonra kendini daha iyi hissedeceksin."
"Sağol Halil amca gerçekten aç değilim."
"Şu hâline bak kızım bi deri bi kemik kalmışsın.
O ayyaş babana alkol almak için kendine hiçmi bakmadın.
Aç susuz mu gezdin nedir."
Başımı eğerek kendime baktım. Çok mu zayıftım gerçekten.
"Neyse hadi ye. İtiraz istemiyorum."
"Ne yapalım yiyecez artık."
Diyerek poşetin içinden tostu ve ayranı alıp yatağa oturdum.
"Aferim. Sen ye bende çıkış işlemleri halledip geliyorum."
"Tamam."
Yemek yerken aklıma Maviş geldi. Dün beni ararken yine saldırıya uğramışlardı.
"Eninde sonunda seni vuracaklar demedi deme. İnsanın kaderi değişmiyor. Değişse benim ki değişirdi." Dedim kendi kendime.
Tostum ve ayranı bitince Halil amcayı koridora çıkıp beklemeye karar verdim.
Kapıyı açıp tam çıkacakken birinin çarpmasıyla sendeledim.
Adam:
"Afedersiniz kusura bakmayın. Hastamı arıyorum dikkat etmedim." Dedi geri geri sendelerken.
Yüzüne baktım kumral yeşil gözlü uzun boylu 45 50 yaşlarında biriydi.
"Önemli değil." Dedim.
Yazık ya demek ki acil gelmişler. Bu adamcağız da burda onları arıyor.
Bir süre bekledikten sonra,
Halil amcanın beni çağırmasıyla o yöne döndüm.
"Çıkalım." Dedi
Acilden çıkarak arabaya yöneldik.
O sırada bana çarpan adamı gördüm yine.
Gri bir arabaya biniyordu.
Sanırım hastasını bulamadı.
Diye düşündüm.
Arabası çok lükstü hemen dikkat çekiyordu.
"Halil amca önce dükkana gidelim." Dedim.
"Üzerimi değişeyim malum hala tulumba geziyorum.
Sonra Zehra teyzeye bırakır mısın beni. "
"Tabiki ve yarın da gelme. Dinlen."
"Sağol Halil amca. Sen olmasan ne yapardım. "
Önce dükkana gittik.
Üzerimi değiştim sonrada dükkanın önünde Halil amcanın çıkmasını beklemeye başladım.
Etrafıma bakarak zaman doldururken
yolun başındaki gri araba dikkatimi çekti. Aynı arabaydı anında yönümü ve bakışlarımı kaçırdım.
Aynı adamı 1 saatin içinde 3 kere görmek normal değil.
Bu adam bizi takip ediyordu.
Allah'ım nasıl buldular beni.
Nasıl kurtulacağım bunlardan ya.
Zehra teyzeye gidersem onuda tehlikeye atarım ne yapmalıyım.
Ne yapmalıyım.
Halil amcanın sesini duydum.
Tamamdır çıkabiliriz.
"Halil amca beni bizim mahalleye bırakır mısın. "
"Nereye O ayyaşın yanına mı."
"Hayır eve değil arkadaşıma.
O eve bir daha gitmem zaten. "
"Hani Zehra teyzeye gidecektin."
"Onun haberi var.
Sana demeyi unuttum.
Çantam arkadaşımda kaldı. Onu alacağım. Bu gecede orda kalırım yarın dönerim." Dedim mecbur yalan söyleyerek.
Sizden kaçıyorum sizi korumak için diyemedim.
"Tamam o zaman.
O adama görünme ama."
"Merak etme." Dedim gülümseyerek.
Halil amcanın arabasına binip nerdeyse 2 saatlik bir yoldan sonra mahalleye geldim. Saatime baktım.
Öğleden sonra 2 olmuştu.
Yol boyunca o gri araba peşimizde bizi takip etmişti.
Artık emindim.
Bu adam,Bora nın bahsettiği adamlardandı.
Emir'in dedikleri doğruymuş.
Benide takip ediyorlar.
Peki ne yapacaktım...
Halil amca durunca.
Teşekkür ederek indim.
"Öbür gün görüşürüz çırak."
Dedi. Elinde tuttuğu parayı uzatarak.
"Bu ne Halil amca."
Avans. İhtiyacın olur.
Haftalığından keseriz sonra."
"Teşekkür ederim Halil amca.
Yani usta. Görüşürüz usta." Dedim.
O yola devam edince.
"Öbür gün yaşıyor olursam görüşürüz"
Dedim. Hayıflanarak.
Halil amcanın gittiğinden emin olduktan sonra mahalleye girmeden bir üst mahalleye saptım.
Arada bir de arkama bakıyordum.
Kimse yoktu. Gri arabayı da görememiştim.
Nereye gidecektim.
Düşündüm sahile gitmeye karar verdim.
Gidebileceğim en iyi yer oraydı.
Geri dönerek caddeye doğru yürümeye başladım.
Bir yandan da arkama bakarak arkamı kolluyorum hâlâ.
Tam o anda birine çarpıp gerisin geri yerde oturur şekilde buldum kendimi.
Başımı kaldırıp baktığımda o adamı gördüm. O ayyaş baba müsvettesini.
Yerde geri geri gittim ellerimin üzerinde.
"Vay vay vay.
Bakın kim gelmiş kürkçü dükkanına. Seni sürtük.
Nerdesin lan sen kaç gündür."
Diye bağırdı yere eğilip saçımdan kavrayarak.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Nerdeydin lan."
Dedi.Tuttuğu saçlarımdan sarsarak.
Ağzı iğrenç derecede içki kokuyordu. Nefesi yüzümü yalayıp geçti. Kusmak üzereydim kokudan.
O gece kaçtın ama şimdi nasıl kaçacaksın bakalım.
"Bırak beni."
Dedim elimle elini hızla kenara iterek.
Saçlarımın bir kısmı yolunsada yerden kalkıp geriye doğru bir kaç adım kaçtım.
Ayağa kalkarak cebinde bir çakı çıkardı. Dururmuyum.
Anında koşmaya başladım.
Sahile inen caddeye doğru koşarken yine arkama bakarak koşuyordum.
Hâlâ peşimdeydi inatla.
Allah belanı versin. Dedim hâlâ koşarken.
Tam caddeye yaklaşmışken birden önüme diğer adam çıktı.
"Nereye küçük fare."
"Yalancı piç. " Dedim hiç geri adım atmadan.
Yeterse yeter hayatından bezdim ya.
O an aklıma gelen şeyle.
arkamdaki adama döndüm.
Ayyaş babam karşımdaki adama bakarak.
"Kimsin lan." Dedi.
Adam:
"Sanane.
Git işine ayyaş serseri." Diye tıslarken
"Sende benimle geliyorsun." Dedi.
"Yok ya." Dedim.
"Valla kimseyi çekecek halde değilim."
Adam üzerime doğru gelirken ayyaş baba erkek çıkıp adamın üzerine atılıp yumruk attı.
Tabiki derdi ben değildim.
Adamın sözlerine sinir olmuştu.
Zaten kafasıda iyidi. İkisi bir birlerine vururken bende aradan kaçtım.
Kırk yılda bir işe yaramıştı ayyaş.
Koşarak caddeye doğru inmeye başladım. Nefes nefese yolun kenarına geldim. Karşıya geçmem gerekiyor ama trafik durmuyordu.
Tekrar arkama dönüp adama baktım.
Babam olacak adamın elinin karnında yere düştüğünü, adamında arkamdan koştuğunu gördüğüm anda kendimi yola attım.
Her türlü öleceksem şansımı denerken ölürüm.
Ama ben intihara kalkışıp ölmeyi bile başaramamış biriydim.
Burda öleceğimi sanmıyorum.
Firen yapan arabaların arasından çarpılmadan karşıya geçmeyi başararak sahil boyunca koşmaya başladım.
Tazı gibi koş Güneş yoksa yakalanacaksın.
Dedim kendi kendime. Bir süre sonra kenarda durdum. Adam takibi bırakmıştı.
Nihayet kurtulmuştum.
Artık akşam olmaya başlamıştı.
Denize çevirdim yüzümü hüzünle. Batmaya başlayan güneşin kızıllığını izlemeye başladım.
Güneş'in hüzünle baktığı güneş batıyor bir gün daha bitiyordu.
"Çok güzel görünüyor değil mi?
İyi izle bir daha bu manzarayı göremeyeceksin."
Duyduğum sesle arkamı döndüm. Aynı anda midemde patlayan yumrukla nefesim kesildi. Kendimi yere bıraktım.
Gözlerimi aralayarak bakmaya çalışırken hâlâ nefes alamıyordum.
"Kediden kaçarken kapana düştün fare.
Artık benim yemimsin."
*********************************
Bölüm sonu canlarım.