@azamet_29_2
|
Selam canlarım. Yeni bölüme ********************************** "Sende mi oradaydın." Dedim gayri ihtiyari. "İşimiz bu efendim." Bora çekip aldı resmi. "Kim lan bu orospu çocuğu." "Tanımıyor musun?" Sinirle baktı yüzüme. "Tanımıyormuşsun.?" Dedim pes ederek. Cahit: "Tamam Cahit Bey siz gidebilirsiniz." Adam çantasını alıp evden çıkarken Bora salonun ortasında elindeki kağıda bakarak sol eli çenesini kavramış şekilde ileri geri turlamaya başladı. Resimdeki adamı inceliyor,arada yan tutuyor birilerine benzetmeye çalışıyordu. Yada benzetemiyordu sanırım, bilmiyorum. Sonra birden durup yanıma geldi. "Doğru tarif ettiğine emin misin?" Yerimden kalktım. Dedim ve tekrar oturdum. Sevda Gül'ü görünce, Kahvaltı hazır hadi kahvaltıya geçelim. Dedi hevesle. Sevda önden gittikten sonra bizde peşinden giderek mutfak masasına oturduk. Bora yine cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal çıkarıp yakarak dudaklarına götürdü. Önündeki koyu kahveden bir yudum aldı sonra. "Şimdi ne olacak?" "Ne demek ne olacak. Kardeşinin yanında küfür edemiyormuş onu öğrenmiş oldum bu sayede. "Benim işim bitti." Dedim avuçlarımın arasındaki çay bardağını çevirirken. "Artık beni bırakırsın heralde. " Kâğıdı inceleyen bakışları bana döndü anında. "Senin kafanadamı vurdular. Adamlar sadece benim değil seninde peşine düştüler. Nerdeyse ölüyordun. Hâlâ bırak beni gideyim diyorsun. Ayağa kalkarak, "Sen bana bu adamları bulmama yardım edeceksin ancak o zaman gidebilirsin dedin ama. "O anlaşma iptal. "Ebenin!!... " Dedim ve sustum bana bakan Sevda'ya bakarak. "Ebenin gözü Bozkurt. Dedim kelimeyi değiştirerek. "Ne zaman olacağı belli olmayan birşey için burda mı kalacağım yani. Ben böyle hiç bir şey yapmadan çalışmadan dışarıya çıkmadan duramam." "Çalışmak mı istiyorsun." "Tabiki çalışmak istiyorum ama tek başıma yaşayarak. Senin evinde değil ve sekreterlik hiç değil." Dedim imalı şekilde. "O zaman kız arkadaş olarak işe aldım seni. " "Ha!" Dedim ağzım açık. Bizi izleyen Sevda duyduğu şeyle ağzındaki çayı yutamadan boğazında kalınca öksürmeye başladı. Bora kardeşinin sırtına eliyle vururken bana bakıyordu. "Ne! Höst be.! "Sevda'ya arkadaşlık yapacak birine ihtiyacımız vardı. Dedi hâlâ bana bakarak. "Sen ne anladın?" Dedi bu kez imalı şekilde. "O halde anlaştık." Dedi. Sonrada ayağa kalkarak. "Ben şimdi gidiyorum işlerim var." Diyerek masadan kalkıp çıkmak üzere yanından geçerken kulağıma doğru eğildi. "Aklından geçen şey hayatta olmaz! Hızlı adımlarla yanımdan giderken arkasından dil çıkartarak, "Sensin o dediğin. Pislik ne olacak." Dedim bağırarak. Sonra önüme dönerek önümdeki çayı sinirle tepeme diktim. Yanan ağzımla, Sevda gülmemek için kendini tutuyordu. "Boşa tutma kendini gülmek istiyorsan gül." Dediğim de kahkahayı patlattı. "Çok iyi ya. Dedi. Yanına giderek sandalyeye oturdum. Yeni farketmiştim. Bazı insanların farkında olmadan yaptığı şeyler bazı insanların hayali olabiliyor. "Dokunabilirmiyim ? " Sevda şaşkın ve sulu gözlerle bana baktı. "Ne! Anlamadım.?" Devamını getiremedim. Hızla mutfaktan çıkarak üst kata kendi odama girip kapıyı kapatarak arkasına kendimi dayayıp yere çökerek oturdum. Dizlerimi kendime çekerek kollarımla sardım. Çenemi dizlerime koyarak gözlerimi kapattım. Bir süre hayatımı gözlerimin önüne getirerek izledim. Hiç düşünmeden caddenin ortasına kadar gelip öylece beklemiş, bana doğru gelen arabanın bana çarpıp beni bütün sıkıntılarımdan kurtaracağını ummuştum. Ama bana çarpacak arabaya başka aracın gelerek yandan çarpması sonucu başaramamıştım. Böylede şanssız ben. Orda ne kadar öyle durdum bilmiyorum. Kapının önünde yerde tepside yemek vardı. Gül bırakmış olmalıydı. Yaşamaya yetecek kadar yiyerek tepsiyi dışarıya kapının önüne bıraktım. Yapacak birşey yoktu. Bu yüzden yatıp uyumaya çalıştım. Bir süre sağa sola dönüp durdum sonra nasıl olduysa uyuya kalmışım. Uyandığımda saate baktım. 3 saat falan olmuştu. Peki ne yapacaktım. Sevda ya arkadaş olarak maaş mı alacaktım. Bu ne saçma birşeydi. Yerimden kalkıp banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım kendime gelmek için balkona çıktım. Kollarımı iki yana açarak derin bir nefes çektim. Her yerim hantallaşmıştı. Bir süre etrafı izledim. Mutfakta bir kadın çalışan, çalışan kadın içinde yaşlı bir çalışan etti iki kişi. Aslında baya kalabalıkmışız biz yaa. Derken yine o yaşlı amcayı gördüm. Etrafı izlemekten vazgeçip içeri girdim.Sevda ne yapıyordu acaba. Onu mutfak tek başına bırakıp yukarı çıkmıştım. Mutfağa geldiğim de kimse yoktu. "Gül hanım Sevda nerde.?" Diye sordum. İşaret parmağıyla üst katı işaret etti. "Odasına mı çıktı?" Dedim, cevap bile vermedi. "İyide nasıl çıktı." Diye sordum, yine tık yok. Yok yok. Sonunda, "Yangın vaar!" Diye bağıracam o olacak. Mutfaktan çıkarak salonda oturdum bir süre. Zaman ilerlemiyor vakit geçmiyordu. "Ay çatlayacam ya sıkıntıdan." Uyandığımda bu yana bir buçuk saat oldu. Ben hala salonda duvara bakıyorum. Sonunda kalkıp odama dönmeye karar verdim. Kendi odama geçerken Sevda' nın odasının önünde durdum. Niye durdum onuda bilmiyorum ama durdum işte. Önce kulak verdim kapıya, içerden ses geliyormu diye dinledim. Ne sesi gelecekse. Neyse hiç ses gelmedi bende kapıyı tıkladım. Yavaşça açarak içeri girdim. Sevda sandalyesinde oturmuş tavandan yere kadar olan pencereden dışarıyı izliyordu. "Birşeye ihtiyacım yok Gül. Dedi. "Abim ilgilen dedi diye zırt bırt gelmene gerek yok." O konuşurken ben odayı inceliyordum. Odaya nasıl çıktığını şaşkın şekilde yeni anlamıştım. Odanın içinde tek kişilik bir asansör vardı. "Kendi işimi kendim görmeyi öğrendim. Kimseye ihtiyacım yok." Beni gördüğü anda önüne döndü. Yüzünde şaşkın, kızgın ve üzgün karışık bir ifade vardı. "Şey kusura bakma. Rahatsız ettiysem çıkabilirim." Başını iki yana salladı sessiz. "Odan çok... güzelmiş." "Öylemi?" Hâlâ sessiz ve yüzü asık önüne bakıyordu "Bişeymi istedin." Hadi bakalım ne diyecektim. "Şey... Aşağıda olanlar için özür dilerim. " "Önemli değil." Dedi başını pencereye çevirerek. "Ben senin ağladığını görünce..." Yüzüme döndü. "Dokunmak istedin. Neden.?" "Başkalarının üzüntüsünden zevk alıyorsun galiba. Sadist falanmısın?" "Ha. "O zaman...?" " Ben...Benn..." Sadist falan değilim. Özür dilemeye geldim sadece. Hakkımda saçma sapan şeyler düşünme." Dedim ve odadan hızla çıktım. "Sadistmiş. Sakin ol Güneş. Sakiinn. Odadan çıkıp erdivenlere geldiğim de, süpriiiz Doktor Hakan'ı ve Bora'yı eve girerken görmemle, Başımı yukarıya kaldırarak. "Allah'ım sen sabır ver." Diyerek arkamı dönüp odama gitmek istesemde Hakan'ın, " Güneş."Demesiyle yerimde durdum. Hiç kıpırdamazsam gidermiydi? Sanmam. Bora'nın,"Cadı nereye?" Demesiyle. Arkamı dönüp yüzüne baktım. "Seni cadılar götürsün getirmesin. "Bugün için bir randevunuz vardı Hakan ile." "Öylemi ben onu hastanedeyken sanıyordum." "Eve geldiğiniz için evde devam edeceğiz." Dedi Hakan. Ben ayaklarımı sürüyerek merdivenlerden inerken Bora'da yanımdan geçip Sevda ya bakıp geliyorum diyerek çıktı. Şuan sadist yerine konduğum için zaten sinirliyken birde bu durum beni dahada sinir etmişti. Bu adamın sinir soruları da tuzu biberi olacaktı. Koltuğa oturduğumda oda karşımdakine oturdu. "Konuşacak bişey yok. "Gerçi bu gidişle banada bir oda verecekler ya neyse." Dedim tabiki bu cümleyi içimden söyledim. "Oradaki doktorların uzmanlık alanı farklı benim farklı. "Bir sorunum yok doktor." "Sorunun var ama yokmuş gibi davranıyorsun. "İstemiyorum. Dedim sinirle yerimden kalkarak. "Tamam anlaşılan bugün biraz gerginiz. "Aloooo. Sağır mısın? Bu arada merdivenden inen Bora. "Güneş.! "Rahatsız olduysan kusura bakma Bozkurt Reis. Dedim dahada bağırarak. " Bora Hakan'a bakarak , " Ne oluyor." Dedi. "Daha sakin olduğun bi gün tekrar gelirim. " Dişlerimi ve yumruklarımı sıkarak üst kata doğru çıkarken Bora'nın Hakan'a, "Hakan. "Tamam sonraki gelişimde onunlada konuşuruz." "Keşke onu getirip beni bıraksaydın." Dedim dişlerimin arasından. Bugünkü sinir kotam dolmuş bu durum fazla gelmişti artık. Ellerimin titrediğini farkederken bir anda başıma giren ağrıyla merdivende olduğum yerde kaldım. Sonra burnumda bir ıslaklık hissettim. Büyük ihtimal burnum kanıyordu. "Güneş.?" "İyimisin! Burnun kanıyor. Sevda panikle Bora' yı çağırdı. "Sevda?" "Abi Güneş !" Bora'nın ayak seslerini duyuyordum. Hızla yanıma geldi. "Güneş?." Dedi endişeliydi sesi. " Güneş burnun kanıyor. " "Vallaha mı?" "Açma gözlerini." Dedi ve eliyle burun kemerimi sıkıca tutarak bekledi. "Yavaş... Acıdı." Dedim sinirle. " YA SABIR!" Diyerek bir nefes verip bir iki dakika öyle bekledikten sonra elini çekti. "Durdu." Dedi. "Geliyorum bekle açma gözünü." "İstesemde açamam zaten." Dedim sesim üzgün çıkmıştı. Sevda: "Neden? Sinirle ayağa kalkıp gözlerimi açtım. Yetmişti son cümlesi. "Çünkü sandığın gibi sadist değilim." Dedim. Üzerime damlayan kanlara bakarak. |
0% |