Yeni Üyelik
23.
Bölüm

B.23 Kabus

@azamet_29_2

Merhaba sevgili okurlarım canlarım.
Yeni bölüme hoşgeldiniz.

*******************************
"Çünkü sandığın gibi sadist değilim." Dedim üzerime damlayan kanlara bakarak.
Sonrası yine karanlık.

*****

Banyoya temiz bir havlu alıp, ıslamak için girmiştim.

Arkamdan kızların konuşma sesleri geliyordu.

Enson Güneş'in yüksek sesle,

"Çünkü sandığın gibi sadist değilim!"

Sözüne takılmışken,sonrasında duyduğum tok bir ses ve Sevda'nın

"Güneş!
Güneş iyimisin.?"

Demesiyle girdigim banyodan gerisin geri çıktığımda, Güneş'i yerde baygın yatarken, Sevda'yı korkudan ağlamak üzere ellerini ağzına kapamış bana bakarken buldum.

Dediğimi yapmamış gözlerini açmıştı.

Bazen bu durumundan zevkmi alıyor diye düşünüyorum.
Daha dikkatli olması gerekirken hâle bak.

Hemen Güneş'in yanına gelip tek dizinin üzerine çökerek yüzünü kendime çevirdim.
Elimle yüzüne hafiften vururken,

"Güneş.
Güneş uyan.
Güneş..."

Desemde uyanmadı.

Yavaşça kucaklayıp yatağa bıraktım.

"Abi.
Valla ben bişey yapmadım."

Tamam güzelim korkma. Senin birşey yapmadığını biliyorum. Sadede yine bayıldı birşeyi yok Güneş'i kan tutuyor.

"Ne! Sen ciddi misin?
B.. Ben bilmiyordum."

"Nerden bileceksin."

Dedim tekrar banyoya girip ıslak bir havlu alırken.
Sonra odaya gelip Güneş'in yanına, yatağın kenarına oturarak yüzünü ve ellerini silerken Sevda'nın bakışlarını üzerimde hissettim.

"Hadi.
Bırakalım uyusun." Dedim yüzüne bakarak.
"Birazdan kendine gelir. "

Bu arada şu sadist konusu ne? Anlatmak istermisin." Dedim imalı şekilde.

"Şey..."

"Bugün ben yokken birşeyler olmuş belli.
Hadi odana gidelim sende bana her şeyi anlat."

Sevda'yı alıp odasına geçtim.
Ben yatağa oturdum,oda sandalyesiyle karşıma geçerek ellerini önünde birleştirdi.

"Sanki bir suç işlemişsin de bende sana kızmışım gibi duruyorsun.
Senden olanları anlatmanı istedim sadece. Yoksa...Suçmu işledin."

'Şeyy.. Abi.
Sen bugün gittikten sonra."

Dedi sevda, yüzünde bir gülümseme oluştu.

Güneş sana kızarken Gül ablada çayları tazeliyordu. Güneş o kadar sinirlenmiştiki sıcak çayı farketmeden sinirle tepesine dikti.
Ağzı yanınca da,

"Ahh! Sıcak." Diye bağırarak ağzından geri çıkardı. Hâlini görmeliydin. Gülmemek için kendimi zor tuttum.

"İyi olmuş cadıya." Dedim gülerek.

Gülmemek için kendimi tutarken,

"Gülmek istiyorsan gül." Diyince gülmeye başladım.

"Ama sonra...
Sonra."

"Sonra ne?"

"Sonra birden ağlama isteği geldi nedense. Kendimi tutamadım."

Güneş yanıma gelip oturdu.
Önce yüzüme baktı bir süre.

"Dokunabilirmiyim." Dedi.

"Bende anlamadım diyince cevap bile vermeden koşarak odasına çıktı."

"Hmm.
Sanırım ben anladım.
Eee.Sonra?"

"3-4 saat odada galiba, hiç görmedim.
Sonra benim yanıma buraya geldi.

Özür diledi. Ama ben ona...
Başkalarının üzülmesinden zevk mi alıyorsun Dedim.
Bide..."

"Sadist misin. Mi? dedin?"

"Hı.hı."

"Birincisi saçmalamışsın."

"Bana benim halimden zevk alıyormuş gibi geldi o an."

"İkincisi Güneş öyle biri değil.
Tamam biraz çatlak ,biraz manyak hareketleri var ama o kadarda değil.

Bak Sevda."

Dedim parmaklarımı saçlarıma daldırıp kaşıyarak.

"Güneş farklı bir kız."

"Nasıl yani?"

" Güneş.
Küçükken.
Yani doğarken annesini kaybetmiş. Bunun kendi suçu olduğuna inanıyor. Hatta baya baya kendini annesinin katili ilan etmiş.
Annemi ben öldürdüm diyor.
Annesinin ölmesiyle babaannesi Güneş'i yanına almış.
Onunda ölmesinden sonra küçük yaşta ayyaş babasının yanına vermişler. Babasının yanında büyümüş yani ama hep siddet görmüş.
Babası annesinin ölümünü bahane ederek hep şiddet uygulamamış Güneş'e."

"Gerçekten mi çok üzüldüm."

"Sırtında hâlâ iyileşmemiş kemer izleri var.
Dahası Güneş bunu annesinin cezası olarak kabul edip susmuş.
Sonra..."

Dedim birazda düşünceli.
"Yüzleri hatırlayamayan ama konuşulan hiç birşeyi unutmayan bir hafızası var. Birdee Güneş ağlayamıyor."

"Anlamadım.
Nasıl?
Ağlayamıyormu?
Hiç böyle birşey duymadım. Gerçekten değişik biri.
Ağlayamayan insanmı olur.."

"Bende öyle düşünüyordum.
Ama oluyormuş işte.
Canı yansa bile, ölse bile,ağlayamıyor. Kendim gördüm.
Gözünden tek damla akmıyor.
Senin ağlaman onu etkilemiş olmalı.
Eminim uzaylıymışsın gibi izlemiştir seni. Yani anlayacağın çok farklı biri."

"Evet çok...
Garip bakıyordu.
Onun gibi olmak istemezdim.
Kendine gelince özür dilemem gerekiyor sanırım."

*****
Sahil mi burası?
Ben...
Ben evdeydim.
Şimdi neden buradayım?
Yok. Yok. O akıl hastanesinde bana da oda verecekler sonunda.
Acaba ışınlanmayı falan mı buldum.
Yada rüya görüyorum.
Tabi yaa.. Rüya.

Rüya olmasa böyle boş bir sahilde,tek başına dalgalara basa basa gezebilmek bu şehirde mümkün mü.?

Sonra denize doğru çevirdim bakışlarımı. İzledim... İzledim...
Denizin hem ihtişamlı hem ürküten hem sakinleştiren bir hali vardı.
Şuan sakin ve kızıldı. Güneşin yansıması denize vurmuştu. Havada taze çiçeklerin ve denizin mis gibi kokusunu taşıyan meltem esintisi vardı.

Normalde bu kadar güzellik bir arada olmaz.
Kesin rüya.
Yoksa değil mi. Olmayabilir mi.?

*Güneş...*

" Hı.. Biri sesleniyor.
Bana mı sesleniyor?
K..Kim sesleniyor?
Kendi etrafimda bir tur döndüm.
Hiç kimseyi göremedim."

*Güneş... *

Yine aynı ses,aynı kelime.
Ses çok sıcak geliyordu.
Soğukta kalmış bir insanın ateşe yaklaşarak ısındığında duyduğu sıcaklık gibiydi.

İnsanın hem içini hem dışını ısıtıyordu sanki.

"Güneş." Diyordu ama kim, kimdi..?

Bu ses çok tatlı, çok yumuşaktı.

*Güneş.
Kızım.*

"Kızım.??"

Hızla arkamdan gelen sese doğru döndüm yönümü kocaman gözlerle.

"Kızım...? Dedi.
Kızım. "

İşte!
İşte orada, bir kadın...
Ayakları dalgaların içinde yüzünü doğan güneşe dönmüş.
Saçları kıvırcık tıpkı benim gibi ama daha uzun. Esen meltem saçlarını havalandırmış yüzü görünmüyor.

"Anne...?
Anne senmisin.?
Koşmaya başladım..
Hasretle, özlemle anneme doğru koştum ama yaklaşamıyordum bir türlü.

Annemle aramda kocaman, görünmeyen, kapanmayan bir mesafe vardı.
Annem denize doğru yürümeye başladı birden.
O denize doğru, ben ona doğru ilerliyordum.

"Bekle anne,beni bekle.
Anne! GİTME !
Beni de al!
Benide götür!
Ne olur beni bırakma!
Ben sessiz çok yalnızım burada. Bırakma beni.
Benide al.
Ne olur... Ne olurrrr..."

"Olmaz! Sen gelemezsin.
Senin yüzünden.
Hepsi senin suçun.
Beni sen öldürdün sen olmasan yaşayacaktım."

"Anne!
Anne özür dilerim.
Anne affet. Anne beni affet! "

Birden hava karardı,deniz kabardı annem dalgaların arasında kaybolup gitti.

Koştum.
Sadece koştum.
Ama yetişemedim. Kahretsin yetişemedim.

"Anne...
Anne...
Aannnnneeeeeee!!!!!"

*****
"Kendine gelince özür dilemem gerekiyor sanırım."

"Sana yakışanı yaparsın güzelim."

"Hadi aşağı... "

Demiştimki devamını getiremedim.

Güneş'in sesini, daha doğrusu çığlıklarını duydum.

"Anne."
Diye çığlık atıyordu.

Anında yerimden fırladım. Kapıdan çıkıp yan odanın kapısından içeri girdim.

Güneş elleri kalbinin üzerinde gömleğini sıkmış yatağında oturuyor sadece karşı duvara bakıyordu. Hemen yanına geldim. Yatağın ucuna oturup omuzundan kavradım nazikçe.

"Güneş?" Dedim.

"Güneş iyimisin?"

Güneş gözlerini duvara kilitlemiş nefes almadan sadece boş boş bakıyordu. Nefessiz nasıl duruyor?

"Güneş!" Dedim omuzunu sarsarak.

"Güneş diyorum.
Güneş bana bak. Güneş!!"

Bu kez sol elimle çenesinden tutarak yüzünü kendime çevirdim.
Göz bebekleri küçülmüş içimden geçiyor sanki başka bir boyuta bakıyor gibiydi.
Panik olmuştum artık.

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
Sarsarak!

"Güneş!! " Dedim yüksek sesle.

"Güneş bana bak Güneş nefes al.
Kızım nefesini tutmasana. Manyak.

Güneş!!"

Güneş hâlâ boş gözlerle bakıyordu.
Şok falanmı geçiriyor acaba diye sonunda tek çare ayağa kalkıp yüzüne hızlı bir tokat attım.

Yediği tokatla yana düşünce eli yüzünde nefes almaya çalıştı. Omuzlarından tutup geri kaldırdım.

"Güneş iyimisin?"

"Ne.. Nefes alamıyorum." Dedi zar zor.
Hemen gömleğinin düğmelerinden ikisini açarak kucaklayıp balkona çıkardım.

"Nefes almaya çalış."

Bir kaç denemeden sonra eli kalbinde nefes almaya başladı.
Derin nefesler çekti ciğerlerine.
Sonra rengi ve nefesi düzelmeye başladı.

Ne olmuştu da şoka gitmişti.
Bayıldığı için mi olmuştu acaba.
Yoksa bayılması kan tutması değilde başka bir şeydenmi.

"Ne oldu neden bu haldesin.?
Altı üstü yarım saat kendinde değildin. Geldiğin hale bak. "

"Kâbus, kabus gördüm. İi. İlk kez annemi...
Annemi gördüm.
Bana kızdı, çok kızdı.
Benim yüzünden öldüğünü o da yüzüme vurdu. "

Dedi dişlerini sıkarken.
O kadar sıkmıştı ki dişleri gıcırdıyordu.

"Sadece kötü bir kabus gördüm hepsi bu."

Dedim tekrar odaya gelerek.
Sevda içerde gözleri yaşlı bizi bekliyordu.

Güneşi yatağa bırakıp Sevda'ya döndüm

"Sevda? İyimisin. Korktun.?
Üzgünüm güzelim. Korkma lütfen."

Dedim sarılarak.

O sırada Güneş de Sevda'ya bakıyordu.

"Sevda sen odana geç, bende birazdan geleceğim tamam mı. "

"Hı hı tamam." Dedi hâlâ Güneş'e bakarak

Sevda dışarı çıkıp odasına gittikten sonra Güneş'in yanına oturdum.

"Daha iyimisin?"

Başını iki yana salladı sadece.

"Güneş yardıma ihtiyacın var.
Hakan'ı reddetme o sana yardım edebilir. "

"Benim Hakan'a değil,sadece ölmeye ihtiyacım var. Başka türlü kurtulamam."

Sinirle ayağa kalktım.

"Kes artık şu saçma sapan şeyi söylemeyi.
Sakın bir daha düşünme ve konuşma anladın mı?
Küçüklüğünden beri kafanda düşünüp kurduğun şeyi gerçek sanmaya başlamışsın. Kimsenin katili falan değilsin.
Annen doğumda ölmüş. Birçok kadın ne yazık ki bu şekilde ölebiliyor.
Kimse annesinin ölmesini istemez.
Annesizligi kimse istemez...!

Kendini suçlayarak annene olan ihtiyacını, belkide ölümüne kızgınlığını bastırmaya çalışıyorsun.
Bu şekilde düşünmekle katil olunuyorsa o zaman bir katilin evinde olduğunu bil."
Nefes nefese söyledim cümleleri.
Acı ama gerçekti. Güneş'in annesinden bahsederken kendi annemin kanlar içindeki hali geldi gözlerimin önüne.

Güneş bana kızgın şekilde baktı. Sözlerime kızmıştı.

"İyi.

Yap.

Devam et.

Kendine kız. Bana kız. Kendini öldürmeye çalış. Az önce zorla getirdiğim nefesini geri ver. İstersen camdan atla. Sonunda gerçekten kurtulacağını düşünüyorsan yap.
Ne halin varsa gör...
Bundan sonra karışmıyorum.

Dedim arkamı dönüp çıkarken.
Ama yapamadım.
Birden hissettiğim elle yerimde kaldım.

Elime çevirdim başımı.
Güneş işaret parmağını serçe parmağıma geçirmiş önüne bakıyordu.

Gitme!
Ben...
Korkuyorum...

Loading...
0%