@azamet_29_2
|
Selam canlar bu bölümede hosgeldiniz. ********************************* Dedim arkamı dönüp çıkarken. Elime çevirdim başımı. "Gitme! Bir kaç saniye onu izledim. "Sevda korktu. "Gitme...!" Dedi elini çekerken. Güneş'in yanına geldim. "Gerçekten kalmamı istiyormusun?" Diye sordum. Başını salladı evet anlamında. "Bir şartla." Dedim. Ellerimi ceplerime sokarak. Yüzüme çevirdi gözlerini şaşkın şekilde. "Hakan'la konuşacaksın. Her geldiğinde!" Sinirli sekilde bakan gözlerine baktım. "Çık. Dedi sinirle. Arkamdan hızla kapıyı çarptığında ben Sevda'nın odasına giriyordum. ***** Bora'nın elini tuttuğuma hâlâ inanamazken söylediği şeyden sonra onu resmen odadan kovdum. Birde pazarlık yapmaya çalışması. Oh ne alâ. Yoo deli falan değilim işte. Belki saçma bir şey. & Akşam yemeğine kadar odamda yatağımda iki büklüm yattım. "Ben yemeyeceğim." Dedigimde Yerimden kalkıp aynanın karşısına geçip kendime baktım. Bir an kendime acıdım. Sonrada pencerenin önündeki tek koltuğu oturdum. Orda öylece oturdum... Kendimi hesaba çektim. Birden kendimi bambaşka bir dünyada bulmuştum Bunun için Bora'nın o adamı yakalaması lazımdı. Hemde bir an önce. Yarın ilk iş bu konuyu konuşacağım. ***** Tek başıma geçirdiğim geceyi sabaha kadar uyumadan düşünerek geçirmişdim. Aslında ne zaman başımı yastığa koyup gözümü kapatacak olsam o kabus gözümün önüne gelmiş uyumaya korkmuştum. Bir koltuğa, bir yatağa, bir yere oturup durdum sabaha kadar. Hayatımı düzene koymak için kendi kafamda bir sıralama yaptım ve bu planı uygulayacağıma söz verdim kendime. Sonunda sabah olduğunda o koltukta oturmuş pencereden havanın aydınlanmasını izliyordum. Yerimden kalkıp aynaya baktım tekrar. Üzerime doğru düzgün birşeyler giyip odadan çıkıp aşağıya indim Düzen planında, Bora'yı beklemeye başladım. "Sanada günaydın buzdolabı." Dedim ama onu bile umursamadı. "Günaydın." Dedi. Sesi çekingen gelmişti. "Günaydın." "Güneş. Yüzün çok yorgun görünüyor iyimisin?" Çenem kollarımın, kollarım masanın üzerinde, "Gece uyuyamadım ondandır." Dedim umursamaz. "Şey... "Dün olanlar hakkında konuşacaksan boşver ben unuttum bile. " "Özür dilerim. " "Dedimya ,unuttum bile." "Pekii...Tamam bugünden sonra daha iyi anlaşacağımızı umuyorum." "Hıı.. "Kim.?" "Abin." "O yok gitti." "Ne? Nereye.?" "Erken saatte işleri olduğunu söyledi.Gün doğmadan çıkacağım dediydi akşam." "Hadi beh! " Dedim ayağa kalkarak. "Ama ona soracaklarım vardı benim. Of yaa.." "Sen abime Maviş mi diyorsun." Dedi kıkırdayarak." Omuz silktim. "Ne hakkında belki ben biliyorumdur." "Yok senin bileceğin birşey değil. " "O adamlamı ilgili." Anında yüzüne baktım. "O adamın izini bulmuş." "Az kaldı.Yakında kuyruğundan yakalayacağım dedi." "Gerçekten mi.?" " Duyduklarıma sevinmiştim ama yinede geldiginde onunla konuşacaktım." Biz konuşurken Gül de masayı hazırlamıştı. Sevda ile kahvaltıya başladık. Oda benim gibi az yiyordu. "Bu kadarcık yiyerek iyileşemezsin Kaslarının güçlenmesi gerek. Ayağa kalkman için güçlü olmalısın." Dedim masaya bakarak. Oda masaya bakarak konuştu. Abim beni her gördüğümde çok üzülüyor. Sadece üzülmesin diye katlanıyorum bu fizik tedavi işine. "Doktor ne diyor." "Yürüyebileceğimi ama istemediğimi söylüyor. Oysa istiyorum, hemde çok. Ama olmuyor,olmuyor işte." Dedi gözünden süzülen yaşlar eşliğinde. "İstersen dokunabilirsin." Dedi. Bedenim benden izinsiz kalktı onun yanına yürüdü. Yanındaki sandalyeye oturdu. Elimi tereddüt ederek uzattım. Gözünden hâlâ süzülerek akan damlalara parmak ucuyla dokundum. İlk kez göz yaşına dokunmuştum. Evet bu çok saçmaydı. "Acıyormu?" Başını iki yana salladı. "Çok şanslısın. "Bilmem. "Anladım." Dedim üzgün yerimden kalkarken. "Film izlemeyi severmisin?" "Yerimde durdum. Başımı salladım sadece. " Netten film izlemek istermisin. "Bilgisayar varmı.?" Dedim şaşırarak. "Evet var. Abimin odasında. Sevda ile birlikte asansörle onun odasına sonra da odadan çıkarak koridorun sonuna doğru gittik. "Maviş'in odası geride kaldı." Dedim arkayı işaret ederek. "Abimin iki odası var." "Öylemi." "Evet." Koridorun sonundaki odaya geldiğimizde şifreli bir kapı vardı. "Yok artık şifremi. Sevda hafifçe bana doğru eğildi. "Aslında evet. Abim burada hazinelerini tutuyor." Ben saf saf bakarken Sevda şifreyi girdi. "5556128." Dedi. "Girmek istersen." Diye ekledi. İçeri girdiğimizde ağzım açık baktım bütün odaya. Oda kocamandı. "Maviş resim mi yapıyor." Dedim salaklamış şekilde. "Yapıyordu.! "Neden abime Maviş diyorsun." "Onu ilk gördüğümde ona bu adı taktım." Diğer köşedeki masadaki dizüstü bilgisayara bakarak sana zahmet bağlantılarını çıkarırmısın. Dediğinde gidip çıkarttım. "Şey eminmisin Sevda.? Maviş kızmasın." "Kızmaz alıp aşağıda izleriz. "Tamam." Dedim bütün kablolardan ayırarak. Sonrada koltuk altı yapıp birlikte çıktık. Kapıyı örtünce kapı otomatik kilitlendi. Birlikte aynı yoldan aşağı kata indik. Bilgisayarı orta sehpanın üzerine kurup duygusal bir film açarak izlemeye başladık. Uzun zamandır ilkkez biriyle bir film izliyordum ve bu hoşuma gitmişti. Sevda ile 2. Saat aralıksız hem atıştırdık hem film izledik. Filmin sonunda Sevda yine göz yaşlarına boğulurken bense hala ekrana bakıyordum. Bilgisayarı kapattığımızda öğleni geçmişti. Sevda'nın yanımdan uzaklaştığını görünce, "Sevda? Bişeymi oldu." "A. Yok bişey. Lavaboya gitmem gerekiyor. Fazla içecek içtim." Dedi gülümseyerek." "Şey... Yardım... " "Gerek yok." Dedikten sonra alt kattaki banyoya doğru devam etti sandalyesiyle. Sevda da zor zamanlar geçiriyordu. En kısa sürede iyileşir umarım. O giderken bende kalkıp bilgisayarı toparlayıp odaya geri çıkardım. Sevda şifre ne demişti. İçeriye girdiğimde yine o çizimler karşıladı beni. Hayret birşey. Ama bir Maviş'e bakıyorum birde resimlere "cık" alaka kuramıyorum. Cümlede bile kelimeler yanyana gelmemek için kaçırıyorlar. Elimdeki bilgisayarı masaya bırakarak duvarın dibinde yanyana dizilmiş tablolara yaklaştım. Tamaamm. Bu söz böyle değildi ama gayet iyi uydu. Benimde böyle bir şeye yeteneğim olsun isterdim gerçekten. Benimde böyle bir şeye yeteneğim olsun isterdim gerçekten "Tutamaz mı Cadı.?" Duyduğum sesle yerimde sıçradım. Arkamı döndüğümde Bora kapıya yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Senin ellerin daha çok silah yada sopa tutmak için yaratılmış sanki. Dediğimde içeriye girip kendini koltuğa bıraktı. "Bak sen, demek öyle "Evet." Dedim kasılarak. "Hemde senin yapamayacağın hatta bir çok erkeğin yapamadığı birşey." "Öylemi merak ettim bak. Neymiş?" "Arabalardan anlarım motorundan yani." "Ooo.Bak şimdi saygı duydum." Bora'nın bu resmî beni olduğum yerden alıp başka bir boyuta çekmişti Kafamın içinde boyut boyut geziyordum sanki. *** Doğum başlamıştı. Çok sancısı vardı. Annen hem bağırıyor hem de doğman için ıkınıyordu. Sanki doğmak istemiyor gibi inat ediyordun. İnat ediyordunnn.... Her kelime yankı yapıyor du. Sen hâlâ doğmamıştın. Annenin tansiyonu düştü.! Annen elimi tuttu... "Allah aşkına." Dedi ağlayarak. Allah. Ama nefes almıyordun. Çocuk doktoru seni hemen alıp kalp masajı yaptı. Annen ağlayarak kurtarın kızımı diye yalvarırken nefes aldın. Gözlerini açıp sessizce bize bakarken annenin kalbi durdu. Kalbî durdu... Sen nefes aldığında annenin kalbi durdu... Sen nefes aldığında durdu.! Ben nefes aldığım için annem öldü. Annemm... Dediğimde nesnesimin durduğunu hissettim. Nefes alamıyordum. Daha doğrusu almak istesemde olmuyordu. Nefes almazsam cezam bitermiydi. Elimdeki resim yere düştüğünde gözlerimin karardığını fark ettim. Sonra sağıma doğru düştüğümü hatırlıyorum. Duyduğum son ses, "Güneşş!" ***** Sabah gün doğmadan şirkete gitmek zorunda kaldım. Yığılan işleri bitirmeliydim. Çünkü pesimdeki iti bulmuş ve takip ettiriyordum. Servet Kandıra. Erdem'in bir oğlu olduğundan bile bihaberdim. İyilestim yine durmadım. Sonra tehdit notları ve telefonları gelmeye başladı. Şimdilik kurtuldun ama kökünüzü kurutacağım diye başlayan mesajlar. Dört gözle bekledim birinin beni bulup karşıma çıkıp hesap sormasını. Beni arama zahmetinden kurtarmasını. Şimdi işler tersine döndü. Bugün sadece bu şekilde motive olarak çalıştım. Eve dönüşte de Hakan'ı alıp geldim. Fizik doktoru. Arada bir ağlama krizlerine yada gülme krizlerine girdiğini bazen tedavi bölümüne gitmediğini odasından çıkmak istemediğini söyleyince tedaviye evde devam kararı verdik. Hakan'ı salonda Sevda ile başbaşa bırakıp üst kata çıktığımda sanat odamın kapısını açık görünce önce buraya geldim. "O kürek gibi eller nasıl fırça tutuyor hayret." Dediğinde artık kendimi tutamadım. "Tutamaz mı Cadı.?" Dedim. Beni beklemiyorduki duyunca korkarak yerinde sıçradı. Bana dönüp, "Senin ellerin daha çok silah yada sopa tutmak için yaratılmış sanki." Dediğimde içeriye girip kendimi koltuğa bıraktım. Ben yatarak konuşmaya devam ederken oda resimleri alıcı gözlerle inceliyordu. "Bak sen," Dedim. "Demek öyle. "Evet." Dedi küçük burnunu havaya kaldırarak. "Hemde senin yapamayacağın hatta bir çok erkeğin yapamadığı birşey." "Öylemi merak ettim bak. Neymiş?" " Arabalardan anlarım motorundan yani." "Ooo.Bak şimdi saygı duydum." Dedim ellerimi başımın altına koyup tavana bakarak. "Araba motorundan bende anlarım. Ayrıca motosiklettende anlarım cadı. Güneş'in elindeki çerçevenin düşme sesiyle hızla yerimde doğruldum. Aynı anda Güneş yere düştü. Güneş.! Hemen nefesini kotrol ettim nefes almıyordu. "Ne oluyor lan. Kalp krizimi?" Dedim korkuyla. Güneş'i sırt üstü çevirip yakasını açtım. Güneş'in başını geriye doğru kaldırıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ciğerlerine doğru nefesimi üfledim. Ellerimi kalbinin üzerine koyup masaja başladım. "Hakan!! Bir iki dakika sonra Hakan'ı kapıda göründüğümde ambulans çağır çabuk! " Hakan ambulansı ararken ben hala masaj yapıyordum. "Hadi cadı. Hakan telefonu kapatıp yanıma geldi. "Ne oldu." "Bilmiyorum resimlere bakıyordu." Dedim yanımda duran resme bakarak. O an fark ettim. "Düştü kaldı." Diye devam ettim. Bir kere daha dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Bir kere daha üfledim ve masaj yaptım. Sonunda kalbî atmaya başlayınca nefes almaya ve öksürmeye başladı. Hemen yan çevirdim daha rahat nefes alsın diye. Sonrada kendimi yere bıraktım. Hakan nabzını kontrol ederken ben söyleniyordum. |
0% |