Yeni Üyelik
28.
Bölüm

B.28 Kim

@azamet_29_2

Selam canlar merakla beklediğimiz yeni bölüme hoşgeldiniz.

*******************************
Ne oluyordu. Neden bu kadar korkuyordu.
Anlayamamıştım.
Sanki...
Sanki Güneş değildi.

Güneş'in gözleri kaymaya başlayınca elimi ağzından çektim.

Güneş?

Aynı anda kucağıma yığılıp kaldı. "Güneş.
Güneş!!!"

Dedim sarsarak.
Ama uyanmadı.

Hemen nefesini kontrol ettim. Yine evdeki gibi atak geçirdi diye korktum.

Ama kız korkudan bayılmıştı. Buna inanamıyordum.
Bizim cadı korkup bayılmıştı.
Güneş kim korkmak kimdi?

"Ne oluyor lan.
Ters birşeyler var.
Emir arabayı buraya getir."

"Tamam. "

Emir arabaya doğru koşarak giderken
kucağımdaki kıza baktım.
Tanıdığım Güneş ile bu Güneş'in arasında çok fark vardı. Bir an şüpheye kapıldım.
Acaba başka birimiydi.

Kızı sol kolumun üzerine yan üstü yatırdım. Üzerindeki kıyafetin arka kısmını yukarıya sıyırıp sırtına baktım. O koduğumun izleri hâlâ duruyordu. Kızı tekrar kucağımda düz çevirdim. Sağ kolunada bakmak istedim. Yarayı görmeliydim.

Kolunda dirseğine kadar parmaksız bir eldiven vardı.
Dirseğinden tutup aşağı indirdim eldiveni. Yara izi olduğu gibi duruyordu. Aklım iyice karışmıştı.

Güneş'i yavaşça kucağıma alıp ayağa kalktım. Sokağın başına doğru yürürken yüzüne baktım kucağımdaki kızın. Güneş'ti işte.
Yüzü vududundaki izleri Güneş'ti. De, hareketleri bambaşka biri gibiydi. Korkudan ölecekti nerdeyse. Bu kadar korkacağını nerden bilebilirdim, bilsem daha sakin yaklaşırdım.

Fren sesiyle duran arabaya baktım. Emir di gelen. Emir arabadan inip hemen kapıyı açtı.
Yavaşca arka koltuğa oturup Güneş'i kucağıma yatırdım. Sonrada telefonumu çıkarıp Pınar'ı aradım.

İlk çalışta açtı yine. Alışmıştı, ben aradığımda hemen açıyordu.

"Alo Bora?"

" Pınar Güneş'i bulduk. Ama ters giden bir şeyler var. Sana geliyoruz. Bir saate orda oluruz."

"Tamam bekliyorum."

"Bir saat sonra Pınar'ın hastanesindeydik. Güneş kucağımda indim arabadan. İçeri girip acil müdahale odasına geldik. Pınar ve Hakan bizi bekliyordu.Tabiki Hakan'da merak etmişti Güneş'i.
Kucağımdaki baygın Güneş'i getirip yatağa bıraktım. Pınar muayene ederken, Haka merakla sordu.

"Anlat neler oluyor, nerde buldun? Nereye ve neden gitmiş?"

"İstanbul'un en uzak köşesine gitmiş nerdeyse."

Dedim sinirle ileri geri yürüyerek.

"Emir'in tanıdığı birileri benzeterek bizi aradı. Sabah o semte gidip bulduk pastaneyi.
Pastanede çalışıyormuş.
Akşama kadar pastaneyi uzaktan izledim. Tek kalmasını bekledim konuşmak için. Ama hiç tek kalmadı. Akşam yaşlı bir kadına yardım etmek için dükkandan uzaklaşınca yanına gelip konuşmak istedim ama..."

Dedim ve sustum.
O hali geldi yine gözümün önüne.

"Ama ne.?" Dedi Pınar.

"Beni gördüğü anda bir koşuşu vardı. Yani resmen kaçtı benden.

"Ben olsam bende kaçardım."

"Pınar öyle bişey değil.
Benden öyle bir korkuyordu ki tarifi yok. Nerdeyse düz duvarı tırmanıp üstünden atlayacaktı. Kolundan tuttuğumda korkusundan ölecek sandım.
Ben Güneş'in benden bu kadar korkacağını rüyamda görsem inanmam. Güneş ki keyfi olmasa adamı bok yerine koymaz.
Ama öyle bir korkuyordu ki,bayıldı kaldı."

Hakan:
"Aynı Güneş'ten mi bahsediyoruz."

"Evet.Aynen öyle düşündüm bende. Şüphelendim...
Dedim,başka bir kız.
Sadece çok benziyor diye düşündüm.
Ama vücudundaki yaralar aynı. Kolu, sırtı. "

Pınar'ın muayenesini bitirdiği Güneş'in yüzüne baktım.
Durumu nasıl.?

"Gözleri yine kızarmış.
Onun dışında sadece bayılmış.
Birazdan kendine gelir."

"Gel dışarda konuşalım." Dedi Pınar.

Birlikte odadan dışarı çıktık.

Pınar:

"Anlattığın şeyler Güneş'e uymuyor.
Sana numaramı çekti diyecem... Ama. Kız gerçekten baygın.

Ne yalan söyleyeyim benimde kafam karıştı hiç bişey anlamadım."

"Sen birde bana sor."

Hakan:
"Uyansın her şeyi öğreniriz..

Bora.
İyimisin? Daldın."

Hakan söyleyince fark ettim. Dalmıştım gerçekten.

"Ordaki hâli gözümün önünden gitmiyor Hakan. Anlamıyorum, beynim yandı. Sanki. Güneş'in bedeninde başka biri varmış gibiydi."

" Bi açıklaması vardır."

" Vardır, vardır da. Ne!? "

Bir süre yüzüme bakan, Hakan'ın gözlerine baktım.

"Anladım ben."

Diyen Hakan'a

"Neyi anladın?" Dedim.

" Sen...
Sende Gün.e.."

Demiştik bir anda odada bir gürültü koptu. Hemen odanın kapısını açıp içeri girdim.

Güneş uyanmış malzeme masasını yere devirmişti. Elinde ise masadan aldığı makas vardı.
Sımsıkı tuttuğu makası bize çevirip bir adım geriye giderek yüzümüze baktı.

"GÜNEŞ.?!"

Dedim ellerimi yarım şekilde havaya kaldırarak.

"Güneş ne yapıyorsun.
Lütfen sakin ol.
Sana zarar vermeyeceğiz.
Lütfen yanlış birsey yapma.!"

" Uzak durun benden.
Sakın yaklaşmayın."
Dedi ağlamaklı.

Hakan:
" Güneş beni dinler misin? "

Dedi oda benim gibi ellerini havada tutuyordu. Güneş'in daha fazla korkmasını istemiyorduk.

"Bu kızın Güneş olmasına imkan yok."

Dedi Pınar. Hakan sakince devam etti.

"Lütfen beni dinle Güneş.
Önce bir sakinleş. O elindekini bırak, sakince konuşalım.
Olurmu?

"Kimsiniz? "

"Kimsiniz ne ya?
Ne oluyor Hakan. "

Dedim Hakan'a bakarak.

"Nerdeyim burası nere.
Neden beni buraya getirdiniz? Annem.
Annem nerde?
Annemi istiyorum.
Annemi çağırın."

Dediğinde gözündeki yaşlar akmaya başlamıştı.

Duyduğumuz şeyle şaşkın birbirimize baktık.
Güneş'in annesi yoktu.
Annesi ölmüştü.

"Güneş beni tanımadınmı?
Benim Bora.

Tekrarladı.
"Annem nerde. Annemi arayın gelsin."

Ağladı ağlayacak şekilde bize baktı.

"Ne diyorsun Güneş senin annen ö.."

Hakan anında kolumdan tuttu.
Cümlemi bitiremedim.

Hakan:

"Güneş sakinleş.
Korkma burası bi hastane.
Sen bayılınca Bora seni buraya getirdi."

Dedi Hakan gözleriyle beni işaret ederek.
O an Güneş tekrar bana baktı.
Ama gözlerinde hala o korku vardı. Ve ben bu bakışları hiç sevmemiştim.

"Annemi çağırın dedim."

Derken elindeki makasla hâlâ bizi tehdit ediyordu.

"Tamaam...
Anneni arayacağım.
Önce sakin ol tamam mı?

Annenin numarasını biliyormusun?"

"Ee.Evet.."

"Tamam.
Şimdi yavaşça telefonumu çıkaracağım ve sana uzatacağım.
Sende alıp anneni arayabilirsin."

"Hayır.
Sen... Çevir...
Numarayı.
Uzakta dur. "

"Tamam.
Dediğin gibi olsun.
Ben çevirecegim." Dedi Hakan.

"Numarayı söyle."

Güneş olmayan annesinin cep numarasını Hakan'a söylediğinde ve telefon çaldığında daha çok şaşırdık.

"Neler oluyor lan..!
Ne annesi ne numarası.
Kafayı yiyecem. Paralel evrene falan mı geçtim?"

Dedim sinirle bağırarak.

Güneş korkuyla bir adım geriledi onun bu haline dahada ayar olmuştum. Delirmeme az kalmıştı ki
çalan telefon açıldı.

Hakan telefonu Güneş'e çevirdi ve hoparlöre aldı.

"Alo.
Alo!?"

"Alo anne!
Annecim gel ne olur.
Beni al burdan."

Dedi dahada ağlayarak.

"Güneş'im annem nerdesin?
Sakin ol annem. Ben hemen gelip alacağım seni tamam mı?"

"Ta. mam."

"Sen kimin yanındasın.?"

Dediğinde Güneş hıçkırararak ağlamaya başladı.

Hakan hemen telefonu kulağına aldı.

"Alo hanım efendi.
Siz Güneş'in annesimisiniz.?"

"Evet. Sen kimsin, kızım nerde.?
Neler oluyor nerdesiniz. Söyleyin hemen gelip kızımı alacağım."

"Burası bir hastane hanımefendi.
Size konum atacağım hemen gelin.

" Hastane mi? Bir şeymi oldu?
Kızım,kızım iyimi?"

"Güneş iyi, siz sakince gelin burda görüşelim. "

Dedikten sonra kadına konum attı Hakan.

"Güneş'e baktım hala hıçkıra hıçkıra ağlarken sol kokuyla arada gözlerini siliyordu. Gozleri yine kızarmaya başlamıştı."

Hakan:

"Güneş...
Annen geliyor,şimdi sakinleş ve o elindekini bırak lütfen tamam mı?
Biz sana zarar vermeyiz."

Birden Güneş'in elleri titremeye ve kesik kesik nefes almaya başladı.

Pınar aniden Hakan'ın önüne geçti.

"Güneş sakin ol.
Bana bak.
Gözlerime bak.
Atak geçirmek üzeresin.
Sakinleşmelisin."

Duduğum şeyle ben daha fazla panik oldum.

Pınar:
"Güneş sakinleş ve derin nefes almaya çalış lütfen."

Dediğinde tekrar Güneş'e baktım.
Hızlı hızlı nefes almaya çalışsada
nefesi kesilmek üzereydi.
Aynı anda gözleri birden kapandı ve arkaya doğru düştü. Anında öne fırlayıp elimi başının arkası koydum birlikte düşerken.
İkimizde yere düştüğünüzde elim sayesinde başı yere çarpmamıştı.
Güneş'i yavaşça yere bıraktım.
Hâlâ zor nefes alıyordu.
Pınar hemen oksijen maskesiyle yanımıza gelerek maskeyi Güneş'in ağzına taktı.

"Güneş!
Güneş nefes al.!
Derin nefes al.
Güneş!!"
Dedim panikle.

Güneş kesik kesik nefes almaya çalışarak gözlerini açtığında omuzumdan dünya inmişti sanki.

"Nefes almaya devam et Güneş."

Dedi Pınar.

"Bora yatağa yatıralım."

"Tamam."

Dedim yerden yavaşça kaldırıp yatağa bıraktım.
Sonra iki adım geri çekildim.

Pınar yanına gelip,

"Güneş sakinleş. Derin nefes al.
Ağlamayı da bırak çünkü gözlerine zarar veriyorsun.
Korkacağın birşey yok. Biz doktoruz sana zarar vermeyiz. Tamam mı?"

Başını salladı.
Tamam anlamında.
Yanına yaklaşıp,

"Daha iyimisin demiştim ki." Tepkisi korkuyla geri çekilmek oldu.

Dahada sinirlenmiştim.
Hırsla odadan çıkıp koridora attım kendimi.

"Ne oluyor lan, ne oluyor anlamıyorum."

Dedim Hakan'ın yakasına yapışarak.
Ben bu kıza silah çektiğimde bu kadar korkmadı. Derdi ne lan.
Derdi ne."

"Tamam Bora sakin ol."

Dedi Hakan elimi yakasından kurtararak.

"Annesiyim diyen kadın gelsin ondan öğreniriz herşeyi."

"Gelsin...
Gelsin tabi.
Gelsinde anlatsın bakalım.
Ne boklar dönüyor.

Dedim ellerimi saçlarıma daldırarak çekerken.
"Ama verdiği cevabı beğenmezsem elimden kurtulamaz."

Güneş odada, ben odanın dışında yarım saat delirmiş gibi ileri geri yürüyüp durdum.

Hakan ve Pınar koltukta oturmuş.
Beni izliyordu.

"Oğlum otur valla başım döndü."

"Anlamıyorum Hakan.
Yarım saattir düşünüyorum. Eviriyorum çeviriyorum.
Ama yok!
Mantıklı bir şey yok!
Bulamıyorum.
Lan 45 günde ne olduda Güneş'in aklı şaştı. Kişiliği değişti."

"Aslındaa.
Benim bir teorim var."

Hakan'ın yüzüne baktım.
Sonra hemen yanına geldim.

"Ne!
Neymiş teorin."

"Gelin benimle." Dedi.

Hakanla birlikte tekrar odanın önüne geldik.
Yavaşça kapıyı tıkladı Hakan.

Sonrada Pınar'la birlikte yavaşça içeriye girdi. Ben açık olan kapının arkasında durdum.

"Girebilirmiyiz?"

Güneş'in belli belirsi,

"Hı hı.."

Dediğini duydum.
Sonra kapının arkasında çıktığım anda oturduğu yatakta bir an geri gitmek istedi.
Bu hareketi beni deli ediyordu gerçekten.

Hakan:

"Güneş sana birşey sormak istiyorum. Sadece tek bişey.
Cevap verirsen sevinirim."

Gözümüze baktı Güneş sessiz.

"Güneş.
Son zamanlarda hiç...
Başını çarpacak şekilde düştünmü yada yaralandın mı?"

Önce başını salladı evet anlamında.

Sonra,

"Düştüm.
Merdivenlerden." Dedi.

Kocaman gözlerle baka kaldım.

"Tamam teşekkür ederim."

Diyen Hakan beni kolumdan tutarak birlikte odadan çıkararak kapıyı kapattı.

"Duydun."

"Yani...
Yani hafıza kaybı.
Mı?"

Dedi Pınar.

"Öyle olma ihtimali yüksek."

Ben hâlâ şaşkındım.
Başka açıklaması olamazdı.
Doğru olmalıydı.

O sırada koridorda hızlı hızlı adımlarla gelen kadını gördüm.

"Güneş.
Güneş'im nerde.?"

"Sen... Tanıdım.
Sensin.
O kadın.
Pastanedeki kadın.
Annesi senmisin.?

Seni... Yalancı.."

Demiştimki.

Kapı açılıp Güneş çıktı.
Hakan anında kolumdan tuttu.
Yoksa kadın olduğuna bakmadan yakasından tutacaktım.

Güneş koşarak bu kadına sarıldı ağlayarak.

" Anne. "

"Annemi?" Gerçekten de annesi sanıyordu.

Korkmuş şekilde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı yine.

"Tamam.
Geçti. Korkma güzel kızım.
Geldim bak.
Yanındayım ağlama."

"Hemen gidelim burdan lütfen."

"Tamam birazdan gideceğiz."

"Nereye gidiyorsunuz hanım efendi.
Henüz konuşmadık.

Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek çatık kaşlarla.

"Bana anlatmamız gerekenler var."

"Size anlatacak bir şeyim yok."

Dedi kadın bir iki adım öne çıkarak.
Bende bir adım da kadına yaklaşarak kulağına eğildim.

"O halde polise anlatacaklarınız vardır. Belkide.
Çok merak ediyorum.
Annesi doğumda ölen ve 45 gün öncesine kadar benim evimde yaşayan bir kız nasıl olduda birden sizin kızınız oldu.
Bence poliste merak edecektir bunu."

Dedim dişlerimin arasından tıslayarak.
Sonra bir adım geri çekilip önce Güneş'in yüzüne sonrada kadının yüzüne baktım.

Kadının gözlerinde hüzün, korku şaşkınlıktan oluşan bir dalgalanma oldu.

Gözleri doldu.

"Tamam." Dedi kısık sesiyle kadın, omuzları düşerken.

"Herşeyi anlatacağım.Ama bana biraz zaman verin."

Aniden,

"Ne zamanı diye bağırdım."

Sonra Hakan'ın omuzumu tutarak uyarmasıyla daha sakin şekilde,

"Ne zamanı. 45 gündür onu aramadığım yer kalmadı.
İstanbul'un altını üstüne getirdim.
Sen hâlâ zaman diyorsun.

Şimdi.
Ya oturup hemen şimdi. Burda. Herşeyi bir bir anlatırsın.
Yada seninle başka dilden konuşurum, ama hoşuna gitmez.
Kararını ver.
Çünkü fazla sabırlı biri değilim ona göre."

"Anlayın lütfen Güneş'in yanında konuşamam. "

"Ya Sabır!" Dedim.

Pınar yanımıza gelerek.

"Ben Güneş'i uzaklaştırım sizde konuşun."
Dedi.

Sonra Güneş'in yanına giderek.

"Güneş.
Iıı.
Annen ve doktor beyin biraz konuşması gerekiyor.

Iıı. Özel olarak.
O sırada seninle küçük bebeklerin olduğu katı gezelim mi ne dersin?"

Güneş endişeli şekilde kadına baktı.

"Güneş'im.
Benim doktor beyle konuşmam gerek. Siz gezin gelin sonrada birlikte evimize döneceğiz. Tamam mı?"

Güneş.
Bir kadına bir de bize baktı.
Şüpheli şekilde,

"Tamam." Dedi

Pınar yanına aldığı Güneş'i asansöre doğru götürürken kadında yorgun kendini koltuğa bıraktı.

"Adın ne.? "

Dedim tam karşısındaki koltuğa oturarak.

"Güler Kaya."

Dedi başını öne eğerek.

"Hemen başla anlatmaya Güler Kaya."

"45 gün önceydi dediğiniz gibi.
O gün akşam mezarlıktan geliyordum.
Ben 2 sene evvel eşimi ve kızımı kaybettim...
Kazada.
Eşim o gün kızımıda okuldan almış. Gelirlerken fireni patlayan bir harfiyat kamyonunun çarpmasıyla istinat duvarı çarparak kaza yapmışlar, ikisinide kaybettim.

2 senedir gözümün yaşı dinmedi.
Her hafta mezarlarını ziyâret ederim.
Taki o güne kadar. O gün mezarlıktan gelirken içimden dedimki.
Allah'ım dayanamıyorum.
Yaşamaya gücüm yok. Ya bana bir yaşama sevinci ver,ya al canımı dedim.

Dönüşte trafik ışıklarına yaklaşırken kırmızı ışığı gördüm ama yeşile dönünce durmama gerek kalmamıştı. Bende durmadan gaza yeniden bastım.
Ama bu kız bir anda arabanın önüne atladı. Ne olduğununu anlamadan çarptım.
Korkarak arabadan indim.
Yerde öylece yatıyordu.
Başında kan vardı.

Yoldan geçenlerden yardım istedim. Hemen arabama taşıdık. Sonrada hastaneye doğru giderken birden bir korku düştü içime.
Polisler,ifadeler hapisaneler gözümün önüne gelince çok korktum.
Ama hastaneye götürmem gerekiyordu biliyordum.
O anda aklıma Salim geldi.

"Salim kim.?"

"Emekli cerrah arkadaş.
Kendi kliniği var. Benimde eşiminde arkadaşıydı.
Hemen onun yanına gittim.

Güneş'i muayene ettiler röntgen MR ne gerekiyorsa yaptılar. O sırada Güneş uyandı.
Adından başka birşey hatırlamıyordu."

Sinirle ayağa kalkıp,

"Sende yaralı bir kedi bulmuş gibi alıp eve mi götürdün."

Kadın başını salladı.

"Yok artık. rRahatlığa bak ya.
Ne anlattın Güneş'e.
Nasıl bu kadar inandı." Dedim sinirim katlanarak artıyordu.

"Güneş bize merdivenden düştüğünü söyledi." Dedi Hakan.

"Ona benim kızım olduğunu, pastanenin üst kata çıkan merdiveninden düştüğünü söyledim."

"Medyada tv de bir yerde arayan soran olursa haber verecektim ama."

"Vallahamı.?" Dedim alaycı şekilde gülerek.

"Sağol yaa."

"O günden sonrada benim yanında."

"Peki nasıl bir geçmiş uydurdun?"

Ona babasının kazada öldüğünü uzun zamandır pastanenin üst katında yaşadığınızı söyledim.
Ölen kızımın kıyafetleri onun inanmasına yardım etti ve Salim'in söyledikleri. Zaten o bölgeye yeni taşınmıştım. Kimse benide onuda iyi tanımıyordu.

Anlasanıza...
O benim için bir şans oldu.
Güneş benim yaşama sevincim oldu.
Kimse aramadı sormadı. Demek ki benim gibi yalnızdı. Dedim. O bana merhem ben ona anne oldum.
Bırakın öyle kalsın.
Kızımı benden ayırmayın."

"Hakan bu kadının kafası iyi bence.
Buraya içmişte gelmiş."

"Bana bak Güler Kaya.
O kızı senin yanında bırakmam.
Bunu o küçük kafana sok."

Kadın ayağa kalkatak bana diklendi.

"Peki benim yanında bırakmazsan sen...
Siz... Hangi sıfatla yanınızda tutuyordunuz.
Onu söyleyin o zaman.
Siz neyi oluyorsunuz.
Bu kız sizin neyiniz oluyor.
Cevap versene."

"O. O benim...
Evleneceğim kız."

*******************************

Eveeet bölüm sonu canlarım.
Bol beğeni ve yorum bekliyorum.
Bakalım gelecek mi. 😊😊😊

Loading...
0%