Merhaba canlarım güzellerim.
Yeni bölüm geldi
********************************
"Peki benim yanında bırakmazsan sen...
Siz...
Hangi sıfatla yanınızda tutuyordunuz.
Onu söyleyin o zaman.
Siz neyi oluyorsunuz.
Bu kız sizin neyiniz oluyor.
Cevap versene."
"O.
O benim...
Evleneceğim kız."
Hakan ve kadın aynı anda,
"NE!!"
Dediğinde sakince,
"Duydunuz işte." Dedim
"Güneş boşunamı benim evimde yaşıyordu sanıyorsun."
Kadın dolu dolu gözlerle bakıyordu bana.
"Yalan söylüyorsun..
Onu tanıdığına bile inanmıyorum."
"Yanlış.
İnanmak istemiyorsun."
"Evet inanmıyorum..
İnanmakta istemiyorum.."
Kadının yanına dahada yaklaştım.
Kollarımı göğsümde birleştirerek kulağına doğru eğilerek kısık sesle,
"Onu tanımasaydım kolundaki ve sırtındaki yaraları göremez ve dokunamazdım."
Dedim.
Kocaman gözlerle bana çevirdi bakışlarını.
Önüne düştü başı.
Bir boşlukta kalmış gibi bakarak,
"O benim yalnız dünyamı doldurmuştu.
Yaşama sevincim oldu o benim.
Onu da kaybedersem ne yaparım bilmiyorum..."
Dedi.
Gözünden akan bir damla yaşı silerken.
"Orası beni ilgilendirmez.
Güneş'i senin yanında bırakmaya hiç niyetim yok. Eninde sonunda herşeyi öğrenecek zaten. Sen yada biz söyleyeceğiz. O zaman gözünde bir sahtekardan başka bişey olmayacaksın."
Hakan yanımıza gelerek,
"Bakın Güler hanım.
Güneş sizin dünyanıza ait değil. Farzedinki buna rağmen göz yumduk.
O zamanda Bora'ya haksızlık değilmi?
Dahası yalan bir hayatı yaşamak Güneş'e haksızlık değilmi.?
Güler yumruklarını sıkarak başını salladı ağır ağır.
Gözlerinden bir damla yaş daha aktı.
"Öte yandan . "
Dedi Hakan ikimize de göz ucuyla bakarak.
Aniden, pat diye ben sana yalan söyledim. Ben o gece kazayla sana çarptım sende hafızanı kaybedince seni kendi kızımın yerine koydum bırakmadım da diyemezsiniz."
Dedi Hem bana hem Güler'e bakarak.
"Bora, sözüm sanada aynı zamanda.
Güneş'e bunu birden söylemek doğru olmaz. Zaten karışmış olan aklı dahada karışır. "
"Ne yani bırakalım da onunla mı gitsin.?"
"Evet."
"Hakan, sende mi kafayı yedin?"
"Bora Güneş'i gördün kızın pisikoloji dağılmış.
Bu kadını annesi sanıyor.
Güneş'in yerine koy kendini.
Hafızanı kaybetmişsin.
Annen sandığın kadın annen falan değil yalan söylemiş.
Yetmemiş gerçek annen zaten ölmüş ki...
Bunu duyduğunda bu acıyı ikinci kere yaşayacak.
Dahası o kısım zaten karışık.
Bide bunlara ek, kendisiyle evleneceğini iddia eden adamı hiç tanımıyor ve hatırlamıyorsun.
Ne yaparsın?
Ne senin yanına gelebilir,ki seni görünce aklı şaşıyor zaten nedense.
Nede Güler hanımın yanında kalmak ister.
Dahada çıkmaza girer.
Başka yerede gidemez herşey ve herkes yabancı.
Yavaş yavaş alıştıra alıştıra ve güvenini kazanarak hareket etmeliyiz. "
Aniden kadına döndüm.
"Neden benden deli gibi korkuyor."
"Ne.?
Anlamadım?"
Hakan:
"Valla bravo.
Bu kadar lafdan sadece bunu anladın öyle mi?
Ona aldırmadan devam ettim.
"Neden benden Bu kadar korkuyor..."
"Ben..
Ben.Bilmiyorum.
Bel..Belki kabusları yüzündendir.
Son zamanlarda hep kabus görüyordu. Rüyalarında hep bir adamdan kaçıyormuş.
Karanlık sokaklarda siyahlar içinde bir adamdan. Gözleri mavi çakmak çakmak diyordu. Nefes nefese uyanıyordu."
Hakan:
"Bana tanıdık geldi Bora.
Sanada geldimi?"
Dediğinde içimden sırıtan suratına bir tane vurmak geldi.
"O halde anlaşalım." Dedi Hakan.
"Bora, Güneş bugün Güler hanımla gitsin."
Güler'in gözleri parladı aniden.
"Bizde bir kaç gün sonra gidip Güler hanımın yanında onunla birlikte oturup sakince ve usulünce konuşur, her şeyi anlatırız."
Dediğinde kadının yüzü yeniden çöktü.
Kâşlarım çatık kadına bakarak.
"Bu süre içinde ortadan kaybolmaya kalkmayın Güler Kaya.
Yoksa sizi bulurum ve elimden kimse kurtaramaz."
Biz konuşurken Pınar ve Güneş geldi.
Üçümüzün bakışları arasında,
Güneş yine koşarak annesi sandığı kadının koluna yapıştı.
Bir yandan göz ucuyla bana bakarak,
"Gidiyor muyuz?
Gidelim lütfen!"
Güneş'i böyle görmek canımı dahada sıkıyordu. Nasıl bu kadar korkak birine dönüşmüştü.
Benden nasıl korkardı.
Dişlerimi birbirine bastırarak bu aptal hâlini izledim sadece.
"Doktor beyle konuşmamız bitti.? "
Dedi Güler üzülerek.
"Gidiyoruz hadi.
Size iyi geceler doktor bey."
Dedikten sonra arkalarını dönüp çıkışa doğru giderken kendimi zor tuttum koluna yapışıp gidemezsin dememek için.
Arkalarından bakarken telefonumu çıkarıp Emir'i aradım.
"Emir."
"Buyur abi."
"Nerdesin.?"
"Çıkıştayım abi."
"Birazdan Güneş ve yanındaki kadın burdan çıkacak takip et.
Pastanenin önüne demir at.
Akın ile birini daha çağır.
Yer değişin. Söyle kesinlikle o kapıdan ayrılmayacaklar sende dönüp beni al."
"Tamam abi."
Emir'le konuşup kapattıktan sonra Hakan'a döndüm.
"Şimdi ne öneriyorsun dahi doktor."
"Gerçekten Güneş'le evlenmeyimi düşünüyorsun? "
"Neeehh !? "
Diye cırladı Pınar.
"Bora ?
Bu doğrumu? "
"Yok öyle bişey.
Kızdığım için söyledim."
Dedim ellerimi ceplerime sokarak.
"Eminmisin?"
" Eminim.
Kadın kendi çok masum birşey yapmış gibi beni sorguya çekince öyle dedim bende."
"Şimdi ne olacak peki?
Güneş'in öyle gitmesine izin mi vereceksiniz?"
"Evet.
Dahi nişanlın öyle daha uygun olur dedi. Kafa doktoruya bizde ona uyacağız artık."
Dedim sinirle bakarak.
"Böylesi daha uygun Bora güven bana. Üç gün sonra gider konuşuruz önce korkusu geçip sakinleşsin.
Bu süre içinde o kadın belkide herşey söyleyecek.
Seni görünce korkarak kaçmayacak belkide."
"İki...
İki gün. Yani 48 saat.
Bir dakika fazla değil."
Dedim hızlı adımlarla çıkışa giderken.
Kendimi bahçeye attığımda derin bir nefes çektim içime.
Şuan başım müthiş derecede ağrıyordu. Temiz hava belki geçirir diye düşündüm ama olmadı.
Cebimden sigara paketimi çıkararak içinden bir dal alarak dudaklarına bıraktım.
Belkide pis hava geçirirdi.
Diğer cebimdeki çakmağı çıkarıp bir dal sigarayı yakarak derin bir nefes çektim.
Güneş'in o hali gözümün önünde olduğu halde ileri geri yürüyerek dolaşıp durdum.
45 gündür aradığım kızla bulduğum kız çok farklıydı.
Hakan, Güneş o kadınla gitsin şimdilik, sonra gidip konuşuruz dedi, ama güvenemedim.
Ya o kadın onuda alır ve ortadan kaybolursa diye peşine Emir'i taktım Akın gelene kadar kapıda nöbet tutacaktı.
Sonrada Akın la yer değişecekti.
iki gün sonraya kadar beklemek zorundaydım.
Ama neden bu kadar zor geliyordu beklemek.
Bulmaksa buldum.
Fakat yanımda olmayışı beni neden bu kadar rahatsız ediyordu.
Yoksa...
Hayır hayır.
Ne alaka. Dedim başımı iki yöne hızlı hızlı sallayarak.
Güneş ve ben...
O manyakla aynı yerde yaşamak bile problemken...
Orada ne kadar durdum kaç sigara içtim bilmiyorum.
Emir'in sesiyle kendime geldim.
"Abi geldim.
İkiside pastaneye girdi.
Akın ve İso yu oraya çağırdım.
İkisi de bir dakika bile ayrılmayacaklar."
"İyi."
"Abi...
Neler oluyor anlat.
Kıvırcığın yanındaki kadın kimdi?
Neden o kadar korkup kaçmış.
Neden gitmesine izin verdin.?"
"İşin şekli değişti Emir.
Güneş'in karışık,manyak kafası dahada karışmış."
"Anlamadım abi?"
"Hadi gidelim yolda anlatırım."
Emir ile birlikte arabaya binip evin yolunu tutarken konuşmaya arabada devam ettim.
"Cadı hastaneden kaçtığı gece kaza geçirmiş. "
"Ne! Gerçekten mi?"
"Evet.
Belkide bilerek arabanın önüne atladı onuda bilmiyorum, ama kazada başını şiddetli şekilde çarpmış.
Yanındaki kadın da Güneş'e arabasıyla çarpan kişi.
Güneş o gece başını çarpmanın etkisiyle hafızayı kaybetmiş."
"Hafızasımı gitmiş?
O yüzden mi bu kadar saçma sapan hareket ediyormuş."
"Zaten akıllı hareketi yoktu şimdi tümden gitmiş kafa.
Üstüne üstlük kadın Güneş'i kendi ölen kızının yerine koyup Güneş'e kendi kızı olduğu hikâyesini anlatmış.
Güneş'inde aklı başında değilya inanmış cadı.
Annecim, annecim diye sarılıp duruyor."
"Ooof.
İşler fena karıştı o zaman.
Peki şimdi ne olacak.
O kadınla mı kalacak artık?
O çatlağa ben bile alışmaya başlamıştım."
"Tabiki kalmayacak.
Buna izin vermem.
Sadece akıllı doktorumuz Hakan 2 gün kadının yanında kalsın sonra gider o kadınla birlikte konuşuruz dedi diye, şimdilik göz yumuyorum.. "
"Anladım ama, sen iki gün durmazsın bence abi."
Sinirle baktım dikiz aynasından bana bakan Emir'e.
Ama sinirim ona değil söylediği şeyin doğru oluşunaydı.
Haklısın demesemde haklıydı.
45 gündür aramadığım yer kalmadı.
Bulduktan sonra 2 gün daha uzakta olmasına sabredebilirmiydim bilmiyorum."
"Önüne bak Emir." Dedim sadece.
Sessiz bir yolculuktan sonra eve geldik. İçeri girdiğimde salonda Sevda beni bekliyordu.
Ayağa kalkıp koltuk değneklerinden destek alarak ağır adımlarla bana doğru geldi.
Sevda son 45 günün içinde azmetmiş evdeki tedaviye karşılık vermeye başlamıştı. Bunda hastanede yaralı olarak yatışımında etkisi olmuştu.Vuruldugum gün
kötü birsey olacağını düşünerek çok üzülmüş kendime geldiğimi öğrenince de daha fazla gayret göstererek yürümeye başlamıştı.
Henüz koltuk değneğiyle olsada ayağa kalkarak beni mutlu etmişti. Onu yeniden böyle yürürken görmek ailemi kaybetmenin acısına bir damlada olsa ilaç olmuştu.
"Abi.
Buldunuzmu?"
Hadi şimdi bir turda Sevda'ya anlat. Dedim içimden ama yapacak bişey yoktu.
Yakamı bırakmaz sabaha kadar sorguya çekerdi.
Evet bulduk ama Güneş'in biraz kafası karışık.
"Anlamdım?
Nasıl kafası karışık."
Sevda'ya da bir tur olan biten herşeyi anlattığımda şaşkın bakışlarla dinledi beni. Duruma çok üzüldü.
Hatta,
"Abi beni oraya götür belki beni hatırlar."
Dedi.
Yürektendi sözleri ama Güneş hatırlayacak gibi görünmüyordu.
"İki gün sonra buraya getireceğim o zaman seni görür zaten. "
"Öylemi.
Gelecekmi?
Ya...
Gelmek istemezse."
"Gelecek.
Mecbur gelecek.
Yabancı bir kadının yanında daha fazla kalmasına izin vermem. "
Dedim sesim yüksek çıkmıştı.
Geçen iki günden sonra nihayet önce hastaneye giderek Hakan'ı almış sonrada Güler Kaya'nın pastanesine doğru yola çıkmıştık.
Hakan:
"Bak Bora lütfen orada sakin ol. Hiddetin fayda değil zarar verir."
"Güneş bugün benimle dönecek.
Bu olduğu sürece sakin kalırım.
Ben o pastaneden yanımda Güneş'le çıkmazsam o zaman kork."
"Saçmalama Bora..."
"Geldik abi."
"Geldik Hakan...
Dediğim gibi Burdan Güneş'le çıkmazsam o zaman kork."
Dedim sinirli şekilde kapıyı açıp inerek.
Arkamdaki Hakan'ın,
"Allah'ım sen bana acı." Dediğini duydum.
Kapının önüne doğru yürürken Akın geldi.
"Abi sabahtan beri içlerdeler. Ama kapalı kimse girmedi çıkmadı."
"Tamam siz dönebilirsiniz."
"Tamam abi."
Hakan da gelince kapının camını tıkladım.
Kimse gelip açmayınca bir daha tıkladım.
Hakan'ın dediklerini yapacak olmasam kapı yerdeydi şimdiye kadar.
Camdan içeriye baktığımda ağır adımlarla gelen Güler'i gördüm.
Gelip yavaşça anahtarı çevirip kapıyı açarak arkaya dayadı.
Başı önüne eğik içeriyi işaret etti.
Masaların olduğu yere geçtiğimizde köşe koltukta Güneş'i gördüm. Koltuktaydı,oturmuş dizlerini göğsüne çekmiş kollarıyla bacaklarını sarmış boş boş bakıyordu.
Bir kaç saniye izledikten sonra Hakan'a baktım.
İşaretiyle yavaş adımlarla yürürken bize döndü bakışları.
Kıpkırmızıydı gözleri,yine ağlamıştı.
O an aklıma o gece geldi...
Elleriyle yaramı tutarken bana bakarak ağlayışı geldi.
Sadece bakıyordu.
Korkuyla irkilmedi bu kez.
Önünden geçip koltuğun diğer tarafına oturdum.
Güneş'e sonrada arkamdaki Güler'e meraklı gözlerle baktık Hakan'la.
Güneş önümde öylece oturuyordu ama korkmuyordu, kaçmıyordu.
Peki neden?
Güler de yavaş adımlarla yanımıza gelerek oturdu.
"Ne oluyor?"
"Olanları anlattım.
İstedimki benden duysun."
Dedi gözleri dolu dolu bakarak.
Güneş'e döndüm tekrar.
"Neden bizi beklemedin?"
"Yalandan da olsa annesi olarak benden öğrensin istedim."
"Yalan...
Önüm yalan,arkam yalan.
YALAN!"
Dedi.
Hakan:
"Güneş...
Bütün bu olanlar talihsiz bir kaza yüzünden.
Güler Hanımın yaptığıda doğru değil onuda biliyoruz.
Her şeyi de anlatmış madem.
Bundan sonra önemli olan ne yapacağımız."
Güneş Güler'e bakarak,
"Bu kadınla geçen 45 günüm tamamen yalanmış onu anladım.
Ama nasıl bu kadar kötü olabilir onu anlamıyorum.
Hiç tanımadığı birini kandırıp yalan bir hayat yaşatmak nasıl bir vicdansızlıktır hiç...
Hiç anlamıyorum. "
Dedi derin bir nefes vererek.
"Düne kadar kimseyi hatırlamıyor tanımıyordum.
Bir kişi hariç...
Annem...
Annem sandığım kadın var diyordum.
Annem varsa geri dünya yansın farketmez diyordum. Arkamda annem var diyordum.
Ama o en büyük yalanmış.
Annem hiç olmamış.
Artık kimseyi tanımıyorum.
Herkes, herşey yabancı."
"Güneş'im..
Çok..."
"Bana Güneş'im deme..."
Dedi dahada ağlayarak.
Sonunda yumru yaptığı ellerinin tersiyle göz yaşlarını silerek daha fazla ağlamaya başladı.
"Yeter artık.
Çek ellerini gözlerinden.
Kıpkırmızı oldu. Kör olmak mı istiyosun?"
Dediğimde üzgün gözlerle bana baktı.
"Beni gerçekten tanıyor musunuz.?"
Dedi üzgün gözlerle.
Sorduğu soruyla önce Hakan'a baktım.
Başını sallayarak onayladı.
Sonra Güneş'e dönerek,
"Evet.
Seni en iyi ben tanıyorum.
Eve döndüğümüzde her şeyi anlatacağım."
"Şimdi anlatır mısınız.?"
"Evde."
"Burda anlat."
"Burda anlatılacak kadar kısa bir hikaye değil."
"Olsun anlat.
Bugün burda herşeyi anlatın.
Ben...
Ben ne sizinle gelmek, nede burda kalmak istemiyorum.
Anlatacaklarınızı şimdi anlatın."
"Ne demek gelmek istemiyorum.?" Dedim yüksek sesle.
"Tanımadığım insanlarla bir arada kalamam ben."
"Geleceksin."
"Gelemem.
Yapamam."
Geleceksin.
Ben seni ne burda ne de başka bir yerde tek başına bırakmam.
Gerekirse zorla, ama benimle geleceksin."
"Bora sakin."
"Duymuyormusun Hakan.?"
Hakan Güneş'e döndü.
"Güneş.
Mantıklı düşünelim.
Bora'nın yanından başka güvende olabileceğin bir yer yok.
Zaten şuana kadar onunla aynı evde yaşıyordun."
"Nerden bileyim.
Sizinde yalan söylemediğinizi nerden bileyim. Sonuçta hatırlamıyorum.
"Kimseyle hiç biryere gelmiyorum."
********************************
Selam canlarım bölüm sonu.
Oyları ve yorumları bekliyorum.