Yeni Üyelik
35.
Bölüm

B.35 Bela mısın?

@azamet_29_2

Avuçlarımın arasındaki kıza baktım. Gözlerine, yüzüne, dudaklarına...

Sonra ben orada bıraktım inadımı. Pes ettim.
Kalbimi takip ettim.

Güneş'in kor dudaklarına bastırdım dudaklarımı.

*****

Bora elimdeki kesiği sardıktan sonra sırf yanında daha fazla kalmamak için hemen bara döndüm.
Sargı için teşekkür ederek tabi.

Barın arkasına geçince Yıldız hemen dibimde bitti.

"Güneeeşşş."

Yıldız'a baktım.
"Efendim."

"Ne iş.?"

" Ne, ne iş. "

"Kızım salağamı yatıyorsun. Yoksa bizi mi salak sanıyorsun."

Bizim patron kimseye özel ilgi göstermez ama seni kucağında taşıdı, elini sardı. Sana bakışlarını görmeliydin."

Ayla:
"Güneş tam eline bakacakken neden gözünü kapattı."

"Şey...
O an unuttum diye.
Beni kan tutuyor."

"Haaa!
Neh?
Ciddi misin.?
Yanii.."

"Evet kan görünce bayılıyorum."

"Aoo senin işin zor be kızım."

"Neyse boş verin beni.
Hadi işinize dönün Can bizi azarlamasın."

"Haklı." Dedi Yıldız.

"Can aylaklık etmeyin diye bağıracak valla."

Biz konuşurken Bora gelen iki kişiyle cam önüne geçerek oturdu.
Sonra el işareti yapınca Ayla koşar adım yanlarına giderek siparişlerini aldı.
Geri geldiğinde Yıldız ile siparişleri hazırlarken bende temiz bardakları
yerine kaldırmaya başladım.
Arkasından diğer müşterilerin siparişlerini servis ettim. Boşalan masaları topladım. Bu süre içinde elime bakmamaya gayret ettim.

"Yıldız beni biraz idare et.
Lavaboya gitmem lazım."

"Tamam Güneş.
Çabuk ol ama."

"Tamam." Diyerek barın arkasındaki koridora geçtim.

Tam kapıya gelmiştim ki yine aynı şey oldu.
Kafamın içinde görüntüler geçmeye başladı.

Daha öncede buraya gelmiştim ben.
Birinin beni tuttuğunu saçlarımı arkamdan çektiğini koşarak koridorun sonuna doğru kaçtığımı hatırladım.
Başıma ağrı girdi birden. O kadarki gözlerime kadar inmiş gözlerim sulanmaya başlamıştı.

Ayaklarım benden izinsiz koridorun sonuna doğru ilerledi.

Yürüdüm, yürüdüm...
Sonuna kadar geldim.
Bu kez o adamın yüzünü hatırladım. Yüzünde yara izi olan iri yarı biriydi. Elleri boğazında beni duvara yaslamış boğmak istiyordu.
Kollarından tutup kurtulmaya çalışıyordum. Sonra merdivenleri gördüm. Merdivenlerden düştüğümü hatırladım.

Hatırladığım görüntülerle korku sardı bedenimi. O ânı zihnimde yeniden yeniden görüyordum.

Başım dahada kötüleşmiş zihnim bulanmaya başlamıştı. Kafamın içinde eski yeni birçok görüntü dönüp durmaya başlamıştı.
Başımı ellerimin arasına alıp ağrıyı geçirmeye çalıştım.

"Güneş!" O an duyduğum sesle kendime gelmeye çalıştım.

"Güneş bana bak!"

Bu cümle tanıdıkdı.
Önceden de duymuş olmalıydım.

"İyimisin.?"

Duyduğum ses Bora'nın dı.

"Başım..." Dedim.

"Başım çatlıyor sanki."

Ellerimi başımın iki yanına bastırarak öne eğdim.
Gözlerimi sımsıkı kapatarak inlemeye başladım.

"Bora...
Başım.
Başım çok kötü.
Beynimin içinde binlerce görüntü var.
Biri. Biri benim peşimde.
Beni kovalıyor.
Burda... Burdaydım.

Beni öldürecek.
Bora beni öldürecek.
Öldürecek.!"

Bora'nın ellerini yüzünde hissettim.

"Güneş!
Güneş bana bak." Dedi.

"Korkma ben burdayım.Kimse...
Hiç kimse ben varken sana dokunamaz."

Dedi.
Sesinde güven vardı.

Yaş dolu gözlerle baktım gözlerine.
Korkmuştum. Hemde çok.

Bora endişeli bana bakıyordu.
Ama bu bakışlar farklıydı.
Göz bebekleri büyümüş can alıcı şekilde bakıyordu mavileri.

Birden dudaklarıma bastırdı dudaklarını.
Neye uğradığımı şaşırdım.
Böyle bir şeyi beklemiyordum.
Kaşlarım havada öylece bana bakan gözlerine baktım.
Sonra gözlerim kısıldı.
Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülmeye başladı.
Neden yapmıştı bunu anlam veremedim.
Benimle arasında bir şey yok demişti oysa. Biraz sonra geri çekildi Bora. Bana baktı.

"Nefes al cadı."

Dediğinde sanki denizin dibinden yüzeye çıkmış gibi derin bir nefes çektim ciğerlerime.
Az önce o dudakların şokuyla nefesimi tutmuştum.

Bu Güneş bana çok yabancıydı.
Bu halimden çok rahatsızdım, bu ben olamazdım.

Bir adım geri çekilip yüzümdeki göz yaşlarımı başparmaklarıyla sildi.

Ellerimi ellerine koyarak indirdim.

"Bunu bir daha yapma."

Dedim ve hızlı adımlarla geldiğim yöne doğru ellerimle gözlerimi silip yürüyerek işimin başına döndüm.

Arkama dönmedim, bakmadım.
Bakmak istemedim.
Bara tekrar geldiğimde Bora'da arkamdan geldi.
Yüzüne bakamadım. Ama onun bakışlarını hissediyordum.

Yanımdan geçti,çıkışa yöneldi.
Yıldız koluyla beni dürterek,

"Güneş.
Bişeymi oldu."

"Hayır." Dedim sadece işimle ilgilenerek.

Akşama kadar sargılı elime bakmadan sessizce işimle ilgilendim. Çalışma saati dolmuş saat 6 olmuştu. İlker geldiğinde arabaya binip yola çıktım.
Yol boyunca Bora'nın beni öptüğü ana döndüm durdum.
Yaptığının bir anlamı varmıydı.
Yoksa o anki bir durummuydu.

"Güneş kendine gel artık." Dedim kendi kendime.

"Bu şekilde devam edemezsin.
Bu karışıklıktan çıkmalısın. İlk iş bu evden gitmelisin.
Ne Bora'nın nede kendi kafanı karışmasına izin verme."

Dedim yeniden kendimi, motive etmek için.
Şuandan itibaren gözümü açmalıyım.

"Geldik."
Diyen İlker'e baktım.
Evin önündeydik ne çabuk gelmiştik
anlamamıştım.

Arabadan çıkıp eve yöneldim.
Saat 7 olmuştu.
Bora da Sevda da gelmiş olmalıydı.
Şimdi Bora'nın yüzüne nasıl bakacaktım. En iyisi direk odama çıkmaktı. Kapıdan hızlıca girip etrafa bakmadan merdivenlere yönelmiştimki.

"Güneş kızım."
Diyen kadın sesiyle durdum.

Arkamı dönüp baktığımda salonda oturmuş elindeki sigarasını içen bir adet Bora gördüm.
Yüzünün şekli öğlenden soğuktu.

Yanında Sevda yanlarında da bi kadın ve bir de erkek vardı.
Kimdiki bu insanlar.

Kadın ayağa kalkarak hızla yanıma geldi ve bana sarıldı.

Bense bir sütun gibi olduğum yerde duruyordum.

Kadın bu kez bir adım geri çekilerek ellerini yüzme koydu.

"Güneş beni hatırladın mı? "

Yüzüne baktım...Baktım.
Başımı iki yana salladım. Kadının gözleri doldu.

"Benim Zehra teyzen."

"Üzgünüm hatırlamadım."

Koltukta oturan adam ayağa kalktı bu kez. Yanıma yaklaştı.

"Peki ya beni. Beni hatırladın mı? "

Bir adama bir kadın kaydı bakışlarım.
Yine başımı iki yana salladım.

"Hatırlamıyorum. Kimsiniz."

"Ailem yada akrabam mısınız.?"

"Gel kızım otur."

Dedi kadın sargısız elimden tutarak.
Koltuğa gelip oturdum.
Adamda karşıma geçip oturdu.

Zehra yanıma otururken elimi ellerinin arasına aldı.

Ben bir Bora'ya bir kadına baktım yine.

Bora:

"Zehra hanımı ve Halil ustayı tanıyorsun. Onlarda seni.
Hafızana yardımı olabilir düşüncesiyle ben çağırdım."

Bora hafızamın gelmesini çok istiyor gibiydi.
Kadın:

"Güneş.
Benim adım Zehra.
Ben senin doğumunu yaptıran ebeyim. "

O an bir heyecan bastı beni.

Sargılı elimle elini tuttum.
"Gerçekten mi ? Yani annemi gördünüz.
Nasıl bir kadındı. Lütfen bana tarif edermisiniz."

Dedim heyecanla.
"Ben... Ben sadece doğumumda öldüğünü biliyorum o kadar."

"Şu kadarını bilki tıpkı annene benziyorsun.
Annende senin boylarında kıvırcık ama uzun saçları olan zayıf biriydi. Sadece hamile göbeği vardı."

Duyduğum şey hoşuma gitmişti. Demek anneme benziyordum.
Yüzümde bir gülümseme olduğunu hissettim.

Adam girdi söze.
Benim adımda Halil Güneş kızım.
Babanın arkadaşıydım eskiden sonradan aramız bozulduğu için artık görüşmüyoruz. Ama seninle hep görüşüyorduk.
Benim sanayide bir dükkanım var hatırladın mı?

Biraz düşündükten sonra.
Başımı umutsuzca iki yana salladım.

"Benim yanımda çıraklık yaptın bir süre. Bunu hatırladın mı.?"

"Ben mi?
Ben anlamam ki."

"Anlıyorsun hemde iyi anlıyorsun."

Yine olumsuz şekilde cevap verdim başımla.

"Kız olduğun anlaşılmasın diye sana Güney ismini takmıştık. Bunu hatırladın mı? "

"Üzgünüm hatırlamadım. Hatırlayamıyorum."Dedim derin bir nefes vererek.

"Acaba kafamı bir yerlere mi vursam."

Dediğimde Bora'nın öfkeli bakışlarını gördüm.

"İyice saçmalamaya başladın."

"Hiç birşey hatırlayamamak çok kötü." Dedim sıkıntılı.

"Şey.."
Dedi Zehra.

"Benim yanıma her gelişinde benden bir şey anlatmamı istiyordun.
Beni bu dünyada ayakta tutan tek şey o hikaye.
Yoksa çoktan kendimi iİstanbul'un denizinde boğardım." Diyordun.

"Neydi anlatın lütfen.
Belkide faydası olur. " Dedi Halil denen adam."

Zehra önce Bora'ya baktı sonra Sevda'ya.
Bora anladı tabi. Sevdaya uygun bir hikâye değildi.

Sevda'ya dönüp.

"Güzelim bize biraz izin verirmisin?"

"Tamam abi." Dedi Sevda gönülsüz.

Sevda üst kata çıkıp gözden kaybolunca hepimiz Zehra'ya döndük.

Sen bu hikâyeyi her duumak istediğinde

"Yapma kızım.
İsteme. Derdim.
Oysa şimdi kendim anlatıyorum."

Derin bir nefes aldı Zehra teyze.
Doğumun ve annenin ölümünün hikayesi.
Duymak istiyor musun gerçekten."

Bir kaç saniye baktım üzgün bakan kadının gözlerine. Sonra da Bora'ya.

"Bora bence iyi fikir değil." Dedi.

"Hayır anlatın lütfen."

Bora yüzüme, gözlerime baktı.

"Eski vurdum duymaz Güneş değilsin.
Kaldıramazsan."

"İyiya belkide çok üzülürüm.
Hatırlayacak kadar çok.
Anlatın siz. "

"O gece ben nöbetciydim." Diyerek başladı kadın.

"Sancıyla geldi annen. Baban yoktu komşusu vardı yanında.

Suyu gelmeye başlamıştı.
Hemen muayeneye aldım.
Doğum başlamıştı.
Doktoru çağırdım.
Muayeneden sonra doğumhaneye aldık.

Çok sancısı vardı.
Doktor annene.
Sakin ol derin nefes al ve sadece ıķın diye telkin veriyordu.

Annen hem bağırıyor hem de doğman için ıkınıyordu.
Ama doğmadın.
Sanki doğmak istemiyor gibi inat ediyordun.
Sonra annenin kanaması başladı. Başka bir doktor daha çağırdım ve birde çocuk doktoru.

Sen hala doğmamıştın.
Annenin tansiyonu düşmeye başladı.
Doktor daha fazla bekleyemeyiz sezeryana alacağız dedi.
Annede bebekte tehlike de. Dedi.
Annen elimi tuttu."

Dedi Zehra.
Hepimiz duygulanan kadına baktık.
Gözleri dolmuştu.

" Annen...
Allah aşkına dedi ağlayarak.
Güneş'imi kurtar. Yalvarırım kurtarın.
Biz anneni sezeryana almaya hazırlanırken sen doğdun.
Ama nefes almıyordun.

Çocuk doktoru seni hemen alıp kalp masajı yaptı.
Annen ağlayarak kurtarın kızımı diye yalvarırken sen nefes aldın.
Ama sadece küçücük bir ses çıkardın. Gözlerini açıp sessizce bize bakarken annenin kalbi durdu.

Doktorlar müdahale ettiler. Ama anneni kurtaramadık.
Seni kuvöze alırken annen rahmetli oldu.

Ben...
Ben. Çok üzüldüm.
Çok ağladım arkasından.
Çünkü ilk kez böyle bir şey yaşamıştım.
Seni hastanede kuvözde tuttuk 1 hafta. Bütün bebekler acıkınca ağlarken senin ağladığını hiç duymadık.

1 hafta seni kimse almaya gelmeyince çocuk esirgeme kurumuna gönderme kararı verdiler.
Ama son anda babaannen geldi.
Seni alıp gitti.
Sen gitsende seni hep takip ettim
başına bişey gelir korkusuyla.

Baba annen seninle iyi ilgileniyordu.
Sonra oda ölünce babanın yanında olduğunu duydum."

Sessiz şekilde göz yaşlarımı salıverdim. Söylediği şeyler unutulacak şeyler değildi.
Ama ben yine hatırlamamıştım.

Başımı iki yana salladım yine.

"Hatırlamıyorum.
Ne sizi ne anlattıklarınızı ne yaşadıklarımın hiç birini."

Yerimde doğrularak ayağa kalktım. Merdivenlere doğru yürürken.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim. Ama boşa zahmet etmişsiniz."

Dedikten sonra üst kata odama çıktım.

Yatağıma oturup düşündüm.
Elimde kocaman bir ip topağı vardı ama ucunu bulupta saramıyordum.
Dolaba girdik pijamalarımı bulup üzerimi değiştim.
Yatağa uzandım.
Gözlerimi kapattım.
Sabah hatırlamış olarak uyanırmıydım.
Belkide hatırlamamak iyiydi.

*****
Huzursuz bir geceden sonra sabah uyandığımda hâlâ hiç bir şey hatırlamıyordum.
Bu durum artık sinirime dokunmaya başlamıştı.
Yerimden kalkıp banyoya girdim.

Bir duş iyi gelir diye düşünmüşdüm. Sonra Zehra teyzenin söylediği sözler aklıma gelince,hevesle aynada kendime baktım.

Demek anneme benziyordum.
Buna sevinmiştim. Böylelikle biraz olsun hayal edebilirdim annemi.

Gerçek annem yaşasaydı,şimdi yanımda olsaydı ne güzel olurdu.

Gözümden kaçmaya çalışan bir damlayı yakalayıp tekrar gözüme hapsettim.
Sulu gözlü olmayı bırakacaktım artık.

Derin bir nefes alıp verdim.
Duşa girmek için kabin içindeki musluğu kısık açarak suyu ısınmaya bıraktım.

Üzerimdeki pijama üstünü çıkardım. Sudyenime sıra geldiğinde dün aklıma gelen anıyı hatırladım.
Beni kemerle döven o adamı.
Bora sırtımdaki yaraların sebebi baban demişti.
Nasıl bu kadar vicdansız bir babam vardı.
Ve ben nasıl buna katlanmıştım. Bana anlatılmayan birşeyler vardı sanki.
Sırtımı aynaya dönerek bakmaya başladım.
Bütün sırtım izlerle doluydu.
Sonra kolum, kolumdaki yarada onun yüzünden olmuştu.
Kendime gelmeye çalışarak duşa girmek istedim ama bu kezde elimdeki sargı vardı.

Ne elime bakabiliyor ne sargıyı değişebiliyordum.

Aynadaki Güneş'e baktım

"Nasıl bir insansın sen ya."

Dedim.
Kendime acıyarak baktım.
Bu acıma duygusuda tanıdıkdı.

"Özel gününde ne halt ediyorsun acaba. Onun içindemi yardım istiyorsun aptal.
Sen nasıl yaşadın böyle Güneş.
Hatta niye yaşadın Güneş.
Yaşamana gerek bile yokmuş senin.
O gün annenle ölmeliymişsin sen. "

Dedim bağırarak.
Sonra elimdeki sargıyı bakmadan söküp attım.
Sonrada gözlerimi kapatıp bütün sinirimi yumruklayarak aynadan çıkardım.

"Yeter artık arafta kalmış gibiyim.
Dayamıyorum bitsin bu eziyet."

Dedim hıçkırarak.
Al işte yine ağlıyordum.

Hani ağlamayacaktım ben.
Ama güçsüz hissediyordum yine. Dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Daha fazla ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Bir süre yerde öylece bekledim.
Birşey yapmalıydım.
Ben böyle yaşayamazdım.
Elimde hissettiğim ıslaklığa aldırmadan yerimde doğruldum.

Elime bakmadan banyodan çıkarak giysi dolabıma gittim.
Yeter artık kendime gelmeliyim yoksa ölecek gibi hissediyordum.

Dolabı açıp sol elimle bir kazak bir pantolon aldım. Gözlerimi kapatarak giyindim.
Askıdaki fularıda alıp sağ elime sardım. Bir an önce burdan gitmek istiyordum.

Yıldız'ın evinde bir süre kalabilir sonra kendi evime çıkabilirdim.
Ama kesinlikle burda durmayacaktım.
Bora başta olmak üzere herşey kafamı karıştırıyordu.
Bir süre sessiz ve sakin bir ortama ihtiyacım vardı.

Sırt çantamıda alıp eşyalarımı içine atıp,alıp çıktım odadan.

Koridoru geçip merdivenlere geldim.
Önce aşağıyı kontrol ettim. Kimse yoktu.

Hızlıca inip kapıya geldim.
Hâlâ kimse görmemişti.
Kapıyı açıp çıkmıştımki birden karşıma yine o yarma çıktı.

Beni görünce yanıma gelmeye başladı. Elimi arkama saklayarak hiç bişey olmamış gibi yürümeye devam ettim.

"Kıvırcık?
Bu saatte nereye?"

"İşe gidiyorum."

"Bu saatte ve İlker olmadan mı.
Yalan söylüyorsun."

"Yalan söylemiyorum.
Bugün kendim gideceğim.
Otobüsle. "

Diye ekledim.

"Otobüs durağının buraya mesafesi ne kadar haberin varmı?"

"O yüzden erken çıktım.
Çekilirsen gideceğim."

Tam yanından geçecekken,aniden önüme geçti. Sol eliyle omuzumu tutup beni sabitledi.
Sağ elini cebine sokarak telefonunu çıkardı.

Benim alık bakışlarım arasında. Bir arama yaptı.
Sağlam elimle omuzumdaki eli tutup kurtulmaya çalışıyordum.
Ama öküz gibi kuvveti vardı.

"Alo abi." Dediğinde Bora'yı aradığını anladım.

"Bırak! Bırak beni."

Dedim iki elimle kolundan tutup kurtulmaya çalışarak.
Sonrada bacağına bir tekme attım.
Ama umursamadı bile.

"Alo Emir.
Ne oldu.?"

"Abi burda bir kaçak var...
Kıvırcık.
Evden kaçıyordu."

"Ne.?
Ulan. Yinemi?
Sakın bırakma hemen geliyorum."

"Tamam abi."

Bora'yı araması iyi olmadığı gibi hâlâ bu devden kurtulamamıştım.

Yeni farkettiği elimle sağ bileğimi kavrayıp havada tuttu.

" Eline ne yaptın. Bu elinlemi kaçıyorsun.
Abi haklı, sen gerçekten manyaksın."

Başım önüme eğik elime bakamıyor sadece kurtulmaya çalışıyordum.
Ama kurtulamadım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen. Cadı!"

Duyduğum ses Bora' ydı tabiki.
Ne çabuk gelmişti.

"Cevap vermedim."
Emir'in,

"Abi." Demesiyle.

"Eline ne yaptın." Diye hırladı bu kez.

Elimi görmüştü.
Dünden daha beterdi büyük ihtimalle.
Soruya omuz silktim sadece.

Emir'in elindeki kolum Bora'nın eline geçince beni hızla kendine çevirerek.

"Belamısın sen ya! Ne diye kendine zarar veriyorsun.
Allah'ın manyağı.
Hemen eve giriyorsun ve eline bakıyoruz."
Dedi çekiştirerek.

"Hayır." Dedim kendimi geri çekerek.

"Ben o eve gelmek istemiyorum."

"Ne demek gelmek istemiyorum.
Bana bak beni delirtmeyemi çalışıyorsun sen."

"Ben Yıldız'ın evinde kalacağım bir süre. Sonrada kendime bir ev bulacağım."

Aniden iki kolumdan tutup beni kendine çekti.

Nefesi yüzümü yalayıp geçti.
Çenesinin seğirdigini gördüm.
Sinirinden çenesini sıkıyordu.

"Bana bak manyak cadı.
Sana son kez söylüyorum. Aklın başına gelene kadar benim yanımdasın."

Dediği anda beni tutup çuval gibi omuzuna attı. Eve sokarak merdivenleri tırmanıp yere indirdi.

"Yürü şimdi odana, o elini saralım."

"İstemiyorum ya.
Bırak. Zorlamı tutacaksın."

"Gerekirse bağlarım. Ama bu evden gitmene izin vermem."

" Yeter ya. Yeter.
Bu nedir, zorba!
Zorla öpmeler zorla evde tutmalar.
Asıl manyak sensin. "

Dedim geri adımlayarak.

Bora aniden elini kaldırarak.

"Kıpırdama dur." Dediğinde dahada sinirlendim.
Kıpırdamak içindemi izin...

Dememle arkamdaki merdivenlere doğru düşmem bir oldu.

Son duyduğum kelimeler,

"Güneş!

Allah kahretsin."

******************************
Evet güzeller bölüm sonu.
Oyları ve yorumları görmek isterim hepinizi seviyorum

Loading...
0%