Yeni Üyelik
38.
Bölüm

B.38 Sarhoş

@azamet_29_2

Selam yeni bölüme hoşgeldiniz Umarım beğeniyle okursunuz.

Hep aynı cümleyi kullanıyorum değilmi.😁

Hatalarım varsa sorry.😘😘
********************************
Yanıma gelip yakamdan tuttu.

Sarsarak,

" Keşke seni hiç kurtarmasaydım.
Keşke geberseydin.
Keşke o depoda...
Orda... O adama yalvarmasaydım...

Keşke...
Keşke seni sevmeseydim."

Duyduğum şeyle şok şekilde baktım.

Çamurlu elleri hâlâ yakamda,

"Senden nefret ediyorum!
Çiğdem'den nefret ediyorum."

Dedi.

Çiğdemin adını nerden öğrenmişti?
Ellerinin arasına başını göğsüme dayadı.
Sağa sola çevirerek.

" Ama en çokta kendimden nefret ediyorum." Dedi beni geriye iterek.
Sendeleyerek geriye adımlarken

"Sadece annemi seviyorum.
Keşke ben ölsem oda dirilse."

Dedi annesinin mezarının yanına tekrar çöküp toprağı kazmaya başlayarak.

Kollarından tutarak geri çektim. Ama inatla direndi.

"Güneş yapma rahat bırak anneni."

Diyerek belinden sarılıp kaldırabildim yerinden.

"Şu haline bir bak. Ayakta duramıyorsun.
Sırılsıklamsın.
Sarhoşsun.
Ne yaptığını bilmiyorsun.
Hasta olmadan dönelim hadi."

"Sarhoş falan değilim.
Hem sarhoş olunca suçmu?
Sen içince o içince. "

Diyerek Emir'ide konuya kattı. Emir eli alnında sinirli bakarken,

"...İyide ben içincemi kötü.
Babama hak veriyorum artık."

"Haaahh!
Babasına da hak vermedimi...?
Kesinlikle aklı uçmuş.

"Yürü be kızım. Daha fazla delirtme beni hadi gidiyoruz."

Dedim kolundan tutarak.

"Bırak ya, bırak.! Diyerek kendini geriye doğru eğmeye başladı.

"Gelmeyeceğim ben.
Ben annemi istiyorum. Annemle kalacağım.
Annnemin yanında onunla uyuyacağım."

Diyerek elimden kurtulmaya çalıştı.
Kendime çevirip iki bileğinden kavradım.
Yüzüne doğru,

"Kes şunu aptal cadı!
Kendine gel artık! "

Diye bağırdım.

Dudaklarını büzdü.
Boğazından bir hıçkırık kaçtı.
Gözünde yaşlar birikti.

"Çok kötüsün.
Âdisin.
Pisliğin tekisin.
Hep bağırıyorsun!"

Dedi bu kez burnunu çekerek.

"Evet!" Dedim.

"Evet.!
Kötüyüm.!
Âdiyim.!
Pisliğim.!
Bağırıyorum.! "
Dedim.

Kendime çekerek gözlerine kilitledim gözlerimi.
Sonrada kulağına yaklaşarak dişlerimin arasından,

"Buna alışsan iyi olur.
Çünkü o cümleden sonra benden kaçışın kalmadı."

Dedim.

Önce gözlerime baktı alık alık.
Sonra başını öne eğerek olduğu yere bıraktı kendini.

Dizlerinin üzerine oturup bağıra bağıra ağlamaya başladı. Sağnak yağmur altında çektiğime bak.

"Allah'ım bu kız hangi suçumun cezası.
Yeter artık!"

Diyerek Güneşi kaldırdığım gibi omuzuma attım.
Bu kadar beklemek bile hataydı.

"Dönüyoruz Emir."

Güneş'in omuzumda bırak beni, indir beni nidalariyla çıktık mezarlıktan.

Arabaya geldiğimizde en son midem diyince yere indirdim.

Aynı anda yere çökerek kusmaya başladı.

Sinirle,
"Şu haline bak.
Sen kim içmek kim?
Allah'ın manyağı.
Asıl ayılınca görecem ben seni. Bakalım o baş ağrısıyla ne yapacaksın ? "

Yanına eğilip elimi sırtına koydum. Üşümek, ıslanmak, ağlamak hepsi bir araya gelince kurmasını tetiklemişti.
İyi de olmuştu bu aslında, midesi rahatlayacaktı.
Midesinde ne varsa çıkarınca dizlerinin ve ellerinin üzerinde titremeye başladı.

Emir, elinde bagajdan aldığı battaniye ile gelince hemen alıp omuzlarına örttüm. Arkasından bir kolumu beline sararak kaldırıp arabaya bindirdim. Yanınada ben bindim.

"Sonunda hasta olacaksın cadı."

Dedim.Ama gözleri kapalı haline bakınca duyduğunu bile sanmıyorum.

"Emir hemen eve.
Hızlı sür."

"Tamam abi.
Abi.."

"Ne Emir ne?"

"Abi senin bu kızdan çekeceğin var."

Şuana kadarki çekmemiş halim mi?"

Emir önde kıs kıs gülerken.

"Emir gülme karışmam." Diye hırladım.

Eve gelir gelmez hemen inip Güneş'i kucağıma alarak içeri girdim. İkimizde ıslak sıçanlar gibiydik.

"Gözlerin çok güzel Maviş.
Dudaklarında..."

Duyduğum şeyle kocaman gözlerle Güneş'e baktığımda, kucağımda kahkaha ile gülmeye başladı.

"Yemin ediyorum manyaksın.
Ama içince daha bi manyak oluyormuşsun.
Sen bir daha iç de sana ne yapıyorum gör."

Dedim yukarıya çıkarken.

Odasına girer girmez yatağa bıraktım.
Banyoya gidip suyu sıcağa getirip açtım.
Geri geldiğimde Güneş kollarını kendine sarmış dişleri birbirine çarpıyordu.

"Üşüyorum." Dedi titreyen çenesiyle.

Hemen kucağıma alıp banyoya girdim. Kabine girip sıcak suyun altına ayaklarının üzerine yere bıraktım.
Hâlâ titriyordu. O kadar zaman yağmur altında kalmış üşümüştü.

Bacaklarının üzerinde duramadığı için ellerini ve başını omuzlarıma koydu. Parmaklarıyla sıkarak tutunmaya çalışıyordu.

Sıcak suyun altında ısınana kadar bir süre durdum. Sonra suyu kapatıp çıkararak klozatin üzerine bıraktım.
Bornozu elime alıp,

"Hadi çıkar şunları." Dedim ayağa kaldırarak.

Bornozu eline verip banyodan çıktım.
Kendi odama geçerek üzerimi değişip geri döndüm.
Hâlâ içerideydi.
Bir süre dışarda bekledim. Çıkmayınca,

"Hâlâ giyinemedin mi.? "

Kapıyı tıklayarak,

"Hey sana diyorum." Dedim.

İçerden ses gelmedi.

"Giriyorum bak."

Dedim ve girdim.
Yarım yamalak giydiği bornozuyla
önünde birleştirdigi ellerine bakarak
klozette oturuyordu hâlâ.

Kolundan tutup.

"Kalk hadi."

Dedim.

Başını kaldırdı,baygın gözlerle bana baktı.
Boğazından bir hıçkırık kaçtı yine.

"Onunla yattın mı.? "

Duyduğum cümleyle şok şekilde yüzüne baktım.

"Ne?
Ne. Yaptım mı.!? "

Dedim hayretle yüzüne bakarak

"Onu..lla.."

Anında, "Sus!" Dedim elimi ağzına kapatarak.

"Tekrar ediyim deme !
Sakın.!

Sen iyice kafayı yedin."

Diyerek ayakta zor duran kızı kolundan tutup odaya götürüp yatağa bıraktım.
Banyodan bir havlu alıp geldim.

Saçlarını kurularken yüzünü bana çevirdi.

Dağınık saçlarının arasından gözlerime baktı.

"Güzel mi?
Vucudu...
Güzelmi.?"

Yine kocaman ve şaşkın gözlerle baktım, bu kez sulu sulu bakan gözlerine.
Dokunsam ağlayacaktı sanki.

"Şimdide sapık olmayamı karar verdin? "

" Benden güzel değilmi ? "

Dedi burnunu çekerek.
Allahım sonunda delirtecek bu kız beni.

Başını önüne eğdi.

"Ölene kadar vucudunda taşıyacağı yara izleri yoktur tabi.
Her erkeğin beğenebileceği bir kız.
Tabi sende onunla olmak itersin."

"Güneş.
Saçma sapan konuşma.
Önüne gelenle yatan birine mi benziyorum."

"Evet! "

"Neh?" Dedim sinirle.

YA SABIR!!

Elimdeki havlunun altından çıkıp ayağa kalktı. Yüzüme doğru uzattı yüzünü.

" Gençsiiin yakışıklısııın, etrafında biiir sürü kız var.
Ben olsam hepsiyle yatarım. "

" Allah'ım sen sabır ver!
Erkek olsa bütün kızları.
Tövbe tövbe..
Kızın içinde sapık varmış iyimi?"

Güneş'i tutup gözlerini parmaklarımla açarak göz bebeklerine baktım.

"Sen hap falanda mı aldın.
Bu kadar saçma lafı sen bile konuşamazsın. "

Elimi tutarak bana yaklaştı.

"Beni neden öptün?
Onumu aldattın, beni mi?"

Dedi dahada yaklaşarak.
O kadarki dudakları dudaklarıma değecekti.
Bir dudaklarına bir baygın bakan gözlerine baktım.

Omuzlarından tutarak kendimden uzaklaştırdım.

"Yok öyle bişey.
Güneş yat uyu elimden bi kaza çıkacak yoksa."

Arkasını döndü.

" Ben çok çirkinim değilmi?
O yüzden aldatılan da benim. Vücudu yara izleriyle kaplı bir kızı beğen...."

Dediğinde daha fazla dayanamadım. Arkasından kollarının üzerinden sarıldım.

Bilmiyordu.
Beni sevdigini bildiğimi,bilmiyordu.
Benimde ona boş olmadığımı bilmiyordu. Bu yüzden bu kadar saçmalıyordu. Bu yüzden Çiğdem'i kafaya takıyordu. Vücudundaki yaralar yüzünden onu sevmeyeceğimi düşünüyordu belkide.

Geri geri iki adım atıp yatağın kenarına oturdum. Güneş'i de dizlerime oturttum.
Başı öne eğik sarsılan omuzlarından ağladığını anladım.
Islak saçlarını yavaşça yanda toplayıp önüne bıraktım.

Üzerindeki bornozu, bana dönük olan sırtından aşağı doğru,yaralarını görecek şekilde biraz indirdim.

Hâlâ geçmemişti, geçecek gibide durmuyordu.
Dudaklarımı sırtındaki yaralı yere bastırırken kollarımla sıkıca sarıldım.

Elimin üzerinde hissetiğim ıslaklıkla bornozu yukarıya çekip Güneş'i kendime çevirdim.

Ağlayan baygın gözleriyle bana bakıyordu. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Dudaklarımı dudaklarına bastırarak küçük bir öpücük bıraktım.

Alnımı alnına dayadım gözlerimi kapayarak.

"Ayıldığında bunların hiç birini hatırlamayacaksın biliyorum.

Güneş...
Seni seviyorum.
Ruhundaki ve bedenindeki yaralarınla seviyorum seni. Hep benimle kal, benim ol desem ölene kadar yanımda ol desem...? "

Dedim.

Gözlerimi açtığımda avuçlarımın arasında sızmış kıza baktım. Ellerimi biraz gevşettigimde üzerime yığıldı kaldı. Yüzünü izledim bir kaç saniye.

Sonra kucağımdaki kıza sarıldım. Sıkı sıkı sarıldım bir daha izin vermeyecekmiş gibi korkarak sarıldım.

Sonra Güneş'i kucağıma alıp ayağa kalktım. Yatağa dönüp örtüyü açıp yatağa yatırdım.
Yavaşça üzerini örterek alnından öptüm.

"Küçük belam." Diyerek odadan çıktım.

Baya bir uyanmazdı heralde. Bende
aşağı inip kendime bir kahve almak istedim. Ama salona inerken yine onu gördüm.
Çiğdem peşimden buraya kadar gelmişti.
Adımlarımı hızlandırıp salona indim.

"Kızım sen nasıl bir insansın.
Ben sana bir daha gözüme görünme demedim mi.?"

"Dedin ama seninle konuşmak istiyorum."

Konuşacak ne varda yüzsüz şekilde geliyorsun.
Daha önce,bugün de cafede sana bana görünme dedim.

Olanların hepsinde parmağın var."

"Ne. Ne parmağı."

"Ben hastanedeyken sende hastanedeydin Çiğdem. Senin..."

Dedim ve durdum bir süre.

"Ne anlatıyorum ki ben.
Çiğdem aç kulağını iyi dinle. Aramızda hiç bir şey kalmadı."

"Bora lütfen.
Beni dinle.
Ben hatalıyım kabul ediyorum.
Bir sans daha istiyorum senden. Yeniden başlamak için bir şans daha."

"Sen yoluna ben yolum Çiğdem."

"O çirkin ördeğin neresini beğendin anlamıyorum."

Diye bağırdı aniden.

Yavaş adımlarla yanına gelip durdum.
Yüzümü yüzüne yaklaştırdım.

"Kalbini.
Anladın mı?
Kalbini.
Birdaha karşıma çıkarsan canın yanar. Rahat bırak artık. Git başkalarına musallat ol. "

Dedim.
Sonrada kolundan tutarak kapıya götürüp dışarı çıkardım.

"Emir! "

"Buyur abi."

"Çiğdem bir daha bu eve giremeyecek. Dışarıya kadar eşlik edin."

"Bora?"

Emir:

"Çiğdem hanım bu taraftan buyrun."

Dediğinde bende geri içeri girdim.
Solandaki koltuğa oturup geriye yaslandım.
Ben nasıl bir aptalım böyle.

Yerimden kalkıp mutfağa gidecekken bu kezde telefonum çaldı. Ekrana baktığımda arayan sekreterim
Ceyda'ydı.

"Ne unuttum lan ben.
Bu kız acil bişey yoksa aramazdı."

Hemen telefonu açtım.

"Alo Ceyda?"

"Alo Bora bey.
Toplantıya 10 dakika geciktiniz efendim. O yüzden rahatsız ettim."

"Hassiktir. 5 deki toplantıyı unuttum."

"Ceyda sen onları oyala.
10 dakikaya çıkıyorum."

"Ne söylenmemi istersiniz efendim.?"

"Allah belasını vermiş gecikti de. Ceyda!
Kapat!!"

"Akıl mı bıraktılar anasını satayım.
Hızla odama çıktım. Üzerimi değişip çıkarken Güneş'i de kontrol ederek aşağı indim.

"Gül hanım Güneş rahatsız.
Kontrol edin arada bir."

Diyerek kapıdan çıktım ,aynı anda Sevda içeri giriyordu. Az kalsın kıza çarpıp düşürecektim.

"Abi ne bu acele."

"Geç kaldım güzellik gelince görüşürüz.

"Emiiir çabuk gidiyoruz."Diyerek fırladım.

*****

Ne zamandır uyuyordum bilmiyorum ama başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Allah'ım bu nasıl bir ağrıydı böyle. Aynı zamanda terli ve üşüyordum.

Neden böyle olmuştum.
Düşündüm hatırlamaya çalıştım ama hatırlayamadım. Zaman mekan herşey birbirine karışmıştı kafamın içinde. Başımdaki o korkunç ağrı izin verse belki hatırlayacaktım ama birileri balyozla kafama kafama vuruyordu sanki.

Yavaşça ayağa kalktım tek anladığım evdeydim işte, nasıl geldigimi umursamadım.
Başım dönüp midem bulanınca olduğum yere diz çöktüm geçer diye bekledim. Geçmek bir yana dahada arttı. Ayağa kalkıp sendeleyerek kendimi banyoya attım.
Klozeti açıp mide bulantımı kusmaya başladım. Kusdukça titremem arttı.
Neden böyleydim anlayamıyordum. Ne olmuştu.

İçimdekileri tamamen boşaltınca biraz rahatladım. Ama dişlerim resmen bir birine vuruyordu bu kezde. Sanırım ateşimde vardı. Üstelik çok susamıştım.
Yerimde ayağa kalkmaya çalıştım ama yapmadım. Kendimi geriye çekerek duvara yasladım sırtımı.

Dizlerimi kendime çekerek neden üzerimde olduğunu bilmediğim bornozuma sarıldım.
Biraz kendime gelebilmek için uğraştım ama sanki daha kötüye gidiyordum. Böyle olmayacak yatağıma dönmeliyim diyerek yerimden kalktım. Banyo kapısına yaslanarak ayakta durmaya çalışıyordum ama bacaklarım istemiyordu.
O sırada kapı açıldı ve Bora içeri girdi.
Onu gördüğüme bu kadar sevineceğini sanmazdım.

"Bora.?" Diyebildim dizlerimin üzerine düşerken.
Hemen yanına geldi.

"Güneş.
Güneş neyin var."

Ellerimi Bora'nın omuzlarına dayadım.
"Bilmiyorum." Dedim ağlayarak.

Elini alnıma koydu.
"Ateşin var yanıyorsun sen.
Hemen hastaneye gidiyoruz."

"Bora." Dedim.
Bora....

Ama devamını getiremedim. Bora'nın kucağına yığılıp kaldım.

Loading...
0%