@azamet_29_2
|
Selam canlarım yeni bölümden merhaba. Hadi okumaya. ******************************** Elini alnıma koydu. "Bora." Dedim. Ama devamını getiremedim. Bora'nın kucağına yığılıp kaldım. "Güneş. Bora'nın sesini duyuyordum ama uzaklardan, derinlerden geliyordu sanki. Gözlerimi açmak istiyordum ama gücüm çekilmiş bütün bedenim ölü gibi hissediyordum. "Olacağı buydu. Bora'nın sesi bu kez net gelmişti kulağıma. Üzerimdeki bornozumun açık olan yerlerini toparlayıp kucağına aldı beni. Hareketlerinden anladığım odadan çıkmış merdivenleri iniyorduk. "Emir! "Abi? "Güneş'in ateşi var." "Belliydi böyle olacağı." "Acele et Emir yürü!" Hastamıydım. Biraz sonra duyduğum kapı sesi ve hissettigim soğukla evden çıktığımızı anladım. Titreyerek Bora'nın sıcak göğsüne sığınmaya çalışırken teninin kokusu burnumda hissettim. "Üşüyorum." Dedim dişlerim biribirine çarparken. Biraz sonra daha sıcak bir yerdeydik. Bora'nın oturduğunu ve beni kucağına yatırdığını hissettim. Zar zor gözlerimi araladığımda maviş gözlere takıldım. Bora'nın bana bakan gözlerindeki mavinin tonu daha farklıydı bu kez. Üzgünmüydü o. "Ne oluyor?" "Hastasın ateşin var." Dedi elinin tersini boynuma koyarak. " Neden..? Has ta yım. Dedim yüzümü Bora'nın göğsüne bastırıp gözlerimi tekrar kapatarak. Maviş bir şeyler daha söyledi ama kulaklarımdaki uğultu başımdaki ağrıya eklenince, hiç birşey anlamaz oldum. Başım hem dönüyor hem ağrıyordu. "Başım." Dedim kaybolan sesimle. "Uykum var. "Kokun... Soğukla ürpererek açtım gözümü. "Üşüyorum." Dedim yine. Ateşin çok o yüzden. Duyduklarımı anlamaya çalışarak gözlerimi tekrar kapadım. "Bora? "Bu şapşal bugün yağmurun altında sarhoş olmuş. Sonrada annesinin mezarında buldum. O kadar yağmurdan sonrada sonuç bu. Evde ateşlendi. " "Dur önce bir ateşini düşürelim sonra konuşuruz." Pınar'dı konuşan. ***** Gözlerimi tavana dikip bir süre düşündüm. Kafamı yana çevirip etrafa bakmak istedim. Gördüğüm şey ayakta durmuş elleri ceplerinde kaşları çatık bir adet Maviş'ti. Şuan sinirle bakıyordu bana. "Neler oluyor neden burdayım?" Dedim. "Hatırlamıyorsun değilmi.?" Dedi bıkkın çıkan sesiyle başını yana devirip. "Hayır. "Birazdan hatırlarsın küçük cadı. "Ne! "Dedim. "Hassiktir." Dedim elimi alnıma bastırarak. "Yaa. Bununlada kalmadın. Tabiki hayır. Bora'nın her cümlesinde gözlerim biraz daha açılıyor başım biraz daha ağrıyordu. "İçki mi içmiştim ben. Dedim kendi kendime. Hatırlamadığını söyle kurtul. Nasılsa hafızam gelmedi sanıyor. Bunuda hatırlama. "Söylediğin hiç bir şeyi hatırlamıyorum." "Hâlâ yalan öyle mi? "Off bağırma artık. Dedim sesim inler gibiydi. "Tamam pes ediyorum. Dedim elimi alnıma bastırarak. "Nereye kadar hatırlıyorsun.?" "En son beni kucağında eve sokuyordun gerisi yok. Şüpheyle baktı yüzüme. "Hatırlamam gereken birşey mi oldu. Başka şeylerdemi yaptım." "Bana sapık muamelesi yaptın. "Değilmisin!" Dedim. "Aahhh! Dedi bu kezde isyan edercesine. "Ne. Yalan mı?" Dedim inatla. O değilmiydi Çiğdem'i gördüğü her yerde öpen. "Sus Güneş sus. Diyerek sinirle odadan çıktı. ***** Toplantı bitip eve geldiğimde artık saat 8 i geçiyordu. Odaya girdiğimde Güneş'i banyonun önünde gördüm. Ayakta zor duruyordu. "Bora.?" "Güneş. Dedim korkuyla. "Bilmiyorum." Dedi ağlayarak. "Ateşin var yanıyorsun sen. Dedim ama daha kalkamadan "Güneş. Güneş beni duymuyor,ateş yüzünden sadece hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordu. "Olacağı buydu. Dedim bıkkın. Güneş'in üzerimdeki bornozun açık olan yerlerini toparlayıp yavaşça kucağıma aldım. "Emir! "Abi? "Güneş'in ateşi var." "Belliydi böyle olacağı abi." "Acele et Emir yürü!" Dedim sinirle. Kapıdan çıktığımızda soğuk havanında etkisiyle Güneş titreyerek göğsüme sığınmaya çalıştı. Bir gün hep böyle göğsümde yatarmıydı. İnleyerek, Arka koltuğa oturduğumda Güneş'i kucağıma yatırdım. "Ne oluyor?" Dedi zor çıkan sesiyle. "Hastasın." Dedim. " Neden..? Has ta yım. Dedi yüzünü göğsüme bastırıp, gözlerini tekrar kapatarak. "Neydi. Neden içmişti. Sebep Çiğdem'i kıskanması olabilirmiydi. Ama duyduğundan bile emin değildim. "Başım." Dedi yine kısık sesle. "Uykum var. "Kokun... "Abi geldik." Emir'in sesiyle geldiğinizi anladım. Arabadan yavaşça çıkarak içeri girmek için kapıya yöneldim. Güneş ürpererek gözünü açtı. "Üşüyorum." Dedim yine. "Ateşin çok o yüzden. İçeri girip müdahale odasına girerek Bizi gören Pınar'da arkamızdan gelerek, "Bora? Güneş'i bornozla görünce oda şaşırmıştı. "Bu şapşal bugün yağmurun altında sarhoş olmuş. Sonrada annesinin mezarının başında buldum. O kadar yağmurdan sonrada sonuç bu. Evde ateşlendi. " "Dur önce bir ateşini düşürelim sonra konuşuruz." Pınar önce Güneşin ateşini ölçtü. 39.5 dedi. Güneş uyurken olanları anlattığımda Pınar gülme krizine girdi. En sonunda da Güneş'e çevirdim yüzümü. Güneş uyurken bende kendimi odadaki koltuğa bıraktım. Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. O sırada kıpırdanmaya başlayınca iki adım geri çekildim. Kafasını yana çevirdiğinde beni görmeyi beklemediği için anlık korkuyla yerinde sıçradı. Sinirli şekilde yüzüne bakıyordum. "Neler oluyor neden burdayım?" "Hatırlamıyorsun değilmi.?" Dedim bıkkın. "Hayır. "Birazdan hatırlarsın küçük cadı." Dedim ve devam ettim. Dün çalıştığın yerde depodan aldığın içkiyi yağmurun altında kafaya dikip sarhoş oldun." "Ne! " Dedi önce şaşkın. Sonra yana bakan gözlerinden hatırlamaya başladığını anladım. Devam ettim. "Yaa. Eve gelince bittimi? Söylediğim her cümlede gözleri dahada açılıyordu. "Söylediğin hiç bir şeyi hatırlamıyorum." Dedi. "Hâlâ yalan öyle mi. "Off bağırma artık. Dedi inler gibi. "Tamam pes... Dedi elini yine alnıma bastırdı. "Nereye kadar hatırlıyorsun.?" "En son beni eve sokuyordun gerisi yok." Şüpheyle baktım yüzüme. O âna geri döndü zihnim. Ona sarılışım, yaralarından, dudaklarından öpüşüm... Hatırlamayacağını biliyordum. "Hatırlamam gereken birşey mi oldu? Bir şeymi yaptım?" "Bana sapık muamelesi yaptın. "Değilmisin?" "Aahhh! Dedim sinirle. "Ne? "Sus Güneş sus. Diyerek odadan çıktım. Kapının dışına çıkar çıkmaz Hakan'la karşılaştım. "Bora. Hâlinden gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi. "Pınar hemen yetiştirdimi?" "Evet." Dediğinde artık gülmeye başlamıştı. "Siz nasıl arkadaşsınız lan.!" "Oğlum kız seni oyuna getirmiş. Tam ağzımı açmış küfür edecekken odadan gelen gürültüyle hızla odaya döndüm. Hakan'da peşimden girdi. Güneş yatağın önünde yerde oturmuş eli başında, "Lütfen kanamasın. Lütfen kanamasın. " Hemen yanına çöktüm. "Kanamıyor. Dedim sinirle. Bu kez sesim yüksek çıkmıştı. Ellerinin arasına aldı başını. "Ne olur bağırma. Başım çok kötü." "İyi oluyor sana. "Bağırmasana yaa!" "Güneş... İçimden ekledim. "Benim. Sadece benim baş ağrım." Koltuk altlarından tutarak kaldırıp yatağın kenarına oturttum. Hakan arkamda hala gülerek bana bakıyordu. "Bora oğlum sana kolay gelsin. "Defol git lan başımdan. Arkasını dönen Hakan, "Gel Pınar gel. " Dediğinde Pınar'ı gördüm kapıda. "Gelde şunların halini izle. " "Hakan bak kalırsın elimde." "Tamam, tamam gidiyorum. Hadi size kolay gelsin." "Pınar çıkın de. Yoksa banada bir yatak bul." Gülümseyerek yanımıza geldi. "Abartma Bora." Dedikten sonra Güneş'e dönerek. "Güneş nasıl hissediyordun." "Başım çatlıyor. "Dünkü yağmurda kalıp üşütmüşsün. Birde sarhoş olman var tabi. Bana döndü Pınar. "İçkiden uzak dursun." "Bir daha içersen yeminle seni bacağından vururum." Dedim Güneş'e bakarak. Bu kız bende akıl bırakmamıştı. Bir sevgi duyuyor bir kızıyor hâle gelmiştim. "Emir'e verdiğim soğuk algınlığı ilaçlarınıda kullansın. "Bu kadar mı?" "Evet bu kadar." "Hadi baş ağrısı gidiyoruz." "Nereye?" "Yok ya! Diyerek ceketimi çıkarıp hastane pijamasıyla oturan Güneş'in omuzlarına örterek kucağıma aldım. Önce odadan sonrada hastaneden çıktık nihayet. |
0% |