Yeni Üyelik
39.
Bölüm

B.39 Ağrım

@azamet_29_2

Selam canlarım yeni bölümden merhaba. Hadi okumaya.

********************************

Elini alnıma koydu.
"Ateşin var yanıyorsun sen.
Hemen hastaneye gidiyoruz."

"Bora." Dedim.
Bora....

Ama devamını getiremedim. Bora'nın kucağına yığılıp kaldım.

"Güneş.
Güneş.!"

Bora'nın sesini duyuyordum ama uzaklardan, derinlerden geliyordu sanki. Gözlerimi açmak istiyordum ama gücüm çekilmiş bütün bedenim ölü gibi hissediyordum.
Başımda deli bir ağrı vardı.
Birileri matkapla kafama delik açıyorlardı sanki. Aldığım nefes bana yetmiyor gibi sedece hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum.

"Olacağı buydu.
Sonunda hasta olursun böyle işte."

Bora'nın sesi bu kez net gelmişti kulağıma.

Üzerimdeki bornozumun açık olan yerlerini toparlayıp kucağına aldı beni. Hareketlerinden anladığım odadan çıkmış merdivenleri iniyorduk.

"Emir!
Arabaya.!"

"Abi?
Abi ne oluyor?"

"Güneş'in ateşi var."

"Belliydi böyle olacağı."

"Acele et Emir yürü!"

Hastamıydım.
Neden hasta olmuştum. Kafamın içi allak bullaktı. Bütün vucuduma iğneler batıyordu sanki. Kollarım bacaklarım uyuşmuş gibiydi.

Biraz sonra duyduğum kapı sesi ve hissettigim soğukla evden çıktığımızı anladım. Titreyerek Bora'nın sıcak göğsüne sığınmaya çalışırken teninin kokusu burnumda hissettim.
İlk kez bu kadar hoş gelmişti kokusu.
Soğuk yüzünden dudağımdan çıkan inleme sesine engel olamazken dahada sindim sıcak kucağa.

"Üşüyorum." Dedim dişlerim biribirine çarparken.

Biraz sonra daha sıcak bir yerdeydik. Bora'nın oturduğunu ve beni kucağına yatırdığını hissettim.
O zaman anladım arabanın içinde olduğumuzu.

Zar zor gözlerimi araladığımda maviş gözlere takıldım.

Bora'nın bana bakan gözlerindeki mavinin tonu daha farklıydı bu kez. Üzgünmüydü o.
Yoksa acımamıydı gördüğüm dalgalanma.
Neden..?

"Ne oluyor?"
Dedim kısık ve zor çıkan sesimle.

"Hastasın ateşin var." Dedi elinin tersini boynuma koyarak.

" Neden..? Has ta yım.
Başım...
Başım çok ağrıyor."

Dedim yüzümü Bora'nın göğsüne bastırıp gözlerimi tekrar kapatarak.

Maviş bir şeyler daha söyledi ama kulaklarımdaki uğultu başımdaki ağrıya eklenince, hiç birşey anlamaz oldum.

Başım hem dönüyor hem ağrıyordu.

"Başım." Dedim kaybolan sesimle.

"Uykum var.
Uyumak istiyorum.
Gözlerimi kapatıp Maviş'e döndüm yönümü.
Bana sarıldığını hissettim. Sonra yine o kokuyu duydum.

"Kokun...
Kokun çok güzel." Dedim gözlerim ağırlaşırken.
Ne kadar uyudum bilmiyorum belki saniyeler belki dakikalar.

Soğukla ürpererek açtım gözümü.
Artık ağlamaklı şekilde,

"Üşüyorum." Dedim yine.

Ateşin çok o yüzden.
Biraz daha dayan hastaneye geldik iyi olacaksın.
Tabi sonra elimden çekeceğim var."

Duyduklarımı anlamaya çalışarak gözlerimi tekrar kapadım.
Sırtımı bir yatakta hissederken kulağıma iki kişinin konuşması geliyordu.

"Bora?
Ne bu hal,ne oldu?"

"Bu şapşal bugün yağmurun altında sarhoş olmuş. Sonrada annesinin mezarında buldum. O kadar yağmurdan sonrada sonuç bu. Evde ateşlendi. "

"Dur önce bir ateşini düşürelim sonra konuşuruz."

Pınar'dı konuşan.
Sonra kolumda bir acı hissettim ve damarlarımdan geçen bir sıvı.
Serum olmalıydı.
Biraz sonra zihnim dahada bulanmaya başladı. Zaten çok olan uykum dahada arttı, sonrası karanlık.

*****
Gözlerimi açtığımda başımda hâlâ ağrı vardı. Yetmiyor gibi kalan yerlerimde ağrıyordu.

Gözlerimi tavana dikip bir süre düşündüm.
Nerdeydim. Buraya nasıl geldim ne olmuştu. Hatırlamaya çalıştım ama hatırlayamadım.

Kafamı yana çevirip etrafa bakmak istedim. Gördüğüm şey ayakta durmuş elleri ceplerinde kaşları çatık bir adet Maviş'ti.
Onu görmemle boş bulunup yerimde sıçrayarak irkildim.

Şuan sinirle bakıyordu bana.
Ağır adımlarla yanıma geldiğinde.

"Neler oluyor neden burdayım?"

Dedim.

"Hatırlamıyorsun değilmi.?"

Dedi bıkkın çıkan sesiyle başını yana devirip.

"Hayır.
Hatırlamıyorum."

"Birazdan hatırlarsın küçük cadı.
Dün çalıştığın yerde depodan aldığın içkiyi yağmurun altında kafaya dikip sarhoş olmuşsun."

"Ne! "Dedim.
Ama aniden kafamın içine hücum eden görüntüyle hatırlayınca,

"Hassiktir." Dedim elimi alnıma bastırarak.

"Yaa.

Bununlada kalmadın.
Taksiye binip soluğu mezarlıkta almışsın. Seni bulduğumda,sağnak yağmur altında mezar soyucular gibi mezar kazıyordun.
Sonra bana ağzına geleni saydırarak ağlama krizine girdin.
Seni eve götürene kadar ki buna kusmanda dahil, burnumdan getirdin.
Eve gelince bittimi?

Tabiki hayır.
Bu kezde bana sapık muamelesi yapıp önüme gelenle yatan biri olduğumu söyledin."

Bora'nın her cümlesinde gözlerim biraz daha açılıyor başım biraz daha ağrıyordu.

"İçki mi içmiştim ben.
Olamaz!
Evet içtim.
Hangi akla hizmet yaptım bunu. Allah benim cezamı versin. Nasıl yaparım. Sıçtın kızım Güneş."

Dedim kendi kendime. Hatırlamadığını söyle kurtul. Nasılsa hafızam gelmedi sanıyor. Bunuda hatırlama.

"Söylediğin hiç bir şeyi hatırlamıyorum."

"Hâlâ yalan öyle mi?
Herşeyi hatırlıyorsun yalancı cadı.
Her şeyi hatırlıyorsun, hatta geçmişinide.
Bana yalan söyledin. Ne zamandan beri hatırlıyorsun,düştüğünden beri değilmi?
Seni yalancı."

"Off bağırma artık.
Başım ağrıyor zaten."

Dedim sesim inler gibiydi.

"Tamam pes ediyorum.
Evet hatırlıyorum.
Düştüğümde hatırladım herşeyi ama dünü tam hatırlayamıyorum."

Dedim elimi alnıma bastırarak.

"Nereye kadar hatırlıyorsun.?"

"En son beni kucağında eve sokuyordun gerisi yok.
Sonra banyodan çıkarken sen geldin."

Şüpheyle baktı yüzüme.

"Hatırlamam gereken birşey mi oldu. Başka şeylerdemi yaptım."

"Bana sapık muamelesi yaptın.
Önüne gelenle yatan biri dedin daha ne olacak." Diye tekrar etti.

"Değilmisin!" Dedim.

"Aahhh!
Allah'ım sen sabır ver."

Dedi bu kezde isyan edercesine.

"Ne. Yalan mı?" Dedim inatla.

O değilmiydi Çiğdem'i gördüğü her yerde öpen.

"Sus Güneş sus.
Konuştukça batıyorsun."

Diyerek sinirle odadan çıktı.

*****

Toplantı bitip eve geldiğimde artık saat 8 i geçiyordu.
Güneş'i merak ettiğim için hemen yanına çıktım.

Odaya girdiğimde Güneş'i banyonun önünde gördüm. Ayakta zor duruyordu.
Oda beni görünce,

"Bora.?"
Dedi ağlamaklı.
Sonra kendini yere bıraktı.
Hemen yanına geldim.

"Güneş.
Güneş neyin var."

Dedim korkuyla.
Elleriyle omuzlarımdan tuttu.

"Bilmiyorum." Dedi ağlayarak.
Elimi alnına koydum. Çok sıcaktı.

"Ateşin var yanıyorsun sen.
Hemen hastaneye gidiyoruz."

Dedim ama daha kalkamadan
"Bora." Diyerek kucağıma yığıldı.

"Güneş.
Güneş.!"

Güneş beni duymuyor,ateş yüzünden sadece hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordu.

"Olacağı buydu.
Sonunda hasta oldun işte. Neden kendine eziyeti seviyorsun.
Yoksa banamı demeliyim."

Dedim bıkkın.

Güneş'in üzerimdeki bornozun açık olan yerlerini toparlayıp yavaşça kucağıma aldım.
Hızlı adımlarla odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım.
Salondaki Emir'e,

"Emir!
Arabaya.!"

"Abi?
Abi ne oluyor?"

"Güneş'in ateşi var."

"Belliydi böyle olacağı abi."

"Acele et Emir yürü!" Dedim sinirle.

Kapıdan çıktığımızda soğuk havanında etkisiyle Güneş titreyerek göğsüme sığınmaya çalıştı.
Şuan yaptığı saçmalıklar yüzünden ona kızgın olsamda,bu hareketi bilinçli yapıyor olmasada bana sığınmaya çalışması hoşuma gitmişti.

Bir gün hep böyle göğsümde yatarmıydı.

İnleyerek,
"Üşüyorum." Dediğinde kendime gelip arabaya bindim.

Arka koltuğa oturduğumda Güneş'i kucağıma yatırdım.
Gözlerini biraz aralayarak bana baktı.
Baygın bakışlarını görünce üzüldüm doğrusu.
Hasta, yorgun ve akşamdan kalma gibi aklı başında değildi.

"Ne oluyor?" Dedi zor çıkan sesiyle.

"Hastasın." Dedim.
"Ateşin var."

" Neden..? Has ta yım.
Başım...
Başım çok ağrıyor."

Dedi yüzünü göğsüme bastırıp, gözlerini tekrar kapatarak.

"Neydi.
Derdin neydi. Ayılınca bana açıklama borcun var cadı." Dedim.

Neden içmişti. Sebep Çiğdem'i kıskanması olabilirmiydi. Ama duyduğundan bile emin değildim.

"Başım." Dedi yine kısık sesle.

"Uykum var.
Uyumak istiyorum.
Gözlerini kapatıp yine bana dönünce bende sıkıca sarıldım.

"Kokun...
Kokun çok güzel." Dediğinde şaşkın baktım yüzüne.
Bu sözü hoşuma gitmişti.

"Abi geldik."

Emir'in sesiyle geldiğinizi anladım. Arabadan yavaşça çıkarak içeri girmek için kapıya yöneldim.

Güneş ürpererek gözünü açtı.

"Üşüyorum." Dedim yine.

"Ateşin çok o yüzden.
Biraz daha dayan hastaneye geldik iyi olacaksın.
Tabi sonra elimden çekeceğim var."
Diyede ekledim.
Bu eziyetin bi cezası olacaktı.

İçeri girip müdahale odasına girerek
Güneş'i yatağa bıraktım.

Bizi gören Pınar'da arkamızdan gelerek,

"Bora?
Ne bu hal,ne oldu?" Dedi.

Güneş'i bornozla görünce oda şaşırmıştı.

"Bu şapşal bugün yağmurun altında sarhoş olmuş. Sonrada annesinin mezarının başında buldum. O kadar yağmurdan sonrada sonuç bu. Evde ateşlendi. "

"Dur önce bir ateşini düşürelim sonra konuşuruz."

Pınar önce Güneşin ateşini ölçtü. 39.5 dedi.
Hemen bir serum taktı koluna.
İçinede bir ateş düşürücü ilaç ekledi.

Güneş uyurken olanları anlattığımda Pınar gülme krizine girdi.

En sonunda da
"Tam sana göre bu kız." Diyerek gülmeye devam ederek odadan çıktı.

Güneş'e çevirdim yüzümü.
Güneş tam bana göreydi. De.
Ya ben.
Bende ona göremiydim.

Güneş uyurken bende kendimi odadaki koltuğa bıraktım.
Onun gibi hasta olmasamda yorgundum.
Bir kaç dakika sonra bende sızıp kalmıştım.

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu.
Güneş hala uyuyordu.
Aldığı ilaç ve serumla rahatlamıştı. Yanına yaklaşım elimi alnına koydum ateşi düşmüştü.
Elimin tersiyle yanağını okşayarak yüzündeki kıvırcık saç telini alıp kulağının arkasına bıraktım.

O sırada kıpırdanmaya başlayınca iki adım geri çekildim.
Gözlerini açıp boş boş bakmaya başladı. Anlamaya çalışıyordu nerde olduğunu neler olduğunu.

Kafasını yana çevirdiğinde beni görmeyi beklemediği için anlık korkuyla yerinde sıçradı.

Sinirli şekilde yüzüne bakıyordum.
Çektiği ve çektirdiği bu kadar kolay kalmamalıydı yanına.
Dünden beri canıma okuduğu için kızgındım hâlâ.
Yavaş adımlarla yanına geldim.

"Neler oluyor neden burdayım?"

"Hatırlamıyorsun değilmi.?"

Dedim bıkkın.

"Hayır.
Hatırlamıyorum."

"Birazdan hatırlarsın küçük cadı."

Dedim ve devam ettim.

Dün çalıştığın yerde depodan aldığın içkiyi yağmurun altında kafaya dikip sarhoş oldun."

"Ne! " Dedi önce şaşkın. Sonra yana bakan gözlerinden hatırlamaya başladığını anladım.
Elini alnına bastırarak "Hassiktir." Çekti.

Devam ettim.

"Yaa.
Bununlada kalmadın.
Taksiye binip soluğu mezarlıkta almışsın. Seni bulduğumda,sağnak yağmur altında mezar soyucular gibi mezar kazıyordun.
Sonra bana ağzına geleni saydırarak ağlama krizine girdin.
Seni eve götürene kadar ki.. Buna kusmanda dahil, burnumdan getirdin.

Eve gelince bittimi?
Tabiki hayır.
Bu kezde bana sapık muamelesi yapıp önüme gelenle yatan biri olduğumu söyledin."

Söylediğim her cümlede gözleri dahada açılıyordu.

"Söylediğin hiç bir şeyi hatırlamıyorum."

Dedi.
Ama inanmadım.
Her hâlinden hatırladığı belliydi.
Dahası o gün düştüğünde hafızası yerine gelmişti ve bunu söylememişti.

"Hâlâ yalan öyle mi.
Herşeyi hatırlıyorsun yalancı cadı. Hatta geçmişinide.
Bana yalan söyledin.
Ne zamandan beri hatırlıyorsun.
Düştüğünden beri değilmi.
Seni yalancı."

"Off bağırma artık.
Başım ağrıyor zaten."

Dedi inler gibi.

"Tamam pes...
Evet hatırlıyorum.
Düştüğümde hatırladım herşeyi ama dün olanların hepsini hatırlamıyorum."

Dedi elini yine alnıma bastırdı.
Eminim şuan başı çatlıyordu.

"Nereye kadar hatırlıyorsun.?"

"En son beni eve sokuyordun gerisi yok."

Şüpheyle baktım yüzüme.
Ya sonrası...
Bana kendi ile ilgili,Çiğdem ile ilgili söyledikleri.
Onları.. hatırlamıyormuydu.

O âna geri döndü zihnim. Ona sarılışım, yaralarından, dudaklarından öpüşüm...

Hatırlamayacağını biliyordum.
Ama bir tarafım hatırlasın istiyordu.
Güneş'e baktım.
Bir saniyeliğine herşeyi söylemek istedim. Ama yapamadım.
O halimden mi faydalandın dese ne diyecektim.

"Hatırlamam gereken birşey mi oldu? Bir şeymi yaptım?"

"Bana sapık muamelesi yaptın.
Önüne gelenle yatan biri dedin daha ne olacak." Diye tekrar ettim.

"Değilmisin?"
Dediğinde bu kez bu son damla oldu. Gerçekten beni delirtecek sonunda.

"Aahhh!
Allah'ım sen sabır ver."

Dedim sinirle.

"Ne?
Yalan mı?" Dedi yine inatla.

"Sus Güneş sus.
Konuştukça batıyorsun."

Diyerek odadan çıktım.

Kapının dışına çıkar çıkmaz Hakan'la karşılaştım.

"Bora.
Nasıl oldu Güneş." Dedi

Hâlinden gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi.

"Pınar hemen yetiştirdimi?"

"Evet." Dediğinde artık gülmeye başlamıştı.

"Siz nasıl arkadaşsınız lan.!"

"Oğlum kız seni oyuna getirmiş.
Komik değilmi." Dedi sırıtarak.

Tam ağzımı açmış küfür edecekken odadan gelen gürültüyle hızla odaya döndüm. Hakan'da peşimden girdi.

Güneş yatağın önünde yerde oturmuş eli başında,

"Lütfen kanamasın. Lütfen kanamasın. "
Diyerek ufalıyordu.
Kalkarken düşmüş başını çarpmıştı demir başlığa.

Hemen yanına çöktüm.
Elini başından çektim.

"Kanamıyor.
Neden kendin kalkıyorsun.
Neden çağırmadın?"

Dedim sinirle. Bu kez sesim yüksek çıkmıştı.

Ellerinin arasına aldı başını.

"Ne olur bağırma. Başım çok kötü."

"İyi oluyor sana.
İçermisin öyle bulduğunu.
Çek şimdi, hiç acımam."

"Bağırmasana yaa!"

"Güneş...
Asıl baş ağrısı sensin biliyor musun?"

İçimden ekledim.

"Benim. Sadece benim baş ağrım."

Koltuk altlarından tutarak kaldırıp yatağın kenarına oturttum.

Hakan arkamda hala gülerek bana bakıyordu.

"Bora oğlum sana kolay gelsin.
Sen belanı bulmuşsun."

"Defol git lan başımdan.
Nişanlını yollada gidelim artık burdan."

Arkasını dönen Hakan,

"Gel Pınar gel. " Dediğinde Pınar'ı gördüm kapıda.

"Gelde şunların halini izle. "

"Hakan bak kalırsın elimde."

"Tamam, tamam gidiyorum. Hadi size kolay gelsin."

"Pınar çıkın de. Yoksa banada bir yatak bul."
Dedim artık.

Gülümseyerek yanımıza geldi.

"Abartma Bora." Dedikten sonra Güneş'e dönerek.

"Güneş nasıl hissediyordun."

"Başım çatlıyor.
Halsizim.
Arada midem bulanıyor."

"Dünkü yağmurda kalıp üşütmüşsün. Birde sarhoş olman var tabi.
İkisi bir araya gelince böyle oluyor işte."

Bana döndü Pınar.

"İçkiden uzak dursun."

"Bir daha içersen yeminle seni bacağından vururum."

Dedim Güneş'e bakarak.

Bu kız bende akıl bırakmamıştı. Bir sevgi duyuyor bir kızıyor hâle gelmiştim.

"Emir'e verdiğim soğuk algınlığı ilaçlarınıda kullansın.
Bolca dinlensin.
Evde nane limon ve bitki çayları içsin, bir iki güne toparlar. "

"Bu kadar mı?"

"Evet bu kadar."

"Hadi baş ağrısı gidiyoruz."

"Nereye?"

"Yok ya!
Bu kızın kafa iki günden önce gelmeyecek anlaşıldı."

Diyerek ceketimi çıkarıp hastane pijamasıyla oturan Güneş'in omuzlarına örterek kucağıma aldım.

Önce odadan sonrada hastaneden çıktık nihayet.

Loading...
0%