Yeni Üyelik
40.
Bölüm

B.40 Acıma

@azamet_29_2

Selam yeni bölüme hoşgeldiniz.

**********************************
"Hadi baş ağrısı gidiyoruz."

"Nereye?"

"Yok ya!
Bu kızın kafa iki günden önce gelmeyecek anlaşıldı."

Diyerek ceketimi çıkarıp hastane pijamasıyla oturan Güneş'in omuzlarına örterek kucağıma aldım.

Önce odadan sonrada hastaneden çıktık nihayet.

*****
Şuan odamda penceremin önündeki koltukta oturuyorum.
Hastaneden geldiğimizden beri başımdaki ağrı geçmedi hâlâ.
Cafede Çiğdem ve Bora'yı öpüşürken gördükten sonra sinirle kendimi arka taraftan dışarı atmış, atarkende depodaki içkilerden birini alıp içme hatasıyla sarhoş olmuştum.

Hayatımda ilk kez sarhoş olmuştum. Ne yaptığımı ne konuştuğumu tam hatırlamadığım gibi başımın ağrısıda bir türlü geçmiyordu.

Üstüne birde ateşlenip hasta olmakta cilası olmuştu. Sonunda yine Bora'nın beni hastaneye götürmesiyle mesele hastaneye kadar uzamıştı.

En sonunda dün akşam yine Bora'nın kucağında eve geldim.
Eve geldikten sonra nane limondan tut ada çayına kadar bir sürü bitki çayını Gül hanıma yaptırıp ağzıma dayamış, sonunda ilaçlarımıda zorla içerince gece uyuyup kalmıştım.

Uyanalı 1 saat kadar oldu ve saat 5. Nasıl bu kadar uyuduğuma inanamıyorum.
Uyandığımdan beri kimse odama gelmediği gibi bende odamdan çıkmadım.

Çıktığım anda Bora'yı görüp laf sokmalarını duymak istemiyordum.
Pencereden dışarıyı izleyerek zaman doldurmaya devam etmeyi düşünürken kapı sesiyle arkama döndüm
Biri kapıyı tıklıyordu.

"Girin."

"Güneş. Gelebilirmiyim."

"Sevda? Gel tabiki."

"Nasıl oldun?"

"İyiyim sağol."

"Abim evde değil, bende 1 saat kadar önce geldim. Yemek için mutfağa iniyordum birlikte yiyelim mi?
Dünden beri birşey yetmemişsin."

"Bilmemki pek canım istemiyor."

"Tek başıma sıkıcı oluyor lütfen."

"Peki tamam. Sen in bi duş alıp gelirim birazdan."

"Tamam bekliyorum."

Sevda çıktıktan sonra ayağa kalkarak banyoya girdim. Sıcak bir duş alırsam başımın ağrısına yararmıydı. Belki de yarardı. Sağ elim hâlâ sarılı olduğu için kabin içindeki musluğu açmak için sol elimi uzattım. Tam o anda beynimin içinde bir flaş patladı.

Banyoda Bora ile suyun altındaki halimi hatırladım.
Hassiktir olamaz. Dedim panikle.
Adamın kucağında ona sarılmış ikimizde suyun altındaydık.
Cüş. Ellerim ve başım Bora'nın omuzunda maymun gibi sarılmıştım.
Sonra klozette bornozla oturan halim geldi gözümün önüne. Şuan film izler gibi yaptığım şeyleri izliyordum sanki.

Bora'ya bakarak,

"Onunla yattın mı.? "

Diye soruşumu hatırladım. Çiğdem'i kastetmiştim. Ellerimi hızla ağzıma kapattım.
Olamaz! Ne söyledim ben.
Koca aptal. Sorduğum şeye bak.

Beni kolumdan tutup odaya götürmesi ,saçlarını kurulaması.

"Vucudu...
Güzelmi.?" Demem ve,

"Şimdide sapık olmayamı karar verdin? " Diyişi.

Hızla odama girdim.
Odadaki konuşmaları hatırlamaya devam ettim.

"Ölene kadar vucudunda taşıyacağı yara izleri yoktur tabi.
Her erkeğin beğenebileceği bir kız.
Tabi sende onunla olmak itersin."

"Güneş.
Saçma sapan konuşma.
Önüne gelenle yatan birine mi benziyorum."

"Evet! "
Allah'ım bide evet demişim.

Ellerim ağzımda kocaman gözlerle bakarken beynime gelen anı yüklemesi devam etti.

" Gençsiiin yakışıklısııın, etrafında biiir sürü kız var.
Ben olsam hepsiyle yatarım. "

Oha kiminle yatıyorsun geri zekâlı.

" Allah'ım sen sabır ver!
Erkek olsa bütün kızları.
Tövbe tövbe..
Kızın içinde sapık varmış iyimi?"

Hakkaten içimde sapık var galiba.
Allah beni bildiği gibi yapsın.
Ben bunları nasıl söylemişim.

"Beni neden öptün?
Onumu aldattın, beni mi?"

"Güneş yat uyu elimden bi kaza çıkacak yoksa."

Sıçtığın yer tamda burası Güneş aferin sana.

" Ben çok çirkinim değilmi?
O yüzden aldatılan da benim. Vücudu yara izleriyle kaplı bir kızı beğen...."

Birde kendimi acındırmışım. Allah'ım ağlamak istiyorum.
Kesik kesik birşeyler daha hatırladım.

Saçlarımı yavaşça yanda toplayıp önüme bıraktığını hatırlıyorum.
Sonra, sonra bornozumu sırtımdan aşağı doğru indirdiğini.

"Ayıldığında bunların hiç birini hatırlamayacaksın."

Neyi hatırlamayacağım. Ne halt yedimde hatırlamıyorum.

"Olamaz. "
Dedim ellerim saçlarımda, yolarak.

"Olamaz yoksa.
Hayır hayır.
Öyle bir eşşeklik yapmış olamam.
O pisliğin bana dokunmasına izin vermiş olamam."

Tam yükses sesle müthiş bir çığlık atacakken dışardan Sevda ve Bora'nın sesini duyunca ellerimi dudaklarıma bastırarak geri geri yürümeye başladım.
Aynı anda ayağım halıya takılınca tokezleyerek sendeledim.
Düşmemek için çabalarken yan dönünce başımı komodinin köşesine çarparak düştüm bu kez.

Ve tuttuğum çığlık, tiz ve ve daha alçak şekilde o zaman çıktı.
Elim başımda, lütfen kanamasın, lütfen kanamasın diyerek yerde sırt üstü yatmış acıyan yeri ufalarken kapıdan Bora daldı.
Gözleriyle beni bulup hızla yanıma gelip diz çöktü.

"Güneş.
Güneş iyimisin?"

Arkasından giren Sevda'da gelmiş bize bakıyordu.

Bora elimi çekerek başımdaki acıyan yere baktı.

"Kanamıyor, küçük bir şişlik var o kadar.
Sevda aşağıdan buz getirirmisin?"

"Hemen abi."

Sevda giderken Bora kollarımdan tutarak yerden kaldırdı.

"Nasıl düştün sakar cadı?"

"Çek ellerini üzerimden.!
Seni adi pislik!"

Dedim hırsla kendimi çekerek.

Yüzüme garip şekilde bakarak.

"Ne oluyor?
Neden durduk yere pislik oldum yine."

"Pisliksin işte pislik."

Dedim bacağına vurarak.
Başını aşağı eğip bacağına baktı sonrada yüzüme.
Yüzünde mimik oynamadı.
Tekmeyi umursamayınca elimi havaya kaldırdım vurmak için.

Ama anında bileğinden tuttu.
Bu kez öbür elimi kaldırdım ama onuda bileğimden tutarak iki elimi arkama çevirip sırtımda birleştirerek beni kendine çekti.

"Ne oldu cadı?
Niye delirdin yine. Bir ânın bir ânını tutmuyor hiç. "

"Sen ne hakla bana...

Bana dokunursun."

Dedim gözlerine bakarak elinden kurtulmaya çalışırken.

"Hatırladım." Dedim.
Dün olan herşeyi, herşeyi hatırladım.
Benim o halimden nasıl faydalanırsın.
Nasıl bana dokunursun sen.
Seni adi p..."

Cümlemi tamamlatmadı.

"Şşştt." Dedi bir elini bileğimden çekip ağzıma kapatarak beni duvarla arasına alırken. Ama bileklerim hâlâ kelepçe gibi olan elindeydi.

"Yavaş gel deli kız.
Her ne kadar senin gözünde..."

Dedi ve durdu.
Sonra kulağıma yaklaşarak fısıltıyla,

"Önüne gelenle yatan biri olsamda." Diyerek geri çekildi.

"Öyle biri değilim. Hele sarhoş bir kızın durumundan faydalanacak kadar şerefsiz hiç değilim."

Dedi elini ağzımda çekip diğer elinin yanına getirerek.

"Ama öptüğümü inkar edemem.
Öptüm çünkü beni sevdiğini söyledin.
Öptüm,çünkü o an ona ihtiyacın varmış gibi bakıyordun gözlerime.

Kocaman olmuş gözlerimi derin mavi kuyulara çevirdim.

"Yalan..!"
Dedim.
"Yalan söylüyorsun.
Öyle birşey söylemedim. "

"Neden yalan söyleyeyim. Yalan falan değil. Mezarlıkta söyledin. Keşke seni hiç sevmeseydim dedin. Hatta Emir'de şahit o da duydu."

"Bozacının şahidi şıracı.
Tabiki senin tarafını tutacak."

"Dün olanları hatırladıysan sana söylediklerimide hatırlamışsındır o zaman."

"Hayır hepsini hatırlamıyorum."

"İyi düşün." Dedi Bora, sinsi bir gülümseme ile.

"Yüzünü avuçlarımın içine alıp seni öptüm. Ayıldığında bunların hiç birini hatırlamayacaksın biliyorum. Dedim."

Bora dudaklarını yeniden kulağıma yaklaştırdı.

"Güneş...

Seni seviyorum... Dedim."

Ağır, ağır tane tane konuşuyordu. Sesi sanki büyülü kelimeler söylüyor gibiydi. Dudaklarından çıkan fısıltı bütün bedenimi sarıyor,tüylerimi diken diken ediyordu.

"Ruhundaki ve bedenindeki yaralarınla seviyorum seni. Dedim."

Dedi,elleri kazağımın altından içeri girerken. İki kolum iki yana düştü. Sırtımdaki kemer yaralarına değdi parmak uçları. O kadar nazik ve hafifdiki sanki pamuk gibiydi.

Bense hipnoz olmuşçasına onu dinliyordum.

"Hep benimle kal, benim ol desem ölene kadar yanımda ol desem...?
Dedim. Sonrada seni alıp yatağına yatırdım. Çünkü kucağımda sızıp kaldın.

Dudaklarından başka sana dokunmadım. Öyle biri değilim."

Fısıltıyla gelen sesi, boynuma değen nefesi, burnuma dolan kokusu ve beynime yeni yüklenen o sahne ile kocaman gözlerle boşluğa bakarken bütün bedenimin titredigini hissettim.
Bacaklarımdaki güç kaybolunca kendimi boşluğa bıraktım. Bora tuttu belimden. Yavaşça yere oturttu. Eli hâlâ sırtımda ve tenimdeydi.

"İyimisin.
Başını çarptığın için başınmı döndü yoksa?"

Yere oturmuş halde başımı iki yana salladım. Kolunu turarak sırtımdan çektim.

"Hayır.
Yalan söylüyorsun değil mi?
Söylediklerin gerçek olamaz. Bana acıyorsun. O yüzden böyle söyledin.

Çiğdem varken benim gibi birine ilgi duyamazsın. Cafede sizi gördüm. Seni nasıl öptüğünü gördüm."

Ayağa kalktım.
Yüzüne çevirdim bakışlarımı sonrada gözlerine.

"Yarın ilk iş bu evden ayrılıyorum." Dedim yumruklarımı sıkarak.

"Her şeyi hatırladığımda gidebileceğini söylemiştin."

Dedim ve hızla yanından geçip kapıyı açıp koridora çıktım.
Aynı anda Sevda'yı gördüm. Kapının yanında durmuş ve içeri girmemişti. Konuşmalarınızı duyduğu için girmek istememişti bence. Birde ona rezil olmuştum şimdi. Hızla yanından geçerek salona inen merdivenlere oradanda salona geldim.
Şuan bütün sinirimle birlikte acınası halim bir olmuş boğazımı sıkıyor nefes aldırmıyordu.

Kalbimin bir el tarafından sıkıldığını hissettim o an. Bora'nın bana acıdığı için sevgi duyduğunu düşünmek babamın kemerlerinden daha fazla acı veriyordu.
Daha rahat nefes alabilmek için dışarıya attım kendimi. Ama kapıdan çıkar çıkmaz soğuk hava ile birlikte Emir ile göz göze geldim.

"Kıvırcık?
Nereye bu saatte?"
Dedi kollarını göğsünde birleştirerek.

"Çekil önümden koca ayak!" Dedim elim kalbimde.
Hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum.

Halime bakıp,

"İyimisin?
Neyin var. Abi nerde?" Dedi.

"Hay abine." Demiştim ki arkamdan ayak sesleri geldi.

"Güneş?"

Derin nefesler almaya çalışırken gözlerimin sulanmasına engel olamadım.

"Şşşttt." Dedi elini sırtıma koyarak. "Sakinleş. Derin nefes al. "

Sonrada bana sarılıp çenesini başıma koydu.

"Hiç bir yere bırakmam seni. Bundan sonra sadece benim yanımda kalacaksın."

Şuan ki halim ve soğuğun etkisiyle vücudum titrerken,

"Yapma! Dedim.
Bana bunu yapma. Acıma!"

Loading...
0%