Yeni Üyelik
41.
Bölüm

B.41Final Benimle evlenir misin?

@azamet_29_2

"Hiç bir yere bırakmam seni.
Bundan sonra sadece benim yanımda kalacaksın."

Şuan ki halim ve soğuğun etkisiyle vücudum titrerken,

"Yapma! Dedim.
Bana bunu yapma. Acıma!"

Beni kendine çevirdi. Çenemden tutarak gözlerine bakmamı sağladı. Sonra ellerini beline sarıp kendine çekerek bedenimi kendine yasladı.

O sırada Emir'in ıslık çalarak uzaklaştığını gördük.
Emir'e de rezil olmuştum.
Ben mavilerine bakarken devam etti Bora.

"Sana acımıyorum Güneş."

Ve kulağıma doğru eğildi yine.

"Seni seviyorum.
Ben hiç kimseye ne hatrı için ne acıdığım için bu sözü söylemem. Senden başkasınada söylemedim."

Dedi yine o büyülü fısıltıyla.
Geri çekilerek gözlerime baktı bir süre. Sonra,

"Benimle gel." Diyerek içeriye çekiştirdi. Yine çekiştirerek merdivenleri çıkarken,

"Yavaş. Nereye gidiyoruz.?"

"Sana birşey göstereceğim."

Birlikte hızlı adımlarla üst kata,sanat odasına çıktık. Bora şifreyi girip kapıyı açtı.
Sonra kolumdan turarak yavaşça odaya ilerledik.
Işığı açtığında etrafa baktım. Oda tamamen boştu. O gördüğüm tablolar, resimler, eskızler hiç biri yoktu.

"Bütün resimleri kaldırdım." Dedi durgun.

"En güzeli hariç. O hep burda bu duvarda kalacak."

Karşı duvardaki üzeri kırmızı örtü ile kaplı resime bakarak konuşuyordu.
Kolumu bırakarak resmin yanına gitti.

Kırmızı örtüyü ucundan tutarak yavaşça aşağı doğru çekti. Kırmızı
örtü dalgalanarak ve yavaşça aşağı düşerken tabloda yavaş yavaş ortaya çıktı.
Kocaman şaşkın gözlerle baktım karşımda duran resme.
Kendi resmimi duvarda görmeyi hiç mi hiç beklemiyordum. Bu beni şok etmişti.

"Bunu hiç beklemiyordum." Dedim belli belirsiz.

"Benim resmim.
Benim resmimi mi yaptın?"

Dedim. Alık alık bakarak.

Bora arkasını dönerek bana baktı
Bora arkasını dönerek bana baktı. Gözleri üzerimde yavaş adımlarla yanıma geldi. Gözlerini gözlerime ellerimi avuçlarına hapsetti.
Yine ellerime bakarak konuştu.

"Sen kaybolduğunda yaptım.
Yüzünü göremeyince resmini olsun göreyim istedim. Kendime gelir gelmez seni aradım. Bulamadıkça deliye döndüm."

Şaşkın baka kaldım gözlerine.
Bir adım geriye giderek ellerimi çektim. Elimi alnıma bastırarak sesli şekilde gülmeye başladım.

"Bu olanlar çok saçma.
Ya rüya görüyorum, ya kabus.
Yada yine bir yerlerde düşüp kafamı falan çarptım baygın yatıyorum.

Ya. Yani seninle burda bu şekilde konuşuyor olamam ben.

Senin bu söylediklerin gerçek olamaz.
Ben.. Ben Güneş'im. Benim hayatımda hiç bir şey doğru gitmez.
Bu olanlar gerçek olamaz!"

"Gerçek!"Dedi sakin

"Sana ispatlayabilirim."

Yüzünü yüzüme yaklaştırarak.
Önce gözlerime sonra dudaklarıma bakarken yine fısıldadı.

"İspatlayabilirim.."

O maviş gözleriyle beni hipnoz ediyordu sanki. Ne vücudumu ne gözlerimi başka yöne çeviremez oluyordum. Ne oluyordu böyle.
Bana ne yapıyor nasıl yapıyordu.

Bora ne zaman fısıltıyla konuşsa ben taş kesiliyordum. Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Yine taş kesilmiş ve kıpırdayamıyordum.

Bir eliyle çenemden nazikçe tutarak kaldırdı dahada yaklaştı. Kalbimin atışı kulaklarıma tırmandı. Göğsümün körük gibi inip kalkışı arttı.

Bora'nın dudakları dudaklarıma değmek üzereyken durdu.

Gözlerime bakıyordu izin ister gibi.
Mavi girdaplara takılı kalan gözlerimi kapattım izin verircesine.
O an dudaklarını dudaklarımda hissettim. O dudaklar kordu, ateşti. Beni yakıp kül ediyordu sanki.

Sonra ellerini belimde hissettim.
Beni kendine bastırırken ellerimle kollarını tuttum, yoksa heran düşecek gibiydim. Uzun ve daha sıcak öptü dudakları. Yandım kavruldum.
Geri çekilerek alnını alnıma dayadı. Hızlı olan nefeslerimiz birbirne karıştı.
Bir süre bekledikten sonra yana kayarak burnunu boynuma gömdü. Derin bir nefes çekti.
Sanki kokumu ciğerlerine hapsetmek istercesine. Gözlerim kapalı dinledim kulağıma yeniden gelen fısıltıyı.

"Artık tek gerçeğin ben olayım.

Güneş..!
Gitme!
Bugünden sonra hiç bir yere gitme. Ruhuma,bedenime, dünyama yoldaş ol."

Dedi ve geri çekildi.
Gözlerimi açtığımda yüzüne gözlerine bakamadım. Sadece göz hizamdaki göğsüne diktim gözlerimi.

"Bora." Dedim yorgun.

"Bu sözlerini unutursun, pişman olursun ve ben o pişmanlığını izlediğimde daha beter olurum."

"Ne unuturum.
Ne de pişman olurum.
Gitme Güneş.!"

Başımı kaldırdım. Siyahlarımı mavilerine sabitledim. Bir süre öylece kayboldum o gözlerde. Yolumu bulup kendime geldiğimde gözlerimi dolduran gözyaşlarım önce kirpiklerime sonra aşağı yuvarlandılar.

Başımı önüme eğerken bir yandanda yukarı aşağı salladım onaylar şekilde.

Bora birden sarılarak.
"Bugünden önceki hayatını unut. En güzel günlerini bundan sonra yaşayacaksın. Sana söz veriyorum."

Dediğinde göz yaşlarım dahada arttı.
Gözlerimi kapattım. İçimden yüreğimin en derin yerinde dua ettim.
Allah'ım ne olur bu yaşadıklarım rüya olmasın. Ne olur.

Kapı sesiyle birden irkilerek arkamı döndüm aynı anda panikle gözlerimden akan yaşları siliyordum.

Kapıyı tıklayan Sevda'ydı.
Gülümseyerek bize bakarken.

"Abicim artık barıştığınıza göre yemeğe insek.
Valla çok acıktım."

Dedi kendini acındırarak.

"Tamam güzelim sen in geliyoruz bizde."

Bora bana bakarak öne eğildi.

"Önce küçük yengen elini yüzünü yıkayıp kendine gelsin, değilmi güzelim.?"

Duyduğum şeyi şeyi idrak etmek beş on saniyemi alırken son saniyede dank etti.

"Yaah!" Dedim Bora'nın dizine bir tekme geçirerek.
Ama mimik oynamadı yüzünde yine.

"Neden utandırıyorsun. Ben öyle bişey dedim mi.?"

"Kim? Sen mi?
Sen mi utandın?
Sen utanabiliyormuydun cadı? "

"Bana bir daha cadı dersen karışmam Bora."

"Tamam tamam.
Hemen kızma. Güzel cadım derim bende.
Hadi güzel cadım gidip yemeğimizi yiyelim. "

Diyerek kolumdan tutup çekiştirerek odadan çıkardı. Kapıyı örtüp elini beline doladı.

"Ne yapıyorsun?"

"Sana sarılıyorum."

"Hadi ya! Vallaha mı?
Farkedememiştim söylediğin iyi oldu."

"Özlemişim bu çemkiren hâllerini."

Bora'ya kızsamda içten içe mutluydum sanki. İlk kez bu kadar mutlu hissediyordum.

Birlikte mutfağa geçtiğimizde Sevda gülen gözlerle bize bakıyordu.

Bora :

"Sevda. Hayırdır gözlerin gülüyor."

"Ha! Yoo. Öylesine.
Barıştınızya ondan öyle şey ettim. "

İçimden,yalancı.Dedim. Sevda odada geçen bütün konuşmalarınızı ve o...
Hassiktir Bora'nın beni öpüşünü görmüştü kesin.
Şansımı sss...i."

Bora:

"Yemeğiniz yiyin hadi."

Diyerek kendide yemeye başladı. Oysa benim ağzımdaki lokma gittikçe büyüyüp sanki boğazıma oturuyor gibi yutamıyordum.
Sonunda bir bakdak su ile ancak yutabilmiştim. Elimde bardak az az içmeye devam ederken.

Sevda hızlıca yemeğini yiyerek,

"Abicim benim ödevlerim var. " Diyerek yerinden kalktı.

Yanımızdan geçerken,

"Size afiyet olsun.
Abicim..." Dedi.

Sonra kulağıma doğru biraz eğilerek,

" Yengeciğim." Dediği anda ağzımdaki suyu masaya doğru püskürterek ayağa kalkınca, Bora kahkahayı patlatırken Sevda hızlıca yukarıya kaçmaya başladı.

Ellerim göğsümde öksürürken Bora hem gülüyor hem ayağa kalkmış sırtıma vuruyordu.
Sonunda nefesim yerine gelince,

"Gülme!" Dedim sinirle.

"Sinirlenme, otur güzel cadım."

Dedi. Kendini tutmaya çalışarak.

"Sevda bizi duymuş anlaşılan."

"Anlaşılan mı? Açıkca belli duyduğu Bora."

"Eninde sonunda öğrenecekti. "

Başımı sıkıntıyla öne eğerek pufladıktan sonra midemdeki taş kelebekler yüzünden yemeye devam edemeyip masadan kalktım.

"Nereye.?"

"Salona."

"Gül hanım kahveleri salona getir."

Diyerek Bora'da kalktı.

Kendimi salondaki büyük koltuğa bıraktığımda Bora'da tam yanı başıma,hatta dibime oturarak kolunu omuzumdan atarak beni kendine bastırdı.

"Bora napıyorsun?" Dedim tedirgin şekilde. Her an Sevda yada Gül bizi görebilirdi.

"Ne yapıyormuşum.?"

"Sevda yada Gül görecek."

"Kim görürse görsün umrumda bile değil. Sevda seni yenğeliğe kabul etti bile.

Hem sen onu bunu bırakta sana soracağım şeye cevap ver.
Neden benden gizledin. Neden kaçtın."

"Ne? Anlamadım?
Ne gizlemesi ne kaçması."

"O gün...
Ben vurulduğumda seni gördüm. O zaman başladı ağlamaların.
Ben vurulduğum için üzüldün o yüzden değilmi.?"

Başımı öne eğdim.

"Hı.Hı.
Benim yüzünden olduğu için. Peşimden gelmeseydin, beni korumak istemeseydin vurulmayacaktın.
O an kendimi çok kötü hissettim ve aciz. Sana yardım edemiyordum. Gözümü bile açamıyordum. Bu çok acınası birşey. Sana baksaydım orda düşer kalırdım sende..."

Dedim ama devamını getiremedim. Boğazıma bir yumru oturdu. Ne yukarı gidiyordu ne aşağı.

"Ve o piçe benim için yalvarmışsın."

Dedi kaşlarını çatarak.
Sesi sertleşti.

"Bir daha ölsemde,ölsende kimseye benim için yalvarmayacaksın."

Yüzüne çevirdim bakışlarımı. Çok ciddi şekilde bakıyordu.

"Gelelim esas soruya.
Neden ben ayılana kadar beklemedin. Neden Çiğdem aptalı yüzünden hastaneden kaçtın."

Söylediği şeyle o sahne gözümün önüne geldiginde dirseğimi kaburgasına gömdüm.

"Aahh! Bu acıttı." Desi eliyle kaburgasını tutarak.

"Siz öpüşürken sizimi izleseydim.?
Keyfinizin olmasınımı bekleseydim?"

Bora omuzumdaki eliyle beni tutup hızla kendine yapıştırdı.
Sert şekilde,

"Kulağını aç iyi dinle cadı.
Çiğdem ile aramda hiç birşey geçmedi. Önceden bir kaç kere çıktık ama onun ısrarı ile. Benim aklımda onunla ilgili hiç bir şey olmadı.
Merak ediyorsan söyleyeyim.
Onunla ne öpüştüm ne yattım. Hastanedeki gördüğün şeye gelince.

Sen bizi gördüğünde ben daha kendime bile gelmemiştim.
O aptal kız fırsatı değerlendirmiş.
Bundan sonra bu konu ile ilgili hiç birşeyi sorma ve kafana takma.

Tamam mı?"

Ben öylece bakarken birazda sert şekilde,

"Tamam mı. Dedim." Diye tekrar etti.

Başımı belli belirsiz sekilde aşağı yukarı salladım evet anlamında.

"Güzel." Dedi ve bir u dönüşüyle yumuşadı.
Sonra yönünü bana dönerek,

"Yani benden hoşlandığını o gün farkettin öyle mi?"

Dediğinde, "Hiç ayarın yok." Dedim.

Ama Bora önce gözlerime sonra dudaklarıma baktı.

"Söyle seni dinliyorum." Diyerek ağır ağır üzerime doğru gelmeye başlayınca bende geriye doğru kaymaya başladım.

O sırada Gül gelerek kahvelerimizi getirince vurarak Bora'yı ittirip geriye doğru bir hamle yaptım ama mengene gibi bir el yüzünden yine gidemedim.

Gül kahveleri önümüze bırakıp tekrar mutfağa döndü.

"Höst ya. Bi doğru dur."

"Hadi söyle bekliyorum." Dedi umursamaz şekilde.

"Evet o gün.
Oldu mu rahata erdinmi?"

"Erdim."

"Madem öyle. Şimdide sen söyle bakalım.
Sen ne zamandan beri..."

"Hastanede.
Ayılıp seni bulamadığımdan beri.

İçimdeki kimsenin dolduramayacağı boşluğu o zaman farkettim.
Sen bana ben Emir'e kök söktürdüm.
Yerimden kalkana kadar onu bi dakka oturtmadım. Emir seni bulamadıkça ben Emir'e saydırdım."

"O yüzdenmi bana öldürecek gibi bakıyordu."

Elime aldığım kahvemi izleyerek düşünmeye başladım.

Bora bana ben Bora'ya her şeyi itiraf etmiştik. Peki şimdi ne olacaktı.

"Hadi kalkalım. Yatıp dinlenelim. yarın önemli bir işim var.
Bu arada sende yarın işe gitmiyorsun."

"Neden?"

"Yarın Gündüz Gece kapalı. İçi tadilat olacak."

"Yaa ben evde sıkılırım. "

"Sevda evde onunla vakit geçirin işte."

"Sevda niye evde. Okulda toplantı varmış. "

"Eh napalım bi gün idare ederim."

*****
Gece boyunca akşam olanları düşündüğüm için uyuyamayıp sabahı sabah etmiştim. Gün doğarkende sızıp kalmıştım.
Tekrar uyandığımda öğlen oluyordu.

Banyoya girip sıcak bir duş alıp, üzerimi değişerek aşağı indim. Sevda salonda televizyon izliyordu.
Beni görünce,
Birazda sıkıntılı şekilde,

" Günaydın." Dedi.
Sıkıntılıydı çünkü masadan kaçarken yengecim diye laf sokmuştu.

"Günaydın küçük görümcek."

Dedim tek kaşım havada gülümseyerek.

"Özür dilerim seni kızdırmak istemedim. Çok mu kızdın?"

"Evet kızdım. Ama biraz.
Peki sen...

Sen...Kızdın mı?
Ya. Yani şey işte..."

Kollarını göğsünde birleştirerek.

"Yengem olmanamı?"

"Ya şunu şöyle damdan düşer gibi söylemesene."

Daha ben alışamadan Sevda anında alışmıştı şu hale bak ya.

Gülerek,

"Hayır tabiki kızmadım.
Çok genç bir yengem olursa daha iyi anlaşırız bence."

Sevda'nın söylediği şey içimi biraz olsun rahatlatmıştı. Açıkçası tepki göstermesini bekliyordum.

Gül gelip,

"Kahvaltı hazır." Dediğinde öğle yemeği olan kahvaltımızı yapmak üzere mutfağa geçtik.
Uzun bir kahvaltı yaparak biraz sohbet biraz muhabbet biraz da Bora'nın sırlarından konuştuk.

Masadan kalktıktan sonra salona geçerek film izleyerek kahve keyfi yaptık. Filmde bitince ne yapsak diye düşünürken Bora geldi.
Önce salona bakarak bize,

" Naber kızlar."

Diye sordu.

"İyidir abi film izliyorduk."

"İzlemeniz bittiyse Güneş gidiyor."

"Nereye gidiyorum?"

"Gündüz Gece'ye."

"Kapalı, tadilat var demiştin."

"Evet öyleydi. Tadilât bitti temizlik yapılacak. Sende yardım için gidiyorsun."

"Benmi?
Ben orda çalışanım temizlik elemanı değil."

"Hayır sen orda her işe bakan elemanımsın cadı.
Temizlikte dahil.
Hadi kıpırda geceye kadar temizlik işi bitmeli. 12 de gece için çalışmaya başlayacak."

Dedi gelip kolumdan tutarak.

"Hem kıymetimi bil. Seni kendim bırakıyorum bak."

Diye ekledi.

"Sağol ya zahmet olacak kibar öküz."

"Ne demek rica ederim."

Demezmi bir de. Kapıdan çıkarken vesyiyerden hırkamı alıp elime vererek arabada giyersin acele et.

"Bu ne ya temizlik kaçıyormu.?"

"Kaçmıyor ama seni bırakıp randevuma yetişmem lazım."

Sinirle baktım yüzüne.
Pislik diyerek arabaya bindim.
Bora direksiyona geçerek motoru çalıştırdı. Aşağı yukarı 1 saat sonra Gündüz Gece'ye gelmiştik.
Normalde yol 30-40 dakika kadar sürerdi ama bu kez uzun sürmüştü.

"Hadi sana kolay gelsin." Diyerek kapıyı gösterdi.
Arabadan sinirle inerek son hız kapıyı çarptım.
Hızlı adımlarla giriş kapısına geldiğimde içerinin karanlık olduğunu gördüm.

"E burası karanlık. "

Dedim tekrar geriye bakarak.
Bora arabadan inmiş elleri ceplerinde bana bakıyordu.

"Herkes içerde.
Sigorta atmıştır.
Sen gir. " Dedi.

Mavi gözlü öküz ne olacak. 2-3 eleman kiralayabilecekken beni getirmişti temizliğe.

Sinirle kapıyı açıp içeri girdim. Kimseyi göremiyordum.

"Hey kimse yok mu?
Çocuklar...
Bi mum falan yaksaydınız bari."

Dediğim anda ışıklar açıldı,konfetiler patladı alkışlar eşliğinde,

"İyiki doğdum Güneş." Diye bağırışlar geldi.

Korkuyla birlikte şaşkınlık, heyecan, şok bütün duyguları aynı anda yaşadım.

Ayla,Yıldız, Sevda, Yavuz,Yılmaz, Can, Emir, Zehra teyze Halil usta herkes buradaydı.
Yok artık. Sevda? O ne ara gelmişti. Biz onu evde bırakmadık mı?

Ne oluyor demeye kalmadan belime sarılan ellerle yerimde sıçradım.

Bora arkamdan sarılmış burnunu boynuma gömmüştü. İyiki doğdun Güneş. İyiki hayatıma doğdun.

Dediğinde ben çoktan ağlamaya başlamıştım.

Bugün doğum günümdü. Ben bu güne kadar hiç doğum günümü kutlamamıştım.
ilk kez doğum günümü kutlayacaktım ve bu Bora'nın sayesinde oluyordu.

Ne diyeceğimi bilemeden öylece yerimde taş kesilip ağlamaya devam ettim.

Bora elimden tutarak beni bara kadar getirdi.
Can barın arkasından iki katlı üzerinde güneş resmi olan bir pasta çıkardı. Üzerindeki mumları yakarak yüzüme baktı. Bense önce pastaya sonrada arkamı dönüp herkese sırayla baktım.

Ben... Ben ne diyeceğimi bilemiyorum.
Hepinize teşekkür ederim. Hiç böyle birşey gelmemişti aklıma. Doğum günüm olduğunu bile unutmuştum."

Dedim burnumu çekerek.

Bora kulağıma eğilerek,

"Hadi Güneş bir dilek tut ve mumları üfle." Dedi.
Arkama, tekrar pastama döndüm. Gözlerimi kapatıp bir dilek tuttum ve üfledim. 20 sayısını gösteren mumu tek seferde söndürdüm.

Nice yıllara diyerek tekrar alkışlandım.
Gözlerim yeniden doldu. Alışkın değildim ki.

Sonra herkes hediyelerini vererek bana sarıldı. Ben hiç hediyede almamıştım. Hediyeleri barın üzerine dizerek herkese sarıldım bende.

Son olarak Bora geldi yanıma.

"Nasıl sürprizimi beğendinmi?"

Konuşamadım.
Sesim içime kaçmıştı sanki.
başımı sallamakla yetindim yine burnumu çekerek.

"Sıra benim hediyemde."

"Gerek yoktu zaten bu doğum günü yeterince hediye oldu."

Elini pantolonunun cebine sokarak küçük siyah bir kutu çıkardı.
Bu neydi takımı almıştı. Ne gerek vardı bu kadar pahalı hediyeye.

Bana doğru uzatarak açtı. Gördüğüm şeyle aynı anda yanımızdakilerin,

"Oooo." Diyerek alkışları geldi yine.

"Güneş. "Dedi Bora.

Bense tam bi mal bakışıyla yüzüne baktım.

"Benimle evlenir misin?"

Gözlerim donuk gözlerine baktım
şaşkınlık içinde. Birden etrafimdaki herşeyin silindiğini sadece Bora ve benim kaldığımızı sandım. Sesler, nefesler, alkışlar, müzik, herşey durdu.
Dünya durdu. Ben durdum. O durdu.

Sonunda gözlerimi önünde sallanan el ile kendime gelmeye başladım.
Kulağıma Yılmaz'ın sesi geldi.

"Oğlum yavaş yavaş söyleseydin lan. Kızın aklı gitti."

"Kes lan sesini.

Güneş?
Güneş iyimisin. " Dedi Bora kollarımdan tutarak.

Kendime gelip.
"İ.İyiyim." Diyebildim.

Gözlerime çevirdi mavişlerini.

"Cevabın güzel cadım."
Başımı sallayarak,

" E..Evet" Dedim.

"Seninle olan her şeye yaşamayada ölmeyede evet."

*********************************

Evet canlarım. Bu şekilde bitiyor hikaye. Hepinizi seviyorum canlarım.
Oyları ve yorumları merakla bekliyorum. 🤗🤗🤗 Düşüncelerinizi benimle paylaşın lütfen.

Loading...
0%