Yeni Üyelik
5.
Bölüm

B.5 Beni vurdun

@azamet_29_2

"Cadı!" Dedi Bora yine arkamdan yüksek sesle bağırarak.

Tekrar arkamı döndüm

"Ne var yine."

Bir kaç saniyelik zamanda dahada yaklaşmıştı bana.

Silâhı bana dönüktü hâlâ.

"Seni burada tutarım. "
Dedi ve tetiğe bastı.

Duyduğum silah sesiyle saniyelik irkikirken acıyla yerimde sıçradım.
Şuan tam olarak sol dizim ve ayak bileğinin arasında,bacağımda keskin bir acı hissediyordum.
Bileğime doğru akan sıcak sıvı da cabası.

Hiç kıpırdamadım.
Bağırmadım.
Ağlamadım.
Çığlık atmadım.
Sadece bekledim.
Yumruklarımı ve dişlerimi sıktım. Gözlerimi dikip ona baktım.

Oda silahı havada ve hâlâ bana çevrili, hiç kıpırdamadan ve acımadan bana bakıyordu.

Sonra silahını belinin arkasına taktı.
Yavaş adımlarla ve şaşırmış bir ifadeyle bana yaklaştı.
Önümde durdu.
Sağ eli cebindeydi. Sol yumruğunu sıkıyordu.

"Acıya dayanıklılığın taktire şayan. "

"Dayanıklı değilim."
Dedim dişlerimin arasından çıkan sesimle.
"Sadece sıyırsada beni vurdun pislik.
Beni vurdun! Bunu sana ödeteceğim."
Dedim bir adım geri atarak.

O anda dahada fazla hissettim acıyı.
Bacağıma baktı göz ucuyla.

"Benimle geliyorsun dediğimde geleceksin."

"Hayır gelmeyeceğim."

Dedim hızla bir adım daha gerileyerek.

"Hayır!
Hayır!
Hayır!
Yeter ya. Allah'ın manyağı.
Defol git başımdan.
Yardım ettim hayatını kurtardım.
Bütün bildiklerimi anlattım daha ne istiyorsun be.."

Bir yandanda etrafıma bakıyordum.

"Rahat bırak beni.
Yoksa polis diye bağırırım."

Bora'nın yüzüne baktım.
Zerre umursamadı.
Tam yana dönmüş bağıracakken
bir anda bir elinini ağzımda
diğer elini belimde hissettim.
Kocaman elini sıkıca bastırıyordu.
İki elimle elini tuttum.

Kulağıma eğildi.
Olduğum yerde kaldım.
Tıslayarak konuşmaya başladığında
nefesini tenimde, kokusunu burnumda hissettim.

"Şimdi o kulağını aç ve iyi dinle."
Dedi dişlerini sıkarak.

"O adamları bulacağım.
Bu kadar yaklaşıp, benide öldürmeye kalkıp elimden kaçamayacaklar.
İstesende istemedende bana yardım edeceksin.
Ancak o zaman gidebilirsin." Dedi.

Sonra da adamı Emir'i çağırdı.
O koca kalas elinde bir bezle bana baktı.

Bora elini çektiği anda bezi burnuma kapattı.
Kurtulmak için çırpınırken Bora beni tutmaya devam etti.

Burnuma gelen iğrenç kokuyu aldığımda anladım ne olduğunu ama çok geçti. Sonrası karanlık.

*****
Gözlerimi açmaya çalıştım.
Ama hâlâ başım dönüyor ve uykum vardı.
Ayak bileklerimde ve arkadaki ellerimde bağ hissettim,ağzımda bantlıydı.
Nerde olduğumu anlamaya çalışırken motor sesi sürekli hareket eden koltuk ve pozisyonumdan bir arabada olduğumu anladım.
Cezam hala bitmemiş olmalı.
Ne zaman bitecek.
Dedim tekrar uykuya dalarken.

Ne kadar uyudum bilmiyorum.
Gözlerimi yeniden açtığımda gözüme gelen keskin bir ışıkla uyandım.

Tamam işte yolun sonu.
O meşhur ışığı gördüm. Anneme gidiyorum.

Ama biraz süre geçince bir odada olduğumu anladım.
Hay şansıma tüküreyim.
Şansım olsa o gün annemle giderdim zaten.
Kendime şöyle bir baktım.
Boş bir yatakta yatıyordum.
Hızla yerimde doğruldum.

Ellerimdeki ve ayaklarındaki ipler yoktu. Ağzımdaki banttan geriye yapış yapış bant izi olan dudaklarım kalmıştı.
Kolum ve bacağım ne durumda bilmiyordum.
Bakma lüksümde yoktu.
O yüzden elimle sağ koluma dokunarak ne durumda oldugunu anlamaya çalıştım. Hâlâ sarılıydı ve dokununca acıyordu.
Sonra bacağımdaki yaraya dokundum.
İlk fark ettiğim pantolonumun dizden altı yoktu.
Bir bandaj da bacağımda vardı.
Demek ki o Pınar denen doktor sarmıştı. Bari pantolonumu kesmeseydin aptal doktor bozuntusu.

Kadın doktor olmuş ama hâlâ bu manyak ne derse yapıyor bu ne çelişki.

Ayağa kalkarak etrafıma baktım.
Sadece yatak vardı, ikide kapı. Ayağa kalkıp odanın içindeki aralık kapıya yöneldim.

Yere basarken çok acısada Bora'nın açtığı yara yürümeme engel değildi.

Pislik ne olacak.
Kaçamayım diye resmen bacağımdan vurdu beni manyak.

Bu arada aralık kapı küçük bir banyoya aitti.
Aslında sadece bir lavabo ve klozet.

Allah razı olsun ya.

Dedim diğer kapının önüne giderek. Kapıyı kolundan tutup açmaya çalıştım ama kilitliydi.

Peki şaşırdık mı?
Hayır tabiki.

O pislik Bora beni zorla buraya getirip bu odaya hapsetmişti. Haliyle kapıda kilitli olacaktı.
Küçüklüğüm geldi aklıma.
O adamın beni nasıl odaya kapatıp aç susuz bıraktığını hatırladım.

Talimliydim yani.
Sol elimle kapıya vurmaya başladım.

"Hey!
Kimse yokmu?
Çıkarın beni burdan!
Size söylüyorum aptallar kimse yokmu?"

Sürekli kapıya vurdum.
Sol elim acıyınca diğer elimle vurmaya başladım.
Vurdum... Vurdum... Vurdum.
Ne kadar vurdum o kapıya bilmiyorum.
Ama kimse duymadı.
Yada aldırmadı onuda bilmiyorum. Sonunda yorulup kapının yanına yere oturdum.
Ellerim acımaya başlayınca kapıya vurmayıda bıraktım mecbur.

Ee. Güneş hanım.
Anne katili olunca cezada bitmiyor.
İşlediğin günahın büyüklüğünü sen düşün.
Babamdan 19 yıl yedim sonra kaçtım tam kurtuldum sanırken şimdi Bora ceza evi...

Yerimden kalkıp odada yürüdüm biraz.
Odadaki tek pencere tavana yakın ince ,enine uzun bir pencereydi. Görünen oki akşam olmuştu.
Allahtan bu pencereyi akıl etmiş bu işkence odasını yapan kişi.
Yoksa nefes bile alamazdım.
Bir süre daha dolaştım odada sonra pes ettim.
Yatağa dönüp uzandım.
İki seçenek vardı.
Ya burada ölecektim ki zaten beklediğim bir şeydi.
Yada eninde sonunda biri gelecekti.

Her ikisindede benim istediğim olacaktı. Beni buraya kapatmasının tek sebebi direncimi kırmaktı.

Babamda beni terbiye etmek için odaya kapatarak cezalandırırdı.
Kafalarının içi aynı.

Gözlerimi kapatıp biraz daha uyumaya karar verdim.
Kapalı gözlerle düşündüm.
Nerde yapmıştım hatayı?

Evet evde yapmıştım.
Babam olacak o ayyaşı kışkırtmasaydım kolum bu halde olmayacaktı.
Evden kaçmak zorunda da kalmayacaktım.
Bu caninin eline de düşmeyecektim.

Yağmurdan kaçarken Tufan da kalmak benimkisi.

Ne demişti o manyak.

"O adamları bulacağım.
Bu kadar yaklaşıp benide öldürmeye kalkıp elimden kaçamayacaklar.
İstesende istemedende bana yardım edeceksin.
Ancak o zaman gidebilirsin."

"Benide." Demişti.
Be-ni -de. Derken ne yi kastetti. Demekki birilerini daha öldürmüşler ve sıra Bora'da.

Benim o adamları bulmasına yardım etmemi istiyordu.
Yerimden fırlayarak kapıya doğru bağırdım.

"Bok! yardım ederim.
Senmisin beni bacağımdan vuran ölsende yardım etmeyecem geber!"

Dedim ve kendimi yatağa bıraktım.
Zaten nasıl edeceksem.
Adamları hatırlamıyorum bile.

Tekrar fırladım yataktan.
"Hatırlasamda yardım etmeyecem sürün inşallah."

Dedim tekrar bağırarak ve yattım.
Bir iki dakika geçmiştiki kolumdaki acıyı daha fazla hissetmeye başladım.
Kapıyı yumruklayınca kolumda acımaya başlamıştı.
Kolum ne haldeydi acaba.
Görmediğim için bilmemek kötü oluyor doğrusu.
Diğer elimle kolumdaki sargıyı yokladım. Elimde hissettiğim nem kanadığını anlatıyordu.
Pes ederek iki kolumu iki yana bırakıp sırt üstü yatarak gözlerimi kapattım.

Biraz uyuyum bari. Hiç değilse acı ve zaman geçer. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.

*****
Neresi burası.
Nerdeyim?
Bizim mahalle.?
Nasıl geldim buraya. Neden karanlık bu kadar. Hemen evime gitmeliyim.
Daracık yolda koşmaya çalıştım.
Ama ben koşdukça yol dahada uzuyor gibiydi sanki.
Arkamdan gelen ayak sesleriyle yerimde durdum.
Biri geliyordu yavaş adımlarla.
Her adımında çıkan ses dört bir yanımda yankılanıyordu.

Hizla arkamı döndüm.
Bora?
Bora'ydı beni takip eden. Dudaklarında bir sigara elleri ceplerinde üzerinde tepeden tırnağa simiyah bir kıyafet gecenin karanlığıyla kardeş.
Koşmaya başladım yeniden.
Ben koşuyordum o yürüyordu ama ondan uzaklaşamıyordum.

Yerimden sıçrayarak gözlerimi açtığımda sabah olmuştu kâbustu,kabus görmüştüm.
Allahın cezası.
Rüyamda bile peşimi bırakmıyor. Pislik herif.

Derin bir nefes aldım başımı yukarı kaldırarak. Gün ışığı tavandaki küçük camdan içeri giriyordu. Saatime baktım 7 olmuştu.

Kapının açılma sesiyle yerimde doğruldum. Yavaşca ayaklarımı aşağı sarkıtıp oturdum.
Kapı tam açıldığında içeriye Bora girdi.

Arkasından da bir adam girerek elinde tepsi ile yemek birde poşet getirdi yatağa bırakıp çıktı.

Bu süre içinde Bora sadece bana, bende ona baktım.
Adam gittikten sonra.
Bora cebinden sigara paketini çıkararak bir tane alıp dudaklarına götürdü.
Diğer cebinden bir çakmak çıkararak sigarasını yakarak derin bir nefes çekti.
Odanın tavanına doğru üfleyerek
önce koluma sonra bacağıma baktı.

"Yemeğini ye.
Poşette malzemeler var.
Kolunun ve bacağının pansumanını yap."

Kolumu elimle tuttum.

"Pansuman yapmazsam ölme ihtimalim varmı?"

Bir kaç saniye yüzüme baktı.

"Hayır.
Ama senin bile dayanamayacağın şekilde acı çekersin.
İltihaplı yara acısı gerçekten çekilmiyor."

"Sanırım denedin.

Neden burdayım,ne zaman bırakacaksın beni?"

"Bana yardım edeceksin.
O adamları bulduğumda,ancak o zaman gitmene izin veririm."

"Desene burda öleceğim."

"Yemeğini ye pansumanını yap."

Dedi sinirli bakışlarla.

"Beni buraya zorla getiren sensin.
O zaman pansumanıda sen yapacaksın."

"Hayal görme.
Kimsenin bakıcısı değilim.
Yarın akşama kadar burda değilim. Sana, bu süre içinde iyice düşünmeni öneririm.
Yoksa uzun süre bu odada kalırsın."

Dedi ve hızla adımlarla çıktı odadan.

"Bak sen.
Bakıcı değilmiş miş."

Bora çıktıktan sonra tepsiye baktım.
Kahvaltı getirmişlerdi.
Herşeyin olduğu bir tabak ve su

Ben sadece Zeytin ve ekmek yedim ve gerisini yere bıraktım tepsiyle.

Yataktaki poşeti aldım elime.
İçine baktım.
Batticon,pamuk. sargı bezi, krem vardı.
Koluma dokundum.
Bir süre dayanman lazım.
Benden sana hayır yok çünkü.

Yarın akşama kadar düşüneyim demek.Düşünsem ne olacak.

Bütün günü odada ileri geri yürüyerek yada yatarak yada şarkı söyleyerek geçirdim.
Boradan sonra kimse gelmemişti.

Akşam olunca mecbur yatarak gözlerimi kapattım.
Yapacak bişey yok zaman geçmiyordu.
*****
Gözlerimi kolumdaki acıyla açtım.
Zonkluyordu ve acıyordu.
Saatime baktım sabah 8 olmuştu.
Ayağa kalktım kapıya gelerek vurmaya başladım.

"Hey kimse yokmu. Açın şu lanet kapıyı."

Dedim tekmelemeye başladım kapıyı. Ama yine kimse umursamadı.
Hepimizinde Allah belasını versin.

"Allah'ım bitir artık cezamı ne olur."
Dedim yerimde bir süre oturarak.

Başka insanlar böyle zamanda ağlar rahatlar. Bana o bile lüks.
Ben ağlayamıyorum bile.
Yaa bir insan neden ağlayamaz.
Annesi ölen birinin kalbi taş gözyaşı buzmu tutar.

Yerimden kalkarak tekrar yatağıma yattım.

"Annecim.
Özür dilerim.
Sana çok acı çektirmişim affet.
Beni doğururken çektiğin acı kolumdaki acıdan çokmuydu.
Cezamın bitmesi için senin kadar acı çekmeliyim belkide.

Affet annem."

Dedim gözlerimi kapatarak.

*****
Uzun bir günün sonunda nihayet eve gelmiştim.
Şehir dışına zorunlu çıkmam gerekti.
Bursadaki fabrikada yangın çıktığını duyunca apar topar gitmek zorunda kalmıştım.
İçeriye girdigimde adamıma,

"Kız ne durumda." Diye sordum.

"Sabah kapıyı yumruklayıp çıkmak istedi. Emriniz üzere yanına kimse girmedi."

"İyi.
Aklı başına gelmiştir."

Dedim ve odama çıkarak bir duş aldım.
Üzerime rahat kıyafetler giyip kızın olduğu odaya geldim.
Kapının kilidini açarak içeri girdim.

Yatağında arkası dönük yatıyordu.
Yanına yaklaşarak.

"Hey cadı. Uyan.
Bu kadar uyumak yeter.
Ne karar verdin."

Ama bana ne yönünü döndü ne de cevap verdi.

Yaklaşarak omuzundan tutup,

"Sana diyorum cadı."

Dedim sarsarak.
Yine kıpırdamayınca şüphelendim.

"Cadı."
Dedim kendime çevirerek.
Ama başı yana düştü.
Yüzü kıpkırmızıydı. Hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordu.
Kendinde değildi.
Elimi alnıma koydum.
Yanıyordu, alev alev yanıyordu.

"Güneş? "

***********************************
Bölüm sonu canlar.

Loading...
0%