Yeni Üyelik
5.
Bölüm

🌟B.D 4. Bir dilek💫

@azamet_29_2

Hissediyordum bugün benim için dönüm noktası olacak, makus talihim bugün değişecekti. Bu güzel hisle bindim gelen otobüse.

Kartımı okutup ilerleyerek orta kapının önüne gelip diğer yolcuların arasında bir boşluğa sinerek beklemeye başladım. Oldukça kalabalıktı otobüs. Duraktaki herkesin binmesinin ardından otobüs hareket etti. Çantamda ki kartı çıkartıp elime aldım. Üzerindeki adresi okurken dün geceyi hatırladım. Onunla konuştuğum ânın ve sesinden aldığım heyecan dolu keyifin tadı damağımdaydı hâlâ. Aklıma gelen sahne yüzünden dudaklarımda bir gülümseme konuşurken yanaklarımın kızardığını hissettim. Başımı iki yana sallayarak kendime gelerek, elimdeki karta baktım yeniden. Bu adrese ulaşmak aşağı yukarı yarım saat kırk dakika mı alacaktı. Ama bu işin ucunda Avukat Sezer ile çalışmak varsa İstanbul'un öbür ucu bile olsa bir gün bile sürse giderdim.

&

Dur kalk, dur kalk kırk dakikadan bile fazla süren yolda nihayet adrese en yakın noktada indim otobüsten. Keşke otobüslerde taksiler gibi tam kapı önüne kadar gidebilselerdi, bizim gibi fakirler için çok iyi olurdu.

Kalan yolu hızlı adımlarla yürüyüp lüks binanın önüne geldiğimde saat ikiye geliyordu. Önünde durduğum lüks binaya ve üçüncü katta asılı levhaya baktım. Büro açmak için hem iyi bir bina hemde iyi bir semt. Ne de olsa başarılı ve yetenekli bir avukat ve de zeki.

Terleyen avuç içlerimi bacaklarıma sildikten sonra içeriye doğru yürüdüm. Bir kaç dakika sonra üçüncü katta ve büronun önündeydim. Kapının hemen yanındaki zile basmadan önce derin bir nefes alıp vererek heyecanımı bastırmaya çalıştım. Az sonra kapıyı yaşlıca bir kadın açtı.

" Şey iyi günler." Demiştim ki.

" Sende mi sekreterlik için geldin? "

Diyiverdi.

" Evet."

Dedim birazda şaşırarak.
Sen de mi? Dediğine göre benden başka gelenler de olmuştu sanırım.

" Girin.
Gelen diğerleri bekleme odasında siz de orada bekleyebilirsiniz."

Önünden geçip gösterdiği odaya ilerledim. Benden başka beş kişi daha vardı odada ve gözüme çarpan ilk kişi kimdi dersiniz. Gizem! Alper gerizekalısının kız arkadaşı Gizem gerizekalısı. Onun ne işi vardı burada? Yılanın sevmediği ot deliğinde bitermiş derler. Onlar benden ben onlardan hoşlanmazken bu kadar sık karşılaşmak normal değildi.

Gizem oturduğu koltukta bacak bacak üstüne atmış aşağılayıcı gözlerle bana bakıyordu. Bu nasıl bir şanssızlıktı. Arkamda ki kadın,

" Sezer bey birazdan burada olur. Sizlerle tek tek görüşecek."

Diyerek çıkıp gitti. Odada oturacak tek yerin onun Gizem'in yanı olması ise daha büyük bir şanssızlıktı benim için. Ama bu sefer daha sağlam duracak, dirayetimi koruyacaktım.

Kendimden emin şekilde ve varlığına aldırmadan yürüyüp Gizem'in yanındaki boşluğa oturdum. Tıpkı onun gibi bacak bacak üstüne attım.
Oturur oturmaz verdi tepkisini.

" Neden buradasın sen? "

Dedi. Diğerlerinin bizi duymaması için fısıltı ile konuşuyordu.

" Seni hiç ilgilendirmez. "

Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

" Bana bak yoksa sen beni mi takip ediyordun. "

Anlaşılan arka arkaya gelmiştik.

" Kendini birşey sanma."

Dedim sakinliğimi korumaya çalışarak.

" Seni takip etmemi gerektiren hiçbir şey yok."

Ama bunu derken kalbim iki tek bir çift atıyordu.

" Hıh! Anladım.
Sen de sekreter olmak için gelmişsin. Ama avucunu yalarsın çilli inek.

Sezer bey senin gibi birini ne yapsın?"

Gözlerimi yavaş hareketlerle yüzüne çevirerek gözlerinin içine baktım.
Her kelimesini vurgulayarak,

" Dediğim gibi seni ilgilendirmez."

Dedim. Hırsla yerinden kalkmıştı ki az önceki yaşlı kadın geri geldi.

" Sezer beyin başka bir işi çıktığı için sizinle Nihal hanım görüşecek. Birazdan isimlerinizle çağrılacaksınız."

Hayal kırıklığına uğradım o an. Sezer bizzat kendisi vermişti kartını bana bu yüzden biraz olsun umudum vardı ama Nihal hanım beni alırmıydı işe bilmiyordum. Yaşlı kadının sözlerinden sonra Gizem'in de benim gibi yüzü ve morali düştü.
Sessizce oturdu yerine ama sinirli bakışları hâlâ üzerimdeydi. Elinden gelse beni şuracıkta boğacak gibi bakıyordu.

*****

Aradan iki saat geçmiş Nihal hanım her birimizle ayrı ayrı karşılıklı konuşmuştu. Sekreterlik ve deneyimin dışında özel sorularda sormuştu. Mesela neden çalışmak istiyordum. Ben hem çalışıp hem hukuk okuduğumu söylerken Gizem sadece çalışmak değil staj içinde buradaymış meğer.

Nihal hanım biraz düşüneceğini söylediğinden beri yine bekleme odasında ve Nihal hanımın son kararını bekliyorduk. Az sonra duyduğumuz topuklu ayakkabılar eşliğinde odanın kapısından içeri girdi otuz yaşlarındaki kadın. Hepimize sırayla bakıp,

" Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Bizimle çalışacak kişi daha doğrusu kişileri seçtim. Gizem hanım."

Dediği anda gözleri parlayan Gizem ayağa fırlarken,

" Ve Ebru hanım." diyince bu kez ben ayağa fırladım sevinerek. İnanamıyordum.

Diğer kızlar mırın kırın ederek yerlerinden kalkarken biz Gizem ile birbirimize öldürücü bakışlar atıyorduk. Gizem yine duramadı.

" Nihal hanım neden iki kişi bir kişiye ihtiyacınız var sanıyordum."

Derdi bendim tabii ki. Benim yerime diğer kızlardan birisi seçilmiş olsaydı bu şekilde itiraz etmezdi eminim.

" Sezer beyin isteği Gizem hanım. Yine de son kararı yarın kendisi verecek. "

" Yarın mı? "

" Evet yarında geleceksiniz. Şimdi gidebilirsiniz yarın aynı saatte görüşmek üzere. "

Diyerek odasına giderken yaşlı kadın da bize buyrun. Diyerek kapıyı gösterdi. Sinirli ve topuk sesli adımlarla önden Gizem çıktı gitti. Bir kaç saniye sonra da arkasından ben çıktım bürodan. Ben kısa adımlarla yürürken Gizem çoktan asansörde almıştı soluğu. İyi de olmuştu daha fazla görmek istemiyordum yüzünü.

Acele etmeden katta duran diğer asansöre yöneldim. Açılan kapıyla binip aşağı tuşuna bastım. İşe alınma şansım hâlâ devam ediyordu. Kısa süre sonra zemine gelen asansörden inip binanın çıkışına yöneltmiştim ki kolumdaki elle durmak zorunda kalarak arkama döndüm.

" Bana bak çilli inek. Sana son kez söylüyorum. Yarın seni burada görmek istemiyorum anladın mı? "

Anlaşılan bana olan sinirini yenememiş burada beklemişti gelişimi. Kolumu elinden kurtarıp sakin şekilde karşılık verdim.

" Bende sana son kez söylüyorum. Benim ne yaptığım seni ilgilendirmez. Ayrıca senin emrinle yaşamıyorum ben. "

" İlgilendirir mi ilgilendirmez mi görürsün."

Dedikten sonra bir omuz atatak geçip gitti yanımdan. Yere vurduğu topuklularıyla çıktı binadan. Dişlerimi ve yumruklarımı sıkarak bakarken arkasından,

" Bundan sonra ezik Ebru yok."

Dedim. Buraya geldiğim ilk andan beri kasılan bedenim yavaş yavaş gevşerken dizlerimin bağının çözüldüğü hissediyordum. Yaşadığım heyecan ve stres bir yana, hiç olmadığım ama bundan sonra olmaya karar verdiğim Ebru gibi davranmak beni çok germişti. Şimdi de Gizem'in gidişiyle birden rahatlayınca bacaklarım titremeye başlamıştı.

Bir süre bacaklarımın kendine gelmesini bekledikten sonra ağır adımlarla binadan çıkarak geldiğim durağa doğru yürüdüm. Bir yandan da göz ucuyla Gizem'e baktım. Tekrar görmeyi hiç istemiyordum. Benimki de saçmalık. O benim gibi otobüsle gelmemişti ki. Özel araçla gelmişti mutlaka yada taksiyle. Dönüş yolunu çoktan yarılaamıştır herhalde.

Rahat bir nefes alıp geldiğim durağa yürüdüm. Bir süre bekledikten sonra gelen otobüse binip gerisin geri yola çıktım. Aşağı yukarı yarım saat kadar sonra merkezdeki durakta indim otobüsten. Bugün okulu astığım için kalan zaman benimdi. Bundan sonra yine yalnız olduğum içinde eve gidip gitmememin bir önemi kalmamıştı. Bak yine Ece ve yaptıkları gelmişti aklıma.

Düşünme Ebru günün tadını çıkart.

Diyen iç sesime uymaya karar verdim. Önce uzun zamandır yanına uğramadığım lisedende tanıdığım Amir'in, namı diğer Amor'un yanına gitmeye karar verdim.

Amir'in babası Hintli annesi türkmüş. İndiğim durağa yakın bir yeri var. Fallamor kafe. Amir buraya gelen müşterilerinin kahve fallarına ve yıldıznamelerine bakıyor, onlara geleceğe dair birşeyler sallıyor işte. Başkalarına söylediği şeyler tutuyor mu bilmiyorum ama bugüne kadar bana söyledi her şeyi tuttu. Bu Amir'in üç harflilerle arası iyimiydi ne?

Neyse bu yeri açana kadar adı Amir olan arkadaşım burayı açtıktan sonra gerçek ruhunu bularak Amor oldu yani aşk insanı. Eskidende farklı bir karakteri vardı Amir'in ama şimdi iyice garip olmuş hem dünyadan hem insanların arasından yükselmiş gibi tuhaf hallere girmişti. Ama aramız hep iyiydi.

&

Kafamın içinde kendi kendime konuşa konuşa nihayet Fallamor'a geldiğimi on beş metre ötemden gelen kahve kokusundan anladım.
O mis gibi kokuyu içime çeke çeke girdim kapısından. İçerisi yine doluydu. Bazıları fal için bazıları keyif kahvesi içmek için tercih ediyordu burayı. Semtte zengindi hani. Geleni gideni eksik olmuyordu. Masalar arasında gezen genç kızı görünce yakalayıp,

" Bizim Amor nerde? "

" Odasında." dedi kız gülümseyerek.

Teşekkür edip arkadaki odasına yürüdüm. Kırmızı ışıklı ve kırmızı koltuklarla dekore edilmiş tavanının her yerini yıldızlarla süslemiş odasının ortasındaki masasının arkasında büyük bir dikkatle önündeki fanusa bakarken buldum onu. Hemen karşısında oturan kilolu üzerinde beyaz bir kürkü olan süslü kokona abla ise pür dikkat bir Amor'a bir önündeki parlak fanusa bakıyordu. Bende sessiz ve dikkatli ikisini izlemeye başladım.

Sessiz geçen kısa bir süreden sonra Amor başını önünden kaldırıp, bana saniyelik bir bakış attıktan sonra,

" Merak etme tombul güvercinim. Kocan olacak o şapşal çok yakında sana dönecek." Dedi.

" Ay! Gerçekten mi?
Eminsin değil mi Amorcum! "

" Ayol ne zaman çıkmadı benim söylediklerim. Tabii ki de eminim."

" Doğru söylüyorsun.
Kocamı yoldan çıkaran o Esen karının adını bile bildin."

" Sen hiç merak etme nonoşum."

Dedi Amor gözlerini kısarak.

" İki vakte kadar kapında köpek olup affet beni aşkım diye uluyacak. Sende çok ağlatma kocacığını. Affet gitsin."

" Ay çok teşekkür ederim.
İçim rahatladı valla. Borcum ne kadar Amorcum?."

" Ay aşkolsun tatlı güvercinim!
Ben senden para alırmıyım?

Çalışan kızlarım için üç beş birşey bırak yeter canikom! "

Kadın ayağa kalkıp bileğinde şıngır şıngır sallanan bilezikli ekleriyle çantasından bir deste para çıkarıp Amor'un önüne bıraktı.

Sonra da tekrar teşekkür edip kırıta kırıta kapıya doğru yürürken görüşüz. Dedi.

" Görüşürüz tatlııım."

Onun çıkışıyla Amor ayaklandı.

" Gel kız gel!
Bende seni bekliyordum ayol! "

" Ne? Be-beni mi bekliyordun? Anlamadım? Neden? "

" Ay evet.
Hoşgeldin.
Ama geciktin!
Bende araya bir güvercin sıkıştırdım.
Ee nasıl geçti görüşmen."

Ağzım ve gözlerim kocaman açık kalakaldım.

" Yok artık.
Nereden bildin bir görüşmede olduğumu? "

" Arkadaşını küçümseme jelibonum.
Nasıl geçti anlat hadi."

" Y-yok öyle demek..."

" Ay hemen de korkuyorsun ayol!
Kızmadım. Gel otur.."

" Eh işte. Yarın yine gideceğim." Diyerek masanın önünde ki sandalyeye otururken oda kendi süslü püslü sandalyesine yerleşti.

" Kaç gündür senin yıldıznamene bakıyordum. Son günlerde duygusal iniş çıkışlar yaşayacağını ve bir iş görüşmesine gideceğini ardından da bana geleceğini tahmin ediyordum. "

" Amir seninki tahmin falan değil artık."

" Amor tatlım Amor!
Adım artık Amor.."

Dedi cilveli eliyle bir tutam saçını kulağının arkasına alırken. Gülümseyerek,

" Amor.. " Dedim.

" Amor seninki sallamak falan değil artık. Nokta atışı bilmek.
Aynen öyle oldu. "

Derken gözlerim doldu bu kez. Okulda olanlar evde yaşadıklarım Ece'den duyduklarım üstüne Gizem ile olan çekişmemiz.

" Kırılan duygularım yüzünden zorlanan kalbimin derdimden şişip paylayacağı sanıyorum bazen.

Amor..
Her şeyi biliyorsun.
Söyle bana. Neden herkes benimle bu kadar uğraşıyor.
Ben kimseye bulaşmıyorum. Konuşmuyorum. Ama insanları üzmeyeyim, kırmayayım derken ben kırk parça oldum. Neden..?

Bunuda bil. Neden? "

" Zavallı jelibonum benim."

Dedi elini uzatıp yanağıma koyarak.
Şuan gözleri üzgün bakıyordu.

" Aslında tamda bu yüzden bu haldesin.. Senin sessiz, sakin, içine kapanık, korkan ve herşeyi kabul eden bir karakterin hassas bir kalbin var.

Kötü kalpli insanlar senin gibilerin kokusunu bir kilometre öteden bile alırlar. Kendi egolarını, hırslarını, bazıları ezilmişliklerini, aşağılanmalarını senin gibilerinden çıkararak kendilerini iyi hissetmek için kullanırlar.
Çaresi göze göz, dişe diş, kalbe kalp. "

Kırık bir gülümseme yolladım.

" O cümlenin sonu öyle değil Amor. "

Dedim gözlerimi devirerek.

" Ay biliyoruz heralde şapşik.
Demeye çalıştığım şey iyiye iyi kötüye kötü olacaksın.

Ay yeter! Çık artık kendi karanlığında ki şu dipsiz kuyudan."

" İnanki bende sevmiyorum beni. Bende değişmek istiyorum. Ama yapamıyorum. Nasıl yapacağımıda bilmiyorum. Seninde dediğin gibi benim karakterim sıkıntı."

" Az sabır çok şey değişecek çillibomum.
İki gündür senin yıldızında ve burcunda acayip şeyler görüyorum.
Önümüzdeki bir kaç gün içinde hayatında çok önemli şeyler olabilir.
Beni tedirgin eden şeylerin yanında senle ilgili hayatını kökünden değiştirecek şeyler hissediyorum Ebrulim.

Sana söyleyeceğim en önemli şey yıldızın yer değiştirecek."

" Ne? Yıldızım yer mi değiştirecek? "

" Ama endişelenme bir süre sonra yeniden yerine gelecek. Lakin bambaşka şekilde. "

" Endişelenmek mi?
Neden bahsettiğini bile anlamıyorum nasıl endişeleneyim ki."

Dedim gülerek. Eliyle alnımın ortasına bir şaplak atınca gözlerimi kısarak yerimde pıstım.

" Alay etme Amorla.
Yıldızın yer değiştirirken hayatındaki herşey yer değiştirebilir. Sana tavsiyem kalbini genişlet. Hep pozitif düşün ve olmaya çalış. Evrene güzel mesajlar yolla ki sana güzel şeylerle dönsün. Negatif enerjiden uzak dur. Bu günlerde özellikle. Anladın mı beni. "

Saf saf yüzüne baktım.

" A- anladım."

Dedim ama saniyeler sonra,

" Ha-hayır anlamadım."

Diyerek düzelttim cümlemi. Anlamamıştım çünkü. Ben Amor'un ne dediğini ne anlattığını hiç bir zaman anlamazdım ki. Değişik kelimeler, terimler, kendince yorumlar kullanırdı.

" Ay şimdi çığlık atacam!
Ayol neyini anlamadın! Sana diyorum ki bundan sonra pozitif ol. Güzel şeyler düşün. Stresten ve kötü düşüncelerden uzak ol. Evrene güzel mesajlar yolla."

" Evrene? "

" Evet Evrene! "

" Evren beni unutalı çok oldu be Amor. Benim neler yaşadığım bir ben bilirim. "

" Aptal aptal konuşma ayol!
Herşeyin düzelmesi için bu hayat sana ikinci bir şans veriyor olabilir. Bunu iyi değerlendirmek senin elinde."

O sırada guruldayan midem konuşmamızı noktaladı.

" En son ne zaman yemek yedin sen bakiyim."

Düşündüm. Dünden önceki günün akşamında galiba.

" E yuh!
Sen geri zekalı mısın acaba ha! HA!
Hasta olmak mı istiyorsun! Allah'ın şapşiği. Hadi kalk! "

" Nereye?"

" Yan taraftaki Şaziment karısına.
Çok güzel yemekleri var."

" Tamam." Dedim.

" Ama hesap ortak."

" Ay ayranın yok içmeye, kürkünün içinde hesap kitap diyorsun. Bugün bendensin portakallı lolipopum. Avukat olunca da sen bana ısmarlarsın olur biter, okey..."

" Tamam."

Amir yani Amor ile birlikte hemen yantaraf da ki restoranta gittik. Bir yandan lezzetli olduğuna ikna olduğum yemeklerden yerken bir yandan da sohbet ettik. Bir kaç gündür olanları anlattığımda sinirle kalkıp tekrar oturdu masaya. Yüksek sesle elini masaya vurarak,

" Ben yarın o okula gelmez miyim!? Gelipte ağızlarını kıçlarına kadar yırtmaz mıyım!
O zilli Gizem karısının saçını başını yolmaz mıyım!
Kimse benim arkadaşımla bu şekilde dalga geçemez! GEÇEMEZ!

Etrafımızdaki masada oturanların her biri şu an bizi izliyorlardı.

" Şişşt. Sakin ol bağırma! Herkes bize bakıyor. "

Sinirle baktı arkasına doğru.

" Ay ne var!? Neye bakıyorsunuz? Açıkta bir şey mi gördünüz? Dönün önünüze ayol! "

Elim alnıma dayalı gözlerimi önüme çevirdim. Şu Amor'da ki rahatlık bende olsa keşke.

" Sen hiç merak etme yavrum.
Yarın okula gelip onların her birini tek tek rezil etmezsem bana da Amor demesinler."

" Saçmalama ne işin var senin orada. Hiç gereği yok."

Durdu düşündü.

" Doğru söylüyorsun kız.
En iyisi onların her birine osuruk büyüsü yapayım ben oturduğum yerden. Kıçlarını tutamasınlar. Herkesin içinde osura osura gezsinler."

Söylediği şeyle bir anda gelen gülme isteğiyle bir kahkaha attım. Gerçekten komik insandı şu Amir. Bir süre katıla katıla gülerken artık bende etrafımızdakileri umursamaz olmuştum.

Gülmekten akan gözyaşlarımı sildikten sonra gülümseyerek beni izleyen arkadaşımın yüzüne baktım. Bozuk olan moralim şu an tamamen düzelmişti.

" Teşekkür ederim Amor.
Sen çok iyi birisin."

Elini elimin üzerine koydu.

" Şunu hiçbir zaman aklından çıkarma jelibonum. Kötü başlayan hiçbir şey kötü devam etmez. Gün gelecek herşey daha güzel olacak."

*****

Aradan iki saat geçmiş arkadaşımın kahve içme teklifini üzülerek reddedip vedalaşarak eve dönmek üzere yola çıktığımda hava kararmıştı artık. Balık istifi otobüste sıkış tıkış geçen bir saat ve artı on dakikalık yürüyüşten sonra nihayet evimin önüne gelmiştim. Hem kötü hem güzel bir gündü benim için. Başımı kaldırıp birinci kattaki evimin pencerelerine baktım. Yine eskisi gibi yalnız yaşayacağım evime.

Bundan sonra herşey daha güzel olacak. Bu geceden itibaren yeni bir başlangıç yapacağım.

Demiştim ki yüzüme vuran araba farlarının gözümü kamaştıran parlak ışığıyla birlikte Ebru! diyen birini duydum. Bir elimi gözlerime siper ederken karşımdaki kişinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Zira yüzüme yansıyan parlak ışık yüzünden gördüğüm tek şey uzun boylu bir gölgeydi.

" Kimsiniz?"

Dememle birlikte yüzüme yediğim bir kova çamur benzeri sıvıyla geriye sendelerken kendimi sırt üstü yerde başımı ise çarptığım kaldırım da buldum. Korku ve şaşkınlıkla ellerimi yüzüme götürerek bulaşan sıvının arasından nefes almaya çalışırken yeniden duydum aynı sesi.

" Ece hanımın selamı var.
Size layık bir hediye yolladı."

Derken burnuma gelen gübre kokusuyla midemin bulandığını hissettim. Bu adam kimdi bilmiyorum ama bir kova gübreli suyu üzerime boca etmiş şuan hem başım acıyor hem iğrenç kokuyor hemde iğrenç hissediyordum.

" Bir de sizin için mesaj yolladı.
Dedi ki;
Çicekçideki gübre çuvallarını görünce çilli bir inek olduğunu hatırladım. Bu yüzden sana en layık hediyeyi yolladım pislik çuvalı. "

İşte hayatımın özeti buydu. Pislik çuvalı. Gözyaşları içinde olduğum yerde yatarken yanımdaki adam ve arabanın sırayla uzaklaştığını izledim. Ağlayarak gökyüzüne çevirdim gözlerimi.

Neden Allah'ım. Neden yaşatıyorsun bunları bana. Hiç mi sevmiyorsun beni.

Ağlamaya devam ederken pencereye çıkan insanları gördüğümde dayanma gücümün son raddesine gelmiştim artık. Ben yeni bir başlangıç hayal ederken dahada kötüye gidiyordu her şey.

Çok yoruldum.
Dayanamıyorum artık.

Demiştim ki karanlık ve bulutsuz gökyüzünde gördüğüm o kayan yıldızla bakışırken buldum kendimi. Bir anlık şaşkınlığımı üzerinden atar atmaz hayatımda ilk kez bir dilek tutma fırsatıyla,

Allah'ım bu dünyadan yok olmak, kaybolmak istiyorum. Kimse Ebru'yu görmesin istiyorum.

Diyiverdim kapattığım gözlerimle yüreğimin en derinlerinden gelen bir ölme isteğiyle.

Bir süre öylece bekledim. Gözlerimi yeniden açtığımda hayal kırıklığına uğradım. Benim ölmem bu dünyadan yok olmam gerekiyordu, bunu dilemiştim. Ama hâlâ yaşıyor ve aynı yerde öylece yatıyordum.

***************************


 

Loading...
0%