Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🌟B.D 5. Boş aynalar💫

@azamet_29_2

Allah'ım bu dünyadan yok olmak, kaybolmak istiyorum. Kimse Ebru'yu görmesin istiyorum.

Diyiverdim kapattığım gözlerim ve yüreğimin en derinlerinden gelen bir ölme isteğiyle.

Bekledim kapalı gözler ve bir ihtimal uyanmama arzusuyla. Bir süre sonra gözlerimi yeniden açtığımda hayal kırıklığına uğradım. Benim ölmem bu dünyadan yok olmam gerekiyordu, bunu dilemiştim ama hâlâ yaşıyor ve aynı yerde öylece yatıyordum.

" Ebru kızım iyi misin? "

Duyduğum ses üst kat komşum Ahmet amcanındı. Koşarak yanıma gelerek eğildi ve üzerimdeki kokudan rahatsızlık duymadan kolumdan tuttu.

" Kıpırdama ambulans çağıracağım."

" Gerek yok Ahmet amca iyiyim."
dedim ağlayarak yerimden kalkarken.
Kolumdan tuttuğu eliyle yardım etmek istiyordu.

" Ahmet amca bırak." Dedim.

" İğrencim. Pislik içindeyim. Sana da bulaşır üzerimdeki bu pislik. Pislik bulaşmasa uğursuzluk bulaşır."

" Saçmalama kızım o ne biçim söz, hiçbir şey olmaz.
İnsanların içi, kalbi pis olmasın değil mi? "

Dedi kolumdan tutmaya devam ederek.

" Plakasını aldım o itlerin polisi arayıp söyledim."

" Sağol amca. Ama bulabileceklerini hiç sanmam."

Üzerimdeki pisliği olabildiğince çırptıktan sonra Ahmet amcanın da yardımıyla yürüyerek binanın içine girip daireme çıktım.

Ahmet amcaya bir kez daha teşekkür ettikten sonra kıyafetlerimdeki gibi çantama da bulaşan pisliğin arasından fermuarı açıp anahtarımı aldım.

Kapıyı açıp içeriye girer girmez kapıyı yeniden kilitledim. Hızlı adımlarla banyoya gelerek üzerimde ne varsa ve elimde, oracıkta çıkararak banyo çöpünün içine bastım. Ardından da suyu ayarlayıp kabinin içine girerek akan suyun altına bıraktım kendimi.

Dakikalarca o suyun altında durup üzerimde ki pisliğin ve kokunun akıp gitmesini beklerken hıçkıra hıçkıra ağladım. Elimden gelen başka bir şey yoktu çünkü. Ben bunları haketmiyordum. Hemde hiç haketmiyordum.

Suyun altında kalmaya devam edip saçlarımı ve vücudumu defalarca yıkadım duruladım, yıkadım duruladım. Tabiki kolayca gitmedi o koku. Sonunda yorulan kollarımla son kez durulanıp çıktım kabinden. Bornozumu giyip odama geçerken saç havlumu da yanıma aldım. Yatağımın yanına gelip saçlarımı havluya sararken üzerim hâlâ gübre kokusu vardı sanki. Dünyadan bıkmış ruhumuda yanıma alıp yatağıma uzandığımda hâlâ ağlıyordum. Yorganımı tepeme kadar çekip hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim.

*****

Yorganımın altında çeşit çeşit kabuslar eşliğinde uyuyup uyanarak ettim sabahı. Ağlamaktan şişen ve acıyan göz kapaklarımı zorlukla açarak yerimden kalkıp yatağın kenarına oturdum. Dirseklerim dizlerime dayalı ellerimin arasındaki başımda bir ağrı vardı.

Her sabah yaptığım gibi ilk olarak takmak için elimi komodinin üzerine uzatarak gözlüğümü almak istedim ama yoktu. Gözlerimi komodine çevirip kısarak daha dikkatli bakarken dün gece yediğim gübreli su yüzünden çıkardığım kıyafetlerimle birlikte banyo çöpüne soktuğum gözlüğüm aklıma gelince bir kez daha saydırdım değişeceği sandığım ama değişmeyen makus talihime.

Omuzlarım düşerken pes edip yapacak birşey yok dedim. Bugün de böyle idare edecek, sonra yeni bir gözlük alacaktım.

Yerimden kalkıp terliklerimi giydikten sonra odamdan çıkarak banyoya yürüdüm. İçeriye girer girmez burnuma dolan gübre kokusuyla midem bulanınca banyo çöpündeki kıyafetlerimi hatırladım.
Hemen çöpü açıp nefesimi tutarak çantamı çıkarıp içindekileri halının üzerine boşalttıktan sonra tekrar çöpe soktum. Poşetin ağzını güzelce toplayıp bağladıktan sonra hızla çıkarıp mutfak balkonuna koşarak diğer çöplerin olduğu kovaya basıp kapağını kapattım. Akşam da kapıcının alması için dışarıya bırakacaktım.

İçeriye girip hızla kapattım mutfak balkonunun kapısını. Ardından tekrar banyoya yöneldim. Havalandırma penceresini açıp biraz havalandırdıktan ve işlerimi hallettikten sonra elimi yüzümü yıkamak için lavabonun önüne geldim.

O iğrenç kokunun derime kadar nüfuz ettiğini düşünerek köpük köpük yaptığım sabunla önce ellerimi sonrada yüzümü resmen köpüğe boğdum.

Kapalı gözlerle yıkadığım yüzümü iyice ovalarken gözüme kaçırmayı başardığım köpükle inlerken bolca su çarptım yüzüme durulamak için. Ama gözüm hâlâ yanıyordu. Galiba yüzümde köpüklü kalan yerler vardı yada elimde kalan sabun artığı.

Kafamı yavaşça kaldırıp karşımdaki aynaya baktım kalan köpüğü bulup yıkamak için. Fakat o an da gördüğüm şeyle şok şekilde kalakaldım. Daha doğrusu göremediğim şeyle.

Yanlış mı görüyordum. Ayna boştu. Boş! Bakıyor ama kendimi göremiyordum.

Korkuyla geriye sendelerken ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Kesin yanlış görüyordum. Gözlerimde hissettiğim keskin yanma hissi ve sulanmayla Aaah! Dedim acıyla inleyerek, sabun acısı devam ediyordu. Gerçekten şu an çok fena yanıyordu gözlerim.

Hızla ve el yordamı ile musluğu bulup yüzümü tekrar yıkamaya çalışırken zihnimde az önceki gördüğüm şeyin gerçek olup olmadığını sorguluyordum hâlâ.

Saçmalama dedim kendi kendime. Sen hayalet değilsin. Fakat emin olmalıydım. Bunun için yeniden baktım aynaya. Ama yok! Boştu! Son ses bir çığlık attım korkuyla.

Nasıl olmazdım aynada!? Hızla ellerimi aynanın üzerine koyarak zaten bozuk olduğu için bulanık gören gözlerimle aynadaki olmayan görüntümü görmeye çalıştım. Ama göremiyordum. Ağlamaya başlarken, Allah'ım ne oluyor. Diyerek yeniden ellerimi gözlerime bastırarak ovaladıktan sonra ellerimle yüzümü tokatlamaya başladım. Kendime gelmeye çalışıyordum. Bir yandan da,

Allah'ım!
Allah'ım ne oluyor?
Deliriyorum!
Yoksa hayal mi görüyorum? Belki de hâlâ uyuyor ve rüya görüyordum.

İyice panik ve korku sarmıştı bedenimi.

Allah'ım yardım et!
Allah'ım yardım et!

Korka korka kaldırdım başımı ve kapalı gözlerimi yavaşca aralayarak yeniden baktım aynaya. Bu kez kendime bakıyordum. Aynada gördüğüm yansımamla o kadar rahatlamıştım ki sanki dünya kalkmıştı üzerinden. Kocaman ve derin bir ohh! Çektim. Sadece bir yanılsama dedim kendime. O an da dün akşam olanları ve başımı çarptığımı hatırladım. Belkide o çarpma yüzündendi. O yüzden böyle oldu kesin. Diye düşündüm. Ardından yaşadıklarımın yegâne sebebi olan kızı hatırlayarak seni asla affetmeyeceğim Ece dedim nefretle. Nasıl bu kadar kötüleşebilirdi ki.

Kimi kandırıyorum ben. O hep böyleydi. Sadece kendini gizliyormuş.
Ama ilk fırsatta bana yaptığın ödeteyeceğim sana diye inledim ağlamaklı.

&

Ağlamaktan ve sabun kaçtığı için iyice kızaran gözlerime daha da yakından bakarak, evet gerçekten aynada görünüyorum dedim dahada rahatlayarak. Havluyu alıp yüzümü kurulayarak odama yöneldim. Önce temiz çamaşırlarımı sonra eski pijamaları mı giyindim. Sonra da mutfağa yürüdüm. Buzdolabının üzerindeki saat yedi buçuğa geliyordu. Yani daha erkendi.

Mutfak masasına oturarak bugün ne yapacağımı düşünmeye başladım. Öğleden sonra saat iki de yine Avukat Sezer'in bürosuna gidecektim. Umarım beni ise alır en azından iş konusunda şansım yaver gitsindi.

Peki ya ondan önce?

Okula gitmek isteyip istemediğimi düşündüm bu kez. Dün akşam olanlardan sonra şu anda okulda herkes beni konuşuyordu muhtemelen. Kimbilir hakkımda neler söyleyip gülüyorlardı.

Derin bir nefes alıp verdim başım önümde. Okulu ve okuldaki insanları düşündüğümde omuzlarıma binen yorgunluk hissi yüzünden okula gitme isteğimi kaybediyordum artık. Ani bir şekilde bir gün daha gitmeyeceğim dedim. Güzel bir kahvaltı hazırlayıp tadını çıkara çıkara kahvaltımı yapacağım.

Öğleden sonra da Sezer beyin bürosuna gidip bizzat kendisi ile görüşeceğim. Diyerek ayağa kalktım.

Hiç bir şey düşünmemeye çalışarak sadece kahvaltı hazırlamaya başlasam da dün olanların hiçbiri aklımdan çıkmıyor tekrar tekrar gözlerimin önünden geçiyordu. Zihnimde taht kurup kalmak isteyen görüntüleri kenarda tutmaya çalışarak Kettlea su koyup düğmesine bastım. Poşet çay bana yeterdi.

Ben dolaptan aldığım kahvaltılıkları masaya dizerken su da kaynamıştı. Dolaptan bir tane poşet çay ve kupa alıp masaya döndüm. Çayı ve suyu bardağa bıraktım. O an bir kaç saniyelik anı geçişi yaşadım.

Her sabah iki kişilik kahvaltı hazırlar Ece ile birlikte yerdim. Lakin şimdi yalnızdım ve hiç bir rahatsızlık duymuyordum. Daha doğrusu duymamaya çalışıyordum. Çünkü içimde bir alışmışlık vardı. Ve gücüme giden bir yaşanmışlık. Bu yüzden üzgün hissediyordum. Hemde çok. Ve kendimi Ece'yi kovarak iyi yaptığıma ikna etmek için kahvaltıdan keyif almaya zorluyordum aslında. Bu yüzden de yayıla yayıla yaptım kahvaltımı.

&

Son yudum çayımı içerken aklıma Avukatlık bürosuna gitmeden önce gözlük almak için gözlükçüme gidebileceğim gelince bardağı bırakıp masadan kalktım. Son bir bakış attım masaya ve mutfağa. Gelince temizlerim artık. Diyerek mutfaktan çıkıp odama yürüdüm.

Dünkü kıyafetlerim çöpe gittiği için bugün başka uygun bir kıyafet giymem gerekiyordu ama seçeneklerim sınırlıydı maalesef. Dolabımın kapağı üzerindeki aynanın önünde durup bulanık gören gözlerimle kendime şöyle bir baktım. Siyah kot pantolonumu ve kırmızı gömleğimi üzerimde hayal ettim.

Evet olur. Zaten başka bir şansım da yok. Diyerek üzerimdeki pijamalarımı çıkarıp yatağımın üzerine attım. Sonra aynalı kapakları iki yana açıp dolabımın derinliklerine daldım. Bir kaç tur karıştırdıktan sonra sondaki askılardan birinde bulduğum gömleğimi ve pantolonumu alıp oracıkta giyindim. Şöyle bir bakış atıp fena değil, diyerek aynaya bakmak için bir adım geriledim ve kapağı yeniden kapattım. O an ikinci şoku yaşarken bir çığlık daha atarak geriye sendeledim. Aynı anda takıldığım terliğim yüzünden geriye düştüm. Aynaya bakarak korkuyla kalçalarımın üzerimde yatağıma doğru geriledim. Sırtım bazada ellerimi gözlerime kapattım.

Allah'ım bu olanlar sadece rüya olsun. Ne olur rüya olsun.
Bu çok saçma!
Neden yine kendimi göremiyorum. Ne oluyor!?

O anda dün geceye döndü zihnim.
Unuttuğum ve yeni hatırladığım şey, gördüğüm kayan yıldız ve söylediğim daha doğrusu tuttuğum dilekti.

Dileğim gerçekleşmişti.
Kayan bir yıldız görmüş bir dilek tutmuştum ve gerçek olmuştu.
İnanamıyorum.
Ben...
Ben ne yaptım? Ben bunu kastetmemiştim...

Ben bir nevi ölmek isteyerek yok olmayı dilerken şimdi bu hâlim neydi? Oturduğum yerde başımı kaldırıp korkarak çektim ellerimi yüzümden. Yine korkuyla çevirdim gözlerimi aynaya. Koca aynanın yansımasında odam, yatağım, pencere, tuvalet aynamın yansımasını görürken yatağımın önünde oturan bedenim kesinlikle yoktu. Panik, korku ve endişe karışık duygularla Allah'ım kendi kendimi yok ettim. Diyerek çocuklar gibi ağlamaya başladım. Resmen cıyak cıyak ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

*****

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum. Orada oturmuş dakikalarca ağlamış sonunda da yorulmuş pes etmiştim. Şu an öylece dolap kapağındaki aynaya bakıyor bu durumu nasıl düzeltebileceğimi yada düzeleceğini bulmaya çalışıyordum. Ama yok! Görüntümle birlikte beynimde yok olmuştu galiba. Hiç birşey düşünemiyordum şu an.

Yerimden kıpırdayarak dizlerimin üzerine oturup avuç içlerimi yere dayayarak yüzümü aynaya doğru uzattım. Aynayı daha net görmeye çalışarak bir ihtimal kör gözüm görmüyor olabilir mi diye düşünüyordum çünkü.
Emekleyerek aynanın dibine kadar yaklaşıp elimi uzatarak avuç içimi aynaya dayadım. Bir şey değişmedi. Yine görünmüyordum. Tekrar dolan gözlerimi silip sakin olmaya çalışarak geri çektim elimi.

O anda aklıma gelen şeyle, buldum! Diyerek hızla yerimden kalkıp ve aynaya bakarak üzerimdeki kıyafetlerin hepsini çıkardım. Aynaya tekrar baktığım da bir şok daha yaşadım. Kıyafetlerim üzerimden çıkar çıkmaz görünür hale gelirken çıplak bedenim hâlâ görünmüyordu.

Nasıl ya!?
Bu nasıl oluyor?

Hemen dolaptan başka kıyafetler alıp aynanın önüne geldim. Elimde tutarken havada görünen kıyafetleri aynaya bakarak tek tek üzerime geçirdim. Üzerime giydiğim anda elbiseler bir anda görünmez hâle gelmişti yeniden.

Delirecem! diye bağırdım. Ellerimle yüzümü gözümü sıvazlayıp kendi kendime iki taraftan hızla iki tokat attım. Yanan canımla yanaklarımı ovalarken aynadaki görünmezliğimde hiçbir değişiklik olmadı. Derin bir nefes alıp verdim bu kez.

Tamam başka bir şey demeyelim. Buldum! Dedim yine. Belkide aynada birşey var!

Hemen diğer aynalara bakacaktım. Hızla banyoya koştum. Lavabo önündeki aynaya baktım. Ama yine aynı şey. Öyle ya. Sabahta bu aynada bir anlığına kendimi görememiştim ben. Bu kez banyodan çıkıp vestiyere koştum. Korkarak geçtim aynasının önüne. Sonuç yine aynıydı. Hızla odama dönüp tuvalet aynasının önüne geçtim bu kez. Ve yine hüsran. Gücü kesilen dizlerimin üzerine bıraktım kendimi. Ağlayarak konuştum kendi kendime. Gerçekten yok olmuşum.

*****

Duran zamanın kolları arasına sıkışmış gibi donuk şekilde bekledim bir süre

Sakin ol Ebru.
Düşün! Mutlaka bir açıklaması, bir yolu vardır. Hep böyle görünmez kalamazsınki.

Diyen iç sesime, doğru. Dedim.

Bir açıklama, bir yol olmalı. Ama ne?
Ve beynimin içinde bir ışık yandı.

Amor! Dedim.
Amor bana yardımcı olabilir.

Hızla yerimden kalkıp üzerime ilk kıyafetlerim olan siyah kot pantolon ve kırmızı gömleğimi geri giydim.

Bir ihtimal Amir bana yardım ederse ordanda Sezer beyin yanına giderdim.
Şuan düşündüğüm şey çok saçma gelsede bu randevu benim için çok önemliydi. Hemen hâlâ banyoda yerde yatan malzemelerimin arasında yatan telefonumu almak için banyoya koştum. Küçük cüzdanımı da telefonumla birlikte pantolonumun ceplerine sıkıştırırp kapıya koştum. Vestiyerden yedek anahtarı aldığım gibi spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Kapıyı yine üç kere çevirerek kilitledim. Koşarak indim merdivenleri. Binadan çıkıp durağa koşarken aklıma gelen şeyle aniden durdum.

İyide nasıl bineceğim ben otobüse.

Binenlerin birinin yanında binerim artık. Kimse göremez nasılsa. Diyerek koşmaya devam ettim. Bir kaç dakika içinde duraktaydım ve şansıma üç kişi bekliyordu gelecek otobüsü.

İnsanların hemen arkasında gelecek otobüsü beklerken kendimi tuhaf hissediyordum. Gerçekten beni göremiyorlarmıydı. Bunun merakıyla önümde durmuş sol tarafa, gelecek otobüse bakan kadının önüne geçip durdum. Hiç bir tepki göstermeyince elimi kaldırıp gözünün önünde salladım. Evet gerçekten görünmez bir kızdım ve kimse beni göremiyordu. Bir an önce Amir'le konuşmalıydım.

Bir dakika kadar sonra gelen otobüs durakta durup açılan ön kapıdan giren yolcularin arasından geçip otobüse bindim. Şoförün yanından geçerken suçluluk hissedince içimden, şu halimden bir kurtulayım söz on kere kart basacağım. Dedim ileriye yürürken. Sonrada insanlara dokunmadan ilerleyip orta kapının yanındaki boşluğa sindim. Birileri bana yada ben birilerine dokunsam ortalık karışacak gibi geliyor bunun korkusuyla diken üstünde bekliyordum.

*****

Stres içinde geçen yolculuktan sonra geldiğim durakta açılan orta kapıdan dışarıya attım kendimi. Bir oh! Çektikten sonra adımlarımı Amor'un mekanına çevirip hızlandım. Bir an önce onunla konuşmak ve halimden kurtulmak istiyordum. Kısa sürede nefes nefese kahve kokulu mekana geldim. Açık olan kapıdan direk içeriye dalıp arkadaki özel odasına yürüdüm. Kapalı olan özel odasının kapısına yapışıp açtım.

" Amor yardımın lazım! "

Dedim daha girer girmez yüksek sesle. Masasının biraz ötesindeki iki kişilik koltuğuna kaykılmış uyuyan Amir duyduğu sesimle ok gibi fırladı yerinden.

" Aay!
Aay ne oluyor!?
Baskın mı var!
Basıldık mı ?

Hızla yanında aldım soluğu.

" Amor!
Amor yardım et bana! "

" Tövbe bismilaaaah! "

Dedi uyku sersemi korkuyla fıldır fıldır etrafa bakan gözlerle.

" Amor."

Dedim kolundan tutarak.
Tiz bir çığlık atarak geriye kaçarken.

" Ay! Anneciim!
Allah'ım odamı üç harfliler bastı yeminle. İmdaat! "

Korkuyla bir çığlık daha attı. Geriye gidip kollarını kendine sararak koltuğuna sinerken.

" Amir, benim! "

Yeniden korkuyla etrafına baktı yeniden.

" Allah'ım! Üç harfliler tanıdığım insanlar şeklinde geliyor. "

" Saçmalama Amir.
Üç harfli falan değilim."

" Na-nasıl yaa...
Ne oluyor Ayol.
Ebruş! Sen misin? "

Loading...
0%