Yeni Üyelik
9.
Bölüm

🌟B.D 8. Asıl hikâye 💫

@azamet_29_2

Elimdeki anahtarı kullanarak kapıyı açıp derin bir nefes çekerken aldığım dosya ve evrak kokusuyla girdim büroya. Son günlerde bu kokuyu sevdiğimi farketmiştim.

Bir hafta olmuştu. Evet yeni işimde tam ilk haftam dolmuştu. Bir haftadır sabahları okuluma ki.. Bir haftadır hiç kimse beni rahatsız etmiyordu okulda artık. Ve bunun güzel hissini ayrı yaşıyordum.

Amir haklıydı. Bana yapılanlara ben izin veriyormuşum meğer. Ama artık akıllandım. Değiştim.

Okuldan sonra yada erken çıktığımda direk buraya geliyordum artık.
Bir gün önce ise iyi olduğum derslerin günü olduğu için tıpkı bugünkü gibi okula gitmemiş, yine sabahtan gelmiştim.

Bu arada her gün evde bu görünmez olma yeteneğimi kullanıp daha iyi hâle gelmiştim. Her ne kadar kontrolsüzce birilerinin önünde kaybolma yada bir anda ortaya çıkma korkusu ve stresi olsada içimde, istediğim zaman kaybolabilmek çok eğlenceli oluyordu.

Bir hafta sonra tamamen geçecek olmasına üzülmüyorum desem yalan olurdu. Bazen ömür boyu kalsa mı acaba diye düşünsemde normal hayatıma dönecektim. Daha doğrusu yeni ve normal hayatıma. Çünkü ben eski ben değilim artık.

Masama doğru ilerleyip çantamı kenara bırakarak oturdum. Önce koltuğuma yaslanıp keyifle bir tur döndüm. Bir kaç gündür sadece ben ve Sezer bey vardık büroda. Nihal hanım her gün adliyeye gidiyor Gizem de stajı için onunla gidiyordu. Stajı benimle hırlaşmaktan daha önemliydi. Böylece Gizem'in asık yüzünü görmektende kurtuluyordum.

Yerimden kalkıp kahve almak için mutfak bölümüne ilerlerken açılan dış kapıyla Sezer beyi gördüm. Hemen arkasında da iri yarı diyebileceğim bir adam vardı.

" Oo Ebru hanım.
Yine erkencisiniz."

Dedi içeriye girerken.

" İşinizi severek yapmanız ne güzel."

" Teşekkür ederim Sezer bey. "

" Bize birer kahve getirerek başlayabilirsiniz işe."

Dedi gülümseyerek.

" Hemen."

Dedim ve mutfağa yöneldim. Kahve makinesinde önce onlar için iki kahve hazırladım. Fincanlara bırakıp tepsiyle birlikte çıktım mutfaktan. Dikkatli ve yavaş şekilde yürürken Sezer beyin sesini duyuyordum.
Sesi kısık ve sinirliydi.

" Kızı bulamadınız mı hâlâ? "

" Yok abi.
Sanki yer yarıldı da yerin dibine girdi."

Kız mı?
Ne kızı hangi kız?

" Elindekilerle birlikte emniyete giderse mahvo..."

Beni görünce anında sustu. Çatık kaşları düzelirken yüzünde bir gülümseme oluştu. Kahveleri önlerine bıraktım.

" Tamam Ebru sen işine bakabilirsin, kapıyı da çek lütfen. "

Kapıyı çekip çıktım. Masama geçmeden önce kendimede bir kahve aldım. Nihayet dosya düzenleme işine geçerken aklıma gelen sözleriyle düşündüm. Neden bahsediyordu ki. Yada kimden. Yüzü neden bu kadar asıktı. Canı fena sıkılmıştı.

Neyse canım banane. Adamın işi suçlularla. Yine bir dava ile ilgilidir.

Diyerek kahvemi elime aldım. Tam dudağıma götürüyordum ki kapıdan giren tanıdık yüzle fincanı masaya bırakıp ayağa kalktım.

Nadir beydi. Daha önce Sezerle birlikte kafeye gelmişlerdi.

" İyi günler.
Sezer beyle randevum vardı.
Nadir Ayman dersin."

" iyi günler.
Şuan misafiri var siz şöyle buyrun oturun ben hemen haber vereyim."

" Burada beklerim." diyerek oturmazken ben odaya yürüdüm. Kapalı kapı önünde durup üzerimi düzeltirken yeniden duydum sesini.

" Fuat Çetin'e de söyle bulun ve kaybedin. "

Ne demekti bulun ve kaybedin. Bir anda açılan kapıyla iri yarı adamla göz göze gelince korkuyla yerimde sıçradım. Sinirle bakıyordu yüzüme.

" Kapımı dinliyorsun sen? "

" Ha-hayır.
Kapıyı tıklayacakken sen açtın. Ya-yani siz açtınız."

Arkadan, " Ne oluyor? diyen Sezer ile,

" Misafiriniz var Sezer bey onu haber verecektim.. "

Diyince,

" Tamam Fuat sen git. Verdiğim işi halletmeden gelme. Önemli biliyorsun."

" Tamam Sezer bey. "

Fuat denen adam ağır adımlarla bürodan çıkarken Nadir bey Sezer Bey'in odasına ilerledi.

" Ebru hanım Nadir bey'e de bir kahve lütfen.
Buyrun Nadir bey."

İkisi odaya dönerken bende yeniden mutfağa ilerleyip birer kahve daha yaptım. Sezer bey kahvesini sıcak seviyordu ve eminim kahvesi soğumuştu. Taze isterdi.

Hemen kahveleri alıp odaya döndüm. Fincanları yine beni görünce susan iki adamın önlerine bırakıp odadan çıkarak kapıyı çektim. Yoğun günlerden biriydi yine. Ama garip bir şeyler vardı. Sezer de dahil herkes bir garip hareket ediyordu. İyice merak etmiştim. Aklıma gelen şeyle munzurca sırıttım. Hemen hızlı adımlarla tuvalete doğru ilerledim. Niyetim ortadan kaybolmak ve geri gelip kapıyı dinlemekti.

Bunu görünmez olmadan da yapardım ama kameralar kapı dinleyen bir Ebru'yu kaydeder işimden olurdum.
Burada görünmez olsam ortadan kaybolurken yine kameralara yakalanırdım. En iyisi kamerası olmayan tuvaletti. Girdiğim tuvalette bedenimi görünmez hâle getirip geri çıktım. Rahat ve hızlı adımlarla odanın önüne kadar geldim.

Ay! çok heyecanlı bu!

Diyerek kulağımı kapıya yaklaştırıp dinlemeye başladım. İlk duyduğum yüksek ses Nadir beyindi.

" Ne demek henüz birşey yapmadım Sezer bey! "

Ouuf. Adam baya sinirli.

" Yapmadım işte.
Bugün için bir randevu aldım sadece. Bizzat kendisi ile konuşup sonra harekete geçeceğim. Önce rakibimi görmek istiyorum.

İlk sorduğumda kabul etmedi ama biraz ısrar, birazda tehdit edince görüşmeyi kabul etti."

Tehdit mi?
Sezer ve tehdit.

" Sezer bey! Çağrı Göksoydan bahsediyoruz!
Adam karanlık! Hiç beklemediği bir anda saldırmak gerekirken sen kendini göstererek gel kafama sık diyorsun adama.

Adam ithalat ihracat işleri yapıyor gibi görünüyor ama sayısız mülkü olan zengin biri. Bu işle bu zenginlik olmaz. İspatımız olmasada karanlık işlerinin olduğunu herkes biliyor. Adım gibi biliyorum! Depolarımı havaya uçuran da, işlerime taş koyan da, beni ihale dışı bırakıp zarara uğratan da o. Ama ispat edemiyorum. Tek kaldım ve gücüm ona yetmiyor. Çünkü Çağrı Göksoy'un adını duyan herkes korkuyor. Tek başıma bıraktılar beni. Banada bu işi yasal yollarla halletmek kaldı ama hiç bir delilim yok. Adam temiz çalışıyor. Bu yüzden sana geldim.

Senin nasıl biri olduğunu, nasıl avukat olduğunu bir arkadaşımdan duydum. Bugüne kadar ki davaları nasıl kaybetmediğini bir bir anlattı bana. Avukat işini bilir. Güçlüdür arkalıdır, senin işini o halleder ancak dedi. "

Ne anlatıyordu bu adam?
Sezer'in sesini duydum sonra.

" Gücüm de var, arkamda. Ama kendi yöntemlerimle hareket ederim ben. Azdan çoğa doğru giderim. Ağır ağır işimi tadını çıkara çıkara yaparım. "

" Bu ne demek şimdi."

" Ne demekse o demek.
Sen alacağım paramı hazırla. Çağrı Göksoyla işim bittiğinde zararını karşılamakla kalmayacak. Direk hapse girecek. Eh sende bi ödülü çok görmezsin herhalde."

"Sen bu adamı içeri tık!
Alacağın para haricinde iki katı senin olsun. "

Yerimde doğruldum. Çağrı Göksoy. Adı tanıdık geliyordu ama kimdi bilmiyorum ve Sezer fena takmıştı bu adama.

" Ne zaman buluşacaksınız? "

" Öğle yemeğinde dedim oda kabul etti. Sakin bir restoranda buluşacağız. Birazdan çıkarım. "

Birazdan mı?
Olamaz!

Arkamı döndüğüm gibi tuvalete doğru koştum hemen. İçeriye girip yeniden görünür hâle geldikten sonra yeniden koşarak odama geliyordum ki. Karşımdaki kapının açılmasıyla yakalandım. Elinde çanta olan Sezer ve adam arka arkaya çıktılar odadan. Nefes nefese olan halimi görünce yüzüme baktı.

" Ebru hanım iyi misiniz? "

Allah'ım hemen bir yalan bulmalıyım diye düşünürken aklıma gelen şeyle.

" Dosyaları hızlı hızlı götürüyordum yoruldum." Diyiverdim.

" Bu kadar zorlama kendini. Ben çıkıyorum sende rahat rahat çalış. "

" Çıkıyor musunuz? "

" Evet. Şimdi dedimya.
Neden? "

" Şey benim işimde bitti. İzin verirseniz bende çıkabilir miyim? "

" Imm. Tamamm.
Bittiyse çık tabi.
Yarın görüşürüz."

" Görüşürüz Sezer bey. "

Sezer ve Nadir bey kapıdan çıkarken benim aklım hâlâ konuşulanlarda kalmıştı. Bu işin devamını da merak etmeye başlayınca kendimce bir maceraya atılmaya karar verdim.

Bu güç bir hafta sonra kaybolacaktı. O halde neden o zamana kadar kullanmayayım ki. İçimdeki çılgın Ebru'yu o zaman farkettim.

Kullan gitsin Ebru Wuhuu!

Diyen manyak resmen dans ediyordu şuan. Eh uymamak olmazdı. Hızlı adımlarla masamdan çantamı alıp sırtıma taktım ve bende çıktım.

Kapıyı kilitleyip koşarak asansöre yöneldim. Önünde durup düğmesine sabırsızca hızlı hızlı bastım ama kafasına göre geliyordu. Nihayet geldiğinde açılan kapısıyla hemen bindim. Göz ucuyla içine bir bakış attım. Evet kamera falan yoktu.

Vee sihir!

Dedim sırıtarak. Ay ben buna alışmaya başladım galiba. dedim ardından kahkaha atarak. Aynaya bakıp görünmezliğimden emin olduktan sonra açılan kapıyla zeminde indim. Bina önünde vedalaşan adamları görünce yavaşladım önce.

Nadir uzaklaşıp arabasına binip hareket ederken Sezerde kendi arabasına yöneldi. Uzaktan kumandayla arabasının kapılarını açtı. Düşün Ebru. Arabaya nasıl bineceksin. Sezer arabasına doğru yürürken bende arkasından yürüyordum. Şuan görünmediğim için çok memnun ve rahattım. Ama arabaya nasıl bineceğimi hâlâ bilmiyordum. Ki. Şansımın yardımı geldi.

Tam arabaya binecekken Sezer'in telefonu çaldı. Sırtı kapıda telefonunu açıp kulağına dayarken ben de arka kapıyı yavaşça açıp içeriye sızdım resmen.

" Evv. Vet! " dedim sessiz ve coşkulu. Şu an resmen adrenalin patlaması yaşıyordum. Bu çok heyecan verici bir şeydi.

An itibariyle görünmez olsamda iç güdüsel şekilde ön ve arka koltukların arasına sindim hemen. Zaten minyon ve zayıf bir kızdım. Kolay sığmıştım.

Az sonra Sezer bindi arabaya. Elindeki çantayı hiç bakmadan kaldırıp arkaya doğru atarken kafamda hissettiğim acıyla ellerim kafamda dudaklarımı birbirine bastırdım. Ağır çanta neredeyse kafama delik açacaktı. O kadar acımıştı ki canım gözlerimden yaş gelmişti resmen ama sesimi çıkaramıyordum. Hissettiğim acı devam ederken araç hareket etti.

&

Aradan dakikalar geçmiş araç hâlen hareket halindeydi. Ayaklarımın uyuştuğunu hissetmeme rağmen yol boyunca bulunduğum yerde hiç kıpırdamadan öylece beklemeye devam ettim. Evet şu an beni göremezdi belki ama riske girmekten korkuyordum.

Birşeyler ters gider de bir anda görünür hâle gelirsem Sezer beni anında farkederdi. Sonra durumu açıkla açıklayabilirsen.

Ölmek için bir dilek tuttum ama öleceğime görünmez oldum desem kim inanır. Diyelim buna inandı, arabasına neden bindiğimi nasıl açıklardım. Ne desem inanmazdı ki zaten. Bir süre yol aldıktan sonra nihayet duran araçla bir oh! çektim. Gelmiş olmalıydık.

Sezer gözleri yan camda sağ elini aniden arkaya atınca az kalsın korkudan ölüyordum. Arkaya attığı çantayı almaya çalışıyordu şu an. Ama biraz daha çabalarsa bana dokunacak korkusuyla çantanın ucundan itekleyerek dokunmasını sağladım. Elinde hissettiği çantayı hızla çekmesiyle çantanın bu kezde burnuma çarpması bir olsada Sezer koltuğa çarptığını düşünmüş olmalı ki aldırmadan alıp çıktı.

Arabayı dışardan kilitleyip uzaklaştığında ben ellerim burnumda ikinci kere yaş akan gözlerimle beni terkeden şansıma söylenerek aldım sinirimi.

Kısa süre sonra uyuşmaktan dikenlerin battığını hissettiğim bacaklarımın üzerinde yükselip arka camdan baktım. Sezer büyük bir restoranın önünde durmuş mekanı inceliyordu. Fırsat bu fırsat iki koltuk arasından ön göğüse uzanıp düğmeye basarak kapıları açtım. Sonra da öne eğilerek geri geri çıktım kapıdan. Ama bacaklarım o kadar uyuşmuştu ki yere değdiği anda bütün bedenimden iğneli bir elektrik şoku geçti sanki.

Dişlerimi birbirine bastırıp inledikten sonra kapıyı yavaşça kapatıp bagajdan destek alarak ayağa kalkarken kaburgalarım kıtladı. Resmen kitlenmiştim.

Dönüşte arka koltuğa yatacam valla.

Dedim kendi kendime. Bu sırada mekana doğru yürüyen Sezer'i görünce anında peşine takıldım. Kapıdan girip ilerlerken yavaş bir hareketle kapanan kapının açık kalan aralığından geçiverdim bende.

Güzel bir mekan olduğunu anlayacak kadar hızlı bir bakış attıktan sonra gözlerimi Sezer'e çevirdim. Arka taraftaki cam kenarı masalardan birinde tek başına oturmuş yemek yiyen adama doğru yürüdüğünü görünce peşine takıldım.

Çağrı Göksoy bu adam olmalıydı.

Yanlarına gelip bir masa uzaktaki boş sandalyeye bıraktım kendimi. Yorulmuştum. Bu görünmez olma durumu gerçekten enerjimi emiyormuş.

Sezer masaya gelip davet beklemeden oturdu. Karşısındaki Çağrı, Sezer'e doğru düz bir bakış atıp çatal bıçağını tabağının iki yanına bıraktıktan sonra sandalyesini geriye itti.

Bacak bacak üstüne atarken kollarını göğsünde birleştirdi. Kara kaşları çatık, kara gözleri hâlâ Sezer'deydi. O an da hatırladım bu adamı.

İnternette ki haber sitelerinde görmüştüm. Uzun boyu ki Sezer'den de uzun. Ve havalı duruşuyla göz dolduran biriydi. Şuan kendimi gizlemem gerekmeseydi bir ıslık çalardım yani o derece de yakışıklı biriydi.

Sezer'i anında sattın. Diyen içimdeki Ebru'ya gözlerimi devirdim.

Ne demişler yiğidi öldür hakkını yeme.

O sırada bir garson gelip daha önceden istenmiş menüyü getirip, Sezer'in önüne bırakıp içeceğini de doldurduktan sonra uzaklaşırken benim gözlerim ve kulaklarım önümdeki iki adamdaydı. Ne konuşaçaklarını çok merak ediyordum. Avukat Sezer'i çalışırken görmek...

" Yemekleri önceden söylemeniz ne hoş."

Diyen Sezer'e,

" Kaybedecek fazladan bir dakikam bile olmadığı için zamandan tasarruf ettim diyelim."

Diye karşılık veren Çağrı Göksoy.

" Benimle neden görüşmek istediğini biliyorum. Ama yinede senden duyup ağzının payını vermek için görüşmeyi kabul ettim."

Off giriş ağır olmuştu. Sezer'in yüzüne kaydı gözlerim. Buraya gelişimin tek sebebi bu avukatı iş üstünde görmek diyebilirdim.

Kısa bir süre gözlerini karşısındaki adama dikti. Sonrada önündeki tabağa çevirip bir lokma alıp yavaş yavaş çiğneyip yuttu. Sonrada kadehteki içecekten büyük bir yudum alıp ağzının içinde bir tur çevirdikten sonra boğazından aşağı yuvarladı onuda. Tıpkı Çağrı gibi çatal bıçağını tabağının iki yanına bıraktıktan sonra geriye yaslanırken kolları masanın üzerindeydi.

" Buraya müvekkilim Nadir Ayman'ın avukatı olarak geldim."

" Biliyorum."

" Sizin depolarını yakarak onu maddi ve manevi zarara uğrattığınızı ve ihalelere sokmadığınızı iddia ederek hakkınızda suç duyurusunda bulunmamı istemek için bana geldi."

" Bunu da biliyorum. "

" Yani yaptığın şeyi kabul ediyorsun."

" Öyle bir şey demedim."

Adam çok sakindi.

" Kabul etmiyorsunuz o hâlde. "

Sessiz kaldı Çağrı.

" Buraya geliş amacın bana itiraf ettirip kayıt alıp delil olarak kullanmak mı? "

Şuan birbirlerine olan bakışlarında sessiz soğuk bir savaş vardı sanki.

" Nadir Ayman'ın kim olduğunu biliyorsun değil mi?
Bilerek kabul ettin avukatı olmayı."

" Ne demek istiyorsun? "

" Nadir Ayman depolarında yanan mallarının yüzünden milyon dolarlık zarara girdiğini söylüyor değil mi? Lakin o depolardaki malların değeri bahsettiği paranın on da biri bile etmezdi.

Peki bu adam neden bu kadar zarara girdiğini söylüyor. Çünkü gözle görülmeyen şeyleride yandı o patlamada. Ne mi? Mesela tozları. Oyunca ayıların içindeki tozlar. Beyaz kaçakçılığı yaptığını yer altında bilmeyen yoktur. Ülkeler arası çalışır. Patlamadan sonra dünya borca girdi. Birde nadide antika el yapımı halıları. Yani kaçak mallar. Birazda buradan borçlandı. Ha birde akladığı kara paraları var tabi.

Yapan her kimse eline sağlık."

Dedi Çağlar.

" Eminim Nadir'e gıcık olduğu için yapmıştır. Ama ikinci patlama Nadir'in bizzat kendi yaptığı işi. Hem sigortadan daha fazla para almak hem de suçu bana atmak için yaptığı bir iş."

" Seni araştırdım Çağrı Göksoy. "

Dedi Sezer yine sakin şekilde.

" Öyle mi? "

" Göründüğün kişi değilsin. "

Bir ona, bir Çağrı'ya bakıyordum. Sinsi bir gülümseme gördüm Çağrı'nın yüzünde. Şuan gözümün önünde kafa kafaya gelmiş iki boğa vardı sanki. İkiside güç gösterisi yapıyordu.

" Hakkında çok suçlama varmış ama hepsinden de aklanmışsın. Nasıl oldu bu? "

" Belkide senin gibi biridir avukatım...

Bende seni araştırdım Avukat Sezer Koçak."

Doğrulup kollarını masaya koydu.

" Hemde çok iyi araştırdım.
Amerika' da hangi okula gittiğinden tutta, aniden ortadan kaybolan sekreterine kadar. Birden nasıl meşhur olduğundan, davalarını nasıl kazandığına kadar. Burnu boktan çıkmayan adamların sayende nasıl dışarda olduklarına kadar."

Bir anda yüzü değişti Sezer'in.
Elini masaya vurarak öne eğilirken,

" Ne demek istiyorsun açık konuş."

Diye kükredi. Neden bu kadar kızmıştı. Etraftaki bir kaç kişinin şaşkın bakışları masaya dönerken ikiside oralı değildi.

" Aaa hadi amaaa.

Ben karanlık biriyim de sen çok mu ak birisin.

Aptal rolü yapma bana Sezer. Üstünde durmuyor. Çok zeki birisin." dedi kaşları çatık.

" Senin karşında yeni yetme biri yok. Beni hafife alma. Dahası ayağını denk al. Zira günlerin sayılı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Çok yakında cübbesiz kalacaksın."

Ne? Açık açık Sezer'i tehdit ediyordu. Bu adam bunu nasıl yapardı? Hayranı olduğum şehrin en iyi avukatını nasıl aşağılar, nasıl tehdit ederdi?
Ne sanıyordu bu adam kendini?

Ayağa kalktı Sezer. Ardından da Göksoy ayağa kalktı. O an anladım ki Sezer'den baya uzunmuş.

" Yanılıyorsun Çağrı Göksoy.
Çok yakında hakkındaki bütün deliller elimde olacak ve sen kodesi boylayacaksın. "

İşte böyle.
Ona ağzının payını ver Avukat Sezer dedim içimden. Çok sinirlenmiştim.

" Öyle bir delil yok."

" Ben bulurum."

Elini çantasına attığı zaman geçte olsa anladım. Çıkacaklardı. Eyvah! dedim. Hemen arabaya dönmelidim yoksa şehre dönemezdim. Hızla yerinden kalkıp kapıya koştum. Ama unuttuğum bir şeyi bedenim bana zorla hatırlattı. Enerjim iyice azalmıştı. Kendimi bayılacak gibi hissederken sendeledim.

Olmaz!
Şimdi olmaz!
Burada bayılıp kalırsam bedenim gözler önüne serilir ve herkes görür beni. Bir anda yerde iki seksen ortaya çıkmamı kimseye açıklayamam. Uzaylı muamelesi yaparlar valla. Buradan hemen çıkmalıydım.

Zorda olsa kendimi toparlayarak kapıya ilerleyip kendimi dışarıya attım. Arabaya doğru sendeleyerek yürürken kendimi ve zihnimi fazlasıyla zorluyordum.

Nihayet geldiğim arabanın yanından geçip arka kapıyı açarak içeri girdim. Kapıyı yeniden yavaşca kapatıp yine iki koltuk arasına sindim. Aynı anda kapı açıldı ve sonra...

Sonrası yok. Kararan gözlerim ve kapanan şuurum.

Loading...
0%