Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Ç. Özel Bölüm 2/2

@azamet_29_2

Elimi iki eli arasına alıp parmakları ile okşayarak maskesinin altından,


" Başak..." Dediğinde öylece yüzüne baktım.


Gözleri dolu dolu bakıyordu tuttuğu ele. Devam etti.


" Buraya gelirken çok düşündüm.


Gerçekten çok düşündüm. Aslında günlerdir düşünüyorum. Ama cesaretimi yeni toplayabildim. Yanına girmeme ve seninle konuşmama izin vermesi için az önce nerdeyse diz çöküp yalvaracaktım doktora. İnsafa geldide izin vermek zorunda kaldı. "


Neden bahsediyor bu hortlak diye düşündüm saniyelik.


" Başak..."


Dedi yine ama durgun.


" Beni duyuyorsun biliyorum. Beni iyi dinle lütfen. Geçtiğimiz birkaç gün çok düşündüm.


Seni düşündüm.

Seni tanıdığım ilk andan beri yaşadıklarımızı düşündüm.

Sorguladım.

Hislerimi sorguladım.

En çokta kendimi sorguladım. Sana olan duygularımı sorguladım. Neden bu odanın önünden gidemediğimi, neden buradan uzaklaşınca kalbimin acıdığını, neden bu odanın önünden uzaklaşınca su bile içemediğimi sorguladım.


Sonunda bulduğum cevaba kendim bile inanamadım. "


Derin bir nefes alıp verdi.


" Başak...


Ben...

Ben sana aşık oldum.

Bu yüzden buradan gidemiyorum. Bu kapının önünden ayrılamıyorum.


Buradasın biliyorum."


diyerek başının önünden kaldırıp odanın her bir köşesinde gezdi gözleri.


" Buradasın biliyorum. Ruhun da bedeninde." Dedi tekrar.


" Başak...


Ben sana aşık oldum!

Seni seviyorum. Ne olur dön.!


Beni sev diyemem. Bana aşık ol da diyemem. Ama şu kapının önünden de gidemem. Mecnun gibi orada erir biterim. "


Duyduğum şeyle gözlerim kocaman karşımdaki Ekin'in yüzüne baka kaldım.


Ne anlatıyordu bu adam. Ne demekti, sana aşık oldum, seni seviyorum. İnanabileceğim bir şey değildi duyduklarım.


Bu dünyada hiç kimse beni sevmezdi, beni istemezdi. Onlar için sadece espri konusu ve alay edilecek biriydim. Dünyadaki kızlara kıran girmiş olması lazım bu adamın beni beğenmesi için.


Kafamın içinde düşünceler arasında boğuşurken yeniden duydum sesini,


" Birazcık olsun gözünde değerim varsa lütfen dön bedenine. İnat etme. Yoksa bende inat edip bu kapının önünden ayrılmayacığım."


🌟🌟


Dönmek


" Bekliyorum." Dedi.


Eğildi tuttuğu elimi kaldırdı yanağın koydu. Bir kaç saniye gözleri kapalı bekledikten sonra yerinde doğruldu. Elimi bedenimin yanına bırakıp kapıya doğru yürüdü.


Bir bedenime bir kapıdan çıkan Ekin'e baktım. Söylediklerine inanmalımıydım. Doğrumuydu.


Beni seven isteyen biri miydi gerçekten. Yoksa buralarda dolaştığımı biliyor ve dönmem için yalan mı söylüyordu.


Bak bu çakal yapabilecek biriydi.


İyide bunu neden yapsındı ki. Yalana gerek yoktu. İstese bırakıp gidebilirdi. Ama yapmıyordu. Üstelik kendi söylemişti. Gidemiyorum uzaklaşamıyorum demişti.


Hızla odadan çıkıp dışardaki koltuğa oturmuş başı elleri arasında düşünen Ekin'e baktım.


Hiç kıpırdamadan öylece bekliyordu. Az sonra yanına elinde çay ile Yaşar geldi.


" Abi. Sana çay getirdim."


" Canım istemiyor."


Dedi ayağa kalkarak.


" Abi yapma.


Sonunda sende yığılıp kalacaksın. "


" Yaşar."


" Emret abi."


" Orda olması benim suçum."


" Keşke ondan yardım istemeseydim. Şimdi bu durumda olmazdı.


Hepsi benim suçum! "


" Abi senin bir suçun yok."


" Ya o yataktan kalkamazsa. Ya.."


Üzülüyordu.


Benim yüzümden, benim için üzülüyordu. Bu hâlini görünce sol yanımda bir sızı hissettim. Bu aptal hortlağın benim yüzümden daha fazla üzülmesine razı olamadım.


Derin bir nefes alıp verip başımı önüme eğerek geri dönmeye karar verdim.


Yeniden odaya dönerken Ekin'in gözleri yine camdaydı. Ekin beni sevsin, sevmesin. Aşık olsun olmasın. Benim gibi biri yüzünden üzülmesi ona ve kalbine haksızlık olurdu. Yatağıma dönüp şuan havada süzülen ruhumu yatakta yatan bedenimin üzerine bırakırken son kez baktım ruh olan halimle bana bakan gözlerine.


&


Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bedenime dönüp dönmediğimi anlamak için gözlerimi aralamaya çalıştım önce. Ama o kadar zordu ki. On gün kullanmayınca göz kapaklarım paslanmıştı sanki. Zar zor başardığımda ise ancak bulanık şekilde görebiliyordum. Tepemdeki ışıkta çabası. Hasta uyanmaya kalkarsa kör olsun diye konmuştu sanki.


Az sonra kendi bedenimde olduğumu idrak edebildiğimde yavaşca kıpırdamaya çalıştım. Ama uzun zamandır kullanmadığım uzuvlarım bana itaat yerine isyan ederken ağzımda, boğazıma kadar girmiş olan o soba borusundan geri kalmaz boruyu ve yutkunamadığımı hissedince elimi havaya kaldırmaya çalıştım. Amacım ağzımdaki soba borusundan kurtulmaktı.


Zar zor hareket ederken bir anda yanımdaki cihazın verdiği sinyalle çöp balığı gibi cama yapışan Ekin'i görmemle kapıdan girmesi bir olmuştu. Koşarak yanıma gelip,


" Başak." Dedi panikle.


Elimi tuttu. Üzerinde hâlâ o astronotları hatırlatan kıyafet vardı. Demek ki çok olmamıştı ben döneli.


" Başak sakin ol, kıpırdama. Doktor geliyor."


Elimi elinden çekip yeniden ağzımdaki hortuma uzanınca yeniden tuttu elimi.


" Başak dokunma. Onun sayesinde nefes alıyorsun! "


Kafam ilaçlardan bi milyon olmuş şekilde ağzımdaki boruyu kastederek çıkarın şunu. Dedim ama duydukları tek şey bir ayının homurtusu olmalıydı.


Saniyeler sonra doktor ve hemşire girdi odaya. Yanıma gelen ihtiyar hemen söze girdi.


" Başak hanım önce sakin olun.


Şuan hastanedesiniz. Bende doktorunuz Ayhan."


Dediğinde,


" Formariteyi geç be adam şu boğazındakini çıkar dedim."


Ama onuda anlamadı. Ekin girdi araya.


" Başak önce bi sakin ol. Korkma burdayım." Yavaşça nefes alıp verdim.


Korkmuyordum ama onun bunu söylemesi hoşuma gitmişti nedense. Doktor yeniden araya girdi.


" Başak hanım nasıl hissediyorsunuz? "


Başımı aşağı yukarı salladım yavaşça. İstesemde normal hareket edemiyordum.


Bu arada buradan hayalet kardeşlere bir duyuru yapayım. Eninde sonunda döneceksiniz artislik yapıpda dışarda gezip dolaşmayın abi. Dönünce zor oluyormuş.


" Ağır bir ameliyat geçirdiniz. Daha hızlı iyileşmeniz için sizi yaşam desteğe bağladık. Uyandığınıza göre sizi bu aletten kurtaralım."


Dedi gülümseyerek.


" Şimdi bunu yavaşça çıkaracağız tamam mı. Sonrada oksijen maskesi takacağız."


Hay babana rahmet dedim. Ama içimden. Zira dışardan sadece ayı sesi geliyordu.


Ekin geri çekilirken koluna yapıştım. Bu hareketimle şaşkın ama mutlu bir bakışla baktıktan sonra yaklaşarak elimden tuttu.


" Burdayım!" Dedi.


Doktor ağzımdaki şeyi yavaşça çekmeye başladığında neredeyse kusacakken son anda geri ittim. İğrenç bir histi doğrusu.


Çıkarılan aletle derin bir nefes çekerken sol yanımda bir acı hissettim. Yediğim kurşun yüzünden canım yanıyordu hâlâ. Hemşire kız maskeyi hemen yüzüme taktığında soğuk ama kaliteli oksijenle derin bir nefes çektim.


" Daha iyimisin." Dedi doktor. Yine başımı salladım.


" Güzel. Birazdan seni özel odaya alacağız tamam mı? "


Ben yine başımı salladım.


🌟🌟


Hortlak ve hayalet


Aradan iki saat geçmişti.


İki saat önce yoğun bakım odasından çıkmış, özel odaya alınmıştım. Hemşire kız üzerime hastane pijaması giydirdikten sonra koluma bir serum daha takıldı. Ardından içine ilaç eklendi. Kolumda serum, suratımda maske yeni odamda yeni yatağımdaydım artık.


Doktor gelip bir kez daha muayene ederek tekrar geleceğini söyleyip çıktıktan sonra gözlerimin yeniden ağırlaşmaya başladığını hissettim. O seruma ne kattılarsa artık yeniden sızıp kalmış ancak iki saat sonra yeni yeni ayılıyordum.


Birbirine yapışmış gibi hissettiğim kirpiklerimi ayırmayı başardığımda yanı başımda Ekin'i gördüm. Uzun saçlarımı yan tarafıma almış yüzünde bir gülümseme eşliğinde ağır hareketlerle örüyordu. Hatta tadını çıkarıyor gibi bir hâli vardı.


Çatal sesimle,


" Ne yapıyorsun? " Dedim.


" Sözümü tutuyorum.


Diğer sözlerimide tutacağım."


Dedi devam ederek. Bir kaç saniye mavi gözlerine baktım.


" Yalancı."


Bodoslama dalmıştım lafa. Elleri hâlâ saçlarımda gözleri gözlerimi buldu şaşkın.


" Yalancı?"


" Evet yalancı!


" Ne söylemişim yalan olan? "


Hem saçlarımı örüyor hem konuşuyordu.


" Kendin daha iyi bilirsin."


" Neyi? "


" Ne söylediğini? "


" Ne söylemişim? "


" Ne kadar daha uzatacaksın? "


Gülümsedi.


Saçımla işini bitirip omuzumun üzerine bıraktı.


" Söylediklerini duydum.


Beni ikna etmek için sıraladığın yalanları yani.


Yok aşık olmuş da yok seviyormuş da.


Kör olmadığına göre yalancısın. Yada kızlara kıran girdi."


" Seni üçkağıtçı. Oradaydın değilmi. O odadaydın ve beni duyuyordun."


Duymazdan gelerek devam ettim.


" Ülkede hatta dünyada kız kalmadı da benim gibi birine mi aşık oldun? Kimi kandırıyorsun. O yüzden yalancısın. "


Ellerini iki yanıma dayayıp üzerime doğru eğilirken gözleri gözlerimde ve yüzümde dolaştı.


" Başak." dedi fısıltılı şekilde.


" Benim için artık ne bu ülkede nede dünyada başka bir kız kalmadı. Sadece sen varsın!


Uzun kızıl, çalı süpürgesi saçların, mavi gözlerin var. Küçük çilleri olan yüzün var.


Başak, söylediklerimde yalan olan tek bir kelime yoktu. Bunu sana ispatlarım."


İrice açılan gözlerimle kendimi geriye bastırırken gözlerine bakıyordum.


" Ben sana aşık oldum çalı süpürgesi.


Seni seviyorum.

Benimle evlenir misin?

Hiç bıkmadan usanmadan her gün saçlarını taramama, örmeme izin verir misin?


Yanında uyumama yine yanında uyanmama izin verir misin? "


Duyduğum sözlerle gözlerim dahada irikeşirken,


" Nööeeyyy!! " Dedim şaşkın şekilde.


" E- e evlenmek. Mi?


D- da. Dalga mı. Geçiyorsun benimle. "


" Bir hortlak ve bir hayalet.


Daha iyi bir çift düşünemiyorum."


🌟🌟


Mutlu son


Yoğun bakım odasında uyandığım o günden bu güne neredeyse bir yıl oldu. Ve bu sabahta sımsıkı sarılan Ekin'in kolu altında uyandım. Her sabah olduğu gibi.


Arkamdan belime sardığı koluyla uyuyan Ekin'in bütün bedeni bedenime yapışık, hava zaten sıcakken Ekin'in tenimdeki teniyle kanter içinde kalmıştım.


Evet evlendik.


Bu inatçı adamın evlilik teklifini kabul ettim. Tabiki hemen değil. Önce hayır dedim. Çünkü inanmıyordum sözlerine.

Cevabım karşısında sadece sessiz kalmıştı. Tekrar etmedi teklifini. Yinede hergün hastanede yanımda kaldı. Hergün istemediğim halde inatla saçlarımı taradı ördü. Hastaneden çıktığım gün beni eve kendi götürdü. Ama kendi evine. Yani onun sandığım ama tapusunu benim üzerime yaptığı eve.


Meğer bu manyak adam o gün bana hergün saçlarını ben örerim. Evimde senin olsun servetimde derken gerçekten ciddiymiş. Kabul etmemiş kendi daireme gitmek istemiştim ama evim çoktan satılmıştı. O aç gözlü ev sahibim kontratın dolmasını fırsat bilip satmıştı evimi.


Kalacak yerim olmadığı için Ekin'in evinde kalmış bu süre içinde Ekin başka bir evde yaşamıştı. Ama her Allah'ın günü bıkmadan usanmadan saçlarımı örmeye geliyordu yine.


Gelmemesini söylediğim o gün resmen kovmuş, iş bulup bu evden en kısa sürede gideceğimi söylemiştim. Ama ertesi gün yine kapımdaydı.


Bu kez elinde bir yüzük ile bir dizi üzerinde evdeki bütün çalışanların önünde yeniden evlenme teklifi etti.


Bu kezde kabul etmezsen her gelişimde kapının önünde türkü söylerim. Dedi.


Duyduğum şeyle şaşkın ve aptal şekilde baka kaldım. Sinirle gülmeye başlarken teklifini kabul edivermiştim. İnanmıştım çünkü. Bu çatlak beni gerçekten seviyordu. Bense zaten ona aşık olmuş kendime bile itiraf edememiştim. Artık saklayacak bir şey kalmamıştı. Ekin'le bir kaç gün içinde evlenmiş ve verdiğim bu karardan hiç pişmanlık duymamıştım. Yani artık Başak Atalay'dım.


A bu arada. Bu yıl hukuk birinci sınıfım. Geçen yıl sınavlarla hukuku kazanmış avukat olmak için okuyordum artık.


Ekin'in yanında geçen her günüm her gecem huzur dolu geçmişti. Tıpkı bu sabahta olduğu gibi. Bana verdiği her sözü tuttu.


Evlendiğimiz o günden beri saçlarımı bir kez yıkamadım.


Bir kez taramadım. Birkez olsun ne ördüm ne bağladım. Ekin yaptı. Her seferinde o yıkadı, o taradı, o ördü.


Her fırsatta beni çok sevdiğini söyledi. Ama bu sabah dahada abartmıştı. Bir an önce kalkmak ve duşa girmek için kollarının arasından yavaşça çıkmaya çalışırken yüzünü yine saçlarımın arasına daldırarak,


" Immh! " Dedi homurdanarak.


" Rahat dur be kadın uyuyamıyorum."


Gözlerimi devirdim.


" Sabah oldu Ekin Bey. Okula geç kalacağım.


Sende kalksan iyi olur. Şirkete geç kalacaksın."


" İstemiyorum!


Biraz daha uyuyalım."


" İstemiyormuş.


Pöeh!


Sen uyu o zaman, benim kalkmam gerek."


diyerek kollarının arasından sıvışacakken bir anda beni sırt üstü devirip bedeninin altına alırken tiz bir çığlık attım.


" Sende gitme! " Dedi.


Ardından üzerime eğilerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İştahla öperken gözlerim kendiliğinden kapanıverdi. Kendini bana bastırırken, dudaklarımdan ayrılıp,


" Ben doymadım." Dediğinde,


" Yuh! " Dedim.


" Sende amma doyumsuz çıktın be adam! "


Pis pis gülümseyerek baktı.


" Dün gece halinden şikayet eden birini görmedim güzelim. Altımda inlerken bulutların üzerindeydin. "


Yanaklarım al, al olmuş kesin saçlarımın kızılıyla yarışıyordu şuan. Ellerimi çıplak ve kaslı göğüslerine bastırarak iterken,


" Ekin kalk geç kalacağım okula.


İştahını başka güne sakla." Dedim.


" Artık çok geç güzelim.


Seni hissettiğimde kanım kaynıyor."


Kulağıma doğru eğildi sonra.


" Beni böyle bırakamazsın."


Derken kulağıma doğru nefesini üfleyerek benimde ayarlarımla oynuyordu.


Aniden geri çekildi ve dudakları dudaklarımı buldu. Arzuyla öpmeye devam ederken eli geceden kalan çıplak tenimde yeniden gezmeye başladı. Dudakları dudaklarımdan boynuma, oradan göğüslerime inerken, bacaklarımın arasında yerini aldığında içimden bir ses,


" Kızım Başak biraz daha kalırsan bu yataktan çıkamayacaksın."


Diyince şansımı son kez deneyerek,


"


Ekin bırak okula geç kalaca.."


" Çok geç sevgilim.


Okulun biraz daha beklesin."


Yıllar önce geçirdiğim kalp krizi beni bu adama getirmiş ona yeniden ve yeniden kriz geçirecek kadar aşık olmuştum.


Mutluydum. Geçmiş hayatımı, yaşadıklarımı unutacak kadar hemde. Bundan sonrada hep mutlu olacaktım.


Hikâyem Mutlu Son ile bitecekti.


Loading...
0%