@azamet_29_2
|
Öfkeyle sıktığım dişlerimin gıcırtısını kendim duyuyordum. " Yaşar! Hemen bana kıyafet getir. İlk iş o Acar'ı bulup yaptıklarını bir bir ödetecem." " Hemen abi." Diyen Yaşar hızla odadan çıkarken ben odanın içinde ileri geri yürümeye başladım. Bir yandan da olan biten herşeyi yeniden ve yeniden düşünürken sinirden yarılmak üzere hissediyordum. O adi şerefsiz Acar'ın bu kadar ileri gidebileceği beni öldürmek isteyebilecegi hiç aklıma gelmezdi. Derin bir nefes alıp verdikten sonra üzerimdeki hastane kıyafetinin yakasını açarak yarama baktım. Kendi kendime. Biraz daha sabır! Sonra o Acar'ı inim inim inletecem. & Yarım saat sonra Yaşar'ın getirdiği kıyafetleri giymiş son olarak ayakkabılarımı giyerken Yaşar'ın telefonu çaldı. Cebinden çıkardığı telefonun ekranına baktı hemen. " O kız arıyor." Dediğinde şaşırsam da, tuhaf bir sevinç kapladı içimi. Gülümseyerek telefonu elinden çekip aldım . " Alo Çalı.." Demiştim ki. " 9 canlı köpeeek! Demek gerçekten ölmedin!" Diyen onu.. O adi şerefsizi duyunca şok olmuş şekilde Yaşar'a baka kaldım. Telefonun diğer ucundaki kişi Acardı. Bütün öfke ve korkumla bağırdım. " Başak'ın telefonu neden sende lan şerefsiz piç! Başak nerde lan!? Eğer ona birşey yaptıysan kan kustururum lan sana! Anladın mı beni kan kustururum!" " Seni bekliyorum Ekin. Atacağım konuma gelince kendin görürsün kızı." " Acar onun kılına zarar verirsen seni sağ bırakmam!" Yüzüme kapanan telefonla haykırdım. " Acaaaarrr! Seni bir eline geçireyim. İnletecem lan seni! İnleteceeemm! " Elindeki telefonu sıkaraken diğer elimle karşımdaki Yaşar'ın yakasına yapıştım. Kendime doğru çektim. " Hani kız güvendeydi lan!" " Nasıl oldu bilmiyorum abi? " Telefonu Yaşar'a verip odadan çıktım. Kenan peşimden gelirken Yaşar bir yandan yürüyüp bir yandan birilerini arayıp konuştu. Kahretsin dediğinde asansöre biniyorduk. Telefonu kapatıp, " Abi Acar moteli basmış. Demekki bizi takip ettiler. Berkay kayıpmış. Kızı alıp gitmişler." " Neden haber vermiyorlar lan! " " Başlarına adam bırakmış Acar. Kıpırdayamamışlar." " Kahretsin, kahretsin! " Diye bağırdım asansörün aynasına yumruğumu geçirirken. Vurduğum noktada çatlak oluşurken yaramın sızladığını hissettim. Ama görmezden geldim. Yaşar gelen bildirimle tekrar ekrana baktı. " Abi konum geldi." " Nere söyle." " Eski bir tersana " Asansör zemine geldiğinde inip hızlı adımlarla çıktık binadan. " Kenan araba nerde.? " " Açık otoparkta abi." " Acele edelim." Koşar adımlarla arabaya geldiğimizde Kenan'ın açtığı kapıyla arka koltuğa geçerken göğsümün üzerinde yeniden ve daha fazla hissettiğim acıyla durakladım. " Abi? Abi iyimisin? Abi çok zorluyorsun kendini.?" " Yaşar çok konuşma da yürüt şu arabayı! " Koltuğa geçip otururken elim göğsümde derin bir nefes aldım. Şuan çektiğim ağrının bir önemi yoktu. O piç Başak'a bir şey yaparsa, endişesinin yanında bu ağrı hiç kalıyordu. Kıza musallat olup Acar'ın eline düşmesine sebep olmuştum. Yaşar direksiyona Kenan'da hemen yanındaki koltuğa geçtiğinde hareket ettik. Çenemde bir ağrı ile açtım gözlerimi. Bulanık gözlerle etrafıma baktım önce. Görebildiğim kadarıyla kalaslar ve parça tahtalarla dolu olan depo gibi bir yerdeydim. Ne olmuştu ki. Neden bu halde ve böyle bir yerdeyim diye kısa bir an düşündüm. Ardından hemen hatırladım olanları. Motel odasına gelen Acar denen o kişinin yumruğuydu çenemdeki ağrının sebebi. Kafana sıçayım Başak. Önce bir baksana delikten, gelen kim diye. Son hatırladığım şey o adamın beni kaldırıp omuzuna atmasıydı. Anlaşılan buraya getirilmiştim. Hapı yuttun Başak. Dedim kendi kendime. Yerimden zorlukla doğrularak kalçalarımın üzerine oturdum. Eli silahlı bir adam karşımda bana bakarken diğeri oturduğu sandalyesinde sigarasını içiyordu. " Kimsiniz? Ne istiyorsunuz benden? Neden kaçırdınız beni? " Sigara içen adam beni duyduğu anda yerdeki düşünceli gözlerini üzerime çevirerek ayağa kalktı. Elindeki sigarayı yere atıp ayakkabısıyla söndürdü. Yanıma doğru geldi sonra. Bir dizinin üzerine çökerek eliyle çenemden tuttu. Acıyan çenemi kurtarmak için iki elimle koluna yapıştım. Büzülen dudaklarımla bırak beni bırak! Diye bağırdım. Yani Bağırdığımı sanıyordum. Ama öyle bir niyeti yoktu. " Kimsin lan sen? Neden Ekin, Ekin diye ortalarda geziyorsun. Neden Yaşar'ı ve Beydağlı'yı arıyorsun? " Beni geriye savurarak bıraktığında kendimi toparlayarak geri geri gittim oturduğum yerde. Sırtımı duvara yaslarken dizlerimi kendime çekerek kollarımla bacaklarımı sıkıca sardım. Bu adama gerçekten sinir olmuştum. " Sen kimsin? Yoksa o musun? " Dedim cesurca. Bu günün sonunda rahmetli çok cesurdu diyecekti insanlar bu gidişle. Yinede devam ettim. Yoksa şişerdim. " Hani şu beydağlı da, güvertede Ekin'i vuran.. O Sen misin? " Gözlerini kısarak bana baktı? Aniden yakamdan tutup kendine çekerek, yüzünü yüzüme yaklaştırırken hırladı resmen. " Sen nereden biliyorsun? " " Biliyordum, ilk gördüğüm anda anlamıştım zaten sıfatından. Bir katilin suratı var sende çünkü." Dediğim anda çektiği eliyle attığı tokat yüzümde patladı. Hissettiğim acıyla yana doğru savruldum. Beni tutup yeniden kendine çekerek, " Nerede lan o Ekin denen piç?Hâlâ yaşıyor değil mi? Nerde olduğunu biliyorsun değilmi? Söyle nerde? " Cevap vermedim. Sadece gülümsedim pis pis. Nedense bu kıvranan hâli hoşuma gitmişti. Tabi benim bu gülümseyen halim onun hoşuna gitmemiş olacak ki diğer tarafıma attığı tokat yine yüzümde patladı. Acıyla gözlerim dolarken bir elim yüzümde yine cevap vermedim. Bu kez cebinden telefonumu çıkardı. Pislik herif telefonumu almıştı. Gözüme soktuğu telefonla, " Bunlardan hangisi onun numarası hemen söyle." Dedi. Tabi numaralar da isim olmayınca anlayamamıştı. " Hiçbiri." Dedim. " Bana yalan söyleme! " diyerek aniden boğazımı tuttu. Büyük elinin parmaklarını boğazıma sararak sıkarken bir yandan bağırarak konuşmaya başladı. " Seni şurada şuracıkta öldürürüm. Bu numaralardan biri ya Ekin'in ya Yaşar'ın hemen söyle hangisi." Boğazımı öyle sıkıyordu ki artık nefes alamaz hale gelmiştim. Ellerimle kolundan tutarak kendimi kurtarmaya çalışıyordum. Ama nafile. O kadar güçlüydü ki kurtulamadım. Sonunda dişlerimi sıkarak tamam dedim koluna iki elimle vururken. Elini boğazımdan çektiğinde sanki denizin dibinden çıkmışcasına derin bir nefes çektim içime. Neredeyse boğulup ölecektim. " Son numara.. Son numara Yaşar'ın numarası Allah'ın belası! " Dedim kısılan sesimle. Anında ayağa kalkarak numarayı tuşladı. Telefon çalarken birkaç adım uzaklaştı. Az sonra açılan telefonla bir anda olduğu yerde durdu. " 9 canlı köpeeek! Demek gerçekten ölmedin!" Duyduğum cümle ile Ekinle konuştuğunu hemen anladım. Gerçekten yaşıyordu. Yaşıyordu ve konuşabiliyordu. P kadar çok sevinmiştim ki. Ekin'in dediği gibi yaşar onu bulabilmişti demek. Ben de böylece sözümü tutabilmiştim. Omuzumdan büyük bir yükün indiğini hissettim. O sırada Acar'ın cümlesini duydum. " Seni bekliyorum Ekin. Atacağım konuma gelince kendin görürsün kızı." Ne demişti o? Onu buraya, tuzağa çekiyordu. Yani yine öldürmeye çalışacaktı öyle mi? Tam sakın gelme buraya diye bağıracaktım ki Acar hızlı davranıp telefonu kapattı. Ardından numaraya bir mesaj attı. Büyük ihtimalle buranın konumuydu attığı mesaj. Sonra da telefonumu deponun en uzak köşesine fırlatarak kırdı. " Çok adi bir insansın. O gün öldüremediğin için bugün tekrar öldürmeye çalışacaksın değil mi?" " Kapa çeneni küçük saçaklı. Engin gözlerini bunun üzerinden ayırma." Diyerek deponun çıkışına doğru yürüdü Acar. Adamlarına haber verecekti eminim. O pislik herif depodan çıkarken Engin de karşımdaki boş sandalyeye geçip oturdu. Silahı ve gözleri üzerimde sol eliyle cebinden sigara paketini çıkarttı. Paketi sallayarak ucundan çıkan bir dalı dudaklarıyla tutup çekti. Ardından cebinden bir çakmak çıkarıp sigarasını yaktı ve cebine koydu. Derin bir nefes çekip bıraktıktan sonra gözleri gözlerimde, " Ne zamandan beri Ekin'in sevgilisisin? " Diye sorduğunda afalladım. " Sevgili mi? Ne sevgilisi ya kafayı mı yediniz siz? Sevgilisi falan değilim." " Sevgilisi olmasan öleceğini bile bile senin için koşa koşa buraya kadar gelmezdi." Duyduğum şeyle sol yanıma bir ağrı saplandı. Benim yüzümden geliyordu buraya. Acar ise pusuda bekliyordu. Kendi kendime küfürler ederek, keşke o numarayı söylemeseydim diye hayıflandım. Bir şeyler yapmalıydım. Ama ne? O buraya gelmeden burdan kaçabilirsem oda benim yüzümden riske girmezdi. Yani öyle umuyordum.. Düşün Başak düşün... Ne yapabilirdim? Bir süre oturduğum yerde sessizce düşündüm durdum. Sonunda aklıma gelen şeyle yavaşça yerimden kalktım. " Otur yerine." " Bacaklarım uyuştu." " Beni ilgilendirmez." " Burdan çıkmayacağım sadece bacaklarımı açmak için yürümek istedim." Gözleri üzerimde sustu. Bu sırada gözümün biri depo kapısında diğeri karşımdaki dallamada ileri geri yürüyerek etrafı incelemeye başladım. Deponun arkasında bir kapı daha varmı diye bakıyordum aslında. Evet vardı. İşte benim şansım. Diyerek sakince dolaşmaya devam ederken Acar içeri girdi. O girerken Engin dışarı çıktı. Geri gelen Acar'ın yüzünü izledim bir süre.. Gözlerini bir an bile çekmeden bana bakmaya devam ediyordu. " Ekin'le alıp veremediğin ney.? " Dedim merakla. Merak etmiştim çünkü. Cevap vermedi önce. Sonra, " Miras." Dedi. "Hakkımı vermedi." " Sende hakkın için onu öldürüp herşeyin üstüne konmaya kalktın öylemi?" Buna da cevap vermedi. Yüzüme bakmaya devam ederken dışardaki Engin içeri girerek, " Acar abi, Ekin burda. " Diyince önce yüzü sonra bedeni döndü kapıya. Acar ağır adımlarla dışarı çıkarken Engin içeriye doğru yürüdü. O anda, " Acaarr! Seni adi şerefsiz! " Diye bağıraran onu duydum. Ekin'i.. Çok tuhaf hissettim. Duyduğum sesi bir ruha değil yaşayan bir bedene aitti. Ona aitti. Onu görme arzusuyla dışarıya yönelmiştim ki bir anda önümde belirdi Engin. " Olduğun yerde kal! " Derken silahı yine yüzüme doğru çevrildi. İki adım gerilerken dışardaki konuşmayı dinlemeye başladım. " Vay, vay, vay! Ekin Atalay. Seni 9 canlı köpek! Nasıl ölmedin lan! Nasıl yırttın. " " Çağırdın geldim Acar. Kız nerde? Yolla gelsin! Onun bu meseleye alakası yok! Bırak gitsin!" " Çok mu özledin sevgilini? " " Sevgilisi değilim!" Diye bağırdım yine.. " Başak! " Dedi o anda. Beni duymuştum. " İyimisin? " " İyiyim!" " Sen nasılsın? " Uzaktan uzağa konuşuyorduk. " İyiyim! " " Seni aptal hortlak, neden geldin!? " " Seni burada bırakacağınmı mı sandın? " " Yinemi arada kalmak istiyorsun? " " Kesin lan şunu! " Diye araya girdi Acar. Sonra da Ekin. " Acar bırak kızı! " " Acele etme Ekin. Önce istediklerimi yapacaksın!" " Ne istiyorsun Acar söyle. Kızı bırakmak için ne istiyorsun?" Ekin'i göremesemde Acar'ı ve Engin'i görebiliyordum. Acar'ın bakışları dışarda elini Engin'e doğru uzattı. Engin cebinden bir kağıt çıkararak Acar'a uzatırken bende fırsattan istifade belli etmeden geri geri adımladım. Aklımdaki onların dalgınlığından faydalanıp arka kapıdan tüymekti. Umarım yapabilirdim. " Bu kağıtları imzalayacaksın Ekin! " " Ne kağıdı lan! " " Kalan mirastan hiç bir şey istemediğine dair belgeler. Bu kağıtları imzaladığın an kız serbest kalacak! " Duyduğum şeyden sonra, dahada sinir oldum bu aşağılık pisliğe. Onu benimle tehdit ediyordu. Ama benim yüzümden Ekin'in hakkından olmasına izin vermeyecektim. Dahası bu pislik onu sağ bırakmazdı. Burdan kaçarsam elindeki kozdan olacak, Ekin'e karşı beni kullanamayacaktı. Evet burdan çıkmalıydım. Ekin şuan sessizdi. Eminim ne yapacağını düşünüyordu. Benim yüzümden zorda kalmıştı. Biraz daha geriledim belli etmeden. Hâlâ beni farketmemişlerdi. Bir onlara bir arka kapıya baktım. Zamanını kollarken yeniden duydum Ekin'i. " Tamam ver kağıtları." Arkadan Yaşar'ı duydum bu kez. " Abi yapma! " Yaşar haklıydı. Yapmamalıydı. " Kapa çeneni Yaşar.! " O kağıtları imzalayamazdı. Ya şimdi yada hiç. Diyerek hızla koşmaya başladım. Ama duyduğum şeyle çok geç olduğunu anlamak zorunda kaldım. Engin tarafından farkedilmemle bir anda bir silah sesi aynı anda sırtımın ortasında müthiş bir acı ve Ekin'in Başaaak! Diye haykıran sesini duydum. Olduğum yerde kala kalırken bir anda arka arkaya silahlar patladı. Sanki dışarda savaş çıkmış gibiydi. Yanan canımla bütün gücümün kesildiğini hissederken, önce dizlerimin üzerine ardından yanımın üzerine düştü bedenim. Canım çok yanıyor, nefesim kesiliyordu. Hissettiğim acı yüzünden gözlerimin yaşla dolduğunu hissediyordum. Az sonra silah sesleri kesilirken ayak sesleri duydum. Koşarak yaklaşan ayak sesleri... " Başaak! " Kulağımda kendi adım kararan gözlerim kapandı. Adımı söyleyen tanıdık sesi yanı başımda duyarken bedenimi yerden kaldıran kolları hissettim. " Başak! Başak iyimisin? Başak cevap ver! Başak aç gözlerini! Allah aşkına! Allah aşkına bana bunu yapma! Özür dilerim.. Benim yüzümden oldu özür dilerim!! " Gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda gördüğüm mavi gözler siyah uzun saçlı, kirli sakallı yakışıklı yüze baktım. " Ekin..." dedim emin olmak isteyerek. " Evet benim. Korkma burdayım! Sana birşey olmasına izin vermeyecem! " Derken kucağına aldı beni. " Aah!" Dedim daha fazla yanan canımla. Koşar adım depodan çıkarken, karanlığa çekilen ruhumu hissediyordum.. Benden uzağa gidiyordu. " Çok geç." Dedim gülümsemeye çalışarak. Kesik kesik aldığım nefesim yüzünden zorlukla konuşmaya çalışırken sesim git gide kısılmaya başladı. " Buraya kadarmış Ekin Atalay." Derken çiğerlerimden ağzıma dolan kan dudaklarımdan yanağıma doğru taştı. " Şşitt! Kendini yorma çalı süpürgesi. Hastaneye gidiyoruz.! Sana birşey olmayacak! Olmayacak! " Dediğinde arabanın arka koltuğuna geçmiş kucağına yatırmıştı beni. Kapanan kapı seslerinden sonra hareket etti araç. Gözlerimi üzgün bakan gözlere çevirdim. " Sakın kendini suçlama... Ben zaten yorgundum." Dedim. " Sus lütfen. Kendini yorma! " Sesi boğuklaştı. Yada bana öyle geldi. Bilmiyorum. " Seni tanımak güzeldi Ekin. Keşke... Keşke biraz... Biraz daha zamanım olsaydı." " Sana sus dedim." Dedi sinirle. Sonra yalvarırcasına, "Lütfen." Dedi. Elimi kaldırıp yanağına koydum. Ruhum bedenimi bırakırken hafiflemiş hissediyordum. Yavaş yavaş uzaklaşırken son kez baktım mavi gözlerine. Ağlıyordu. İlk kez biri benim için ağlıyordu. Kalbimin sızladığını ve yavaşladığını, sonra durduğu hissettim. Üzgünüm... Seni ağlattığım için affet. Dedim. Bedenimi terkedip giderken. Son... |
0% |