Yeni Üyelik
4.
Bölüm

C.3 7Gün - 7Yıl

@azamet_29_2

 

Hatalarım varsa sorry.

 

" Yönetici Oganer!

 

Beni dünyaya geri yollayın!

 

Cezam neyse ödemeye razıyım!

 

Ama asla!
Asla prens Ushan'a eş olmayacağım! "

 

Dedikten sonra Ushan'a dönerek devam etti.

 

" BUDA SON SÖZÜM."

*****

 

Kız kendi dünyasında geçirdiği 7 günden sonra dünyaya geri döndü.
Ama unuttuğu şey dünyada 7 yıl geçmişti.

 

Pansiyonun kapısının önünde durdu bir süre. Sonra ağır adımlarla içeri girdi. Hiç bir şey değişmemiş herşey yerli yerindeydi.
Sema hariç.

 

22 yaşında bıraktığı arkadaşı 29 yaşındaydı artık. Ve geçen yıllar arkadaşının yüzünde küçük izler bırakmıştı.

 

Sema yıllar önce bir sabah dedesinin yanına diyerek giden arkadaşını kapıda gittiği günkü gibi görünce şok oldu.

 

İnanamaz şekilde ayağa kalktı. Yaş dolu gözlerle gerçekmi hayalmi diye anlmaya çalışıyordu.

 

Oydu. Çisel'di.

 

Koşarak boynuna sarıldı arkadaşının.

 

" Çisel nerelerdeydin?
Neden bir kere bile aramadın, haber vermedin?
Her yerde seni aradık, bulamadık."

 

Derken iki gözü iki çeşme hıçkıra hıçkıra ağladı kız.

 

" 7 yıl...
7 yıl nerdeydin."

 

Çisel de özlemle sarıldı arkadaşına ama gerçeği söyleyemedi.
Sadece,

 

"Yapmam gerekenler vardı Sema. Gelemedim, haber veremedim. Affet beni. " Dedi.

 

" Ama artık burdayım."

 

" Gel hadi mutfağa geçelim orda konuşalım."

 

" Anne, anne!
Babam çağıyıyor."

 

Çisel bir anda şaşkın arkasına döndü. Sonrada Sema'ya.

Sema:

 

" Çisel kızımla tanış. Sima. " Dedi gülümseyerek.

 

" Sema sen..."

 

" Evet Çisel.
Evlendim bir kızım oldu. 5 yaşında.
7 yıl çok uzun bir zaman Çisel."

 

Dedi yine ağlamaya başlayarak kızına sarılırken.

 

Arkasından bir erkek sesi geldi bu kez.

 

" Hayatım kırmızı kıravatım..."

 

Demiştiki kız adama adam kıza baktı. Sonra Sema'ya döndü adam.

 

" Sema?
Çisel mi? "

 

Dedi merakla.

 

" Evet Erdem.
7 yıldır kayıp arkadaşım..
Bu pansiyonun sahibi arkadaşım..

 

Çisel."

 

Adam şaşırarak geldi oturdu masaya.

 

" Tam tarif ettiğin gibi."

 

Dedikten sonra elini uzattı kıza.

 

" Merhaba.
Ben Erdem.
Sema'nın eşi Sima'nın ve yoldaki oğlumun babası. "

 

Sema utanarak adamın koluna vururken Çisel iyice afalladı.

 

" Sema hamilemisin? "

 

" Evet." Dedi kız utanarak.

 

Birden yüzü yine ciddileşti

 

" Çisel...
Nerelerdeydin. Anlat lütfen.
Bu kadar zaman gelmeyeceğini bilmiyordum. Ben evlenirken bebeğim doğarken sende yanımda olursun diye düşünürken sen 7 yıl yoktun."

 

Kız Sema'ya baktı.

 

" Sema ne olur bana hiç bir şey sorma. Anlatabileceğim bir şey değil."

 

Sema derin bir nefes aldı ve verdi.

 

" Peki."

 

Bir gün anlatacağını umarak,

 

" Geri döndünya şimdilik bununla yetineceğim."

 

Erdem yerinden kalktı.
Karısının yanağına bir öpücük bırakarak,

 

" Ben Sima ile çıkıyorum.
Onu okula bırakır büroya geçerim."

 

" Tamam canım."

 

Çisel giden adama ve kıza baktıktan sonra hızla kıza döndü.

 

Gülümseyerek,

 

" Asıl sen anlat Sema.
Neler oldu ben yokken."

 

Kız gülümseyerek başladı sözlerine.

 

Üniversite bittikten sonra Avukatlığa başladım.
Ama sen burayı boş bırakma dediğin için yürümedi.
Bende sadece danışmanlık yapmaya başladım.
Bu sırada Erdem'le tanıştım. Bana evlenme teklif etti. Önce kabul etmedim ama ısrarla devam etti tekliflerine. Sonra seninle konuştuklarımızı yani bu pansiyon durumumu falan anlattım. Burdan ayrılamam dedim. Söz verdim dedim.

 

Hiç itiraz etmedi.
Nerde istersen orda yaşarız dedi.

 

Evlendik ve burda yaşıyoruz.
Ama sen geldiğine göre istersen ayrılırız burdan. "

 

" Hayır hayır.
Lütfen Sema.
İstediğiniz kadar kalın.
Hatta girişteki odayı büroya çevirip kullanabilirsiniz."

 

" Sen ciddi misin? "

 

" Tabiki."

 

" Erdem çok memnun olacak buna. Yeni bir büro bakıyordu. "

 

" E buldunuz işte."

 

Dedi Çisel gülümseyerek.

 

Sonrada yerinden kalkarak,

 

" Sema ben biraz dinleneyim."

 

Diyerek odasına doğru ilerleyerek içeri girdi.

*****

 

Sabah uyandığımda sonbaharın serin havasını hissetti kız.
Artık odalar soğumaya başlamıştı. Yerinden kalkarak kanadını kendine sararak ısınırken odadan çıkıp mutfağa yöneldi.

 

Sema'yı gördü. Erkenciydi.
Okula gidecek olan kızı için erken kalkmıştı. Mutfaktaki hazır kahvaltı masasını görünce Sema'ya baktı gülümseyerek.

 

" Sen gerçekten anne olmuşsun Sema."

 

Kadın gülümserken Sima Çisel'in yanına gelerek,

 

"Çil teyze."

 

Dediğinde kız önce Sima'ya baktı sonra güldü. Küçük Sima kızın adını Çil teyze yapmıştı.

 

" Anem dedikiii.
Sen annemin kardeşiymişsin. "

 

Bir kıza bir Sema'ya baktı Çisel.

 

" Evet."

 

Derken kanadını arkasına alıp kızı kucağına aldı.

 

O an aklına Koray bebek geldi.
Oda büyümüş şuan 7 buçuk yaşlarında olmalıydı.
İlk iş onun yanına gitmek istedi. Galiba biraz özlemişti.

 

Çisel:

 

" Hadi Sima annenin hazırladığı kahvaltıları bitirelim. Sonrada okuluna gidersin." Dedi.

 

Sima'yı sandalyeye bırakıp kendide sandalyesine oturdu kız.

Sema:

 

" Çisel...
Sen yokken Zafer bey ve Elvan hanım geldiler bir kaç kez. Seni sordular.

 

Memleketine gitti. Ne zaman döner bilmiyorum." Dedim.

 

" Bugün onları görmeye gideceğim bende. Cırtlak'ta okula başlamıştır heralde."

 

" Evet 1.sınıfa başlamış olmalı.

 

Biliyormusun sen yokken Zafer beyin karısının katilleri ölü bulundu."

 

" Gerçekten mi?
Nasıl olmuş? "

 

" Adamları öldüren Zafer diyorlar. Ama delil yok tabi."

 

Çisel karısının nasıl öldüğünü hatırladı birden.
Elleriyle öldürse hakkıydı.

 

Önüne dönerek hızlı hızlı yedi kahvaltısını sonra kalkıp koşturarak odasına girdi.

 

Üzerine Sonbahar'a uygun kıyafetler giyerek küçük cüzdanını cebine sıkıştırıp geri geldi.

 

" Benim çıkmam lazım görüşürüz." Dedikten sonra pansiyondan çıkıp biraz yürüyerek gördüğü ilk taksiye binip Zafer beyin 2. Evinin yolunu tuttu.

 

Yarım saat kadar sonra geldiği evin bahçe kapısında durduklarında inen kız taksinin ücretini verip yolladı.

 

Kapının önündeki görevlilere Elvan hanımı ziyarete geldiğini söyledi.
Adının Çisel olduğumuda ekledi.

 

Adam elindeki telefonla bir arama yaptı. Konuşup kapattığında kapı açıldı.

 

" Buyrun Elvan hanım sizi bekliyor."

 

Kız bahçeye girerek ağır ağır eve doğru yürürken içinde bir heyecan hissetti. O cırtlak şimdi nasıl bir çocuk olmuştu merak ediyordu.

 

Giriş kapısına yaklaştığında içinde garip bir duygu hissetti. Aynı anda Elvan hanımı ve bir çocuk sesini duydu.

 

Sonrada açılan kapı ile ok gibi fırlayan erkek çocuğunu gördüğünde yanından koşarak geçen çocuğa baktı.

 

O an zaman yavaşladı durma noktasına geldi sanki.

 

Kızın gözleri kısa dalgalı saçlı, buğday tenli, kara kaşlı, kara gözlü, yaşına göre daha uzun ama zayıf olan çocuğa takıldı. Koray'dı bu yaman çocuk. Büyümüştü.

 

Arkadan bağıran Elvan hanımın sesiyle kendine geldi kız.

 

" Koray!
Hemen buraya gel ve hazırlan."

 

Koray kollarını göğsünde birleştirdi.

 

" Hayır.! "

 

" Ben o okula gitmeyeceğim."

 

" Ne Demek...Gii..t."

 

Diyen kadın karşısında Çisel'i görünce eli göğsünde nefes nefese yerinde durdu.

 

Çisel kadına baktı bir süre.
7 yıl kadında daha büyük izler bırakmıştı.
Geçkin yaşına rağmen torunuyla ilgilenmiş onu bu yaşa getirmişti ama bu onu gerçekten yormuştu anlaşılan.

 

" Merhaba Elvan hanım."

 

" Kızım. Hoş geldin.
Buyur gir içeri.

 

Sende hemen buraya gel Koray.
Bana babanı arattırma."

 

" Hayır işte.
Hayır!
Hayır! "

 

Kız çocuğa döndü.

 

" Hey Cırtlak.
Neden babanneni üzüyorsun? "

 

Koray duyduğu sesle kıza baktı.
Baktı...
Baktı...
Sesi, yüzü, bal gözleri sanki tanıdık geldi bir yerlerden.

 

Çocuk işaret parmağını kıza doğru uzatarak,

 

" Seni ilgilendirmez bal göz."

 

O sırada çocuğun elindeki kara tüyü gördü kız.
Bebekken kanadından kopan tüyü hâlâ çocuğun elinde görünce gerçekten şaşırmıştı.
Birde merak etmişti. Kızın kanadını hâlâ görüyormuydu acaba.

 

Ama görünen oki artık görmüyordu.
Yoksa elindeki tüyü bırakır kanadına yapışırdı.

 

Bir dakika bal göz mü demişti o?

 

" Bal göz.? "

 

Kız bir anda kahkaha ile gülmeye başladı. Dünyada olduğu sürede ilk kez böyle kahkaha atıyordu.

 

Yaşlı kadın bir kahkaha atan kıza bir Koray'a baktı.

 

" Elvan hanım Koray bugün gitmese, biraz konuşsak.
Size söz veriyorum yarın kendi isteğiyle gidecek okula."

 

Koray kıza bakarken sinsi bir şekilde gülümsedi.

 

"Avcunu yalarsın."

 

" Varmısın iddiaya Cırtlak."

 

Çocuk kıza baktı bir süre.

 

" Tamam. " Dedi.

 

Bu kızın meydan okuması hoşuna gitmişti.

 

" O zaman önden buyur Koray beyefendi."

 

Çocuk ve Elvan hanım önden içeri girerken kızda arkadan girdi.
Elvan hanım Çisel'e,

 

" Tekrar hoşgeldin kızım."

 

Dedikten sonra mutfağa yöneldi.

 

" Siz oturun kızlara söyleyim bir kahve yapsınlar bize."

 

Kahve bahanesiyle ikisini yalnız bırakmak istemişti aslında kadın.

 

Bu kızın Koray'ın üzerinde etkisi vardı biliyordu, geçmişte görmüştü.

 

Elvan hanım gittikten sonra, kız karşısında oturan çocuğa baktı bir süre. Şuanki hali öncekinden daha tuhaf hissettiriyordu. Sürekli ağlayan o bebek büyümüş ve karşısında onunla konuşacak hale gelmişti.

 

Konuşmaya başladı kız.

 

" Söyle bakalım cırtlak, neden okula gitmek istemiyorsun."

 

" Okuluda ordaki çocukları da sevmiyorum.
Beni deli ediyorlar."

 

" Neden sevmiyorsun?
Neden deli oluyorsun? "

 

Çocuk cevap vermedi.

 

" Yoksa seni dövüyorlarmı, yada alay mı ediyorlar. Yada hakaret..."

 

" Kimse beni dövemez.
Sevmiyorum sadece..
Hemen büyümek güçlü olmak hepsini dövmek, kafalarını kırmak istiyorum."

 

" Yani sende onlar gibi kötü çocuk olmak istiyorsun."

 

" Evet. Onlar gibi olursam onları döverim. Herkes beni sever, sayar."

 

" Bak sen şu işe.
Yaşından büyük sözler söylüyorsun cırtlak.

 

Ama yanlış...
Sende o çocuklar gibi olursan, senin gibi bir çocuk daha olur.
Evde kalmak isteyen mutsuz bir çocuk yani.

 

Ve o çocukta senin gibi bir çocuk olduğunda sizin gibi bir çocuk daha olur. Bu böyle devam eder gider.

 

Ha bu arada kimse sana saygı yada sevgi duymaz.
Sadece korkarlar. Etrafında bir çok arkadaşın olur ama hiç biri seni gerçekten sevmez.
İlk fırsatta senden daha çok korktukları biri için seni bırakırlar.

 

Ama sen, hem güçlü, hemde zayıfları ve ihtiyacı olanları koruyabilir ve gerçek saygı ve sevgiyi ve tabi gerçek arkadaşları bulabilirsin."

 

Çocuk bir süre kızı dinledikten sonra başı önde elindeki kırık tüye bakarak düşünmeye başladı.

 

Doğru olabilirmiydi?
Yapabilirmiydi.?

 

" Neden elinde o tüyle dolaşıyorsun?"

 

Dedi bu kez kız.
Nedenini biliyordu ama sormak istedi işte.

 

Çocuk elindeki tüye bakarak,

 

" Bu tüy çok farklı ve özel.
Bu tüyden başka yok. "

 

" Hmm.
Nerden biliyorsun farklı olduğunu? "

 

" Büyüteçle baktım.
İçinde mavi noktalar var."

 

Kız bir anlık kendi kanadına baktı.

 

" Hadi ya! " Dedi.

 

" Gerçekten mi.? "

 

Kendinin bile bilmediği bir şeyle.

 

" Desene ben çok şanslıyım.
Bende o tüylerden bir sürü var."

 

Çocuk heyecanla ayağa kalktı.

 

" Gerçekten mi? "

 

" Evet...
Gerçekten.

 

Gel seninle anlaşalım..

 

Sen bundan sonra dediklerimi dikkate alıp okuluna gideceğine söz ver, bende sana o tüylerden bir tane vereyim."

 

Çocuğun gözü parladı önce.
Ama sonra kendini koltuğa bırakarak kıza baktı.

 

" Yalan söylüyorsun.
İddiayı kazanmak için, yalan söylüyorsun değilmi? "

 

Kız gülümsedi.

 

" Ben yalan söylemem.
Hatta şuan yanımda bir tane var desem..."

 

" Göster o zaman."

 

" Gösterirsem sende benim dediğimi yapacakmısın? "

 

Dedi kız tek kaşını havaya kaldırarak.

 

Çocuk ayağa kalktı.

 

" Yaparım ama gerçekse ve bana verirsen. "

 

" Garanti veriyorum gerçek.
Ama hemen vermeyeceğim. Önce bir ay okula giderek sözünü tutacağını bana ispatlaman gerekiyor.

 

Kabul ediyormusun? "

 

Çocuk bir kaç saniye bekledi.
Elindeki tüye baktı sonra. Bu tüyden bir tane daha olması çok güzel olurdu.

 

Koray, " Tamam."

 

Dediğinde kız ayağa kalkıp elini uzattı.

 

Koray' da uzattı elini. Tokalaştılar.

 

" Anlaştık."

 

Dedi kız.

 

Sonrada elini pantolonunun arka cebine doğru uzattı.
Parmaklarıyla kanadının uç kısmındaki en uzun tüylerden birini çekip aldı. Bedeninden ayrılan tüy görünür hale geldi.
Kız elindeki tüyü cebinde çıkarıyor gibi yapıp onu merakla izleyen Koray'a gösterdi.

 

Çocuğun gözleri parladı adeta.
Ama yinede eline alıp emin olmak istediği için,

 

" Yakından bakmak istiyorum." Dedi.

 

" Olur. " Dedi kız.

 

Tüyü uzatıp çocuğa verdi.

 

Koray eline aldığı tüyü inceledi. Diğeriyle yanyana getirip kıyasladı. Aynıydı. Mutlu oldu gerçekten.

 

Sonra istemeye istemeye kıza uzatırken kız,

 

Koltuğa oturarak,

 

" Sende kalabilir.
Sözünü tutacağına eminim.

 

Şimdi ve her zaman."

 

Dediğinde dahada mutlu oldu çocuk.

 

Kız bir süre gözleri ışıl ışıl olan çocuğu izledi.

 

O anda aniden verdiği kararla ayağa kalktı.

 

Şu andan itibaren Koray'a yaklaşmayacaktı.

 

Bu çocuk büyüdüğünde kıza aşık olacaksa kızı unutmalıydı.

 

" Hangi okula gidiyorsun cırtlak."

 

Koray gözleri tüylerde dalgın şekilde okulunun adını söylediğinde kız hızla yerinden kalkarak hızlı adımlarla yaşlı kadının yanına gelerek,

 

" Elvan hanım bana müsade."

 

" Kızım biraz daha kalsaydın kahve içecektik."

 

" Sağolun, dönmemek üzere başka bir ülkeye gidiyorum. Gitmeden son kez görüşmek istedim. İyi günler."

 

Kadının şaşkın bakışları arasında evden çıkıp bahçe kapısının yolunu tuttu Çisel.
Geldiği gibi gitmişti kız.

***

 

Pansiyona geri dönen Çisel odasına girerek ciddi ciddi düşünmeye başladı.

 

Burdan, bu şehirden, bu insanlardan uzaklaşacak ve kendini unutturacaktı.

 

Geleceği ve dünyasına geri dönebilmesi buna bağlıydı.

 

*****
O günün üzerinden 1 hafta geçti.
Koray söz verdigi gibi her gün okula gitti. Kıza verdigi sözü tutarken, kız her okul günü okul önünde bekleyip kendini gizleyerek okula gelişini ve okuldan çıkışını izledi.

 

Artık ortadan kaybolabilirdi.

 

Sonunda akşam oldu.

 

Sema, Erdem ve kızları Sima ile birlikte son akşam yemeğinde bir araya geldiler.

 

Erdem:

 

" Çisel.
Sema konuştuklarınızı bana iletti. Odalardan birini büro yapabilecegimizi söylemişsin. Çok teşekkürler."

 

" Rica ederim burayı kendi eviniz olarak kabul edin. "

 

Dedi kız.
Sonrada içinden ekledi.

 

" Bundan sonra ben olmayacağım zaten. Sizin gibi insanları tanımaktan onur duydum.
Ve Sevil hanımın bana bıraktığı bu güzel yeri bende size bırakıyorum. Burası artık sizin."

 

Yemekte eskilerden yenilerden ve geleceklerine dair planlarından konuştular. Sema ve Erdem şehrin hatta ülkemin en iyi avukatları olmanın hayaliyle yaşıyorlardı.

 

Tabi bu arada Sima ve yeni bebekleri için güzel bir gelecek istiyorlardı.

 

Onlar hayallerini anlatırken Çisel tek hayali olan kendi dünyasına geri dönmekten bahsetmeden onları dinledi sadece.

 

İnsanlar hayallerine tutunarak yaşıyorlar dedi içinden. Yoksa bu zor dünyalarına katlanamazlardı.

 

Akşam yemeğinden sonra kız masayı kaldırmaya yardım ederek bulaşıkları makinaya dizdi.

 

Sıcak kahvelerini içerken Sima babasının kucağında uyuya kalınca babası odaya çıkarıp yatırdı biricik kızını.
Geri geldiğinde

 

Çisel veda cümlelerini sıraladı, ama onlar bilmeden.

 

" Sema, Erdem...

 

İyiki sizlerle tanıştım.
İyiki arkadaşımsınız.
Bu dünyada yapayalnızdım ama artık değilim. Çok teşekkür ederim ikinizede. "

 

" Bende iyiki seninle tanışmışım Çisel. İyiki üniversiteyi kazanıp geldiğimde ilk bu pansiyona gelip oda istemişim."

 

" Erdem sanada teşekkür ederim her ne kadar geriden gelerek yetişsende iyiki yetiştin bize.
Sema'ya her zaman iyi bak."

 

" O ne demek Çisel. Yoksa yinemi..."

 

" Öylesine diyorum Sema. Öylesine."

 

Çisel gülümseyerek ayağa kalkıp arkadaşının yanına gelerek arkasından boynuna sarıldı.
İçinden,

 

" Seni özleyeceğim." Dedi ve devam etti.

 

" Hadi bana müsade.
Yorulmuşum biraz dinleyim.

 

" İyi geceler Çisel. "

 

" Sizede iyi geceler. " Dedi kız ikisine son kez bakarak.

*****

 

Sabah ilk iş yine pansiyonun çatısından baktı kız doğan güneşin açtığı pencereden kendi dünyasına.

 

Olanları hatırladı.
Ushan'ı, kendini başka bir eş ile tehtid ederek nasıl aşağıladığını, ona nasıl kafa tuttuğunu.
Sonrada buraya nasıl geri gönderildiğini.

 

Çaresi yoktu. Kendi dünyasına dönebilmek için cezasını çekecek burda kalacak ve kendine aşık olan kocasıyla evlenip aynı gün onun olmadan evine dönecekti.

 

Tek seçenek buydu onun için.

 

Pansiyonun çatısından içeri girdi kız.
Merdivenleri ine ine odasına kadar geldi. İçeri girip üzerine dışarıya uygun kıyafetlerini giyerek akşamdan hazır olan valizini ve birikmiş parasını alıp odadan çıktı.

 

Giriş kapısının önünde durdu. Geriye dönüp son kez göz gezdirdi pansiyonun içinde.
Gözleri dolacak gibi oldu ama izin vermedi.
Sonrada arkasına bakmadan çıkarak ana caddeye doğru yürüdü.

 

Son kez geldi okulun önüne.
Her sabah özel araba ve şoförle gelen Koray'ı son kez görecek ve arkasına bakmadan şehri terkedecekti.

 

Okulun önündeki park etmiş araçların arasına geçerek gelen siyah aracı takip etti gözleriyle.

 

Önce şoför indi araçtan.
Sonrada çocuk.
Koray aracın yanında beklerken şoför arabadaki çantasına uzandı almak için.

 

Tam o anda fark etti Çisel yolun karşısındaki yüzü ve boynu yanık olan adamı.

 

7 sene önceki gece, geldi gözünün önünde tekrarladı kendini.
Bu adam oydu. Koray'ı almaya gelenlerden biri.

 

Adam elindeki silahı Koray'a çevirdi. Koray ve Çisel adamı görmüştü. Ama
şoför arabadaki çantayı almaya çalıştığı için fark etmemişti.

 

Bir anda duyulan silah sesiyle çocuk sımsıkı kapattı gözlerini.

 

Aynı anda şoför arabadan çıkıp silahını çekti. Önce kurşunun nerden geldiğine sonrada Koray'a baktığında çocuğa sıkıca sarılmış kızı gördü.

 

Çisel Koray ile kurşunun arasına girmişti.
Şoför hemen yanlarına gelerek kızın bıraktığı çocuğu arkasına çekerken
Çisel olduğu yere yığıldı kaldı.

 

Sırtında hissettiği acı ve ağlayarak kendisini izleyen Koray'ın bakışları arasında kesildi nefesi.
Karanlığa çekilirken son kez baktı kara gözlere.

 

********************************

 

Evet bölüm sonu canlarım.
Sonraki bölümde görüşmek üzere.
Hepinizi seviyorum.

 

Loading...
0%