Yeni Üyelik
5.
Bölüm

C.4 20 gün - 20 yıl

@azamet_29_2

Çisel Koray ile kurşunun arasına girmişti.
Şoför hemen yanlarına gelerek kızın bıraktığı çocuğu arkasına çekerken
Çisel olduğu yere yığıldı kaldı.

Sırtında hissettiği acı ve ağlayarak kendisini izleyen Koray'ın bakışları arasında kesildi nefesi.
Karanlığa çekilirken son kez baktı kara gözlere.

Kızın bal rengi gözleri kapandığında insanlar koşarak geldiler kızın yanına. Koray ağlayarak kızın yanına gitmek istediysede yanındaki şoför izin vermedi. Apar topar kucakladığı çocukla birlikte okulun bahçesine girerek Zafer beyi aradı.

Bu sırada bahçedeki öğretmenlerden ikisi çıkarak kızı kucaklayarak bir araca bindirip en yakın hastaneye yetiştirmek için yola çıktılar.

Hızla geldiklerinde hastane önünde iki kişi karşıladı aracı. Kızı araçtan aldıkları gibi içeri girdiler.
Gelen öğretmenler bir süre arkalarından baktılar. Kız emin ellerdeydi artık.

Bir saat kadar sonra Zafer bey ve Elvan hanım olanları öğrenmiş şekilde apar topar hastaneye geldiler.

Hemen acil bölümüne girip kızı sordu Zafer bey.
Karşısındaki kız önündeki bilgisayara baktı.

" Öyle bir hasta ve kayıt yok." Dedi.

Zafer ve Elvan hanım şaşkın kala kaldı. O iki öğretmene hastaneyi sorup gelmişlerdi. Nasıl olmazdı. Adam tekrar, tekrar baktırdı kayıtlara ama yok cevabı aldı yine.

Kamera kayıtlarına baktılar. Dışarıyı gören kameralarda kızı içeri getiren iki kişi görünsede iç kameralarda yoklardı.
Bu nasıl oluyordu?
Cevabı yoktu.

*****

Kız gözlerini zar zor açtığında bembeyaz bir odada buldu kendini.
Yarı açık gözlerle etrafına bakındı. Kimse yoktu. Yavaşça yerinde doğrulup yatağın kenarına oturdu. Üzerindeki kıyafetlere baktı, açık pembe renkli tıbbi kıyafetlerdi.

Tanıdıkdı gördüğü oda.
Ama kendi dünyasından.

Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı.
Hatırladıda. Koray ile kurşunun arasına atmıştı kendini.
Nasıl olmuştu, bir anda nasıl düşünmeden böyle birşey yapmıştı.?

Bunu düşünürken odanın kapısı açıldı. Gelen kişi Efkendi.

Kızı oturur halde gördüğünde hemen arkasındaki kişiye,

" Yönetici Oganer'e haber ver, uyandı."

Dedi. Sonra da hızlı adımlarla kızın yanına gelerek sımsıkı sarıldı kıza. Bizi çok korkuttun Çisel. Senin için ne kadar korktum anlatamam.
Seni o halde görünce..."

Ama devamını getiremedi, konuşamadı arkadaşı. Gözleri doldu.

" Sakın bir daha bizi böyle korkutma."

" Şey kusura bakmayın.
Bir anda oldu. Nasıl yaptım ben bile şaşkınım. O an o adamı silahını Koray'a çevirmiş şekilde görünce...
Bir anlık bir şeydi.
Sa-sanırım korktum. Ona birşey olmasından korktum. "

Derken kapı bir kez daha açıldı yönetici uzun boyu ve heybetli duruşuyla kapıda belirdi.
Kaşları çatık gözleri kıpkırmızıydı.
Belliki uykusuz ve yorgundu.
Öfkeli bakışları kızın üzerinde gezinirken Efken odadan çıktı. Bu bakışlar hayra alamet değildi.

Oganer kızın yanına geldi.

" Seni Ahmak! "

Diye kükrediginde, kız kulaklarını kapatırken odanın duvarları titredi resmen.

" Bir insan için nasıl canını yakarsın. Nasıl hiç düşünmeden hareket edersin!
Ya ölseydin!
O zaman ne olacaktı? "

Adam sustuğunda kız ellerini kulaklarından çekerek dedesine doğru kaldırdı bakışlarını. Dedesi dolu dolu gözlerle bakıyordu oğlunun emanetine.

Kız birşey diyemedi.
Sadece,

"Özür dilerim." Diyebildi.

Adam eğildi küçük torununu kollarının arasına aldı. Sıkıca sarıldı.

" Şimdi nasılsın? "

" İyiyim dede.
Ne zamandır burdayım? Beni nasıl buldunuz? "

" Efken ve bir görevli daha döndüğünden beri seni izliyordu."

" Beni izliyorlardı yani. Ama neden? "

" Yaptığın o son çıkışla Ushan'a güvenmedim. Sana o kadar kızdıki bastığı yer alev alıyordu nerdeyse.
Bu yüzden peşine biri Efken olmak üzere iki kişi taktım. Seni korumaları için.
Ama Ushan'a gerek kalmadı. İnsanlardan biri yaraladı seni.
20 gün olacak, burdasın.
Hekimlerimiz seni tedavi ettiler. Bedenin o kurşuna aşırı tepki verdi. Neredeyse ölüyordun. Çok korktum. Senide kaybedeceğimi sanarak çok kortum. "

" Ne.? " Dedi kız ayağa fırlayarak.

" 20 gün mü?
Yani 20 yıl.
20 koca yıl mı geçti dünyada.

Sema dahada yaşlanmış olmalı. Ve Koray. Koray 27 yaşında yani yetişkin bir insan öylemi? "

Dedi Bu kez.

Sinirlenen dedesi kulağından tutarak çekerken,

" Ben ne diyorum sen ne diyorsun! Sana söylediğim o kadar şeyden sadece bunu mu anladın!
Seni küçük aptal kız!"

Dedi dedesi.
Kıza anlatmaya çalıştığı şey ne kadar üzgün oluşuyken kız bambaşka acıdan bakmıştı konuya.

" Aaahhh! "

Acıyla elleri kulağındaki kola sarıldı.

" Dede bırak ne olur acıdı.
Tamam, tamam!
Özür dilerim!
Seni üzdüm, korkuttum affet.

Ama benim hemen dünyaya dönmem lazım. Her ne kadar yaralanmış ve buraya dönmek zorunda kalmış olsamda bu bana yaradı. Zaman hızlı ilerledi.
Ve benim cezam için bitme zamanı yaklaştı."

Dedesi elini çekerek kıza baktı.

" Evvet!
Hemen dönmeliyim. "

Dedi kız yerinde zıplayıp kapıya koşarken. Ama aynı anda dedesi ensesinden tutarak geri çekerken,

" Önce akşam yemeğinde benimle olacaksın. Sonra dönebilirsin."

" Dede zaman geçiyor. "

" İyiya sana yarıyor işte." Dedi dedesi.

Kız gözlerini devirerek pes etti.

" Tamam."

Dedi dedesinin koluna girerek.

" Ben çok açım hemen gidip akşam yemeğimizi yiyelim sonrada yolcu yolunda gerek."

" Ne."

" Yolcu yolunda gerek. İnsanların kullandığı bir cümle."

Dedi kız, gülümseyerek kapıdan çıkardı dedesini.

Henüz güneş tepede akşam olmadı. Önce hekimler seni kotrol edecekler.
Gidecek kadar iyi olduğunu söylerlerse o zaman gidebilirsin."

Kız, " Ama.." Demiştiki.

" Ama yok!! " Diye gürledi dede.

Kız duyduğu sesle olduğu yerde pıstı.
Mecburen,

" Peki." Dedi.

Dışarda hallerini izleyen Efken ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.
Kız sinirle baktı haline. Ama Efken umursamadı bile.

Çisel yanında dedesi ve Efken ile başka bir odaya geçti. Gelen 3 hekim odaya girerken Efken dışarı çıktı.
Hekimler Çisel'i tepeden tırnağa ve kanadının ucuna kadar muayene edip kan örnekleri aldılar. Sonuçlar bir kaç saate çıkar dediler.
Sizde bu süreyi dinlenerek geçirin dediler.

Çisel akşama kadar dört döndü koridorlar, odalar ve bahçe arasında. Her adımında Efken arkasında yürüyordu.

Çisel birden aklına gelen şeyle hızla arkasına dönerek Efken'e baktı. Adam şaşkın şekilde kızın neden böyle baktığını düşünürken birden Efken'in üstüne atlayıp yüz üstü yere kapakladı. Sırtına oturup iki kanadını koparırcasına ayırıp çekmeye başladı.

" Çisel ne yapıyorsun?
İn sırtımdan. Bırak, bıraksana ya! "

" Demek dünyada ve beni izliyordun öylemi?
Neden bana söylemedin ha! Neden? "

" Dedenin emdiydi.
Görünmeden takip edeceksiniz dedi.
Karşımı gelseydim."

Kız adamın sırtından inip yere bağdaş kurup oturdu.
Efken de aynı şekilde oturarak kıza baktı.

" Seni orda o halde görünce nasıl korktum biliyormusun? "

" Biliyorum söyledin."

Dedi kız kendini geriye doğru yeşil çimenlerin arasına bırakıp yatarken.

" Umarım hekimler izin verir ve hemen gidebilirsin.
Böylece cezan biter ve çabucak geri dönebilirsin Çisel. Seni çok özledim."

Kız duyduğu şeyle hemen yerinde doğruldu.
Gözlerini kısadak Efken'e baktı.

" Özledim? "

" Ya- Yani özledik." Dedi Efken ellerini havada sallayarak.

" Deden, ben, biz yani herkes..."

" Hadi ordan yalancı."

Kızın yüzü asıldı.

" Geçen sefer geldiğimde arkamdan nasıl konuşulduğunu duydum. Kimsenin beni özlediği falan yok.
Ama bir döneyim...

O arkamdan konuşanların hepsini köle olarak kullanacam.
Hahahahah."

Dedi haince attığı kahkaha ile.
Efken önce alık, alık baktı. Sonra kahkahasına gülerek eşlik etti. Onu bu şekilde bile olsa neşeli görmeyi özlemişti.

" Hadi artık kalkalım sonuçlar çıkmıştır. Üstelik kurt gibi açım."

Efken kıza bakınca,

" Kurt gibi açım. İnsanların kullandığı bir cümle. Çok, çok acıktım anlamında."

" Anladım." Demekle yetindi Efken.

Bir süre sonra dedesinin yanında taht odasındaydılar. Selam verip içeri girerek yaklaştı Çisel. Efken hemen kapının yanına geçerek saygıyla durdu ve bekledi.
Dedesi ve yanındaki yaşlı hekim kıza bakıyordu.
Tabi kız da heyecanla onlara.

" Dede sonuçlar belli oldumu? "

" Evet sonuçlar belli oldu.
Hekim iyi olduğunu söyledi.
Geri gidebileceksin."

" Ama sırtındaki yara izi sen buraya dönene kadar kalacak. Ancak sen tamamen döndüğünde kaybolacak."

Dedi araya giren Hekim.

Kız duyduğu şeyle sıkkın şekilde bir nefes alıp verdi. Sonra asık yüzünü düzeltip neşeli maskesini takarak gülümsedi.

" Her neyse sonuçta geçecek.

Hadi dede akşam yemeğine geçelim. Bende artık gidip cezamı bitirip geleyim. Geri geldiğimde yapmak istedigim bir çok şey var. "

Dedi taht odasındaki hizmetlilere haince bakarak. Döndüğünde gerçekten onları köle gibi kullanmakta kararlıydı. Arkamdan konuşmak neymiş size soracağım. Dedi içinden.

Hekim ve hizmetlilerin çıkışıyla Çisel büyük masanın en uç kısmına oturdu. Dedeside diğer uca oturdu.

Çisel özlediği yemeklerden çatlayana kadar yedi. Yemek boyunca dünyadan ve insanlardan bahsetti durdu. Kız farkında olmadan dünyaya alışmıştı.

Dedesi araya girdi.
Yüzünde ciddi bir ifade ile,

" Yapman gerekeni biliyorsun Çisel.
Cezanı bir an önce bitir ve dön. Seni bekliyor olacağım. Döndüğünde konuşmamız gerekenler var."

Dedi kapının önünde hâlâ saygıyla bekleyen Efken'e bakarak.
Kız bir Efken'e bir dedesine baktı.
Bu ikisi bir şey planlıyor dedi yine içinden.

" Tamaaam."

Diyerek kalktı masadan.
O an dank etti kıza,

" Ama ben nasıl gideceğim.
Gün doğarken gidebiliyorduk. Unuttum."

Efken'e baktı dedesi. Efken başını aşağı yukarı sallayarak onayladı.

" Ben sana yardım edeceğim. Benimle gel."

Kız dedesinin yanına gelip sıkıca sarılarak ayrıldı.

" Çok kalmayacağım dede, çabuk döneceğim."

Dedikten sonra Efken'in yanına geldi. Birlikte bahçeye geldiklerinde bahçedeki hizmetli elinde Çisel'in valizi ve eşyalarıyla bekliyordu.
Kız valizi görerek şaşırsada sormadı. Valizinin yanına gelerek Efken'e döndü.

" Eee. Nasıl dönüyorum? "

Efken kıza sarıldı.

" Dikkatli ol tamam mı?
Bak Çisel buradan ayrılanın 3 dönüş hakkı var ve bizimde sadece iki. İki hakkını kullandın. Bundan sonra yalnızsın. Bizden yardım alamayacaksın o yüzden çok dikkatli ol. Son hakkın dönüş için.
Başka hakkın yok.
Onu kendine aşık etmeli ve ona teslim olmadan dönmelisin bunu unutma."

Kız kırmızı bir suratla.

" Şunu söyleyip durma, biliyoruz heralde."

Dediğine Efken iki siyah kanadını iki yana açtı sonuna kadar. Siyah kanatları beyaza dönüştüğünde kıza sardı kanatlarını. Kız ilk kez gördüğü görüntü ile gözlerini kapattı. Bir kaç saniye sonra açtığı gözleriyle gördüğü şey pansiyonu oldu.
Şaşkın bir aptal gibi etrafına bakındı. Bir anda kendini dünyada ve pansiyonun önünde bulmuştu. İnanamadı. Böyle bir şey yapılabiliyordu ve haberi bile olmamıştı. Anında yönünü doğuya döndü.

" Efkeeeeenn!
Seni sahtekaaar. "

O sırada pansiyonun kapısı açıldı ve Çisel olduğu yerde dondu kaldı.

Sema dedi dudaklarının arasından çıkan belli belirsiz sesle. 29 yaşında bıraktığı Sema 49 yaşında karşısına çıkmıştı. Yüzü değişmiş çizgiler eklenmiş ama hâlâ gülümseyen Sema'ydı. İçinde bir hüzün hissetti gözleri doldu. Zaman dünyada çokmu acımasızdı.
Anlaşılan kız Çisel'in yaptığı sesli gürültü yüzünden çıkmıştı.

Yavaş adımlarla Sema'ya yaklaştı.
Sema gülümseyerek,

" Öğrencimisin?
Odamı arıyorsun? "

Dediğinde Çisel ağlamamak için zor tuttu kendini.
10 yılı geçtiği için Sema'nın hafızası Çisel'i silmişti.

Kız dolu gözlerle,

" Evet. " diyebildi. Kendi pansiyonuna bu şekilde geleceğini düşünmemişti.

Sema hemen koluna girdi.

" Hadi gel.
Boş odam var. Üstelik öğrenci indirimimizde var. "

Diyerek Çisel'i içeri çekiştirdi.
Kız içeri girdiğinde ufak değişiklikler olsada pansiyonu neredeyse aynı şekilde buldu.

" Sima. "

" Efendim anne."

"Kızım yeni ablaya odasını göster. "

" Geliyoruum."

Merdivenlerden inen kıza baktı Çisel gelen 25 yaşlarındaki kız Sima idi.
Geçen 20 yılda oda büyümüştü.

Arkasından,

"Anne."

Diyen erkek sesini duyduğunda arkadaki genç çocuğa takıldı gözleri.

" Babam geldimi? "

" Gelir şimdi.
Sinan. Söyle bakalım neden arıyorsun babanı? "

" Dersim için."

Dediğinde kapı açıldı.
Gelen Erdemdi. Sema'nın eşi...
Oda yıllara yenik düşmüştü.
50 yaşlarında olmalıydı.

" Eh herkes burda olduğuna göre mutfağa.

Şey.. Adın neydi güzelim."

Kız Sema'ya baktı yine ağlamaklı.
Boğazına oturan yumru ile,

" Çisel. " Dedi.

" Çisel'cim sen şimdi Sima ile odana yerleş sonrada gelip bizimle yemeğe katıl. Burda kalan öğrencilerimize ilk gün yemeği bizden. "

Çisel sessizce başını salladı.
Bu adeti kendi çıkarmıştı yıllar önce.
Amacı öğrencilere yardımcı olmaktı.
Sima ile 1. Kattaki odaya çıktı. Sima aşağı indiginde öncedende bildigi odaya şöyle bir baktı. Eşyalar ve örtüler yenilememişti. Valizini öylesine kenara bırakıp yatağa oturdu.

Gözünden iki damla yaş aktı. Duygulanmış üzülmesine engel olamamıştı.
Ama zaten çok durmayacaktı burda. Kaçınılmaz bir ayrılık bekliyordu onları. Bu yüzden derin bir nefes alıp kendini toparlayarak aşağı indi.

Mutfağa girdiğinde masada oturan aileye baktı. Birlikte yedikleri son yemeği hatırladı.
Bu kez dolmasına izin vermedi gözlerinin. Rahatça yerine oturup güzel yemeklerden birazcık yedi.
Çünkü gelmeden önce çatlayacak kadar yemişti.

" Çisel'cim. Hangi bölümü okuyorsun."

Soru zor yerden gelmişti. Öğrenci değildi ki.
Aklına Sema'nın bölümü hukuk geldi.

Hukuk diyi verdi.
Sema ve Erdem gülümsedi.

" Aramıza hoşgeldin o zaman. Bizde hukukuyuz. "

" Yine tökezleyince bi kez lafı çevirdi."

" 1sene dondurma ihtimalim var.
Belki bu yıl sadece çalışır seneye devam ederim."

" Anladım hayırlısı olsun. "

" Hiç sekreterlik yaptın mı?
Yani deneyimin varmı? "

Dedi Erdem.

" Hayır maalesef. "

Dedi kız elindeki sudan bir yudum alırken.

" Hmm.
Tüh ya böyle giderse Koray bey sekretersiz kalacak."

Duyduğu şeyle kızın boğazında kaldı içtiği su.
Öksürerek Erdem'e baktı. Sema kızın sırtına vururken,

" Koray Demirkıran mı? " Dedi.

" Sende mi duydun geçimsiz Koray beyi. Babasından sonra adam sekreter beğenmez oldu.
Geleni kovuyor. "

" Siz Koray ilemi ya-yani beylemi çalışıyorsunuz. "

" Aslında babasıyla çalışıyordum. Ama şimdi Koray beyle çalışıyorum.
Yoksa tanıyormusun? "

" Sadece uzaktan." Dedi kız.

" Sizden rica etsem yarın benide götürürmüsünüz?
Deneyimim yok ama belkide beni alır işe."

" Olur belkide deneyimsiz birini istiyordur. Nasıl bu kadar geçimsiz olabiliyor anlamıyorum.

Titizlikte level atlamış adam. Herşeyin kusursuz olmasından başka derdi yok.
Yarın sabah 8 de hazır olursan birlikte gideriz. "

" Tamam anlaştık. "

*****

Sabahın ilk ışıklarıyla kalktı kız, eskiden kendisinin, ama şimdi kendisini hatırlamayan arkadaşının pansiyonundaki tanıdık odada.

Yerinden kalkıp banyoya girip hızla işlerini bitirip bir duş aldı. Kendini kurularken ıslak saçı ve kanadını kurutma makinesiyle kuruttu.
Mevsim kış, aylardan Aralık'tı. Dışarı soğuktu. Üzerine kalın kıyafetler giyip saçlarını açık bırakarak kırmızı bir bere geçirdi üzerine. Hızlı adımlarla aşağı kata indi. Sema yine mutlaktaydı.

" Gel Çisel gitmeden kahvaltı yap. "

Kız itiraz etmeden mutfağa girdi.

" Sima ve Sinan yokmu."

" Dersleri erken diye erken çıktılar."

" Hangi bölümü okuyorlar."

" Sima bizim izimizden geliyor, hukuk.
Sinan Bilgisayar mühendisliği."

" Ne güzel."

Dedi Çisel önündeki kahvaltılıklardan yerken.
Sonunda kahvaltı bittiğinde Çisel ve Erdem vedalaşıp çıktılar.
Erdem'in arabasıyla 1 saat kadar yol aldıktan sonra geldikleri büyük siyah binanın garaj girişinden içeri girdiler.

Erdem önden Çisel arkadan indi. Birlikte asansöre binerek Koray Demirkıran'ın ofisine doğru çıkmaya başladılar.
Kızın kalbinde bir korku ve heyecan peydah oldu.
Nasıl biri olmuştu. Gerçekten geçimsiz aksi biriyse nasıl aşık olacaktı kıza.

Duran asansör ile indiklerinde birlikte ofise yöneldiler.

Erdem:

" Eğer seni almazsa üzülme başka işler bakarız."

" Alacak."

Dedi kız sinsi bir gülümseme ile.
Adam kıza baktı.
Haline bakıp oda gülümsedi.

" Nasıl bu kadar eminsin."

" İçimdeki his." Dedi kız.

" Öyle söylüyor."

Ofise yaklaştıkça içerden sesler gelmeye başladı.
Yaklaştıkça sesler arttı. Sonunda Erdem sekreter kıza aldırmadan kapıyı tıklayarak cevap beklemeden içeri girdi.

Çünkü cevap gelmeyeceğini biliyordu.

Erdem önden Çisel arkadan girdi ofise.
Gördüğü şey eline doladığı adamı döverek sorguya çeken Koray Demirkırandı.

" Sana kim dedi lan güzergahı değiştir diye.
Kim dedi kafana göre planı değiştir diye. Seni gitmeden uyarmadım mı ben.? Emirlerin dışına çıkmayacaksınız demedim mi?
Sizin yüzünüzden adam hastanede yatıyor. Senin yüzünden vuruldu."

Derken kapıdan girenleri görünce, nefes nefese durdu Koray.

ÇİSELDEN

Karşımda bana bakan adam oydu.
Yıllarca beklediğim adam.

Bebekliğini bile gördüğüm, bu kara kaşlı kara gözlü uzun boylu yakışıklı adam oydu. Koray Demirkıran.

Da neden elindeki adamı öldüresiye dövüyordu.

Bizim yeniden karşılaşmamız neden böyle olmuştu.

Ben bu adamla nasıl çalışacaktım.
Bu adamı kendime nasıl aşık edecektim.
Kafamda deli sorular dönerken önündeki adama döndü.
Bir yumruk daha atarak,

" Kovuldun Kubilay. Siktir git ofisimden. Benim emirlerime uymayan disiplinsiz adamlarla işim yok. "

Adam yerinden kalkarak önce Koray'a baktı. Sonra burnundan akan kanı silerek çıkıp gitti.

O giderken Koray masasından bir ıslak mendil alıp elini silerek bize yaklaştı.

Beni es geçip Erdem'e hitaben konuşmaya başladı.

" Bu kez kimi getirdin? "

Erdem:

" Sayende şehirde seninle çalışmak isteyen kalmadı. Bu kız sonuncu."

Derken ben gördüğüm şeyle şok oldum.

Koray'ın masası ve koltuğunun arkasındaki şirket amblemine bakarken kala kaldım.

Büyük amblemde siyah bir kanat ve çapraz duran siyah bir tüy vardı.
Na- Nasıl olmuştu bu. Oysa hatırlamamıştı.

" Karakanat güvenlik ve koruma."

*****************************

Evet bölüm sonu canlarım.
Beğeni ve yorumlar itina ile alınır.

 

Loading...
0%