Yeni Üyelik
17.
Bölüm

❤Cezam ÖZEL BÖLÜM ❤

@azamet_29_2

" Sevgi Hanım."

Bir elim belimin arkasında diğer elim korkulukta tutunarak yavaş yavaş iniyordum merdivenleri.

" Buyur Çisel kızım.
İyimisin? Ağrınmı var.

" Hayır yok korkma hemen."

Dedim gülümseyerek. Son günlerde herkes üzerime titrer olmuştu. Yine.

" Benim canavarlar nerde?
Diye soracaktım. "

Sevgi hanım derin bir nefes alıp verdi.

" Koray bey bahçede sabah sporu yaparken ikizlerde babalarının bacaklarındalar yine.

Melis ve Demet de yanlarındalar.
İkisine iki kız ancak yetişiyor valla.

" Sağolsunlar ya. Senin kızlar olmasa ne yapacaktım ben."

Sevgi hanım bir elini beline bir elinide alnına dayadı.

" Ama gitmeden önce mutfağın altını üstüne getirmişler.
Mutfağın her köşesi un içinde. Dolaptaki un paketini alıp kar yağıyor diyerek her yere serpmişler yaramazlar.
Benim kızlar yakalayamamışlar."

Kendimi tutamayıp bir kahkaha patlattım.

" Kusura bakma Sevgi hanım ya. "

" Ne kusuru kızım bir gün onlarda akıllanacak.
Yani umarım." Dedi gülümseyerek.

Ben yine gülmeye başlayarak,

" Gidip bakayım bakalım ne yapıyorlar.

Sevgi hanım bu arada kahvaltıyı bahçede kamelyada yapalım.
Bizim canavarlarda seviyorlar.

Yaa birde benim canım ekşi elma çekiyor ondanda getir olmazmı?"

"Olur kızım olmaz mı.?"

" Sağolasın."

Diyerek dışarıya çıktım. Önce kapının hemen önündeki verandada durup gökyüzüne çevirdim bakışlarımı. Hava gerçekten çok güzeldi.

(Kendi evimin manzarası 😊)

(Kendi evimin manzarası 😊)

Temiz harika bir Haziran havası vardı.

Eveet...
O günün üzerinden yani dünyamdan tamamen kovulduğum günden bu güne, sevdiğim aşık olduğum adamla evlendiğim zamandan bu güne, tam 5 yıl geçti.
Hiç bir zaman pişman olmadım bu dünyaya ve Koray'a döndüğüm için.

Çok güzel günlerimiz ve gecelerimiz oldu Koray ile. Nerden bilirdim cezam olan adama aşık olacağım, onunla evleneceğim onun çocuklarını dünyaya getireceğim. Ama kader işte.

Koray'ın yanına şirkete gittiğim bir gün düşen tansiyonum yüzünde ofiste bayılmışım.

Gözlerimi hastanede açtığımda Koray'ın endişeli bakışlarıyla karşılaşmıştım. Güzel hayatıma iki güzellik daha katılacağını o zaman öğrendim. İkizlerimize hamileydim. Duyduğum şeyle ben sevinçten hüngür hüngür ağlarken çıldıran Koray hastane koridorunda 10 dakika baba olacağım hemde ikiz babası diye bağırmış bi davul çalmadığı kalmıştı.

O gün sevinçten ağlayan ben, sonrada üzüntüden ağladım günlerce.

Çünkü anne, babam olmadığı gibi dedemde beni red etmiş sonrada kendi dünyamdan kovulmuştum.

Bunu hatırladıkça ağlamalarım kesilmemişti. Bu sızı bugün bile yüreğimde duruyor.

Bu güzel evide o zaman almıştık. Çocuklarım için uygun olsun, geniş olsun diledikleri gibi oynasınlar deşmişti Koray.

Şehrin biraz dışında büyük, 2 katlı geniş bir bahçeye, havuza ve geniş bir alana sahipti bu ev.
İkizlerimiz Çağan ve Çağlar doğduklarında dünyalar bizim olmuştu.

Ama iki yaramaz erkek çocuk demek 2 kat gürültü 2 kat stres 2 kat yaramazlık demekmiş. Bunu çabuk öğrendik.
Şimdi doğruya doğru Koray ve Sevgi hanım olmasa çıldırıp kaçardım heralde. İkizlerle birlikte çok ağlamışlığım vardır. Ama Koray bana çok yardım etti hem bir eş hep bir baba olarak.
Sonra Sevgi hanımın iki kızı yetiştiler yardıma. Yükümü hafiflettiler. Çocuklarla çok ilgilendiler. Özellikle Koray'ın yanımda olmadığı zamanlarda.
Nihayet ikizler 4 yaşına girecekler.
İnanılmaz hareketli yaramaz ve tatlılar. Birde yaşlarından daha büyük ve akıllılar sanırım benim başka bir dünyadan olmamla alakalı bu.

Benim dünyamın erkekleri daha uzun ve yapılı olurlar çünkü. Eh babalarıda uzun ve yapılı olunca benim yaramazlarda öyle oldu galiba.
Bir hafta sonra ikizlerin doğum günleri var. 4 yaş benim dünyamda çok önemli bir yaştır. Kanatlar 4 yaşından sonra çıkmaya başlar.
4 yaşına girdikleri gün ikizlerimizin bir ihtimal bir kız kardeşleri olabilir.

Evet doğru.
Bir bebeğimiz daha olacak.
Hamile ve son ayımdayım. Hemde iki erkekden sonra bir kıza.

Evet bu canavarlardan sonra bir meleğim olacak. Bazen kızım için üzülesim geliyor, iki yaramaz abi ile işi zor olacak. Ama onu çok sevecekler eminim.

Bu düşüncelerle arka bahçeye doğru yürümeye devam ettim.
Bahçeye geldiğimde Koray'ı kendine özel yapılan spor köşesinde yerde, ikizleride iki bacağının üzerine oturmuş babalarının mekik çekmesine yardım ederken buldum. Hallerinden memnun olmaları çok hoşuma gidiyordu.

Çağlar sağ bacağını Çağan sol bacağını parsellemiş her zaman kendilerine ait bacağa oturuyorlardı.
Babayı bölüşmüşlerdi yani.

" 98-99-100 " Dediler üçü birlikte.

Koray her zaman saydığı için çocuklarda saymayı öğrenmişlerdi.

Beni gördüklerinde kızlar ikizlerin yanına gelip kim salıncakta sallanmak ister diyince ikizler aynı anda ben, ben diyerek Koray'ın bacaklarından kalkıp ablalarına doğru gittiler.

Koray anında yerinden kalkarak yanına gelip bir eli karnımda bir eli belimde kollarının arasına aldı beni.

" Meleğim neden çağırmadım beni. Merdivenleri yalnız inme demedimmi.
Bu halde zorlanıyorsun güzelim."

" Her zaman seni çağıramam ki. Hem birşey olmadı. Bu kadar üzerime düşersen şımarırım. "

" Şımar meleğim.
Hakkın. 3 çocuğumun annesi, şımar. "

Alnıma bir öpücük bırakarak, kamelyaya doğru yürürken bana eşlik etti.

" Sevgi hanım kahvaltıyı buraya getirecek."

" Tamam güzelim.
Bende hemen bir duş alıp geliyorum."

Koray hızlı adımlarla eve yürürken bende geriye yaslanarak derin bir nefes aldım.

" Anneee.!"

Çağlar'dı ciyaklayan.

" Efendim annem."

" Çağan beni itti."

" Hayır itmedim anne.
Çarptım yanlışlıkla oldu."

" Çağlar duydun bak kazara olmuş annem.
Kaza ile olan bir şey için kardeşler kavga etmez. Hem siz iki abi olacaksınız. Birbirinizle iyi anlaşınki kız kardeşinizlede iyi anlaşabilin değilmi? "

" Ama kardeşimiz gelmiyor ki.
Hep karnında."

Çağan'ın söylediği şeye kızlarla birlikte gülmeye başladık.

" Kızlar hadi siz gidip biraz dinlenin. Ben burdayım sizede yazık dimi."

" Tamam." dedi kızlar.

Kızları dinlenmeye yolladığımda ikizlere dönerek,

"Belkide doğum gününüzde gelerek süpriz yapar size."

Dedim. İkisi birden,

" Eveeett. Süpriz yapsın anne.
Gelsin! "

Çağlar:

" Hediye paketiylemi gelecek anne."

Diyince ben tekrar gülmeye başladım. Bu iki yaramaz gerçekten alemdi.

" Vaaayy bee.
Buraya her geldiğimde asıl süprizi bana yapıyorsunuz. "

Duyduğumuz sesle ikizler ve ben o yöne baktık. İkizler,

" Dayııı...
Dayım gelmiş. "

Diyerek koştular. Tabiki sizinde bildiğiniz gibi bir kardeşim yok.

Bizim canavarların dayıı diye üzerine atlayarak yere devirdiklerı kişi Efken'di.

Benim kovulmamdan sonra dayanamayıp beni görmeye gelmişti bir kaç kere.
Sonrada sık sık ziyaret etmeye başlamış ikizlerin doğumuyla dayı ilan edilmişti.

Gerçi bundan memnun olduğu tartışılırdı.

" Çisel al şu canavarlarını üzerimden."

Hiç umursamadım.

" Valla kalkacak halde değilim dayı bey. Gördüğün gibi karnım burnumda. "

Efken yine yüz üstü yerdeydi ve iki kanadında iki canavar tarafından yoluna yoluna inceleniyordu.

" Dayı bunlar gerçekmi? "

Diyerek çekiştiriyorlar,

" Bizimde olacakmı?
Ne zaman olacak.
Hemen olsun.
Neden siyah, neden beyaz değil? Bizimde olsun, bizimde olsun, "

Diyerek resmen kafasını kemiriyorlardı.
O sırada gelen Koray'ı gören Efken,

" Koray şu yaramazlarını alırmısın üzerimden? "

Diye resmen yalvarma moduna girince, Koray kahkahalar eşliğinde Efken'in yanına gelip iki yaramazı iki eliyle tutarak iki kolunun altına kaldırdı.

" Çocuklar dayınızı tavuk gibi yolarsanız bir daha gelmez. Sizede doğum gününüzde hediye getirmez.

Şimdi özür dileyin bakalım. "

Derken bir yandan alaycı şekilde sırıtıyordu.

İkizler babalarının iki kolunun altında baş aşağı sarkmış ellerinde tüylerle,

" Özür dileriz dayıı."

Diyerek sırıtırlarken ben artık kopmuş gülüyordum.

Efken saç baş dağılmış yerden kalkarken.

" Özrünüz kabul edildi yaramazlar. Umarım kardeşiniz daha uslu olur. Gerçi annesi Çisel olunca biraz zor."

Dedi ve devam etti.

" Çisel yemin ederim senin erkek halin bu çocuklar.
Tabi tüylere olan meraklarıda babalarından geçmiş."

Ben yine gülüyordum.
Bu sırada sevgi hanım ve kızlarda kahvaltılıklarla yanımıza gelerek kamelyadaki masayı hazırlamaya başladılar.

" Hadi gel kahvaltı yapalım."

Efken ve kucağında ikizlerle Koray kamelyaya gelerek oturdular.

Koray ikizleri yere bırakır bırakmaz ikisi birden ok hızıyla masanın altından geçerek Efken'in iki yanına kuruldular.
Dertleri hâlâ o iki kanattı. Hevesle kendi kanatlarının çıkacağı günü bekliyorlardı zira.

Birlikte kahvaltıya başladığınızda Koray sağında oturan Çağlar'a bende solumda oturan Çağan'a bir yandan kahvaltı yaptırırken bir yandanda kendimiz kahvaltı yapıyorduk.

İkizlerin gözleri sürekli kanatlarda olduğundan ağızlarına verdiğimiz her şeyi farkında olmadan yemişlerdi. Peynirleri bile.
İkizler peynir sevmiyorlardı. Kızlar her sabah kırk takla atıyorlardı bir lokma peynir yesinler diye. Ama Efken'i izlerken 3 günlük yemişler haberleri bile olmamıştı.

Koray sonunda,

" Sen her kahvaltıya gelsene."

Dedi çayını yudumlarken.

" Çocuklar seni izlerken rahat rahat kahvaltı yaparlar. "

" Ayıp oluyor ama ha.
Ordan bakınca oyuncak gibimi duruyorum. "

" Evet, bu kanatlarla öyle duruyorsun."

Dedi Koray sakin şekilde.

Efken gözlerini devirdi.

" Zaten, yönetici Oganer izin vermez."

Söylediği şeyle ağzımdaki lokma boğazımda kaldı sanki. Olanları hatırlayınca zorlukla yutkundum.
Başımı önüne eğdim.

" Dedem...
Nasıl hâlâ...
Bana kızgın mı.? "

" Sen ayrıldığından beri, 5 gündür size göre 5 yıl tabi, kimseyle konuşmuyor. Olanlardan sonra Lili geldi, dedenle konuştu. Ama hiç bir sonuç alamadı. Bütün gün odasında oturuyor. Ama yakında düzelir merak etme.

Aa bu arada bu tarafa gelirken sana Ushan'ın yardım ettiğini öğrendi. Ama hiç bir şey söylemedi.

Bence yaptığı şey için oda üzgün. Ama gururu yüzünden itiraf edemiyor.
Seni affedecektir yakında merak etme.

Neyse bana musade daha fazla kalmama izin yok. Doğum günü partisinde görüşürüz.

Diyerek masanın yanından geçerek kamelyadan çıktı. Sonra ikizlere dönerek,

" Hey yaramazlar size bir sihir göstereyim mi? " Diye sordu.

İkizler,

" Eveeeettt! "

Diye bağırarak yerlerinden fırladıkları gibi yine masanın altından geçerek Efken'in yanına koştular.

" Göster, göster, göster! "

Derken sevinçle yerlerinde zıplarken Koray'da dikkatle izliyor merakla ne yapacağını bekliyordu.

Efken yere çömeldi.

" Öyle bedava gösteri yok. Önce bana birer öpücük."
Çağlar sağdan Çağan soldan birer öpücük koydular dayılarının yanaklarına.

" Şimdi oldu."

Dedikten sonra ayağa kalktı Efken.
Bir kaç adım geriye gitti. İki büyük kanadını iki yana açarken ikizler heyecanla bakıyorlardı. Aynı anda iki kanadı siyahtan beyaza dönerken iki elinide iki yana açtı.

Bir kaç saniye sonra hem ellerini hem kanatlarını önünde şaklatarak birbirine çarptı ve bir anda kayboldu.

Gördüğümüz şeyle sadece çocuklar değil bizde şaşkın baka kalmıştık.
Ben hepsinden daha şaşkındım.

Hızla yerimden kalkarak kamelyadan çıkıp doğuya doğru avazım çıkana kadar batırdım.

" Efkeeeeennn!!
Seni üçkağıtçı kargaaa! "

Bu haksızlıktı. Nasıl yaptığı bu şeylerden haberim olmazdı. Nasıl bana söylemezdi.

O kadar sinir olmuştum ki sinirden karnıma sancı girince dişlerimi sıkarak olduğum yere çöktüm.

Koray koşarak yanıma geldi.

" Meleğim iyimisin sancınmı var hemen hastaneye gidelim."

İkizler korkarak yanına geldiler.

" Geçti." Dedim, geçmişti çünkü.

" Sinirlenince oldu.
O sahtekar karga yıllarca bana bundan bahsetmemişti."

" Güzelim herşeye kızma sende.
Gerçekten iyimisin hastaneye gidelim bence."

" Gerek yok dedimya iyiyim.
Tekrarlarsa o zaman gideriz."

" Tamam hadi içeri gidiyoruz."

Biz konuşurken kızlar gelince Koray,

Hadi bakalım yaramazlar uyku saati. Doğruca öğle uykusuna.

" Hayır biz oyun oynamak istiyoruz."

Dedi Çağan.

" Uyumak istemiyoruz."

Dedi Çağlar.
Hemen otoriter anne moduna geçerek,

" Bana bakın bacaksızlar. Babanız ne derse o olacak.
Hemen gidip uyuyacaksınız yoksa büyüyemezsiniz. "

" Tamam." Diyerek kızların yanına giderken, Çağan:

" Demet abla biliyormusun dayımın kocaman kanatları var."

" Aa öylemi ne güzel."

Çağlar:

" Melis abla biliyormusun sihirde yapabiliyor. "

" Oo ne harika birşey. "

Tabiki kızlar inanmamıştı.
Neyseki inanmıyorlardı. Onlara göre çocukların hayal gücüydü anlattıkları.

" Bizde gidelim. Sende uzan dinlen güzelim. "

" Olur."

Dedim çünkü ayaklarım ağrımıştı artık.

" Hadi." Dediği anda kendimi Koray'ın kucağında buldum.
Hiç itiraz edecek değildim.

Beni içeri getirerek salondaki koltuğa bırakarak ayaklarımın altına bir kırlent bıraktı.

" Bu iyi geldi teşekkür ederim."

" İyisin değilmi? "

Dedi Koray karşı koltuğa otururken.

" Evet iyiyim."

Bu sırada açılan kapıdan süpriz iki isim girdi. Hilal ve Alperen.

Bilin bakalım ne oldu. Bu ikisi evlendi. Hilal'in Koray'a aşık olduğunu sanarken bu şapşal kız Alperen'e aşıkmış meğer.

" Merhaba çocuklar hoş geldiniz.."

Dedim yattığım yerden.

" Hoş bulduk." Diyerek yanımıza kadar gelirlerken ellerindeki oyuncak çantalarını koltuğun kenarına bıraktılar.

" Yinemi dolu geldiniz.
Gerek yoktu. Her gelişinizde oyuncakla geliyorsunuz."

Koray araya girdi.

" Sürekli bize oyuncakla geleceğinize kendinize oyuncak alacak bir çocuk yapmanıza siz. "

Hem ben, hem Hilal Koray'a baka kaldık.

" Ne yalan mı? "

Dedi Koray geriye yaslanarak bacak bacak üstüne atarken. Bir yandanda kollarını göğsünde birleştirdi.

Hilal kızarırken Alperen koltuğa oturdu ve,

" Yaşa. " Dedi. Bu kez Alperen baktık.

Bende diyorum bizimde ikizlerimiz olsa fenamı olur diye ama, işte anlatamıyorum.

" Alperen! "

" Ne Alperen? Ne? Yalan mı? "

" Neyse canım kavga etmeyin."

" Yok. Burda etmeyeceğiz."

Dedi Hilal,

" Evde edeceğiz."

Koray:

" Hayırdır Alperen.
Neden taa buraya kadar geldiniz."

" A o mu?
Yeni bir iş geldi. Yüzyüze görüşelim dedik.
Büyük iş. Sana danışmadan yapabileceğiniz birşey değil."

" Ne işi bu.?

" David Nelson."

" Nelson'mu? "

" Evet yarın kızı Elizabet bizim şirkete gelecekmiş. Bugün arayıp randevu aldı. Bizzat seninle görüşecekmiş. "

" Neden."

" Sonraki gün babası Türkiye'ye gelecekmiş.
Bir gece kalıp Mısır'a geçecekmiş."

" Bu süre içindede koruma ve güvenlik olarak bizim yanlarında olmamızı talep edecekler bence."

Dedi. Hilal.

Bana baktı Koray.

" Doğuma az kaldı.
Böyle bir zamanda benim olmam zor.

Ama uzman adamlarımızla bir güvenlik hattı oluşturabiliriz."

" Bunu kendin bizzat söylersin artık yarın."

" Kaçta gelecek."

" Sabah 11. "

" Tamam. Sabah şirkette olurum.
Çisel'i yalnız bırakamam. Bu yüzden görüşmeden sonra işleri ayarlar dönerim. Sizde bizzat başlarında olursunuz. "

" Tamam."

" Sizin canavarlar nerde? Gelmişken görseydik."

" Uyku saatleri geldi.
Kızlar uyutmaya gittiler.
Artık kim kimi unutursa. " Dedim.

" O zaman bize musade. "

" Tamam görüşürüz yine."

Hilal ve Alperen de çıkınca kaldık biz bize. Hamileliğin verdiği yorgunlukla olduğum koltukta biraz uyumaya karar verdim.

*****

Sabah olmuş Koray erkenden, kahvaltı bile yapmadan çıkarak şirkete gitmişti.

Bir an önce işleri halledip geri dönmekti niyeti. O yokken bizde Sevgi hanımla kızımıza yeni bir oda hazırladığımız için içini yerleştiriyorduk. Kızlar ikizlerle odalarındayken fırsat bu fırsat bugün bu işi bitirelim dedim.

*****

Sabahın körü şirkete gelen Koray ofise gelir gelmez sekreterinde bir kahve istedi.
Sonrada hızlı adımlarla odasına girerek masasındaki islerin başına geçti. Aklı evde ve hamile karısındaydı bu yüzden işleri hızlıca yapıp Elizabet Nelson ile olan görüşmeyide halledip en geç 3 de evde olmak istiyordu.

Masasının başına oturduğunda kadın bir elinde kahve diğerinde 2 dosya daha geldi.

" Bırak." Dedi Koray.

" Alperen bey ve Hilal hanım gelince bana yolla."

" Peki efendim. "

Kadın çıkarken Koray aldığı büyük yudum kahve ile işe başladı. 2 saat başını kaldırmadan işleri bitirmek için uğraştı. Nihayet işleri bitirdiğinde geriye yaslandığında, kapı tıkladı.

Gelenler Alperen ve Hilal'di.

" Gelin çocuklar.
Geciktiniz. "

" Çocukların yanındaydık.
Eksik yada mazeretli olan varmı diye kontrol ettik. "

" Yarım saat sonra Elizabet hanım burda olacak. " Dedi Alperen.

" Eğer ayarlamayı yapamazsak B planı olarak ben burda olacağım, Hilal sende Çisel'i yanında kalacaksın. "

Hilal bir Koray'a bir Alperen'e baktı.

" Sen yanında olmazsan rahat edemen doğum çok yakın."

" Tamam." Dedi Hilal çaresiz.

" Sizde dikkatli olun."

Biraz sonra kapı çaldı ve önden sekreter arkadan yanında iki adamıyla Elizabet geldi.

1 saat süren görüşmeden Koray'ın hiçte istemediği sonuç çıktı.

Koray bizzat iş adamının korumalığını yapacaktı yanında Alperen ve ekibiyle birilikte. Böylelikle B planı çalışmaya başlamıştı. Şimdi geriye bunu Çisel'e anlatmak vardı.

Akşam üzeri olmuş Koray şirketten eve gelmişti. Yine kapının önünde oynayan ikizler tarafından karşılanmıştı Koray.
Bacaklarına yapışan oğullarını kucaklayarak kucağına alırken
anneleri Çisel' de uzandığı şezlong da ikindi güneşi alıyordu tabi bebeğide.

Koray'ı görünce ayağa kalkmak istedi. Ama bu göbekle olmadı.

" Kalkma güzelim niye kalkıyorsun."

Koray hızlı adımlarla Çisel'in yanına gelerek alnından öptü.

" Nasılsın meleğim?
Varmı bir sıkıntı? "

" Yok. İyiyim."

Çağlar:

" Baba biliyormusun?
Kardeşim bugün kulağıma tekme attı."

Koray Çağan'a döndü.

" Ne kadar ayıp.
Kardeş kardeşe vurmaz."
Hem Çisel hem Çağan güldüler.

"Ben değil babaa. İnci yaptı.
Kız kardeşimiz."

O anda herkes gülmeye başladı.

" O bilememiş abisi." Diyerek ikizlerin saçlarını okşadı Koray.

" Ben üzerimi değişip geliyorum."

" Tamam."

Akşam olmuş, yemek yenmiş, ikizlerde uyumuştu.
Karı koca salonda, Koray koltukta oturuyor Çisel başı Koray'ın dizlerinde yatıyordu.

" Artık anlatabilirsin Koray. "

" Neyi? "

" Bir sıkıntın var. Anlat işte.
Son işle ilgili değilmi? Sende gideceksin degilmi? "

Koray sıkkın baktı sevdiği karısına.

" Evet." Dedi yine canı sıkkın.

" Ben olmadan altından kalkamayız.
Sadece 24 saat."

Son anda böyle bir işin çıkması Çisel'in hoşuna gitmemişti ama Koray'ın moralini bozmak istemedi.

" Kendinize dikkat edin tamam mı.
24 saat sonrada yanımda ol. Gecikip bizi bekletme.

Koray sevdiği kadının üzerine eğildi dudaklarına bir buğse bıraktı.

" Söz veriyorum. "

" Hadi bana yardım et de kalkayım artık ters dönmüş kaplumbağa gibiyim biliyorsun. "

Koray ve Çisel birlikte ağır adımlarla üst kata çıkarak odalarına girdiler.

*****

Sabah olmuş Koray erken saatte kalkarak hazırlanmış, silahını ve yedeğini yanına aldıktan sonra sevdiği kadını kolların arasına alıp dudaklarını uzun bir öpücük bıraktı.

" Çok gecikmeyeceğim."

Dedikten sonra Çisel ile birlikte evden çıktı. Hemen dışarıda Alperen ve Hilal bekliyordu. Hilal geride kalırken Koray Alperen'le dönüş yoluna geçti.

Tam 24 saat boyunca ünlü iş adamına koruyacak bir zarar görmeden ülkeden çıkmasına yardım edeceklerdi, görevleri buydu.

Koray ve Alperen'in gidişinin ardından Hilal ve Çisel'de içeri girdiler bir süre salonda oturduktan sonra mutfaktan Sevgi Hanım'ın sesi geldi.

" Hadi kızlarım gelin kahvaltı hazır. "

Bu arada ikizler de ablaları ile birlikte merdivenden iniyorlardı.
Çağlar:

" Anne yine dışarıda yapalım mı kahvaltıyı."

Çisel:

" Bugün kahvaltıyı evde yapacağız çocuklar."

Dedi. Şu an canı hiç de dışarıda kahvaltı yapmak istemiyordu aklı Koray'da kalacaktı 24 saat.
Buna engel olamıyordu. Yine de moralini yüksek tutmaya çalışıyordu bebeğinin etkilenmemesi için.

Günün bir kısmını önce kahvaltı sonra ikizlerle oyun, sonra onların uyuması ile geçirdiler.

Koray ve Alperen' den şuana kadar ses soluk çıkmamıştı. İkisi de eşlerini merak ediyorlardı ama birbirlerinin moralini bozmamak için konuşmamaya dikkat ediyorlardı.

Çisel sonunda kafalarını dağıtmak için,

" Televizyon açalım belki iyi birşeyler vardır." Dedi sırıtarak.

" Televizyonda mı hemde bu saatte. Sanmam ama aç hadi. "

Dedi Hilal.

" Bende birer kahve alayım geliyorum."

Hilal mutfağa girerken Çisel salonda oturduğu yerde kumandanın tuşlarına ileri geri basıp durdu.

Sonunda son dakika bandı ile durdu haber kanalında.

Okuduğu yazı ile kalbi durdu sanki.

" Amerikalı ünlü iş adamı David Nelson'a saldırı. Korumaları ve kendisi yaralı."

Hilal elinde kahve fincanları salona geldiğinde ekrandaki yazıyı görmesiyle ekran karşısında ayakta kala kalmış Çisel'i gördü.

Şok şekilde bakmaya devam ederken Çisel'in önce elindeki kumanda yere düşerek dağıldı. Sonra kendisi olduğu yere yığıldı kaldı.

Hilal elindeki fincanları yere bırakarak Çisel'in yanına koştu.

" Çisel!
Çisel uyan.
Çiseell. Sevgiii!
Koooş yardım et. "

Kadın koşarak çıktı mutfaktan.

" Çisel'im! Kızım!

Hilal'im ne oldu? "

" Haberleri görünce düştü kaldı.
Kolonya falan getir hadi diyerek kızın başını dizlerine koydu. Sevgi koşarak gidip geldi kolonya ile.

Hilal eline döktüğü kolonya ile kızın bileklerini ovdu. Burnuna tuttu kokuyu.

" Çisel uyan...
Hadi korkutma beni."

Biraz sonra kız kendine gelirken Koray dedi ağlamaya başlarken.

Hilal'e bakarak Hilal dedi yine ağlarken.

" Hemen ağlama bebeğini düşün. Henüz ne olduğunu bilmiyoruz.
Bizimkilere kolay kolay birşey olmaz. Unuttun mu biz en iyiyiz. "

Çisel:

" Ama..."

Demiştiki arkasından giren sancı ile kocaman bir,

" Aaahh!! " Geldi.

Çisel sancıyı tanıdı. Tıpkı ikizlerdeki sancıydı. Bir ağrı daha girerken elleri karnına gitti.
Bir kez daha, " Ahhh!!"

Dedi dişlerinin arasından.

Hilal " Doğum başladı.." Dedi sonra korkuyla.

Hilal bir anda duyduğu şeyle panikledi. Elini cebine atarak ambulansı aradı.

"Acil bir doğum."

Dedi. Adresi verdi yapılması gerekenleri dinledi personelden.

Ama artık çok geçti. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Çisel'in suyuda gelmiş doğum resmen başlamıştı.

Hem Hilal'in hemde Sevgi'nin eli ayağına dolaşırken birden salon kapısı açıldı.

"Hilal hızla ayağa fırlayarak.

" Kimsin? " Dedi silahının çekerek.

Karşısında 2 metre boylarında yaşını almış adama baktığında adam kızı umursamadan içeriye girerken Hilal,

" Kıpırdama vururum. "

Dediğinde Çisel kapıya baktı.
Dişlerini sıkarak,

" Hilal bırak." Dedem ve doktorlar. diyebildi.

Dede Oganer gelmiş yanında iki bayan doktor getirmişti kendi dünyasından. Nasıl olmuştu bu.

Hızla Çisel'in yanına geldi hiç konuşmadan yerde yatan küçük torununu bir hamlede kucağına alarak üst kata çıkarken Çisel dedesine sarılarak hem acısından hem özleminden ağlamaya başladı. Doktorlarda arkalarından çıktı.

Oganer Çisel'i odasına bırakıp dışarı çıkarken doktorlar odaya girdiler.

Biraz sonra odadan Çisel'in sesi duyulmaya başladı. Gelen sancılar Çisel'in canını yaktıkça kız acısını bağırarak geçirmeye çalışıyordu.

Hilal duyduğu seslerle kapının dışında kıvranırken telefonu çaldı.

Arayan Alperen'di. Sevinç ve korku karışık açtı telefonu.

" Alperen! "

" Alo Hilal."

" Alperen nasılsınız?
İyimisiniz?
Yaralımısınız.? "

" İyiyiz Hilal.

Haberleri izleyip boşa korkmayın diye aradım.
Yaralı korumalar biz değiliz abartılmış yine haberler. "

" Geç kaldınız Alperen.
Çisel gördü.
Yığıldı kaldı.
Uyanınca sancısı tuttu, suyu geldi doğum evde başladı. Doktor geldi. "

" Ne? " Dedi Alperen.

" Koray nerde?"

" Emniyettekilerle konuşuyor. Siz hangi hastanedesiniz."

" Hastanede değiliz evdeyiz.
Doğum evde oluyor diyorum ya anlasana."

" Neeeeh! Olamaz! Hemen geliyoruz."

Alperen telefonu kapatarak hastane önünde polislerle konuşan Koray'ın yanına koştu.

" Koray! "

Koray Alperen'in telaşlı halini görünce anladı ters bisey olduğunu.

Polislerden ayrılıp karşıladı.

" Görmüşler deme. "

" Maalesef Çisel görmüş, sancılanmış doğum başlamış"

Koray korkuyla,

" Ne?"
Dedikten sonra koluna yapıştı Alperen'in.

" Çabuk, çabuk, çabuk."

Hızla arabaya binerek motoru çalıştırıp gaza bastı Koray. Son hız çıktı parktan. Hızla girdi trafiğe.

" Hangi hastane."

" Hastane değil evdeymiş. Evde başlamış doğum.
Doktor gelmiş. "

" Kahretsin o haberi yapanın taa...

Hilal'i ara hemen."

Alperen Hilal'i aradı. Hoparlöre verdi sesi.

" Alo Hilal yoldayız, Çisel nasıl? "

Cevabı arkadan gelen çığlık verdi. Çisel yanan canıyla bağırınca Koray'ın ciğeri koptu sanki duyduğu sesle. Yumruğunu direksiyona geçirdi dişlerini sıkarak.

" Özür dilerim meleğim yanında değilim."

Dedi, ağlamak üzereydi.

Daha çok bastı gaza. Trafiği makas ata ata yardı geçti. Yarım saatin sonunda eve gelerek hızla girdi bahçeye.

Arabadan atlarcasına inip, koşarak girdi kapıdan, ikişer ikişer çıktı merdivenleri. Kapının önüne geldiğinde karşısında 2 metrelik heybetli adamı gördüğünde şaşkın dura kalırken heybetli kanatlarını gördü. Dahada şaşkın bakarken içerden minik meleğinin sesi geldi aynı anda.

Ciyak ciyak ağlıyordu kızı. Duyduğu sesle Koray'ın dizlerinin bağı çözüldü.
Duvardan tutunmak zorunda kaldı.
Kolundan Oganer tuttu.

" İyimisin?"

" Sağolun...İyiyim. "

Dedi Koray kapıyı açıp içeri girerken.

Çisel yatakta kanter içinde,
küçük meleği doktorun kucağında, bu dünyadan olmadıklarını anladığı doktorlar yanı başındaydı sevdiği kadının.

Koray Çisel'e baktı, Çisel Koray'a.

Gözlerinden yaşlar boşaldı kızın.

" Koray." Dedi hıçkırarak ağlarken.

" İyisin.
İyisinn. Yaşıyorsun!" Dedi iki kolunu Koray'a doğru uzatarak.

Yanına geldi sarıldı Koray.

" Özür dilerim meleğim.
Seni korktuğum için çok özür dilerim. Affet beni."

Çisel başını iki yana salladı. Sonra sıkıca sarıldı Koray'a.

Koray'da Çisel'e sarıldı, alnından öptü sevdiğini. Bu arada doktor bebeği temizledi kundağa sardı annesinin kucağına verdi.

Pembe kundağa baktı Koray. İçinde uyuyan mimik meleğe baktı. Aynı annesine benziyordu küçük İnci tanesi.

" Koray dedem geldi."

Dedi kız gözleri ışıl ışıldı.

" Affetmiş beni."

" Gördüm güzelim kapının dışında.
Baya baya heybetli bir deden var."

Dediğinde kız kahkaha ile güldü.

" O bir yönetici o yüzden."

*****

Aradan 1 saat geçmiş Çisel bebeği ile daha büyük bir odaya geçmişti.
Kucağındaki bebeğe merakla bakan ikizlerde yatağın üzerine çıkmışlar kardeşlerine bakıyorlardı.

" Anne İnci çok güzel."

Dedi Çağlar.

" Senin gibi." Dedi Çağan.

Babaları güldü bu hallerine.

Ziyâret önceliği mecburen dedenin olmuştu. Önce dede girdi kapıdan

İkizler gördükleri, onlara göre dev gibi olan adama ve iri kanatlarına bakarken gözleri parladı. Koşarak yanına geldiler.

Çağlar: " Sen kimsin.?"

Çağan: " Kanatların kocaman. "

Çisel:

"Çocuklar Bu saygıdeğer kişi demem ve sizinde dedeniz. Selâmlayın dedenizi. "

Çocuklar koşarak sarıldılar adama. Çünkü selamlamayı bilmiyorlardı.
Çisel hem güldü hem utandı. Öğretmemiştiki.

Dede bir adım öne çıktı.

" Sıra bende." Dedi.

Sizde öğrenin ve tekrar edin dedi ikizlere bakarak.

Dede Oganer iki koca kanadını iki yana açtı.

Bir dizinin üzerine çökerek yeni doğan kız bebeği selamladı. İkizlerde aynısını yaptı.

Koray şaşkın Çisel'e doğru eğildi.

" Güzelim ne iş."

" Ailede doğan ilk kız bebek aile büyükleri tarafından selamlanır. Çünkü uğurludur, şans ve mutluluk getirir aileye."

" Ooo. " Dedi Koray sırıtarak.

Dede ayağa kalkarak Çisel'in yanına geldi. Yeni doğan bebeği kucağına alarak alnından öptü.
Annesine geri verdi, sonra elini siyah tüylerinin arasına daldırıp 3 altın tüy yoldu. 3 torununa 3 tüy hediye etti.

İkizler gördükleriyle hiç olmadıkları kadar mutluydular. Tabi Çisel ve Koray da.

" Dede nasıl bildinde geldin? "

O anda odada beliren Efken,

" Çünkü hep sizi izliyordu oturduğu yerden. Senin durumunu görünce iki doktoru alıp anında buraya inmiş.

Öyle değilmi yöneticimiz."

Adam kaşları çatık itirafta bulunmadı. Ama öyleydi ilk günden beri Çisel'i izliyordu.

" Gözünüz aydın diyerek Çisel'in yanına geldi Efken.
Sonra oda bebeği selamladı.
Alnından öptü. Annenden daha güzelsin İnci tanesi." Dedi.

" Hişştt kızıma asılma lan."

" Asla." Dedi Efken.

Sonra,

" Sayın yöneticim gitmemiz lazım.

Doğum gününde geliriz. yine. "

Dediler ve aynı anda aynı şekilde yok oldular.

Onların ardından dışarda bekleyen Alperen ve Hilal girdi odaya. Uzun bir süre odada birlikte kaldılar. Ziyaret bittiğinde onlarda evlerine döndüler.

Çisel'in artık tam bir ailesi olmuştu
Mutluydu hep mutlu olacaktı. Sevdikleri ve çocuklarıyla birlikte.

Masal gibi başlayan ve masal gibi devam eden bir hayatları oldu hep....

SON

 

Loading...
0%