Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm

@azamet_29_2

" Seni karımın etrafinda bir daha görmeyeceğim. Sait! "

Adam karşısındaki keskin kahvelere baktı. Sonra da Beyazıt'a. Ardından dalgalı bir gülümseyişle odadan çıktı.

Sait'in çıkışıyla Atlas Gül ve Şeref'e döndü sinirle,

" Bu piç neden burda! "

Şeref verdi cevabı.

" Gül'e başsağlığı ve başkanlığını tebriğe gelmiş miş."

" Yani ava çıkmış." Dedi Beyazıt.

" Aynen."

Atlas kızın yanına gelip kolundan tutarak,

" Gül kesinlikle bir daha bu adamla konuşmada, görüşmede. Çünkü,"

Demişti ki Gül devam etti.

" Biliyorum. Bu adama yüz vermeyeceğim.
Bu adamın lakabı Avcı.
En iyi bildiği şey ava yatıp gözüne kestirdiği şirketleri batırıp, kendine muhtaç edip, para yardımıyla musallat olup üstüne çökmek. Ve bunu yaparken hiç bir delil bırakmaz.

Bu yüzden hiç bir şekilde etrafımda olmasına müsade etmeyeceğim. Para yardımı, ortaklık, iş kurma gibi vaatlerine inanmayacağım.
Çünkü Tayfun' dan fazlası var eksiği yok. "

Atlas gülümsedi.

" Aferin benim gülüme."

" Ayakta kalmayın oturun lütfen."

Dedi Gül masasına geçerken. Beyler koltuklara geçtiler.

" Sizin nasıl haberiniz oldu.? "

Atlas Şeref'e döndü.

" Şeref mesaj attığında abimle birlikte çıkmış mekâna gidiyordum. Abim beni bırakıp şirkete gerçekti. Mesajı görünce anında bu tarafa geldik."

" Atlas mesajı görünce delirdi. Nerdeyse Tufan'ı arabadan atıp direksiyona o geçecekti."

Dedi Beyazıt gülerek.

" O herife illet oluyorum abi. Bir arada bize sarmıştı."

" Ama Atlas hırlayınca geri basıp çekildi."

Dedi Beyazıt.
Cihan girdi araya.

" Doruk ve adamlara emir vereceğim. Bu şirketin önünden dahi geçemeyecek bundan sonra."

" Aynen. Elimden gelse İstanbul'dan sürerim o iti."

" Kahve içer misiniz." Dedi Gül araya girerek.

Ortalığın sakinleşmesi lazımdı.
Sorusuna erkeklerden evet yanıtı gelince kız Melike'yi arayıp,

" Hepimize kahve lütfen." diyerek kapattı. Sait konusu bu şekilde kapanmış görünüyordu.

" Bakın aklıma ne geldi.
Bu akşam yemeğe gidelim mi. Herkes davetlim. Beyza dan Vedat bey'e kadar.

Atlas gittiğimiz yer vardıya oraya gidelim. Ne derdiniz? "

İki kardeş bir birine baktı.

" Neden olmasın.
Başkan hanımın davetine icabet etmekten şeref duyarız. "

Dedi Beyazıt gülümseyerek.

*****

Akşam olduğunda Gül ve tanıdığı herkes mekanda ve aynı masadaydılar. Güzel bir akşam yemeği üzerine kahveler ve sohbet...

Gül İlk kez bu kadar kişi ile birlikte yemek yemenin dahası davet sahibi olmanın tadını çıkarmıştı. Yıllardır görmediği tatmadığı bir şeydi bu.
Bu yüzden dahada mutlu olmuştu.

*****

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı kız.
Aradan bir gün daha geçmiş, bütün işlerini ayarlamış Ankara'ya gitmek için hazırdı artık.

Akşam aralarında konuyu tekrar konuşmuşlar son karar olarak Şeref, Fırat, Atlas ve Gül birlikte gidecekler Kuzey Atlas'ın işleri için mekanların başında Cihan, Gül'ün işleri için şirkette kalacak işlerin düzen içinde yürümesini sağlayacaklardı.

Böylece bu sabah Beyazıt'ın Atlas'ın emrine verdiği özel uçakla Ankara'ya gitmeleri için bir engel kalmamış oluyordu.

Ankara'ya gittiklerinde ilk iş Gül'ün anne ve babasının kabirlerini ziyaret edecekler ardından teyzesi, eniştesi ve Nigar'ı görmeye gideceklerdi.

Şeref annesini arayıp bugün için Ankara'ya geleceklerini birde misafirleri olduğunu söylemiş ama Gül den bahsetmemişti.

Gül'ün sayesinde Fırat ve Şeref de ailelerini ziyaret etme fırsatı bulmuş oluyorlardı. Ankara'da ki aile ziyaretinden sonra da Atlas'ın Bodrum'da 5 yıldızlı bir otelde ayarladığı 5 günlük balayı tatili için Bodrum'a geçeceklerdi.

Yıllardır gidemediği Ankara'ya gidecek olması ve ardından Atlas ile balayı tatiline çıkacak olmaları Gül'ün fazlasıyla heyecanlanmasına sebep olmuş sırf bu yüzden gece doğru düzgün uyuyamamıştı.

Kız yatakta şööyle bir esnedikten sonra yanında yatan Pamuk'a sarıldı.

" Günaydın güzel kızım. Hazır mısın? Bugün sende bizimle geliyorsun."

Arkadaşı anlamış gibi kuyruğunu saklarken kız yataktan kalkarak önce saate baktı. Yediye geliyordu.

Önce bir duş alayım, sonra hazırlanayım. Diyerek banyonun yolunu tuttu kız. Üzerindeki saten pijamalardan kurtulup kendini ılık suyun altına bıraktı. Hava nemli ve sıcak olduğu için ılık duş iyi hissettirmişti. Banyodan çıkıp kurulandıktan sonra üzerine temiz çamaşırlarını, askılı beyaz bir badi, altına geniş paça ince kot pantolonunu giydi. Ardından ince spor çoraplarını ve topuklu spor ayakkabılarını giydi. Tuvalet aynasının önüne oturup saçlarına maşa ile hafif dalga verdi. Yüzüne çok hafif bir makyaj yaptı. Bütün bunları yaparken pamuk hemen yanında pür dikkat kızı izliyordu.

Gül işi bittikten sonra Pamuk'a doğru eğilerek.

Nasıl oldum. Dediğinde Pamuk havlayarak cevap verdi. Bence de güzel oldu dedi kız kıkırdayarak.

Yerinden kalkarak el çantasına telefonunu cüzdanını bir iki makyaj malzemesini koyduktan sonra,

" Hadi inelim." diyerek kapıya yöneldi. Tam kapıyı açıp çıkmıştı ki bir anda önüne çıkan Atlas'a çarpınca geriye doğru sendelerken Atlas tuttu belinden.

" Günaydın Gül'üm..."

Dedi aşık bakışlarla sarılıp kendine çekerken. Adamın bakışlarını ve çapkın gülümsemesini gören Gül de onun gibi gülümsedi.

" Günaydın.
Bende iniyordum. "

" Önce biraz konuşalım. Sana vermem gereken birşey var."

Kız kısa bir an durdu.

" Tamam." dedi gülümseyerek.

" Gir."

Atlas kızla birlikte tekrar odaya girerken Pamuk fırladı çıktı.
Odanın ortasına geldiklerinde Gül ellerini arkasında birleştirdi.
Gözleri Atlas'ın toprak kahvelerine odaklayarak bakarken,

" Ne söyleyeceksin." Dedi.

Adam bir adımda kıza yaklaşarak kollarını kızın beline dolarken kızda ellerini arkasından önüne alıp Atlas'ın kaslı kollarından tutundu. Adam gözlerini kızın mavi güllerine sabitledi.

" Gül'üm...
Seninle evlenirken en önemli şeyi unuttuğumu farkettim."

" Öylemi? " Dedi kız. Ne olabilir diye düşündü bir an.

" Yüzükler.
Yüzükleri unutmuşum."

Kız bir anda gülmeye başladı.

" Doğruya yüzüklerimiz yok."

Dedi durulurken. Ardından,

" Ama önemli değil.
Olmasada olur sen yanımdasın ya yeter.."

" Olmaz.." Dedi Atlas. Kollarını kızdan ayırıp elini cebine sokarak siyah bir kutu çıkardı. Kızın şaşkın bakışları eşliğinde açarak kıza çevirdi.

Kızın mavileri kocaman olurken gördüğü mavilerle hayran hayran baka kaldı.

Kutunun içinde mavi tektaş kombinli siyah altından yüzük seti vardı.

Gül'ün gözleri kutuda bakarken Atlas mavi tektaşlarla donatılmış iki yüzüğü kutudan akarak kutuyu yatağa bıraktı

Gül'ün gözleri kutuda bakarken Atlas mavi tektaşlarla donatılmış iki yüzüğü kutudan akarak kutuyu yatağa bıraktı. Sonra kıza dönüp sol elinin tutarak önce öptü. Ardından izin verir misin? Dediğinde kız parmaklarını aralarken hâlâ şaşkındı.

" Atlaas. Bu...
Bu çok...
HARİKA! "

" Teşekkür ederim Gül'üm. "

Dedi Atlas.

" Hayatıma girdiğin için, güzelleştirdiğin için. Hayat arkadaşım olduğun için."

Diyerek kızın parmağına taktı iki yüzüğü. Sonra yatağın üzerinden kutuyu alarak içindeki yüzüğü çıkarıp kıza uzattı gülümseyerek.

Kız anladı yapması gerekeni. Atlas'ın elindeki yüzüğü alıp sol elini tutarak parmağına taktı. Aynı anda Atlas'ın avuçları arasında buldu yüzünü. Adamın arzu dolu bakışlarının ardından dudaklarını hissetti dudaklarında. Gözlerini kapatarak kendince karşılık verdi. Atlas kızın dudaklarından zar zor ayrılıp kulağına doğru kavis aldı.

" Şimdilik bununla yetineceğim gülüm." Dedikten sonra doğruldu.

" Hadi inelim. Kahvaltıdan sonra çıkıyoruz."

" Tamam." dedi kız gülümserken. Atlas kızın beline sardı kolunu arkadan. Kapıya yönlendirdiğinde birlikte çıkarken kızın gözleri hâlâ elindeki şahane yüzükte hayranlıkla inceliyordu. Çok hoşuna gitmişti.

Merdivenlere gelmişlerdi ki hatırladığı şeyle,

" Atlas.."

" Söyle mavi gülüm."

" Pamuk'ta bizimle gelecek."

Atlas anında durdu.

" Bizimle mi gelecek!
Olmaz gülüm. Ben karımla balayına giderken ne işi var bizimle."

" Otele gelecek demedim ki. Ankara'ya gelecek. Biz giderken kuzi ile kalır. Dönerkende alırız."

" Kuzi?
Kuzi derken.?"

Dedi Atlas, şaşkındı.

" Şeref işte.
Kuzi.
Kuzen."

" Haa o zaman olur.
İkisi ne hallleri varsa görsünler.
Karımla beni rahat bıraksınlar yeter."

Kızı çekerek kendine bastırırken kulağına eğildi. Seninle yalnız kalacağım saatleri iple çekiyorum gülüm. Kızın yanakları al al olurken yutkundu.

Konuyu değiştirmek için,

" Hadi inelim ben acıktım."

Diyerek önden yürümeye başladığında Atlas'ta arkasından iniyordu.

Gül mutfağa geçtiğinde masada oturan Beyazıt'ı gördü.

" Günaydın Beyaz abi."

" Günaydın Gül."

Arkadan gelen Atlas da aynı şekilde,

" Günaydın abi." Dedi.

" Günaydın koçum."

" Hani Didem nerde? "

Dedi Gül.

" Gelir birazdan, hadi oturunda başlayalım. "

Atlas ve Gül'de oturunca Natalie çay servisini yaptı.

" Ee ne yaptınız?
Hazırlıklar tamam mı? "

" Evet abi. Herşey tamam.
Fırat ve Şeref bizimle gelecek. Önce Ankara'ya gideceğiz. Ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra da Bodrum'a geçeceğiz."

Gül bir yandan yerken,

" Pamuk'ta bizimle gelecek."

Diyince Bayazıt'ın gözleri Atlas'ı buldu. Atlas abisinin gözlerindeki ne işi var Pamuk'un balayınızda diye soran bakışlarına cevap olarak,

" Bizimle değil abi Şeref'le kalacak."

Dedi.

" Günaydın. " Diyen Didem girdi içeriye.

" Günaydın. "

Cevabıyla yerine geçip oturdu. Kahvaltıya başlarken,

" Yolculuk ne zaman? " Dedi hızlı hızlı yerken.

" Kahvaltıdan sonra."

" Hayırdır ne bu acele nereye yetişiyorsun? "

Beyazıt'tan geldi soru.

" Okul yaklaştı abicim.
Eh! Malûm bir çok ihtiyaç var. Melek'le alış verişe gidiyoruz."

Önündeki bardağından bir yudum aldıktan sonra Gül 'e döndü kız.

" Gül gibi olmak isterdim."

Gül de dahil masadakilerin gözleri Didem'i buldu.

" Zeki yengem gibi iki yılda bitirip kurtulmak isterdim."

Dedi gülümseyerek.
Şaşkın bakışlarla kala kaldı Gül.

" Yenge?"

" Evet." Dedi Didem Atlas'a bakarak.

" Atlas abimle evli olduğun için benimde yengem oluyorsun."

Gül bir kaç saniye alık alık baktıktan sonra aniden ellerini şaklatarak yerinde sıçradı.

Erkeklerin gözü Gül'e döndü bu kez.

" Evet ya!
Ben yenge oluyorum dimi? "

Dedi sevinç ve heyecanla.
Kızın tepkisine masadakilerin gülerek karşılık verdi. Gül'ün ve Atlas'ın en neşeli sabahlarıydı.

Didem çayından son bir yudum aldıktan sonra masadan kalkarak oturmakta olan Gül'e omuzlarından sarıldı,

" İyi tatiller diliyorum yengem. Bana müsade ben kaçar."

Dedikten sonra Atlas'ın arkasına geçerek,

" İyi tatiller kas yığını."

Diyerek koluna bir tane geçirdi.
Sonrada Beyazıt'a bakarak,

" Darısı başına büyük abicim. "

Diyerek hızlı adımlarla çıktı.

Kapıdan çıkar çıkmaz gördüğü Fırat ile durdu kız. Şeref le birlikte siyah büyük minibüsün önünde konuşuyordu adam. Atlas ile birlikte oda gidecek bir süre buralarda olmayacaktı.

Bunu düşündüğünde garip hissetti. Bakmaya devam ederken ayakları kızı Fırat'a doğru götürdü. Yanlarına doğru gelen Didem'i gören Şeref,

" Bende gidip valizimi alayım bari."

Derken Fırat'a arkana bak işareti verip arkasını dönüp uzaklaştı.

Fırat anlamz şekilde arkasına dönünce Didem'i gördü. Kız yürüdü yürüdü minibüsün yan tarafına geçip durdu. Burası gölgeydi.

Fırat sessiz kıza baktı. Neden buradasın der gibiydi hâli.

" Bugün gidiyormuşsunuz."

" Evet iki saate çıkarız."

" Uzun zamandır gitmemiştiniz. Aileni özlemişsindir elbette. "

" Tabi ki."

" Selam söyle anne babana. "

" Olur söylerim."

Kız ayağa kalktı. Gülümsedi.
Rahat görünmeye çalışsada garip hissediyordu. Hemen uzaklaşmak istedi yoksa garip hâli Fırat'ın dikkatini çekecekti.

" Dönünce görüşürüz."

Diyerek hızla uzaklaşırken kolunda hissettiği el ile kaldı birden.

" Bunu söylemek için mi geldin?
Yani selâm söylemek için mi? "

Kızı kendine çevirip yaklaştı. Tam önünde durdu. Gözleri kızın zeytin yeşili gözlerinde gezindi. Elini kaldırıp kızın çenesine koydu iki parmağını. Başı yukarı kavis alan kız adamın gözlerine bakarken gözlerinin titrediğinin farkında bile değildi.

" Didem." dedi adam.

Büyülenmiş gibi hareketsiz kalan kız.

" Hıımm? "

Derken Fırat daha fazla dayanamadı. Kıza doğru eğildi. Dudağına küçük bir buğse bırakırken kızın gözleri kocaman açıldı. Saniyeler sonra geri çekilen Fırat,

" Ankara'dan dönünce seninle ve Beyaz abiyle konuşacağız."

Kızın dudaklarında küçük bir gülümse peydah olurken gördüğü Şeref ile arkasını dönüp koşarak uzaklaştı.

" Ne oluyor lan!
Öcü müyüm ben niye kaçtı. "

Yanına geldiği Fırat hâlâ kızın arkasından bakıyordu. Dudaklarında ince bir gülümseme olduğunu gören Şeref,

" Ooo niye kaçtı belli oldu.
Böyle giderse bir ben kalacam sap.
Bari Gül'ün bulduğu kıza takılayım bende. "

Fırat anlamaz şekilde arkasına, Şeref'e döndü.

" Ne diyorsun lan! "

" Diyorum ki. Hayırlı işler. Ne zaman istiyoruz Didem yengeyi."

" Şeref defol git boğarım seni! "

*****

İki saat sonra siyah bir minibüs ve bir sedan havalanına gelip durdu.
Önden siyah sedandaki adamlar indiler. Minibüsün kapısı açılırken hemen önünde beklediler. Atlas ve Gül indikten sonra arkadan Şeref elinde tuttuğu tasmanın ucunda Pamuk, arkasından Fırat indi.

Adamlar araçtan valizleri aldılar. Birlikte iç hatlar girişine doğru ilerlediler. Prosedürlerden sonra nihayet özel jetin önüne geldiler. Kız mavilerini gökyüzüne çevirdi. Hava güzel, güneş sıcak ve parlaktı.

 

 

Önden Atlas ve elinden tuttuğu Gül çıktı uçağın kısa merdivenlerini. Ardından Pamuk önde Şeref. Arkadanda Fırat ve ve valizleri getiren adamlar. Valizleri yerleştirilirken Atlas, Gül ve diğerleri koltuklara yerleştiler. Pamuk'ta tabi.

Adamlar iyi yolculuklar dileyerek indikten sonra hostes kız kapıyı çekip kilitledi.

Atlas ve Gül yanyana otururuken Şeref ve Fırat arka bölüme geçtiler.

Az sonra uçak yavaşça hareket etti. Ve havalandı. Kalkıştan sonra Atlas kızı kolunun altına alarak kendine yaklaştırdı. Saçlarından öptükten sonra,

" Seni seviyorum mavi gülüm."

Diyerek kokusunu içine çekti. Gül gözlerini kapatarak anın tadını çıkarırken,

" Bende seni." Dedi.

Kısa sürecek olan Ankara yolculuğu başlamıştı. Uykusuz bir gece geçiren Gül'ün gözleri gelen uykuyla kapandı.

*****

Bir kaç saat sonra uçak nihayet Ankara'ya inmiş, yolcuları uçaktan inerek kendilerini bekleyen araca doğru ilerliyordu. Atlas'ın kolları arasında uyuya kalınca aldığı uykuyla daha dinç hisseden Gül bir yandan yürürken bir yandan kollarını sonuna kadar esneterek,

"Çok güzel uyumuşum."

Dediğinde Atlas'ın beline sarılan kolunu hissetti. Ardından bedeni yanında yürüyen adamın bedenine çekilirken adamın nefesini kulağının dibinde hissetti. Kısık ve büyülü gibi olan ses,

" Her gece kollarımda uyuyacaksın mavi gülüm."

Derken tenine değen nefesle kıkırdadı kız. Limanın dışına çıkarak minibüs tipi geniş lüks araca geldiler. Şeref direksiyona Fırat yanına geçip yerleştiler.

 


İstikamet Ankara'daki Karşıyaka mezarlığı idi.

Araç hava alanından ayrılırken Gül'ün gül yüzü durulmaya gözleri dalmaya başladı.

Bir süre o şekilde camdan dışarıyı izledi. Bu hâli Atlas'ın dikkatini çekince Gül'ün kucağındaki elini ellerinin arasına aldı Atlas.

" Gül iyimisin? Daldın."

Bu cümleler öndeki ikilininde dikkatini çekince gözleri aynada arkadakilere dikkat kesildiler.

" O geceyi hatırladım Akın.
Evimizde çıkan yangını... Alevlerin arasında annemin kollarının arasına saklayarak beni nasıl korumaya çalıştığını hatırladım.

Sonra gelen o itfaiye erini.
Annemin beni kucaklayıp o adamın kucağına atışını.

Onları çok özledim Akın.
Derken gözleri dolan kızın başı önüne düştü. Atlas kızı kollarının arasına çekerek sarıldı.

" Keşke yapabileceğim bir şey olsa Gül'üm, ama yok. "

Kız ağlaya ağlaya uyuya kalırken yolun kalanı sessizlik içinde geçti.

Öğleden sonra büyük araç Karşıyaka mezarlığında ki 5. kapının girişinden geçerek Gül'ün anne babasının kabrinin olduğu adaya kadar geldi.

Araçtan önce Atlas indi. Elini kıza uzatarak inmesine yardım etti. Kız bir süre uzaktan anne babasının kabirlerine bakarken Atlas'ta kızı izliyordu. En son küçükken teyzesi getirmişti Gül'ü buraya.

Atlas'ın kolunu yine belinde hissederken öne doğru adımladılar.

Kız yürüdü, yürüdü annesinin kabrinin önünde durdu. Yavaşça dizlerinin üzerine oturdu.

" Anneciğim...
Ben geldim...
Gül kokulum dediğin hayırsız kızın Gül.

Anneciğim.
Kokuna hasretim.

***************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%