Yeni Üyelik
14.
Bölüm

🌹D.M.R 14 Kayıp

@azamet_29_2

Atlas Rose'un yanına odaya girdi, ama gördüğü şeyle şaşkın kala kaldı.

Rose' un yatağı boştu, kız yoktu. Ayakkabıları yatağın yanındaydı ama kendisi yoktu. Hızla etrafına bakınarak,

" Nerde?
Kız nerde.? "

Gördüğü açık pencere ile ikinci kere şoke oldu.

" Kaçmış! "

" Kaçmış mı?"

Bunuda yapmış olamaz diye düşünerek pencereye koştu Atlas.

Gerisindeki Kuzey'e,

" Şeref'i çağır hemen.
Bulalım şu kızı!
Çabuk!"

Atlas'ın elleri saçlarını buldu.

" Allah bilir kafasının içinden ne geçiyorda kaçtı."

Kuzey telefona sarılırken iki adam koşarak çıktılar odadan.
Binanın bahçesine çıkıp her köşesinde kızı ararken Kuzey'in hemen bahçeye gel dediği Şeref' te katıldı onlara.

" Ne oluyor? "

" Kız yok! "

" Nasıl yok?!
Daha az önce odada değil miydi? "

" Artık yok."

Dedi Atlas.

" Camdan kaçmış.
Siz arka taraflara bakın bende ön tarafa bakacağım. "

*****

Aradan geçen kısa süreden sonra ne kızı bulabilmişlerdi. Nede bir iz.
Yoktu.

" Nereye gidebilir. "

Dedi Şeref.

" Eve dönmüş olabilir mi?"

" Bilmiyorum her yerde olabilir."

Atlas'ın endişesi daha da artmıştı.
Şu karışıklıkta birde ortadan kaybolması iyi olmamıştı.

" İyi de nerde?
Kahretsin nerde? "

Kuzey'di hırlayarak konuşan.

" Mezarlık! "

Dedi Atlas aniden aklına gelen şeyle.

" Ne zaman evden kaçsa mezarlıkta bulunmuş."

Şeref girdi araya.

" Gece gece mezarlığa gitmek için del.li. ol..."

Dedi ve durdu.
Aradıkları kız akıllı biri sayılmazdı.

" Kesin ordadır.
Hemen gidelim."

Diyen Kuzey'di.
Bu son cümle ile hızlı adımlarla arabaya ilerlediler. Kuzey direksiyona geçip, Atlas yanına binerken Şeref arka koltuğa attı kendini.

" Acele et."

Kuzey motoru çalıştırıp gaza bastı.
Hızla çıktı açık park alanından. Trafiğe girerek gazı kökledi.

" En son gittikleri yere gidelim. Yine oraya annesinin yanına gitmiş olmalı."

" Abi."

" Ne var? "

" Ya bizden sonra gelirse.
Yani biz bulamadık diye dönerken o deli yeni gitmiş olacak belkide.

Yada hiç gitmezse ne olacak."

" O zaman orda bekleriz."

" Güzel fikir de ya hiç gelmezse ne olacak diyoruz. "

" Şeref bi sus lan.
Tek bildiğin muhalefet etmek."

" Tamaaamm. Sustum.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar zaten."

Dedi Şeref son olarak fısıltıyla.

" Gelir.
Gelmek zorunda.
Her kaybolduğunda mezarlıkta bulunduysa yine gelir."

Dedi Atlas gelmesini umarak.
Çünkü başka nerde arayacağını ve nasıl bulacağını bilmiyordu.

Yarım saat kadar sonra gece karanlığında vardılar mezarlığa. Karanlık, ıssız, ağaç hışırtıları arasında ilerlediler yürüyüş yolunda.
Gece gece ürkütücü görünen bu yerde bu saatte bir kızı aramak hiç akıllı işi değildi. Şeref,

" Akın, bu saatte ancak üç harfliler olur burda. Eğer bu saatte bile buraya gelebiliyorsa, gerçekten aklından zoru var derim bu kızın."

Atlas tam ağzını açarken düşe kalka koşarak ve bağırarak gelen sarhoş adama takılı kaldı gözleri.

Adam bir yandan ayakta durmaya ve koşmaya çalışıyor bir yandan,

" Tövbe bismillah!
Tövbe bismillah!
Hayalet..!
Hayalet..! "

Diyordu yanlarında koşarak geçerken.

" Bulduk bizim deliyi."

Dedi Şeref sırıtarak.

" Kesin onu görmüştür bu ayyaş..
Yada gerçekten hayalet var. "

Derken etrafı turladı endişeli gözleri.

" Acele edelim.
Gece gece itin, kopuğun gezdiği bu yerlerde başına birşey gelmeden bulalım şu kızı."

Dedikten sonra,

" Başımın belâsı..."

Diye ekledi koşar adım devam ederken yola.

Geçen sefer karşılaştıkları kabrin olduğu yere Dilara Kızıltaş'ın kabrinin başına geldiklerinde kabrin ayak ucunda yere çökmüş ağlayan kızı gördüler.
Atlas derin bir nefes çekti ciğerlerine.
Nihayet bulabilmişti kızı ve rahatlamıştı.

" Rose.." Dedi sakin ve temkinli bir sesle.

Kız korkuyla yerinde sıçradı yinede.
Arkasını döndüğünde karanlıkta gördüğü üç adamla korkusu artarken oturduğu yerde geri geri süründü.

" Korkma Rose..
Benim Atlas.."

Dedi Atlas bir adım daha yaklaştı.
Kız önce hareketsiz kaldı sonra ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya başladı.

" Öldü.
Herkes ölüyor.
Yanımda olan herkes ölüyor.
Benden uzak dur.
Sende ölürsün. "

Sende ölürsün cümlesini duyunca hem şaşırdı hemde garip hissetti Atlas. Belki birazda hoşuna gitti. Bu deli kız kendi için mi endişeliydi.

" Rose..."

Dedi sesinin sakin çıkmasına dikkat ederek.

" Cihan ölmedi.
Hastanede."

" Yalan." Dedi Rose dahada ağlayarak.

" Gördüm.
Kanlar için de yatıyordu.
Her yer kandı.
Oda bırakıp gitti beni. "

" Hayır Rose...
Cihan yaralıydı.
Hastanede, ameliyata aldılar.
İyileşecek.
Hadi..
Benimle gel seni onun yanına götüreceğim."

Kızın durgun bakışları Atlas'ı buldu.

" Doğru mu? "

Burnunu çekti.

" Gerçekten yaşıyor mu?
Ölmedi mi? "

" Doğru, ölmedi.
Hadi gel.. "

Kız Atlas'ın uzattığı eli tereddüt ederek tuttu. Yavaşça ayağa kalktı yerinden. O sırada Atlas'ın bakışları kızın çıplak ayaklarına indi karanlıkta gördüğü kadarıyla.

" Yine çıplak ayaksın."

Dedi yorgun.

" Ayakkabılarını bari giyseydin kaçarken. Canında mı yanmıyor."

" Sevmiyorum."

Dedi kız gülümseyerek. Yine yapmıştı işte. Az önce ağlarken şimdi gülümsüyordu. Arkalarında onları izleyen adamlardan Şeref,

" Akıllı adamlar bile bu kızın yanında kafayı sıyırır."

" Bu ayaklarla yürüyemezsin.
Gel hadi.
Bin sırtıma."

Atlas yere bir dizinin üzerine çökerek kıza arkasını dönüp bekledi.

Rose Atlas'ın bu hareketine şaşırsada kabul etti. Kollarını adamın omuzlarından boynuna sararak sırtına bindi. Atlas yavaşça ayağa kalkarken kızın içini farklı bir duygu kaplamıştı. Küçük Akın'ı hatırlamıştı çünkü. Gül'ü sırtına alıp hiç şikayet etmeden eve kadar o yokuşa rağmen eve getirişi gelmişti aklına.
Çok tuhaftı. Cihan sırtına aldığında hissetmediği bir şeyi Atlas sırtına alınca hissetmişti. Bu duygu kızın başını önüne eğerek adamın sol omuzuna yaslanmasına sebep olurken gözlerini kapattı kız.
Küçüklüğüne döndü.
Orda kalmak istedi.
Hep orda Akın'ın yanında.

Atlas, " Gidelim artık. "

Derken kızın başını omuzunda hissetti. Mezarlığın çıkışına doğru yürürken kızın bu hali nedense hoşuna gitti. Aslında Rose 'un kendisine güvenmesiydi hoşuna giden.

" Sen nasıl bir kızsın.
Bu saatte böyle yerlerde olmaktan nasıl korkmuyorsun? "

" Ölülerden zarar gelmez.
Asıl zararı verenler yaşayanlar."

Dedi kız. Sesi kırgındı.

Cevap vermedi Atlas. Sırtında kız yanında iki adamla mezarlıktan çıkıp arabaya geldiklerinde Rose sırtından inip arabanın arka koltuğa geçti.

Yarım saatten biraz fazla süren, sessizlik içinde geçen yoldan sonra tekrar hastaneye geldiklerinde sabah olmak üzereydi artık.
Duran araçtan inerken şeref Fırat'ı arayıp Cihan'ın durumunu ve kaldığı odayı öğrendi.

Telefonu kapattığında meraklı gözlerle bakan Rose'a dönüp,

" Durumu iyi.
301 nolu odaya almışlar."

Diyince kız ok gibi fırladı. Arkasından,

" Rose bekle."

Diye bağıran Atlas'ı duymamıştı bile.

Atlas ve Şeref hızlı adımlarla arkasına takılırken Kuzey aracı park yerine çekmek için geri bindi.

" Sana acıyorum valla.
Bu kızla işin var.
Hayır senin var bizim niye var.
Bizde peşinde dolanıp duruyoruz."

" Ne oldu sıkıcı işler istemiyordunya sıkılmıyorsun işte."

" Orası öyle de, arada bi sigara molası versek fena olmazdı."

İki adam koşar adım kıza yetiştiklerinde asansöre girerken yakaladılar kızı. Kapısı kapanacakken asansörü son onda durdurup yanına bindiler.

" Kızım ne bu acele.
Nefesim çatladı."

Diyen Şeref'e kızın cevabı,

" Sigarayı bırakın oldu."

Şeref gözlerini devirirken geldikleri yatan hasta katında Fırat karşıladı onları.

Kız asansörden iner inmez koşar adım kapı numaralarına baka baka giderken Fırat elleri ceplerinde,

" Nerde buldunuz?"

" Mezarlıkta." Dedi Atlas.

" Cihan'ı öyle görünce öldüğünü sanıp annesinin yanında almış soluğu."

Atlas ve yanındakiler odaya kadar gelip içeri girdiklerinde Rose'u Cihan'ın boynuna sarılmış ağlarken buldular.

Cihan ise sağ eliyle ağlayan kızın saçlarını okşayarak ağlamaması için
telkin veriyordu.

" Tamam korkma. İyiyim."

" Öldün sandım.
Sende öldün beni bıraktın sandım. "

Diyen kızın ağlaması dahada artarken Cihan kapıdaki adamlara baktı.

" Onu bulduğunuz için teşekkür ederim."

Atlas cevap vermedi.
Sadece küçük bir çocuk gibi Cihan'ın yanına çıkıp kıvrılan kıza baktı.

*****

Aradan saatler geçmiş Cihan yatağında Rose'da odadaki koltukta uyuyor, Atlas ise elleri ceplerinde pencereden dışarıyı izlerken bir yandan da olanları düşünüyordu.

Aykut'un yaptıkları ve söyledikleri bir yana, dayısının utanmadan gelip yiğenini alması sinirlerini bozmuştu.

Birde abisinin sırf ortalık daha fazla karışmasın diye buna musade etmesi.
Canı fena halde sıkılmıştı ama yapacak bir şeyi yoktu. Şimdilik sakin kalacaktı. Biliyorduki Aykut rahat durmayacaktı.

Bu işlere girdiğinden beri zaten gergin bir hayatı olmuştu Atlas'ın.
Eğlence mekanları işletmesi, gece hayatının içinde oluşu etrafına birçok belayı çekiyordu zaten.

Ama Rose'u tanıdıktan sonra şimdi belalı adamların katmerlileri etrafında dolaşmaya başlamışlardı. Daha dikkatli olmalıydı.
İki parmağını burun kemerine bastırdı. Uykusuz ve yorgun hissediyordu. Bu yüzden eve gider girmez ilk iş bir duş alıp uyumayı planlıyordu.

" Atlas bey siz Rose'u da alıp dönün.
Burda bu şekilde durdukça hasta olur."

Kısık sesle konuşan Cihan'ı duyunca arkasına döndü Atlas.
Aynı anda Rose'un sesi geldi.
Kapalı gözlerle,

" Hayır gitmeyeceğim."

Cihan'ın yanına gelirken göz ucuyla güya uyuyan Rose'a baktı Atlas.

" Gördüğün gibi söylemekle olmuyor.
Onu bende düşündüm ama uyurken götürürsem uyandığında zorla geri gelmek isteyecekti."

Cihan, gözlerini ovuşturarak kalkan Rose'a bakarak.

" Rose.
Lütfen Atlas beyle dönün."

Kız omuzlarını silkti.

" Banane."

" Rose...
Burda sürekli benimle duramazsın.
Hasta olursun."

" Hayır gitmeyeceğim.
Gitmek istemiyorum. "

Atlas,

" Rose.
Adam ameliyatlı, bırakta dinlensin.
Hem kendine hem sana bakamaz. Senin evde olman daha iyi. "

" Hayır. Gitmek istemiyorum."

Diyerek resti bastı kız. Atlas' ın zaten yorgun olan sinirleri iyice gerilirken kopma noktasına gelmişti artık. Cihan,

" Rose yanıma gelirmisin lütfen? "

Dediğinde Atlas bir Cihan'a birde yanına gitmek için ayağa kalkan kıza baktı.

" Önce ayakkabını giy."

Diye uyardı kızı.
Rose koltuğun önündeki yeni spor ayakkabılarını giyerek yatağın yanına geldiğinde Cihan işaret parmağıyla yaklaş işareti yaptı.
Rose temkinli şekilde öne doğru eğilip kulağını Cihan'a doğru yaklaştırdıgında Cihan'ın kısık sesle söyledi iki cümle ile aniden yerinde doğruldu.

" Tamam!"

Dedi hızla Atlas'a çevirdiği bakışlarıyla. Atlas kızın bu âni U dönüşüyle şaşırarak baka kalıp ne olduğunu anlamaya çalışırken, koluna giren kızla kapıya doğru sürüklenirken buldu kendini.

" Hadi gidelim.
Cihan' da dinlenip, iyileşsin."

Atlas kızın bu dengesiz haline bir türlü uyum sağlayamıyordu. Kızın yanında hızlı adımlarla yürürken geriye çevirdiği başıyla Cihan'a baktı.

Cihan inceden bir gülümseme ile kendini geriye bırakıp gözlerini kapatırken meseleyi halletmenin rahatlığı vardı yüzünde.

Koridordaki Kuzey ve bir adamı Atlas'ı ve kızı görür görmez yanlarına geldi.

" Abi?
Gidiyor muyuz? "

Atlas hâlâ yarı şaşkın,

" Evet gidiyoruz.
Oğuz sen burda Cihan'a refakatçi kal. Birşey olursa ararsın. "

" Tamam abi. "

" Kuzey bizde çıkalım."

" Tamam abi."

...

Atlas Rose ve Kuzey ile birlikte hastaneden çıkıp garaja giderken aklı hâlâ, Cihan'ın ikna etmek için kıza ne söylemiş olabileceğindeydi.

Arabaya binip eve doğru yola çıkdıklarında kızın gözlerinin içi gülüyordu adeta.
Neydi onu bu kadar mutlu eden şey yada o cümle mi demeliydi.
Kızı bu şekilde gören Atlas sonunda dayanamadı.

" O kölen olacak dayını çok seviyorsun değil mi? "

" Evet." Dedi kız bakışları camın dışında yolu izlerken.

" hem de çok. Şuana kadar yanımda sadece o vardı." Başı önüne düştü.

" Hiç arkadaşın olmadı mı? "

" Olmadı. Sadece..."

" Okulda bile mi? "

" O adam okula gitmeme izin vermedi. Ben özel derslerle evde eğitim alıp sınavlarla bitirdim okullarımı."

Atlas kızın umursamıyor gibi görünen sahte halini izledi sessiz bir kaç saniye. Oysa içten içe ne kadar kötü hissettiği yüzüne bile yansıyordu. Sadece o farkında değildi. Yıllarca bir evde yalnız ve kimsesiz kalmak kim bilir ne kadar zor gelmiş olmalıydı.

Atlas kızın daha fazla üzülmesini istemeyerek konuyu değiştirdi.

" Kölen ne söyledi de bu kadar hızlı ikna oldun.
Ben anamı ağlatırsın diye bekliyordum."

Derken kollarını göğsüne kaldırıp birleştirdi.

" Bana, evde olduğunu bilirsem daha hızlı iyileşirim dedi. Sonrada sevdiğin çocuğu görmeye Ankara'ya gideriz dedi. Hem o zamana kadar boşanmışda oluruz."

Atlas Yine aynı kelimeyi duyunca kaşları çatıldı. Rose'a hemen olmaz desede kız inatla hemen boşanmak istiyordu.

Tam ağzını açacakken Atlas'ın karaları kızın mavilerine takıldı. Sanki bir anda soluvermiş canlılığını kaybetmişti maviler.

Az önce asılan yüzü dahada asılmış rengi kaçmıştı yüzünün.
Bu kadar etkilendiği çocuğu merak etmişti ister istemez, o çocuğun kendi olduğunu bilmeden.

Rose ne karşısındaki bu adamın Akın olduğunu nede yanındaki Şeref'in teyzesinin sürekli kendi ile uğraşan oğlu olduğunu biliyordu nede Fırat'ı tanımıştı. Aklının ucundan dahi geçmiyordu. Rose'un zihni yaşı büyüdükçe en çok hatırlamak istedikleri dışındaki anılarını bilinç altına atmıştı.

" Rose..."

" Hımm."

" Bir şey sorabilir miyim? "

" Tabi."

" Nasıl bir çocuktu? "

Rose'un gözlerinin önüne Akın'ın yüzü gelince gözleri bir anda eski haline döndü.

" Nasıl biriydii? Imm...
Benden bir kaç yaş büyüktü.
Boyu uzundu.
Kesin okulunda ona aşık olan kızlar vardı. "

Dedi gülümseyerek.

" Çünkü hem yüzü hem kalbi güzel biriydi. Çokta iyi...

O yaşta bile kızları kendine çekecek bir çocuktu. Ona hayrandım. Çocuk yaşına rağmen genç bir erkek gibiydi her hareketi.
O arkadaşlarıyla oynarken onu izlemek çok hoşuma gidiyordu.
Hiç sıkılmadan bütün gün onu izleyebilirdim. "

Boynu büküldü başı yana düştü yine.

" Ve bir kere bile teşekkür edemedim.
Ben onu görmeye gidemedim. O beni görmeye gelmedi. Küstü bana."

Kız aniden ellerini sağ yanına koltuğa koyarak Atlas'a doğru döndü.
Atlas kızın bu âni hareketiyle anlık irkilerken, kız üzerine doğru eğdi bedenini.

Yüzünü adamın yüzüne doğru uzatarak kıstığı gözleri, sinsi şekilde gülümseyen dudaklarıyla burnunu dikleştirerek kendini izleyen karalara bakarken adam burnunun ucundaki kıza bakacam diye şaşı görüyordu muhtemelen.

" Neden merak ettiiin?
Yoksaaaa, kıskandın mı? "

Atlas'ın gözleri büyüdü. Aniden gelen bu soruyla şaşkın,

" Yok daha neler.
Ne kıskanması?

Niye kıskanayım."

" Bilmem." Derken yerine geçti kız.

" Kocamsınya.
Kıskanmış olabilirsin diye düşündüm."

Dediğinde ön koltuktaki Kuzey'den bir gülme geldi.

" Kuzey! "

" Pardon abi.
Tutamadım kendimi. "

Kız bu kez yan dönüp oturduğu koltuğa bağdaş kurdu. Gözleri Atlas'ın gözlerinde,

" Peki bende sana birşey sorsamm. "

" Sor."

" Senin neden kız arkadaşın yok."

Atlas tek kaşı havada kıza baktı. Nerden aklına gelmişti şimdi bu.
Kız devam etti.

" Kara kaşlı kara gözlü esmer yakışıklısı birisin."

Atlas'ın kaşları havaya kalktı.
Başka biri görse kızı asılıyor sanırdı.
Derken aniden işaret parmağını Atlas'ın karın kaslarına bastırınca birden irkildi adam.

" Baklavaların bile var. "

Atlas şaşkın bir karnına bir kızın yüzüne baktı.

"Ama yalnızsın."

Atlas kızın bu cümleriyle iyice afallarken Kuzey bu kez kahkahayı patlattı. Direksiyona yayılmış katıla katıla gülerken, Atlas attığı tekmeyle Kuzey'in oturduğu şoför koltuğunu sallayınca susmak zorunda kaldı.

" Kuzey eve kadar yürütürüm seni."

" Afedersin abi. "

Kıza döndü.

" Nerden biliyorsun kız arkadaşım olmadığını. "

Kız gülümseyerek önüne döndü bu kez.

" Eğer, kız arkadaşın varsa beynin yok."

Atlas duyduğu bu son cümle ile ellerini ağrıyan başı yüzünden
şakaklarına bastırırken,

" Neden beynim yokmuş.?" Dedi.

" Sevdiği olan adam başkasıyla evlenmez. Sahte bir evlilik bile olsa.
Gerçekten bir sevgilin varsa ve gerçekten seviyorsan boşan, sevgilinle evlen ve mutlu ol. Çünkü bir bakmışsın kaybetmişsin. "

Rose söylediklerinden sonra başını yeniden cama çevirdi.
Bir dahada konuşmadı. Eve kadar kalan süre sessiz geçti.

Bir süre sonra eve geldiklerinde arabayı gören Pamuk koşarak geldi aracın yanına.

Belliki özlemişti arkadaşını.
Rose arabadan iner inmez Pamuk için aldığı kulübeyi hatırlayınca gözleri etrafta o kulübeyi aradı.
Evin ön kısmına yerleştirilmiş şekilde görünce çok mutlu oldu.
Elerini çırpıp Pamuk'un yanına çökerek,

" Pamuk, evini beğendin mi kızım? "

Hayvanın kuyruğu pervane gibi dönüyordu.

" Hadi gel evine bakalım."

Diyerek iki arkadaş kulübeye giderken Atlas kızın arabadaki konuşmaları aklında arkasından bakıyordu. Bu kızı fazla konuşturmamak gerek diye geçirdi içinden. Sonunda pes ederek kızı dışarda bırakıp eve yöneldi. Kapıdan girdiğinde salonda Didem karşıladı Atlas'ı. Kollarını göğsünde birleştirmiş kısık gözlerle bakıyordu.

" Nihayet geldiniz.
Çatladım meraktan ya. "

" Merak edecek bir şey yok Didem. İyiyiz. Abim anlatmadı mı? "

" Abim geç geldi. Ben uyurkende gitmiş. Telfondada üstün körü birşeyler söyledi geçti.
Rose nerde?
O da iyi mi? "

" İyi, dışarda Pamuk'un evine bakıyorlar.
Ben odama çıkıyorum."

" Kahvaltı."

" Yorgunum bir duş alıp uyuyacağım biraz."

" E iyi madem.
Bende Rose ile yaparım kahvaltıyı."

" Bana dokunmayın da ne yaparsanız yapın. "

Diyerek üst kata yöneldi Atlas.

Odasına geldiğinde karşı taraftaki Rose'un odasının kapısına baktı.

Pamuk için küçük bir giriş çıkış yeri yapılmıştı.

" İyi bari geceleri sağdan soldan toplamayacağız."

Diyerek odasına geçti. Hiç oyalanmadan direk banyoya yönelip üzerindekiler kurtulup duşa girdi. Hızlı bir duştan sonra kurulanıp eşofman altını giyerek kendini yatağa bıraktığında gözleri kendiliğinden kapandı.

Tek istediği biraz uyumak ve uyandığında daha dinç olmaktı.

Bu sırada Rose'da Pamuk'u yeni evine bırakıp gelmişti. İçeri girdiğinde salondaki Didem ile karşılaşınca Didem,

" Rose, nasılsın? "

Dedi önce konuya nasıl gireceğini bilemeden. Rose ile sadace bir kaç gündür tanışıyorlardı ve çok samimi değillerdi. Yinede merak etmiş ve onun için de endişelenmişti Didem.

Hele birde dayısının vurulduğunu duyunca korkmuştu. Aslında her biri için korkmuştu.

" İyiyim. Teşekkür ederim."

" Olanları duydum sizin için çok korktum."

" Gülümsedi kız."

Didem ile olan konuşmaları gittikçe hoşuna gitmeye başlıyordu.
Hayatı boyunca hizmetli yaşlı bir kadından başka kadın yada kızla konuşmamıştı.

" Atlas dinlenecekmiş.
Sende üzerini değiş gel, kahvaltıyı birlikte yapalım."

" Tamam.
Olur.
Çok sevinirim. "

Diyerek merdivenleri hızlı hız çıkarak üst kata geldi kız. Odasına girip üzerindeki hızlıca ev kıyafetleri ile değiştirip elini yüzünü ve ayaklarını temizledi. Zira bütün şehri yalın ayak gezmişti nerdeyse. Saçlarını da arkasından bağlayarak koşar adım geri indi alt kata.

Didem kızı mutfakta masada beklerken Natali çayları koyuyordu.

" Geldiim.

Beklediğin için teşekkür ederim."

Diyerek oturdu masaya.
Birlikte başladılar kahvaltıya.

" Dayında vurulmuş üzüldüm.
Durumu nasıl? "

Dedi Didem.

" Umarım çabuk iyileşir."

" İyi. O çabuk iyileşsin diye geldim eve. Yoksa gelmeyecektim."

" Anlayamadım."

" Aslında gelmeyecektim.
Yalnız bırakmak istemedim.
Ama dayım evde olduğunu bilirsem daha hızlı iyileşirim sonrada seninle Ankara'ya sevdiğim çocuğa gideriz diyerek ikna etti.

Şimdi düşününce..."

Dedi kız eli çenesinde.

" Dayım zayıf yanımı kullanmış."

Diyerek gülmeye başladı.

" Rose biliyormusun, seni kıskanıyorum. Küçükken sevdiğin bir çocuğu hâlâ sevecek kadar güzel bir kalbim var."

" Bunu ona söyleyemedim bile."

Derken kızın boynu büküldü yine.
Rose gözleri parlayarak,

" Biliyormusun her şeyi çok iyi yapardı ama ayakkabısını bağlayamazdı.
Çoğu zaman bağcıklar açık gezerdi."

Derken gülümsedi.

" Adı neydi. "

Kızın gözleri daldı.
Geçmişe doğru dalga dalga ilerledi zihni. Onu ilk gördüğü, tanıştığı güne kadar gitti. Dudakların da bir gülümseme oluştu kocaman.

" AKIN..."

******************************

Evet canlar bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın hepiniz.

 

Loading...
0%