Yeni Üyelik
15.
Bölüm

🌹D.M.R 15 Akın

@azamet_29_2

" Adı neydi. "

Kızın gözleri daldı.
Geçmişe doğru dalga dalga ilerledi zihni. Onu ilk gördüğü, tanıştığı güne kadar gitti. Dudakların da bir gülümseme oluştu kocaman.

" AKIN..."

Dedi.

" Akın?
Gerçekten mi? "

" Evet..
Keşke yaşasaydı.
Yaşasaydı beni bulurdu eminim."

Didem Rose'a bakıyordu.
Kız Akın'dan bahsederken gözlerinin içi gülüyor, öldüğünü anlatırken ruhu soluyordu sanki.

" Biliyor musun? "

Rose Didem'e döndü.

" Atlas abimin iki adı var.
Diğer adı, Akın...
Atlas Akın."

Kız kocaman gözlerini Didem'in gözlerine sabitledi.

" Ciddi misin? "

" Evet."

Derken kahvaltısından bir lokma daha aldı.

" Ama kullanmıyor."

" Atlas'ı daha çok seviyor sanırım."

" Nati bir çay daha alabilirmiyim lütfen."

" Hemen Rose hanım."

Natali birer çay daha doldurdu. Rose çayından bir yudum alıp Didem'e bakarak,

" Akın ismi bütün isimlerden güzel bence."

Dedikten sonra yine aniden konuyu değiştirdi kız.

" Didem, kaç yaşındasın."

" Yirmi bir. Neden? "

" Okuyorsun değil mi? "

" Evet. İşletme."

" Sende mi? "

" Aile şirketi olan herkesin kaderi gibi geliyor bana.

Sahi. Sen?
Sen okuyor musun? "

" Ben üniversiteyi bitirdim.
İşletme mezunuyum bende."

" Ne? Ciddi olamazsın!
Sen kaç yaşındasın ki? "

" Yirmi. Sen benden bir yaş büyüksün.
Abla diyim mi sana."

Dedi gülümseyerek.

" Hayır Rose.
Gerek yok öyle birşeye."

" Dört yılı iki yılda bitirdim ben. "

" Waaoov.
Zeki öğrenci kategorisinden mezunsun yani.
E o zaman bana da derslerimde yardım eder misin? "

" Tabiki nerde olursam olayım ederim."

" O ne demek şimdi."

" Haftaya boşanıyoruzya.
Boşanır boşanmaz gideceğim burdan. O zamana kadar Cihan'da düzelir. Birlikte burdan ayrılıp Ankara'ya gidip oraya yerleşmek istiyorum."

" Ama, Atlas şimdi olmaz falan demişti."

" Daha fazla bekleyemem. En fazla Cihan düzenlene kadar, daha fazla değil. Akın'ı görmeye evli biri olarak gitmek istemiyorum. "

" Ya dün gece olan olaylar..
Şuan ortalık fazla karışık bence..."

Mutfak kapısından giren Pamuk' la Didem'in cümlesi yarım kaldığı gibi konuşmada bitmiş oldu. Kız gördüğü Pamuk'la yaklaşmayacağını bilsede bacaklarını sandalyenin tepesine kaldırınca aklındaki her şey otomatik uçmuştu zaten.

Rose baktı ki Didem abla yine korkudan tutuldu,

" Pamuk gel kızım biz odamıza gidelim."

Dedi. İki arkadaş mutfaktan çıkarken Didem rahat bir nefes almıştı. Hâlâ alışamamıştı Pamuk'a. Oysa hayvanları çok severdi küçükken, tâki o siyah köpek kızı bacağında ısırıncaya kadar.

Küçük Didem'i okul çıkışı saldıran hayvanın elinden zor almıştı yanındaki koruması.
Oda ancak vurarak. Hayvan ölmüş kız hastanelik olmuştu. Kaç gece kabuslarında aynı köpekten kaçarken çığlık çığlığa uyanmıştı.
Anne babası çok küçük yaşta trafik kazasında ölmüşler abisi Beyazıt'ın elinde büyümüştü Didem. Atlas yanlarına geldiğinde 8 yaşındaydı. Atlas Didem'i kardeş, Didem Atlas'ı abi bilmişti. O kabus dolu gecelerde Beyazıt'ın yanında uyurdu hep. Üzerinden yıllar geçse de yeni yeni atlatıyordu köpek korkusunu. Yinede Pamuk arada hatırlatıyordu işte o korkuyu.

Rose ve Pamuk kendi odalarına çıktıklarında Pamuk hemen yatağın üzerine atlayarak yatıverdi. Seviyordu Rose'un yatağında yatmayı.

Rose'da yorgundu bugün. Gece doğru düzgün uyuyamamış sabahta erkenden uyanmıştı. Ama biraz uzanmadan önce uzun zamandır eline almadığı resim üzerinde birazcıkda olsa çalışmak istiyordu.

Resim yapmayı seviyordu kız. Küçüklüğündeki isteğini ve yeteneğini dahada geliştirmişti.

Kara kalem çalışmalarda başarılıydı.
En çokta anılarını çizmeyi seviyordu.
Küçüklüğünden kalan anılarını zihninden kağıtlara aktarıyordu.

Mahallesinden hatırladığı kareler, oyun parkından kareler, aklında kalan ara sokakda oynayan çocuklar hatta Şeref, Nigar teyzesi ve eniştesinin aklında kalan yüzlerini çizmişti. Fırat bile vardı resimlerde. Ama en çok Akın'ı çizmişti tuvallere kağıtlara resim defterlerine.

Renkli kalemleride vardı.
Onları beyaz dolabının üzerine gül resmi çizerken kıllanıyordu. Şu an ki dolabının bir kapağı bitmişti bile.

Annesinin sevdiği kırmızı güller ve kendi sevdigi mavi güllerle kaplanmıştı kapak.

Rose odaya girdiğinde ilk iş kapıyı kilitledi. Sonrada dolaba yerleştirdiği malzemelerini çıkarıp hemen pencerenin önüne getirdi.

Önce katlı Şövale'yi ( ressam sehbası) kurdu ışıga uygun şekilde. Sonra yarım kalan tuvali dolabından çıkarıp şövale üzerine yerleştirdi. Kara kalem yaptığı resme çok dikkat ediyordu.
Her ayrıntıya özen gösteriyor beğenmediği yerleri silmekten resmi bitiremiyordu bir türlü.

Bir saat kadar resmin başında çalıştıktan sonra yorgun gözleri kapanırken son bir kaç rötuş daha yapmak istedi ama uygun numaralı kalemi kalemlerinin arasında bulamadı. Buraya gelirken mi düşmüştü acaba. Elini çenesine dayayıp nerde olabileceğini düşünürken malzemelerini taşıdığı valiz geldi aklına. Kesin onun içine düşmüştür. Dedi. Ee.. valiz neredeydi?
Hatırladı. Valizi dolabın üzerine kaldırmıştı Cihan. Başını yukarı kaldırınca gördü zaten, oradaydı.
Yukarıda. Çok yukarda.

Şimdi cihan burda olsa ondan almasını isterdi. Ama olmadığına göre kendisimi almak zorundaydı valizi yukardan.
Yada Atlas'tan yardım mı almalıydı. Ama Didem Atlas dinleniyor demişti.
Gece boyu ayaktaydı adam. Yani ondan da yardım alamazdı.

Tuvalin üzerini örtüsünü örttükten sonra. Bir odadaki berjere bir dolaba baktı. Gülümsedi.
Daha iyi bir yol görünmüyordu.

Berjeri ittire, ittire büyük yüksek dolabın önüne götürdü kız.

Önce biraz nefeslendi Sonra da berjerin üzerine çıktı. Yukarıya doğru elini uzattı, uzattı. Yok!
Yinede yetişemiyordu. Bu kez berjerin kolçağına bastı. Biraz daha yükseldi.

Evet tuttum işte seni. Dedi kız, valizin sapından kavrayarak. Keşke boyum biraz daha uzun olsaydı derken zorlanıyordu. Valizi çekmeye çalıştı. Biraz çektikten sonra valizin tekerleği takılınca yerinde kaldı valiz. Kız sinirle söylenerek parmak uçlarına yükselip biraz daha kuvvet uygulayarak çekti bu kez.

Ama yaptığı hataydı. Kayan ayağı ve berjerin yerden kalkan yan tarafıyla bir anda düşerken buldu kendini.

Attığı tiz çığlık ve komodine çarptığı başıyla olduğu yere yığıldı kaldı.

*****

ATLAS'TAN

Eve gelir gelmez odama çıktım. Önce hızlı bir duş alıp kurulanıp eşofman altımı giyerek kendimi yatağa bıraktım. Bu duş iyi gelmişti doğrusu. Yorgundum ve gece boyunca uyumamıştım. Gözlerim kendiliğinden kapanırken daha dinç uyanmak ümidiyle kapattım gözlerimi.

Kaç dakika yada kaç saat uyudum bilmiyorum. Ama bir anda duyduğum havlamalarla yerimden sıçrayarak uyandım. Sersem şekilde elimle yüzümü sıvazlayarak kendine gelmeye çalışırken bir yandan da ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Pamuk...
Pamuk hemen kapımın önünde havlıyor, deyim yerindeyse kendini yırtıyordu. Hızla yerimden kalkıp söylene söylene odamın kapısını açıp baktım.

" Ne var çirkin kız?
Derdin ne? "

Dedim gözlerimi ovalarken.
Pamuk koşarak Rose'un olduğu odaya kendi yerinden girerek gözden kayboldu. Ama odada havlamaya devam ediyordu. Köpek aklı oyun oynuyor diye düşündüm. Tam kendi odama dönecekken geri geldi. Bana bakarak tekrar havlamaya başladı. Derdi neydi bunun neden yanıma gelip duyuyor diye düşünürken tekrar tekrar odaya girip çıkıp sürekli havlıyordu.
Kesin ters bir şeyler vardı.
Hızlı adımlarla Rose'un kapısına gelip kapıyı tıkladım. Ses gelmeyince açmak istedim ama kilitliydi.

" Rose.
Rose içerde misin? "

Pamuk içeri girmiş içerde havlamaya devam ediyordu. Kapıyı kolundan tutup zorlayarak,

" Rose cevap ver.
Rose içerde misin? Giriyorum bak. "

Dedim tekrar.

" Atlas ne oluyor? "

Sorunun sahibi arkamdaki Didem'di. Pamuk'un sesini duyup yukarı gelmişti.

" Bilmiyorum.
Pamuk huzursuz, havlayıp duruyor. Rose da cevap vermiyor."

Diyerek yere eğilip Pamuk'un girdiği küçük kapıdan içeriye göz attım.
Odada kimse yok gibiydi. Tam geri çekilecekken yatağın diğer tarafında yerdeki Rose'u gördüm.

" Kahretsin!
Rose! "

Yerden hızla kalkararak kapıya bir omuz attım. Tabiki açılmadı.
O anda Kuzey belirdi merdivenlerde.

" Abi ne oluyor. Ne bağırıyor bu suratsız. "

Anlaşılan Pamuk'un sesini duyup buraya kadar gelmişti.
Bir yandan kapıyı omuzlarken,

" Sonra Kuzey.
Yardım et kapıyı açalım.
Rose içerde yerde yatıyor. Ne oldu bilmiyorum. Kapıyı da kilitlemiş.
Pamuk'ta havlayıp duruyor."

Didem geriye çekilirken Kuzey yanıma geldi. İkimiz aynı anda kilitli kapıyı omuzlarken Didem elleri ağzında bizi izliyordu. Sonunda kilidi kırılan kapıyla içeri girdik. Hızla yatağın yanından geçip yerde yatan Rose'un yanına geldim.
Kız hareketsiz öylece yerde yatıyor,
Pamuk başında havlamaya devam ediyordu.
Kuzey Pamuk'u tasmasından tutup,

" Gel çirkin kız."

Diyerek geriye çekerken, bende yerdeki Rose'un yüzüne elimin içiyle hafiften vurarak,

" Rose." Dedim.

" Rose, aç gözlerini!
Cevap ver!
Rose! "

Sadece inleme sesi çıktı dudaklarından.

" Abi iyi mi? "

Ne olduğunu anlamak için saniyelik etrafa bakındım.
Berjer neden burdaydı. Bir berjere bir dolabın üzerine baktım. Yarısı havada duran valizi görünce anladım.

" Düşmüş.
Başını çarpmış olmalı."

Yavaşça kaldırıp başının arkasına baktım elimle. Kan yoktu ama şişlik vardı.

" Kuzey Ferhat'ı çağır gelsin. Yada al gel. Didem sende buz getir. "

" Akın..."

Duyduğum adımla anında kıza döndüm. Aralık gözleri bana bakıyordu.

Uyanmasına sevinmekle adımı bilmesine şaşırmak arasında kaldım.

" Burdayım korkma.
İyi olacaksın. "

Dedim elimi yüzüne koyarak. Elini başına getirip,

" Başım acıyor."

Yavaşça kucağıma kaldırırken,

" Nasıl becerdin düşmeyi.
Yoksa berjere mi tırmandın."

" Evet."

Dedi acıyla gülerken. Eli hâlâ başında acıyan yeri ovalıyordu.

" Seni şaşkın.
Böyle düşersin işte. Ne işin vardı koltuğun tepesinde. "

Diyerek yatağına yatırdım.
Yanına yatağın ucuna oturarak,

" Kıpırdama." Diyerek elimi başının arkasında gezdirdim yeniden.

" Şişmiş."

O sırada Didem koşar adım kapıdan girdi.

" Buz getirdim."

Elinden aldığım buzu Rose'un kafasının arkasına koydum.

" Aaa! Soğuk!"

" Başın dönüyormu?
Yada mide bulantısı falan var mı? "

" Hayır, acıyor o kadar."

Didem,

" Korkuttun bizi Rose.
Neden kapıyı kilitliyorsun. Ya daha kötü birşey olsaydı."

" Korkutmak istemedim. Kusura bakmayın, alışkanlık.
Resim yaparken yalnız kalıp kapıyı kilitlerdim hep."

" Ne işin vardı koltuğun tepesinde."

Gözleri doldu yine.

" Valizden kalemlerimi almak için valizi indiriyordum. Ama kolçakta dengemi kaybettim."

" Sen cambaz mısın?
Düşeceğin belli birşey. "

" Siz nasıl farkettiniz?
Nasıl girdiniz içeri? "

" Pamuk'un deli gibi bağıran sesine uyandım."

" O nerde? Güzel kızım. Düştüğümü görünce korkmuştur. "

" Kuzey dışarı götürdü."

" Abi."

Diyen Kuzey'e baktım. Yanında Ferhat ile gelmişti. Ferhat hastanede gözlerimi açtığım günden beri tanıdığımız bir doktor ve aile dostuydu.

" Çabuk geldiniz."

" Abi, Ferhat abi evindeymiş, evden aldım."

" Hayırdır Atlas."

Dedi Ferhat abi yanımıza doğru hızlı adımlarla gelirken.

" Ferhat abi.
Rose yüksekten düşmüş, başını çarpmış. Odaya girdiğimde baygındı."

" Anladım.
Bi bakalım nasıl? "

Ben yerimden kalkıp kenara geçerken Ferhat abide Rose'u muayene etmeye başladı. Bu sırada hızlıca odama gidip üzerime bir tişört geçirip geri geldim.
Ferhat benim sorduğum soruları soruyordu döndüğümde.

" Başın dönüyor mu?
Yada miden bulanıyor mu? "

" Akın'a da söyledim, hayır iyiyim."

Adımı duyunca yine şaşırdım.
Kendimi Akın olarak tanıtmamıştım ki.

" Adımı nerden? "

" Ben söyledim! "

Dedi Didem araya girerek.

" Bugün konuşurken ben söylemiştim."

Ferhat,

" Kızımız kötü görünmüyor.
Küçük bir şişlik sadece.
Yinede takip edelim.
Bir süre uyumasa iyi olur. Bulantı, kusma, baş dönmesi olursa hasteneye gidip bi MR çekeriz. Ama dediğim gibi iyi görünüyor.

" Ne?
Ama ben yorgunuum, uyumak istiyordum.
İyiyim diyorum size. "

Rose yerinde doğrulup yatağının kenarına oturdu.

" Doktoru duydun uyumak yok."

Gözlerini devirdi.
Ferhat yatağa bıraktığım buz torbasını tekrar başının arkasına koyunca Rose elinde buz torbasıyla,

" Ya madem burdasın bari şu valizi alırmısın lütfen."

Konu değiştirmede üstüne yoktu bu kızın. Dolabın üzerindeki valize baktım. Aklı nasıl hâlâ valizdeydi. Her şeyin sebebi olan valizi alıp kenara bıraktım.

" Ferhat abi senide yorduk.
Hadi aşağı inelim... Bir kahvemizi iç gitmeden."

" Memnun olurum.
Bayadır görüşemiyorduk.
Hem bu güzel hanımlada tanışmış oluruz."

Ben Ferhat abi ile konuşurken Rose çoktan bir eli başında valize gömülmüş dökülen kalemlerini topluyordu.

Ferhat abiyi kapıya yönlendirip herkesle birlikte odadan çıkarken,

" Hadi sende geliyorsun Rose." Dedim.

" Siz inin ben resmime döneceğim."

Diyince geri dönüp Rose'un yanına geldim. Tam ağzımı acacakken gözüme dolap kapağındaki güller takıldı..
Bas baya dolabın bir kapağını mavi ve kırmızı güllerle kaplamıştı. Çokta güzel olmuştu. Kapaktan sonra şövale üzerindeki üzeri örtülü tuvale baktım.
Rose'un bir yeteneğini daha öğrenmiştim. Resim yapıyordu.

Kendime gelip kolundan tutup kaldırarak,

" İtiraz yok.
Burda yalnız kalmayacaksın hadi.."

" Ama..."

" Ama yok Rose, lütfen itiraz etme."

Derken ciddi şekilde bakıyordum mavilerine. Rose pes edip elindeki kalemleri yatağa atarken,

" Neden Akın ismini kullanmıyorsun!"

Diyerek kolunu yavaşça elimden çekerek kapıya doğru yürüdü.

Yine âni bir U dönüşü yapmış olan Rose'un arkasından baka kalmıştım.
Bu kıza ayak uydurmak ne kadar zordu böyle.

" Cevap vermedin.
Atlas ismini daha çok seviyorsun galiba."

" İki ismimide söyleyenler var.
İki ismimi de kullanıyorum. "

Diyerek Rose'un arkasından yürüdüm.

" Bence Akın ismi daha iyi."

Dedi.
Rose önde ben arkada odadan çıkıp salona indik. Aşağıda bekleyen Kuzey'e bakarak,

" Kuzey."

" Buyur abi."

" Kapı için birini çağır yapsın."

" Tamam abi."

Diyerek çıktı Kuzey.

Bizde Ferhat ile Didem' in yanına geçip karşılarındaki koltuğa oturduk.

Didem,

" Natali'ye söyledim kahveleri hazırlıyor."

" Tamam."

" Evet Atlas.
Bizi tanıştırmayacak mısın?
Kim bu küçük hanım."

" Ferhat abi bu Rose...Asilsoy. "

" Ne? " Dedi şaşkın.

" Yani.
Senin eşin mi?
Yâni evlendiğin haberleri doğrumu? "

Küçük Atlas'a bak sen.
Elimi sakalımda gezdirirken,

" Dalga geçme abi. Hem öyle hem değil. Biraz karışık bir durum."

Rose, " Akın benim anlaşmalı kocam. Geçici. Yakında boşanacağız. "

Diye atlayınca bunu bu kadar rahat söyleyen Rose'a baktık hepimiz.
Elimi alnıma bastırırken sabır diledim. Hiç düşünmeden dan diye konuşuveriyordu.

Ferhat abinin bakışları beni bulurken kahvelerimiz geldi. Gelen kahvemden bir yudum alarak,

" Ferhat abi sorma işte. Karışık durumlar."

" Anladım tamam."

Bitlikte kahvelerinizi içip sohbet ederken Beyazıt abi geldi.

Ferhat'ı bizimle görünce şüpheyle baktı hepimize.

" Ne oluyor lan?
Ferhat neden burda?
Kime ne oldu? "

Dedi endişeli bakışlarıyla. Paniklemişti.

Ferhat abi,

" Korkma Beyaz.
Küçük bir kaza olmuş."

Beyazıt abi hızla yanımıza geldi.

" Ne kazası? " Derken Didem'in yanına oturdu. Hâlâ cevap bekliyordu.

" Rose düşüp başını çarpmış abi.
Ama şimdi iyi. Korkulacak birşey yok."

Gözleri Rose'u bulurken Rose ayağa kalktı. Dışarıya doğru yürürken,

" Ben Pamuk'un yanına gidiyorum."

Diyerek çıktı gitti.
Bu neydi şimdi. Birde trip mi yiyorduk.

" YA SABIR! "

" Abi hayırdır, sen neden bu saatte evdesin."

Soru Didem'den gelmişti.

" Akşam randevum var."

Derken geriye yaslanıp bacak bacak üstüne attı.

" Beyza İstanbul'a gelmiş.
Bu yüzden erken geldim."

Beyza Sıroglu

Beyza Sıroglu.

" Ooo abicim ancak hazırlanırım diyorsun yani."

Didem dirseğini abime geçirerek haince gülerken bizde gülmeye başladık.

" Çok komiksin Didem."

" Bu arada bugün birşey öğrendim Atlas. "
Diyen Didem bana bakıyordu.

" Rose'un sevdiği şu çocuk."

Geriye yaslanarak cümlenin devamını bekledim. Yıllar önce ölen bir çocuktu.

" O çocukla adaşsın.
Onunda adı Akın'mış."

" Baksen. "

Dedi abim.

" Hımm...
Demek o yüzden Akın daha iyi isim diyordu."

" Bugün biraz sohbet ettik. O zaman söyledi.
Ondan bahsederken gözlerinin içi parlıyor. Ama öldüğünü hatırlayınca rengi soluyor sanki kızın."

" Neden bahsediyorsunuz diyeceğim.
Karışık işler diyeceksiniz.
O yüzden bana musade çocuklar."

" Aynen Ferhat karışık işler.
Gel ben seni yolcu edeyim."

Dedi abim.
Ayağa kaktık.

" Ferhat abi geldiğin için sağol."

" Ne demek.
Şanslısınız ki evdeydim ve evim yakın."

" Sahi abi sen evde olmazdın hiç.
Rose'un şansımı yoksa bir sıkıntımı var."

" Sevgili karım evde tadilat yaptırıyor, malûm bebek bekliyoruz.
Benide bekçi olarak dikti diyelim."

" Doğruya. " Dedi Didem.

Ellerini çırparak,

" Doğum ne zamandı."

" Ağustos sonları gibi. 1 buçuk ay falan kaldı. Küçük hanım seçecek gününü."

" Yaa.
Merakla bekliyorum.

Serap abla kim bilir nasıl heyecanlıdır.
Bir an önce doğsada sevsek valla. Malûm abilerimden hayır yok. Bari sizin bebeğinizi sevelim."

" Didem! "

Dedim yalandan bir sinirle.
O anda Beyazıt abimden geldi süpriz cümle.

" O zaman dua et de Beyza teklifimi kabul etsin.
Belki yiğen için bir şansın olur."

" Nee? " Dedik aynı anda abime bakarak.

" İnanmıyoruuumm."

Dedi Didem.

" Abi?
Bu akşam evlilik teklifimi yapacaksın? "

Ferhat,

" Ooo yakışır Beyazıt'ıma."

" Yakışır yakışıklı abime."

Dedim.

" Hadi hayırlısı ben artık gideyim."

Diyen Ferhat'la birlikte çıktı abim.
Dünyadaki en iyi insanlardan biriydi Beyazıt abim.
Beni küçük yaşta yanına almış kardeşinden ayırmamış hatta babalık yapmıştı nerdeyse. Uzun zamandırda yalnızdı. Daha önce bir evlilik yapacakken son anda her şey değişmiş ayrılmışlardı.

Ama Beyza ile baya ciddi gibi halleri.
Umarım istediği cevabı alır ve mutlu olurlar.

*****

Akşam olmuş herkes salonda akşam yemeğini bekliyordu.
Bir kişi hariç. Beyazıt.

Beyazıt üst katta kendi odasında bu akşamki randevusu için hazırlanıyordu.

Uzun zaman önce tanıştığı Beyza ile bu akşam yemeğe çıkacaktı.
Ve yemeğin sonunda kıza evlenme teklif etmeyi en kısa sürede de evlenmeyi düşünüyordu.

Artık bekar hayatını sonlandırmak sevdiği kız ile mutlu bir hayat yaşamak istiyordu çünkü. Yaşı ilerliyor ilerledikçede daha fazla istiyordu bir an önce evlenmeyi ve baba olmayı.

Atlas Rose ve Didem merdivenlerden inen Beyazıt ile gözlerini adamda birleştirdiler. Atlas ayağa kalkarak uzun bir ıslık çaldı.

" Beyazıt reis.
Çok şıksın. "

Didem devam etti.

" Beyza abla gözlerini senden alamayacak bence abi. "

Arkadan esneyerek konuşan Rose'un sesi geldi. Başını geriye bırakarak kapalı gözlerle,

" Senden hoşlanıyorsa kıyafetin önemli değil bence."

Herkes kıza bakıyordu. Devam etti Rose.

" Hoşlanmıyorsa uzun boyun, Seni daha yakışıklı gösteren beyaz sakalların, mavi gözlerin, kaslı olman,
zengin olman, karizmatik olman, bir şeyi değiştirmez. "

Beyazıt Atlas'a yaklaşarak,

" Bu kız şimdi beni övdü mü dövdü mü anlamadım."

" Sen ona aldırma abi.
Bugün uyuyamadı aklı iyice gitti."

" Gözlerim kapalı Atlas Akın Asilsoy, kulaklarım değil."

Beyazıt,

" Neyse bana musade size Rose ile kolay gelsin."

Diyerek hızlı adımlarla evden çıkarak buluşmasına gitti.

Onun gidişinden sonra akşam yemeğine geçtiler.
Rose yemekten sonra nihayet diyerek yerinden kalktı. Atlas ve Didem'in bakışları eşliğinde yorgun adımlarla odasına çıkarak kendini yatağına bırakıverdi. Ağırlaşan gözleri kapanırken gözü karşısındaki örtülü tuvali izliyordu.

Aradan geçen yarım saatten sonra Atlas üst kata çıktı. Üzerini değiştirip kulübe gidecekti. İçi rahat etsin diye önce kızı kontrol etmeye karar verdi.

Önce kapıyı tıkladı. Ses gelmeyince kapıyı yavaşça açarak odaya girdi.
Kız kendini öylece yatağa bırakmış derin uyuyordu. Hâline gülümsemesen edemedi. Geri çıkacakken odadaki resme takıldı gözü.

Ne çizdiğini merak etmekten alıkoyamadı kendini. Yavaşça şövalenin yanına geldi. Üzerindeki örtüyü kaldırıp resmi görünce
kocaman şaşkın gözlerle bir resme bir kıza baktı.

******************************

Evet canlar bölüm sonu.
Gelecek bölümler de buluşmak dileğiyle.

 

Loading...
0%