Yeni Üyelik
20.
Bölüm

🌹D.M.R 20 Miras meselesi

@azamet_29_2

Kız hâlâ inanamaz şekilde yatağında yatarak karşısındakileri süzüyordu.

" Sen Fırat, sen Şeref, sen de Akın.."

İşaret parmağıyla bir bir gösterdi adamları.

" Gerçek olduğunuza inanmak zor. "

Derken kızı yine bir gülme aldı.

" Büyümüşsünüz."

Akın gülümsedi.

" Sadece biz mi, sende büyümüşsün."

" Öyle değil boy olarak...
Sizin bu kadar uzayacağınız hiç aklıma gelmezdi. "

Hâlâ yatağın kenarında oturan Atlas kızın şen gülüşlerine bakarken yüzü değişti.

" Gül.."

" Hmm."

Dedi kız Atlas'ın gözlerine bakarak.

" Sen ne zaman konuşmaya başladın."

Bu kezde kızın yüzü değişirken yatağın diğer tarafındaki Cihan'a baktı. Cihan ona hep ikinci hayatını ve Dilara'yı hatırlatıyordu çünkü.
Aynı zamanda kötü anılarının başlangıcınıda. Şahin'in evindeki yıllarını ve Cihan'ın onu nasıl koruduğunu. Yinede Cihan,

" Ben seni ilk gördüğümde zorda olsa konuşabiliyordun. " Dedi.

" O gece...
Beni zorla götürdükleri o geceyi hatırlıyor musun Akın."

" Hiç unutmadım.
Vicdan azabı oldu oturdu içime.
Kaç geceler kabuslarım oldu."

" Sen peşimizden koşarken, o araba sana çarptığında...
Korkuyla attığım o çığlık...
O çığlıktan sonra konuşmaya başladım. Annemle babamın ölümüyle giden sesim senin ölümünle geri geldi. Yani seni öldü sanışımla."

Aniden yerinde doğruldu kız. Meraklı bakışlarla mavilerini karalara dikti.

" Sahi sen...
Sen nasıl..?"

" Nasıl mı ölmedim?
Abim sayesinde."

" Senin abin mi vardı?
Bi dakka bi dakka. "

Dedi kız işaret parmağı yüzüne dayalı düşünerek.

" Senin abi dediğin kişi Beyazıt Evren. Sen ise Asilsoy. Soyisimler farklı ve bildiğim kadarıyla kardeşin yoktu.

Nasıl oluyor anlamadım. "

Atlas gülümseyerek konuştu.

" Senin gibi benimde hikayem karışık.

O gece seni götüren aracın peşinde deli gibi koşarken caddede bana çarpan arabayla kendimi yerde bulunca son gördüğüm şey karanlıkta ilerleyen aracınız olmuştu. Gözlerimi hastanede açtığımda ise gördüğüm kişi Beyazıt abiydi."

" Anlamadım.
Nasıl? "

Bu sırada kapı önünde konuşulanları duyan Beyazıt içeri girdi. Son olanlardan sonra hâlâ burda hastanedeydi.

" Benim hatam." Dedi üzgün.

" Atlas'a çarpan aracı kullanan bendim."

" Aslında benim hatam."

Dedi Atlas.

" Dikkatsizce yola atlayınca kendimi bir anda kaputun üstünde buldum. Sonrada yerde. Hastanedenin yoğun bakımında geçen dört günden sonra uyandığımda abim vardı yanımda ve ondan, abimden yardım istedim.
Hastaneden apar topar çıkıp mahalleye döndük. Ama polisler ve ağlayan teyzenden başka birşey bulamadık. Senin kayıp olduğunu seni alan kişilerin organ mafyası olduklarını öğrendik. Daha bunu atlatamadan aynı gece dedeminde öldürüldüğünü öğrendim. Artık yalnızdım. Bunun şoku ve kazanın geçmeyen etkisiyle bayılmışım. Gözümü yeniden hastanede açtım."
Atlas Beyazıt'a baktı.

" Abimde beni yanına aldı. O bana kardeşim dedi ben ona abi. Seni her yerde aradı benim için. Ama bir gecede yurt dışına çıkarılacağın aklımıza bile gelmedi. Aylarca her yerde seni aradık durduk. Organ mafyalarının elinde öldün sanarak kahroldum. "

" Son hatırladığım attığım o çığlık.
Sonrası yok. Gözlerimi açıp kendime geldiğimde kocaman bir hastanedeydim. Üzerimde mavi bir kıyafet, büyük bir yatakta yatıyordum. Kolumda bir serum sol yanımda bir acı vardı.
Etrafımda ise siyah tenli doktorlar, sarı saçlı hemşireler...
Çok korkmuştum. Kendimi biraz toparlayınca ilk fırsatta kaçtım odadan. Ama daha koridorda yakaladı o siyahi şişman kadın hemşire. Anlayamadığım birşeyler söyledi durdu. Meger ingilizce konuşuyormuş. Ben çığlık çığlığa bağırırken zorla yatağa getirdi. İlaç verip uyuttular. Ertesi gün yine kaçtım. Yine yakalandım. Bu kez dikişlerim açılmış. Sonra yine kaçmak istedim ama bu kez yatağa bağladılar. Her uyandığımda korkuyla ağlarken bir sabah Dilara anne geldi."

Kızın gözlerinden yaşlar akarken, ellerinin tersiyle sildi.

" Konuştuğunda anlayabildiğimi farkedince ne kadar sevindim anlatamam. Sımsıkı sarıldı bana, bende ona. Kendi annem gibi.
Beni bırakmasın diye yalvardım."

Duyduklarıyla Atlas'ın yüreğinde daha ağır bir sızı belirdi. Kızın yaşadıklarını kendi suçu görüyordu.

" Özür dilerim benim suçum. Engel..."

Demişti ki..

" Hayır! "

Dedi Şeref sıktığı yumruklarıyla.

" Bu suç bizim."

Yerinden hızla kalkıp odayı terk etti.
Annesine ve babasınaydı kızgınlığı.
Beyazıt araya girdi.

" Geçen zamanı geri getiremeyiz. Maalesef olanlarıda değiştiremeyiz.
Üzülmenin dövünmenin de bir faydası olmayacak. O yüzden geçmişin üzerine bir perde çekerek bugünden sonraki hayatınıza odaklanıp yaşamaya devam edeceksiniz."

Yaşı gereği daha olgun olan Beyazıt tam da uygun şekilde gerekeni söylemişti.

" Şimdi!
Haberler iyi.
Doktor Rose'un.. Yani Gül'ün çıkabileceğini söyledi.
Tahlilleri temiz."

" Aah nihayet! " Dedi kız.

" Cihan Gül'ün toparlanmasına yardım et. Fırat sende adamları topla."

Cebinden bir kağıt çıkarıp Fırat'a verdi.

" Bu ilaçları da aldır.
Kuzey'e söyle minibüsü öne getirsin...

Atlas, bizde biraz konuşalım."

Cihan kızın yanında kalırken diğerleri dışarı çıktılar. Fırat hızlı adımlarla asansöre giderken Beyazıt Atlas'ın kolundan tutup koridordaki pencereye doğru yürüyerek kapıdan uzaklaştı.

" Abi?
Ne oluyor? "

" Saldırıyı araştırdık.
Şahin'e saldıranlarla bize saldıranlar aynı kişiler. Tayfun'un adamları ve yiğeni. Mekânı yakanlarda onlar."

Öfkeli gözlerle abisine bakan Atlas,

" Önce şurdan bi çıkalım.
Sonra hepsinin hesabını göreceğim."

" Hiç bir yerde yoklar.
Yer altına çekilmişler.
Bir süre kayıplara karışacaklardır."

" Farketmez!
Yerin yedi kat altına da girseler bulurum onları."

Öfkeliydi Atlas.

" Şahin'i öldürüp bizi buraya çektiler. Ardından bizide öldürmek için harekete geçtiler. Bu sırada da mekanı yaktılar."

Elini sinirle alnında gezdirdi.

" Sahi mekan konusunu düşünmedik hâlâ. Zarar büyük. "

" Önce burdan çıkalım.
Her şeyi evde konuşuruz hadi."

Akşam üzeri olduğunda bütün işlemler hallolmuş, Gül Atlas'ın kolunda çıkarken her ihtimale karşı adamlar araçların etrafında elleri tetikte bekliyorlardı.

Önden Gül ve Atlas, arkasından Beyazıt ve Cihan bindiler minibüse. Kuzey direksiyona geçerken Fırat ve Şeref Tufan ile birlikte öndeki araca diğer adamlar arkadaki araçlara binince hastaneden ayrılarak eve gitmek üzere yola çıktılar.

&

Bir saat sonra kapıda Pamuk karşıladı gelenleri. Gül'ü görür görmez pervane olmuş kuyruğuyla kıza yaklaştı. Tek isteği kızın onu sevmesiydi. Gül bir dizinin üzerine çöküp arkadaşını severken,

" Güzel kızım beni mi özlemiş?
Bende seni özledim kızım."

Arkadan Şeref'in sesi duyuldu.

" Karga yavrusunu Şahin sanırmış.
Bu şeytan gölgesine nasıl güzel diyor hâlâ anlamıyorum."

Beyazıt önden giderken, Gül duyduklarını umursamaz şekilde,

" Hadi gel güzel kızım."

Dedi inadına. Sonra da yanında Pamuk, arkasında Atlas ile eve yöneldi.

Salona ilk giren Beyazıt'ı Didem ve süpriz bir kişi daha ayakta karşıladı.
Beyza...

Didem,

" Nihayet gelebildiniz.
Hoşgeldin abi."

Derken Beyza gülümseyerek yaklaştı ve,

" Merhaba.
Çok geçmiş olsun...
Hepinize de! "

Bunu söylerken gözleri Beyazıt 'ta Beyazıt'ın gözleri de Beyza'daydı. Adam şaşkın,

" Merhaba."

Diyebildi gülümseyerek.
Beyza'yı evinde görmeyi beklemiyordu çünkü. En son birlikte akşam yemeği yemişler ve Beyza'ya evlilik teklif etmiş, Beyza ise düşünmek için süre istemişti.

Beyazıt Beyza'yı tekrar görmenin şaşkınlığını ve mutluluğunu yaşarken, kapıdan giren Gül ve Pamuk'la kız bir anda Beyazıt'ın koluna sarılıp arkasına geçerken tiz bir çığlık attı.
Gördüğü simsiyah pitbul korkması için yeterli sebepti.

" Korkma." Dedi Beyazıt arkasındaki kıza sardığı koluyla.

" Gül'ün arkadaşı."

Kızın gözleri kocaman,

" Arkadaş mı? B-bu mu? "

Gül üzgün dudaklarını büzerken,
Didem girdi araya,

" Hoşgeldiniz geçmiş olsun."

Diyerek sarıldı kıza. Artık Pamuk'tan korkmuyordu. Atlas devam etti.

" Gül..
Misafirimiz Pamuk'tan korkuyor Pamuk'u bir süre dışarda bıraksak nasıl olur."

Gül bir Beyazıt'ın arkasından sadece yüzü görünen kıza bir Pamuk'a baktı. Kocaman olan kahverengi gözleriyle gerçekten korkmuş görünüyordu.

" Pamuk odaya çık kızım.
Orda kal."

Söylenen şey ile Pamuk hızlı şekilde merdivenleri çıkıp gözden kaybolurken salondakiler arkasından baktı. Didem Gül'ün koluna girerek,

" Nasılsın Gül? "

Derken yanındaki Atlas'a baktı göz ucuyla. Atlas bakışlarından anladı merakını.

" Her şeyi anlattım."

Dediğinde Didem sevinerek,

" Çok sevindim gözünüz aydın."

Dedi ve tekrar sarıldı kıza.
Beyazıt bir bir takdim ederek,

" Beyza, bu delikanlı Atlas, bu iki güzelde Gül ve Didem. "

Beyza Beyazıt'ın arkasından çıkarken,

"Çocuklar bu hanımda Beyza Sıroğlu."

" Memnun oldum.
Ve çok geçmiş olsun.
Olanları duydum.
Şimdi nasılsınız? "

" Teşekkür ederim.
Sizde hoşgeldiniz. "

Beyazıt Beyza ile bir koltuğa Gül ile Atlas'ta karşı koltuğa geçerken Atlas Gül'ün oturmasına yardım etti.
Didem'de Gül'ün yanına oturdu.

Beyza,

" Olanları haber kanallarında duydum ve çok üzüldüm. Bununla geçmiş olsun umarım tekrarlanmaz."

" Sağol Beyza." Dedi Beyazıt.

Gül Beyza'nın Beyazıt'a olan bakışlarını gördüğünde yavaşça yerinden kalkarak,

" Ben odama çıkıyorum. Biraz uzanacağım. Sizde aşıkları yalnız bırakında kız evlenme teklifini kabul ettiğini söyleyebilsin."

Diyerek şaşkın bakışlar eşliğinde merdivenlere yöneldi. Didem ve Atlas bir Gül'e bir Beyza'ya baktılar. Yine yapmıştı işte. Aklından geçeni pat diye söylemişti.

Beyza'nın yanakları domates gibi al, al olmuş başı önüne eğilirken Beyazıt'ın sesli gülüşü salonda yankılandı. Atlas yerinden kalkarak,

" Bu kız gerçekten deli."

Dedikten sonra,

" İzninizle bende biraz dinleneceğim."

Diye bahane uydurup odasına yöneldi. Didem'de,

" Bende Natali'ye söyleyim kahve yapsın."

Diyerek mutfağın yolunu tuttu.
Gül'ün dediğini yaptıklarında salon bir anda boşalmış Beyza ve Beyazıt yalnız kalmışlardı.

Beyazıt, başı hâlâ önüne eğik kıza baktı. Gülümseyerek,

" Gül'ün kusuruna bakma.
Biraz deli dolu bir kızdır. Aklına geleni pat diye söyleyiveriyor."

Kız sessizken,

" Gül'ün söylediği doğru mu? "

Diye devam etti umutlu.
Kız elini alnına bastırdı sıkıntılı. Böyle pat diye ifşa olması utanmasına sebep olmuştu.

" Olayları duyduğumda yüreğim öğle sıkıştıki nefes alamadığımı hissettim.
Hemen seni aradım. Ama aramalarıma cevap vermedin."

" Beni mi aradın?"

Şaşırdı adam.

" Özür dilerim hiç farkında değilim.
O ara herşey karma karışıktı. Aramalar arasında fark edememişim."

" O zaman daha da korktum."

Diye devam etti.
Kızın gözleri dolarken Beyazıt kıza doğru dönerek iki parmağıyla çenesini tutup nazikçe kendine çevirdi yüzünü. Islak kahveler içini acıttı.

" Özür dilerim."

" O zaman farkettimki sen benim için gerçekten değerlisin. Sana birşey olma korkusu canımı yakıyordu."

Adam yüzünü kıza doğru yaklaştırarak gözlerini kızın gözlerine sabitlerken, kızın titreyen göz bebekleri karşısındaki mavilere takılı kalmıştı. Beyazıt kızın küçük çenesini büyük avucuna aldı.

" O halde teklifimi kabul ediyorsun öyle mi? "

Kızın gülümseyen dudakları hareket etti.

" Hâlâ geçerliyse..."

Mavi gözleri kahvelerde,

" O halde yeniliyorum.
Beyza Sıroğlu, benimle evlenip evimin ve kalbimin çiçeği olurmusun? "

" Evet."

Dedi kız, gülümseyerek başını sallarken. Duyduğu cevap karşısında Beyazıt'ın yüreği hafifledi kuş oldu uçtu sanki. Kızın dudaklarına yaklaşarak bir buğse bırakırken Didem,

" Kahvelerde geldii."

Dediğinde Beyza panikle geriye çekildi.. Didem gördüğü şeyle yaptığına pişman olsada artık çok geçti.

*****

Akşam yemeği saatinde Beyza dahil herkes yemek masasındaydı. Beyza ve Beyazıt sessiz, diğerleri ise göz ucuyla onları izliyorlardı.

" Eee! "

Diyen Gül, kaşığı ağzında gülümseyerek ikisi arasında gezdirdi bakışlarını.

" Güzel haberi bizimle paylaşacak mısınız?"

Beyza ellerinde çatal bıçak göz ucuyla Beyazıt'a bakarken Beyazıt gülümseyerek elini kızın masadaki elinin üzerine koydu.
Gül'ün gülümsemesi daha da genişledi.

" Beyza yaptığım teklifi kabul etti.
An itibariyle evleneceğim kişidir."

Gül kaşık ağzında alkışlayarak,

" Tebrikleeer! Beyazıt bey ve Beyza hanım. Düğün ne zaman? "

" Güül..."

" Ne? Düğünsüz evlenmeyecekler heralde."

Atlas gözlerini devirerek abisine baktı.

" Tebrik ederim abi.
Gerçekten güzel bir çift oldunuz."

" Tebrikler abi." Dedi Didem.

" Nihayet mürüvvetini göreceğim."

Sırıtarak devam etti.

" Beyza sen almasan bu abim varya evde kalacaktı artık."

" Dideemm! " Dedi Beyazıt.

" Gül'ün huyu sana geçmeye başladı galiba."

Bu sözle birlikte herkes gülmeye başladı.

" Düğüne gelirsek.
En kısa sürede olacak."

*****

Aradan bir gün geçmiş, akşam yemeğinden sonra herkes salonda oturmuş kahvelerini içerken Beyazıt önce Atlas'a baktıktan sonra,

" Gül, miras konusunda ne yapmayı düşünüyorsun. Avukatlar yine ve bizzat beni aradılar. Başıboş kalan şirketin durumunun bir an önce belli olması gerekiyor diyorlar.

Gül salonda oturmuş kendisini izleyen Atlas'a, Beyazıt'a ve Cihan'a baktı sırayla. Geriye yaslanıp dizlerini kendine çekerek kollarını dizlerine sararak,

" Kocaman bir şirket.
Onun altında başka bir şirket. Gemiler, tırlar, anlaşmalar, toplantılar, çalışanlar.
Bir anda bütün bunların başına geçen yirmi yaşında...
Ah! pardon bir ay sonra yirmi bir olacağım. Yirmi bir yaşında bir kız..."

Dedi şüpheli sözlerle. Atlas,

" Bence reddi miras yap.
Bu yaşta bu halde bu kadar işle tek başına uğraşamazsın. Alacağın sorumluluk yirmi bir yaşında bir kıza göre değil."

Dediğinde kız dudaklarını büzdü. Sonrada sanki konu kendi değil de Atlasmış gibi, yönünü Atlas'a dönerek meraklı gözlerle,

" Sen ne yaptın?
O adamları buldun mu?
Ya. Yanan yer?
Ben orayı çok sevmiştim."

Diyince Atlas yine şaşaladı.
Gül yine anında ters bir dönüş yaparak afallatmıştı adamı.

" Neden soyuyorsun bunu?
Konu ben değilim."

" Hadii...
Cevap ver!"

Atlas sıkkın bir nefes alıp verdikten sonra.

" O piçleri hâlâ bulamadık. Gece gündüz arıyorum. Mekânın kalan kısımlarıda yıkılıyor yeniden yapılacak. "

" Senin başka yerin var mı? "

" Evet dört mekan daha var ama küçük."

" En güzeli ve ilgi çekeni burasıydı sanırım."

" Öyle. "

Kız birden Beyazıt'a çevirdi yüzünü.

" Şirketi batırırsam en kötü ne olur."

Bu kez Beyazıt afallayarak baktı kıza.
Çünkü birini bir anda tepe taklak etmede oldukça başarılıydı kız. Yüzünü gördüğü Beyazıt ile bir anda gelen gülme isteğini zor bastırdı Atlas.

Beyazıt tam ağzını açacakken kız aniden,

" Boş ver duymak istemiyorum." Dedi.

Beyazıt'ın yüzü şekilden şekile girerken Gül bu kez,

" Senin bir şirketin var, deneyiminde.
Zorda kalırsam yardım eder misin?
Destek olur, yol gösterir misin? "

" Elimden gelen birşey olursa elbette yardımcı olurum. Ama bu konuda
üzülerekte olsa Atlas'a hak veriyorum. Bu işler senin boyunu aşacak türden. Reddi miras en iyisi bence. "

" Sen ne dersin gardiyan."

Dedi kız bu kez.
Cihan geriye yaslanıp kollarını göğsünde birleştirerek,

" Sen kabul et yada etme tamamen destekliyorum. Her zaman yanında olurum. "

" Tam bir kölesin."

Diyen Atlas'a bakarken saniyelik bir gülümseme yolladı Cihan.

" Diyelim kabul ettim."

" O zaman Kızıltaş holdinge gidip avukatlarla konuşacağız. Gereken herşeyi onlar halledecekler. Ama dediğim gibi reddi mirası da düşün."

Kız yerinden kalkarak merdivenlere yöneldi sessizce,

" Çok uykum geldi. Yarın sabah vereceğim cevabımı."

Diyerek merdivenleri çıkmaya başladı. Atlas ve Beyazıt Cihan'a baktılar. Atlas,

" Hey köle!
Sen neden reddi miras yap demiyorsun. Bu git gel akıllı kızın bir şirketi çekip çevirebileceğine inanıyor olamazsın. Kızın aklı bir Şam'da bir şadırvanda."

" Şuan kafası karışık olsada bence bu işi yapabilecek yeteneği var.
Diyelim yapamadı...
En kötü şirket batar. Buda hiç umrum olmaz."

*****

Sabah erken saatte uyandı kız.
Kafası karışık şekilde kalktı yataktan.
Bugün bir karar verip uygulaması gerekiyordu. Şahin kızıltaş'ın mirası olan şirketi kabul edecekmiydi etmeyecekmiydi. Oturduğu yerse ellerinin arasına aldı başını. Gözlerini kapattı. Yapabilirmiyim diye düşündü.

Ayağa kalkarak ellerini havaya kaldırarak yumruk yaptı.

" Yapabilirim." Dedi kararlı şekilde.

Sonra da,

" Yapamazsam en kötü şirket batar."

Dedi aldırmaz şekilde omuz silkerek. İlk iş banyoya girip hızlı bir duş aldı. Kabinden çıkıp bornozunu giydikten sonra küçük havluyu saçlarının üzerine koyarak banyodan çıktı. Tuvalet aynasının önündeki pufa oturup saçlarını önce havluyla kuruladı sonra güzelce taradı. Hava sıcak olduğu için kurutma makinesine gerek duymadı. Yerinden kalkıp dolabına doğru yürüdü. Gül desenli kapağı açarak içinden diz altına kadar gelen beyaz pileli bir etek üzerine uçuk pembe crop prenses kol bir bluz alıp giydi.
Ayakkabı olarak krem renkte topuklu tercih etti. Çantasını ve telefonunu da alıp odadan çıkarak merdivenlere yöneldi.

Bu sırada Beyazıt, Atlas ve Didem salonda kahvaltının hazırlanmasını bekliyorlar bir yandanda yapılacakları konuşuyorlardı. Söz dönüp dolaşıp Gül ve miras işine gelince Didem,

" Gül'ün bu mirası kabul edeceğini ve şirkete başkan olacağını sanmıyorum.

Tamam deli dolu bir kız. Ama zeki. Bu işin sorumluluğunu almanın ne kadar zor olduğunu tahmin eder heralde. Beyaz abim bile zor baş ediyor."

Didem'in sözleri Atlas'ın endişelerine biraz su serpmişti. Haklı diye düşünürken bir yandan da haklı çıkmasını umut ediyordu.

Natali,

" Kahvaltı hazır."

Diye seslendiğinde birlikte ayağa kalkıp mutfağa geçerken Beyazıt,

" Evet Gül zeki bir kız.
Bu gece iyice düşünüp reddi miras yapmaya karar vermiştir bencede."

Atlas,

" Benim bu konuda.."

Demişti ki kız merdivenlerin başından bağırdı.

" Ben hazırım. Gidip şirketimi alalım!"

Atlas yorgun sesiyle tamamladı az önceki cümlesini.

" Şüphelerim var..."

*******************************

Bölüm sonu canlarım.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%