Yeni Üyelik
22.
Bölüm

🌹D.M.R 22 Ben, seni, çok...

@azamet_29_2

Kız Atlas' tan ayrılıp elinden tutarak odaya çekiştirirken Atlas'ın gözü kızın sıkıca tuttuğu eline kaydı.

Kalbini duydu sonra, kulaklarında atan...

Gül, çeke çeke odaya getirirken gözleri hâlâ kızın elindeki, elindeydi. Bu sıcak his hoşuna gitmişti.

Kız elini bırakıp masasına geçerken Atlas'ın bakışları bir süre boşta kalan elinde kaldı.

" Oturun lütfen."

Hevesle sordu.

" Ne içersiniz? "

İki adam koltuklara geçerken Beyazıt,

" Koyu ve sade bir kahve alırım."

" Bende." dedi Atlas oturarak, gözleri çocuk gibi heyecanlı olan kızda.

Gül masadaki telefonu alıp,

" Melike bize kahve lütfen. İki sade ve koyu, bir şekerli. Birde siyah dosyalar, onları da getir." dedi ve kapattı.

" Bizi çok şaşırttın Gül.
İçerde gerçek bir başkan gördüm ben az önce."

" Teşekkür ederim Beyazıt abi.
Dersime iyi çalıştım...

Ya ben sana Beyaz abi desem olur mu? Adın çok uzun geliyor bana ve zor."

" Olur." dedi adam gülümseyerek.

" Gerçekten çok şaşırdım." dedi Atlas.

" Ne yalan söyleyim buraya gelirken kaygılarım vardı."

Bu sırada kapı tıklayarak açıldı ve Melike girdi içeri elinde kahvelerle.
Önce misafirlerin sonra da kızın önüne bıraktı fincanları.

" Afiyet olsun." diyen Melike çıkarken Gül devam etti.

" Bende çok heyecanlıydım aslında ama Beyaz abinin söylediklerini yapmam sayesinde iyi geçti.

Tavsiye için teşekkür ederim."

"Benim mi? "

" Evet.
Bütün çalışanlarını tanıman gerek demiştin. Bende öyle yaptım.
Her birinin cv sini okudum ve aklımda tuttum. Tabi yaptıkları işler hakkındaki belge ve raporlarıda. O sırada farkettim hırsızlığı."

Atlas şaşkın,

" Sen şimdi içerdeki adamların herbirinin cv sini ve işlerini mi ezberledin? Hemde üç günde mi? "

" Gül ezberlemiyormuş."

Kapının önündeki Şeref'ti, cümlenin sahibi.

" Melike banada kahve." diyerek içeri girdi Şeref. Hızlı adımlarla gelip koltuğa Atlas'ın yanına oturdu.

" Bizim Gül süper zekaymış meğer.
Bu arada adamlar emniyete sevk ediliyor."

Atlas ve Beyazıt kıza baktı anlamaz şekilde. Gül gülerek,

" İstesemde istemesemde okuduğum şeyler hafızamda kalıyor. Bunu farkettiğimde bu yeteneğimi hızlı okuma ve anlama tekniği ile birleştirdim.
Hem hızlı okuyor hem okuduklarımı hafızamda tutabiliyorum yani. Bu şekilde üniversiteyi erken ve derece ile bitirdim."

" Bak sen, neden bize söylemedin."

" Bilmem." dedi kız Atlas'a gülümseyerek bakarken.

" Hiç ortam olmadı ki."

" Bu özelliğin senin için büyük bir artı olsada yinede her zaman dikkatli ol. Düşünmeden hiç bir karar alma."

" Tamam." Dedi kız bu kez tavsiye veren Beyazıt'a bakarken.

" A! Bu arada Akın..

Senin verdiğin akılda çok işime yaradı. Senin sayende Cihan'ı gardiyanlıktan kovup güvenlik müdürü olarak yeniden işe aldım."

" Dün gece pamuk'a sarılıp yatarken sen ve söylediklerin gelmiş aklına.

Düşünsene Pamuk ve sen.."

Diyen Şeref katıla katıla gülerken Atlas önce şaşkın baktı, sonrada şaplağı yapıştırdı. Şeref sussada dudaklarını birbirine bastırıyordu. Gülmemek için. Gül,

" Sen Şahin'in adamlarına güvenemeyiz demiştin. Bende öncelik sadık adamlar ve güvenlik olursa daha kolay olur işiniz diyerek dayımı güvenliğe geçirdim."

Beyazıt,

" Şuan sana en sadık olan kişiyi güvenliğe getirmekle çok iyi yapmışsın. "

" Eğer kabul ederse..."

Odadaki herkes kıza baktı.

" Şeref'de müdür yardımcısı olsun isterim. Birlikte çok güçlü olurlar.

Tabi benimle çalışmak isterse."

Şeref kocaman gözlerle kıza bakarken Atlas ve Beyazıt bir Şeref'e bir gülümseyen kıza bakıyorlardı.

" Nasıl?
Sen şimdi bana, benimle mi çalış diyorsun? "

" Evet.
Yani kabul edersen..."

" Eminmisin Gül? " derken Şeref'in gözlerinde hüzün ve pişmanlık vardı.

Yıllar önce kendisi ve anne babasının yüzünden Gül'ün başına gelenlerin vijdan azabını duyuyordu hâlâ.

" Sen bizim yüzümüzden..." derken yutkundu. Devamını getiremedi.
Tekrar hatırlatıp daha fazla kin duymasını istemedi.

Kız Şeref'in haline bakarak kaşlarını çattı. Bu yüzden teklif ediyorum.
Madem kötü hissediyorsun sana iyi hissetme fırsatı veriyorum."

Şeref bir Atlas'a bir Beyazıt'a baktı.
Ne dersiniz dercesine. Atlas,

" Bence iyi teklif.
Kabul et."

" Bence de. " Dedi Beyazıt.

" Tamam o halde." dedi Şeref beklemeden.

" Bundan sonra patron sensin."

" Patron değil arkadaş."

" Anlaştık."

" E göreceğimizi gördüğümüze göre bizde kalkalım.
Malûm benimde şirkete gitmek lazım. Bu sefer Vedat beni vuracak. Kaç gündür işlerin altında ezildi adam.

Ha! Bu arada. Bir ara Vedat ve Beyza'da hayırlı olsuna gelmek istiyorlar. "

" Tabiki, her zaman beklerim."

Dedi Gül ellerini çırparak.

" Hatta yemeğe gidelim bir gün hep beraber ne dersiniz. Yeni Ceo ısmarlıyor."

Atlas Gül'ün bu hiç değişmeyecek gibi duran çocuksu haline baktı. Gülümsedi. Aynı zamanda da üzüldü. Bu git gel halleri sağlıklı değildi aslında. Yaşamak zorunda kaldığı hayat yüzünden bu hale gelmişti kız. İyi bile dayanmıştı aslında ama pisikolojisi etkilenmişti.

" Beyaz abi düğün ne zaman? "

Beyazıt şaşırdı ani soruyla.

" Dur deli kız ortalık bi durulsun önce. Daha sonra."

" Bence çok beklemeyin.
Daha düğündü, balayıydı bir sürü ritüel var."

Şeref yine gülmeye başlarken,

" Gül! " Dedi Atlas uyaran ses tonuyla.

" Ne? "

" Boş ver Atlas.
Bu deli kıza alıştım galiba.
Artık şaşırtmıyor."

" Hadi bi gol daha atmadan gidelim."

Diyen Atlas yerinden kalkarken,

" Gülme lan sende.
Buralar sende." Dedi sırıtan Şeref'e.

" Tamam, tamam.." derken bile gülüyordu adam.

Abi kardeş ofisten çıkacakken açılan kapı ile Melike girdi içeri. Elinde on kadar tuğla gibi kalın dosya vardı. Atlas,

" Bunlar ne? "

" Şirketin geçmişi ve bu güne kadar iş yaptığı kişiler ve şirketler ile ilgili bilgiler. Bugün bunları okuyup bitirmem lazım."

" Ne? " dedi Melike şaşkın.

" Hepsini mi? "

" Hadi herkes dışarı bende işime bakayım dimi? "

Beyazıt, Atlas ve Şeref ile birlikte ofisten ayrılırken Gül de önündeki dosyalara baktı.

Şuan canı dosya okumak falan istemesede mecburdu. Madem bu işe girmişti her şeyi bir an önce öğrenmeliydi. Gönülsüzde olsa ilk dosyayı eline alarak başladı kız.

*****

" Bu kız her geçen gün biraz daha şaşırtıyor beni.
İşin başında reddi miras yapması daha mantıklı geliyordu ama şuan ki duruma bakılırsa bu işin üstesinden gelecek gibi sanki."

Atlas kızın tuttuğu eline baktı anlık.
Kızın elinin sıcaklığı hâlâ elindeydi sanki.

" Benim hâlâ şüphelerim var abi.
Şuan için iyi gidiyor gibi ama bir şirketi uzun süre ayakta tutmak zor bir iş. Sen kendin biliyorsun."

İki adam birlikte asansöre binerken Beyazıt devam etti konuşmaya.

" Zorda kalındığında yardım edeceğiz elbette. Ama bu yaşta girdiği bu işte ayakta durmayı başarırsa geleceğin en iyi iş kadınlarında biri olur. "

Asansör garajda durduğunda indi iki kardeş. Kuzey gelenleri gördüğünde hemen inip kapıyı açtı. Birlikte araca binerken Beyazıt aniden durdu. Bir kaç saniye düşündü.

Arka koltuğa geçip otururlarken,

" Atlas."

" Efendim."

" Mekan işi ne oldu."

" Enkazı kaldırdık.
Seni bıraktıktan sonra firma ile konuşacağız. Yarın sabah başlarlar heralde.
Ama bir kaç aydan önce bitmez. Bu sırada diğerlerinden birini kullanacağım. "

" Ya adamlardan haber varmı?
Fırat ve adamlar araştırıyor. Seninde dediğin gibi yer altına çekilmiş olmalılar. Hâlâ ses soluk yok."

" Dikkati elden bırakmayalım. Evde ve şirkette adamların sayısı azalmayacak. Ve dışarı adamsız çıkılmayacak.
O piçlerin ne yapacağı belli olmaz."

" Aynen öyle düşünüyorum bende."

&

Atlas önce Beyazıt'ı şirkete bıraktı.
Ardından yanan mekanına geçti Kuzey ile birlikte. Enkaz kalkmış kasasındaki moloz yığını ile son kamyon çıkıyordu alandan.

Atlas sinirle koca boşluğa bakarken Tayfun geldi aklına ve yaptıkları.
Hırlayarak kendi kendine konuştu.

" Sonsuza kadar o delikte kalamayacaksın. Nasılsa çıkacaksın. Çıktığın anda senin kafanı ezecem, hem senin ve o Aykut'un."

" Atlas."

Duyduğu sesle arkasını döndü Atlas. Koşar adım gelen Fırat'tı.

" Varmı bir haber?

" Şimdilik yok.
Ama etrafa adam saldık. Yakında çıkarır başını o yılan.

Siz ne yaptınız?
Gül toplantı yapacak yanında olalım diyip çıktınız. Gidiş o gidiş."

Atlas bir anda kendini yine o toplantı salonunda buldu.

" Umduğumdan iyi geçti.
Gerçekten yeteneği varmış. Gerektiğinde de abim yardım edecek.

Birdee Şeref..."

" Ne olmuş Şeref'e ? "

" Gül kölesini güvenlik müdürü yapmış. Şeref'e sende yardımcısı ol dedi. Oda bizimde onayımızla olur dedi. Bundan sonra çoğunlukla Gül'ün yanında olacak."

Fırat elini çenesine koyarak,

" İyi olmuş aslında gözümüz arkada kalmayacak."

" Aynen.
Hadi şimdi gidip şu firma ile konuşalım bir an önce başlasınlar."

" Tamam."

*****

" Hayır sen gelemezsin güzel kızım.
Oraya seni almazlar maalesef."

Gül öne doğru eğilmiş yalvaran gözlerle kendisine bakan Pamuk'a gece kulübüne gelemeyeceğini anlatıyordu.

Yanındaki Şeref ise kolları göğsünde bağlı,

" Bu köpekle nasıl anlaşıyorsunuz hâlâ anlamıyorum.
Ha, bir de güzel demeni anlamıyorum.
Bu kız resmen çirkinlikte Oscar'a aday."

" Yaa! Çirkin demeyin kızıma!
O çok güzel bir kere."

" Her neyse hadi gidelim artık."

" Didem de gelecekti o nerde?
Vaz mı geçti, gelmiyor mu?"

" Didem rahatsız olduğunu söyledi.
Siz gidin dedi."

" Öylemi nesi varmış."

" Bana sorma? "

" Didem mi hastaymış."

Soruyu soran arkada kulak misafiri olan Fırat'tı bu kez.

" Evet." dedi Şeref sıkkın.

" Beyaz abi yok mu yanında? "

Şeref, " Beyaz abi Beyza yengeyle randevum var demişti. Hâlâ gelmedi." dedikten sonra bir adımda Fırat'ın yanına geldi. Koluyla dürterek,

" Sen bi bak istersen kıza.
Kötüleşirse hastane gerekebilir."

Diye sırıttıktan sonra

" E hadi küçük patron gidelim artık."

Diyerek kızı belinden ittire ittire arabaya yönlendirdi. Gül'ü arka koltuğa bırakıp kendiside şoförün yanına geçip oturdu.

Gül geçen iki günde nerdeyse hiç uyumadan şirketteki hemen herşeyi kayıtlarıyla birlikte okumuş, sonunda bir molayı hak ettim diyerek bu gece Atlas'a ait diğer mekana gitmeye karar vermişti.

Bu kez yanında Cihan değil sadece Şeref vardı. Toplantı günü Gül Cihan'la konuşup Şeref'le bitlikte çalışacaklarını söylemiş, Cihan'da kendinin olmadığı zamanlarda Gül'ü en az kendi kadar iyi koruyabilecek birinin daha yanında olacağından bu durumu memnuniyetle kabul etmişti.

Cihan o günden beri mekan mekan gezerek tanıdığı adamlar arasından kendileri ile çalışacak sadık adamlar topluyor, bu süre içinde de Şeref Gül'ün yakın korumalığını yapıyordu.

&

Araç bahçeden çıkarken arkalarında bırakılan Fırat, bir giden arabaya bir eve çevirdi başını.

Aklı Didem'e takılmıştı. Çok mu hastaydı acaba. Şeref'in dediği gibi içeri girip kıza bakıp bakmamak konusunda tereddüte düştü.
Sonrasında daha fazla dayanamayarak merakına yenik düştü ve eve yöneldi.

Kapıyı açarak içeri girdiğinde salonda kimse yoktu.

" Odasında olmalı."

Diyerek tekrar kapıya yöneldi. Bir sorun olursa arar heralde diye düşünürken duyduğu terlik sesiyle merdivenlere döndü.

Didem üzerinde siyah üzeri minik pembe çiçekli pijamaları, elinde tuttuğu sıcak su torbasını karnına bastırarak aşağı inerken gördüğü Fırat ile yerinde kalırken ilerlemek ile geri dönmek arasında bocaladı.

Fırat duraksayan Didem'e baktı. Şuanki hâli oldukça şüphe çekiyordu. Merdivenlere doğru gelirken,

" Didem..
Şeref hasta olduğunu söyledi..
Doğru mu? Neyin var?
Hastaneye götürmemi ister misin? " Dedi.

Kız ne söyleyeceğini bilemeden beklerken Fırat ikinci basamağıda çıkınca,

" İyiyim!
Önemli birşey değil." dedi dişlerinin arasından. Sonrada geri dönmeye karar verip hızla basamakları çıkarken karnına giren ağrı ile iki büklüm olduğu yerde kaldı.

Fırat kızı öyle görünce hızla çıktı basamakları. Yanına gelerek tek hamlede kucağına aldı.

" İyi değilsin hastaneye gidelim." diyerek bir kaç basamak inmiştiki Didem,

" Dur!" Dedi.

Adam emir almışcasına anında durdu.

" Hastaneye gerek yok.
İyiyim."

" İyi değilsin canın yanıyor.
Baksana haline!"

" Evet canım yanıyor ama hastanelik yada doktorluk değil." dedi mırıltıyla.

Fırat elindeki torbayı karnına bastırmış şekilde başını öne eğmiş kıza baktı bir kaç saniye. Durumunu anlayınca sessizce geri dönüp merdivenleri çıkarak, kızı kendi odasının önüne kadar taşıdı. Ayağıyla açtığı kapıdan içeri girdi. Didemi yavaşça yatağına bıraktığında kız hâlâ utancından kıpkırmızı yüzü ile başı önünde sessizce bekliyordu.

Fırat elindeki sıcak su torbasını aldı yavaşça. Kız boşta kalan ellerini karnına sararken sordu.

" Ağrı kesicin var mı? "

Kız hâlâ sessiz başını iki yana salladı.
Fırat elindeki soğumuş su ile dolu torba ile çıktı odadan. Hızlı adımlarla aşağı inerek mutfağa girdi. Ketılda su ısıtıp torbaya doldurdu.
Ecza dolabından ağrı kesici alıp odaya, kızın yanına döndü.

Didem Fırat odadan çıkar çıkmaz kendini yatağa bırakmış örtüyü başına kadar çekmişti. Adam odaya girdiğinde arkası dönük yatağa gömülmüş bir Didem gördü.

Yatağa yaklaşarak sıcak su torbasını kızın ön tarafına bıraktı.

" Yeniledim.
Ağrı kesiciyide buraya bırakıyorum..
İç mutlaka. Bir şeye ihtiyacın olursada ara çekinme." Dedi.

Kızın sesi içine kaçmış, sadece başını salladı. Hissettiği tek şey rezil oldum duygusuydu. Fırat odadan çıktığında önündeki torbayı alıp karnına bastırırken dahada gömüldü yatağa.

*****

" Eveet geldik." dedi Şeref duran araçla.

" AY DEDE' ye hoşgeldin."

Kız anında aracın camına yapışarak dışarıya baktı.

" AY DEDE." Mekânın giriş kapısının üzerinde yazan yazıyı oluşmuştu.

" Ay Dede mi?

Çok iyi." Dedi ellerini çırparak.

Hızla kapıyı açıp araçtan indiğinde hayran bakışları önünde durduğu mekanı inceliyordu.

" Işıl ışıl...

Hadi girelim.." diyerek hızlı adımlarla ilerlerken Şeref'te hemen arkasından yürüyordu kızın.

Az sonra içeriye girdiklerinde hafif bir müzik karşıladı ikisini.
Mekânın dışı ne kadar davetkarsa içi de o kadar çekiciydi. Öbürü kadar olmasada güzel yer diye düşündü kız.
Yavaş adımlarla ilerlerken etrafı inceliyordu bir yandan. Farklı bir yerdi.

Kenarlarda özel localar, ordada dans eden insanlar en dip duvarın önünde büyük bir bar tezgahı vardı. Tezgahın arkası ise ışıl ışıldı.
Kızın gözleri mekânda arka arkaya iki tur attı. Atlas'ı arıyordu, ama görünürde yoktu.

Geri dönüp yüksek sesle,

" Akın nerde, yok mu.? "

Şeref ayak uçlarına yükselip uzun boyunu biraz daha yükselterek etrafa bakındı.

" Görünürde yok. Ama buralardadır."

" Tamam barda bekleriz." diyerek hızlı adımlarla önden bara doğru koşar adım ilerledi kız.
Bulduğu ilk tabureye oturarak,

" Barmen! " Dedi hevesle.

" Bana Votka."

" Ne? " dedi Şeref şaşalayarak.

" Hayır!
Votka falan yok!
Olmaz.!
O sana ağır gelir."

" Ama ben..."

" Kusura bakma Gül.
Patronluğun burda işlemez. Burda Akın'ın kuralları işler. Akın'dan kurşun yemeye niyetim yok.

Bakma oğlum sen buna.
Hafif birşey ver."

" Size ne vereyim Şeref Bey? "

" Banada hafif bir şeyler ver. "

Kız dudağını büzerek dirseklerini tezgâha ellerini yanaklarına koyarken Barmen de bardakları önlerine koydu. Gül aldığı kadehi yavaş yavaş içerken Şeref elindeki bardakla gelenleri farketti.

Akın ve Kuzey yanlarında bir kaç adam ile birlikte arkadaki özel odadan çıkıyorlardı.

" Akın arkadaymış."

" Hani, nerde? "

" Orda."

Kız arkasını dönerek Akın'a bakarken Akın'da kıza bakıyordu. Onu burda görmeyi beklemiyordu doğrusu.

Kız merhaba diyip elini sallarken bu kez Şeref'i buldu Akın'ın bakışları.

Parmak ucuyla yanına çağırdı. Kız oturmaya devam ederken Şeref Atlas'ın yanına doğru yürüdü.

" Burdan kalkma! " diye de uyardı kızı.

Kız geriye dönerek arkasında kalan adamlara baktı. Şeref'inde dahil olmasıyla hararetli şekilde birşeyler konuşmaya başladılar.

Gül elindeki kadehi tepesine dikerken acaba o adamlarımı buldular diye geçirdi aklından. Ardından barmene döndü.

" Votka.."

" Üzgünüm hanım efendi ama Şeref abinin dediklerini duydum. Veremem."

Kız dudaklarını büzerek somurttuktan sonra başka bir müşteri için hazırlanan votkayı görünce aldığı gibi tepesine dikti.

" Kırk yılda bir geldim istediğimi içme hakkım var. " dedi birde.

Ama midesindeki ateş topu anında belli etti kendini. Az sonra bir önceki bardağın başlattığı tatlı sarhoşluğu bu bardak hızlı hızlı zirveye taşımıştı.

" Bir tane daha istiyorum."

" Ama hanım efendi."

" Üzmeyin küçük hanımı.
Madem kırk yılda bir gelmiş istediğini verin. Benden..."

Kız dalgalı denizleri andıran bakışlarını adama çevirirken görüşüde dalga dalga olmaya başlamıştı.

Kırk, kırk beş yaşlarındaki adam kıza baktı uzun uzun. Barın arkasındaki ışığın önünde ki beyaz teni, mavi gözleri, dizindeki pileli eteğinin altındaki ince narin bacakları göz dolduruyordu.

Adam elindeki kadehi tek dikişte içtikten sonra elinin üzeriyle dudaklarındaki ıslaklığı silerken gözleri kızın bedeninde geziyordu hâlâ.

" Yalnızsın sanırım güzellik.
İstersen bu gece sana arkadaşlık edebilirim.
Çok iyi arkadaş olurum ben."

Kız elindeki limonu dudaklarına götürürken adamın gözleri kızın kırmızı dudaklarına kaydı.
Sarhoş aklından geçenlerin sınırı yok şekilde kıza bakarken bir anda gırtlağında bir el hissetti.
Boğazını sıkan elle yana çevirdi bakışlarını. Alev alev olmuş kara gözler öfkeyle bakıyordu.

" Senin soluğunu keserim sikik piç."

" Şeref!
Ben gebertmeden atın şu iti dışarı."

Şeref adamı apar topar kaldırırken arkasından,

" Bir daha girmeyecek buraya." diye bağırdıktan sonra kıza döndü.

" Gül, sen..." demiştiki kızın dudaklarında limon dilimi elleri kucağında kendine yavru kedi gibi bakışlarıyla kala kaldı.

Atlas baktı... Kız baktı...
Sanki mekanda kimse kalmamış bir Atlas bir de Gül vardı.
Sadece bakışıyorlardı sessiz.

Bir süre sonra ilk hareket eden Atlas oldu. Yavaşça kaldırdığı sol eliyle kızın dudaklarındaki limon dilimini yine yavaşça alarak tezgaha bıraktı.

" Hadi kalk seni eve bırakayım."

Kız tabureden kayarak inerken gözleri hâlâ buğulu şekilde Akın'ın kara gözlere bakıyordu.
Kız baktıkça Akın da kızın gözlerine takılı kalmış çekemiyordu karalarını.

" Akın..." dedi kız gözleri gibi buğulu sesiyle.

" Hmm.."

" Beni.." durdu kız bir süre.

" Beni ne?"

" Beni...Sırtına alırmısın? "

Kızın sulanmış gözleri gözlerine bakıyordu. Atlas ağır hareketlerle gözlerini kızın gözlerinden bir an olsun ayırmadan üzerindeki ceketi çıkarıp kıza yaklaşarak hemen önünde durdu. İki beden arasında sadece santim mesafe vardı. Kız kollarını kaldırmak için ellerini adamın göğüslerinin üzerine koydu. Atlas, kollarını ve ceketini kızın kollarının altından geçirerek beline bağlarken, maviler ve karalar birbirinden asla ayrılmadı.

Atlas ceketi bağladıktan sonra kızı belinin iki yanından tutarak kaldırıp tabureye oturttu. Sonrada arkasını dönerek kızı sırtına aldı.
Kızın kalbî yıllar öncesinden gelen bir hisle atmaya başlarken, kollarını omuzlarından aşağı sarkıtarak yüzünü adamın geniş omuzuna yatırdı. Mekandan dışarı çıktılar birlikte. Arabaya doğru yürürken

" Akın..." dedi Gül gözleri kapalı.

" Hmm..."

Kız burnunu birden adamın boynuna dayayıp derin bir nefes çekerken Atlas kızın bu hareketiyle tüyleri diken diken, olduğu yere çakılı kaldı.
Kaşları havaya kalkarken gözleri kocaman oldu.

" Kokun.." dedi Gül.

" Hâlâ aynı.
Beni parktan eve getirdiğin günkü gibi kokuyorsun.
Güven kokuyorsun, huzur kokuyorsun."

Atlas'ın dudakları yukarıya kıvrılırken yürümeye devam etti. Arabanın yanına geldiğinde yere indirdi kızı. Kapıyı açıp,

" Hadi bin." dedi gülümsüyordu hâlâ.

" Akın.." dedi kız hâlâ Atlas'a bakarak.

Ardından ellerini adamın omuzlarına koyarak ayakkabılarının üzerine bastı ve parmak uçlarında yükselti.

Atlas az öncekinden daha beter şaşkın, kızın baygın bakan gözlerine bakarken elleri ister istemez kızın belinden tuttu.

" Ben...
Seni..."

derken adamın dudaklarına yükseldi dudakları. Aralarında sadece milim kalmıştı artık. Kızın nefesi adamın dudaklarına değerken, baygın bakışları karalarındaydı hâlâ.

" Ben seni çok..." Dedi yine.

Ardından olduğu yerde adamın kollarının arasında sızıp kaldı.

********************************

Evet güzellerim bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%