@azamet_29_2
|
" Ben... derken adamın dudaklarına yükseldi dudakları. Aralarında sadece milim kalmıştı artık. Kızın nefesi adamın dudaklarına değerken, baygın bakışları karalarındaydı hâlâ. " Ben seni çok..." Dedi yine. Ardından olduğu yerde adamın kollarının arasında sızıp kaldı. Kucağına yığılıp kalan Gül'ün yüzüne baktı adam. Kızın konuşmaları, konuşurken ki baygın ama değişik anlamlarla yüklü bakışları, hareketleri, dudaklarını yalayan nefesine eşlik eden söylediği o cümle Atlas'ın aklından bambaşka şeylerin geçmesine neden olurken aklı darma duman oldu. Ne düşüneceğini bilemedi. Gül'ü yavaşça kucağına alırken gelen Kuzey ve Şeref, ikisini öyle görünce Şeref, " Ne oldu burda?" Dedi. " Konuşurken aniden sızıp kaldı. Şeref elini ensesine götürerek ovalarken, " Valla votka istedi ama, izin vermemiştim ben." Atlas derin bir nefes alıp bıkkın şekilde verdi. " Seni dinlememiş anlaşılan. Kuzey açtığı kapıdan direksiyona geçerken Şeref arka kapıyı açtı. Atlas kucağında Gül ile birlikte arka koltuğa geçip koltuğa oturdu. Hareket eden araç gecenin karanlığında ilerleyen trafiğe karışırken Gül'den gelen mırıltıyla Atlas'ın gözleri kızı buldu yeniden. Kucağında yatan kız kendi kendine birşeyler söylüyordu. Sonra aniden bir ayağını ve bir kolunu ön koltuklara savurarak vurunca önce Kuzey sonra Şeref irkilirken Atlas gülmesine engel olamadı. Bu sırada sıyrılan eteği dikkatini çekince hâlâ Kuzey'in oturduğu koltuğa dayalı olan bacağını eliyle indirerek diğerinin yanına koyup eteğini düzeltti bakmamak için gözlerini kızın yüzüne çevirerek. Sonrada hâlâ belinde bağlı olan ceketiyle dahada örttü açıktaki bacaklarına. " Kölesi bu yüzden bir kadehten fazlasına izin vermiyormuş." Dedi. Cihan'ı kastetmişti. Bir kaç kez konuşmasına denk gelmişti Cihan'ın, birden fazlası yasak. Derken. Şeref'e baktı sonra. " Yeni kölesi, Cihan nerde? " Şeref önce gözlerini devirdi. Sonra, " Cihan meşkul kendi ekibini kuruyor. Bir iki gün daha yoğun olur heralde." " Gardiyan!" diye bağırdı Gül birden yerinden doğrulup oturarak. Gözleri hâlâ kapalıydı. Arabadakiler şaşkın kıza bakarken tekrar geriye Atlas'ın kucağına bıraktı kendini. Ellerini tavana doğru kaldırırken, " Arabamı hazırla, Ankara'ya gidiyoruz." Dedi kız. Kollarını iki yana bırakırken bir kolu öndeki koltuğa bir kolu Atlas'ın yüzüne çarptığında Atlas'ın eli yüzüne giderken Şeref önde kahkaha atıyordu. Kuzey, " Abi bu kız içmesin bir daha! Ayarı kaçıyor. " Derken Gül kıpırdanarak Atlas'a çevirdi bütün bedenini. Ağlamaklı çıkan sesiyle, " Ankara'ya gidelim." derken yüzünü ve elini Atlas'ın göğsüne dayadı. " Ne olur. Annemle, babama gidelim... Atlas Şeref'e, Şeref Atlas'a bakıyordu. Bir süre kızı izleyen Atlas, kızın düzenli nefeslerini duyduğunda kız derin uykuya geçmişti artık. Tavan ışığını açtıktan sonra yavaşça kendinden uzaklaştırdığı kıza baktı Gözlerinden birer damla akmış yüzünde ıslak izler bırakmıştı. Tavan ışığını tekrar kapattı. " Uyu." dedi gülümseyerek. Yolun kalanı sessizlik içinde geçti. Arkadan gelenler Beyazıt ve Tufan'dı. Beyazıt Atlas'ı kucağında kızla görünce yanına geldi. " Hayırdır koçum ne iş. " Hayır abi. Beyazıt gülerek, " Oğlum yine söylüyorum bak, bu kızla işin var senin." Atlas kucağında bebek gibi uyuyan kıza baktı. Farkında olmadan gülümsedi. Şeref ve diğerleri, " İyi geceler." diyerek muştemilata giderken Atlas ve Beyazıt eve doğru ilerlediler. " Sen nerden geliyorsun abi? " Atlas bu kez açık açık gülümsüyordu. Beyazıt cebindeki sigara paketini çıkararak bir dal alıp yaktı. Derin bir nefes çekerek, " Beyza ile akşam yemeğindeydim. " Imm.. Hâlâ gülümsüyordu. " Evet. " Bence de oyalamayın abicim. Atlas sinsi bir bakış ararken. Beyazıt yalandan bir yumruk vurdu omuzuna. " Dalga geçme oğlum. Eve girdiler. Atlas'ın yüzü değişerek daha ciddi bir hâl aldı. " O iş çok yakında bitecek abi. Beyazıt'ın kaşları çatıldı. " Benden habersiz birşeye kalkışmayın sakın. O yılanların kafasını koparırken orda olacağım." " Tamam. Merdivenleri çıkarak üst kata geldiklerinde Beyazıt " İyi geceler." diyerek kendi odasına ilerlerken Atlas kucağındaki Gül'ü, kızın kendi odasına getirdi. Kapıyı açıp içeri girdi. Yatağa kadar gelip kızı yavaşça bırakarak yatağın kenarına oturdu. Yüzüne düşen bir kaç tel saçını kulağının arkasına alarak bir süre derin şekilde uyuyan kızın yüzünü izledi. O an gece yeniden kulübünün önünde olanları hatırladı. Gül, " Ben, seni, çok..." dedikten sonra kollarının arasında sızıp kalmıştı. Cümlenin sonundaki kelime neydi. Ne söyleyecekti.. " Beni böyle merakta bırakıp sızman haksızlık. Ne söyleyecektin? " Merakını gidermeyi çok istesede şuan imkanı yoktu. Yerinden kalkarak kızın ayakkabılarını yavaşça ayağından çıkarıp yatağın kenarına yere bıraktı. Beline bağlamış olduğu ceketini çözüp yine yavaşça aldı kızın üzerinden. Ardından yatak örtüsünün bir ucunu kaldırıp kızın üzerine doğru örttü. Gözleri kızda biraz daha durduktan sonra ceketini yatağın üzerine bıraktı. " Sende deniz kokuyorsun, hayat kokuyorsun Gül. " Dedi. Geri çekilirken, " İyi uykular deli mavi. Bende, seni, çok..." diye ekledi. Sonra da yerinde doğrulup kapıya yöneldi. Çıkmadan önce son kez baktı uyuyan kıza. Gülümseyerek başını iki yana salladıktan sonra odadan çıkıp kendi odasına doğru yürüdü. ***** Sabah başındaki müthiş ağrı ile uyandı Gül. Pamuk hemen yanına yatmış başını kızın koluna koymuş uyuyordu hâlâ. " Günaydın güzel kızım." Dedi uyanan Pamuk'a. Sahibinin sözleri şımarmasına yetmişti hayvanın. Yattığı yerde şekilden şekile girerken Gül'ün başına saplanan ağrı ile oyun kısa sürdü. " Başım... Ardından üzerindeki kıyafetlere ve nerde olduğuna baktı. Odasındaydı ve dün geceki kıyafetleriyle yatıyordu. Kaşlarını çatarak gözlerini kapattı. Ee.. Sonra? Dedi. Sonrası yoktu. Bornozuyla çıkarak dolabının önüne geldi. Kendi elleriyle çizdiği güllerin olduğu desenli kapağı açarak içinden şirkete gitmek için uygun kıyafet aradı. İstediği gibi bir şey bulamayınca, " Benim ilk iş alış veriş yapmam gerekiyor." dedi sıkkın. Dün gece de zor bulmuştum kiyafet. Derken bir anda geceye dönen zihniyle durdu. Parça parça gelen görüntüleri kafasının içinde birleştirince hatırladı herşeyi. Arabanın yanındayken adamın omuzlarından tutuşu, ayakkabılarına basıp parmak uçlarında yükselerek adama yaklaşıp, " Ben, seni, çok..." diyişi ve sızıp kalışı. Sonunda başına saplanan ağrı ile ellerini yüzünden şakaklarına bastırırken ne yapmışım ben. Dedi. Atlas beni kim olduğumu bilmeden iyilik yapmak için sahte bir evlilikle yanına aldı. Dedi. Düşünce girdabındaki zihni geçmişe giderek başka bir günü hatırlattı bu kez. Cihan'ın kulüpte vurulmasının ertesi günü arabadayken Atlas'a, Senin neden kız arkadaşın yok. Demişti. Bunu Atlas'ın Akın olduğunu bilmeden yapmıştı. Atlas ise tek kaşı havada kıza bakarken dahada ileri gidip, " Kara kaşlı kara gözlü esmer yakışıklısı birisin. Baklavaların bile var. Ama yalnızsın." bile demişti. Gül'ün sözlerinden sonra, " Nerden biliyorsun kız arkadaşım olmadığını. " demişti Atlas. Demekki vardı. Gece yaptıklarına pişman oldu Gül. " Onun sevgilisi var." Dedi mırıltıyla. Gözleri doldu. " Yoksa bile olur. Dedi ve durdu. Düşündü. " Aahhıı!! " Dedi. " O zaman küçüktük. Şimdi herşey çok farklı." dedi dudaklarını büzerek. Ağlamaklı oldu. Böyle düşünüyordu kız. Gül'e bahsetmediği bir kız arkadaşı olabilirdi. Gül kendini Atlas'ın önünde ve yanında engel olarak hissetti. " Tabi. Boylu poslu yakışıklı bir genç. Neden sevgilisi olmasın ki? " Yerinden kalktı. Önce temiz çamaşırlarını sonra askıda bulduğu siyah kumaş pantolon ve beyaz bluzu giyindi. Saçlarını taradı. Siyah yarım topuk ayakkabılarını ve çantasını eline alıp, Gel Pamuk. Diyerek odadan çıktı. " Günaydın." Dedi adam. Kızın dün geceki hali geldi gözünün önüne. Aklı hâlâ söyleyeceği şeyin ne olduğundaydı. " Günaydın." dedi Gül, gülümseyerek. " Nasılsın? " Evet. Gözlerimi açtığımdan beri geçmedi." Atlas güldü. " Bir daha Votka içmezsin." Kız saniyelik düşündü. Hatırladı. " A.. Evet." Dedi. İçtiği votka geldi aklına. " Gardiyan Cihan olmayınca fırsatı değerlendirdim. Ama ağrıyı hesap edemedim." " Hadi gel kahvaltıdan sonra ağrı kesici içersin." Diyerek kızı kolundan tutarak merdivenlere yönlendirirken kız göz ucuyla baktı adamın yüzüne. Yine aklına geçmişteki konuşması geldi. Birlikte indiler merdivenleri. Gül ayakkabılarını giydikten sonrada mutfağa geçtiler. Masada Beyazıt ve Didem onları bekliyordu. " Günaydın." Dedi ikili. " Günaydın." dedi Beyazıt ve Didem. Atlas ve Gül de oturunca Natali çay servisini yaparken Beyazıt Gül'e baktı. " Gül iyi misin? " Didem'di soruyu soran. " Gece Ay Dede çarpmış." Diyince Atlas'ta gülümsedi. Sonrada Natali'ye döndü. " Natali, Gül için ağrı kesici getir." " Peki Atlas Bey." Gül cevap vermiyor sessizdi. " Gül... Meselenin baş ağrısı olmadığını bilmiyordu. Kız başını kaldırdı. Masadakilere baktı sırayla. En sonda Atlas'a. O anda karar verdi söyleyeceği şeye. Konuştu. " Beyaz abi. Senden birşey isteyeceğim." Kızın ciddiyeti masadakilerede geçti. " Tabi. " Bir ekibe ihtiyacım var." " Ekip mi? " Şahin Kızıltaş'ın evini yani önceden kaldığım evin içini tamamen değiştirecek bir ekibe." Atlas'ın kaşları çatıldı. " Neden? " Gül gülümsedi yine. Ama zoraki olduğu o kadar belliydiki. " Bu eve sahte bir evlilik yaparak Şahin, Tayfun ve Aykut denen o adamlardan kaçmak için gelmiştim. Şahin beni o adama..." " Sus Gül! " Atlas susturmasa kız belki kırgın, belki kızgın, Şahin beni satıyordu sende satın alıp özgür bıraktın. Diyecekti. " Buna gerek yok. Kız Atlas'a baktı. " Teşekkür ederim. Dedi ve durdu. Normal Gül'den çok farklı görünüyordu. Önüne dönerek, " Birde... " Ne? " Dedi Atlas. Şaşkınlığı dahada artmıştı. " Bir ekip bulduğunda bana haber verirsen sevinirim Beyaz abi. Diyerek masadan kalktı kız. Mutfaktan çıkarken Beyazıt ve Didem kıza arkadan şaşkın bakarken Atlas kaşları çatık elleri yumruk önündeki masaya bakıyordu. " Ee. Ne oldu şimdi ben anlamadım." dedi Didem. " Hani Gül Atlas'ı ya, yani Akın'ı seviyordu. Neden hem burdan gitmek, hem boşanmak istiyor. Aklından ne geçiyor yine." " Saçmalama Didem. " Aranızda bir şey mi oldu? Tartışınız mı? Neden aniden böyle bir şey istedi Gül? " Atlas hâlâ önüne eğik başını iki yana salladı sessiz. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonra hızla kalktı yerinden. Öyleki sandalyesi geriye düştü. Mutfaktan çıkarken Beyazıt'ta arkasından gitti. Hızlı adımlarla kapıdan çıktığında Gül'ün bindiği araba çoktan bahçe kapısından çıkıyordu. " Ne oldu? Haber mi var? Yerlerini kesinleştirdik mi? " Kuzey başını salladı. " Abi yerlerini bulduk. Ama bir durum var. Biz onları izlerken onlarda bizi izliyorlar bence. " Bütün adamlara haber verin gözlerini açsınlar." Dedi Beyazıt. " Tam olarak nerde saklanıyorlarmış." Dedi Atlas. " Rıhtımda küçük bir yük deposunda." " Tayfun ve Aykut bir fare gibi orda duramazlar. " Beyaz abi haklı. Deniz yoluyla Yunanistan'a kaçacaklar belkide. Tayfun'un bir ayağının Yunanistan'da olduğunu herkes biliyor. " Dedi Fırat. Atlas düşündü kısa bir an. " Haklı olabilirsiniz. " Tamam." dedi Fırat telefonunu çıkarırken. Fırat Şeref'i ararken, " Kuzey, adamları topla." Dedi Atlas. " Tam takım hazır beklesinler." " Tamam." Beyazıt'a döndü. " Abi şirket ve ev için adamları arttırmalıyız." Başını salladı Beyazıt. " Bu akşam bu iş bitecek." Beyazıt cebinden telefonunu çıkararak önce Vedat'ı aradı. Tam konuşacakken, " Abi." dedi arkadan gelen Didem. " Ne oluyor? " derken her birinin yüzüne baktı. Fırat'a başka bir baktı. Hem Beyazıt hem Atlas sessiz şekilde kıza döndüler. Kızın gözlerindeki endişe açıkça belli oluyordu. " O adamları buldunuz değil mi? " Beyazıt kızın yanına geldi. Elini kızın koluna koyarak, korkuyla bakan gözlerine çevirdi bakışlarını. " Sen kafanı yorma bu işlere güzelim. " Abi korkuyorum." " Korkma. " Kendim için değil abi sizin korkuyorum. " Merak etme, bize bir şey olmayacak." Dedi Atlas kızı biraz olsun rahatlatmak için. Bu gece ortalık kötü karışacaktı biliyordu. Ama Didem'in korkmasını istemiyordu. ***** Trafikte ilerleyen aracın arka koltuğunda oturan Gül duyduğu telefon sesiyle çekti gözlerini arabanın camından. Bindiğinden beri sadece sessizce dışarıyı izliyordu zira. Kulak misafiri oldu Şeref'in açtığı telefondaki konuşmaya. " Alo. Söyle Fırat. Öylemi, nihayet! Tamam merak etmeyin. dedi direksiyondaki Oğuz'a bakarak. " Baskın ne zaman? Cihanı'da ara haber ver." Ve kapattı. Duyduklarını beğenmeyen Gül, " Ne oluyor." dedi arka koltuktan Şeref'e bakarak. " Bu gece şenlik var. Bizimkiler o it ve sürüsünün yerini bulmuş. Şirketten başka bir yere gitmiyorsun. Tek kalmıyorsun. Cihan dibinden ayrılmıyor. Emirler bunlar." Kız başını geriye yaslayarak cama çevirdi tekrar. İçine bir huzursuzluk çöktü. Bu adamlar yüzünden nerdeyse ölüyorken aynı zamanda küçüklüğünde kaybettiği çocukluk aşkını yeniden bulmuştu. Şimdi ise kafası çok karışıktı. Akın'a karşı hâlâ birşeyler hissediyordu bunu inkar edemiyordu ama onun kendisine aynı şeyleri hissetmediğinden emindi. Hatta başka bir kıza hisleri olduğunu yoksa bile olabileceğini buna engel olduğunu düşünüyordu. Öyleya kendisi onu seviyor diye oda Gül'ü sevecek diye birşey yoktu ki. Gül'ün hisleri tek taraflıydı. Bu düşüncelerin arasında dönüp duran zihni yüzünden başına giren ağrı ile kahvaltıda içmediği ağrı kesici geldi aklına. Ellerinin arasına aldı başını. Bastırarak öne eğildi. Dikkatini çeken bu hareketle geriye döndü Şeref. " Neyin var küçük patron." " Başım ağrıyor." " Dün gece yüzündendir. Sana söylemiştim Votka sana ağır gelir diye. Beni dinlemediğin için suç senin. Bari evde ağrı kesici içseydinya. " " Sabah unuttum. Işıklı kavşakta durdu araç. " Senin eski köleyede haber verdik... Gül..." dedi Şeref. Araç yanan yeşille hareket ederken, " Yarına kadar Cihan senin yanından, sende Cihan'ın yanından ayrılmayacaksınız. Bu piçlerin ne yapacağı belli olmaz." Demiştiki bir anda yandan çarpan kamyonla birlikte müthiş bir gürültü koptu aracın içinde. ****************************** Evet bölüm sonu canlarım.
|
0% |