Yeni Üyelik
24.
Bölüm

🌹D.M.R 24 İlk

@azamet_29_2

 

Hatalarım varsa affola canlarım.

 

ATLAS'TAN

 

Gece uyku tutmamış ancak sabaha karşı uyuyabilmiştim. Buna rağmen erkenden uyandım. Lâkin canım hiç yataktan kalkmak istemiyordu. Bunun üzerine kalkmak yerine gözlerim kapalı bekledim beş on dakika kadar. Gül'ün sözleri gelmişti yine aklıma. Buna engel olamıyordum. Bir süre daha Gül'ün hâlini ve söylediklerini düşündüm durdum. Sonra yavaşça yerimden kalkıp banyoya yürüdüm. Çünkü ne kadar düşünürsem düşüneyim havada kalıyordu cümlesi. Devamı yoktu. İşlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra önce banyodan sonrada odadan çıktım.

 

Çıkar çıkmaz da Gül ile karşılaştım.
Merdivenlere doğru yürüyordu. Göz göze gelince bir kaç saniye birbirimize baktık sessiz.

 

" Günaydın." Dedim.

 

Aklıma yine dün gece geldi.

 

" Günaydın." dedi gülümseyerek.

 

" Nasılsın?
Eminim baş ağrısı çekiyorsun? "

 

" Evet. Gözlerimi açtığımdan beri geçmedi."

 

Güldüm.

 

" Bir daha Votka içmezsin."

 

" A.. Evet.
Gardiyan Cihan olmayınca fırsatı değerlendirdim. Ama ağrıyı hesap edemedim."

 

" Hadi gel kahvaltıdan sonra ağrı kesici içersin."

 

Diyerek kolundan tutup merdivenlere yönlendirdim. Birlikte indik aşağı. Yine çıplak olan ayaklarına ayakkabılarını giydikten sonrada mutfağa geçtik. Abim ve Didem masada bizi bekliyorlardı.

 

" Günaydın." Dedik.

 

" Günaydın." Dediler.

 

Masaya oturduk. Bir süre sonra,

 

" Gül iyi misin? "

 

Didem'di soruyu soran. Gül akşamdan kalmaydı. Abim,

 

" Gece Ay Dede çarpmış."

 

Diyince gülümsemeden edemedim.

 

Natali'den Gül için ağrı kesici isterken haline bakıp,

 

" Gül...
Çokmu ağrıyor." Diye sordum. Ama cevap hiç beklemediğim bir şeydi.

 

" Beyaz abi. Senden birşey isteyeceğim." Dedi.

 

Gözlerim Gül de ne söyleyeceğini beklemeye başladım. Abim,

 

"Tabi. Söyle. Nasıl yardım edebilirim?" Teklifine,

 

" Bir ekibe ihtiyacım var."

 

Diyince dahada şaşırarak dinlemeye başladım.

 

" Ekip mi?
Nasıl bir ekip?"

 

" Şahin Kızıltaş'ın evini yani önceden kaldığım evin içini tamamen değiştirecek bir ekibe."

 

" Neden? " diye atıldım.

 

Gül yapmacık bir gülümseme ile,

 

" Bu eve sahte bir evlilik yaparak Şahin, Tayfun ve Aykut denen o adamlardan kaçmak için gelmiştim.

 

Şahin beni o adama..."

 

" Sus Gül! " diyerek engel oldum.
Devamını duymak istemiyordum.

 

" Buna gerek yok.
Burada kalmaya devam et." Dedim.

 

Buradan, benden uzakta olmasına razı gelemezdim. Onu bulmuşken benden uzak olması fikri canımı yakacak kadar keskindi. Gözlerini gözlerime çevirdi.

 

" Teşekkür ederim.
Artık buna gerek kalmadı.
Çünkü artık Şahin Kızıltaş diye biri yok. Öldü. Kendi evime dönmemde ve yeni bir hayata başlamamda da bir sakınca kalmadı yani. Benim için çok şey yaptınız. Minnettarım. Artık daha fazla yük olmak istemiyorum. Kendi evimde kalmam daha uygun olur. "

 

Karşımda alışık olmadığım ciddi duruşlu bir kız vardı şuan.

 

Önüne dönerek,

 

" Birde... Avukatlara söyleyeceğim boşanmak için işlemlere başlasınlar."

 

Dediğinde nedensiz bir ağrı hissettim sol yanımda " Ne? " Derken ve şaşkın. Ama nedenini bilmeden.

 

Ne düşüneceğimi bilemedim. Ne yapmaya çalışıyordu. Neden aniden böyle bir şey söyleme gereği duymuştu. Ne olmuştu bir gecede aklında ne vardı?

 

" Bir ekip bulduğunda bana haber verirsen sevinirim Beyaz abi.
Ben kalkayım geciktim... Daha alışverişe gideceğim. Size afiyet olsun."

 

Diyerek masadan kalktı ve çıktı mutfaktan.

 

" Ee. Ne oldu şimdi ben anlamadım. Hani Gül Atlas'ı ya, yani Akın'ı seviyordu. Neden hem burdan gitmek, hem boşanmak istiyor. Aklından ne geçiyor yine."

 

Didem'den duyduğum cümleler kafamın içinde bir yön bulmaya çalışırken abim gösterdi o yönü.

 

" Saçmalama Didem.
O nikah mecburen yapılmış bir nikahtı. Aslı astarı yok." Dedi. Ardından,

 

" Atlas? Aranızda bir şey mi oldu? Tartışınız mı? Neden aniden böyle bir şey istedi Gül? "

 

Başım önümde iki yana salladım.
Ne olduğunu düşünüyordum ya hani. Abim sayesinde buldum o cevabı. Zorunlu bir evlilik, mecburi bir kalış ve platonik bir aşk. Bu olmalıydı.

 

Hızla kalktım yerinden. Onunla konuşacaktım. Hızlı adımlarla kapıdan çıktığımda Gül ve Şeref çoktan bahçe kapısından çıkıyordu.
Sinirle sıktığım yumruklarımla arkalarından baktım sadece.

 

O sırada Kuzey'i ve Fırat'ı gördüm.
Şüpheyle,

 

" Ne oldu? Haber mi var? Yerlerini kesinleştirdik mi? " Dedim.

 

Kuzey,

 

" Abi yerlerini bulduk. Ama bir durum var. Biz onları izlerken onlarda bizi izliyorlar bence.
Şüpheli adamlar görüyoruz etrafımızda."

 

" Bütün adamlara haber verin gözlerini açsınlar." Dedi arkamdaki abim.

 

" Tam olarak nerde saklanıyorlarmış."

 

" Rıhtımda küçük bir yük deposunda."

 

" Tayfun ve Aykut bir fare gibi orda duramazlar.
Başka bir planları var mutlaka. "

 

" Beyaz abi haklı." Dedi Fırat arkadan.

 

" Deniz yoluyla Yunanistan'a kaçacaklar belkide. Tayfun'un bir ayağının Yunanistan'da olduğunu herkes biliyor. "

 

" Haklı olabilirsiniz.
Öncelikle. İyi bir plan yapmalıyız." Dedim. Sonra ekledim.

 

" Fırat, Şeref'i ve Cihan'ı ara. Gözlerini dört açsınlar. Gül'ün şirketten başka bir yere gitmesine izin vermesinler ve bir an bile tek bırakmasınlar."

 

" Tamam." dedi Fırat telefonunu çıkarırken.

 

Fırat Şeref'i ararken,

 

" Kuzey, adamları topla. Tam takım hazır beklesinler."

 

" Tamam."

 

" Abi şirket ve ev için adamları arttırmalıyız. Bu akşam bu iş bitecek."

 

Abim cebinden telefonunu çıkarırken,

 

" Abi." Dedi, Didem.

 

" Ne oluyor?
O adamları buldunuz değilmi? "

 

Abim, " Sen kafanı yorma bu işlere güzelim. Biz her şeyi halledeceğiz." Dedi.

 

" Abi korkuyorum."

 

" Korkma.
Sadece bugün evden çıkma yeter.
Evin etrafında adamlar olacak."

 

" Kendim için değil abi sizin korkuyorum.
Ya size bir şey olursa diye korkuyorum." Dedi Didem.

 

Hastane önünde yaşananlar bu güne kadar yaşananların üstüne tüy dikmiş dahada korkar olmuştu kız.

 

" Merak etme, bize bir şey olmayacak."

 

dedim biraz olsun rahatlatmak için.

 

Gelin önce bir plan yapalım diyen abimin arkasından giderken aklıma gelen şeyle hemen telefonumu çıkarıp Cihan'ı aradım. 1. çalıştan hemen sonra açtı.

 

" Atlas Bey.? "

 

" Nerdesin köle? "

 

" Şirkete gidiyoruz."

 

" Gül yola çıktı. "

 

" Biliyorum.
Bir an bile yalnız bırakmayacağız."

 

" O piçlere güven olmaz.
Bu yöne gelin. Gül'ü yolda karşılayın ve birlikte gidin. Acele edin! "

 

" Anladım. Tamam.
Hemen güzergah değiştiriyoruz."

 

" Buluşunca bana haber ver. "

 

" Tamam."

 

Telefonu kapatırken içimde çoktan bir sıkıntı peydah olmuştu.
Biz onları izlerken onlarda bizi izliyorlarsa her şeye hazır olmalı ve tedbir almalıydık. Umarım zamanında gider diyerek içeriye girdim.

*****

 

Gül..." dedi Şeref. Araç yanan yeşille hareket ederken,

 

" Yarına kadar Cihan senin yanından, sende Cihan'ın yanından ayrılmayacaksınız. Bu piçlerin ne yapacağı belli olmaz."

 

Demiştiki bir anda yandan çarpan kamyonla birlikte müthiş bir gürültü koptu aracın içinde.

 

Kavşağın solundan hızla gelen kamyon, bulundukları aracı önüne alıp metrelerce sürükledi. Aracın sol tarafı içine göçerken motorundan dumanlar çıkmaya başladı. Aradan geçen bir kaç dakikanın ardından gözlerini ilk açan Şeref oldu.

 

Çınlayan kulakları ve uguldayan beyni ile ne olduğunu anlamaya çalışarak etrafına bakınırken eli acıyan başında panikle arkaya döndü adam. O an ilk gördüğü arabaya soldan çarpan kanyonun araca bitişik önü ve Oğuz oldu. Adam direksiyonun üzerinde hareketsiz öylece yatıyordu. Ardından panikle " Gül." diyerek arkaya döndü. Koltukta yatan Gül'e baktı. Kızda Oğuz gibi koltuğun üzerinde hareketsiz şekildeydi. Başını yan cama çarptığı için kaşı açılmış, kanamıştı. Hızla arabadan inerek dışarı çıktı adam. Önce kamyona baktı. Direksiyonda kimse yoktu. Çarpan kişi kaçmıştı. Kaza bilinçliydi.

 

" Allah kahretsin! "

 

Diyerek elini cebine attı telefonunu almak için ama yoktu. O panikle aramadı. Bir kez daha,

 

" Kahretsin! "

 

Derken, etraftaki bir kaç insana bakarak,

 

" Ambulans çağırın." Diye bağırdı.

 

Sonra arka kapıyı açmaya çalıştı, ama kilit sistemi bozulan arabanın kapısı açılmıyordu. Ön kapıdan kolunu içeriye uzatarak açtı arka kapıyı. Sonrada dış taraftan kapıyı tamamen açıp kızı kontrol etti.

 

" Gül! Gül iyimisin?! "

 

Dedi yüzündeki saçlarını eliyle kenara çekerek. Kız kendinde değildi. Açılan kaşındaki yaradan kan sızıyordu. Şeref panikle geri çekilerek telefon için elini tekrar cebine atmıştıki bir anda gördüğü suret ve başına inen kabzayla olduğu yere düştü. Ardından duyduğu iki el silah sesi ve,

 

" Dağılın lan! "

 

Diye bağıran birini duydu. Bir kaç saniye sonra araladığı gözleriyle ilk gördüğü bir çift ayakkabı oldu. Ardından gözlerini ayakta durmuş kendini izleyen adama çevirdi. Apo..
Apo'ydu kaza yerindeki insanları silah tehdidiyle uzaklaştırıp Şeref'in yanına gelen. Tayfun'un en sadık adamı.

 

" Seni şerefsiz orospu çocuğu! "

 

Dedi Şeref eli başında.
Aynı anda karnına yediği tekmelerle elleri karnında nefessiz kalırken dişlerini sıkarak küfürler etti yine. Bir süre nefesini yerine getirmeye çalıştıktan sonra yerinden doğrulmak istedi. Yanındaki adamın Gül'e dokunmasına engel olmak istedi ama başına aldığı darbe bütün vücudunu felç etmişti sanki, kıpırdayamıyordu.

 

Apo gözleri Şeref'te elini cebine atarak bir şırınga çıkardı. Yüzündeki iğrenç gülümseme hayra alamet değildi.

 

Şeref, " Sikik piç. Sa- sa kın dokunma o- ona. Yoksa el-lerimle gebertirim seni. "

 

Diye hırlarken adam araçtaki kızın yanına gelip koluna enjekte etti ilacı. Ardından dışarı doğru çekip kucağına alarak bir kaç adım uzaklaştı.

 

Şeref hırlayarak yerinden kalkarken arkadaki adamın tekmesiyle olduğu yere tekrar düştü kaldı.

 

" Tayfun Bey bu kızı istedi." Diyen Apo Gül'ü aracının arka koltuğuna bırakmıştı ki Gül'ün sadık adamı ve dayısı girdi sahneye. Cihan..

 

Hızla gelen aracın camından çıkardığı silah ateş ettiğinde ilk vurduğun Apo oldu. Adam cansız yere düştüğünde ardından tek tek diğer iki adamı indirdi. Hızla gelen araç yaklaşarak durdu. Cihan ve Doruk arabadan inip koşarak geldiler. Önce Gül'ün yanına geldi Cihan. Başındaki yarayı ve vücudunu kontrol etti panikle. Kendinde değildi ama kaşındaki yara hariç yarası yoktu. " Şükürler olsun." Dedi.

 

Bu sırada Doruk Şeref'i kontrol etti.

 

" İyi sayılır. Ama uyandığında baya baş ağrısı çekecek."

 

Dedi gülümseyerek. Cihan Gül'ü kucaklarken adam, direksiyondaki Oğuz'un yanına gelip eliyle boynundaki damara baktı.

 

" Yaşıyor."

 

Cihan kızı alıp araca dönerek, yavaşça ön koltuğa bırakıp emniyet kemerini taktı. Geri geldi.

 

" Doruk, ben Gül ile gideceğim. Sende bu ikisini getir."

 

Diyerek Şeref'i ve Oğuz'u Apo'nun arabasının arka koltuğuna taşıdılar. Ardından Cihan Gül'ün olduğu araca geçti. Doruk'ta diğerine. Arka arkaya çalışıp hızla hareket etti araçlar.

 

Aradan geçen on,on beş dakikanın ardından kendine gelen Şeref hareket eden bir araçta olduğunu farkettiği anda hızla yerinde doğrulup direksiyondaki adamı koluyla koltuğa kıstırarak,

 

" Kimsin lan sen? Kız nerde? Ne yaptınız ona? " diye hırladı dahada sıkarak.

 

Doruk aniden saldırıya uğrayınca afallayarak direksiyon hakimiyetini kaybetti önce. Ardından zar zor toparladı aracı.

 

" Bırak oğlum kaza yapacaz lan, bırak!"

 

" Kimsin lan.!
Çabuk çek kenara gebertirim yeminle."

 

" Bırak dedim, ben Cihan'ın adamıyım. Öndeki araçta kendi kız yanında. Hastaneye gidiyoruz."

 

Demiştiki ön göğüsteki telefon çaldı.

 

" Al arıyor." Diyerek tuşu sürükledi.

 

" Napıyorsun lan! Ne biçim sürüyorsun."

 

Diye kükredi Cihan.

 

" Kusura bakma devrem.
Seninki uyandı boğazımı sıkıyor. Ancak bu kadar."

 

" Cihan! " dedi Şeref.

 

" Gül nasıl?
O şerefsiz kıza birşey enjekte etti. Acele et."

 

" Koduğumun piçleri." diye hırlayan Cihan'la öndeki araç daha da hızlanırken Şeref göğüsteki telefona uzanıp aldı.

 

Bu sırada yeni uyanmaya başlayan Oğuz'a " İyimisin Oğuz? " diye sorarken bir yandanda Atlas'ı arıyordu.

 

" İyiyim abi, de galiba kolum çıkmış."

 

" Az sabret hastanede bakarlar."

 

Demiştiki telefon açıldı.

 

" Alo Şeref ? "

 

" Alo Atlas!
İşler karıştı.
Tuzağa düştük."

 

" Ne ? "
Dedi Atlas oturduğu yerden fırlayarak.

 

" Ne tuzağı.
Bu kadar çabuk mu lan?
Gül...Gül nerde?!
Gül nasıl?
Siz nasılsınız?

 

Nerdesiniz.?
Cihan nerde.?
Gelmedi mi?

 

Konuşsana Şeref!!"

 

Atlas ve yanındakiler olanları duyduğu anda evden fırlamış koşarak arabalara giderken bir yandan arabaya biniyor bir yandan konuşuyordu.

 

" Gül iyi. Yani galiba."

 

" O ne demek lan!
Ne oldu Gül'e!"

 

" Tayfun'un adamı Apo bir şey enjekte etti kıza."

 

" Ne?
Sen ne bok yiyordun lan peki! "

 

" Şeref'in eli başında hâlâ kan sızan yaraya gitti. Boş bulundum. Engel olamadım. Cihan yetişmiş. Hastaneye Ferhat'ın yanına gidiyoruz."

 

" Gözünüzü açın geliyoruz."

 

" Tamam." diyip kapattığında hastane önündeydiler.
Önden Cihan kucağında Gül ile girdi hastaneye. Ardından Şeref, Oğuz ve Doruk.

 

Acil müdahale odasının önünde Ferhat karşıladı onları on dakika önce arayan Beyazıt sayesinde.

 

Cihan kucağında kız odaya girerek yatağa bıraktı Gül'ü.

 

" Bir şey enjekte etmişler ne bilmiyoruz."

 

Ferhat bizzat kendi damar yolu açıp önce kan aldı. Ardından bir serum takıp kanı temizleyecek bir ilaç ekledi. Elindeki kan tüpünü hemşireye verip,

 

" Hemen tahlil edip sonucu söylesin arkadaşlar."

 

" Tamam." diyen kız koşarak çıktı odadan.
Ferhat kendinde olmayan kızın kaşına baktı. Dikiş gerekecek.
Sizde birşey varmı? "

 

" Bizde değil ama Şeref ve Oğuz. "

 

Dedi Cihan. Oğuz ve Şeref içeri girdiğinde Şeref,

 

" Gül nasıl? "

 

" Tedbiren kanı temizleyecek ilaç verdim. Sonuçlara göre hareket edeceğim. Kaşı açılmış. Ama seninkinden iyi. "

 

Derken Şeref'in alnına bakıyordu.
Bu sırada gelen pratisyen doktora bakarak,

 

" Cem bey arkadaşa da dikiş gerekiyor."

 

Derken Gül'ün kaşına dikişe geçmişti.

 

" Tamam hocam, bende."

 

" Oğuz'un omuzu çıkmış." Dedi Şeref.

 

Ferhat hemşireye döndü.

 

" Hemşire hanım Oğuz beye Yakup beye kadar eşlik edin."

 

" Tamam hocam." diyen kız Oğuz'la birlikte odadan çıkarken paldır küldür girenler oldu odaya.

 

Atlas, Beyazıt ve diğerleri aynı anda odayı basmıştı sanki. Atlas panik ve korku dolu sesiyle,

 

" Gül!! " diyerek girerken,

 

" Hoop sakin beyler." Dedi Ferhat.

 

Atlas'ın sakin olmak gibi bir derdi yoktu. Anında Gül'ün yanına gelip elini tutarak , " Nasıl? " Dedi.

 

" Serum ve ilaç verdim. Kan alıp tahlile yolladım. Kaşına da dikiş atıyorum. Tahlil sonucuna göre yine ilaç vereceğiz. Bu arada mümkünse iki kişi yeter diğerleri dışarıda beklese daha iyi."

 

Derken Atlas döndüğü gibi Şeref'in yanında aldı soluğu.

 

" Ne oldu anlat."

 

Kavşakta beklerken kamyonla üstümüze çıktılar."

 

" Ne?! " dedi arkadaki Beyazıt.

 

" İyice gözleri dönmüş."

 

" Sonrada Gül'ü almak istedi o ibne."

 

" Sen ne yapıyordun? "

 

" Aniden kabzayı kafama yiyince engel olamadım. Neyseki Cihan ve Doruk yetişti."

 

" Doruk.? " Dedi Atlas. Arkasına dönünce gördü Cihan yaşlarındaki adamı.

 

Cihan girdi araya.

 

" Atlas Bey, Doruk Sayman. Devrem.
Bundan sonra bizimle."

 

" Akın! " Diyen sesle bölündü konuşma. Atlas anında Gül'ün yanına döndü. Hâlâ kendinde değildi kız sadece sayıklıyordu.

 

" Gül." Derken,

 

" Bir dakika beyler, bi dakka geçeyim." diyen hemşire erkeklerin arasından zar zor geçip Ferhat'ın yanına geldi.

 

" Hocam tahlil sonucu bu da antidot olan ilaç Nihat hoca yolladı."

 

Bütün gözler Ferhat'a dönerken, kâğıda bakarak konuştu yılların doktoru.

 

" Ağır bir sakinleştirici.
Bir süre uyusun diye vermişler belliki. Ama korkacak bir şey yok. Akşama kadar mışıl mışıl uyuyacak o kadar." diyerek ilacı seruma ekledi.

 

" Bu kadar mı?
Korkacak bir şey yok mu yani emin misin? " dedi Beyazıt sorgulayan bakışlarla.

 

" Bu kadar ve yok.
Yukarıya odaya alalım."

 

" Şeref beyin dikişi tamam." diyen genç doktorun ardından,

 

" Abi." diyen Oğuz geldi dışardan.

 

Kolu askıdaydı. Beyazıt,

 

" Sen nasılsın? " Dedi.

 

" Omzum çıkmış abi. Ama iyiyim."

 

Atlas rahatlamanın etkisiyle derin bir nefes alıp verdikten sonra.

 

" Güvenliği üst seviyeye çıkarıyoruz çocuklar. Gözlerinizi dört açın."

*****

 

Aradan dört saat geçmiş Gül odasında, yanında Atlas, Şeref ve Cihan vardı. Dışarda da Doruk ve Kuzey.

 

Beyazıt ve Fırat ise Tufan ve Oğuz ile eve gitmişler gece için hazırlıklara başlamışlardı.

 

Bu gece bu mesele kapanacaktı. Başka türlüsü mümkün değildi.

 

Atlas yatağın kenarında oturmuş dolu olan aklıyla bir yandan düşünüyor bir yandan kızı izliyordu son yarım saattir. Gül buraya geldiğinden beri sadece bir kez Akın demiş bundan başka ne konuşmuş ne hareket etmişti.

 

Dünden beri arka arkaya gelişen olaylar yüzünden sinirleri iyice gerilmişti Atlas'ın. Gül ile arasında geçenler ve Tayfun meselesi hepsi iç içe geçmişti.

 

Atlas saatlerdir olanları düşünüp sonunda şu karara vardı. Önce bu geceyi atlatacak, gerisini sonra düşünecekti. Çünkü düşünceleri aklını karıştırıyor konsantre olmasını engelliyordu. Oysa hata yapma lüksü yoktu. Yerinden kalkıp pencereye doğru ilerlerken

 

" Sizde gidip bir iki saat dinlenin."

 

Dedi. İki adam hayır diyecek olsada Atlas'ın sert bakışlarıyla vazgeçtiler.

 

" Bir saate geliriz." dedi Şeref Cihan'la birlikte kapıdan çıkarken. Atlas açık pencere kenarından dışarıya doğru biraz sarkarak gözlerini kapattı ve yaz melteminden derin bir nefes çekti içine. Artık biraz huzur ve sükûnet istiyordu. Yıllardır her zaman gereğinden fazla hareketliydi hayatı.

 

" Akın..."

 

Duyduğu sesle anında içeri girip arkasını döndü Atlas.. Gül sessizce yalın ayaklarının üzerine kalkmış ona bakıyordu. Atlas hızlı adımlarla yanına gelerek kollarından tuttu.

 

" Gül!
Nasılsın, neden kalktın? "

 

Kız sağnakta kalmış mavi gülleriyle adamın toprak misali gözlerine bakıyordu sessiz.

 

" Neden ağlıyorsun. Yoksa ağrın mı var? Canın mı yanıyor? " derken kolundan çektiği eliyle yarasının üzerine düşen saçını kulağının ardına aldı.

 

"Yoksa yaran mı? " derken yüzüne koyduğu elinin baş parmağıyla yaranın üzerinden geçti bastırmadan.

 

" Akın." dedi kız yine.
Gözleri hâlâ karalarda.

 

Adamın merak dolu bakışları maviler arasında gidip gelirken,

 

" Efendim." Dedi.

 

" Akın...
Ben seni çok..." dedi yine adamın üzerine tam oturan gömleğinin bel yanlarından tutup ayak uçlarına yükselerek. Atlas kızın hareketini tıpkı dün gece olduğu gibi şaşkın izlerken akışına bıraktı kendini.

 

Kız yükseldi yükseldi...

 

" Seni çok.." dedi ve dudakları karşısındaki çocukluk aşkının dudaklarını buldu.

 

********************************

 

Eveet süpriz sonlu.

 

Gelecek bölümde görüşmek üzere canlar.

 

Loading...
0%