@azamet_29_2
|
Selam canlarım hatalarım varsa affola. Keyifli okumalar dilerim. " Gül. Dedikten sonra kızı yavaşça kendine çekip dudaklarına bastırdı dudaklarını. Kız hâlâ ıslak gözlerle şaşkın bakarken geri çekilen Atlas, " Seviyorum." diyerek bitirdi cümlesini. Atlas kıza bakarken Gül de hâlâ şaşkın, karşısındaki adama bakıyordu. Aklındaki şeye uyarak sağ elini yavaşça yukarıya kaldırdı kız. İşaret parmağını adamın yanağına bastırdı. " Bu gerçek değil, rüya görüyorum değil mi? Şuan ayakta uyuyorum kesin." Böyle bir şeyi beklemediği için yaşadığı ânı rüya sanıyordu. Parmağı adamın yüzünde gülmeye devam ederken Atlas gözlerini devirdi. Gül'ün parmağı hâlâ yüzündeydi. Atlas bir kaç saniye kızın karanlıkta kendine izleyen gözlerine baktı. İki parmağıyla küçük çenesini nazikçe kavrayarak dudaklarından bir kez daha öperken kızın parmağı hâlâ adamın yüzünde dudakları ise artık adamın dudakları arasındaydı. Yine! Gözleri kocaman oldu. Rüyası devam mı ediyordu, yoksa sandığı gibi rüya değilmiydi. Anlayamazken Atlas geri çekildi. " Rüya gibi mi? " Kızın eli yanına düşerken yaklaşıp bir öpücük daha bırakıp, " Duruyorum." diye tamamladı cümlesini. Gül şaşkın şekilde ellerini hızla dudaklarına kapatarak çekildi. Bir adım daha çekilmek istediysede takılan ayağıyla geriye sendeledi. Tam düşecekken Atlas yakaladı kızı beline sarılarak. " Dikkat et! " " Aa-A- Akın!" Atlas alık alık bakan hâline gülümseyerek, " Evet. Aa-A- Akın. " Dedi. " Dikkatli ol bir yerini inciteceksin." Kızı düzeltip ayaklarının üzerine dikti. Ellerini ceplerine soktu. " Sen..." " Ben..." " Burda..." " Evet burda." " Rüü- yaa." " Abartma Gül! Kız bir anda elini alnına vurarak kahkaha atarak gülmeye başladı. Ama elini alnındaki dikişe bastırdığını acıyan canıyla çabuk anlarken bu kez " Ah! Acıdı." Dedi dolu gözlerle dişlerini sıkarken. Atlas anında, " Dur elini çekte bakayım." Diyerek kızın elini alnından çekti. " Seni sakar. Dedikten sonra tekrar kucakladığı gibi ofise taşıdı kızı. İçerde kahve içerek bekleyen Cihan kızı Atlas'ın kucağında görünce panikle yerinden kalkarak yanlarına geldi. " Gül?! " " Bir şeyi yok. Atlas kızı masasının üzerine oturturken, Cihan arkadaki dolabın kapağını açıp ilkyardım kutusunu alarak kapağını açıp Atlas'a verdi. Cihan'ın getirdiği kutuyu alıp kızın yanına masaya bıraktı Atlas. Cihan ofisten çıkarken Atlas'ın elleri alnına giderek küçük bandajı yavaşça ayırdı kızın teninden. Küçük kan lekesine bakarken " Acıyor mu? " " Hı hı! " dedi kız dudaklarını büzerek. Atlas yarayı yeniden pansuman ederken Gül gözleri Atlas'ta yüzünü inceliyor, arada gözlerinde duruyordu. Sadece Atlas'a özgü olduğunu düşündüğü o parfüm kokusunu içine çekerken az önce terasta yaşananları hatırladı tekrar. Ne olmuştu? Gül aynı anda aklına gelen şeyle bir anda önünde duran adamı hızla geriye itti. " Uzak dur! " Adam bu ani hareketle şaşkın kala kaldı. Yine yapmıştı işte. Bir an uslu bir an hırçın. " Ne? Ne oldu yine? " " Bana sevgilin olduğunu söylemiştin. Az öncede beni sevdiğini söyledin. Seni yalancı! " Atlas kısa bir süre öylece bekledi. Yeni anlamıştı Gül'ün asıl derdini. Bu yüzdendi uzaklaşmaya çalışması, kendi evine gitmek istemesi. Yüzüne sinsi bir gülümseme ekleyerek, hâlâ çatık kaşlarla bakan Gül'ün gözlerinin en derin mavisine bakarak konuştu. " Şimdi anlaşıldı derdin." Diyerek tekrar kızın dibine geldi. Onu kendinden uzak tutmaya çalışıyordu hâlâ. Geriye doğru esnedi. Kaşları dahada çakılırken gözleri doldu. " Yalancı." Dedi ağlamaklı. " Sana yalan söylemedim. Kız yerinden kıpırdatamadığı adamı elleriyle dahada ittirerek, " Ona git o zaman." Dedi. Atlas kızın mavi güllerinde biraz daha gezdi sırayla. Sonra, " Şuan onun yanındayım zaten. Kızın elleri durdu. Burnunu çekti hâlâ Atlas'a bakan mavileriyle. Umutla sordu. " Doğru mu? " " Doğru! Dudaklarını büzerek başını salladı kız tamam anlamında. İnanmıştı. Akın yalan söylemezdi. Yerinde doğrulup elleri kucağında uslu uslu oturdu. Atlas küçük yaranın pansumanını bitirdi önce. Sonra dikkatlice yeniden küçük bir bandaj yapıştırdı yaraya. Bu süre boyunca Gül sadece yüzünü izledi. Kutuyu kapatıp, " Bitti." Dediğinde Gül hâlâ Atlas'a bakıyordu dalgın ve hareketsiz. " Gül? " " Hımm? " " Bitti dedim. " " Hı tamam." " Hadi gidelim." Atlas elini masadan inen kızın beline yerleştirdi. Birlikte odadan çıkarken Atlas'ın büyük adımlarına kız ikişer adımla uyum sağlıyordu. Şirketten çıkıp bina önünde bekleyen araca geldiler. Cihan'ın açtığı kapıdan arka koltuğa geçti Gül. Atlas binmeden önce kendi aracının anahtarını Cihan'ın yanında bekleyen Doruk'a verdi. Benim arabayı sen getir. " Tamam Atlas Bey." Doruk Atlas'ın aracına geçerken Atlas'ta Gül'ün yanına bindi. İki araç arka arkaya yola çıktı eve doğru. Trafikte yol alırken arabanın içi fazlasıyla sessizdi. Gül Atlas'a, Atlas Gül'e göz ucuyla bakarken ikiside düşünceliydi. Ee bundan sonra ne olacak? Akıllardaki soru buydu. Nihayet eve geldiklerinde arka arkaya bahçeye giren iki araç garaja girip park ettiler. Önden Kuzey inip kapıyı açtı. Atlas indikten sonra elini uzattı kıza. " Gel Gül." Gül uzanan ele ve elin sahibine baktı bir an. Tutarak ve gülümseyerek indi araçtan. " Sabah görüşürüz Cihan." Diyerek Atlas ile birlikte eve doğru ilerledi. Sonra aniden durdu ve geri döndü. Atlas'ın merak eden bakışları eşliğinde hızlı bir kaç adımla gelip Cihan'ın beline sarılarak başını adamın göğsüne yasladı. " Bugün için teşekkür ederim dayı. Bir kaç saniye öylece kaldıktan sonra, " Seni korumak benim görevim. Sen ablamın bana emanetisin küçüğüm." Sevgiyle alnından öptü. " Hadi gir içeri güzelce dinlen." Kız gülümseyerek dayısının yanağına bir öpücük bıraktı. Sonrada ayrılıp onu bekleyen Atlas'ın yanına ilerledi. Atlas geride onları izleyen Cihan'a minnetle bakıyordu. Farkındaydı. İnkar etmiyordu. Gül'ün ondan uzak, yalnız geçen zamanlarında Cihan onun için en büyük sans olmuştu. Atlas'ın yerine onu korumuş kollamıştı. Bunun bilinciyle başını eğerek sessiz bir teşekkür yolladı Cihan'a. Oda aynı şekilde karşılık verdi. Ardından eve girdiler birlikte. Ev sessiz, herkes odasına çekilmişti anlaşılan. Sessizliğe uyum sağlayarak önde Gül arkada Atlas merdivenleri çıkarken karanlıkta ayağı takılan Gül öne doğru düşünce eli dizinde " İyimisin?" oturduğun yerde dizini tuttu kız. " Acıyor." Atlas kızı tek hamlede kucağına kaldırırken, " Gerçekten sakarsın sen." " Sakar değilim karanlık." Kalan basamakları kucağında kızla çıktı Atlas. Üst kattaki odaların önüne gelince Gül'ü yavaşça yere bıraktı. " Acıyor mu hâlâ ? " " Hayır geçti." Soldaki ilk oda Gül'ün, sonraki sağ çaprazdaki oda Atlas'ın dı. Kız teşekkür ederek odasına girmek için elini kapı koluna uzatmıştı ki Atlas'ın elini diğer kolunda hissetti. Yanına doğru dönüp gözlerini kaldırarak Atlas'a baktı. Atlas belinden tutarak tamamen kendine çevirdi kızı. Gözleri Gül'ün gözlerinde iyice yaklaştı kıza. Bir kaç saniye bekleyip kızın sessizliğinden cesaret alarak eğildi, yanağını yanağına dayadı önce sonra boynuna gömdü yüzünü. Kız gıdıklandığı hissederek boynunu yana büktü kıkırdayarak. Atlas'ın dudakları yukarı kıvrılırken derin bir nefes çekti kızın deniz dediği kokusunu ciğerlerine hapsedercesine. Yavaşca geri çekildiğinde gözleri kızın dudaklarıı buldu. Eğildi, dudaklarına küçük bir öpücük bırakırken eliyle kapısını açarak geri çekildi. " İyi geceler. " Kız hem şaşkın hem mutlu, " İyi geceler." Dedi sadece. Odaya girer girmezde kapıyı kapatıp sırtını arkaya yasladı. Ellerini kalbinin üzerine koydu, gülümsedi merakla kendisini izleyen Pamuk'a bakarak. İnanamıyordu. Gerçekmiydi bu gece. Bir dizinin üzerine çöküp ellerini arkadaşının yüzüne koydu. Ardından sevinçle sarıldı dostuna. " Pamuk biliyor artık. Bir kolunu Pamuk'a sararken eliyle hayvanın kulağı tutup fısıldadı. " Pamuk... Oda beni seviyormuş. İnanabiliyor musun? " Dedi bir sırrını anlatırcasına. Sesli şekilde güldü sonra. Mutluydu. Ardından hırpalaya hırpalaya sevdi şuanki halinden pek bi memnun olan arkadaşını. Yorulunca yerinden kalktı. " Hadi oyun bitti. Hızlı şekilde üzerindekileri çıkartıp pijamalarını giyindi. Yine hızlı adımlarla banyoya girdi, işlerini halledip elini yüzünü güzelce yıkadı. Nemlendirici kremini sürdü çıktı. Yatağa geçmeden önce pencereyi araladı. Ağustos'un sonu gelsede odası çok sıcaktı hâlâ. Yatağına uzanıp gözlerini kapattığında şirketin terasında buldu yeniden kendini. O sahneyi tekrar tekrar yaşarken dalıp gitti uykuya. ***** Sabah şekilde uyandı Atlas. Gül'ü kim olduğunu bilmeden tekrar gördüğü o günden başlayarak bu güne kadar yaşadıkları bir bir aklından geçerken en son terasta olanlar güne damgasını vurmuştu. Bütün bunları tekrar tekrar düşününcede bir türlü uyuyamamış, ancak sabaha doğru dalmıştı uykuya. Uyanmasına rağmen yattığı yerden gözlerini tavana dikerek düşünmeye devam etti. Gül'e karşı duyduğu hisleri tıpkı onun gibi itiraf etmişti. Peki bundan sonra ne olacaktı. Şimdi sevgilimi oluyorlardı yoksa iki aşık mı? Bir de geçici diyerek yapılmış anlaşmalı bir nikah vardı ortada. Eee...Bu nikahın anlamı neydi peki. Beyninin içinde arka arkaya dinamitler patlarken bir anda yerinde doğruldu Atlas. Aklı başına yeni gelmişti. Daha önce ciddiye bile almadığı resmî nikahın anlamını yeni farketmişti. Kocaman gözlerle etrafına bakarak konuştu. Lan! Ben gerçekten sevdiğim kızla evliyim! Resmen evliyim hemde! Elleriyle yüzünü sıvazladı. Sonra hızla yerinden kalktı. Önce olduğunu yerde bir tur döndü elleri saçlarında. Sonra banyoya girip elini yüzünü yıkadı. Kendine geldi. Ne yapması gerektiğini düşünürken gözü aynadan kolundaki yaraya kaydı. Pansuman yapılması gerekiyordu. Ama bununla uğraşacak hâlde değildi. Eli ayağına dolanmıştı. Dışarda aslan kesilen Atlas şuan içinde bulunduğu durumla resmen şaşalamıştı. Hemen abimle konuşmalıyım. Dedi kendi kendine. Abim hem benden büyük hem deneyimli, hemde evlenmek üzere. Adam düğün, ardından balayı planları yapıyor. Banada verecek aklı vardır heralde. Dedi. Sonra bir anda zihninin duvarlarına sarı neon ışıklarla yazılan, iki kelimeye takıldı. Düğün? Balayı? Balayı?! Atlas bir anda bir kaosun içinde kalmış gibi hissetti. Beyninin içinde binlerce düşünce belirdi. Aynı ritüelleri kendiside mi yapacaktı? Hızla banyodan çıkıp giyinme odasına girerek üzerine beyaz bir tişört altına siyah bir kot giydi. Çorap ve spor ayakkabılarınıda giyerek odadan çıktı. Önce karşı kapıya takıldı gözleri. Gül uyanmış mıydı, yoksa hâlâ uyuyomuydu. Saat sekiz buçuğu geçmişti. Uyandıysa kahvaltı masasında olmalıydı. Merdivenlere gelip aşağı yöneldi. Salonda kimseler yoktu. Herkes mutfakta olmalı diye düşünüp inmeye devam etti. Tam son basamaklara gelmişti ki Pamuk hızla yanından geçip mutfağa yöneldi. Dışarı çıkması gerekiyordu ve acelesi vardı anlaşılan. Mutfağa giren Pamuk'la Didem'in Ayh! Diye çıkan tiz sesi ve Beyazıt'ın artık alış sözleri ikisinin mutfakta olduğunu söylüyordu. Peki Gül..? " Pamuk yeni çıkıyorsa o halde Gül..." Demiştiki duyduğu hapşırıkla arkasını döndü. Kız üzerine açık pembe sıfır kol bir badi, altına dizleri üzerinde biten siyah pileli bir etek giymiş, pudra pembe topuklu ayakkabıları bir elinde, ince ceketi diğer elinde yalın ayak, kolları havada esneyerek iniyordu. " Çok yaşa." Dedi Atlas gülümseyerek. Ardından da, " Günaydın." " Hep beraber." Dedi Gül. " Günaydın." Derken bir kere daha hapşırdı. " Çok yaşa." Dedi Atlas bir kez daha. Kız Atlas'ın yanına indiğinde elindeki ceketi diğer kolunun üzerine atıp boştaki eliyle burnunun ucunu kaşıdı. " Neyin var hastamısın yoksa? " Atlas elini kızın alnına koydu. " Biraz ateşin var. Diyerek yaraya bakarken kız, " Hayır dikişlerden değil. Pansuman yaptım az önce. Yatarken sıcak olduğu için pencereyi açmıştım. Çarptı galiba." dedi gülerek. " Kahvaltıdan sonra ilaç al." " Olur." dedi kız gözleri uykulu Atlas'a bakarken. O an aklına gelen gece ve konuştukları ile yanaklarının yandığını hissetti. Ama ateşten mi yoksa şuan baktığı karalardan mı kaynaklıydı çözemedi. Dahası Atlas'ın gözlerindeki bakışlarda geceyi hâlâ hatırladığını işaret ediyordu. Kendine gelip mutfağa yürüdü. Atlas'ta arkasından. Beraber girdiler içeri. " Günaydın.." Dedi kız gülümseyerek sandalyesine oturup ayakkabıları yere ceketi boş sandalyeye bırakarak. " Günaydın." Dedi Beyazıt ve Didem. " Gül, iyimisin? " " İyiyim neden? " " Yorgun görünüyorsun." " Dün geç uyudum." derken Atlas'a baktı. " Pencere açık kalmış. Tabi hava ceryan yapınca çarpılmış. " Diye ekledi Atlas. " Evet öyle olmuş." Derken hızlı hızlı önündekilerden yemeye başladı Gül. Acelesi vardı. " Başın nasıl? " Diye sordu Didem. " İyi. Biraz sızlıyor o kadar." " Senin kolun nasıl? " Bu kez soru Beyazıt'tan geldi. Dün yaptığı harekete hâlâ kızgındı. Bir anda kocaman oldu Gül'ün gözleri, anında Atlas'a döndü. " Kol mu?" Derken adamın kolundaki sargıyı yeni farketti. " Koluna ne oldu? Nasıl farketmediğine kendi bile şaşırdı. " Önemsiz." " Nasıl önemsiz? " Kurşun sıyırdı o kadar." " Kurşun mu? " Didem ve Beyazıt ellerinde çatal bir Atlas'a bir Gül'e bakıyorlardı. " Bide bu kollamı taşıdın beni odaya. " Dedi kızgın bakışlarla. Bu cümleyle gözler Atlas'ın üzerinde sabit kalırken Atlas bir Gül'e bir diğerlerine bakıyordu. Didem ve Beyazıt şaşkın kala kalınca Atlas yanlış anlamayı farketti. Elini alnına bastırdı sıkıntıyla. Tam ağzını açıp cevap verecekken, Didem ayağa kalktı. Aklındaki onları yalnız bırakıp Atlas'ın utanmasını önlemekti. Aynı anda Gül de ayağa fırladı. " Olamaz geç kaldım! " Diyerek ceketini ve ayakkabılarını kaptığı gibi yalın ayak koşar adım çıktı mutfaktan. Bir ânı bir ânını tutmuyordu ki. Atlas giden kızın ardından gözleri kapıda, " Abi vaktin varsa hemen konuşmalıyız! " Dedi sersem bir sesle. Beyazıt'ın bakışları Atlas gibi kızda, " Ne hakkında." Derken bir anda Gül koşar adım geri girdi içeri. Gözler kızın üzerinde Atlas'ın yanına gelip eğildi ve minik bir öpücük bıraktı adamın dudağına. Sonrada, " Bir daha yapma." Dedi ve daha hızlı adımlarla salona, ordanda dışarı fırladı. Didem şaşkın kalktığı sandalyeye bıraktı kendini. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. " Bu kız evdeki herkesi sersem edecek yeteneğe sahip. " Bu kez Natali'ydi konuşan. Kadın bu güne kadar bu evde hiç bir şeye karışmazken ilk kez tepkisiz kalamamıştı. Üzerine dönen gözleri farkedince, "Pardon." diyerek işine döndü kadın. " Ihhım! Atlas'ın gözleri Didem'e kayarken, " Didem haklı Atlas. Atlas sırtını geriye yasladı. " Natali bana koyu bir kahve yap." " Peki Atlas Bey." " Abi. " An itibariyle bende istiyorum. " Şimdi Gül... Hem Didem hem Beyazıt Atlas'a bakıyordu. Bu arada Natali büyük bir fincan kahveyi Atlas'ın önüne bıraktı. Atlas iki eliyle tuttuğu fincandan büyük bir yudum aldı. " Ee zaten biliyorduk bunu. " Öyleydi. Yani öyleymiş. Ben seni çok... Dedi sonra sızdı kaldı. Dün sabahta hastanede bir ara uyandı. Sen beni aramadan az önce. Hâli tıpkı kulüpteki gibiydi. Hâlâ o ilacın etkisindeyken beni..." Dedi ve durdu Atlas. Çekindi nasıl söyleyeceğini bilemeyip üstünden geçti. " Sonra dün gece gecikti. Bende merak edip şirkete gittim. Terasta Cihan'la kahve içiyorlardı. Beni görmedi Cihan'la konuştuğunu sanarak beni sevdiğini söyledi." " Ee tamam işte, ne güzel." " Ya sen? " Soru Didem'den geldi. " Sende onu seviyorsun değil mi? " Atlas kıza ve abisine baktı. " Evet. Ona da söyledim. İkimimizde itiraf etmiş olduk bir anda. Didem alkışlayarak, " Bu süper. O halde resmen çıkıyorsunuz." Atlas'ın devirdiği gözleri Didem'i buldu. " Bi dakka ya. Atlas kıza bakmaya devam edince Didem, " Oou... Atlas'ı izleyen Beyazıt bir anda kahkahayla gülmeye başladı. Bir süre gülmesi devam ettikten sonra, " Tamaaam... Derken hâlâ gülüyordu. " Abi! " " Doğruya önce evlenip sonra buldun karını." Derken sakinleşerek gözlerinde gülmekten oluşan yaşları sildi. " Tamam. Tamam. Ama tesadüfe bak ki kazara yıllardır aradığın kıza nikah kıydın. Vaay beh! Kader dedikleri bu olmalı." Devam etti Beyazıt. " Oğlum neyi düşünüyorsun. Kızı seviyorsun! Haa! Ben bunu o deli kızla nasıl konuşacağım diyorsan e onuda kendin bulursun. Hadi banada müsade. Diyerek kalktı masadan. Atlas masada tek başına elindeki fincana bakarak düşündü. " Kadere bak." ******************************** Bölüm sonu canlarım. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
|
0% |