Yeni Üyelik
31.
Bölüm

🌹D.M.R 31 Asilsoy

@azamet_29_2

Keyifli okumalar dilerim canlar.

" A- Akın." Dedi titreyen sesiyle. Dudakları kızın tenideyken konuştu adam.

" Söyle Mavi Gül'üm..."

" Akın." Dedi kız zar zor ikinci kere. Adamın boynundaki dudakları yüzünden beyni durmuş sadece Akın diyebiliyordu şuan.

Atlas biraz geriye çekilerek gözlerini kızın mavilerinde sonrasında kırmızı dudaklarında gezdirdi.

" Bence balayımıza bugün çıkalım."

" Ne? " dedi kız utanarak.

Atlas'ın arzuyla bakan gözleri kızın gözlerine odaklandı.

" Gülüm söyle nereye gitmek istersin? Söyle ki hemen bu akşam istediğin yere gidelim."

" Olmaz! " Dedi Gül aniden.

Kızın gözlerinde ve sesinde panik hissetti Atlas. Keyfi kaçtı bir anda.
Yüzü değişti. Neden istemiyordu?

" Neden? " dedi alacağı cevaptan korkarak.

" Konuşmuştuk. Duygularımızı ifade etmiştik.
Hem resmen karım değil misin?"

Kız aklındakini nasıl söylesem diye düşünüyordu. Atlas kızın üzerinden kalkıp yanına oturdu.

" Ne oldu birden. Sorun ne? Yoksa beni..."

Derken yanından kalkmak üzere olan Atlas'ın atletini kavrayarak hareketine izin vermedi kız.

Atlas'ın gözleri kızın gözlerine çevrildi tekrar. Çekingen bakışlarına odaklandı. Bir şey söylemek istiyordu ama söylemeye çekiniyordu sanki.
Elini kızın elinin üzerine koyarak,

" Gül'üm.." Dedi.

" Ne olduğunu söyleyecek misin artık, sorun ne? "

" Atlas."

" Söyle gülüm."

" Ben seni seviyorum."

Adamın yüzü gülerken kaçan keyfi yerine gelmişti. Korktuğu şeyi söylememişti.

" Sen nereye istersen oraya gidelim. Ne zaman dersen o zaman gidelim, ama başka bir ülke olmasın."

Atlas'ın keyfî dahada yerine gelmişti.

" Tamam gülüm.
Nasıl istersen öyle olsun.

Sıkıntın bu muydu?
Neden beni korkutuyorsun?
Bir an benden vazgeçtiğini bile düşündüm."

" Birde..."

Dedi kız. Atlas tekrar kızın mavi güllerine baktı. Elini yavaşça kaldırıp iki parmağıyla kızın küçük çenesini tutarak,

" Bir de ne?"

" Senden bir şey istesem, yapar mısın?"

" İste yeter.
Nedir? "

" Atlas...
Benimle...
Daha doğrusu beni Ankara'ya götürür müsün? Çok uzun zamandır gitmedim. Annemi ve babamı ziyaret etmek istiyorum.

Ondan sonra nereye istersen gideriz o, olur mu? "

Kızın gözleri doldu. Sesi çatalladı.
Gül'ün üzgün bakışlarıyla Atlas'da hüzünlendi.

" Olur Gül'üm. " Dedi yanına oturarak.

" Gideriz."

" Teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim."

" Ne zaman gidelim hafta sonu iyi mi? Yani bir gün sonra."

" Hı hı."

" Üzülme Gül'üm...
Senin mavi güllerine yağmur damlaları düşünce benim sol yanım sızlıyor."

Dedi Atlas. Ardından önce alnına bir öpücük bıraktı kızın. Sonra burnunun ucuna. Tam dudaklarına yönelmişti ki..

Kızın gözleri kocaman oldu.

" Olamaz geç kaldım! "

" Al işte!" dedi Atlas içinden. Kız yine ters köşe ettimişti adamı.

Gül, " Gitmeliyim." diyerek kalmak isterken bir anda kendini Atlas'ın bedeninin altında buldu yeniden. Şaşırdı önce. Sonra,

"Akın bırak.
Geç kaldım!"

Diyerek ahtapot gibi saran kollarının arasından çıkmaya çalışıyordu ama kıpırdamayan Atlas yüzünden başaramazken, hâlini izleyen Atlas inceden gülümsedi.

" Yok öyle hemen kaçmak.
Önce bir öpücük vermen gerekiyor. "

" Yaa geç kaldım diyorum, kalksana üzerimden! "

" Hayır olmaz."

" Ya kalk! "

Desede Atlas kıpırdamıyor kız bedeninin altından çıkabilmek için kıvranıp duruyordu. Sonunda Atlas'ın karnına tırnağını batırarak çimdiği bastı kız.

Ama yüzünde mimik oynamayan Atlas sadece keyifle gülümsedi.

" İstediğimi alırım ben gülüm. Güzelce ver öpücüğümü ondan sonra gidebilirsin."

Kız son bir kez daha çabaladı. Ama olmuyordu. Çaresiz, keyifle kendini izleyen adama baktı. Sonrada pes ederek yüzünü avuçlarının arasına aldı ve gözlerini kapatarak dudaklarına bastırdı dudaklarını.

Niyeti küçük bir öpücük ile kurtulmaktı ama olmadı.
Atlas kızın dudaklarının tadını aldığı anda kendini kıza bastırarak arzuyla öpmeye devam ederken Gül'ün dudaklarından bir inleme daha firar etti istemeden. Atlas'ın kanını fokurdatmaya yeten bir inleme. Daha fazla arzulatan bir inleme. Adam uzun bir öpüşün ardından ayrıldı dudaklarından.
İkiside nefes nefese kalmıştı.

" Git Gül. Yoksa olacaklardan sorumlu değilim."

Derken kıza olan bakışlarındaki arzuyu farkeden Gül anında elleriyle göğsünden iterek yerinden kalktı. Koşar adım odadan çıkarken kıyafetlerini düzeltiyordu. Atlas kendini yatağa bırakıp derin bir nefes alırken kendi kendine güldü, haline bakıp.

Gül odadan çıktığı gibi koridordan koşarak geçip merdivenlere geldi. Eli kalbinde durakladı. Gerisinde kalan odaya bakarken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Kalbinin atışlarını kulaklarında duydu. Bu adamın öpüşleri gittikçe daha çok ateşleniyordu ve Gül'ü de yakmaya başlamıştı.

Başını sağa sola salladıktan sonra yine koşar adım indi merdivenlerden.

Geç kaldım, geç kaldım!

Diyerek yalın ayaklarıyla çıktı evden. Elinde sigarası kendisini bekleyen Şeref'e ve arabaya yöneldi yine koşar adım.

" Nerede kaldın küçük patron? "

Kız az önce olanları hatırlarken yanaklarının yandığını hissetti. Ardından,

" Kusura bakma geciktim." Dedi

Şeref gözleri kızın ayaklarında.

" Şu ayakkabı konusuna bir çözüm bulmalısın.
Fakir bir Ceo gibi geziyorsun."

diyerek ön taraftaki ayakkabıları alıp uzattı.

" Ayakkabı giymeyi sevmiyorum ne yapayım."

Kız ayakkabıları alıp arka koltuğa geçerken Şeref ön koltuğa, direksiyona geçti. Motoru çalıştırıp gaza bastı. Araç hareket ederken Gül de ayakkabılarını giyerek sordu.

" Dayım nerede? "

" Doruk çağırdığı için Cihan önden gitti. Olanlardan sonra senin gemiciklere ve depolara kameralı ve sesli sistem kurmaya karar verdiler."

Kız gülümsedi. Dayısı gerçekten ne yapacağını iyi bilen biriydi.
İyi ki yanımda diyerek şükretti.

" Şeref! " dedi kız bir anda aklına gelen şeyle arka koltuktan kalkıp ön koltuğa doğru esnerken.

" Ne? "

" Sana Kuzi diyim miii? "

" Kuzi? " Dedi Şeref bir kıza bir yola bakarak. Şaşırmıştı.

" Evet Kuzi.
Kuzen işte.
Kuzeniz ya o yüzden."

" Önce bi yerine otur."

Kız yerine oturdu.

" Nerden çıktı bu Kuzi? "

" Sanada daha samimi.
Daha candan.
Daha sevimli gelmiyor mu?

Hem yıllar sonra yeniden bir araya geldikya, Sanki..."

Dedi ve durdu kız. Gözleri kucağındaki ellerini buldu.

" Kuzen yada kuzi diyince o yıllar hiç yaşanmamış gibi, sanki birlikte büyümüşüz gibi hissettiriyor."

Şeref aynadan arkada oturan kıza baktı bir kaç saniye. Direksiyonu sıkan elleri hâlâ çektiği vicdan azabının işaretiydi.

" Peki." Dedi.

" O kadar istiyorsan diyebilirsin sorun değil."

O anda farketti, yine peki demişti. Kendi kendine gülmeye başladı.

" Ne oldu neden gülüyorsun? "

" Gül sende bir şey var. Sana takılan insan bir süre sonra ne dersen peki demeye başlıyor."

Bu kez kız gülmeye başladı.

" O halde hazır ol bir yere gideceğiz dersem yine peki dermisin?"

" Yine tebdili kıyafet bir yere mi gideceğiz."

" Hayır bu kez Ankara'ya gideceğiz."

Şeref'in şaşkın gözleri aynadan Gül'ü buldu yeniden.

" Ankara'ya mı?
Nereden çıktı?"

Başını önüne eğdi Gül. Gözleri doldu.

" Annemle babamı ziyaret etmek istiyorum. Çok uzun zaman oldu gidemedim. Bana küsmüşlerdir. Akın ile birlikte gideğiz hafta sonu. Sende gel.
Hem..
Teyzem..i ve Nigar'ı da görelim. "

Şeref'in şaşkınlığı dahada artarken kaşları çatıldı. Gül kin tutmak yerine annesini ve kardeşini mi görmek istiyordu.

Gül'ü bulduklarını annesine söylemek istemiş ama kızgınlığı yüzünden söylememişti.

Çünkü Gül anne babası yüzünden organ mafyasının eline düşmüştü. Bu yüzden çok zor günler geçirmişti. Sadece onlar değil Şeref kendide kıza rahat vermezdi küçükken. O yüzdende her zaman anne, babasına ve kendine kızgındı Şeref. Gül'ün kaçırılmasının ardından onu bulmak için çocuk haliyle o bile aramıştı Gül'ü. Tıpkı Atlas gibi. Hemde aylarca aramıştı. Ama bulamamıştı. Bulamayınca oda Atlas gibi öldüğünü düşünmüş, umudunu kesmişti. Bu yüzdende anne babasına olan kızgınlığı yerli yerindeydi.

" Sizinle gelirim.
Ama onları görmene gerek yok."

Kızın anlamaz bakışlarıyla tekrar etti.

" Annemi, babamı görmene gerek yok! Bunu hak etmiyorlar. Sana sahip çıkarmadılar, sahip çıkamadık.
Ben beni nasıl yanında istedin ona bile şaşırıyorum."

Kaşları çatıktı Şeref'in aynadaki bakışlarında. Gül gülümsedi.

" Ben kimseye kızgın değilim, çoktan affettim."

Şaşırdı Şeref. Bu kız gerçekten normal değil dedi içinden. Yaşadığı onca şeye rağmen kızgın değil miydi? Nasıl olmazdı?

Ne cevap vermeli diye düşünürken yol bitti, şirkete geldiler. Binanın önünden geçen araç sağa dönüp kapalı garaja doğru indi. İçeri girip asansöre en yakın yere park etti. Gül Şeref'in inip kapıyı açmasını beklemeden indi. Arkasından Şeref..

Hızlı adımlarla asansöre yürüdü kız. İyice geç kalmıştı. Şeref yine arkasında yürürken yetişmeye çalışıyordu. Birlikte bindikleri asansörün ofis katına bastı adam. Kız elleri arkasında gülümseyerek tavandaki aynada kendine bakarken Şeref sessizlik içinde kızı izliyordu.

" Sana bir kız buldum."

" Ne? "

Dedi Şeref. Birden konu nasıl kendisine gelmişti.

" Evet sana bir kız arkadaş buldum.
Gerçi o daha önce bulmuş seni."

" Ne?
Önce onu bulmuş." dedi yine Şeref.

Şaşkın bakıyordu kıza.

" Şaka yapıyor olmalısın? "

Kaşları çatıldı.

" Hayır ciddisin."

Dedi kızın yüz ifadesine bakarak.

" Gerçekten bana kız arkadaş mı buldun. Yani kız arkadaşın var mı diye sorarken gerçektende ciddimiydin."

" Evet tabii ki ciddiydim."

Bir anda kendi kendine güldü adam.

" Ee kimmiş güzel mi bari.
Benim tarifime uyuyor mu.
O da beğeniyorsa kolay anlaşırız."

Sonunda duran asansör ve açılan kapı ile indiler. Kapı önünde durdu Gül.

Önünde durduğu Şeref'in yan tarafından arkasına doğru bir bakış attı. Çenesi ile arkadaki kızı işaret etti.

Tam tarif ettiğin gibi."

Şeref arkasına bakarken gördüğü Melike ile şaşırırken devam etti kız.

" Senden de hoşlanıyor."

Aniden Gül'e döndü Şeref.

" Kim? Melike mi benden hoşlanıyormuş? "

" Evet kuzi.
Bakışlarından anladım."

" Bakışlarından mı? "

" Saçmalama Gül.
Ne alaka."

" Nasıl farketmezsin kız gözlerini senden alamıyor. "

Şeref'in gözleri kızda daha önce dikkat etmediği yüzünü fiziğini inceledi. Göz renginden boyuna kadar tarifine uyan kızın kaçamak bakışlarını yakaladı.

" İstersen deneyelim."

Dedi Gül yürürken. Ofise giden koridorda, misafir odasının önünden geçerken Gül'ün dikkatini içerdeki adam çekti. Konuşmada bitmiş oldu.

Anlaşılan kızı bekliyordu adam. Gül kapının önünde durdu aniden. Kendisini farketmeyen adama belli etmeden içeriye bakarken Şeref uzun boyuyla kızın üstünden içeriye baktı.

" Hassiktir." Dediğinde Gül başını yukarı kaldırınca Şeref'le göz göze geldi.

" Ne oldu? " dedi kısık sesiyle.

Şeref kızı kolundan tutarak ofise yönlendirirken,

" Gül bu herif neden burda?"

" Bilmem."

" Nasıl bilmem.
Haberin yok mu? "

" Hayır yok."

Ofise girerken,

" Melike!" diye seslendi. Şeref'in sesiyle kız başını bilgisayardan kaldırıp ayağa kalktı.

" Ho-hoşgeldiniz.
Kusura bakmayın geldiğinizi gör.."

Aslında görmüştü.

" Buraya gel!"

" Ne oluyor Şeref. " dedi Gül.

Ofise girerken Şeref telefonunu çıkarıp hızlı bir mesaj attı. Ardından içeri girdiler.

Önce Melike'ye baktı.

" Bu adam neden burda.
Niye gelmiş? "

" Şahin beyin arkadaşıymış. Ölümünü yeni öğrenmiş. Gül hanımın şirketin başına geçtiğini duyunca hem taziyeye hem hayırlı olsuna gelmiş."

" Bu Şahin de memlekette ne kadar bok herif var hepsiyle arkadaşmış."

Gül'e baktı.

" Bu adama sakın yüz verme.

Hiç bir şekilde etrafında olmasına müsade etme. Para yardımı, ortaklık, iş kurma. Söylediği hiç bir şeye inanma."

" Kim bu adam."

" Bu adam Sait Yılmaz.
Tayfun' dan fazlası var eksiği yok. Bunu bil yeter."

" Tamam anladım.
Merak etme sen."

Gül masasına geçerken Şeref öndeki deri koltuğa geçip oturdu.

" Melike beş dakika sonra alabilirsin."

" Tamam efendim."

Şeref'e döndü kız.

" Nedir necidir bu adam."

" Bu adamın lakabı Avcı."

" Avcı? "

" En iyi bildiği şey ava yatıp gözüne kestirdiği şirketleri batırıp, kendine muhtaç edip, para yardımıyla musallat olup üstüne çökmek. Ve bunu yaparken hiç bir delil bırakmaz."

" Sen nerden tanıyorsun? "

Demişti ki Şeref'in cevabını duymadan kapı tıkladı.

" Girin."

Gül'ün izin vermesi ile kapı açıldı. 50 yaşların gri takım elbiseli, kır saçlı bir adam girdi Melike'nin yanında.

" Efendim, Sait bey.."

Gül ve Şeref görgü kurallarına uyarak ve ayağa kalktılar.
Kız masasının kenarından geçerek öne doğru yürürken Şeref yanına geldi asık yüzüyle.

" Sait bey hoşgeldiniz."

Sait karşısında çok genç ve minyon bir kız görünce şaşırdı. Görmeyi beklediği yüz olmadığı kesindi. Kaşları çatık bakarken içinden. Ne yani koca şirketin başına geçen üvey çocuk bu küçük kızmı? Diye düşünürken gülümsedi.
Şeref gördüğü gülümseme ile adamın aklından geçenleri tahmin ederek araya girdi.

" Buyrun." Dedi. Amacı kendini belli etmekti. Adam sesin geldiği yöne baktığında Şeref'i gördü.
Bakışları ve sıktığı yumrukları nezaketinin numaradan olduğunu açıkça belli ediyordu.

" Hoşbuldum."

Diyerek koltuğa geçerken Gül ve Şeref'te yerlerine geçtiler.

" Melike bize kahve getir lütfen."

" Tamam efendim."

Kız odadan çıkarken Gül Sait'e döndü.

" Sait bey. Ziyaretinizin sebebini ögrenebilir miyim? "

" Öncelikle sizin gibi çok genç ve güzel ve de tecrübesiz birini o masada görmek beni çok şaşırttı."

Başını kaldırıp mavi gül desenli duvar kağıtları ile kaplı odada gezdirdikten sonra geriye yaslanarak devam etti adam.

" Böyle büyük, sorumluluğu ağır, tecrübe gerektiren bir şirketi çocuk denecek yaşta ve görünümde olan genç bir kızın yönetecek olması ne kadar doğru bilemiyorum."

Kızın gözlerine bakarken pisikolojik savaş taktiklerine başvurmaya niyetliydi Sait.

Gül geriye yaslanarak bacak bacak üstüne attı. Ellerini bacaklarının üzerinde birleştirip gülümsedi.

" Neden?

Sonuçta akıl yaşta değil baştadır öyle değilmi? "

Aldığı cevap karşısında gülümsedi adam. Öz güveni yerindeydi kızın.

" Tecrübem olmaya bilir.
Ama akıllı ve zeki kişiliğimin yanı sıra tecrübeli kişilerden de destek alıyorum."

Adamın pisikoloji savaşına karşılık vermişti bu şekilde.

O sırada elinde kahveler, içeri giren Melike ile gerginlik az da olsa dağıldı. Kız kahveleri herkesin önüne bıraktı bir bir.

" Afiyet olsun." dedikten sonra da odadan çıktı..

Adam önüne konan kahvesini elinde bir yudum alırken Gül,

" Arkamda beni seven ve destek olan kişiler var. Hem maddi hem manevi yönden..

Buraya beni yermeye yada akıl vermeye gelmiş olduğunuzu düşünmeye başlayacağım."

"Anladım sadede gel diyorsunuz."

Kız onaylarcasına tekrar gülümsedi. Adam kahveden bir yudum daha aldı.

" Benim adım Sait Yılmaz.
Bu camiada beni tanımayan yoktur. Bir çok şirket ile maddi yada manevî yönden ortaklığım vardır. Şahin Bey ile de öyleydi. Yakından tanışırdık. "

" Buraya geliş sebebiniz. "

Adam kıza yukardan aşağı süzerek baktı yeniden.
Konuş ve git der gibiydi ses tonu.
Anlaşılan ziyaretimden memnun değil diye düşündü.

Çin'den gelmeden önce Gül hakkında hiç bir şeyi araştırmamıştı adam. Tek bildiği Şahin aniden ölmüş yerine evlatlık kızı geçmişti. Bunu öğrendiğinde Sait'in aklına ilk gelen şey batmaya aday bir şirket ve avlanacak bir çocuk olmuştu.

Düşüncelerinden sıyrılıp devam etti.

" Dediğim gibi.
Şahin ile yakındık. Aniden bir kaza sonucu öldüğünü duyduğumda çok üzüldüm. İş için Çin'de olduğumdan dolayı hemen gelemedim. Cenazesinde bulunamadım.

Döner dönmez de seni..."

Demişti ki Şeref girdi araya.

" Sizi! " Dedi.

Saygı göster ve mesafeni koru dercesine. Sait Şeref'e döndü. Adam bacak bacak üstüne atmış kolları göğsünde bağlanmış gözleri, ve tehditkar bakışları Sait'in üzerindeydi.

Kaşlarını çattı Sait. Bakışları adamın üzerinde dolaştı bir süre.

" Seni bir yerden tanıyor gibiyim."

Şeref'in sinirli bakışları hâlâ adamın gözlerindeydi. Tanıyordu ama görünen o ki unutmuştu yüzünü.

" Sizi! " Diyerek kıza döndü Sait.

" Sizinle tanışmak, baş sağlığı dilemek ve şirket başkanlığınız hayırlı olsun demek için uğradım."

" Teşekkür ederim. "

" Umarım Şahin Bey ile olduğu gibi, sizinlede iyi ilişkiler içinde oluruz.

Her zaman her konuda destek olabilirim, bunu unutmayın lütfen. Hem maddi hem manevi.

Hatta bakarsınız iş ortağı bile olabiliriz. "

" Teşekkür ederim Sait bey.
Ama ben..
Biraz.
Nasıl desem. Ne sizden ne de başka birilerinden borç almak yada ortak olmak gibi şeyleri sevmem.

Tek bir iş yaparım ve o işte iyi olurum. Yani bu şirket tek işim."

Gülümsedi adam.
Bakışları ciddileşti.

" Hakkınızda yanılmışım küçük hanım. Beni gerçekten şaşırttınız. Hatta hayran oldum bile denebilir.

Şahin beyden daha iyi yerlere gelebilecek kapasiteniz var bence.

Sait ayağa kalktı. Onunla birlikte Gül ve Şeref'te ayağa kalktılar.

" Sizinle tanışmak konuşmak bir zevkti. Kahve için teşekkürler.

Bir günde ben size ısmalamak isterim."

" Teşekkür ederim. Ama dışarda kahve sevmem."

Adam tekrar gülümsedi.
Kızın hareketleri senden hoşlanmadım diye açık açık bağırsa da inadına görmezden geliyordu.

" Rose Kızıltaş, tekrar görüşmek üzere."

" Kızıltaş değil."

Şaşırdı Sait.

" Anlamadım."

" Adım..
Rose Asilsoy."

Adam şaşkın kala kalırken gözleri Şeref'e kaydı. Şeref pis bir gülümseme yolladı.

Hatırlamıştı Şeref'i
O geçen yıl yanındaki adamının burnunu kıran kişiydi.

" O halde siz.." dedi şaşkın kıza bakarak.

" Benim eşim!"

Adam duyduğu tanıdık sesle arkasına döndü. Sessizce içeri giren Atlas ve diğerleri elleri ceplerinde Sait'e bakıyordu.

" Rose Kızıltaş Asilsoy benim karım Sait Yılmaz. "

Adam bir Atlas'a bir de arkasındaki Beyazıt ve Cihan'a baktıktan sonra hâlâ gülümseyerek bakan kıza döndü.

Yeni anlamıştı kızın öz güvenine öz güven katanların kim olduklarını.

Atlas iki adım daha atıp Sait'in tam önünde durdu.

" Seni karımın etrafinda bir daha görmeyeceğim. Sait! "

Adam karşısındaki keskin kahvelere baktı. Sonra da Beyazıt'a. Ardından dalgalı bir gülümseyişle odadan çıktı.

***************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere.

 

Loading...
0%