Yeni Üyelik
35.
Bölüm

🌹D.M.R 35 Geçmişten gelen sesler

@azamet_29_2

Dört gün sonra

Önce Atlas ardından Gül duş alıp giyinmiş dışarı çıkmak için hazırlardı.

Gül üzerine yazlık, kısa askılı beyaz bir elbise Atlas ise bej renk bir pantolon ve yakası açık kısa kollu beyaz bir gömlek giymişti. İkiside spor ayakkabılarını giydiklerinde Gül spor sırt çantasını ve beyaz şapkasını da alıp hazırım! Dedi.

Atlas kızı yukarıdan aşağıya şöyle bir süzdükten sonra uzun bir ıslık çaldı.

" Her saniye gözüme daha da güzel görünüyorsun Mavi gülüm."

" Hiç boş yere sulanma Akın. Bugün son gün ve akşama kadar gezeceğiz."

Atlas duyduğu cümle ile geniş bir kahkaha attı.

" Çok fesatsın güzelim.
Sadece iltifat ettim."

Kız Atlas'a bakarken aklına gelen munzurlukla ağır bir kaç adımla Atlas'ın yanına gelerek önünde durdu. Gözlerini kısarak kara gözlerini hedef aldı. Ardından elini kaldırıp işaret parmağını adamın açık yakasından içeri itip göğsüne koyarak küçük bir daire çizerken,

" Akın Atlas..." Dedi.

Kısarken aynı zamanda büyülü bir tını kattı sesine.

" Hımm? "

" Acaba diyorum.
Bugün son günümüz ya."

" Eeee! "

" Bir yere gitmesek de başbaşa odamızda mı kalsak."

Duyduğu cümlelerle Atlas'ın gözleri parladı. Kıza yiyecek gibi başlarken,

" Olur Gül'üm.
Sen iste yeter."

Diyerek kızın üzerine doğru eğilirken arzu yüklü bakışları geri geldi.

O anda geri çekildi Gül.
İşaret parmağını gözünün altına koyarak.

" Pışık." Dedi.

" Bak, gördün mü?
Asıl fesat sensin."

Derken gülmeye başladı. Ardından ellerinini havaya kaldırarak,

" Bugün son günümüz ve ayaklarım şişene kadar gezeceğim. "

Diyerek kapıya yöneldi.
Atlas kızın arkasından baka kalmıştı. Yine aynı şeyi yapmıştı Gül. Her seferinde nasıl kanıyordu ve ters köşe oluyordu anlayamıyordu adam.

Atlas kendi kendine gülerken hızlandırdığı adımlarıyla kızın arkasından yetişip kolunu beline dolayarak,

" Tamam mavi gülüm.
Sen nasıl istersen.
Nasılsa geceler bizim."

Kız kolunu adamın bögrüne geçirirken Atlas umursamadan kızı kendine çekerek kolunun altına aldı. Birlikte odadan çıkıp asansöre ilerlerken ekledi.

" Bugün nereye gidelim. Üç gündür gezmediğimiz yer kalmadı denize girdik, yemek yedik, koyları dolaştık, tekne turu yaptık. Sırada ne var."

Gelen asansöre bindiklerin de,

" Bugün çarşıda gezeceğiz sadece." Dedi kız.

" Çarşı mı hangi çarşı."

" İnternetten araştırdım halikarnas yakınlarında bir çarşı varmış. Her çeşit dükkan bulunuyormuş. Antikacılardan tut takıcılara kadar. Bugün orayı gezelim birlikte. Hem eli boş dönmek olmaz dimi.

Beyazıt abiye, Beyza'ya, Didem'e küçük hediyeler almak istiyorum.
Tabi yengeme ve enişteme de.
A birde kuzilerim ve Fırat. "

Atlas gülümseyerek baktı kıza. O kadar hevesliydiki,

" Tamam." Dedi.

" Cem'e söyleyelim bizi bugün çarşıya indirsin."

Kız ellerini çırparak,

" Çok heyecanlıyım. İlk kez böyle bir yere gideceğim."

Atlas kızın çocuksu sevincine baktı. Aşık olduğu evlendiği ve artık kadını olan bu kızın ruhu hâlâ bir çocuk gibiydi.
Bir yetişkin, bir çocuk olan bu git gel hâllerinin sebebi yaşadığı olaylardı, biliyordu. O yüzden aradaki ters köşeler dışında aldırmıyordu. Hatta alışmıştı. Çok zor şeyler ve zor bir çocukluk geçirmişti. Bir başkası olsa aklını kaçırır, Gül ise ancak bu kadar dayanabilmişti belkide.

Düşündü. Yıllar öncesine gitti.
O gece Gül'ü o adamların elinden kurtarabilseydi kaderleri nasıl olurdu. Yine onunla bir araya gelir, aşık olur ve evlenir miydi?
Kader denen şey değişirmiydi?

Asansörden inerken Gül Atlas'ın koluna girdi. Sıkıca sarılırken başını yasladı. Gülümsedi adam.

Değişsin yada değişmesin. Dedi içinden. O artık benim Deli mavim. Mavi gülüm. Sonsuza kadar da öyle kalacak.

Otel'in lobisine doğru ilerlediler.

" Gülüm Cem gelene kadar bizde önce bir kahvaltı yapalım."

" Tamam."

Gül hâlâ Atlas'ın kolunda birlikte kahvaltı yapmak için restoran bölümüne geçtiler. Bol çeşit içeren kahvaltı masasında güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra lobiye geçtiler. Kahvelerini içerek beklediler Cem'i.

Kısa süre sonra Cem girişin önünde göründü. Elleri önünde onları bekliyordu. Gül gördüğü adamla heyecanla kalktı yerinden.

" Ha! İşte Cem de geldi.
Hadi kalkalım."

Gül ve Atlas birlikte kalktılar.
Bir kaç adımdan sonra Cem'in yanına geldiklerinde Atlas,

" Cem bugün çarşıya iniyoruz. "

" Tabi Atlas Bey. Hangisine? "

" Halikarnas tarafindakinee."

Diye atladı Gül.

"Duydun." Dedi Atlas

" Halikarnas tarafindakine."

" Anladım Atlas Bey, buyrun gidelim."

Derken eliyle çıkışı işaret etti adam. Gül hızla girdi Atlas'ın koluna.

" Hadi gidelim."

Adamı resmen çeke çeke çıkardı otelden. Birlikte hazır bekleyen arabaya binerek arka koltuğa geçip oturdukların da Cem de ön tarafa direksiyona geçti. Motoru çalıştırıp gaza bastı. Araç otel önünden hareket ederek çarşıya doğru yol almaya başladı. Bir saat kadar süren yol boyunca Gül açık camdan dışarıyı izledi. Arada bir Cem'i durdurup arabadan inerek gördüğü yerlerin resimlerini çekip galeride ki anılarına ekledi.Nihayet çarşı önüne gelen araç uygun bir yere çekip durdu.

Önden Atlas, ardından Gül arabadan indiler. Ara sokaktan geçerek çarşıya geldiklerinde Gül hayran hayran etrafına bakıyordu. Küçük dükkanların bulunduğu küçük sokak arasının çok farklı bir atmosferi vardı. Kızın çok hoşuna gitmiş hatta bayılmıştı.

Kocaman açılan gözleri insan kalabalığı ile dolu,dar sokağın iki yanına sıralanmış dükkanlarda ve sırayla gezerken ve neler bulabileceğini, neler alabileceğini hayal ederken yüzünde bir gülümseme belirdi. Gerçekten mutluydu.

Gördüğü ilk dükkana dalarkan Atlas'ı arkasında bıraktı. Müşterilerin kalabalığı arasından gördüğü hatıralıklar, takılar, kolyeler, bileklikler ve yüzüklerden alamadı gözlerini. Ellerini sevinçle çırparak duvarda asılı kolyelere yöneldi ilk olarak.

Dükkanın sahibi olan yaşlı adam kızın hâline gülümseyerek,

" Hoşgeldiniz.
Nasıl yardımcı olabilirim."

Kız oldukça hevesli şekilde,

" Hediyelik takılara bakacağım."

Derken gözleri bir tur attı dükkanda.

" Tabiki. Buyrun.." Diyen adamın eli dükkanın içini şöyle bir gezdi.

Gül'ün aklındaki şey Atlas'a almak için beğenebileceği deri ipli bir kolye bulmaktı.
Atlas küçükken de şimdide bileklik yada kolye takmayı seviyordu. Bunu biliyordu. Yakışıyordu da. O yüzden bir tane almak istedi.

Kolyeler arasında her birine dikkatle ve alıcı gözlerle bakarak gezerken aklına Şeref ve Fırat geldi. Onlar içinde birer tane alabilirdi mesela. Biraz daha gezdi gözleri modellerin arasında. Bu sırada bir yandan da göz ucuyla kapının hemen dışında dudağına bıraktığı sigarasını yakarak onu izleyen Atlas'a bakıyordu. İçerisi kalabalık olduğu için Atlas dışarda beklemeye karar vermişti.

Gül acaba hangisini beğenir diye düşünürken gözüne ok uçlu bir tane çarptı ve hoşuna gitti.

Gül acaba hangisini beğenir diye düşünürken gözüne ok uçlu bir tane çarptı ve hoşuna gitti


Kolyeyi eline aldı. Atlas'ın boynunda nasıl duracağını hayal etti. Hani yakıştıda. Tamam bunu alıyorum. Diyerek elinde kolye ile Atlas'ın yanına geldiğinde Atlas elindeki sigarayı yere atıp ayakkabısınn burnuyla ezip söndürdü. Kız elinde kolye adamın gözlerine baktı.

" Nasıl? "

" Kim için? "

" Senin için."

" Benim için mi?
Bana mı aldın? "

Dedi Atlas. Hem şaşırdı hem hoşuna gitti kızın bu hareketi.
Şuana kadar hiç kimseden hiç bir şey almamıştı.

" Evet ama galiba beğenmedin."

Hızla geriye döndü kız.

" Bir dakika başka bir tane..."

Demişti ki, Atlas kızı kolyeyi tuttuğu elinin bileğinden yakaladı. Yavaşça kendine çevirerek diğer elini nazikçe çenesinin altına koydu.

" Hayır beğendim."

Dedi gülümseyerek.

" Çok güzel.
Hayatımda aldığım en değerli hediye."

Dedikten sonra ellerini kızın beline yerleştirip kendine çekti.

" Sen tak lütfen."

Kızın mavileri mutlu kahvelerde oyalandı bir kaç saniye. Sonra ayak parmakları üzerine yükselerek adamın boynuna yasladığı kolyenin uçlarını boynunun arkasında birleştirerek klipsi taktı. Gözleri Atlas'ın göğsünde duran kolyede geri çekilecekken güçlü kollar izin vermedi.
Kıza sarılan Atlas öne doğru eğilerek kızı küçük burnunun üzerinden öptü.

" Teşekkür ederim gülüm.
Hep boynunda olacak." Dedi.

" Gerçekten beğendin mi?"

" Hemde çok."

" Çok sevindim.
Şimdi diğerleri için de hediyelik bakayım."

Diyerek çocuk neşesiyle içeriye döndü. Fırat ve Şeref için ip ve boncuklu bileklikler, teyzesi için lotuslu bir kolye, Nigar için deniz yıldızı şeklinde küpeler aldı. Eniştesi için bir tesbih, Beyza içinde bir yüzük beğendi. Didem için yine deniz yıldızı bir küpe görüp aldı. Tabi birde Cihan vardı. Yıllardır yanında olan özveri ile kendisini hiç bırakmayan Cihan. Onun içinde bir yüzük beğendi.

Hepsini getirip tezgahın üzerine bıraktı

Hepsini getirip tezgahın üzerine bıraktı.

" Bunları alıyoruz."

" Bunlarıda! "

Diyen Atlas'ı duydu kız.

Yanında duran adama dönerek baktığında Atlas elinde mavi ve altın sarısı renklerden oluşan deniz yıldızı, deniz kabuğu ve yıldızlı iki kolye ile kıza bakıyordu.

Yavaşça uzanıp kızın boynuna taktı ikisinide

Yavaşça uzanıp kızın boynuna taktı ikisinide. Kız kocaman mavi gözleri ile önce eliyle tutarak gerdanındaki kolyelere baktı ardından hızla beline doladığı kollarıyla adama sarılarak yüzünü göğsüne bastırdı. Çok mutlu olmuştu.

" Çok güzel.
Çok teşekkür ederim.
Çok mutlu oldum."

Atlas kızın yüzünü avuçlarının arasına alarak gözlerine bakarken,

" Dünyadaki hiç bir şey gözlerin kadar güzel değil."

Dediğinde Gül'ün arkasındaki müşteri iki kız kıkırdadılar.

Kıkırtıları duyan Atlas ve Gül kendilerini toparlayarak dükkan sahibine döndüler.

" Ödeyip çıkalım."

Dedi kız. Çantasını sırtından önüne alırken Atlas,

" Ben öderim gülüm."

Diyince kız itiraz etti.

" Olmaz!
İlk kez birilerine hediye alıyorum o yüzden de kendim ödemek istiyorum."

" Buna gerek yok gülüm."

" Olmaz Atlas lütfen."

" Tamam...
O hâlde sen kendi aldıklarını, bende kendiminkini öderim."

" Anlaştık."

Dedi kız, gülümsüyordu.
Aldıklarının ücretini ödeyip herkesin hediyesini küçük kutulara hediyelik şekilde sardırdı, sonrada sırt çantasına koydu.

Bu dükkandan çıkıp diğer dükkanlara girdi kız bir tanesinin bile boş geçmeden arkasında Atlas ve Cem ile birlikte. Almasada gördüğü herşeye ilgiyle bakıyor inceliyordu. Oyuncakçıdaki oyuncakları bile.

Bir kaç dükkan sonra bu kez baharatçıdaydı. Dükkanın üzerinde Bahar Baharat yazsada içerde yok yoktu. Herşey vardı. Özellikle kurutulmuş meyveler gelen bütün müşterileri üzerine çekiyordu.

Gördüğü kurularla kızın iştahı kabardı. Her birinden biraz alarak karışık şekilde kese kağıdına koydurdu. Ödeyip çıkarken Atlas'a ve Cem'e de ikram etti. Yiyerek birlikte yürümeye devam ettiler.

Bu kez susayınca küçük bir büfeden soğuk birer su aldılar. Diğer dükkanlara gitip çıkmaya devam ederken gördüğü diğer bir hediyelik eşya dükkanıyla gözleri parladı Gül'ün. Hızlı adımlarla içeriye girip durdu kız.

Elindeki kese kağıdını arkasındaki adama uzayarak,

" Biraz tutar mısın?" Dedi.

Gözleri cam tezgataki çakmaklara takılmıştı.

Atlas bir kıza bir çakmaklara baktı.

" Yok artık.
Çakmak mı alacağız.

Kime? "

Kız ellerini çırparak,

" Bir tane sana bir tane Beyazıt abiye."

" Abartma gülüm.
Gerçekten gerek yok."

Kız dudaklarını büzdü.

" Olmaz.
Herkese hediye alıp Beyazıt abiye birşey almamak olmaz.
Ona alınca da sana almadan olmaz."

" Gülüm gerek yok."

Elini çenesine koydu kız.

" Acaba sigarayı mı bıraksan. "

Atlas ince tehditi anlayınca anında bir u dönüşü yaparak.

" Madem bu kadar istiyorsun almayı, ben şu siyahı beğendim gülüm.
Abime de altın sarısını alalım."

" Anlaştık!"

Dedi kız yerinde zıplayarak.
Atlas histerik şekilde gülümsedi.
Bu kızla baş edilmiyordu.
O sırada arkasındaki adamın kıkırdaması çekti dikkatini. Cem elini ağzına kapamış kafasını önüne eğmiş hallerine gülüyordu.

Atlas'ın sinirle arkasını dönmesiyle Cem anında kendini toparladı ve sustu. Bu sırada Gül bir tane Atlas'a bir tane de Beyazıt'a en güzellerinden birer çakmak alıp onlarıda sırtından aldığı çantanın içine yerleştirdi.

" Tamam.
Hadi gidelim."

Diyen Gül bir elinde çanta diğer eli adamın kolumda çıktılar dükkandan. Dar sokaktaki insanların arasında ilerlerken Gül bu kez küçük dondurmacının önünde durunca Atlas ve Cem de mecburen durdu.

Gül gözlerini kendisine bakan karalara çevirerek bakarken kızın bakışlarıyla Atlas'ın dudakları yukarı kıvrıldı. Anladı hemen.

" Şimdi de dondurma istiyorsun."

Kızın mavileri karalarda sessiz başını salladı. Bugün gerçekten çocuk gibiydi hareketleri.

" Tamam.
Neli olsun."

" Karışık lütfen.
Ve tabakta."

Dedi Gül keyifle.

" Siz dondurmaları alın ben hemen yandayım. "

Dedi kız iki dükkan ilerideki elbiselerin asılı olduğu giyim yerini gösterek.

Sonra da keyifle yürümeye devam etti. Atlas gülerek dondurmacının önünde siparişi verirken kızda gözleri gördüğü pembe, askılı elbisede ilerliyordu.

Bir kaç adım sonra elbisenin yanına gelip almayı düşünürken bir anda kulağına yıllar öncesinden, geçmişteki o kara geceden yükselerek gelen seslerle ve gördüğü iki kişiyle olduğu yerde kala kaldı Gül.

O anda zaman sanki yavaşladı, yavaşladı durma noktasına geldi. Herkes ve herşey ağır çekimle hareket ediyor gibiydi.

Korkuyla büyüyen ve yaşla dolan gözleri üzerine doğru gelen iki kişide, ellerinin ve dizlerinin titrediğini farketsede engel olamıyordu. Sanki bedeni taş kesilmiş sadece titreyen uzuvları hareket ediyordu. Kaçmak istiyor yapamıyordu. Çığlık atarak Akın demek istiyor, ama dili lâl olmuş konuşamıyordu.

Sadece üzerine doğru adım adım gelen kadın ve adamı görüyor ve duyuyordu.

" Sadi iki gün sonra İstanbul'a Mango bara gelin dedi.
Bize iş ayarlamış. "

Duyduğu adam Orhan,

" Aman be bıktım ondan da."

Diyen de Şermin adındaki kadındı. Yıllar önce teyzesini ve eniştesini kandırarak onu zorla alıp götüren kişiler... Bir anda küçük dilsiz Gül oldu kız. O geceye döndü. Korkuyla arabadan kaçtı yeniden. Yeniden yakalanıp arabaya tıkıldı. Hareket eden araç hızla ilerlerken arkasından koşarak gelen Akın'ı gördü yine gece karanlığında. Akın çarpan araç yüzünden kanlar içinde yerde kaldı. Yaşadığı anlık korku ve panikle Gül bir çığlık daha attı. Fakat sesi çıkmadı bu kez.

Yoksa o gece gelen sesi yaşadığı korkuyla gerimi gitmişti.

Boştaki eli göğsüne gitti. Alamadığı nefesler yüzünden kasılan ciğerini bastırarak uyarmaya çalıştı, olmadı. Yaşadığı korku astımını tetiklemiş ciğerleri sonsuza kadar kapanmıştı sanki. Derin ve hırıltılı şekilde nefes almaya çalışırken eli boğazına gitti bu kez. Nefes alamıyor, korkusu dahada artıyor o ise buna engel olamıyordu. Kız korku dolu bakışlarla yanından geçenleri izlerken arkadan gelen Atlas'ı duydu.

" Gül'üm dondurman burda. İstediğin gibi tabakta."

Ama duymadı kız. Başı yana dönük öylece kalmış nefes almaya çalışıyordu. Atlas kızın hâline bakınca hemen farketti nefes alamadığını.
Astımı tutmuştu. Elindeki dondurma yere düşerken hızla kızın önüne gelip kollarından tuttu.

" Gül?!
Gülüm.! "

Kızın yaş boşalan gözleri adamın gözlerinde boşluğa bıraktı kendini. Başındaki beyaz şapkası geriye düşerken Atlas anında kollarıyla sararak engel oldu kızın düşen bedenine. Yere çöktü, bir dizi üzerine yatırırken,

" İlacın! " Dedi.

" İlacın yanında mı?"

Uzun zamandır kullanmadığı için ilacın varlığını bile unutmuş ancak şimdi hatırlamıştı.

Kız gözleriyle çantaya bakınca Atlas kızın elindeki çantayı kaptığı gibi açıp içini karıştırarak hediyelerin altında kalan ilacı çıkarıp kızın dudaklarının arasına dayadı.

Kız derin bir nefes çekerken arkalarında panikle onları izleyen Cem'e döndü.

" Çabuk arabaya."

Cem kızın çantasını aldığı gibi onları izleyen insanların arasından geçerek arabaya koştu.

Atlas yerden kalkarken kızıda kaldırdı. Koşar adım arabaya ilerlerken gözü sevdiği kadında, Gül'ün donuk bakışları gökyüzündeydi. Sanki nöbet geçiriyordu. Bu hâlini görünce dahada korktu Atlas. Ne oluyordu?

"Gülüm sakin ol.
Korkma buradayım."

Dedi sakinleştirmek adına. Biliyordu ki korktukça artacaktı nefes alamayışı. Nihayet motoru çalışır halde bekleyen aracın yanına geldiklerinden Cem'in açtığı kapıdan arka koltuğa geçip oturarak kızı kucağına aldı.

Cem biner binmez hareket etti araç.

" En yakın hastaneye gidiyorum Atlas Bey."

" Çabuk ol! "

Derken Atlas'ın gözleri kızın sabit kalan bakışlarındaydı. Zorlukla almaya çalıştığı hırıltılı nefesini duydukça kendi nefesinin kesildiğini hissetti. Bu hâli normal değildi. Daha önce de astım krizi geçirmişti kız. Ama bu hali daha farklıydı. Ne olmuştu. Neden birden bu hale gelmişti.

Elini sevdiği kadının yüzüne koydu.

" Gül.
Gülüm...
Bana bak!
Lütfen gözlerime bak!"

Atlas kızın gözlerinin kendisine dönmesini beklerken mavi güllerin geriye doğru kaydığını gördü. Gül'ün bilinci giderken Atlas dahada panikledi.

" Gül...
Gül!! "

**************************

Bölüm sonu canlar. Gelecek bölümde görüşmek üzere.♥️

 

Loading...
0%