Yeni Üyelik
37.
Bölüm

🌹D.M.R 37 İnce plan

@azamet_29_2

 

" Tamam o halde.
Gül sen resimleri çizersin.
Sonraki gecede Fırat ve Oğuz kılık değiştirerek Mango'ya girecek. Peşlerine takılıp izlerini süreceğiz bizde."

 

Atlas devam etti.

 

Sonrada yaptıklarının hesabını ödeyeceğiz.

*****

 

Sabah kollarının arasındaki kızın korku dolu mırıltılarını duyarak uyandı Atlas.
Gül gece boyunca olduğu gibi yine kâbus görüyordu.

 

Atlas dirseği üzerine kalkarak bir elini Gül'ün yanağına koydu. Daha fazla korkutmamaya özen göstererek seslendi.

 

" Gül..
Gül'üm.. Uyan güzelim.
Yine kabus görüyorsun."

 

Kız hızlı nefeslerle gözlerini araladığında yanında gördüğü adama sarıldı anında. Yüzünü göğsüne yaslarken güvendiği, huzur bulduğu adama sığındı, kabuslarından ve kabuslarındaki acımasız insanlardan. Atlas kollarının arasındaki kıza dahada sarıldı.
Saçlarından öptü kokladı.

 

" Korkma.
Sadece kabustu."

 

" Yine onları gördüm Akın. Yüzleri gözlerimin önünden gitmiyor. Beni yine zorla götürdüler. Sonra hastaneyi gördüm. O doktorları gördüm.
İğneler, serumlar, ilaçlar."

 

" Şşşiitt...
Tamaaam. "

 

Dedi Atlas Gül'ü saçlarından bir kez daha öperek.

 

" Benim yanımdayken sana hiç kimse birşey yapamaz."

 

Derin bir nefes alıp verdi kız.

 

" Evet geçti.
Sonunda geçti."

 

Dedi yüzünü Atlas'ın boynuna gömerek. Sonra geri çekilerek gözlerini Atlas'ın gözlerinde gezdirdi bir kaç saniye. Ardından dudağına bir öpücük bıraktı.

 

" İyi ki yanımdasın."

 

Atlas bir kez daha sarıldı sevdiğine. Ardından özlediği dudaklara yaklaşıp dudaklarını bastırdı. Arzuyla öptü. Geri çekilirken,

 

" Hadi kalkalım. Önce güzel bir kahvaltı yapalım sonrada o pislikleri bulmak için şu resim işini halledelim."

 

" Tamam." dedi Gül.

 

Önden Atlas kalktı. Banyoya girip elini yüzünü yıkadı ve çıktı. Ardından Gül de banyoya girip aynı şekilde elini yüzünü yıkayıp çıktı.

 

" Giyinip geliyorum." diyerek kapıya yönelince Atlas uyardı.

 

" Gül, unuttun mu? "

 

Dedi gülümseyerek.

 

" Artık aynı odayı kullanıyoruzya. Kıyafetlerin giyinme odamızda."

 

Kız bir an şaşırdı.
Öğleya artık evlilerdi. Aynı yatağı ve odayı paylaşıyorlardı.

 

Sesli şekilde güldü.

 

" Doğruya biz evliyiz."

 

Diyerek hızlı adımlarla gelip Atlas'a bir kez daha sarıldı.

 

" Üzgünüm dünden beri aklım yerinde değil. Kafamın içi allak bullak."

 

Diyerek kollarını adamın boynuna doladıktan bir kez daha dokundu dudakları adamın dudaklarına. Aşkla öptü. Hemde uzun bir öpücükle. Fırsatı iyi değerlendiren Atlas kızın beline sardı kollarını. Aynı şekilde karşılık verdi öpüşüne. Sonra,

 

" Hadi gülüm inelim yoksa kahvaltı yerine seni yemeye kalkabilirim."

&

 

On dakika sonra ikiside hazırlanmış şekilde çıktılar odadan. Aşağı inerken Beyazıt salonda telefonda konuşuyordu.
Atlas ve Gül'ü görünce,

 

" Seni bekliyoruz güzelim."

 

Diyerek bağladı cümlesini ve kapattı. Cümledeki güzelim kelimesiyle Gül ve Atlas'ın yüzünde bir gülümseme oluştu.

 

" Beyza'ydı.
Yolda. Bu sabah kahvaltıya gelecekti. Dün olanlar yüzünden arayıp iptal etmeyi unuttum. Bu saatten sonrada ayıp olurdu. "

 

" İyi yapmışsın abi."

 

" Birazdan burda olur."

 

Derken kapı açıldı ve Didem girdi. Karşısında Atlas ve Gül'ü görünce şaşkın bakarken,

 

" Aa!
Siz ne zaman geldiniz? "

 

" Dün." Dedi Atlas.

 

" Küçük hanım arkadaşında kaldığı için haberi olmadı tabi."

 

Dedi Beyazıt.

 

" Diğerleride geldi mi? "

 

" Diğerleri derken."

 

" Diğerleri işte Fırat ve Şeref."

 

Beyazıt gözlerini kısarak baktığında Atlas Didem'in aslında Fırat'ı sorduğunu anlayarak duruma el koydu.

 

" Geldiler.
Hadi mutfağa geçelim. Beyza da birazdan burada olur."

 

" Beyza'damı geliyor.
Oo. Uzun zamandır kahvaltıda bu kadar kalabalık olmamıştık. Ben temizlenip hemen geliyorum."

 

Diyerek hızla merdevenlere yöneldi. Aslında gözlerden kaçıyordu. Gül kızın arkasından bakarken elini çenesine koyarak,

 

" Didem ile Fırat'ın arasında birşeyler var bence. Güzel birşeyler. "

 

Diyince Atlas afallarken Beyazıt şaşırdı. Önce Gül'e sonra da Atlas'a çevirdi gözlerini. Bakışları Fırat senin arkadaşın açıkla durumu diye bağırıyordu. Atlas eliyle saçlarını karıştırırken ,

 

" Imm!
Abi şimdi sen bu ne demek?
Diye düşünüyorsun büyük ihtimalle. Şey.."

 

Demiştiki kapı açıldı yeniden.
Beyza idi gelen. Atlas gelen Beyza ile bir oh! çekerken Beyazıt Beyza'nın yanına doğru yürüdü.
Bu sırada Gül'e yaklaşan Atlas,

 

" Gül'üm yaktın çocukları."

 

Dedikten sonra,

 

" Hoşgeldin Beyza." Derken,

 

" Günaydın güzelim hoşgeldin."

 

Dedi Beyazıt nişanlısına.

 

" Hoşbuldum. Günaydın.
Çiftimiz erken mi gelmiş? "

 

Gözleri Atlas ve Güldeydi kızın.

 

" Evet biraz öyle oldu."

 

Derken yüzü değişti Atlas'ın. Olanları hatırlamıştı çünkü.

 

" Hadi mutfağa geçelim."

 

Diyen Beyazıt elini kızın beline yerleştirdi ve mutfağa yöneldi.

 

" Güzelim anlatırım."

 

Atlas'ın yanından geçerken,

 

" Konuşmamız henüz bitmedi."

 

Diyerek yürümeye devam etti. Atlas'ın eli alnını ovalarken Gül sırıtarak yürüdü. Çiftler mutfağa geçip oturduklarında Natalie çay servisini yaparken Didem de geldi. Yerine geçip otururken,

 

" Hoşgeldin Beyza."

 

Dediğinde abilerinin gözü üzerindeydi.

 

" Hoşbuldum Didem."

 

" Ne?" Dedi kız.

 

" Neden bana öyle bakıyorsunuz?"

 

Atlas gülümsemesini saklamaya çalışırken,

 

" Yok birşey." dedi Beyazıt.
Sonra da,

 

" Şimdilik." diye ekleyerek önüne döndü. Beyza,

 

" Beyazıt birşey mi oldu?
Neyi anlatacaksınız? "

 

Didem'in kulakları anında dikildi.

 

" Bir şey?
Bir şey mi oldu?
Ne oldu yine?"

 

Beyazıt bir Didem'e bir de Beyza'ya bakarak konuya girdi. Didem sen zaten Gül'ün hikayesini biliyorsun. Beyza sana da az çok bir şeyler anlatmıştım. Şimdi durum şu. Gül Bodrum'da birileriyle karşılaşmış."

 

Didem ve Beyza'nın meraklı bakışları Beyazıt'a kilitlendi.

 

" Kiminle? " Dedi Didem.

 

" Küçükken beni teyzemden alıp götürenlerle."

 

Sorunun cevabını Gül vermişti.

 

" Ne? Ciddi misin?
Şu organ mafyalarına çalışan kişilerle mi? "

 

Beyza'nın sorusuna başını sallayarak cevap verdi Gül.

 

" Dahası."

 

Dedi Beyazıt.

 

" Başka bir iş için İstanbul'a geleceklerini duymuş."

 

" Hemen polise haber verelim, engel olalım."

 

Dedi Beyza atılarak. Tıpkı onlar gibi düşünüyordu. Bir çocuğun daha kanına gireceklerini duymak canını oldukça sıkmıştı. Beyazıt elini kızın masadaki elinin üzerine koyarak,

 

" Şimdilik polisi karıştırmayacağız. Ama buna engel olmak için bir şeyler yapacağız."

 

" Kahvaltıdan sonra." Dedi.

 

Gül ve Atlas'a bakarak.

 

" Gül gördüğü kadın ve erkeğin resimlerini çizecek."

 

Gül masadaki ellerini yumruk yaparken farkında olmadan dişlerini sıkıyordu. Hâlini gören Atlas elini kızın elinin üzerine koydu.

 

" Gül sakin ol lütfen."

 

" Kendime engel olamıyorum Akın. Ruhuma kazınmış bu korkuyu üzerimden atamıyorum."

 

" Merak etme.
Sana yaptıklarının hesabını vermeden elimden kurtulamayacaklar."

 

Gül elini çevirip sevdiği adamın elinin avucuna aldı.

 

" Teşekkür ederim. Sen olmasaydın.."

 

Dedikten sonra gözlerini masadakilerin üzerinde gezdirdi.

 

" Siz olmasaydınız ne yapardım."

 

Dedi. Sonra birden öne eğildi.

 

" Bu arada düğün gününü kesinleştirdiniz mi?
Balayına nereye gidiyorsunuz?
Bodrum çok güzel, bence oraya gidin. Çarşısına bayıldım."

 

Dedi ellerini çırparken.

 

" A! Bu arada ben sizlere hediye almıştım!

 

Akın hediyeler nerde? "

 

Derken Akın'a bir bakış attı.
Yoksa otelde mi kaldı? "

 

Akın boştaki eli alnında masaya bakarken, Beyazıt şaşkın kızın yüzüne bakıyordu. Beyza düğün ve balayı cümleleri yüzünde kızarmış önüne bakarken Didem kahkahayı patlattı.

 

Yine git gelleri tutmuş bambaşka bir pisikolojiye bürünmüştü Gül.

 

Didem'in gülüşünü ardından masadakilerde ister istemez gülmeye başladılar.

 

" Ne?
Ne oldu?
Hediyelerin otelde kalmasına mı gülüyor sunuz?
Ama ben çok özenmiştim onlar için."

 

Dedi dudaklarını büzerek.

 

Atlas kızı kolunun altına alıp kendine çekerek. Gül'üm bu dünyada senden bir tane daha yok. Alemsin. Yakında hepimiz sana berzersek şaşırma."

 

" O nedenmiş? "

 

" Öyle işte.
Hediyelerin de odada.
Kahvaltıdan sonra veririz sahiplerine."

 

" Tamam."

 

Dedi kız kahvaltısına dönerek.
Ama dayanamadı. Beş dakika sonra masadan kalkıp odasına gitmek üzere mutfaktan çıktı. Gül'ün arkasından konuştu Beyazıt.

 

" Bakmayın gülüyoruz ama bu git gelleri olmasa dayanamazmış yaşadıklarına."

 

Atlas yumruğunu sıkarak masaya vururken,

 

" O piçleri elime bi geçireyim geçen her yılın hesabını bizzat soracağım."

 

"Geldiiim."

 

Dedi Gül nefes nefeseydi.

 

" Koşacak kadar acilmiydi gülüm."

 

" Heyecanlandım...
Bu sana, bu sana, bu sana, bu da sana Akıın.

 

Sırayla Beyazıt'ın, Beyza'nın, ve Didem'in önlerine hediyelerini bıraktı. En sonda Akın vardı ama onun hediyesi boynundaydı hala.

 

Her biri hediyesini açıp beğeniyle bakarak teşekkür etti.

 

" Güle güle kullanııın."

*****

 

Gül ve evdeki herkes salonda koltuklara oturmuş gözleri kızın üzerinde bekliyorlardı.
Yanındaki Atlas kıza kız elindeki kâğıda bakıyordu. Biraz sonra hayatı boyunca unutmadığı o iki insanın resmini çizmeye hazırlanıyordu.

 

Gül istersen biz çıkalım. Başını kaldırdı kız. Cümlenin sahibi Beyazıt'a baktı.

 

" Hayır.
Lütfen yalnız olmak istemiyorum."

 

Adam ve kadının süretini hayal etmek bile tüylerini diken diken ediyordu.

 

" Tamam." dedi Atlas.

 

Yanında oturan kızın elini ellerinin arasına aldı. Gül yanındaki adamdan destek alarak gözlerini kapattı. Önce düşündü bir süre. Ardından konuşmaya başladı. Yüz şeklinden başladı adamı anlatmaya. Bir yandan da kara kalem çiziyordu. Önce yüz şekli sonra kaşları, sonra gözleri.

 

Kendi kendine anlatıp çiziyor sonra olmadı böyle değil, şöyleydi tarzında kendi kendine konuşup siliyordu. Ardından kendine bir aferin verip devam ediyordu.

 

Şuan kendi kendine konuşan bir kız görüyordu salondaki herkes. Hatta yaşadığı olaylarda yanında biri daha varmış da ondan yardım alıyormuş gibi bir tablo çiziyordu kız.

 

Bu hâli herkes gibi Atlas'ın da dikkatini çekmiş endişelenmeye başlamıştı. Belki de uzman yardımı gerekiyordu kıza. Bu konuyu sonra düşünmeye karar verip kızın çizimini bitmesini beklediler.

 

Gözler, kirpikler, burun derken yüzlerindeki kırışıklıklara kadar her bir ayrıntıyı kaba taslak çizdi kız.

 

Bu sırada koltuğun arkasına geçerek ayakta bekleyen Beyazıt, Şeref ve Fırat dikkatle izlediler yapılan çizimi.
Çizimler bittiğinde Şeref heyecanla,

 

" Lan! " Dedi.

 

" Lan ben bu sikik herifi biliyorum! Fırat!
Bu Sadi'nin adamı Orhan değil mi lan?! Talat'ın pis işler müdürü Sadi'nin!"

 

Fırat başını kaldırıp Beyazıt ve Atlas'a baktı.

 

" Doğru Talat'ın adamının adamı bu."

 

" Nasıl yani?
O zaman Talat da mı bu pis işin içinde? Öyle mi? "

 

Dedi Atlas sinirle ayağa fırlarken.

 

" O herifte her türlü pis iş var."

 

Dedi Şeref hırlayarak. Beyazıt,

 

" Şermin ve Orhan Sadi'ye, Sadi Talat'a, Talat da kim para verirse ona çalışıyor. "

 

Atlas girdi araya.

 

" O halde Gül'ün kaçırılma hikâyesinin içinde de Talat'ın parmağı vardı."

 

" Öyle görünüyor." dedi Beyazıt.
Nede olsa yıllardır bu piyasada.

 

" O halde direk tepelerine binelim."

 

" Olmaz zamanı var!
Plana sadık kalacağız. Önce Fırat ve Oğuz mekana girip bu ikisini takibe alacaklar. Bakalım Sadi ile mi Talat ile mi iletişime geçecekler."

 

Beyazıt'ın sözleriyle Didem'in gözü endişeyle Fırat'a çevrildi. Fırat ise saniyelik baktı kıza sonra önüne döndü. Beyazıt devam etti.

 

" Fırat resimleri al ve çoğalt."

 

" Tamamdır."

 

" Oğuz'u da bul. İyice ezberleyin yüzleri.. Yarın akşam mekâna gireceksiniz."

 

Fırat'ın yüzünü izledi Beyazıt.

 

" Tedbiren saçlarını da kestir.
Uzun zamandır bu şekildesin. "

 

" Tamam."

 

" Şeref!
Tufan'a söyle Fırat'a kameralı bir gözlük ayarlasın. Onlar farkına bile varmadan kamera kaydı alacağız.

 

Atlas...
Bu iki gün sadece kendi işlerinle ilgilen kimsenin gözüne batma. Rakip olarak gözü ilk olarak seni bulacaktır."

 

" Olmaz abi ben öyle kenarda durup bekleyemem."

 

" Zamanı gelene kadar bekleyeceğiz koçum. Yoksa elimizde patlar."

 

Şeref girdi araya.

 

" Abi benim şenlikli iş ne oldu. İş yoksa bende Fırat'a takılırım ona göre."

 

" Senin işin hazır." Dedi Beyazıt.

 

" Fırat Oğuz ile içeri girerken sen ve birkaç adam dışarda ortalığı karıştıracaksınız. Böylelikle dikkatleri dışarı kayarken Fırat ve Oğuz göze batmayacak. Çifte tedbir."

 

" Bir kaç adam dövebilirmiyim lütfeeen!"

 

Şeref çocuk gibi gözlerini kırpıştırdı.

 

" Adam öldürmek ve yakalanmak yok ama."

 

" Söz veriyorum." dedi Şeref pis pis sırıtarak.

 

" Bir kaç burun kursam yeter sinirimi çıkarmama! "

 

" O zaman herkes işinin başına. "

 

"Tamam abi."

 

Fırat ve Şeref evden çıkarken Cihan girdi kapıdan.

 

"Resim işi tamam mı? "

 

" Tamam."

 

Cevabıyla salona geldi.

 

" Gül şirkete geçecek misin? Melike seni aramış ulaşamamış."

 

Kız elleriyle ceplerini yokladı.

 

" Telefonun odamda kalmış.
Neden aramış ki.

 

" Geldiğinden haberi vardı. Bugün için Yiğit bey aramış. Seninle görüşmek istiyomuş.
Melike ne söyleyim diyor."

 

" Yiğit bey mi.
Şu gemiciklerimle ilgilenen kişi mi?"

 

" Evet. "

 

" Söyle bir saate gelsin.
Bende hazırlanıp şirkete geliyorum."

 

Atlas bir abisine bir Cihan'a baktı.

 

" Bende uslu duracam madem gidip mekanın son halini göreyim."

 

" Benide bekleyin. Bende çıkıyorum. " Dedi Didem.

 

" Sen nereye? "

 

"Arkadaşlarla buluşacağız abicim. Malum okullar açılacak. Yeni dönem başlamadan birşeyler yapalım diyoruz."

 

" Ne gibi? "

 

" Havuz gibi abicim.
Sende gel derdim ama senin başın bağlı artık.
Değil mi Beyza yengecim."

 

Beyza gülümseyerek bakarken Beyazıt'ın kaşları çatıldı.

 

" Didem ortalık karışık.
Göze batacak hiç bir şey istemiyorum."

 

" Tamam abi söz."

 

Dedi kız çıkarken. Aslında niyeti gezmek falan değildi. Önce Fırat ile ayak üstüde olsa görüşmek sonra da yeni çifti konuşmaları için yalnız bırakmaktı.

 

Gül hazırlanmak için üst kata çıkarken Atlas kapıya yöneldi.
Bu sırada Beyazıt'ı yanına çağırarak,

 

" Abi bir dakika konuşabilirmiyiz."

 

Abisi Beyza'ya bakarak,

 

" Güzelim sen otur ben hemen geliyorum.

 

Natalie sende bize birer kahve getir lütfen."

 

Diyerek Atlas ile birlikte kapıdan çıktı.

 

" Hayırdır koçum.
Başka şeylerde mi var yoksa? "

 

" Hayır abi başka birşey yok.
Sadece özür dileyecektim."

 

" Özür mü?
Neden? "

 

" Şuan kendi düğün hazırlığını yapmanız gerekirken bu mesele yüzünden.."

 

" Saçmalama Atlas.
Duymamış olayım. Böyle bir durumda hiç bir şey yapmadan durabileceğimizi sanıyordun.

 

Hem ben senmiyim lan.
Ben işini yarınlara bırakmam. Herşey hazır. Nikah salonundan balayı süitine kadar."

 

" Vaaay!
Yakışır abime. Hızlı Beyazıt."

 

Dedi Atlas eliyle abisinin onuzunu kavrayarak.

 

" Bir hafta sonra nikah ve balayı. Biz balayındayken oda yeniden dekore edilecek. Beyza'nın eşyalarını asistanı getirip yerleştirecek.

 

O zamana kadar Talat, Sadi ve iki ortağının defterini dürmeliyiz. Ne balayıma gecikmek istiyorum ne de karımın yanında o itleri düşünmek. O yüzden defteri kapatıp gideceğim.
Ama suya sabuna değmeden."

 

" O ne demek?"

 

" Emniyetle iş birliği yapacağız.
Kuyruklarını biz tutacağız kafalarını emniyet kesecek. Böylece bize saramayacaklar."

 

Anladım abi.

 

" Ha birde! " Dedi Beyazıt.

 

" Koçum yanlış anlamazsan..."

 

" Söyle abi ne yanlış anlaması."

 

" Bir ara Gül'ü bir uzmana götür derim. Belki abartı..."

 

Demişti ki Atlas girdi araya.

 

" Kendi kendine konuşmasından bahsediyorsun değil mi abi.
Ne yalan söyleyeyim bende şaşırdım."

 

" Koçum korkutmak istemem ama,
Gül'ün git gel hallerinin yanına bu kendi kendine konuşmasını ekleyince aklıma bipolar bozukluk geldi."

 

Atlas abisinin sözleriyle dahada kaygılandı. Olabilir miydi?

 

" Önce şu işi halledelim abi sonra Gül ile sonrada bir uzmanla görüşeceğim."

 

" Tamam ben içeriye giriyorum.
Beyza yalnız. Başka bir şey var mı? "

 

" Yok abi sağol."

 

Beyazıt eve doğru yürürken Gül elinde ayakkabılar koşar çıktı evden.
Beyazıt'ın yanında geçerken,

 

" Akşam görüşürüz Beyaz abi."

 

Diyerek geçip Atlas'ın yanında durdu.

 

" Gül yinemi yalın ayaksın? "

 

" Ne yapayım sevmiyorum. "

 

" Kış gelince ne yapacaksın? "

 

" Onu o zaman düşünürüz."

 

Dedi ayak parmakları üzerinde yükselip kollarını Atlas'ın boynuna dolarken. Atlas'ın kolları kızın belini sararken,

 

" Küçükken de sevmiyordum." Dedi.

 

Ardından mavilerini gülümseyen toprak kahvelere sabitledi.

 

" Akın..."

 

Dedi biraz daha yükselerek.

 

" Hımm! "

 

" Teşekkür ederim.
Yanımda olduğun için. "

 

Sonra sevdiği adamın dudaklarına bastırdı dudaklarını bahçeymiş etrafta adamlar varmış umursamadan. Atlas'ta aşağı kalmadı. Belinden sardığı kızı kendine dahada çekti öpüşüne karşılık verirken.
Hem öptü hem konuştu.

 

" Seni seviyorum Deli Mavim."

 

Bende seni.
Ha! Bu arada!
İçerde kendi kendime konuşmamdan huylandınız farkettim.

 

Korkma kocacım.
Deli olabilirim ama bipolar değilim. Bu benim kendi kendime geliştirdiğim birşey. Resim çizerken daha iyi iş çıkarmak için bulduğum bir yöntem o kadar. "

 

Gülümsedi adam.

 

" Ne yalan söyleyeyim endişelendim gülüm."

 

" Endişelenme toprak gözlüm."

 

Dedi kız bir kez daha öptü.

 

***************************

 

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️

 

Loading...
0%