Yeni Üyelik
4.
Bölüm

🌹D.M.R 4 Geçmişe yolculuk

@azamet_29_2

GEÇMİŞ

Cafer amcanın evinin yanındaki küçük kömürlük tutuşmuş alev alev yanıyor, siyah dumanlar mahalleye yayılıyordu.

O sırada Gül'ü gördü Akın. Çocukların arasında taş kesilmiş gibi kıpırdamadan duruyor kesik kesik nefesler almaya çalışıyordu.
Kimsede farkında değildi.

Koşarak kızın yanına geldi. Elindeki poşeti bırakıp kızı belinden tuttuğu gibi geriye doğru uzaklaştırırken sağ eliyle gözlerini kapattı.
Korkusu astımını tetikliyordu.
Kulağına eğildi.

" Gül...
Sakin ol...
Sakinleş sorun yok.
Korkma güvendesin...
Güvendesiiinn... "

" İlacın cebinde mi hâlâ? "

Kız başını sallayınca, kızı yavaşça sola doğru kucağına yatırıp ilacını kızın cebinden aldı. Dudaklarına bırakarak düğmesine bastı. Gül ciğerlerine doğru ilacı çekerken ağlayan gözlerle Akın'a bakıyordu.

Çıkan yangının telaşından arkalarındaki iki çocuğu kimse fark etmiyordu. Az sonra kız gözlerini ellerinin tersi ile silerek yerinde doğruldu.

" İyimisin? Korkma artık geçti."

Kız başını aşağı yukarı sallarken gözlerindeki kalan ıslaklığı da sildi.

" Gel hadi evine götüreyim seni."

Kızı kollarından tutup kaldırırken

" Hadi bin."

Dedi olduğu yerde kıza arkasını dönerek.

Kız önce istemedi. Ama Akın'ın ısrarı ile çekinerek de olsa bindi çocuğun sırtına. Akın sırtında kız, bıraktığı poşetide alarak yokuşu çıkmaya devam etti. Kısa süre yürüdükten sonra biten yokuşla Gül'ü evinin önünde yere indirdi. Yönünü kıza dönüp,

" Daha iyimisin? "

Diye sordu. Kız gülümseyerek başını salladı önce, sonrada aniden hızlı şekilde Akın'a sarılıp saniye sonra geri çekildi. Utanmıştı.

" Teşekkür ediyorsun sanırım.
Önemli değil, ama dikkatli ol. Ben her zaman yanında olamam. Leman teyzeyide kızdırma, hemen eve gir hadi. Görüşürüz..."

Diyerek dedesiyle yaşadığı eve doğru yürüdü. Kapıya geldiğinde anahtarını çıkarıp kapıyı açarak içeri girdi. Dedesi hâlâ bıraktığı yerde sızmış uyuyordu.

Önce elindekileri mutfağa bıraktı. Sonra odaya yönelerek dedesine seslendi. Ama ihtiyar adam duymadı. Hâlâ horlayarak uyuyordu.

Akın kanepeye doğru yürürken arada ayağına takılan şişeye çarptığında sinirle baktı adama.
Şişeye attığı tekmeden sonra,

" Dede, dede kalk artık. "

" Rahat bırak beni evlat. "

Dedikten sonra tekrar sızdı.

" Ooof ya! Ne halin varsa gör. "

Akın uzun zamandır dedesi ile yaşıyordu. Anne va babası boşanmış, annesi Akın'ı babasına bırakmıştı. Babası da Akın'a bakamayıp dedesinin başına atıp ortadan kaybolmuştu. Bir ara dedesi babasının kaçak yollarla Almanya'ya gittiğini söylemişti.

Akın artık anne babasını aramaz özlemez olmuş, hayatında dedesinden başka kimsesi yoktu.
Onunda hâli hâl değildi. Geceleri Bir inşaatta bekçilik yaparken gündüzleri içip sızıyordu. Tanıdığı, tanımadığı herkese borcu vardı. Bu yüzden bu eski köhne eve geri gelmişlerdi. Alacaklılardan kaçıyorlardı.

*****

Aradan günler geçmiş Akın eski mahallesine tekrar alışmıştı.
Bu sırada Gül'de Akın'a alışmıştı. Diğer çocuklardan çok Akın ilgisini çekiyordu. Gördüğü her yerde farkında olmadan yüzü gülüyordu.
Akın'ın mahallede olduğu günlerde bazen bütün gün sessizce bir kenara oturup Akın'ın arkadaşlarıyla maç yapışını, bir kenarda sohbet edişini bazende kavga edişlerini izliyordu. İçten içe hayranlık duyuyordu. Kendisine alaka gösteren yardım eden tek çocuktu Akın.

*****

Hemen her sabah olduğu gibi
bu günde evin ortasında dikilmiş bağıran Leman'ın sesiyle kalktı çocuklar.
Şeref gözlerini ovuşturarak yerinden kalkarken,

" Anne bi sabahta bağırma yaa.
Bi sabahta yanımıza gelip saçlarımızı severek uyandırsan olmaz mı? "

" Olur paşam, olmaz mı?
Anam da beni aynen öyle uyandırıyordu zaten. Bundan sonra bende öyle yaparım.

Sus lan eşek sıpası! Elime terliği alırsam yakarım bacaklarını."

Nigar ise kahkaha atarak çıkıyordu yatağından. Gül sadece onları izliyor konuşmalara katılamıyordu. Katılsada ne diyebilirdiki. Teyzesi ona da kızar susturuverirdi.

" Anne abimi terlikle uyandır her sabah. "

" Nigar saçlarını yolarım bak."

Nigar kocaman bir dil çıkardı Şeref'e.

" Sende sus zilli!
Hadi yiyin yemeğinizi çıkın evden işlerim var misafir gelecek.
Şu okullar açılsa artıkda biraz kafamı dinlesem."

" Kim gelecek anne."

" Sanane kız!
Gidin yemeğinizi yiyin. "

Dedi Leman gözleri Gül'ün üzerinde gezerken.

Gül kadının gözlerindeki bakışlardan korkarak hızla yerinden kalkıp banyonun yolunu tuttu. Korkmuştu açıkçası.

Elini yüzünü yıkadıktan sonra Nigar ve Şeref ile birlikte mutfağa geçerek kahvaltı demeye şahit isteyen masada bir kaç lokma yedikten sonra Nigar'ın peşinden çıktı.
Ama daha kapının önündeyken aklına gelen ilacıyla tekrar içeriye girip yastığının altındaki ilacını alarak tekrar dışarı koştu.

Bu sabahta sıcaktı hava. Nigar arkadaşlarının yanına koşarken Şeref ellerini ceplerine sokarak üst mahallenin yolunu tuttu.
Bu mahallede Şeref ile anlaşabilen çocuk yoktu. Bütün arkadaşları üst mahalledeydi o yüzden.

Gül kapının önüne oturarak mahalleyi izlerken ne yapacağını düşünüyordu. Bu sırada yolun aşağı tarafından gelen Fırat'ı gördü. Gülümsedi. Fırat buraya geliyorsa Akın'ı almaya geliyor demekti. Yani Akın'ı görecekti.

Bir süre sonra Fırat gelip iki ev ilerideki Akın'ın evinin kapısına dayanıp yumrukla çalmaya başladı.
Bir kaç saniye sonra Akın kapının önüne çıktı.

" Fırat? Sabah sabah hayırdır."

Aşağı mahalleden Ömer ve arkadaşlarıyla maçımız var. Bize meydan okudular. Güya bizi beş sıfır yenerlermiş bizde kabuk ettik.

Okul bahçesinde olacak maç, sende gel yoksa kaybederiz maçı."

Akın güldü.

" Kim?
Onlar mı yenecekmiş bizi. Belki rüyalarında..
Dur ayakkabılarımı giyeyim dedeme de haber vereyim geliyorum."

Diyerek içeri girdi çocuk. Bir iki dakika sonra tekrar çıktığında ayağında eski spor ayakkabıları elinde dün büfeden aldığı akide şekerleri vardı.
Kapıyı kapatıp yürüyerek Fırat'ın yanına gelirken Gül'ü fark etti.

" Günaydın Gül."

Yanına geldi. Eliyle saçlarını karıştırarak,

" Nasılsın? "

Kız gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı.

" İyisin, demek. Güzel. "

Dedi Akın. Sonrada elindeki akide şekerlerinden birini Gül'e uzattı.

" Al bakalım."

Gül bir Akın'a bir şekere baktı. Çekindi almaya. Utandı.

" Hadi al. Tadı çok güzel.
Rengide mavi gözlerin gibi."

Dedi gülerek. Kızın yanakları kızardı şekeri alırken.

" Hadi görüşürüz. Afiyet olsun.

Gidelim Fırat.
Bakalım kim kimi beş sıfır yeniyor."

Elindeki şekerin birinide Fırat'a verdi.
İki çocuk yokuş aşağı yürürken Gül al al yanaklarla arkalarından bakıyordu. İki çocuk yokuştaki büfenin önüne geldiklerinde diğer dokuz çocukla buluştular.
Büfe sahibi Şakir amcaları,

" Hayırdır çocuklar kavgaya mı? "

" Yok Şakir amca, maça."

" Aman ha sakın kavga falan etmeyin."

" Yok Şakir amca aşağı mahallenin çocukları bir hata yapıp meydan okumuşlar bize. "

" Bak sen Akın'ıma.
Dalgalı dalgalı lâf sokuyor bide.

Hadi bakalım güzel bir maç çıkarıp kazanırsanız gazozlar benden. Ama kavga falan olmadan! "

Çocuklar bir ağızdan,

" Yaşa Şakir amca."

Diye bağırara bağıra tezahürat yaparak yokuştan inmeye devam ettiler. Bugün bu maçın bitişi akşamı bulacaktı.

Bu sırada Gül'de evinin önünde oturarak elindeki akide şekerini tadını çıkara çıkara yemiş, sonrada eline aldığı tuğla parçasıyla sokağın asfaltına yine resimler yapmaya başlamıştı.
Neredeyse bütün sokağı resimlerle donatmıştı kız.
Bütün sokağa başta gül olmak üzere çiçek resimleri çiziyor üzerinden geçen arabalar, sıcak ve oynayan çocuklarla resimler siliniyor, Gül ise her gün yeniden ve yeniden tekrar çiziyordu.

Artık daha çok hoşuna gidiyordu bu resim çizme işi.
Kızı bütün gün oyalıyor, canı sıkılmıyordu. Bugünde evin önünde yer kalmayana kadar resim çizmişti Gül. Sonunda çizecek yer kalmadığında biraz dinlenip parka inmeye karar verdi.
Evin gölgesine çekilip bir süre dinlendikten sonra yerinden kalkıp yokuşu inerek parka doğru yürümeye başladı. Terlikleri sıcakta ayağını rahatsız edince çıkarıp eline alarak yalın ayak devam etti yola.
Bu çok hoşuna gitmişti doğrusu. Bir ara olduğu yerde durup hareket ettirdiği ayak parmaklarına bakarak keyifle gülümsedi.
Sonrada devam etti yoluna. Nihayet geldiği parkta küçük, büyük bir kaç çocuğu izledikten sonra aralarına karıştı.

Parkın içinde dört beş katlı bina yüksekliğinde ağaçlar vardı ve dalları bir şemsiye gibi parkın üzerini kapatıyor gölgelik yapıyordu. Buda çocuklar için çok iyiydi. Güneşte bile rahatça oynayabiliyorlardı.

Gül önce boşalan salıncağa koştu yalın ayak. Hemen oturup terliklerini kucağına koyarak sallanmaya başladı. Park her zaman kalabalık olduğu için salıncağı boş bulmak mümkün olmuyordu. Çocuklardan sıra gelmiyorduki Gül'e. Konuşamadığı için itirazda edemiyordu, bir kenarda oturarak sallananları izliyordu hep. Çoğu zamanda sıra oluyordu salıncağın yanında. Ama bu kez şanslıydı ve sonuna kadar değerlendirecekti. Gözlerini kapatarak usul usul sallanmaya başladı.
Esen rüzgar sıcak olsada açık saçlarının arasından geçmesi hoşuna gidiyordu. Sıkılana kadar öylece sallanmaya devam etti Gül.
Bir süre sonra da sıkıldı tabi. Yerinden kalkarak kaydırağa gitmek isterken kucağında olduğunu unuttuğu terlikleri yere düştü.
Tam eğilip alacakken, mahallenin yaramaz çocuklarından biri tekini alıp kaçtı terliğin. Güya eğleniyordu kendince.

Gül hızla koşarak kendinden büyük ve uzun olan erkek çocuğunun yanına geldi. Havaya kaldırdığı terliğini almaya çalıştı zıplayarak.
Ama boyu yetmediği gibi çocuğunda vermeye niyeti yoktu.
Sesi bile çıkmayan kızla alay etti yaramaz.

" Hadi dilsiz.
Alabilirsen al. Hadi, hadi."

Kız dolan gözleriyle daha fazla zıpladı. Ama boyu yetmediği için alamadı. Sonunda kızıp çocuğa vurmaya başlayınca yaramaz oğlan kızı hızla yana doğru ittirdi.

Gül elleri ve dizleri üzerine düşünce
dolan mavi gözleri akmaya başlamıştı bile. Önce avuç içlerine sonra dizlerine baktı, daha da ağlamaya başladı kanıyordu.

Çocuk parktan kaçmadan önce elindeki terliği kızın yanına doğru fırlattı. Sonrada koşarak uzaklaştı. Kimselerin umursamadığı Gül ise hâlâ sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu.

*****

" Akın oğlum nasıl yendik ama beş sıfır. Bir daha gelip bize meydan okuyamazlar, hahahaaa! "

" Oğlum Fırat...
Yazın kenara, mahalle maçında buradaki herkesi yeneriz.
Gökçe mahallesi yani biz, en iyiyiz oğlum."

" Evet kimse bizi yenemez."

" Aynen.
Hadi Şakir amcanın yanına gidelimde gazozlarımızı alalım. Maçı kazanırsak bize gazoz ısmarlayacaktı."

Akın ve en iyi arkadaşı Fırat ve dokuz arkadaşı daha, sıcak Ağustos akşamı boş olan okul bahçesinde aşağı mahallenin çocuklarıyla yaptıkları maçtan dönüyorlardı.
Beş sıfır kazandıkları maçın her dakikasını ve her pozisyonunu anlata anlata çıktılar eve giden yokuşu.
Sonunda yokuşun ortasındaki büfeye geldiler,

" Şakir amca maçı aldık." Dedi Akın.

" O zaman gazozları hak ettiniz hadi gelin."

On bir çocuğa on bir gazoz açtı Şakir amcaları. Sıcaktan ve susuzluktan dilleri damaklarına yapışan çocuklar soğuk gazozları içerek devam ettiler yokuşu çıkmaya.
Akşam üstüde olsa çok sıcaktı Ankara.
Yol üzerindeki mahalle parkının yanından geçerken çocuklardan biri Akın ve Fırat'ın yanına gelip,

" Şu ağlayan senin dilsiz değil mi? "

Dedi parkı göstererek.
Akın hemen parka çevirdi başını.
Oydu. Gül.
Mahallelinin dilinde dilsiz Gül. Fırat'ın yanından uzaklaşarak hızlı adımlarla küçük kızın yanına geldi. Yumru ellerinin tersi gözlerinin üzerinde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna rağmen sesi çıkmıyordu zavallının.
Yanına eğildi.

" Gül. Ne oldu neden ağlıyorsun?
Yoksa düştün mü? "

Kız başını aşağı yukarı sallarken hâlâ ağlıyordu.

" Neren acıyor? "

Kız dizini gösterdi. Parktaki çakıl taşlarından biri batmış, kanatmıştı düştüğünde dizini.

Akın,

" Ağlama.
Hadi gel seni evine götüreyim."

Kızı kollarından tutarak kaldırdı. Elindeki gazoz şişesini kıza verdi.

" Tut."

Dedikten sonra arkasını döndü.

" Bin sırtıma."

Kız tek eliyle gazoz şişesini tutarken tek eliyle gözlerini sildikten sonra önünde diz çökmüş duran çocuğun sırtına binerken, Akın'da kızın yerdeki terliklerini eline aldı.
Tek koluyla sarıldı kız Akın'ın boynuna.

" İstersen gazozu içebilirsin ben gazoz sevmiyorum."

Akın yokuş boyunca kızı sırtında taşıyarak evine kadar getirirken kızda sulu gözlerle gazozu içti. Fırat'ta yol boyu yanlarında yürüdü.

Gül'ü evine getirdiğinde bir basamakla çıkılan evin kapısında durarak kapıyı tıkladı.

Kapıyı Şeref açtı elinde ısırdığı ekmeğiyle. Önce Akın'a sonra sırtındaki kıza baktı. Geriye doğru bağırdı.

" Anneee!
Geldi senin dilsiz.
Birde eşek bulmuş kendine.!"

Şeref sırıtarak bakarken kız apar topar Akın'ın sırtından indiğinde Akın'da sinirle baktı Şeref'e.

İçerden gelen öfkeli ses,

" Neredeymiş Allah'ın cezası! Geç sende içeri."

Diyerek kapıya gelen kadınla kız korku içinde Akın'ın arkasına saklandı. Küçük titreyen elleri Akın'ın tişörtünü sıkarken kürek kemiklerinin arasına sinmişti korkuyla. Korkunca saklanacak bir köşe bir yer arardı hep. Akın omuzunun üzerinden kızın korkan haline baktı. Önüne döndü.

" Leman teyze.
Gül'e kızmayın.

Düşmüş, gelememiş..."

" Kaç saatir onu arıyorum.
Hadi sen evine git.

Sende gir kız eve."

Kız Akın'ın arkasından çıkmayınca elini beline koyarak derin bir nefes alıp verdi kadın.

" Tamam kızmayacağım hadi gir. "

Dedi kızın haline bakıp.
Kız çekinerek çıktı Akın'ın arkasından. Elindeki yarım şişeyi gülümseyerek Akın'a uzattı. Akın'dan terliklerini alıp koşarak geçti kadının yanından.

Kadında arkasından girerken,

" Ömrümü yediniz veletler."

Diyerek kapıyı Akın'ın yüzüne örttü.

Akın gözlerini devirerek arkasını döndüğünde az önce yanında olan Fırat yoktu. Etrafa bakınırken Fırat'ı evin yan duvarının arkasına saklanırken buldu.

" Fırat ne yapıyorsun lan orda."

" Oğlum şu Leman teyze varya. Kadını görünce ödüm patlıyor benim. Her an kafama terlik atacak gibi geliyor. "

Akın kahkaha ile gülerken,

" Sen daha önce terlik yetmişsin belli."

Fırat yanına geldi. Eve doğru birlikte yürürlerken yanlarından büyük siyah lüks bir araç geçti ağır ağır.
Siyah camlı araç Akın'ın dikkatini çekti. Kaşları çatık arabaya baktı. Ama içi görünmüyordu.

O sırada Fırat,

" Yine mi gelmiş bu araba."

Diyince Akın Fırat'a baktı.

" Yinemi?
Daha öncede mi geldi?
Ben hiç görmedim."

" Bir kaç gündür çocuklarla görüyoruz biz bu arabayı.
Mahalleden birilerine kazı kazandan para çıktı galiba."

Derken yokuş aşağı giden araca baktılar bir süre. Sonrada evlerine gitmek üzere ayrıldılar..

Bu sırada Gül'de terliklerini girişe bırakarak salona geçmişti. İçeri girdiğinde eski kanepede oturan iki kişi gördü. Bir kadın ve bir erkek.
Gül oturanlara bakarken kadının kendisine gülümsediğini farketti.

Hâlâ şaşkın şekilde bakarak diğer kanepeye doğru ilerledi. Şeref yanından geçerken,

" Hadi yine iyisin beleşçi. "

Dedi dışarıya çıkarken.
Gül anlamaz şekilde arkasından baktı sadece. Ne demek istemişti. Şeref çıktıktan sonra kapıdan Leman ve kocası girdi içeri.
Kanepedeki adam ve kadın iki saattir hem Gül'ün hemde adamın gelişini bekliyorlardı.

Sonunda Leman kanepede oturan Nigar'ı da göz işaretiyle dışarı yolladıktan sonra misafirlerin karşısına geçip oturdu karı koca.

Gül kendisinin de çıkması gerektiğini düşünerek ayağa kalktığında Leman,

" Gül kızım sen otur yavrum.
Bu hanım seninle tanışmak için gelmiş kızım. "

Bu işaretle kanepedeki misafir kadın ayağa kalkarak yavaş adımlarla Gül'ün yanına geldi.
Bir dizinin üzerine çökerek,

" Merhaba güzellik.
Adın Gül'dü değil mi?
Merhaba Gül.

Benim adım Şermin. Bu beyde eşim, yani kocam Orhan."

Dedi kadın arkasındaki adamı gösterirken. Adamda kıza yumuşak bir gülümseme ile baktı.

" Biz buraya seni görmeye seninle tanışmaya geldik.
Sana birde hediye getirdim."

Dedikten sonra eşine doğru uzandı. Adam hemen yanındaki sarı ışıl ışıl, üzerinde kocaman kırmızı bir kurdele olan paketi Şermin'e uzattı.

Kadın paketi alıp Gül'e vermek istedi.
Kız gördüğü paketle gülümsedi ama almayada çekindi.
Şermin yavaşça paketi açarak içinden Gül'e göre dünyanın en güzel bebeğini çıkararak ona uzattı.

Küçük kız sevinmeden edemedi. Bebeğin sarı bukle bukle saçları mavi gözleri vardı. Üzerindeki ucu dantelli uzun elbisesi bir prenses gibi görünmesini sağlıyordu.
Kız dayanamadı bebeği eline alarak sevinçle inceledi.
Çok güzeldi. Çok mutlu oldu. Benim mi dercesine baktı kadına.

Leman araya girdi.

" Gül, kızım...
Hadi sen bebeğini al odaya geç oyna. Biz büyükler olarak biraz konuşacağız."

Gül elinde bebek ayağa kalkarak odaya doğru koştu. Hâlâ yerde olan Şermin kalkarak kanepeye geçerek Orhan'ın yanına oturdu.

" Eveet.
Eşiniz de geldiğine göre artık konuşabiliriz.
Daha önce de konuştuğumuz gibi biz Gül'ü evlat edinmek istiyoruz. Gerekli bütün evrakları hazırladık yani kanunen bir sıkıntı olmayacak. "

******************************
Bölüm sonu

 

Loading...
0%