Yeni Üyelik
7.
Bölüm

🌹D.M.R 7 Üzgünüm Deli Mavi

@azamet_29_2

BUGÜN

Atlas bir süre sessizce düşündü.
Gözünün önüne bir Şahin'in, bir Tayfun'un yiğeni Aykut'un birde kızın yüzü geldi. Birde geçmişindeki o safii mavi gözler.

Ani bir kararla,

" Abi o mekanı Tezcan'ın istediği fiyatın iki katını verip biz alacağız. Hemen bu gece."

Beyazıt şaşkın Atlas'a baktı.

" Ne?
Neden? "

" Madem Şahin kızını satılığa çıkarmış o zaman ben satın alacağım. "

Beyazıt duyduğu cümlelerle şaşırdı kaldı.

" Saçma sapan konuşma Atlas.
Tanımadığın kim olduğunu ne olduğunu bilmediğin yarım akıllı bir kız için mi mekân alacağız? "

" Evet abi.
Zaten almak istemiyormuyduk.
İki katını teklif edeceğiz. Böylece reddemeyecek ve biz alacağız. Eğer senin için sorun olacaksa kalan parayı sana öderim. "

" Atlas benim sinirlerimi bozma. Öyle bir şey mi dedim ben? Onların alayını satın alacak güçteyiz. Ne demek istediğimi bal gibinde anladın.
Neden bu kız için bunu yapmak istiyorsun onu soruyorum? "

Bir kaç saniye kaşları çatık Atlas'a baktı adam.

" Yoksa kızdan hoşlandığın için mi? "

" Yok abi satın alırım dediysem özgürlüğünü dedim başka birşey kasdetmedim. Çünkü...
Sadece..."

Dedi Atlas başını önüne eğerek.

" O na çok benziyor abi.
Her haraketi bana onu hatırlatıyor. Bilsem ki yaşıyor o mu diye düşünürdüm.

Bu kız o Aykut piçinin eline geçerse evlendiği gün kullanır ertesi günü başkalarına satar kızı. Bu olursa vicdan azabı çekerim abi.
Buna izin vermek istemiyorum. Yoksa Gül bana küsmüş gibi hissederim."

Hem Beyazıt, hem Vedat, hem Kuzey Atlas'a bakarken Atlas gözleri yerde geçmişe bir yolculuk daha yapıyordu.

Zihni ne zaman o geceye dönse ciğerleri sıkışıyor, yine o sokakta koşarken buluyordu kendini.

Önündeki siyah araç Gül'ü ondan alıp götürürken, arka cama vurarak sessiz çığlıklarla yardım isteyen Gül ve nefes nefese koşan Akın.

Bunu her hatırladığında keşke daha hızlı koşsaydım, yetişebilseydim kurtarabilirdim pişmanlığını yaşayan Atlas.

" Tamaam..
Kalkın hadi gidiyoruz."

Dedi Beyazıt.

" Gidip konuşalım şu Tezcan ile."

Vedat,

" Bu saatte bulabilirmiyiz. Daha yeni akşam oldu. "

" Oradadır o. Hala satılmadıysa
müşteri bekliyordur. Umarım mekânın başka taliplisi yoktur. "

" İstediği para az değil.
Kolay kolay müşteri çıkacağını sanmam. Bizde Tayfun'dan önce davransak iyi olur. "

Dedi Atlas. Yinede içten içe geç kalmış olmaktan korkuyordu.

Birlikte çıktılar ofisten. Asansöre bindiklerinde Atlas'ı sebepsiz bir heyecan sardı.
Hatta bir kaç saniye Gül'ün hayalini gördü sanki hemen yanında.

Gülen yüzü ile elinden tutarak ona bakıyordu sanki kız. Gördüğü hayalle parmaklarını sıktı Gül'ün elini avucunda sanarak, ama boşluğa kapandı parmakları. Sol yanı yine sızladı.

Asansör durunca kendine geldi. Birlikte inip hızlı adımlarla garajdaki araçlara doğru yürüyerek bindiler.
İki araç arka arkaya çıktı yola. Öndeki araçta Atlas, Beyazıt, Vedat ve Kuzey, arkadaki araçta Beyazıt'ın adamı Tufan ve diğer korumalar vardı.

Mekan diğer yakada ve köprü geçme sorunu yüzünden iki saatten fazla sürmüştü yol. Nihayet geldiklerinde iki araç arka arkaya durdu hemen girişin önünde. Önden Beyazıt ve Atlas arkadanda diğerleri indiler. Atlas, Kuzey, Beyazıt, Vedat ve Tufan içeri girerken diğer korumalar girişte beklediler. İçeriye adım attıkları anda iki adam karşıladı gelenleri.

" Hoşgeldiniz efendim."

Dediler her birine bakarak.

" Ama henüz açılmadı mekan."

Beyazıt elleri ceplerinde bir adım öne çıktı.

" Tezcan ile görüşeceğiz. "

İki adam birbirine baktılar önce.

" Ben haber verip geleyim efendim."

Dedi biri.

" Lütfen buyrun yukarıda bekleyin. "

Dedi özel locayı gösteren diğeri. Hep birlikte üst kata çıktılar bu kez. Tufan ve Kuzey iki yanda ayakta beklerken diğerleri koltuklara oturduklarında Atlas'ın stresi yüzüne yansıyordu.
İki dakika sonra Tezcan geldi alt kattan. Yanındaki iki adama,

" İçecek birşeyler getirin."

Dedi ve her biriyle el sıkışarak.

" Hoşgeldiniz beyler.
Ziyaretinizi neye borçluyum? "

Dedikten sonra karşıdaki koltuğa geçip oturdu. Beyazıt Atlas'a bakarak işaret verdi. Atlas söze girdi hemen.

" Duyduk ki bu mekânı satıyormuşsun.
Ben istiyorum burayı. İstediğinin iki katını veriyorum. "

Derken geriye yaslanarak bacak bacak üzerine attı.

" Ne?! "

Dedi Tezcan duydugu fiyatla ayağa kalkarak. Şaşkın gözleri adamların üzerinde gezindi.

" İki katımı? "

Bir elini alnına vurarak,

" Hay şansımı sikeyim ben! "

Atlas, adamın kendini koltuğa bırakarak başını önünde ellerinin arasına alışını izlerken durumdan hiç hoşlanmadı. Kaşları çatık adama bakıyordu hepsi. Devam etti.

" Mekan gitti abisi. "

Dedi adam yerinden doğrulup pişman şekilde geriye yaslanırken.

" Kime? "

Atlas'ın sesinde hem endişe hem korku vardı.

" Tayfun Varol aldı mekanı. "

" Hassiktir! "

Dedi Atlas ayağa kalkarak.
Gözleri abisine gitti. Beyazıt sakin şekilde,

" Burasını beğenmiştik.
Geri alıp bize satma şansın..."

" Yok maalesef.
Oda istediğimden daha fazlasını verdi."

Gözlerini kaldırıp bir Beyazıt'a bir Atlas'a baktı.

" Ne oluyor ya?
Mekânın altında gömü mü var yoksa."

Dedikten sonra kendine gelerek,

" Abi sabah gelseydiniz keşke. Hem size yarardı hem bana."

" Kahretsin."

Diye hırladı yine Atlas. Ne olacaktı şimdi. Mekan Tayfun'a gitmişti.

Beyazıt keyifsiz şekilde derin bir nefes alıp verdi. Yerinden kalktı sonra. Atlas hâlâ ayakta duyduğu cümleyi sindirmeye çalışırken Vedat'ta kalkınca Beyazıt,

" Konuşacak birşeyimiz kalmadığına göre gidebiliriz."

" Abi birşeyler ikram etseydim."

Dedi Tezcan.

" Gerek yok.
Atlas..
Gidelim koçum.. "

Atlas sessizce abisinin yanından geçerek çıkışa doğru merdivenleri inerken hem düşünüyor hem de içinden kendi kendine söyleniyordu.

Demek Tayfun bu yüzden hastaneye gelmemiş. Ben ordayken o burada mekan pazarlığındaymış. Sonunda dışından,

" Siktiğimin şansı."

Dedi dişlerinin arasından. Beyazıt,

" Yapacak bir şeyimiz yok koçum. Önce davranarak mekânı Tayfun aldı."

Kuzey,

" Belkide bizim mekana gelenlerde onların adamıydı. Aklımızı dağıtmak için yaptılar saldırıyı. Biz kendi derdimize düşerken onlar pazarlık yapıyorlarmış."

Vedat,

" Vay çakallar vaaay! Bu durumda...
Kızın kaderide belli oldu. Tayfun mekanı Şahin'e, Şahin'de kızı, gelini olarak Tayfun'a verecekler. Tamda istedikleri gibi."

Duyduğu şeylerle Atlas'ın tepesi attı.

" Olmaz.
Buna izin veremem! "

Mekanın önünde durarak devam ettiler konuşmaya. Beyazıt,

" Koçum saçmalama.
Ne demek izin veremem. İş bizden çıktı, nasıl olacak izin vermeme? "

Ellerini ceplerine soktu.

" Gidip kızı onlara veremezsin mi diyeceğiz."

Atlas bir kaç saniye düşündü.

" Evet." Dedi.

Herkes Atlas'a bakıyordu. Atlas kararlı bakan gözlerle,

" Gidip Şahin'e kızına koca diye seçtiği adamın nasıl bir pezevenk olduğunu anlatacağım. "

Kuzey,

" Abi boşa yoruyorsun kendini. Bir şey değişmez. O Şahin o iti biliyordur zaten o it nasıl biri. Derdi kız değil mekan bence. Kızını o kadar düşünen bir baba olsa o kız ondan bahsettiğin kadar korkmazdı. Boş ver bize ne? Başımıza bela almayalım. "

Atlas'ın sinirleri dahada gerildi.
Dişlerini birbirine bastırdı.

" Gidelim." Diyen Beyazıt ile çaresiz araca bindi ardı sıra.

*****

Gece olmuş, berrak gökyüzündeki tabak misali olan dolunayın büyük penceresinden girerek sadece pencerenin hizasını aydınlığa kavuşturduğu odasındaki yatağının yanında yere oturmuş iki saattir düşünüyordu Atlas..

Gece olmuş, berrak gökyüzündeki tabak misali olan dolunayın büyük penceresinden girerek sadece pencerenin hizasını aydınlığa kavuşturduğu odasındaki yatağının yanında yere oturmuş iki saattir düşünüyordu Atlas


Aklını toplamaya çalışıyordu. Böyle zamanlarda karanlıkta düşünmek daha iyi fikirler bulmasına yardımcı oluyordu çoğu zaman.

Aslında şu an ki hali kendine bile garip geliyordu. Ne diye yarım akıllı birini kafaya takıyorduki.
Sebep neydi? Sadece Gül'e benzemesimi, yoksa ona acıması mı?
Yoksa Aykut'un iğrenç biri oluşu mu?
Aykut kızla evlense bir gece sonra kızı başkasına satacak karakterde biriyken, nasıl acımadan verecekti öyle birine kızını Şahin. Peki kendi neden engel olmaya çalışıyordu buna. Bu kızın durumunda kim bilir kaç kişi vardı dünyada. Her birine yardım edemezdiki.

" O zaman.. Neden? "

Dedi kendi kendine.

Sanane.
Seni neden ilgilendiriyor. Kızı sadece iki kere gördün.

Yinede düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Düşünüyor bir yol arıyor lâkin bulamıyordu. Kafasının içi allak bullak olmuştu. Bir süre sonra gözleri kapanmaya başlayınca çaresizce vazgeçti. Kızdanda, düşünmektende.

Üzgünüm Deli mavi.
Senin için yapabilecegim bir sey yok. Kötü bir kaderin varmış.

Dedi mırıltılı sesiyle. Gözlerini kapatarak geriye yasladı başını. Sonrada kalkarak yatağına uzandı. Bir elini başının altına koyarak gözlerini kapattı. Ama rahat değildi.

Huzursuzdu.

*****

ATLAS'TAN

Huzursuzdum. Hemde fazlasıyla.
Kıza yardım etmek istiyordum. Ve yardım edebilmemin tek yolu vardı oda Şahin'in istediği mekanı alarak kızın karşılığında ona vermek kızıda yanıma almaktı. Ama olmamıştı.

Dışardan bakıldığında çok saçma görünebilirdi kızı yanıma almak istemem. Tamam, kızı iyi tanımıyordum ve sadece iki kere görmüş, onların birinde de hastaneye götürmek zorunda kalmıştım.
Hem normalde yapacağım, uğraşacağım bir şeyde değildi ama pis bir anlaşmaya kurban gitmek üzereydi kız. O kızı onların eline bırakmak istemiyordum. Bunda Rose'un Gül'e olan benzerliği ve yarım akıllı olmasıda etkili olmuştu tabi. Lakin bütün çabam boşa gitmişti. Olacaklara ne kadar engel olmaya çalışsamda yine başaramamıştım.
Tıpkı Gül'ü kurtarmayı başaramadığım gibi. Tayfun denen adi herif Rose için ne kadar istekliyse artık, elini çabuk tutmuş, bizden önce harekete geçmiş, mekanı almıştı.
Belli ki bizim de o mekanı istediğimizi biliyormuş. O adamları da bizi oyalamak için o yollamıştı.

Piç herif!
Dedim dişlerimin arasından hırlayarak.

Boş boş tavana bakıyordum... 2 saattir hesap etmiş, kitap etmiş, mantıklı bir yol bulamayıncada, kızın kaderi kötü yazılmış diyerek düşünmeyi bırakmıştım.

Derin bir nefes alıp verdim.
Pes etmiştim. Kaderin önüne geçmek mümkün olmuyor. Olsaydı Gül şimdi yanımda olurdu. Dedim kendi kendime.

Orda öylece ne kadar yattım bilmiyorum. Gözlerim uyumak için kapanmak istiyor, zihnim ise bir şeyler bulma umuduyla bana rağmen direniyordu. Uyku ile uyanıklık arası sarhoş olmuş gibi hissetmeye başlamıştım artık. Tam o sırada kulağıma gelen sesle gözlerimi açtım. Başımı yana doğru, duyduğum sese çevirdiğimde zifiri karanlık odamın, penceresinden giren ay ışığı ile önümdeki aydınlık olan o bir metre kare yerde bir çift çıplak ayak gördüm. Karanlıkta olan bedene bakmadan irkilerek doğruldum yerimde.

Gördüğüm küçük çıplak ayaklarla,

" Gül..." Dedim bu kez karanlıktaki bedene bakarak. Odamda ayakta duran o küçük beden Gül'dü. Kesin rüyaydı biliyordum.
Ama olsun rüyada olsa Güldü işte.

" Gül.!"

Dedim yine heyecanla yerimden kalkarak. Yanına gitmek, yılların özlemini sımsıkı sarılarak dindirmek istedim. O kara geceden beri onu ilk kez görüyordum rüyamda. O an daha çok farkettim. Hissettiğimden, sandığımdan daha fazlaydı özlemim.

Ayağa kalktım. Ben yavaş adımlarla ona doğru yürürken o geriye doğru gitti. Gördüğüm bu hareketle âdeta sarsıldım. Benden kaçıyordu. Neden kaçıyordu. Oysa beni görmek için hep can atardı. Ben bir adım daha gittiğimde o bir adım daha geriledi.

" Gitme." Dedim ağlamaklı.

" Ne olur..
Seni çok özledim.

Özür dilerim. O gün seni kurtaramadığım için çok... Çok özür dilerim gitme! "

Öylece yüzüme baktı.
Üzgündü yüzü. Bana küsmüydü. İki adım geri geldim. Gül de iki adım öne geldi. Ben sıkışan kalbimle kendimi yatağın yanına yere bırakırken o yere oturdu.

Karanlıkta öylece bana bakıyordu.

" Bana kızgın mısın? "

Başını aşağı yukarı doğru sallayınca
istemeden gözlerim doldu. Bana kızgındı.

" Seni kurtaramadım diye değil mi? "

Başını iki yana salladı.

" Hayır mı?
Neden kızgınsın o zaman, söyle kendimi affettireyim. Ben yıllarca vicdan azabınla yandım."

Dediğimde elinde gördüğüm mavi tebeşir ile yere bir şeyler çizmeye başladı. Geri çekildiğinde yaklaşıp yere baktım. Bir gül çizmiş maviye boyamıştı.

" Gül...
Mavi bir gül."

Ne demek istiyordu.

Rose geldi aklıma. Kendime söylediğim sözlerim ve düşüncelerim geldi. Rose'a, Gül'e benzediği için yardım etmek istemiş, olmayınca vazgeçmiştim. Bunun için mi kızgındı yoksa.

" Rose mu? "

Dedim şüpheli şekilde yüzüne bakarak.

" O yüzden mi?
Yardım etmedim diye mi? "

Ayağa kalktı yavaşça başını aşağı yukarı salladı. Sonra yavaş yavaş yürüyerek yanıma geldi ve önümde durdu.
Kalbimdeki sızıya gözlerimdeki yaşları ekleyerek baktım yüzüne. Kalbimin şiddetli atışı kulaklarıma tırmandı.

Gül'ün mavi gözleri gözlerimdeydi. Nede çok özlemişim onları. Bir kaç saniye gezdi mavileri gözlerimde. Sonra bana doğru eğildi, sarıldı... Sıcacık sarıldı hemde. Gözlerimi kapattım. Yılların özlemiyle ellerimi saçlarında gezdirirken ben daha sıkı sarıldım.

" Özür dilerim.
Yüz kere, bin kere özür dilerim."

" Bana yardım et Akın..."

Duyduğum cümle ile şok şekilde
geri çekildim. Konuşabiliyor diye düşünürken ikinci şoku yaşadım.

Bana bakan maviler Gül'ün değildi artık. Şuan bana sarılan Rose'un gözleriydi gözlerimdeki bakışlar.
Derken tekrar sarıldı.

" Bana yardım et Akın..."

İkinci kere duyduğum cümle ile kocaman açıldı gözlerim. Yerimden fırlayarak doğruldum. Etrafıma bakındım. Sabah olmuş, yatağımda ve kanter içinde uyanmıştım. Hızla etrafa bakarak,

" Gül." Dedim.

Yoktu... Rüyaydı... Hemde ne rüya.

Sersem şekilde yerimden kalkarak banyoya girip ilk önce aynaya baktım.

Gözlerim ıslaktı.
Gerçekten ağlamıştım uykumda. Ben en son o gün, abim dediğim adamdan Gül'ü bulmak için yardım isterken ağlamıştım ve o son olmuştu. Şu âna kadar tabi.

İşlerimi bitirip hızlıca soğuk bir duş aldım. Kendime gelmeliydim.
Üzerimi giyinip odamdan çıktım. Merdivenleri inerken salonda abimi ve Didem'i gördüm. Kahvaltının hazır olmasını bekliyorlardı. Onlarda beni görünce halime bakarak,

" Atlas..
Ne oldu? Hiç iyi görünmüyorsun. "

Didem, bana bakarak,

" Kabus görmüş gibisin." Dedi.

" Kabusun âlâsını gördüm Didem."

Dedim canım sıkkın.
Abime döndüm sonra.

" Abi.
Bir yol bulmalıyım."

" Anlamadım."

" Abi rüyamda Gül'ü gördüm.
Bana kızgındı.
Rose' a yardım etmediğim için bana kızgındı."

Abim bana tuhaf tuhaf bakarken ben devam ettim.

" Rose için bir şey yapmalıyım. Yoksa Gül beni affetmez. "

Salonun ortasında ileri geri yürüyerek düşünmeye başladım.
Ama aklıma hiç birşey gelmiyordu. Stres ve panik halim yüzünden aklım durmuştu sanki. Abim koltukta oturmuş beni izleyerek

" Atlas.
Önce bi sakin ol.
Sakince düşünelim.

Adam mekanı aldı, Şahin'e verecek.
Şahin de kızının Tayfun'un yiğeni ile evlenmesine izin verecek.
Biz nasıl engel olacağız buna. "

" Bilmiyorum abi.
Ama izin verirsem vicdan azabı çekeceğim onu iyi biliyorum. "

Ben salonda dönüp durmaya devam ederken kapıdan Kuzey girdi.
Hepimiz ona bakıyorduk.
Yanımıza doğru gelirken yüzü asıktı.

" Ne oldu? "

" Abi haberler iyi değil. Dünden sonra Tayfun ve Şahin sabah sabah bir araya gelmişler. Büyük ihtimalle mekan ve nikah işini konuşacaklar. "

Bütün damarlarıma bir ateş basıldı sanki. Akan kanımın cayır cayır yandığını hissettim.

" Acelesi var orospu çocuğunun."

Derken gidip hepsini tek tek gebertesim geldi.

*****

Bütün günü delirecek gibi hissederek geçirdikten sonra, gece olmuş kendimi Mavi geceye atmıştım. Mekan yine eğlenen insanlarla doluydu. Herkes yiyip içip eğleniyordu. Benimse beynim patlayacak hâle gelmişti artık. Bir şeyler içip kafamı dağıtmalıydım yoksa gerçekten gidip birilerini kurşunlayabilirdim. Hatta kör şeytan git, hepsini vur kızıda al gel diyordu.

Eğlenen insanların arasından geçerek
üst kata, özel locama çıkmış yanımda Kuzey ile kendime bir şişe viski ve bardak alıp oturmuştum. Birinci bardak bitmiş ikinci bardağı doldurmaya geçerken Kuzey sıkılmış olacak ki, ayağa kalkarak aşağıdaki insanları izlemeye başladı. Onunda benim gibi canı sıkkındı ama belli etmiyordu. Aniden yanıma geldi.

" Abi.
Kız burda. Aşağıda! "

Diyince anında yerimden fırlayarak
balkon kenarından aşağı baktım.
Gerçekten tam ortada kendi kendine dans ediyordu. Hızla aşağıya inen merdivenlere yöneldim.
Neden iniyordum. Ne söyleyecektim bilmiyordum. Sadece indim.
Kalabalığı yararak yanına geldim.
Bir yandan dans ederken bir yandan bana baktı. Yine fazla içmiş gözleri şaşı bakıyordu. Etrafına baktım Cihan yoktu. Biraz daha geniş alana çevirdim bakışlarımı. Sonunda uzaktan takip ederken gördüm onu.

Ona baktığımı fark etmiş olacak ki yerinden kalkıp yanımıza geldi.

" Sanırım beni arıyorsunuz."

" Evet.

Neden yalnız bıraktın.
Daha doğrusu neden buraya getirdin.
Şahin Bey sabah evden çıkmayacak diye bir yerini yırtıyordu. Şimdi gelecek yine aklını alacak kızın."

" Bu sefer yapmayacak kendi izin verdi. Üç gün sonra nikahı var Rose'un. Nikahtan önceki bu üç gün özgür olacak. Şahin Bey ile anlaşma yaptılar.

*******************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%