@azamet_29_2
|
BUGÜN Atlas bir süre sessizce düşündü. Ani bir kararla, " Abi o mekanı Tezcan'ın istediği fiyatın iki katını verip biz alacağız. Hemen bu gece." Beyazıt şaşkın Atlas'a baktı. " Ne? " Madem Şahin kızını satılığa çıkarmış o zaman ben satın alacağım. " Beyazıt duyduğu cümlelerle şaşırdı kaldı. " Saçma sapan konuşma Atlas. " Evet abi. " Atlas benim sinirlerimi bozma. Öyle bir şey mi dedim ben? Onların alayını satın alacak güçteyiz. Ne demek istediğimi bal gibinde anladın. Bir kaç saniye kaşları çatık Atlas'a baktı adam. " Yoksa kızdan hoşlandığın için mi? " " Yok abi satın alırım dediysem özgürlüğünü dedim başka birşey kasdetmedim. Çünkü... Dedi Atlas başını önüne eğerek. " O na çok benziyor abi. Bu kız o Aykut piçinin eline geçerse evlendiği gün kullanır ertesi günü başkalarına satar kızı. Bu olursa vicdan azabı çekerim abi. Hem Beyazıt, hem Vedat, hem Kuzey Atlas'a bakarken Atlas gözleri yerde geçmişe bir yolculuk daha yapıyordu. Zihni ne zaman o geceye dönse ciğerleri sıkışıyor, yine o sokakta koşarken buluyordu kendini. Önündeki siyah araç Gül'ü ondan alıp götürürken, arka cama vurarak sessiz çığlıklarla yardım isteyen Gül ve nefes nefese koşan Akın. Bunu her hatırladığında keşke daha hızlı koşsaydım, yetişebilseydim kurtarabilirdim pişmanlığını yaşayan Atlas. " Tamaam.. Dedi Beyazıt. " Gidip konuşalım şu Tezcan ile." Vedat, " Bu saatte bulabilirmiyiz. Daha yeni akşam oldu. " " Oradadır o. Hala satılmadıysa " İstediği para az değil. Dedi Atlas. Yinede içten içe geç kalmış olmaktan korkuyordu. Birlikte çıktılar ofisten. Asansöre bindiklerinde Atlas'ı sebepsiz bir heyecan sardı. Gülen yüzü ile elinden tutarak ona bakıyordu sanki kız. Gördüğü hayalle parmaklarını sıktı Gül'ün elini avucunda sanarak, ama boşluğa kapandı parmakları. Sol yanı yine sızladı. Asansör durunca kendine geldi. Birlikte inip hızlı adımlarla garajdaki araçlara doğru yürüyerek bindiler. Mekan diğer yakada ve köprü geçme sorunu yüzünden iki saatten fazla sürmüştü yol. Nihayet geldiklerinde iki araç arka arkaya durdu hemen girişin önünde. Önden Beyazıt ve Atlas arkadanda diğerleri indiler. Atlas, Kuzey, Beyazıt, Vedat ve Tufan içeri girerken diğer korumalar girişte beklediler. İçeriye adım attıkları anda iki adam karşıladı gelenleri. " Hoşgeldiniz efendim." Dediler her birine bakarak. " Ama henüz açılmadı mekan." Beyazıt elleri ceplerinde bir adım öne çıktı. " Tezcan ile görüşeceğiz. " İki adam birbirine baktılar önce. " Ben haber verip geleyim efendim." Dedi biri. " Lütfen buyrun yukarıda bekleyin. " Dedi özel locayı gösteren diğeri. Hep birlikte üst kata çıktılar bu kez. Tufan ve Kuzey iki yanda ayakta beklerken diğerleri koltuklara oturduklarında Atlas'ın stresi yüzüne yansıyordu. " İçecek birşeyler getirin." Dedi ve her biriyle el sıkışarak. " Hoşgeldiniz beyler. Dedikten sonra karşıdaki koltuğa geçip oturdu. Beyazıt Atlas'a bakarak işaret verdi. Atlas söze girdi hemen. " Duyduk ki bu mekânı satıyormuşsun. Derken geriye yaslanarak bacak bacak üzerine attı. " Ne?! " Dedi Tezcan duydugu fiyatla ayağa kalkarak. Şaşkın gözleri adamların üzerinde gezindi. " İki katımı? " Bir elini alnına vurarak, " Hay şansımı sikeyim ben! " Atlas, adamın kendini koltuğa bırakarak başını önünde ellerinin arasına alışını izlerken durumdan hiç hoşlanmadı. Kaşları çatık adama bakıyordu hepsi. Devam etti. " Mekan gitti abisi. " Dedi adam yerinden doğrulup pişman şekilde geriye yaslanırken. " Kime? " Atlas'ın sesinde hem endişe hem korku vardı. " Tayfun Varol aldı mekanı. " " Hassiktir! " Dedi Atlas ayağa kalkarak. " Burasını beğenmiştik. " Yok maalesef. Gözlerini kaldırıp bir Beyazıt'a bir Atlas'a baktı. " Ne oluyor ya? Dedikten sonra kendine gelerek, " Abi sabah gelseydiniz keşke. Hem size yarardı hem bana." " Kahretsin." Diye hırladı yine Atlas. Ne olacaktı şimdi. Mekan Tayfun'a gitmişti. Beyazıt keyifsiz şekilde derin bir nefes alıp verdi. Yerinden kalktı sonra. Atlas hâlâ ayakta duyduğu cümleyi sindirmeye çalışırken Vedat'ta kalkınca Beyazıt, " Konuşacak birşeyimiz kalmadığına göre gidebiliriz." " Abi birşeyler ikram etseydim." Dedi Tezcan. " Gerek yok. Atlas sessizce abisinin yanından geçerek çıkışa doğru merdivenleri inerken hem düşünüyor hem de içinden kendi kendine söyleniyordu. Demek Tayfun bu yüzden hastaneye gelmemiş. Ben ordayken o burada mekan pazarlığındaymış. Sonunda dışından, " Siktiğimin şansı." Dedi dişlerinin arasından. Beyazıt, " Yapacak bir şeyimiz yok koçum. Önce davranarak mekânı Tayfun aldı." Kuzey, " Belkide bizim mekana gelenlerde onların adamıydı. Aklımızı dağıtmak için yaptılar saldırıyı. Biz kendi derdimize düşerken onlar pazarlık yapıyorlarmış." Vedat, " Vay çakallar vaaay! Bu durumda... Duyduğu şeylerle Atlas'ın tepesi attı. " Olmaz. Mekanın önünde durarak devam ettiler konuşmaya. Beyazıt, " Koçum saçmalama. Ellerini ceplerine soktu. " Gidip kızı onlara veremezsin mi diyeceğiz." Atlas bir kaç saniye düşündü. " Evet." Dedi. Herkes Atlas'a bakıyordu. Atlas kararlı bakan gözlerle, " Gidip Şahin'e kızına koca diye seçtiği adamın nasıl bir pezevenk olduğunu anlatacağım. " Kuzey, " Abi boşa yoruyorsun kendini. Bir şey değişmez. O Şahin o iti biliyordur zaten o it nasıl biri. Derdi kız değil mekan bence. Kızını o kadar düşünen bir baba olsa o kız ondan bahsettiğin kadar korkmazdı. Boş ver bize ne? Başımıza bela almayalım. " Atlas'ın sinirleri dahada gerildi. " Gidelim." Diyen Beyazıt ile çaresiz araca bindi ardı sıra. ***** Gece olmuş, berrak gökyüzündeki tabak misali olan dolunayın büyük penceresinden girerek sadece pencerenin hizasını aydınlığa kavuşturduğu odasındaki yatağının yanında yere oturmuş iki saattir düşünüyordu Atlas..
Aslında şu an ki hali kendine bile garip geliyordu. Ne diye yarım akıllı birini kafaya takıyorduki. " O zaman.. Neden? " Dedi kendi kendine. Sanane. Yinede düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Düşünüyor bir yol arıyor lâkin bulamıyordu. Kafasının içi allak bullak olmuştu. Bir süre sonra gözleri kapanmaya başlayınca çaresizce vazgeçti. Kızdanda, düşünmektende. Üzgünüm Deli mavi. Dedi mırıltılı sesiyle. Gözlerini kapatarak geriye yasladı başını. Sonrada kalkarak yatağına uzandı. Bir elini başının altına koyarak gözlerini kapattı. Ama rahat değildi. Huzursuzdu. ***** ATLAS'TAN Huzursuzdum. Hemde fazlasıyla. Dışardan bakıldığında çok saçma görünebilirdi kızı yanıma almak istemem. Tamam, kızı iyi tanımıyordum ve sadece iki kere görmüş, onların birinde de hastaneye götürmek zorunda kalmıştım. Piç herif! Boş boş tavana bakıyordum... 2 saattir hesap etmiş, kitap etmiş, mantıklı bir yol bulamayıncada, kızın kaderi kötü yazılmış diyerek düşünmeyi bırakmıştım. Derin bir nefes alıp verdim. Orda öylece ne kadar yattım bilmiyorum. Gözlerim uyumak için kapanmak istiyor, zihnim ise bir şeyler bulma umuduyla bana rağmen direniyordu. Uyku ile uyanıklık arası sarhoş olmuş gibi hissetmeye başlamıştım artık. Tam o sırada kulağıma gelen sesle gözlerimi açtım. Başımı yana doğru, duyduğum sese çevirdiğimde zifiri karanlık odamın, penceresinden giren ay ışığı ile önümdeki aydınlık olan o bir metre kare yerde bir çift çıplak ayak gördüm. Karanlıkta olan bedene bakmadan irkilerek doğruldum yerimde. Gördüğüm küçük çıplak ayaklarla, " Gül..." Dedim bu kez karanlıktaki bedene bakarak. Odamda ayakta duran o küçük beden Gül'dü. Kesin rüyaydı biliyordum. " Gül.!" Dedim yine heyecanla yerimden kalkarak. Yanına gitmek, yılların özlemini sımsıkı sarılarak dindirmek istedim. O kara geceden beri onu ilk kez görüyordum rüyamda. O an daha çok farkettim. Hissettiğimden, sandığımdan daha fazlaydı özlemim. Ayağa kalktım. Ben yavaş adımlarla ona doğru yürürken o geriye doğru gitti. Gördüğüm bu hareketle âdeta sarsıldım. Benden kaçıyordu. Neden kaçıyordu. Oysa beni görmek için hep can atardı. Ben bir adım daha gittiğimde o bir adım daha geriledi. " Gitme." Dedim ağlamaklı. " Ne olur.. Özür dilerim. O gün seni kurtaramadığım için çok... Çok özür dilerim gitme! " Öylece yüzüme baktı. Karanlıkta öylece bana bakıyordu. " Bana kızgın mısın? " Başını aşağı yukarı doğru sallayınca " Seni kurtaramadım diye değil mi? " Başını iki yana salladı. " Hayır mı? Dediğimde elinde gördüğüm mavi tebeşir ile yere bir şeyler çizmeye başladı. Geri çekildiğinde yaklaşıp yere baktım. Bir gül çizmiş maviye boyamıştı. " Gül... Ne demek istiyordu. Rose geldi aklıma. Kendime söylediğim sözlerim ve düşüncelerim geldi. Rose'a, Gül'e benzediği için yardım etmek istemiş, olmayınca vazgeçmiştim. Bunun için mi kızgındı yoksa. " Rose mu? " Dedim şüpheli şekilde yüzüne bakarak. " O yüzden mi? Ayağa kalktı yavaşça başını aşağı yukarı salladı. Sonra yavaş yavaş yürüyerek yanıma geldi ve önümde durdu. Gül'ün mavi gözleri gözlerimdeydi. Nede çok özlemişim onları. Bir kaç saniye gezdi mavileri gözlerimde. Sonra bana doğru eğildi, sarıldı... Sıcacık sarıldı hemde. Gözlerimi kapattım. Yılların özlemiyle ellerimi saçlarında gezdirirken ben daha sıkı sarıldım. " Özür dilerim. " Bana yardım et Akın..." Duyduğum cümle ile şok şekilde Bana bakan maviler Gül'ün değildi artık. Şuan bana sarılan Rose'un gözleriydi gözlerimdeki bakışlar. " Bana yardım et Akın..." İkinci kere duyduğum cümle ile kocaman açıldı gözlerim. Yerimden fırlayarak doğruldum. Etrafıma bakındım. Sabah olmuş, yatağımda ve kanter içinde uyanmıştım. Hızla etrafa bakarak, " Gül." Dedim. Yoktu... Rüyaydı... Hemde ne rüya. Sersem şekilde yerimden kalkarak banyoya girip ilk önce aynaya baktım. Gözlerim ıslaktı. İşlerimi bitirip hızlıca soğuk bir duş aldım. Kendime gelmeliydim. " Atlas.. Didem, bana bakarak, " Kabus görmüş gibisin." Dedi. " Kabusun âlâsını gördüm Didem." Dedim canım sıkkın. " Abi. " Anlamadım." " Abi rüyamda Gül'ü gördüm. Abim bana tuhaf tuhaf bakarken ben devam ettim. " Rose için bir şey yapmalıyım. Yoksa Gül beni affetmez. " Salonun ortasında ileri geri yürüyerek düşünmeye başladım. " Atlas. Adam mekanı aldı, Şahin'e verecek. " Bilmiyorum abi. Ben salonda dönüp durmaya devam ederken kapıdan Kuzey girdi. " Ne oldu? " " Abi haberler iyi değil. Dünden sonra Tayfun ve Şahin sabah sabah bir araya gelmişler. Büyük ihtimalle mekan ve nikah işini konuşacaklar. " Bütün damarlarıma bir ateş basıldı sanki. Akan kanımın cayır cayır yandığını hissettim. " Acelesi var orospu çocuğunun." Derken gidip hepsini tek tek gebertesim geldi. ***** Bütün günü delirecek gibi hissederek geçirdikten sonra, gece olmuş kendimi Mavi geceye atmıştım. Mekan yine eğlenen insanlarla doluydu. Herkes yiyip içip eğleniyordu. Benimse beynim patlayacak hâle gelmişti artık. Bir şeyler içip kafamı dağıtmalıydım yoksa gerçekten gidip birilerini kurşunlayabilirdim. Hatta kör şeytan git, hepsini vur kızıda al gel diyordu. Eğlenen insanların arasından geçerek " Abi. Diyince anında yerimden fırlayarak Ona baktığımı fark etmiş olacak ki yerinden kalkıp yanımıza geldi. " Sanırım beni arıyorsunuz." " Evet. Neden yalnız bıraktın. " Bu sefer yapmayacak kendi izin verdi. Üç gün sonra nikahı var Rose'un. Nikahtan önceki bu üç gün özgür olacak. Şahin Bey ile anlaşma yaptılar. ******************************* Evet canlarım bölüm sonu.
|
0% |