Yeni Üyelik
8.
Bölüm

🌹D.M.R 8 Bitsin bu iş

@azamet_29_2

" Sanırım beni arıyorsunuz."

" Evet.

Neden yalnız bıraktın?
Daha doğrusu neden buraya getirdin.
Şahin Bey sabah evden çıkmayacak diye bir yerini yırtıyordu. Şimdi gelecek yine aklını alacak kızın."

" Bu sefer yapmayacak kendi izin verdi.
Üç gün sonra nikahı var Rose' un. Nikahtan önceki bu üç gün özgür olacak. Şahin Bey ile anlaşma yaptılar.

Duyduğu şey ile başının arkasına bir ağrı saplandı adamın. Bir Cihan'a bir de az ilerde dans eden kıza baktı.

" Siz kafayı mı yediniz?! "

Diye bağırdı sinirle.

" Yoksa kızın kiminle evleneceğinden mi haberiniz yok. "

" Var."

Dedi Cihan sakin, Atlas'ın şaşkın ve inanamaz bakışları eşliğinde.

" Babasının emri ve isteği ile Tayfun Varol'un ciğeri beş para etmeyen yiğeni ile evlenecek."

Dedi, hâlâ keyifle dans eden kıza bakarak. Atlas inanamaz şekilde,

" Dalgamı geçiyorsun? "

Cihan'ın baktığı noktaya, kıza çevirdi yeniden bakışlarını. Dünya umurunda olmadan dans etmeye devam ediyordu kız.
Tekrar Cihan'a döndü Atlas.
Aslında içten içe bu duruma üzüldüğü her hâlinden belliydi.

Bu sırada dakikalardır hızlı çalan müzik yavaşlayarak slow şekilde devam etmeye başlayınca, yorulan gençler yerlerine dönerken Rose da nefes nefese iki adamın yanına geliyordu. Keyfine diyecek yoktu doğrusu. Çünkü korkusuzca eğleniyordu şuan. Ve çok mutluydu.

" Gardiyan Cihan.
Benimle dans et."

Adam gülümsedi.

" Peki." Dedi sadece.

Uzattığı elini tuttu kız.
Birlikte pistin ortasına dönerlerken Atlas arkalarından bakıyordu sadece.
Kız ellerini adamın göğsüne yerleştirirken adam ellerini kızın ince ve narin beline koydu.
Slow müzik eşliğinde dans etmeye başladılar. Onlar dans ederken Atlas kenardaki yarım daire şeklindeki koltukları olan yuvarlak masalardan birine geçti. Kuzey'de yanına gelip oturdu. Arkasından da Kuzey'in işareti ile gelen garson önlerine içkileri bırakıp uzaklaştı.

" Bu ikisinden hangisi daha tuhaf karar veremiyorum."

Diyen Kuzey elindeki bardağı kafasına dikip tekrar masaya bırakırken Atlas duymadı bile. Aklı gördüğü rüyada ve bir yol aramakla meşguldü çünkü.

Cihan ve Rose hâlâ dans ediyorlardı. Hallerini gören, iki sevgili sanırdı onları. Rose'un Cihan'a gülümseyerek bakışı ve Cihan'ın ona olan ve hâlâ anlamlandıramadığı o bakışlar.

Bir süre daha dans ettikten sonra kız yorulunca masaya döndü çift.

Kız önden geçerek koltuğa oturduğunda Cihan anında ceketini çıkarıp kızın bacaklarına örttü.

Zira mini eteği oturduğu anda yukarıya sıyrılmıştı yine.
Atlas ikisinin hareketlerine garipser şekilde izlerken kız gördüğü garsonu yerinde zıplayarak çağırdı.

" Bana bir tane dahaaa! "

Diye bağırınca Cihan girdi araya.

" Rose hanım zaten bir tane hakkınızı kullandınız. Fazlası yasak."

Atlas yine şaşırdı.

Bir tane ile mi bu kadar sarhoş olmuş? Madem bu kadar dayanıksız neden içiyor? Dedi içinden.
Kız eli havada dudaklarını büzerek baktı Cihan'a.

" Pis oyun bozan."

Diyerek yerine oturdu.

" Çerez ve soda alabilir miyim peki? "

Derken gözlerini kırpıştırmaya ve sırıtmaya çalıştı.

" Olur." Dedi Cihan gülümseyerek.

" Ama ceza olarak sen getireceksin."

Dedi bu kez kız burnunu havaya kaldırarak.

" Peki.
Ama buradan kalkma lütfen. "

Kız gözlerini kapatarak hızlı hızlı başını salladı tamam anlamında.
Atlas hâlâ alık alık ikisinin hareketlerini izliyordu. Kesinlikle garip bir ikiliydiler.

Cihan yerinden kalkarken saniyelik bir bakış attı Atlas'a. Sonra bara doğru yürüdü.

Cihan'ın ardından Rose avuç içleri yanaklarında dirseğini masaya dayayarak Atlas'a çevirdi bakışlarını.

" Naber karagöz. "

" İyi."

Dedi Atlas Karagöz kelimesi dikkatini bile çekmeden. Aklı hâlâ rüyasındaki Gül ve Rose daydı. Bu nasıl tesadüftü, adları bile benziyordu. Atlas hâlâ aklını başına toplayamamıştı.

Kuzey oturduğu yerde kızı izlemeye devam ederken Rose aniden Atlas'ın üzerine abanarak kendi ile birlikte geriye doğru ittirdi. Atlas daha ne olduğunu anlayamadan yanlamasına koltuğa düşmüş dirseğinin üzerinde kalırken, Kuzey kızın bu hareketi ile şok olunca içtiği o bir yudum içki boğazında kaldı.

Koca adam nefes alamayınca öksürük krizine girerken bir yandan öksürüyor bir yandanda gülüyordu Atlas'ın yeni yetme gibi bakan haline.

Atlas ise bir kıza bir öksürük krizi geçiren Kuzey'e bakıyordu. Kız ağırlığı adamın üzerinde elini mendil cebine attı. Atlas'ın bir eli kızın belinde şaşkın ve sinirli kala kalmıştı. Derdi neydi bu kızın.
Neyseki etraftakiler bakmıyordu. Yada gizlice bakıyordu haberleri yoktu.

" Gül yokmu? Neden yok?
Neden artık gül takmıyorsun? "

Derken burnunu uzatmış adamın mendil cebine bakıyordu kız.

" Ne? "

Dedi Atlas, iyice şaşalamıştı.

Rose elleri adamın göğsünde yüzünü çevirdiğinde Atlas ile burun buruna geldi. Kızın alıp verdiği nefes Atlas'ın yüzünü yalayıp geçerken, mavi gözleri kara gözlerde oyalandı.

Bir kaç saniyelik bakışlar Rose'a çok tanıdık gelmişti. O anda geriye doğru aktı zaman. O eski mahalleye döndü kız. Kapısının önünde ayakkabısını bağını bağlayamayan Akın'da durdu.
Küçüldü, küçük dilsiz Gül oldu yeniden.

" Ne? " Demişti Akın, kıza bakarak.

" Neden bakıyorsun?
Bir şeymi istiyorsun.? "

Kız sessizce bakmıştı sadece.

" Kızım dilinimi yuttun.
Konuşsana."

Gül, gülümseyip dilini çıkarıp göstermişti.
Yutmadım der gibi.
Sonra yere çömelip eliyle Akın'ın ellerini çekip bağlamıştı ipleri.

Akın ise,

" Ne utanç verici bu aramızda kalsın küçük." Demişti.

Zaman birden hızlandı. Daha ileriye o kara geceye geldi bu kez.

Siyah aracın içindeki Gül arka cama vurarak izliyordu peşinden koşarak gelen Akın'ı ve o kulakları tırmalayan firenle gelen kazayı.
Akın artık yoktu.

Saniyeler sonra dolu gözlerle kendine geldi kız. Ağlamamak için kendini tutarken,

" Mavi gülleri çok severim. Neden diyorum gü..."

Dediği anda Atlas kızı belinden kavradığı gibi kenara alırken.

" Otur yerine deli kız."

Dedi sinirle etrafa bakarak.
Kız elleri karnında gülmeye başlarken bir dizini kendine çekince açılan bacakları yüzünden Atlas dahada gerildi. Az önce yana düşen ceketi hızla yerden alıp dizlerine örttü.

" Kıpırdayıp durma! "

Derken kız kendini geriye bırakıp gözlerini kapattı. Bir dakika kadar sonra masanın önünde elinde soda ve çerez ile Cihan belirdi.
Bu sırada kız da başını geriye dayamış elleri kucağında gözleri kapalı öylece duruyor kıpırdamıyordu.

" Yok artık saniyede mi sızdın."

Dedi Atlas. Bu sırada Cihan kızın yanına otururken Kuzey kapıda gördüğü Zeki ile araya girerek,

" Abi bana musade."

Diyip kalktı masadan.
Kuzey uzaklaşırken Cihan göz ucuyla Atlas'a baktıktan sonra usulca seslendi kıza.

" Rose hadi gidelim artık.
Yoruldun."

Kız nazlanan ses tonuyla,

" Gitmek istemiyorum. O hapishaneyi sevmiyorum."

Derken birden yerinde doğruldu ve başını Cihan'ın dizlerine bırakarak bacaklarını Atlas'ın dizlerinin üzerine attı.

" Burda uyuyacam."

Atlas bir anda kucağında bulduğu bacaklarla iyice şaşırırken Cihan bir kaç saniye bekleyip,

" Peki."

Dedi kızın bacaklarını Atlas'ın üzerinden çekerek.
Sonrada üzerinden kayan ceketini dizleri ve bacaklarına örttü.

Cihan'a baktı Atlas yine. Eliyle saçlarını düzeltiyordu.
Kız mırıltıyla devam etti.

" Yarın ona gidelim."

" Peki."

Yine aynı kelimeyi duyan Atlas sonunda dayanamadı.

" Sen bu kızın neyisin? "

Cihan başını, yüzünü izlediği kızdan kaldırıp Atlas'a baktı. Atlas gözleri adamın gözlerinde tekrar etti.

" Bu kızın diyorum, neyisin?
Arkadaşı, kardeşi, koruması, uşağı, kölesi.
Hangisi?
Yoksa sevgilisi mi?

Ne derse peki diyen bu kişi bu kızın neyi oluyor. "

Gerçekten de merak ediyordu artık.
Bunun cevabını almalıydı.
Cihan bu soruyla bir süre öylece kıza baktı. Yüzünde kırık bir gülümseme ile,

" Kölesiyim."

Dedi.

"Annesinin son nefesini vermeden önce bana emanet ettiği bu kızın, kölesiyim.. "

Atlas bu kez gerçekten şaşırmıştı.
Bu adam gönüllü bu kızın kölesiyim diyordu.

" Beni azad ettiği güne kadarda kölesi olarak kalacağım. "

Gözlerini devirdi.

" Bana bak köle Cihan."

Aklına gelen tehlikeli fikirlerle, artık bir adım atmaya karar vermişti Atlas.

" Babası olacak o Şahin şerefsizi bu kızı kendi gibi şerefsiz olan Aykut'a verecek. Sen bu kıza bu kadar önem verirken nasıl izin veriyorsun bu nikâha."

Plânlar yapıyordu Atlas. Bu kızı Aykut'tan kurtaran ama kendini yakabilecek plânlar. Cihan kaşları çatık sinirle baktı Atlas'a.
Ağzını açmış tam bir şey söyleyecekken Rose,

" Gidelim, uykum geldi.
Hem Pamuk beni özlemiştir."

Dedi.

Cihan yavaşça yerinden kalkarken,

" Tamam...
Hadi gidelim."

Kızı yerinden kaldırıp ceketini beline bağladı. Yine arkasını dönerek kızı sırtına alacakken.

Kızın ağlayan sesini duydu. Hızla geriye döndü.

Dişlerini sıkıyordu kız.
Eteklerini tutarak yumruk yaptığı ellerini kendine bastırarak dahada ağlamaya başladı.

Cihan gördüğü şeyle, " Şşşiitt!" Diyerek kızın yüzünü avuçlarının arasına alırken Atlas kalktı ayağa.

" Ne oluyor.? "

" Sizi ilgilendiren bir şey değil Atlas Bey. Lütfen rahatsız olmayın. "

Dedi kızı kucağına alırken. Kız gözlerini kapatırken kollarını Cihan'ın boynuna doladı. Cihan,

" İyi akşamlar Atlas bey..."

Diyerek arkasını dönüp çıkışa yöneldi. Atlas canı sıkkın ellerini yüzüne koyarak sıvazlarken fısıltıyla söylenen adını duydu sanki.

" Akınn... "

Çok kısık, fısıltılı ve yankı yankı...

GEÇMİŞ

Cihan önde Dilara arkada hastanede aldılar soluğu.
Gül on güne yakın hastanedeydi.
O burda iyileşirken Şahin Bey eşi Dilara'nın isteğiyle Gül'ü kendi nüfusuna almıştı. Hastaneye kızı almaya geldiklerinde Şahin yanlarında olmasada doktorlarla önceden konuşmuş, durumu anlatmıştı.
Her şey hazırdı kız bugünden sonra Rose adı ile Dilara ve Şahin Bey'in nüfusuna kayıtlı ama herkes tarafından Şahin Bey'in metresinden kızı olarak bilinecekti.

Çocuğun odasının önünde durdular Dilara ve Cihan.
Çok heyecanlıydı kadın. Evladını toprağa vermişti ama onun yerine Allah bir evlat daha verdi sayıyordu.
Çok güzel melek gibi bir kız.

Biraz sonra ilk kez Gül ile karşı karşıya gelecek ve tanışacaklardı.

Kapının önünde Cihan iki doktor ile ingilizce konuşuyor, daha doğrusu kız hakkında bilgi alıyordu.
Doktorlar kızın ameliyatı hakkında ve kızla nasıl ilgilenilmesi hakkında bilgiler verdiler. Evdeki bakım nasıl olmalı anlaşılır şekilde anlattılar.

Konuşma bittiğinde Cihan doktorlarla birlikte Dilara'nın yanına geldi. Birlikte içeri girdiklerinde yatakta uyuyan kıza baktı kadın.
Melek gibiydi. Ama bileklerinde gördüğü şeyle sinirle baktı doktorlara.

" Neden bağlı! "

Cihan tercüme ederek sordu.
Doktor Bir kaç cümle ile bir şeyler söyleyince Cihan'a döndü.

" Ağlama krizleri geçirip kaçmaya çalışıyormuş. 2 gün önce dikişlerini açmış. O yüzden çoğunlukla uyutuyorlarmış. Kız doktorları görünce çığlık çığlığa bağırıp her seferinde kaçmaya çalışmış."

" Zavallı küçüğüm."

Dedi kadın kıza bakıp eliyle saçlarını okşayarak.

" Hepsi bizim yüzümüzden.
Zaten hem öksüz hem yetim hem dilsizmiş. Buda yetmezmiş gibi bir böbreğini çaldık.
Buraya zorla getirildi.
Etrafındaki insanlar yabancı, dilleri yabancı, ten renkleri bile yabancı.
Ne kadar koktuğunu tahmin edebiliyorum.

Özür dilerim...
Hepsi bizim suçumuz güzel kızım. Ama affettireceğim sana kendimi."

Dilara Gül'ü izlerken açtı gözlerini kız. Karşısında yine hiç tanımadığı insanlar vardı. Yine korktu.
O korkuyla kaçmak istedi yine.
Ama bağlar izin vermedi. Kız ağlayarak kıpırdanırken Dilara yumuşak sesiyle,

" Korkma güzelim. Korkma benden, bizden." Dedi.

Kaç gündür ilk kez türkçe konuşan birini gördü kız. Sevindi içten içe. Şaşkın bakan gözlerle durdu.

" Benim adım Dilara.
Sakın korkma benden tamam mı güzelim. Seni burdan götürmeye geldim. Beni duyuyor, anlıyorsun değil mi? "

Kız sulu gözlerle başını salladı.

" Şimdi ellerini çözeceğim. Lütfen sakin dur kaçma. Kaçarsan yaran acır kanar tamam mı bir tanem. "

Kız yine başını salladı.

" Aferim benim güzel kızıma."

Dilara yavaşça kızın ellerini çözdü.
O sırada odaya giren doktoru gördüğünde kız korkuyla Dilara'ya sarıldı. Dilara kızın bu hâlini görünce hem üzüldü hem sevindi.

Gül çocuk aklıyla Dilara'yı daha güvenli bulmuştu. Kendi gibi konuştuğu, dediği şeyleri anlayabildiği için.

O günden sonra Gül, Rose Kızıltaş oldu. Dilara ile eve geldi. Çok zor zamanlar geçirdi.
Kaçırıldığı gün çarpan araç ile Akın'ın öldüğünü gördüğü kabuslar yüzünden her gece uykusunda ağlama krizleri geçirdi.
Kabuslarla bağırarak uyandı. Çoğu zaman Dilara'nın koynunda uyudu.

Böyle böyle aradan bir yıl geçti.
Gül'de mecburen alıştı yeni hayatına. Başka çaresi yoktu ki. O yaşta ne yapabilirdi. Sadece alıştı işte.

Ama bununla kalmayacaktı ızdırabı dahada zor günler bekliyordu onu.
Bu bir yılda Dilara'nın herkesten gizlediği hastalığı daha da ilerledi.
Kalbi daha fazla dayanamaz oldu evladının acısına. Her geçen gün kötüye gitti.

*****

Dilara bu akşam da Gül'ü yatağına yatırarak yanaklarından öptü.

" İyi geceler meleğim."

" İyi geceler. "

Dedi Gül. Dilara Gül'e iyi gelmiş, geçen bir yılda Gül yeniden konuşmaya başlamıştı.
Özel bir okula verilmiş en iyi eğitimleri alıyordu artık.

Gül uykuya dalarken Dilara odadan çıktı. Ama ondan önce son bir kez daha baktı kıza.

" Seni yalnız bırakacağım için affet beni."

Dedikten sonra Cihan'ın yanına, salona indi. Hemen karşısındaki koltuğa geçip, bir süre sessiz oturduktan sonra,

" Cihan." Dedi

" Efendim."

" Eğer bana birşey olursa..."

Cihan hızla başını ablasına çevirdi, birden bire duyduğu bu cümle ile korkuyla,

" Ne diyorsun sen abla?
Ne bir şey olması?
Neyin var? "

" Cihan sakin ol ve sözümü kesme."

Cihan endişeli şekilde bakarken,

" Bir gün bana birşey olursa Rose sana emanetimdir.
Onu başta Şahin'den ve Şahin'in düşmanlarından sen koruyacaksın. Bunun için çok özür dilerim.
Biliyorum sana haksızlık yapıyorum.
Günahımıza senide ortak ediyorum ama ben yanında yokken senin onun yanında olduğunu bilirsem huzurlu olacağım.

Çünkü o korunmaya muhtaç zavallı küçük bir kız. Hâlâ korkuyor. Ölen arkadaşı, yaşadığı travma onu çok etkilemiş. "

" Abla ne oluyor? Ne anlatıyorsun?
Hasta mısın? Neyin var?
Çok mu kötü? "

" Hemen korkma Cihan'ım.
Hasta değilim sadece öylesine aklıma geldi."

Dedikten sonra Cihan'a baktı.
Endişeyle bakan gözlerine baktı.

" Cihan..
İyi ki kardeşimsin.
İyi ki yanıma almışım seni. Unutma Şahin kardeşim olduğunu hiç bir zaman bilmemeli."

Cihan'ın anlamaz bakışları arasında yerinden kalktı Dilara. Aynı anda kalbine bir sızı daha saplandı. Ama sesi çıkmadı. Kardeşini daha fazla üzmek istemedi.

Gözleri doldu merdivenleri çıkarken. Az önce kardeşi ile son kez konuşmuştu bunun bilincindeydi.
Ağır adımlarla çıkarken merdivenleri aklına Şahin geldi.
Şuan evde değildi. En son 2 gün önce görmüştü kocasını.
Bir daha görür müydü bilmiyordu.
Ağır adımlarla odasına geldiğinde boş soğuk yatağına baktı.
Yürüdü, yatağa oturdu. Ağrıyan kalbine rağmen derin nefesler almaya çalıştı. Terliyordu, o kadar ki sırtında boncuk boncuk damlalar hissediyordu aşağıya doğru kayan. Yavaşça uzandı yatağına komodinin üzerindeki küçük çerçeveyi eline aldı. Dolu gözlerle baktı.

" Kuzum az kaldı.
Annenin kalbi acına dayanamıyor artık. Yanına gelmek istiyor bu gece. Gelir belki de. Gelirsem beni orda karşılar mısın? "

Derken gülen çocuğu çerçevesiyle göğsüne bastırdı ve gözlerini kapattı.

*****

Ertesi gün evin önünde basın, polis ve bir ambulans vardı.
Dilara gece uykusunda geçirdiği kalp krizi ile bu dünyaya veda etmiş, Gül yine yalnız kalmıştı.
Cihan sabah öğrendiği haberle yıkılmıştı. Dün gece ablasının onunla olan son konuşmasını hatırladığında ciğeri kavrulmuş, yüreğinin yana yana yerinden söküldüğünü hissetmişti. Ama sesi çıkmamış, çıkamamıştı.

Ablası Şahin kardeşim olduğunu bilmemeli demişti. Cihan bunun nedenini anlayamamıştı ama bilmeyecekti. Sonra aklına ablasının sözleri geldi.

" Bir gün bana birşey olursa Rose sana emanetimdir.
Onu başta Şahin'den ve Şahin'in düşmanlarından sen koruyacaksın. Bunun için çok özür dilerim.
Biliyorum sana haksızlık yapıyorum.
Günahımıza senide ortak ediyorum ama ben yanında yokken senin onun yanında olduğunu bilirsem huzurlu olacağım.

Çünkü o korunmaya muhtaç zavallı küçük bir kız. "

Cihan uyandığından beri ağlaya ağlaya perişan olup kucağında uyuya kalan kıza, sonrada evden çıkan cenazeye ve hemen yanında çatık kaşları ile taş gibi bakan adama, Şahin'e baktı.

Tekrar tabuta döndü bakışları. Bir insanın gözünden karısı için bile gözyaşı nasıl dökülmezdi.

" Abla." Dedi kısık sesiyle.

" Emanetine sahip çıkacağım abla. Huzurla uyuyun yiğenimle."

Akan bir damla yaşı sildi gözünden. Ancak bu kadarını görünmeden akıtabilmişti ablasının ardından.

Cenaze önce hastaneye sonra defin için İstanbul'a götürüldü.

Günün haberlerinde ünlü iş adamının eşi yatağında ölü bulundu manşeti yer aldı. Ardındanda bir sürü dedi kodu haberi. Güya Şahin metresinden olan kızını evlat edinince oğlunu yeni kaybeden Dilara Kızıltaş buna dayanamamış kahrından kalp krizi geçirmiş yada daha kötüsü intihar etmişti. Bunlar basından gizlenen gerçeklerdi.

Bundan sonra Gül'ün dünyasında oğlunun ve karısının ölümünün ardından dahada zalimleşen üvey bir baba Şahin Kızıltaş, Gül için herşeyi yapabilecek Cihan, bir kaç hizmetli ile yaşadığı bir ev ve evde alınan bir eğitim hayatı vardı.
Kaderi Gül'ü biraz geri biraz ileri götürüyordu.

BUGÜN.

" Akınn... "

Çok kısık, fısıltılı ve yankı yankı...
Atlas, elerini yüzünden çekerek heyecanla Cihan'ın kucağındaki kıza baktı önce.
Kızın gözleri kapalı mekandan çıkmak üzereydiler.

" Ne oluyor lan!
Kafayı mı yemeye başladım yoksa."

Diyerek etrafinda dönerken Kuzey geldi koşarak.
Önce hâline bakarak,

" Abi?
Ne oldu. Sorun mu var? "

" Yok Kuzey.
Sen, niye soluk soluğasın."

Bir Kuzey'e birde ensesinden tutarak getirdiği gözlüklü, uzaktan kitap kurdu gibi duran genç adama çevirdi bakışlarını.

" Bu kim lan!? "

" Abi bu it az önce Rose ile seni çekmiş. Kız kucağındayken hemde.
Eminim basına sızdıracaktı."

Atlas adama baktı.

" Adın ne lan!? "

" C-Cem. "

" Doğrumu dedikleri? "

" Yok abicim değil.
Valla öyle bi niyetim yoktu.
Mekanı çekerken sizi de çekmişim yanlışlıkla."

Kuzey adamı silkeleyerek,

" Yalan söyleme lan! "

Diye hırlarken Atlas,

" Doğru söylersen seni affederim."

Diyince adam, önce tedirgin olsada, sonra başını aşağı yukarı salladı.

" Aferin."

Dedi Atlas alaycı bir dille.

" Bir şartla gidebilirsin."

" Ne- Nedir."

" O resimleri sabah haberlerinde ve gazetelerde görecem. Yoksa seni bulurum."

Hem adam hem Kuzey şaşkın kala kaldı.

" Anladın mı beni? "

Kendine gelen adam.

" Aa-anladım."

Dediğinde Kuzey'in elinden kurtulduğu gibi kaçarcasına koştu çıkışa ve kayboldu.

" Abi ne oluyor? "

" Anlarsın sonra. "

" Tamam...

Ha! Başka birsey daha var!
Zeki geldi. Anlatacakları var.
Yalnız dışarı çıkalım burası gürültülü."

İki adam hızlıca dışarı çıktığında Zeki yanlarına geldi.

Kuzey, " Anlat." Dedi.

Zeki,

" Atlas abi.
Beyazıt abi beni Şahin'in kuyruğuna takmıştı."

" Eee? "

" Abi Şahin boyundan büyük işe batmış. O sizden önce alınan mekan varya borcu yüzünden istiyormuş orayı.
Tayfun' dan alarak Talat denen birine verecekmiş."

" Talat kim lan!"

" Talat yer altındaki en pislik heriflerden biridir. Her türlü işi yapar. Adam öldürmekten tut kaçakçılığa, kara borsaya kadar. Ve bu güne kadar bir kere yakalanmışlığı yoktur."

Dedi Kuzey.

" Kuzey. "

" Buyur abi. "

" Şeref ve Fırat'ı çağır sizde onlarla birlikte gelin. "

" Sıkıldım.
Bitsin bu iş. "

Yarım saat sonra herkes Atlas'ın yanında, gece klubünün arkasındaki ses geçirmez odadaydılar.

Atlas,
Kuzey'e, Fırat'a, Şeref'e ve Zeki'ye baktı sırayla.

Hepiniz kulağınızı iyi açın...

*****

ERTESİ GÜN SAAT 10: 30

Şahin ofisinde elinde telefon sinir krizi geçiriyordu.

" Ne demek lan!
Ne demek yanmış!
Orası bir saat içinde bana lazım!
Tayfun!
Ne işler çeviriyorsunuz lan!
Kimse benimle oynayamaz! "

Derken telefon kapandı.

Şahin öfke ile bağırırak yumruğunu masaya geçirdi. Tam o sırada ofisin kapısı açıldı. Şahin başını kaldırıp gelenlere baktığında şaşırdı. Beklemediği kişilerdi gelenler.
Ağır adımlarla içeriye giren kişi Atlas ve adamlarıydı.

Atlas elleri ceplerinde yürüyerek Şahin'in masasının tam önünde durdu.
Kuzey'e attığı bakışla Kuzey elindeki çantayı masanın üzerine bırakarak çekilirken Atlas söze başladı.

" Sana gereken paranın tam on katı var bu çantada.
Şuandan itibaren bu para senin!

Satılığa çıkardığın kızında benim. "

Şahin çatık kaşları, öfke yüklü gözleriyle baktı Atlas'a.

" Kabul etmiyorum.
İzinde vermiyorum."

Atlas gülümsedi.
Cebinden çıkardığı kırmızı cüzdanı adama göstererek.

" Senin iznine ihtiyacım yok.
Rose artık benim karım ve özgür."

Loading...
0%