Yeni Üyelik
35.
Bölüm

🔥D. 35 Hasta

@azamet_29_2

" Alev?" Dedi. Ferman.

"Alev. Alev. Alev. Adımımı ezberliyorsunuz yaa."

" Alev.
Senin ne işin var orada.
İn ordan hemen.
Sabahın köründe bu soğukta neden bu.. bu arabanın üzerindesin."

Sonra kafasını bana doğru uzatarak dişlerinin arasından,

"Birde ıslak saçlarla dışarı mı çıktın," diye tısladı.

"Hemen içeri gir. Hava soğuk bide hastalığınla mı uğraşalım.."

Diye çıkıştı.

Sakin şekilde, " İstemiyorum." Dedim.

"Alev. Şansını zorlama.
Her gelişinde olay çıkarmak zorundamısın sen.
Yaptığın herşeyi Aslı'nın sırtından yapıyorsun. Hasta olursan Aslı çekecek sen değil. İn şimdi ordan.

HEMEN! "

"Ooff yaa. Bi rahat vermediniz." Dedim ayağa kalkarak.
Neyseki kahvem bitmişti.
Sonra önce kaputa atlayarak indim. Sinirimi kaputtan çıkarttım. İnşallah çökmüştür.
Ferman elini uzattı,

"Gel." Dedi bıkkın şekilde.

Eline baktım bir süre.
Tek kaşımı havaya kaldırarak.

"İstemez. O elini Aslı'ya sakla ben kendim inerim." Dedim.
Atlayarak yere indim ve eve doğru ilerledim.
"Gıcık ne olacak. Ben bide Aslı'yı buna...."

Sinirle elimdeki kupayı yere fırlattım. Yere çarpan kupa parçalara ayrılırken, Ferman'da arkamdan geliyordu.
Söylendiğini duyuyordum,ama ne söylediği anlaşılmıyordu.

İçeri girerken kapının yanında dikilen o yarmanın yanından yüzüne sinir şekilde bakarak geçip, salona girip oturdum yine sinirle.

Kerem ve Gülce hızlı hızlı merdivenlerden inerken bizi görünce,

"Günaydın Aslı. Günaydın abicim." Dediler. Tabi cevap vermedim.
Cevap alamayınca bana baktı Kerem.

"Yoksaaa... Alev. mi.? Demeliydim."
Dedi tedirgin şekilde.

"Bu çocukta acayip bir zeka var. Süper valla." Dedim Kerem'e bakarak.

Kollarını göğsünde birleştirmiş olarak dikilen Ferman.
Kerem'e bakarak bıkkın şekilde başını salladı,evet anlamında.

Kerem bu kez Gülce'ye dönerek,

"Kahvaltıyı okulda mı yapsak acaba ablacım." Dedi.

"Bugün ev biraz kasvetli sanki."

"Kerem. Sen hâlâ benden korkuyorsun." Dedim pis pis gülerek.

"Ne alakası var ya."

Ferman girdi araya.

"Siz ikiniz masaya."

"Yok abicim, biz gitsek daha iyi aslında."

"Masaya!
Sende Alev."

"Gerek yok tokum. Kızılcık şerbeti içtim az önce."

Ferman yanıma gelerek eğildi ve

" Alev bak, beni yorma." Dedi dişlerinin arasından.

Aslı'nın hatırı için Ferman'a uydum.
Sonuçta Ferman Aslı için gerekliydi.
Herkes mutfağa geçerek masaya oturdu. Esma Sultan çayları doldururken göz ucuyla bana bakıyordu.

Ferman durumu farkedince,

" Esma Sultan.
Bi sıkıntı mı var, iyimisin?" Diye sordu.

"Y. Yok. Bişey yok oğlum."

Aslında vardı. Sıkıntı bendim.

Ferman, çayından bir yudum alırken bana dönerek baktı.
Bense sessizce tabağımdaki zeytin domates ve biberlerle tabağıma yüz yapıyordum.

Bir süre sessizlik devam etti.
Gülce sonunda dayanamayıp sordu.

"Alev bişey sorabilirmiyim."

Tabağımla oynamaya devam ederek, "Sor"
Dedim,ilgisiz ve soğuk bir sesle.

"Aslı neden..."

"Neden mi gelmiyor? "

Ferman da bu sorunun cevabını bekliyordu eminim.
Peki neden sormuyordu.
Benim bu kadar uzun kaldığımı görmemişti şuana kadar.
Bana dikkat kesilerek baktı, cevap için.

"Dinleniyor."
Dedim tabağımdaki zeytine çatalı bıçak gibi tutup saplarken.
Aslı şimdiye kadar itiraf etseydi duygularını bu kadar uğraşmama gerek kalmazdı.
Bu hareketimle Kerem yerinden sıçradı,korkuyla.
Bu çocuk gerçekten benden ürküyordu.

"Biraz dinlenmesi lazım sanırım Aslı'nın."
Sırtımı sandalyeye yaslayarak devam ettim.
"Bilmiyorum belkide hiç gelmez. Yada gelmek istemez."
Gözüm Ferman'daydı.
Ne tepki vereceğini merak ettiğim için böyle söylemiştim.

Kerem, bir anda öksürmeye başladı. Benim kurduğum cümleyle içtiği çay boğazına kaçtı çünkü.
Eminim Alev ile yaşama korkusu sarmıştı Kerem'i.
Şuan içimden ona güldüğümü bilse..

"Nedenki?"

"Bilmem.
Onu buraya çekecek birşey bulamıyordur belkide."

Gözüm yine Ferman'daydı.
Sonra ayağa kalkarak,

"Başım ağrıyor. Ben biraz dinleneceğim." Dedim.

Ferman:
"Otur kahvaltını yap.
Dünden beri birşey yemedin.
Az önceki yaptığında cabası.
Hasta olacaksın."

"Aç değilim." Dedim ve mutfaktan çıktım.

Yavaş adımlarla merdivenlere giderken Ferman'da masadan kalkarak arkamdan geliyordu.

Bir yandan da Kerem'e "Siz ikiniz okula, oyalanmayın." Dedi.

Kerem'in

"Gittik bile abicim. Hadi ablacım çabuk yiyip kaçalım,"

Dediğini duydum.
Kahkaha ile gülmemek için tuttum kendimi.
Merdivenlerden çıkarken kendi kendime söyleniyordum.

"Sizi inatçı keçiler.
İtiraf edeceksiniz sonunda göreceğim.
Acaba işi hızlandırmak için ikisinden birisini vursammı." Dedim sinirle.

O an arkamda duran Ferman'ı hatırlayıp baktım.
Ferman gerçekten de sinirle bana bakıyordu.
Ciddi değildim ama duymuştu bir kere.

Merdivenleri hızla çıkarak yanıma geldi.
Kolumdan tutarak beni yukarıya doğru sürüklercesine çıkararak odaya getirip odanın ortasına savurdu.

Yanıma kadar gelip gözlerime baktı.
Sanki kim olduğumu anlamaya çalışıyordu.
Bende onun gözlerine baktım dik dik.
Sonra kendinden emin şekilde.

"Birşeyler karıştırıyorsun Alev."

Dedi.

"Anlat. Yoksa..." Dedi ve durdu.
Sonra sinirli şekilde devam etti.
Sesi daha yüksek çıkıyordu.

"Akşam bana anlattıkların.
Sonra sabahki hareketlerin.
Ne yapıyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun.? Anlamıyorum."

Yavaş adımlarla Ferman'a yaklaştım. Tam önünde durdum.
Başını eğip bana,gözlerime baktı.

"Bir şey yaptığım yok. Sadece gözünüzü açmaya çalışıyorum."

"Ne.?"

Ellerimi uzatarak yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
Hareketime şaşırmış olmalı ki şuan gerçekten tuhaf şekilde bakıyordu. Yüzümü yüzüne dahada yaklaştırdım.
Gözleri gözlerimdeydi hâlâ.

"Sen..." Dedim.
" Aslı'yı seviyormusun?
Bana doğruyu söyle."

Bir süre bekledi önce, sonra kaşlarını çattı.
"Şu soruyu sormayı bırak attık."

Kendini geri çekerken birden elimi tuttu.

"Elin... neden bu kadar sıcak.
Ateşin var senin.."

Elini alnıma koydu sonra.

"Senin ateşin var. Sana demiştim." Dedi sinirle.

Aldırış etmedim.
Yüzünü ellerimle tutup kendime çevirdim.

"Cevap ver!"

O cevabı alacaktım kararlıydım.
O an tekrar gözlerime baktı.
Gözlerini bir kaç saniye kapatıp açtı.

"Hayır. Yok öyle birşey.
Nerden çıkardın bunu."

Dedi derin bir nefes vererek.

"Benim ona karşı iyi olmamın sebebi yardım etmek istemem.
O Demir piçine karşı yanında olmak istiyorum.
Babasının ona bıraktığı herşeyi tekrar aldığında ve işleri yoluna koyduğunda bizde burdan ayrılacağız. Hepsi bu."

Dediklerine inanmadım tabiki.
Ellerimle omuzlarından tuttum.
Ferman ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Önce ellerime sonra gözlerime baktı,dahada şaşırarak.
Parmak uçlarıma yükselerek boyuna yetişmeye çalıştım.
Dudaklarımı yüzüne dahada yaklaştırdım.

"Ondan hoşlandığını biliyorum. Tamam, inkar et. Hoşlanmadığını söyle."

"Ama o senden hoşlanıyor.
Senin parfümünün kokusu bile onu mest ediyor.Onun sana ihtiyacı var.
Sende onu sevsen, hiç kimsenin sevmedigi kadar sevsen olmazmı.
Bu dünyada onun için artık tek güvenli ve huzurlu yer sensin."

Dedim ve gözlerimi kapatıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Donup kaldı öylece.
Mavi gözleri boşluğa bakıyordu.
Böyle birşeyi beklemediği açıktı.
Sonra geri çekildim. O yüzüme bakarken ateşin verdiği bitkinlikle kendimi karanlığa doğru bıraktım. "Aslı,artık itiraf etmelisin...."

FERMAN'DAN

Dün gece Alev ile konuştuktan sonra, sabaha kadar doğru düzgün uyuyamadan geçirdim geceyi.

Aslı'ya olan duygularımı sorgulayıp durdum.
Alev'in sözleri kafamda dönüp duruyordu.
Aslı benden hoşlanıyordu. Belkide aşıktı. Öyle demişti Alev.

Ya ben? Ben ondan hoşlanıyormuydum. Hayır, ben sadece ona yardım ediyordum.
Ona bir can borcum vardı. Bu yüzdende ona, babasının mirasını geri almasına yardım ediyordum. Hepsi bu.
Evet farklı bir kız, belki sevimlide. Alev tarafına rağmen hoş.
Saf,güzel, masum.
Benim tanıdığım o kadınlardan çok farklı. Ama benim ondan hoşlanma ihtimalim yok. Yani olamaz. Kafasından uyduruyor Alev.

Bu düşünce girdabında döndüm durdum sabaha kadar.
Sabah telefonumun sesiyle uyandım. Zafer'di, arayan.
Hemen doğruldum yerimde.
Telefonu açtım.
Ne oldu ne var dedim.

Önce "Abi iyimisin." Dedi.
"İyiyim neden" diye sorduktan sonra buraya gelsen iyi olur diyince hemen apar topar bahçeye indim.

Kapının dışında Zafer beni bekliyordu.
Başıyla işaret ettiği yere bakınca

"Gerçekten de pes."
Dedim içimden.

Aslı bahçedeki arabalardan birinin üzerine oturmuş sabahın ayazında kahve içip gün doğumunu izliyordu.
Bahçedeki adamlar ise etrafında onu izliyordu.
Yani, ben Aslı sanıyordum.
Hemen yanına gittiğimde ve
kızarak inip eve girmesini söylediğimde,

"İstemiyorum." Derken yüzüme bakış şeklinden anladım Alev'in hâlâ burda olduğunu.

Birde ıslak saçlarıyla çıkmıştı bu soğukta. Kesin hasta olacak.
Bu kız gerçekten insanı delirtir.

"Her gelişinde sorun çıkarmak zorumdamısın" Diye dahada kızınca.

Sinirli şekilde indi olduğu yerden.
Eve giderken elindeki fincanıda yere fırlattı.
Bense arkasından söyleniyordum.
Eminim oda duyuyordu.
Salona girdiğimizde sinirle koltuğa geçip oturdu.
Kerem ve Gülce onu Aslı sanıp günaydın dediklerinde Alev cevap vermeyince Alev olduğunu anladıklarında Kerem kahvaltıyı okulda yapalım diyerek evden kacmak istesede izin vermedim.

Kerem,Alev'den çekiniyordu.
Kahvaltı masasındayken,Gülce'nin dayanamayıp Aslı'yı sormasıyla,

Alev, belkide hiç gelmez gibi birseyler söyledi. Sonrada baş ağrısı bahanesiyle odasına çıkmak için kalktı.
Merdivenlerden çıkarken bende arkasından gittim.
Kendi kendine konuşuyordu. Normalde Aslı Alev'i kontrol edebilirdi. Alev ortalarda olsada çok durmazdı. Alev birşeyler çeviriyordu emindim.
Aslı'dan habersiz hemde.

Kolundan tutarak hızla odaya çıkardım Alev'i.
Odanın içine soktum. Aslında savurdum demek daha doğru olur. Gerçekten kızgındım.

Yanına gidip gözlerine baktım.
Aslı mı? Alev mi? Hangisiydi?
Alev oldugundan emin olunca.

"Birşeyler karıştırıyorsun Alev.
Konuş ne çeviriyorum anlat. Yoksa..."

Devamını getiremedim.
Hiç hoş şeyler söylemeyecektim çünkü.

"Akşam bana anlattıkların.
Sonra sabahki hareketlerin.
Ne yapıyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun.? Anlamıyorum." Dedim.

Alev tam önüme kadar geldi ve durdu.
Başımı eğip gözlerine baktım.
Bu bacaksız kız hayatıma öyle bir gitmişti ki. Onunla ne yapacaktım.

Ellerini uzatarak yüzümü avuçlarının arasına aldı.
Yaptığı şeyle şaşırdım.
Ben ne yapıyor diye düşünürken. Yüzünü yüzüme dahada yaklaştırdı.
Gözlerine bakıyordum hâlâ.

"Sen.
Aslı'yı seviyormusun? Bana doğruyu söyle." Diyince birkez daha şaşırdım. Cevap verecekken farkettiğim şeyle,

"Elin... neden bu kadar sıcak.
Ateşin mi var." Dedim.

Elleri çok sıcak gelmişti bana.

"Senin ateşin var. Demiştim sana."

Dedim sinirle.
Belliydi eminim sabah yaptığı salaklık yüzündendi.

Söylediğim cümleyi hiç umursamadan yüzümü tutarak yüzüne çevirdi.

"Cevap ver. " dedi.

Gözlerimi bir kaç saniye kapatıp açtım.

"Hayır. Yok öyle birşey.
Nerden çıkardın bunu."

Dedim derin bir nefes vererek.

"Benim ona karşı iyi olmamın sebebi yardım etmek istemem.
O Demir piçine karşı yanında olmak istiyorum. Babasının ona bıraktığı herşeyi tekrar aldığında ve işleri yoluna koyduğunda bizde burdan ayrılacağız. Hepsi bu."

İnanmış gibi durmuyordu. Gülümseyerek ellerini omuzlarıma koyarak destek aldı.
Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken parmak uçlarına yükseldi.
Dudaklarını yüzüme yaklaştırdı. Heyecanlanmadım desem yalan olur böyle bir hareket beklemiyordum.

"Ondan hoşlandığını biliyorum. Tamam, inkar et. Hoşlanmadığını söyle." Dedi Bu kez.

"Ama o senden hoşlanıyor. Senin parfümünün kokusu bile onu mest ediyor.
Onun sana ihtiyacı var.
Sende onu sevsen, hiç kimsenin sevmedigi kadar sevsen olmazmı.
Bu dünyada onun için artık tek güvenli ve huzurlu yer sensin."

Dedi ve gözlerini kapatıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Donup kalmıştım öylece.

Öylece boşluğa bakıyordum.
Şuan Aslı'nın bedenindeki Alev tarafından öpülmek çok acayip hissettirmişti.
Bir an karşılık vermek istesemde Aslı geldi aklıma Bu..bu.. çok saçmaydı.
Ben ona karşı birşey hissetmediğimi söylerken Alev'in hareketi beni şok etmişti. O sımsıcak dudaklarını dudaklarımda hissetmek çok farklı birşeydi.
Sonra geri çekildi. Yüzüne baktım. Yüzü gözleri kızarmıştı.
Ateşi olduğu yüzünden kırmızılıkdan dahada belliydi.
Birden gözlerinin kaydığını farkettim. Aynı anda boşluğa bıraktı kendini. Düşmeden yakaladım. Bayılmıştı.

"Ah Alev. Yaptığına bak. Bir kerede akıllı davran be kızım."
Dedim sinirle.
Sonra yavaşça kucağıma alarak yatağına yatırdım.

Elimle boynuna ve alnına dokundum. Yanıyordu resmen.
Üzerindeki kalın kazağı çıkarmak için tereddüt etsemde mecburen çıkardım.
Neyseki içinde şu badi denen seyden vardı.
Dolaptan ince bir pike çıkarıp üzerine örttüm.
Sonrada telefonunu çıkarıp Kağan'ı aradım.
Geldiğinde diyeceği şey "Yinemi." Olacaktı eminim.

Telefon çalıyordu ama açmıyordu.
Bir süre daha çaldı,sonra açıldı telefon.
Kağan "Ooo asabi arkadaşım hayırdır."

"Neden açmıyorsun lan!" Dedim.

"Sakin ol dostum hayırdır?"

"Aslı rahatsızlandı."

"Yinemi?"

Gözlerimi devirerek "Yine," dedim.

"Oğlum sen bu kıza iyi gelmiyorsun galiba. "

"Kağaann! "

"Ihım. Dostum ben şuan yoldayım. Şehir dışındaydım yani,gelmem 2- 3 saati bulur.
Nesi var. Çok mu kötü. "

Anında lafı çevirmişti.

"Sabah ayazında dışarda kahve keyfi yaparken üşüttü sanırım. Ateşi var."

"Sabah ayazında kahve keyfimi yaptınız? Oğlum başka fantezimi yok."

"Ne fantazisi lan. Kendi içmiş.
Ben o kadar salak değilim."

"Haa ne bileyim bellimi olur."

"Lan sus! Gelince boğarım seni.
Ne yapabiliriz onu söyle."

"Tamam tamam. Önce üzerindeki kıyafetleri çıkar.
Alnına,koltuk altlarına soğuk su ile ıslatarak havlu koy.
Bende Sinan'ı arayayım.
Bir adam yolla Sinan'a ilaçları hazırlar verir."

"Sinan? "

"Eczacı olan Sinan. "

"Hı tamam.
Zaferi yolluyorum. "

"O gelene kadar ateşi düşmezse kızı ılık duşa sokun. "

"Ne! Benmi."

" Yok ben."

"Laan..."

"Hadi hadi, kapatta Sinan'ı arayım."

"Kapat lan gerizekalı..
Bu adam bu beyinle nasıl doktor oldu lan."
Telefonu kapatıp. Zafer'i aradım Sinan'ın yanına gitmesini söyledikten sonra,Aslı'ya döndüm.

Ateşi için banyoya girip havlu ıslayıp getirip alnına koydum.
Ateş devam ediyordu. Havluyu tekrar alıp banyoda ıslayıp tekrar alnına koydum.
Aslında bu işi Esma Sultan' danda isteyebilirdim ama kendim yapmak istedim.

Tekrar banyoya giderek bir havlu daha aldım. Dolaptaki makası kullanarak ikiye keserek iki küçük havlu yaptım.

Onları da ıslatarak yeniden Aslı'nın yanına döndüm.
Üzerindeki pikeyi açarak havlulardan birini bir koltuk altına koymuştumki..
Soğukluğu hisseder hissetmez titreyerek gözlerini araladı.

" Aaahh! Soğuukkk." Dedi ağlamaklı.
Dişleri sıkıyordu. Kollarını birbirine dolayarak üşüyorum diyince içimde bir sızı hissettim.

Yatağın ucuna oturarak,

"Biliyorum ama biraz dayan.
Hem suç sende, senin hatan.
Sabah ayazında dışarda kalırsan olacağı buydu."

Dedim,bezgince havluyu alıp kalkarken.

"Ne yaptı?" Dedi, dişlerini sıkarak. Anında, araladığı gözlerinin mavisine baktım.

"Aslı!"

************************************
Bölüm sonu canlarım . 😊😊

* Sizce Ferman Aslı'ya karşı gerçekten birşey hissetmiyormu.

* Yoksa kendine mi itiraf edemiyor.

* Sizce hangisi.

*Peki bundan sonra ne olacak.

Gelecek bölümde görüşmek üzere.
Lütfen fikirlerinizi ve yorumlarınızı
Beğenilerinizle birlikte benimle paylaşın

 

Loading...
0%