Yeni Üyelik
1.
Bölüm

🔥D.1 Kaçış.

@azamet_29_2

 

"Dikkat et Aslı.
Bu seferde yakalanırsan valla odaya kilitleyecekler bizi söyleyeyim.
Senin yüzünden bu odaya tıkılı kalamam, yakarım bu odayı haberin olsun."

 

Düşününce, belk" Yakarsan bende yanarım sende. Aslında ben yanarken sende beynimin içinde yanarsın.
i sendende kurtulurum ha, ne dersin?
İçimdeki başka bir benle yaşamak çok gürültülü oluyor.
Sen, sadece kafamdasın biliyorsun.

 

Sahi! Ben senden neden kurulamıyorum ya! "

 

" Ben istemedikçe benden kurtulamazsın Aslı.
Bunu sende biliyorsun değil mi? "

 

" Neyse ya uzatma ve karışma Alev.
Bu şansı bir daha kolay kolay bulamam. Oraya gidip tekrar bakmam gerekiyor."

 

"Peki, o borunun seni taşıyacağına emin miyiz."

 

" Merak etme taşır.
Kaç kiloyum sanki."

 

" Bilmem 45 mi, 50 mi? "

 

Gözlerimi devirip önüme döndüm.

 

"Artık susta şuradan düşmeden inelim!
İneyim!
İyice kafayı yemeye başlamadan bu hastaneden tamamen kurtulmalıyım bir an önce."

 

" Tamam be dikkat et."

 

Evet şuan hastane odamın penceresinden firar etmekteyim.
Çünkü yapmam gereken işlerim var.
İşlerimi halledince bu tımarhaneye geri dönmek zorundayım zaten.

 

Maalesef son zamanlarda buradan başka gidebileceğim bir yerim yok.
Ama bu geçici bir durum tabi.

 

Burası özel bir hastane.
Ulti zenginlerin kaçık yada sorunlu çocuklarının yattığı bir hastane.
Beni bu hastaneye mahkum eden o kadını elime geçirdiğimde bizzat teşekkür edeceğim kendisine.

 

Pencereden dışarı çıkabilmek için önce pervaza bastım.
Ardından da bedenimi pencerenin dışına çıkarıp, pencerenin önündeki çıkıntıda dikkatlice ilerleyerek pencerenin hemen yanında bulunan, çatıdan aşağı kadar uzanan boruya uzanarak tuttum.

 

Tek elimle sıkıca tutunduktan sonra bir ayağımla da boruyu duvara tutturan kelepçele bastım.
Gayet sağlam olan borunun gövdesinden destek alarak diğer elimi ve ayağımı da kullanarak kendimi boruya sabitledim.

 

Yavaşça duvara sırayla monte edilmiş kelepçelere basarak, ikinci kattaki odamdan aşağıya inmeye başladım.
En son kalan bir metreyi de atlayarak bahçeye indim.

 

Etraf karanlıktı bu yüzden kendime bu kadar güveniyordum.
Kimsenin beni göremeyeceğinden nerdeyse emindim.

 

Bu gece buradan kaçarak eve tekrar gidecek keşif yapacaktım.
Sonraki günlerden birinde de içeri girecektim ama önce keşif.

 

Bahçede yavaş adımlarla ilerleyerek bahçe duvarına doğru geldim.

 

Duvara yakın ağaca tırmanıp duvarın üzerinden atlama planımı devreye sokmak için bir süre etrafa bakarak soluklandım.

 

Birden sırtımda hissettiğim ürpermeyle duyduğum sese kulak verdim.

 

" Biri geliyor.
Koş Aslı!
Hızlan yoksa ben devreye gireceğim."

 

"Kes sesini Alev!"

 

Diyerek tabana kuvvet koşmaya başladım.
Arkamdan gelen ses,

 

"Hey! Kim var orada?
Kimsin duur!!"

 

Diye bağırsa da ,durmadım tabi ki.
Başımdaki kapşonumu yüzüme doğru çekerek tabana kuvvet koşmaya başladım.
Yakalanma korkusuyla ağaca tırmanırken yanımdan hızla geçip aşağı atlayan kedi yüzünden ellerimi ağzıma bastırarak çığlığını tuttum.

 

Kapıdaki güvenlik elindeki fenerle duvarın dibini kontrol ederken beni görmemesini umarak ağacın dalına sindim.

 

Ağaçtan atlayan kedi miyavlayarak adama doğru gidince adam,

 

"Sen miydin aptal kedi."

 

Diyerek homurdandı ve şöyle bir etrafa bakarak binanın önüne doğru geri gitti.

 

Bende bir Oh! çekerek kaldığım yerden devam ettim.

 

Ağaçtan duvara tırmanıp oradan da aşağı atladım.
Aşağı indiğimde daha rahat hissetmiştim kendimi.

 

" Oh be! "

 

Diyerek hızlı adımlarla caddeye doğru ilerledim.
Sabaha kadar zamanım vardı.
Sabah aramaya başladıklarında, beni parkta bulacaklardı.
Planım öyleydi yani.
Caddeye çıktığımda Alev yine konuşmaya başladı.

 

" Ee akıllı kızımız.
Oraya kadar nasıl gitmeyi düşünüyorsun? "

 

" Yürüyerek."

 

"Nee?!"

 

" Sen ne sanıyordun?
Taksiyle gideceğimi mi.
Ana yollardan değil de ara yollardan gidersek, yol bir saat sürer.
Bir saatte orda olurum yani."

 

"Sen delisin."

 

"GERÇEKTEN Mİ? "

 

Eski evime hırsız gibi girebilmek için şuan deli ilan edilerek, iki yıldır getirildiğim hastaneden kaçıp keşif yapmaya gidiyorum.

 

Ben deli değilim diyerek günlerce ağladım krizler geçirdim.
Ama kimse inanmadı tabi.
Alev de o krizlerin birinde oluştu.

 

Deli olmanın fena fikir olmadığına karar vermem 1 yılımı aldı.
Sonunda kabullendim.
Hatta işime gelmeye başladı bu deli olma olayı.

 

"Alev sende iyice delirtme beni.
Artık bi sus kafa sikme."

 

Bir sürelik sessizlikten sonra anladığım yalnızdım.

 

Bu hastaneye katil olan üvey annem ve abim sayesinde yatmıştım.
Katil olduklarını sadece ben biliyorum.
Zira babamı onlar öldürdü diye aylarca ağlamama rağmen kimseyi inandıramadım.

 

Ama bir gün ispat edeceğim.
Yemin ettim intikam alacağım.
Eminim beni de öldüreceklerdi.
Ama bu kadarı da polisin dikkatini çeker diye yapamadılar bence.

 

Annesinden sonra babasının da ölümüyle aklını kaçırarak tımarhaneye yatırılan üvey evlat hikayesini herkes sever. Değil mi?

 

Neyse işte.
Arada bir firar ediyorum.
Her seferinde farklı bir yoldan kaçınca, haliyle yakalanmıyorum.

 

Bir keresinde kameraları bozmuş başka bir seferinde hastaneyi birazcık yakmış olabilirim.
Gerçi sadece odada yanan kağıtların dumanını kullanmıştım ama duvar kağıtları da tutuşunca biraz ayar kaçtı..
Her neyse beni her yakalandıklarında yaka paça getirip yine odama tıkıyorlardı.
Özel bir hastane olduğu, ve sevgili ve ilgili ailemden aldıkları yüksek miktardaki ödemeleri kaybetmemek için sevgili aileme de durumdan bahsedemiyorlardı.

 

Üvey ailem mi yoksa hastanenin sahibimi daha şerefsiz bilemiyorum.

 

Yürümeye devam ettim. Üzerimde hastane pijamalarım ve ince kapşonlu hırkam vardı.

 

Hastane kıyafetlerinin biraz daha modern olmasını isterdim ama en azından beyaz değiller. Gri renk oluşu karanlıkta dikkat çekmezdi.

 

"Bok çekmez!!"

 

Yine o ürperme

 

"Aslı kooş!!
Güvenlikteki adamlar. İkisi de peşimizde."

 

"Olamaz hay böyle şansıma."

 

" Konuşma kooş!!"

 

Adamların bu kadar çabuk fark etmesi iyi olmamıştı.

 

Hastanenin önündeki ana yola doğru son hız koşmaya başladım.
İzimi kaybettirmek için sık ağaçlarla kaplı parka dalarak ağaçların arkasından çıktım ana yola.

 

Sans işte o sırada yoldan geçecek olan pikabı görmemle ağzım kulaklarımdaydı.
Tam yanımdan geçerken pikabın kasasına atlayıverdim.
Sırt üstü yatarak derin nefesler alırken gökyüzünü izlemeye başladım. Hava sıcak ve yaz olması benim için avantajdı.
Oldum olası yaz aylarını daha çok severim. Kış aylarını hiç sevmezdim.
Yel esse ben zatürre, hemen hasta oluyordum. Ateş , öksürük çek ALLAH çek. Bir süre sonra kavşakta kırmızı ışıkla duran pikabtan bir atlayışta inerek koşar adım kaldırıma çıktım.

 

Atladığımı görerek şarkın şekilde bana bakan şoföre aldırmadan yoluma devam ettim.

 

Bu yol evime doğru giden kısa yokuştu.

 

Geceyi aydınlatmaya çalışan ayın ve aklıma gelen geçmiş anılarımın yüzünden gözlerimden akan yaşların eşliğinde yokuşu çıkmaya başladım
Geceyi aydınlatmaya çalışan ayın ve aklıma gelen geçmiş anılarımın yüzünden gözlerimden akan yaşların eşliğinde yokuşu çıkmaya başladım.

 

Bahçe kapısına 100 metre kala babamın ölen annem için yaptırdığı aslanlı çeşmeyi gördüm.

 

"Sonunda. İşte geldim."

 

Hâlâ aynı. Hâlâ anılarımdaki gibi.

 

"Nede özlemişim."

 

Dedim gözyaşlarımı silerken.
Göz yaşlarımı tutamamak zoruma gitmişti. Alev yine dürttü.

 

"Kes ağlamayı Aslı.
Amacımıza odaklan. Yeminini hatırla,ağlamaya gelmedik buraya. Nerde şu kapı, kapıyı bul."

 

"Kapı hâlâ aynı yerde."

 

"Bence gelmişken içeriye de girelim."

 

"Olmaz içeri şimdi girersek yakalanırız.
Dışarıda bir sürü koruma var."

 

Sahi neden bir kişi için bu kadar koruma var.
Daha öncede kaçıp 2 gün boyunca evi gözetleyerek kaç kişi var diye bakmak iyi olmuştu.

 

O kadın bu evi kime satmıştı.
Çok mu zengindi çok mu tehlikeli biriydi? Yine o his.

 

"Aslı saklan birileri geliyor."

 

Bahçe demirlerinin tamamını saran sarmaşık duvarın arkasına geçerek yere diz çöktüm.
Kafamı uzatarak baktığımda dört tane siyah lüks aracın bahçeye girişini izledim.
Öndeki siyah en lüks araçtan inen adama baktım.

 

Yuh be bune adam rahat 1.85 boylarında biriydi.
Yüzünü karanlıkta seçemiyordum.
Arkasından gelen adamlarında ondan farkı yoktu. Hele biri daha kalındı sanki.
Adam karanlıkta yürüyerek içeri girerek gözden kayboldu.

 

O an sol yanımda bir sızı hissettim.
Benim olan evde artık başka biri yaşıyordu.
Bu hiç adil değildi. Bu ev benimdi.

 

" Hayat adil değil Aslı.
Hadi dönelim artık, adamların sayısı iyice artmaya başladı.
Başımız belâya sokmayalım.
Sabah olacak nerdeyse."

 

Parmaklıklar arasından biraz daha seyrettim evimi.

 

"Az kaldı geri döneceğim bekle beni."

 

Diyerek istemeye istemeye oradan ayrıldım. Geldiğim caddeye doğru giderken,

 

"Hey dur! Ne yapıyorsun Alev? "

 

*****
Alev kontrolü ele almıştı.
Aslı'nın girdiği duygu bunalımı Alev'in ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Caddeye koşarak inen Alev gördüğü ilk otomobilin önüne atlayarak durdurdu.
Otomobilden sinirle inen adam bir yandan sallanıyor bir yandan da küfürler savuruyordu.
Alev adama yaklaştığında burnuna o iğrenç koku gelmişti.
Adam sabaha kadar içmiş zil zurna sarhoş olmuştu. Bu saatte dönüyordu evine. Alev adama bakarak sinsice gülümsedi.
Daha kolay olacaktı yapacağı şey. Adamı yakasından tutarak geriye doğru savurdu.
Hızla arabaya binerek gaza bastı.

 

"Hu huuu.."

 

"Alev ne yapıyorsun? Başımızı belaya sokacaksın. "

 

" Birşey olmaz bizim ceza ehliyetimiz bile yok hahahhaaaa."

 

************************************

 

Eveet. Bölüm sonu.

Loading...
0%