Umarım beğeniyle okursunuz.
😊
Beğeni ve yorumları unutmayın LÜTFEN!!!
************************************
Kapının açılıp birinin içeri girdiğini gördüm.
Gelen kişi Ferman'dı.
Karanlıkta beni Farketmedi.
Merdivenlere doğru giderken hareketlerinde bir gariplik olduğunu farkettim.
Yürürken sanki sendeliyordu.
İçkimi içmişti bu?
Mutfağın yanından geçerken birden dengesi kaybedince sırt üstü yere düştü.
Koşarak yanına gittim.
Dizlerimin üzerine çökerek .
"Ferman?
Ferman iyimisin kendine gel."
Dedim.
Ama hiç hareket yoktu.
Ferman'ın yüzüne hafifçe tokatlar atarak uyandırmak istedim ama yok. Uyanmıyordu.
Omuzlarından tutarak sarsarak yine seslendim. Yine tepki vermedi.
Bir an onu ilk yaralı olarak gördüğüm gece geldi aklıma.
Gayrı ihtiyari elimle göğsünü yoklayarak yarası falanmı var,yinemi vuruldu diye düşündüm.
Ama bir yarası falan yoktu.
Ne yapmalıyım şimdi.
Böyle olmayacaktı, Kerem'i çağırmak için yanından kalktım.
Merdivene yönelmiştim ki eşofmanımdan tuttu.
"Gel buraya."
Dedi kısık çıkan sesiyle.
"Kimseyi uyandırma."
Hemen yanına çöktüm yeniden.
"İyimisin? Neyin var? "
Bir yandan kalkmaya çalışarak konuştu.
"Ortalığı ayağa kaldıracaksın.
Sessiz ol biraz."
"Ama yardıma ihtiyacın var."
"Hayır yok.
Kendim hallederim."
Gözlerimi devirerek,
"Gurur abidesimisin."
Dedim somurtarak.
Bana bakan sinirli bir çift mavi görünce sustum.
"Of tamam.
Hadi benden destek al o zaman."
Dedikten sonra yerden kalkması için kolundan tutarak yardım ettim.
Ama o kadar ağırdıki adam kalkmıyor anacım.
Benim kilom nere o nere.
Aynı siklette bile değiliz.
Güç bela kalkmasına yardım ederek kolunun altına girdim.
İçki kokusu gelmiyordu.
Sarhoş değildi.
Yaralı değildi.
E. Bu halinin sebebi neydi o zaman.
Bir eliylede korkuluklardan destek alarak merdiveni çıkmayı başardık.
Üst kata zar zor çıktıktan sonra,
"Bence düz ayak bir ev almalıydın bu evin çok basamağı var. "
Dedim salakça.
Evet gerçekten de salakça bir cümle kurmuştum şuan.
Başını hafiften bana çevirip bu kezde o , gözlerini devirerek bir bakış attı ve tekrar önüne döndü.
"Çok aptalsın Aslı. Ev bizim evimiz hatırlatayım."
Maalesef haklıydı Alev.
"Kabul ediyorum salakça bir şeydi söylediğim."
Ferman'ı kendi odasına kadar getirdim. Kapıyı açarak içeri girdik.
Yatağına doğru yürürken birden ayağımın takılmasıyla ikimiz birlikte yatağa düştük.
Şuan Ferman'ın üzerinde yatıyor oluşumdanmı yoksa vücudunun fazla sıcak oluşunu hissetmemdenmi bilmiyorum,tepeden tırnağa ateş almış gibiydim.
Kısa bir an kalp atışlarını bile duydum. Onun kalp atışlarına benimkiler iki misli olarak eşlik etmeye başlayınca yutkunarak Ferman'ın yüzüne baktım.
Hâlâ gözleri kapalıydı ama dudaklarının yukarı kıvrıldığını gördüğüme yemin edebilirim.
Ama ispatlayamam.
Anında üzerinden kalkıp arkamı döndüm. Kıyafetimi düzeltip iki elimle yüzüme vurarak.
" Kendine gel Aslı." Dedim.
Alev zillisi hemen,
"Ya kendine gel yada Ferman'a gidelim."
Demezmi.
Gıcık zilli, içimde resmen yelloz besliyorum ben.
"Alev kapa çeneni birde seni çekemem."
"Çok yakışıklı bir adam değilmi?
Ne dersin?
Hahahahaha. "
Diyerek gülen Alev'e mi yoksa şuanki halimemi kızsam bilemedim.
Neyse başının altına yastığını koyup yataktan aşağı sarkan bacaklarını güç bela yatağın üzerine çıkardım.
Ayakkabılarınıda çıkararak, yatağa oturup bir oh çekip nefes aldım.
Bu adam kendinde değilken her yeri ayrı ağır anacım.
Ferman, gözleri kapalı derin nefesler alıyordu.
Yanına yaklaşarak,
"İyimisin?"
Dedim.
Konuşmadı, sadece başını evet anlamında salladı.
"Neyin var hasta falanmısın?"
Kısık sesiyle
"Sadece yorgunum.."
Alnına elimi koydugumda ateşinin çok yüksek olduğunu anladım.
"Ateşin var senin."
"Abartma."
Dedi yine kısık sesiyle.
Banyoya girerek ıslak bir havlu ve ilaç kutusunu getirdim.
Elimdeki havluyu katlayarak alnına yerleştirdim. Önce bir irkildi. Demekki ateşi çoktu.
Sonra da ilaç kutusundan dereceyi aldım.
"Ama bu klasik dercelerden.
Koltuk altına konması lazım bunun. Şu kafaya tutulan şeyden niye yok."
Diyerek kutuyu iyice karıştırdım.
"Yok." Dedim üzgün şekilde.
"Ee ne abarttın ha.
Ne bekliyorsun Aslı. Bunu kullan işte."
"Aleevv.!! Sus bi."
"Çok basit gömleğinin düğmelerini açıyorsun ve dereceyi koltuk altına yerleştiriyorsun bu kadar.
Ne diye utanıyorsun anlamadım ki."
"Alev!"
"Tamam be! "
"Ferman...
Ferman ateşini ölçmemiz lazım."
Dedim sesimi duyurmaya çalışarak. Ama ses yok.
"Hişşşt sana diyorum. Aloo!"
Yine ses yok.
"Allah'ım yaa.
Tamam be.
Yapalım.
Nedir yani.
Ben bunu niye yapamayacakmışım ki yaparım işte ne sanki."
Ellerimi siyah gömleğinin düğmelerine uzatarak en üstten başlayarak birer birer açtım düğmeleri.
Gördüğüm manzarayla bu kez yüzüm gerçekten domates gibi olmuştur heralde.
Ben öylece Ferman'ın boynunda asılı olan Aslan motifli kolye ile daha da güzelleşen manzaraya bakarken Alev dürttü yine.
"Salyalarını toplada adamın ateşine bak kızım."
Dereceyi yerine koyup hemen yanından kalktım.
"Allahım benimi sınıyorsun yarabbim. Benimkide can.
Benim bu hallerde ne işim var yaa..!"
Ellerimi yüzüme yelpaze yaparak
derin bir nefes aldım.
Derecenin sesiyle, dereceyi hızlıca alıp tekrar arkamı döndüm.
Alev içerden içerden kahkahalarla yerlere yatıyordu.
Dereceye baktım. 39.9 mu.?
Ateşi beklediğimden de çoktu.
"Bu adam yanıyor." Dedim Ferman'ın yüzüne bakarak.
Az önce utanan kızaran ben hemen gömleğini çıkardım.
Yüzümü ona bakmamak ve daha fazla rezil hissetmemek için başka yöne çevirdim.
Bu süre içinde hiç uyanmamıştı ve bu bana şüpheli gelmeye başlamıştı.
Ne yani hiç mi hissetmemişti.
Yüzümü yüzüne iyice yaklaştırdım ve incelemeye başladım.
Bu arada yine o efsuni kokuyu duydum. Kafamı iki yöne hızlıca sallayarak.
Acaba numaramı yapıyor diye düşündüm.
Sonradan farkettim ne yaptığımı.
Bu kadar yakınlık hiç iyi değildi. Hemde hiç.
Hemen doğruldum, dolaptan aldığım pikeyi Ferman'ın üzerine örtüp ateş hattından çıkmayı başardım.
Terde kaldım resmen yaa.
En son ne zaman yemek yedin sen dedim, beni duymadığını bile bile.
İlaç için önce birşeyler yemesi gerekiyordu.
Bende, mutfağa inerek hazır olan çorbadan biraz ısıtıp bir kaseye koyarak tepsiye yerleştirdim. Yanınada bir bardak su bırakıp tekrar odaya döndüm.
Odaya döndüğümde hala aynı şekilde yatan Ferman'a yaklaşarak seslendim.
"Ferman.
Ferman uyan... Birşeyler yemen
lazım."
Yine tepki yoktu.
Bir kaç kez daha seslendim sesimi biraz daha yükselterek.
Bu kez gözlerini araladı.
"Bağırmayı kesermisin başım ağrıyor."
Gözlerimi devirdim.
"Tamam bağırmıyorum.
Sanki keyfimden yapıyorum da.
Ölü gibi uyuyordun. Neyse sana çorba getirdim. Biraz iç de ilaç vereyim ateşin çok yüksek."
"Gerek yok ben iyiyim."
"İyi değilsin. Ateşin var diyorum."
"Bende iyiyim diyorum."
"Bana bak.. Alev içerden içerden dürtüyor zaten.
Acaba diyorum. Gelip o mu içirse çorbayı."
"Aman aman!
İstemez ben içerim. "
Arkasına koyduğum yastığa yaslanarak verdiğim çorbadan bir kaç kaşık içti.
O içerken ben de yere bakarak bekledim. Kırmızı bir suratla ona görünmek istemiyordum.
"Bu kadar yeter daha fazla yemek istemiyorum."
Tepsiyi önünden alarak ilacı suyla birlikte eline verdim.
İçtikten sonra tekrar yatmasına yardım ettim.
Sol kolunu alnına koyarak derin bir nefes alıp verdi. Sonra kolunu göğsünün üstüne indirerek gözlerini kapattı.
Yanında bekleyerek alnına koyduğum havluyu sık sık değiştirdim.
Bu süre içinde hiç kıpırdamadı heykel gibi duruyordu.
Bir süre sonra düzenli şekilde nefes almaya başlayınca tekrar elimi alnına koyarak ateşine baktım.
Elimle baktım çünkü bir derece faciası daha kaldıramazdım.
Ateşi düşmüştü.
Yinede bırakıp gitmeye gönlüm razı olmadı. Yatağın yanına çektiğim
sandalyenin üzerine oturup kollarımı yatağa koydum.
Başımıda kollarımın üzerine koyarak bir süre onu izledim. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama hoşuma gitmedi değil. Uyuyan Ferman şuan gözüme çok hoş görünmüştü nedense.
*****
Sabah olduğunda bana bakan bir çift mavi ile uyandım.
Hemen doğruldum.
"B. Ben uyuya kalmışım." Dedim.
"Kusura bakma."
Oturduğum yerden hemen doğruldum. Bir kaç saniye gözlerine baktım. Oda sessizce bana baktı sadece.
Elimi alnına koydum.
"Ateşin düşmüş. Nasıl hissediyorsun."
"İyi."
Yavaşça yerinden kalkarak yatağın kenarına oturdu.
Hemen gözlerimi yere çevirdim.
Ona bakmadan konuştum. Zira şuan yarı çıplak sekilde oturmuş bana bakıyordu.
"E..ımm.. iyi olmana sevindim. O halde ben çıkayım."
Sende..."
Konuşmama izin vermedi.
"Dün gece benim için o kadar zahmete girmene gerek yoktu."
" Hıı."
"Ama yinede teşekkür ederim."
"Şeyy..
Önemli degil.
S.. sende B.. benimle ilgilenmişsin. Dört gün hemde."
Diyerek ayağa kalktım.
Şuan hiç rahat hissetmiyordum çünkü. Konuşurken bile kekeliyordum resmen.
Üstelik gece olanlar aklıma geldikçe yüzümün kızardığını hissediyordum.
Şuan pancar gibiydim kesin.
"Keşke Alev gibi yüzsüz olabilseydim."
"Seni duyuyorum Aslı."
"Umurumda sanki"
Hızlıca kapıya yönelerek.
"O halde ben gideyim." Dedim yine kekeleyerek.
"Hay ben dilimi."
"Esma teyze kahvaltıyı hazırlamıştır."
"Tamam bende inerim birazdan."
Koşar adım çıkarak merdivenlere yöneldim.
Aşağı inerken durup ellerimi kalbimin üzerine bastırdım.
Hızlı hızlı nefes almaya çalıştım.
İyide neden.
Neden böyle oldum anlamıyorum.
Esma teyzenin bana seslenmesiyle kendime geldim.
"Hadi Aslı kızım herkes geldi bir siz yoksunuz."
"Tamam Esma teyze geliyorum."
Bahçeye çıktığım da yine kamelyada enfes bir kahvaltı masası hazırlanmış bizi bekliyordu.
Bugün son kez bizimle birlikte kahvaltı yapacak olan Zeliha ve iki kardeş sohbet ediyorlardı.
Kerem beni farkedince,
"Hadi Aslı öldüm açlıktan valla.
Masayı kemirecem birazdan."
Şu Kerem alem çocuktu.
Her zaman yüzünüzü güldürecek bir cümle kurabiliyordu.
Evin komiği.
"Tamaam.. Geldim.
Ferman'da gelecek birazdan."
Zeliha birden bana bakarak Ferman bey evdemi?"
Diye sordu.
Yüzünde endişeli bir hâl vardı sanki. Yada banamı öyle geldi bilemiyorum.
"Abim evdemi.?"
Dedi Gülce.
"Evet."
Dedim.
Gece geç geldi.
"Sabahta gitmemiş." Dedim gece olanları anlatmayı pas geçerek.
" Yalnız ,sen neden birden bu kadar şaşırdın Zeliha. "
Dedi Kerem.
"Aa..
Yok canım neden şaşırayım.
Beni ilgilendirmez tabii.
Hani bir kaç gündür çok çalışıyor ,evde olmuyor ya ondan şey.. ettiim.. Şaşırdım."
"Aslı bana bak.
Ben bu Zeliş'in halini hiç beğenmedim.
Ben bu kadını öncedende sevmezdim. Hâlâ sevmiyorum.
Bir işler çeviriyor bak demedi deme."
"Yok artık Alev, abarttın iyice."
Zeliha aniden kalkarak, ben bir Esma teyzeye bakayım eksiklere yardım edeyim diyerek eve doğru yürürken arkasından hâline anlam veremeyerek baktık.
Zeliha eve doğru giderken telefonunu çıkararak arama tuşuna bastı.
"Ne var.?
Ne oldu.?
Hazır mısınız.?"
"Efendim bir aksilik çıktı."
"Ne aksiliği ne oluyor lan söyle.
Yola çıktık."
"Efendim Ferman'da evde.
Bu gün şirkete gitmemiş.
Yeni öğrendim."
"Demek eceli bugünmüş.
Güzeeell.
Madem öyle bir taşla iki kuş vururum bende. Cemil'i uyar. Dikkat edin gözünüzü dört açın.
Hata yaparsanız ikinizide oracıkta gebertirim."
"Tamam efendim."
HAİNİMİZ CEMİL.
Zeliha konuşması bitince mutfaktan çayları alarak geri dönerken bahçeyi gözüyle taradı.
Cemil ile göz göze gelince gözleriyle hazır ol işareti verdi.
Cemil başını belli belirsiz salladı. Tamam anlamında.
Sonra hiç bir şey olmamış gibi masaya dönüp oturdu Zeliha.
Hiç kimse az sonra olacakların farkında bile değildi.
Birazdan Aslı hayatı nasıl daha zor hale gelebilir görecekti.
Bir anda bahçenin demir kapısı büyük bir gürültüyle kırılarak açıldı.
İçeri hızla bir....
***********************************
Eveet burada bir ara.
Eminim neden burada bitti diyeceksiniz.
Heyecan olsun diye. 😁😁
Size bir spoiler.
Gelecek bölüm çok hareketli olacak.
Gelecek bölümde görüşmek üzere.
Seviliyorsunuz.💖