ASLI'DAN
Gözlerimi açtığımda değişik sade, hatta çok sade, koyu renklerden oluşan bir odadaydım.
Güzel yumuşak bir yatakta yatıyordum.
Bileklerimdeki acı hissiyle bileklerine baktım. İp izleri olduğunu gördüm ama bağlı değildi.
Ne olmuştu.
En son Demir'in yanındaydım.
Demir ile Alev tartışıyordu.
Sonra ne oldu.
Ellerimi de kesin o pislik herif bağlamıştır.
Peki burası neresi, nerdeyim ben.
Burası dağ evi değil.
Neler oluyor böyle.
Nasıl oluyorda gözlerimi bir ev de kapatıp başka bir evde açtım yine.
Hızla ayağa kalktım.
"Alev." Dedim tedirginlikle.
"Alev. Nerdesin?"
Onu hissetmiyordum.
Tamaaam... Sakin..
Sakin ve güçlü olmalıyım.
Her zaman Alev tarafım olmayacak.
Şimdi..
Buradan çıkıp nerdeyim, bakmalıyım.
Önce pencereden dışarı baktım.
Burası bir villa sanırım.
Kocaman bir bahçe var.
Yemyeşil bir bahçe.
Bahçenin içindeki küçük bahçenin etrafı, kısa yeşil çalıların duvar gibi kesilmesiyle oluşan, çitlerle çevrelenmiş.
Ara ara yerlerde Roma'daki gibi heykeller var ve bir düzinede adam..
Etrafa bakılırsa lüks bir villa.
Çooook lüks hatta.
Burası nere Allah aşkına.
Nereye getirdiler beni.
Demir, Ferman'ın bizi bulamaması için beni başka bir yere getirmiş olmalı.
Ama bizim böyle bir evimiz yoktuki nere burası.
Yavaş adımlarla kapıya doğru gittim.
Yine yavaşça açarak koridora çıktım.
Kapının kilitli olmasını beklerdim
ama değildi.
Küçük koridordan ilerlerken parmak uçlarımda yürüyerek etrafı inceledim.
Burası farklı dekore edilmiş bir kattı.
Demir'in tarzına benzemiyor.
Yavaşça aşağıya inen merdivenlerden salona indim.
Ooha ya! Burası acayip lüks.
Salonda kendi etrafımda dönerek bu zengin görüntüyü incelerken gördüğüm şeyle tam bir şok yaşadım.
Allahım bu... Bu. O.
Nasıl olur bu.. Bunun burda ne işi var.
Rüyamı görüyorum.
Bu...
Ferman'ın ya..yani.. benim evimden çalınan venüs heykeli.
Onun burda ne işi var.
Bu kimin evi.
Bu heykel nasıl buraya geldi.
Kafam karma karışık olmuş
ellerimse heyecandan titremeye başlamıştı.
Şuan gerçekten çok mutluydum. Sonunda aradığım o kağıdı nihayet bulmuştum.
Kader benimle oynuyor olmalı.
O kadar uğraşarak bulamadığım şey, kaçırılıp getirildiğim yerde karşıma çıkmıştı.
Daha fazla oyalanmadan hemen gidip kâğıt hâlâ oradamı bakmalıydım.
Sonrada burdan hemen kaçmalıyım. Nasıl olacak kısmını sonra düşüneceğim. Önce şu kağıt.
Yavaşça etrafa bakarak heykele doğru yaklaşmaya başladım . Evde benden başka biri varmı bilmiyordum.
Riske girmemek için sessiz adımlarla ilerlemeye çalıştım.
Tam heykelin yanına gelmistimki..
Birden evin giriş kapısı açılarak içeri iki kişi girdi.
Hayyy..Ben böyle şansımı yaa...
Olduğum yerde kapıya baka kaldım.
Biri 50 yaşlarında olmasına rağmen hâlâ dinç görünen takım elbiseli, vurunca ses getirecek kaslara sahip olan,havalı siyah gözlüklü bir adamdı.
Diğeride siyah takım elbise gitmişti ve arkadan geliyordu.
Anlaşılan patron öndekiydi.
Onları görünce içimi bir korku sardı.
Tamam Demir'in yanındada korkuyordum ama onu sevmesemde tanıyordum.
Şimdi ise,hiç tanımadığım birinin evindeydim. Olduğum yerde öylece kalakalmıştım.
Patron olduğunu düşündüğüm adam bana bakarken gözlüklerini çıkartarak arkadaki adama uzattı.
Gözlerini üzerimde gezdirdi önce.
Sonra,bana doğru yavaş adımlarla yürüyerek yanıma kadar geldi.
Bense hala venüs heykeli kadar taş kesilmiş öylece korkan gözlerle bakıyordum ona.
İki adım kala durdu.
Ellerini cebine soktuktan sonra
bana bakarak.
"Uyanmışsın.
Uyanmakla kalmamış evimide incelemeye başlamışsın."
Dedi, salonu gözleriyle gezerken.
"Se..seenn..Kimsin?
Ben niye burdayım.
Nasıl geldim buraya?"
"Imm. Nerden başlasam."
Dedi adam elini ensesine götürüp kaşıyarak. Bir taraftanda samimi olmayan bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına.
Sonra tekrar ciddi bir ifadeyle bana bir adım daha yaklaştı.
Bende bir adım daha geriye gittim.
Şuan gerçekten çok korkuyordum.
Hiç görmediğim tanımadığım birinin evinde olmak beni çok huzursuz ediyordu.
Güçlü durmam gerek. Dedim içimden.
Adam konuşmaya başladı.
"Gece seni almak için Demir'in dağ evine gittim.
Ben geldiğimde sen kendinde değildin. Ellerin ayakların ve ağzın bağlıydı. Adamın burnunu kırıyormuşsun nerdeyse. Olay çıkararak kaçmak istemişsin.
Deli kuvveti olsa gerek,"
Dedi gülümseyerek.
"Rahat durmadığın için seni bağladıklarını söylediler.
Ama merak etme o adam bu yaptığı için iyi bir yumruk yedi benden.
Benim emanetime kimse dokunamaz."
Dedi. Bu kez ciddi görünüyordu.
"Demir sana biraz kaba davranmış sanırım.
Canın yanıyor mu hâlâ.
Ayrıca seni arabama kadar kucağımda taşımaktan keyif duydum."
Önce şaşırdım.
Kendisi çok iyi biriymiş gibi Demir'i ve adamını eleştiriyordu.
"Doğrusu bu ilgili halin çok komik geldi bana."
Şuan gerçekten kendimde değilim sanırım.
Çünkü.!
Ben.!
Aslı.!
Bu adama nasıl böyle birşey söyleyebildiğime kendim bile inanamıyorum.
"Ihımm.." Genzimi temizleyerek,
"Demir'i tanıdığına göre ve beni almaya geldiğine göre sen Seyfi denen adamsın."
"Doğru."
O bana gözlerini kısarak bakmaya devam ederken, sözlerime devam ettim.
"Sende onun gibisin.
Sende onun gibi pis işlerin adamısın.
Sende onun gibi pislik, adi, şeref.."
"Sakın!
Sakın! O cümleyi tamamlama."
Bir anda sinirinden boğaya dönüşen, Seyfi'nin elini boğazımda hissettim.
Son gücüyle boğazımı sıkarak devam etti sözlerine.
"Sen kimsin ulan!
Kimsinde bu şekilde konuşuyorsun benimle. Senin o dilini keser köpeklerime yediririm.
Gebertirim lan seni.
Acımam gebertirim. Anladınmı.! "
Diye bağırdı.
Bense bir elimle kolunu tutmuş uzaklaştırmaya çalışırken diğer elimi yumruk yaparak kolunu yumrukluyordum.
Ondan kurtulmaya çalışıyordum ama ona gücün yetmiyordu.
Hayvan gibi güçlüydü.
"Bırak.
Bırak beni pislik.!"
Dedim, kısık çıkan sesimle.
Zira nefesi bile zor alıyordum ama korkmadığımı belli ederek.
Artık korkmak istemiyordum.
Ama öyle bir sıkıyordu ki nefesimin kesildiğini hissediyordum.
Gözlerim kararmaya başlamıştı.
Sanırım bu adamın elinde verecektim son nefesimi.
Arkadan gelen adamı kolundan tuttu.
"Abi.
Abi sakin ol.
Bırak kız ölecek yoksa."
Diyerek onu ikna etmeye çalışıyordu.
Seyfi sinirle soluyarak parmaklarını gevşetmişti sonunda.
Ama benim şuurum çoktan bulanmaya başlamıştı.
Galiba ölüyordum, belkide sevinmeliydim bunun için.
Belkide ölmeli bu beden artık.
Gözlerimden bir damla yaş aktı ve kapanmaya başladı ve ben bir boşluğa yuvarlandım.
*****
Aslı'nın yere yığılmasının ardından
Seyfi, sinirle sokuyarak.
"Al odaya görür nikaha kadar odadan çıkmayacak" Dedi.
"Tamam abi."
Adam kızı tek hamlede kucağına alarak odaya çıkardı.
Yatağa yatırırken kızın boynundaki morluklar dikkatini çekti.
Resmen Seyfi'nin parmak izleri vardı.
Cık cıklayarak,
"Biraz çeneni tutsaydın bu kadar canın yanmazdı küçük cadı."
Dedi.
Yorganı kızın üzerine örtdükten sonra kapıyı da kilitleyip odadan çıkarak aşağı indi .
*******
FERMAN'DAN
Evden adamlarımla birlikte ayrıldıktan sonra sabaha kadar Demir'in girip çıktığı her yere bakmıştım.
Ama yok, yok, yok.
Aslı'yı bulamamak onun Demir'in yanında olduğunu bilmek beni deli ediyordu. Demir'in daha önce ona yaptıklarını düşündükçe dahada delirecek gibi oluyordum.
Ya yine ona aynı şeyleri yaşatırsa.
Ya yine, yine Aslı'ya zarar verirse.
Bunu düşünmek bile istemiyordum.
Şuan geldiğim yer son umudumdu.
Burası Demir'in hemen her gece geldiği gece klübü Gece Kuşu.
"Abi geldik.
Burada da yoksa ne yapacağız."
Zafer'in sesiyle girdigim düşünce bunalımından çıktım.
"Bilmiyorum, Zafer.
Gerçekten bilmiyorum."
Bunları söylerken bir yandanda bir süredir arkamızdan geldiği için dikkatimi çeken siyah araçtaydı gözüm.
Dikkat çekmemek için araca dikiz aynasından bakmaya devam ederek,
"Adamlar nerede Zafer."
"Arka kapıda emrini bekliyorlar abi.
Senin emrinle içeri girecekler."
"Şimdi beni iyi dinle.
Adamlara söyle hareket etmesinler."
"Ama nede..."
Arkamızdaki araç bir saatten fazladır bizi takip ediyor."
"Hııh."
"Gerçektenmi hiç farketmedim."
"Sakın arkaya bakma."
"Şimdi arabadan çıkıp klübe gireceğiz.
Biraz onaylandıktan sonra farkedilmeden arka kapıdan çıkacağız. Arkadakilerin görememesi için geniş bir daire çizerek onların arkasına geçeceğiz.
Sonrada baskın şekilde yakalayacağız.
Bakalım kimin iti bunlar."
"Abi bence bunlar Demir'in adamları.
Şerefsiz bizi adım adım takip ettirip saklandığı delikte keyiften dört köşe oluyordur."
"Ahhhh!!
Ulan Demir seni bir elime geçirirsem.
Hadi çıkalım."
"Tamam abi."
*****
Ferman ve Zafer arabadan inip mekana doğru yürürken Zafer'de adamları arayıp beklemelerini sölyedi. Kapının önündeki iri yarı güvenlik elemanlarının bakışları arasında mekana girerek arka kapıya doğru yürüyüp kapıdan çıktılar.
Çıktıktan sonra geniş bir daire çizerek adamların arkasına geçtiler.
Şuan arabanın arkasında bekliyorlardı.
İkiside silahlarını çekerek arabaya iyice yaklaşıp yere çöktüler.
Biraz daha beklediler.
Adamlar mekanın kapısını gözetledikleri için arkada olanları farketmemişlerdi.
Ferman'ın verdiği işaretle, hızlı şekilde iki kapıyı da aynı anda açarak gözleri karşıda olan adamları gafil avladılar.
Ferman ve Zafer iki adamında kafasına silahları dayayarak,
"Kıpırdama." Dedi.
Adamlar ne olduğunu anlayamadan kala kaldı.
Ferman kafasına silah dayadığı iri yarı adama, çık demesiyle adam yavaşça hareket etti.
Önce sağ bacağını aşağı indirdi.
Tam diğer bacağını da aşağı indirecekken ani bir hareketle elini belindeki silahına atarken diğer eliyle de Ferman'ın silah tutan eline sarıldı.
Zafer bir an karışmak istesede elindeki adamın kaçma ihtimali olduğu için sadece endişeyle bakıyordu.
Ferman şuan karşısındaki iri yarı ve güçlü adamla boğuşuyordu.
Adamdan kurtulmak kolay olacağa benzemiyordu.
Zafer'de elindeki adama yakasından tutarak, dışarı çık arabaya yaslan dediği anda bir silah sesi duyuldu.
"Abiii !!!..."
************************************
Bölüm sonu .
Umarım beğeniyle okumuşsunuzdur.
Gelecek bölüme kadar sağlıcakla kalın.