Selaaammm.
Yeni bölümden merhaba.
Umarım beğenerek okursunuz.
Beğeni ve yorum istiyorum ve bekliyorum.
***********************************
Tam o sırada silah sesi duyuldu.
Zafer:
"Abi!
Abi iyimisin?"
"İyiyim merak etme.
Ama o değil." Dedi yere devrilen adama bakarak.
Adam boğuşma sırasından silahtan çıkıp kalbine gelen kurşunla ölmüştü.
Silah sesini duyan insanlar o tarafa doğru gelirken.
Ferman:
"Millet buraya toplanmadan gidelim.
Zafer, adamıda al depoya gidiyoruz.
Adamlarada söyle gelsinler."
"Tamam abi."
Bir saatin sonunda.
Ferman oturduğu sandalyeden karşısında sandalyeye bağlı ağzından ve burnundan kan akan adama baktı.
Silahını belinden çıkarıp ona doğrulttu.
"Sana son kez soruyorum.
Sahibin nerede?"
"Bilmiyorum dedimya.!"
"Yalan söyleme lan!!"
Dedi,Ferman ve silahını ateşledi.
Adamı bacağından vurmuştu.
Adam acıyla bağırarak kıvranıyordu. Ferman:
"Birdaha sormayacam lan."
Dedi silahı adamın kafasına dayayarak.
Adam acılı bir sesle yalvarırcasına konuştu.
"Abi bırak beni ne olur konuşamam."
"O zaman ölürsün lan!"
"Abi konuşursam oğlumu öldürür.
Bırak ne olur beni."
"Ne oğlu lan yalan söyleme it."
Diye bağırdı Zafer adamın yakasından tutarak.
"Valla yalan değil abi.
Oğlum doğuştan yürüyemiyor.
Hastanede tedavi oluyor.
Paraya ihtiyacım olmasa Demir denen o adamın yanında bir gün durmam.
Konuşursam beni bırakır oğlumu öldürür sırf bana işkence olsun diye abi."
Ferman, Zafer'e bir bakış attıktan sonra tekrar adama döndü bir adımda yanına gelerek yakasından tuttu.
" Konuş ulan konuşursan senide oğlunuda korurum.
Benim daha fazla sabrım kalmadı ona göre. KONUŞ!!
Ama bi yalan söylersen senide sulalenide canlı canlı gömerim."
Adam sessizce başını önüne eğerek düşündü.
Ferman'ın tekrar,
"Konuş lan." Diye haykırmasıyla yerinden sıçrayarak.
"Tamam abi.
Tamam konuşacağım.
Şehir dışında bir dağ evinde saklanıyor. 50 km dışarda ormana yakın bir dağ evi."
Ferman adamın tuttuğu yakasını bırakarak.
"Dua et orda olsun yoksa...
Yoksa seni buraya gömerim."
"Zafer!
Hazırlanın gidiyoruz.
Bunun yanına birini bırak.
Aslı'yı bulamazsam gelince bunuda ben kaybedeceğim."
"Tamam abi."
*****
Demir, Seyfi'nin gelerek Aslı'yı almasından sonra rahatlayarak
kendini koltuğa bırakmış sessizliğin tadını çıkararak sigarasını içiyor bir yandanda camdan gökyüzünü izliyordu.
Biraz uyumayı hak ettim diyerek.
Oturduğu koltuğa uzanarak gözlerini kapattı.
Daha yarım saat geçmemiştiki dışardan gelen silah sesleriyle yerinden fırladı.
Hemen sehpaya bıraktığı silahını alarak pencerenin altına eğildi.
Başını saniyelik şekilde cama kaldırıp neler olduğuna baktı.
Kahretsin bu beni nasıl buldu.
Peşindeki adamlar napıyordu!
Ferman ve adamları Demir'in adamlarıyla dışarda çatışıyordu. Demir ne yapacağını düşünürken,
"Bu sefer beni öldürür bu it."
O anda Ferman ve Zafer kapının kilidini kırarak içeri girdiler.
Demir anında silahını Ferman'a çevirirsede 2 kişi ye karşı tek di.
Şansı olmayacaktı. Bu yüzden ve Aslı'nın yerini öğrenmek isteyeceğini bildiği için riske girerek silahını indirdi.
Ve yere bıraktı yavaşça.
Yoksa Ferman'ın acımadan onu vuracağını biliyordu.
Ama yinede,
"Ooo Ferman Bey.
Bakıyorumda domuz canlısın. Kolay kolay ölmüyorsun.
Seni buraya hangi rüzgar attı."
Dedi, dayanamayıp Ferman'ın delirecegini bile bile.
Ferman silahını Zafer'e verdi.
Demir'i şuan öldürmek istemiyordu. Aslı'nın yerini söyleyecekti. Ya seve seve ya döve döve.
İki adımda Demir'in yanına gelerek yakasından tuttu. Tam burnunun üzerine hızla kafa attı. Sırt üstü yere düşen Demir'in yakasına yapışıp,
"Aslı nerde?"
Hemen Aslı'nın yerini söyle." Diyerek yüzünü yumruklamaya başladı.
Demir önce dişlerinin arasından gülmeye başladı.
Ferman bunu görünce dahada sinirlenerek daha çok vurmaya başladı. Hem vuruyor hemde,
" Sana Aslı nerde dedim."
Diye kükrüyordu.
"Eğer Aslı'nın saçının teline zarar gelirse seni ölmekten beter ederim."
Demir yediği bir kaç yumrukta sonra ellerini kaldırarak.
"Tamam. Tamam.
Vurma artık.
Söyleyeceğim."
Dedi yan tarafa dönüp ağzındaki kanı tükürerek.
"Ama önce," Dedi. Ferman'ın gözlerine bakarak.
"Bana söz vereceksin."
"Ne sözü lan. Söz falan yok! Söyleyeceksin."
Dedi ve bir yumruk daha attı.
Ferman kıpkırmızı gözlerle bakarak sinirle soluyordu.
"Nerde dedim. Nerdeee!!?"
"Söz vereceksin.
Yoksa söylemem.
Ne kadar vursanda söylemem.
Söz ver."
"Tamam ulan, Aslı'ya dua et sen. İlk hatanda seni yine bulurum nasılsa.
Konuş şimdi çabuk!"
Demir yattığı yerden doğrularak oturdu.
Önce burnundan akan kanı sildi koluna.
"Aslı Seyfi'nin yanında."
"Ne!?
Ne demek Seyfi'nin yanında lan."
Ferman bir dizinin üzerine çökerek
Demir'in yakasına yapıştı.
"Seyfi'nin Aslı ile ne işi var lan!"
"Seyfi Aslı'yla evlenecek.
Yakında duyarsın."
Dedi pis pis gülerek.
Ferman daha da sinirlendi.
"Gebertirim ikinizi de."
Demir'i yine tuttu yakasından.
"Nerde lan bu adamın yeri.
Çabuk konuş. "
Zafer araya girdi.
"Abi ben biliyorum yerini. Hemen gidelim."
Ferman ayağa kalktı.
"Gidelim." Dedi.
Bir adım atmıştıki durdu.
Geri döndü.
Demir ile göz göze geldi.
Aniden Demir'in yüzüne bir tekme geçirdi. Demir yediği tekmeyle yere devrilirken ,Ferman dönüp,
"Hadi gidelim."
*****
Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm tavan oldu.
Karanlıktı akşam olmuştu.
Şuan ilk geldiğim odadaydım yine.
Son hatırladığım şey nefes alamayışımdı.
Ama ölmemiştim.
Yaşıyordum hâlâ gereksiz yere. Keşke ölseydim.
"Yoruldum artık."
Dedim kısık çıkan sesimle.
"O kadar çabuk değil. Aslı."
"Alev?
Nerdesin sen yaa az daha ölüyorduk."
"Biliyorum. Ama seni gördüm güçleniyorsun.
Sen güçlendikçe ben işleri sana bırakıyorum.
Bir gün bana ihtiyacın kalmayacak ve o gün benden kurtulacaksın."
"Ne gücü sen ne diyorsun bee.
Ben aşağıda az kalsın altıma yapacaktım yaa."
Kahkahayla gülen Alev'e katılarak bende güldüm sessizce.
Ama yerimden kalkıpta odaya bakınca gülüşüm yüzümde soldu.
"Nasıl kurtulacagiz burdan.
O aptal heykel burada ama ben daha bakma fırsatı bile bulamdım.
Seyfi denen adam benim onunla evleneceğimi söylüyor.
Demir beni ona satmış olmalı.
Başka açıklaması olamaz .
Kimbilir bana karşılık neler istedi.
Ben evlenmek falan istemiyorum.
Heleki o kart horozla hiç evlenmem."
Yatağımın yanındaki büyük pencerenin önünde yere oturup duvara yaslandım.
Oda karanlıktı ama dışarda ay ışığı odayı birazda olsa aydınlatmıştı.
Dizlerimi göğsüme çektim. Kollarımı dizlerime yerleştirdim.
Peki Ferman.
O nasıl, gerçekten ölmüşmüdür.
Yaşıyor olsun Allahım ne olur.
Ben nasıl bu hallere geldim böyle Alev.Benim başka hayallerim vardı.
Okuyacaktım babamı geçebilmek için iyi bir eğitim alacaktım. Babamla çalışacaktım.
3 yıl önce biri gelip bana, baban üvey annen tarafindan öldürülecek.
Tımarhaneye gireceksin.
Kendi evine girerken vurulacaksın.
Aynı adamın hayatını kurtaracaksın.
Ve o adamın satın aldığı kendi evinde onunla kalacaksın.
Ama üvey abin o adamı vurup seni zorla kaçıracak, kendinden 30 yaş büyük birine satacak deseler, ağzımla değil başka taraflarımla gülerdim.
Ama düştüğüm şu hale bak. Resmen kabustayım. Ben artık normal bir hayatım olsun istiyorum.
Ben artık,kendi evimde kendi hayatımı yaşamak okuluma devam etmek istiyorum.
Keşke babam şuan yaşasaydı.
Keşke bende normal kızlar gibi okuluma gitseydim. Tenefüslerde kantinde kahve içseydim. Arkadaşlarımla cafelerde buluşsaydım. Kütüphanelere gitseydim.
Bunu neden çok gördüler bana. Neden.
Göz yaşlarımın akmasına engel olamadım.
"Ağla Aslı. Buna ihtiyacın var." Dedi Alev yumuşak sesiyle.
"Ama çok sürmesin o kadar katlanamam ona göre."
"Hemende cıvı zaten zilli."
"Bu arada Aslı. Bu Seyfi bizi hiç görmedi,bilmiyor,tanımıyor.
Neden seninle evlenmek istiyor ."
"Nerden bileyim ben."
"Bu işte bir iş var Aslı. Benim burnuma pis kokular geliyor."
O sırada kapının anahtarla açılma sesini duydum.
Karanlıkta anladığım kadarıyla içeri giren bir erkekti.
Ayağa kalkarken,
Alev:
"Sıra bende." Dedi.
Gelen kişi ışığı açmak için anahtara basınca kim olduğunu çıktı ortaya.
Gelen Seyfi'ydi.
"Ne istiyorsun?"
"Konuşacağız."
"Konuşacak birşey yok.
Söyleyeceğimi söyledim."
"Bakıyorumda çenen dahada düşmüş.
O dilini tut ve dinle.
İki gün içinde nikâh olacak."
"Hayır. Öyle bir şey olmayacak."
Seyfi sert bir bakış attıktan sonra devam etti.
"O zamana kadar burada kalacaksın. Ben ne dersem onu yapacaksın."
"Hayır yapmayacağım.
Senin hiç bir dediğini yapmayacağım. Seninle evlenmeyeceğim."
Seyfi bir adımda Alev'in yanına gelerek.
"Bana bak benim sabrımı sınama ben sabırlı bir değilimdir."
"Neden benimle evlenmek istiyorsun?"
Seyfi bir an şaşırdı soruya.
"Ben tımarhanede kaçmış bir deliyim.
Hatta iki kişiliğim var.
Mesela şuan Aslı değilim.
Neden benimle evlenmek istiyorsun?"
Seyfi kaşlarını çatarak baktı Alev'e. Başını yana egerek yukardan aşağı süzdü gözleriyle.
"Bana farklı görünmüyorsun" dedi.
Ama bir anlık Alev'in gözlerine baktı. Koyu maviydi.
Yinede aldırış etmedi.
Alev devam etti sözlerine.
"Deli biriyle evlenmeyi nikah memuru bile onaylamaz. Kanunlarda izin vermez ama hâlâ nikah diye tutturuyorsun.
Beni tanımıyorsun.
Eminim bir kere bile görmedin.
Derdin... yada şöyle sorayım.
Asıl niyetin ne.
Amacın ne söyle. "
Sessiz duran Seyfi Alev'i izlerken.
Alev, yine devam etti.
"Bir amacın var değil mi?"
Seyfi bir anda kahkahayla gülmeye başladı.
"Gerçektende deli değilsin bu açıkça belli oluyor. Pekâlâ o zaman dinle beni."
Dedi Seyfi.
Hâlâ gülümsüyordu.
"Evet seni tanımıyorum. Hiç de görmedim.
Ama babanı ve Demir'i tanıyorum.
Ve sen benim planlarının en önemli parçasısın.
************************************
Ta Taaa bölüm sonu.
Soñraki bölüm daha hareketli beklerim okumaya.
Görüşmek üzereeee. 🤗🤗🤗🤗