Gözlerimi açtığımda yine kendimi farklı bir odada buldum.
"Allahım bu kaçıncı oldu.
Yine neredeyim ben." Dedim kendi kendime.
"Merak etme bu sefer kendi evindesin."
Duyduğum sesle irkilerek yatağımın karşısına baktım.
Ferman tekli koltukta bacak bacak üzerine atmış bana bakıyordu.
Yüzünde donuk bir ifade vardı.
O an faketmemle.
Bir an için tedirgin olduğum kağıtları gördüm elinde.
"Evet Aslı şuan tamda zurnanın zırt dediği yerdesin."
"Kapa çeneni Alev."
Kağıtlara baktım dikkatle.
Üzerindeki kan lekelerindende anlaşıldığı üzere bu kâğıtlar benim Ferman'a verdiğim kâğıtlardı.
"Evet. Yolun sonu galiba Alev."
Yerimden doğruldum ve kendimi yatağın başlığına yastık koyarak yasladım.
"Buraya nasıl geldim dedim." Ortamı yumuşatmak için.
Ferman derin bir nefes aldı. Sabırlı davranıyordu.
"Dün sabah olanlardan sonra.
Seni hastaneden erken çıkararak buraya getirdim.
Hastanede Zeliha'yı görünce tansiyonun düştü. Fenalaştın.
Demir ve Zeliha hastanede olduğunu bilerek geldiler büyük ihtimalle.
Seyfi'nin öldüğünüde duymuş olmalılar.
Evde olmak senin için daha güvenli.
Hem zaten yabancılık çekmezsin. Nede olsa kendi evin."
Şaşkınlıkla ve pes ederek baktım yüzüne.
"Şimdi anlat.
Her şeyi.
Bir tek şey atlamadan ve yalan söylemeden."
Gözleri bir buz tabakası kadar soğuktu.
Derin bir nefes alarak verdim.
"Evet o kâğıtlardakiler doğru.
Burası benim evim.
Ben Aslı MAVİŞAH.
Zaten çoğu şeyide biliyorsun.
Beni deli ilan ettikten sonra Demir ve annesi her şeyimizin üzerine oturdular.
Dediğim gibi onları katil olduğunu ispat etmek için o kağıdı bulmam gerekiyordu. İçeriğini henüz okumadım. Ama biliyorum ki babam benim için yazmıştır.
Kağıdın bu evde venüs heykelinin içinde olduğunu hatırladığımda bu eve gizlice girdim.
Ama Venüs heykeli çalındığı için kâğıda ulaşamadım."
"Peki bu kâğıtları nerde buldun."
"Babamdan kalan kağıdı Seyfi'nin evinde tesadüfen buldum."
"Nasıl.?"
"Heykel bir şekilde onun evine gitmiş.
Ya çaldı yada çalıntı aldı.
Her neyse.
Demir beni buradan aldıktan sonra. Babamın sadece ikimizin kaçamak yapıp gezmesi için yaptırdığı dağ evine götürdü.
Orayı bile aldı elimden.Adi.
Sonra bana Seyfi'nin beni çok beğendiğini onunla evlenmemi istediğini söyledi.
Kabul etmedim.
Kaçmak isterken beni yakaladı. Attığı yumruktan sonra gözlerimi Seyfi'nin evinde açtım.
Seyfi'nin evinde ilk gördüğüm,heykel oldu.
Oda bana aynı şeyleri söyledi tek fark.
Beni görmesede kim olduğumu biliyor olmasıydı.
Benimle evlenmeyi gerçek mirasçı olduğumu bildiği için yani şirketimizi kendi pis işlerine paravan yapmak için kullanmak amacıyla istiyormuş.
Son zamanlarda polisin onu sürekli takip ederek zarara soktuğunu falan söyledi.
Benimle evlenirken kanunen sorun çıkmasın diyede diğer, rapor olan kağıdı almış.
Sonra akşam olduğunda dışarıya bir adam geldi. Seyfi'yi görmek, kaybettiği paralarını geri almak isteyen biri. Beni kandırdınız hile yaptınız gibi birşeyler söylemiş.
Seyfi, dışarda adamla tartışırken bende fırsat bu firsat heykelden kağıdı aldım.
Sonrada diğer kağıdı alıp cebime koydum."
"Peki boynun."
"Hhı."
"Mor parmak izleri. "
Dedi kaşları çatık.
Boynundaki damar kabardı.
"Seyfi'ye Demir gibi şerefsiz,pislik,adi biri olduğunu söyleyince boğazımı sıktı.
Adamının yardımıyla zor kurtuldum."
Başım öne eğik söyledim son cümleyi.
Ferman dahada sinirlendi.
Sinirle ayağa kalktı.
Kâğıtlar elinde odadan çıkacakken..
"Heeyy..
Kağıtlar." Dedim.
Geri dönerek önce elindeki kağıtlara baktı. Sonra da bana. Ama kağıtları vermeden hızla çıkarak gitti.
"Yaahh!! Sana diyorum."
Dedim hızla kalkarak. Ama kalkmamla birlikte yere yapışmam bir oldu.
Hızla kalkınca ayağım takılıp yere düşmüştüm. Olduğum yerde söylenirken, aniden açılan kapıya baktım.
Gelen Kağan'dı.
"Aslı iyimisin." Dedi, beni yerimden kaldırırken.
"İyiyim ayağım takıldı sadece.
Ferman..." Dedim.
"Az önce yanımdan hızla geçti. Aslı düştü ilgilen. Dedi sadece."
"Pislik bildiği halde geri dönmemiş."
Dedi Alev.
"İyiyim ben ilginize gerek yok doktor."
Dedim.
Ayağa kalkıp yatağın kenarına oturdum.
"Dünden daha iyi görünüyorsun.
Ağrın varmı."
"Hayır yok."
"Güzel."
"Dünde buradamıydınız.
Sanki uyku arası bir ara sizi görmüş gibi hatırlıyorum."
"Evet dün buradaydım.
Sen dün uyuduktan sonra Ferman arabaya bizzat kucağında taşıyarak getirdi seni.
Eve de bizzat kucağında taşıyarak senin için hazırlattığı bu odaya kadarda kendi getirdi.
Yani kimsenin sana dokunmasına izin vermedi."
"Hı anlamadım nedenki."
Kağan gülümseyerek "Bilmem." Dedi.
"Şimdi yat ve dinlen."
"Ama.
Ama Ferman ile acil konuşmam lazım benim."
"Acele etme eminim Ferman'da konuşmak istiyor. Biraz sabret.
Akşam yemeğinde konuşursunuz."
"Off yaa. Tamam."
Dedim ve kendimi yatağa bıraktım yavaşça.
"O kadar bekledim. Biraz daha bekleye bilirim sanırım.
"Siz Ferman'ın yakın arkadaşısınız değilmi."
"Evet."
"Ne zamandan beri."
"Bir birimizin sinirlerini bozacak kadar uzun zaman oldu." Dedi gülerek.
"Neyse sen dinlen ben Ferman'ın yanına bir gideyim."
"Tamam."
Kağan odadan çıktıktan sonra yatakta saatlerce tavana baktım.
Ne yapacağımı düşünüyordum.
Artık çatlamak üzereydim ki.
Kapı tıkladı.
Kapıya bakarak girin dedim.
Gelen Esma teyzeydi.
"Aslı kızım nasılsın." Dedi yanıma oturarak.
"İyiyim Esma teyze. Teşekkür ederim."
"Dün seni öyle Ferman oğlumun kucağında bembeyaz görünce çok korktum."
"Evet Esma teyze, zor bir kaç gün geçirdim ama iyiyim. "
"Maşallah kızıma.
Seni yemeğe bekliyorlar. Hadi inelim birlikte."
Esma teyzenin yardımıyla aşağıya, ordanda mutfağa gittik.
Masada sadece Ferman ve Kağan vardı. Ve ben bu durumdan rahatsız olmuştum nedense.
Sessizce masaya oturdum.
"Kerem ve Gülce nerdeler."
Ferman onlar geç gelecek işleri var dedi.
Kaşları hala çatık ve sinirli sesiyle.
Kağan:
"Nasılsın dinlenebildinmi?"
"İyiyim uyuyamasamda dinlendim sayılır. "
Esma teyzenin servisi yapmasıyla sessizce yemeğimi yedim. Yani yiyebildigim kadarıyla.
Midem küçülmüş galiba hemen doymuştum.
Esma teyze ve genç kız masayı toplarken bizde salona geçtik.
Az sonra kahveler geldi,
sehpahalarla birlikte.
Kağan hemen kahvesini içmeye başlamıştı.Kahve sevdiği belliydi.
Ferman ve ben ise önümüzdeki kahveye bakıyorduk.
Kağan:
"Böyle susarak mı halledeceksiniz konuyu."Dedi.
İkimizde ona baktık.
"Evet kağan haklı.
Artık verirmisin şu kağıtları bana."
"Ne yapmayı düşünüyorsun?"
Ferman'ın sorduğu soruyla eş zamanlı çakan şimşekle yerimden sıçradım. Fark etmemiştim ama şuan yağmur yağıyordu dışarda.
Kendime gelerek.
"Ne demek ne yapmayı düşünüyorum. Tabiki benden çalınan herşeyi onlardan geri alacağım.
Ver artık şu kağıdı okumak istiyorum."
Ferman yanındaki sehpanın çekmecesinden kağıtları çıkarıp bana uzattı.
Ellerim titriyordu.
Arayıp bulana kadar başına gelmedik kalmayan kağıt, şuan elimde onu okumamı bekliyordu.
Ferman ve Kağan'ın bakışları üzerimdeydi.
"İzin verirseniz yalnız okumak istiyorum."
Dedim ayağa kalkmaya çalışırken.
"Olmaz.
Burada oku."
Dedi, Ferman.
"Neden.
Yalnızken okumak istiyorum ben."
Kağan araya girdi.
"Aslı kâğıtta hoş şeyler yazmıyor.
Fenalaşabilirsin diye endişeliyim."
Şaşkın şekilde baktım ikiside endişeli şekilde bana bakıyordu.
Onlar böyle söyleyince bende tedirgin oldum. Onların yanında okumak belkide daha iyi olacaktı. Kalktığım yere tekrar oturdum.
Derin bir nefes alıp okumak için kağıdı açtım.
*****
Ben Ömer MAVİŞAH.
MAVİŞAH Holdingin sahibi .
Aslı MAVIŞAH'ın babası.
Bu kâğıdı bulduğunuzda ben büyük ihtimalle ölmüş olacağım.
Okuduğum bu sözlerle birlikte gözlerimin dolmasına engel olamadım.
Kaza gecesi geldi aklıma babamın gözlerimin içine bakarak ölmesi geldi.
Ölümüm 2. Eşim Neriman MAVIŞAH ve Demir MAVİŞAH tarafından olacaktır.
Mal varlığımı ele geçirmek için bir kaç kez beni öldürmek istediklerine şahit oldum.
Ben öldükten sonra tek amaçları bütün mal varlığıma el koyup kendi istedikleri şekilde yaşamaktır.
Eşim her gün beni yavaş yavaş zehirliyor.
Bunu dün farkettim.
Ama artık çok geç.
Özel doktorumda raporlar mevcut.
Bununla yetinmeyeceklerdir.
Ben ölmeden rahat etmeyecekler.
Ben ölürsem bilinsinki tek sorumlular Neriman ve Demir MAVİSAH tır.
Tek korkum kızımıda öldürmek isteyip başarmalarıdır.
Benim bütün mal varlığım sadece ve sadece kızım Aslı MAVIŞAH'a aittir.
Neriman MAVIŞAH'ın ve Demir Bozkır'ın hiç bir şekilde mirasımdan pay almalarını istemiyorum.
Bu kâğıdı kızımdan başka biri bulupta okursa Allah rızası için kızımı koruyun.
Onun bu dünyada benden başka hiç kimsesi yok.
İmza: Ömer MAVİŞAH.
Kâğıt titreyen ellerimden aşağı düştü.
Yavaşça ayağa kalktım.
Ağlamamak için için direniyordum.
Bütün vücudumu ateşe sokmuşlar gibi hissediyordum. İçim,dışım yanıyordu sanki.
Ferman ve Kağan'da ayağa kalkmıştı.
Hızlı adımlarla kapıya doğru gittim.
Ferman yanıma geldi hızla.
"Aslı nereye.?
İyimisin?"
Başımı iki yana salladım.
"N. Nefes...Nefes alamıyorum."
Dedim.Hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum bir yandanda.
"Dı..Dı..dışarı çıkmam lazım. "
"Tamam sakin ol."
Dedi Ferman. Kapının koluna sarılıp açtım. Ferman'da arkamdan geldi. Onun arkasında da Kağan vardı.
Küçük veranda ya çıkınca Zafer çıktı karşıma. Yanından hızla geçerek yağmurun altına attım kendimi. Ağlamaya başladım.
Hüngür hüngür ağlıyordum.
Ferman arkamdan,
"Aslı ne yapıyorsun.
Daha kötü olacaksın." Dedi ama dinlemedim. Sadece boğazımdaki yumrudan kurtulmaya çalışıyordum.
Ferman yanıma kadar gelip.
Kollarıyla arkamdan beni kucaklayarak sardı. Çenesini başımın üzerinde hissettim.
Kalp atışını sırtımda hissetmemle nefesim düzene girmeye başladı. Garip ama bu bana iyi gelmişti. Başımı öne eğerek bir iki dakika yağmurun altında öylece ağladım.
Ben ağlarken Ferman ise arkamda beni bir kanat gibi sarmış,
hiç ses çıkarmadan benimle beraber ıslanıyordu.
Verandadan gelen ,
"Bana ihtiyacınız varmı?"
Diyen Kağan'ın sesiyle kendime geldim. Başımı kaldırmamla Ferman'ın kolarının arasından kucağına geçmiştim.
Kollarımı boynuna dolayarak beni içeriye taşımasına izin verdim.
Kağan bize bakarak.
"Sanırım atlattık bana ihtiyacımız yok bence."
Dedi gülümseyerek.
Ferman'ın kucağında eve girerken.
"Zafer, koçum sen Kağan'ı hastaneye bırak." Dedi Zafer'e.
"Tamam abi. "
"Hadi iyi akşamlar,"
Dedi Kağan. Ve Zafer'le ile birlikte arabaya doğru gitti.
Ferman beni kucağında yukarıya kadar çıkardı.
Odama götürüp yatağıma bıraktı.
Ben hala ağlamaklı gözlerle kâğıtta okuduklarımı düşünüyordum.