Mahkeme günü
Bugün büyük gün.
Bugün mahkeme var. İki gündür doğru düzgün ne yemek yedim ne uyudum. Dün gecede sabaha kadar uyku ile uyanıklık arası gidip geldim.
Birde üstüne yine kabuslarım geri geldi. Kabuslarla geçen geceden sonra, sabah resmen sarhoş gibi uyandım.
Heyecanlıydım, korkuyordum ve uykusuzdum.
O kadını ve Demir'i tekrar görmek fikri itiraf ediyorum beni korkutuyordu.
Son 10 dakikayı tavana bakarak geçirdiğim yatağımdan kalkarak, ayaklarımı sürüye sürüye banyoya girip işlerimi halledip ılık birde duş aldım.
Yinede kendime gelmek zor oldu.
Üzerime mahkeme ortamına uygun doğru düzgün birşeyler giymek için dolabıma baktım.
Uzun gri bir kazak,siyah dar kot pantolon, kısa topuklu gri bot.
Fena değil. Dedim giyerken.
Bu kıyafetlerin hiç birini kendim almamıştım.
Bu evde kalmaya başladıktan sonra hemen hergün Gülce okul çıkışı küçük alış verişler yaparak almıştı.
Bazen güzel birşey gördüğünde hem kendine hem bana alıyor aynı gün kardeş gibi giyerek evde dolaşıyorduk.
Aslında, bazen gerçek kardeşimmiş gibi hissettiriyordu Gülce'yi.
Onlara çok şey borçluydum.
Kısa sürecek olsada, bana gerçek ailem gibi davranıyorlardı.
Ferman hariç.
Ona çok kırgınım.
Geçen hafta Tuba buraya gelmiş mahkeme ile ilgili yapacaklarını konuşmuştuk.
Geceye kadar rahat rahat oturmuş
zoraki kalkmıştı gitmek için hanfendi.
Yani imkan olsa burada yatıya kalırdı.
Çıkarken Ferman kabanını tutarak giymesine yardım bile etmişti.
Meğer ne kibar insanmış Ferman.
Tuba çıkmadan önce bana dönerek,
" İyi akşamlar Aslı'cım."
Dedi yapmacık bir gülümseme ile.
"İyi aksamlar." Dedim bende yarım ağız.
Ferman:
" Seni evine bırakayım." Diyerek, kendiside kabanını aldı ve onunla birlikte çıktı.
Bense arkalarında bir fazlalık gibi öylece baktım.
Tuba'nın, Ferman seni kardeşi gibi seviyor. Diyişi kafamın içinde duvardan duvara vurarak yankı yapıyordu.
Kapı örtüldükten sonra salon camından dışarıya baktım.
Buna engel olamadım nedense.
Bahçedeki köşe lambaları yanıyor bahçeyi loş bir şekilde aydınlatıyordu.
Ferman Tuba'nın yanında yavaş adımlarla yürüyorlardı.
Siyah lüks arabanın yanına kadar birlikte yürürlerken arkalarından izledim sadece.
Arabanın yanında durunca Tuba bir adım öne geçerek Ferman'a döndü.
Birşeyler söyledi.
Sonra hafiften benim olduğum cama eğilip bir bakış attı.
Bunu neden yaptığını önce anlamadım ama sonra, kollarını Ferman'ın beline dolayıp dudaklarına yapıştı.
Benim burda olduğumu bilerek yapmıştı bunu. Eminim bundan.
O an kalbime bir hançerin saplandığını hissettim.
Nefesim kesildi. Bir anda gözlerim yaşlarla doldu.
Başıma, enseme bir ağrı girdi.
Anında arkamı döndüm.
Koşarak odama çıktım.
Sabaha kadar bu sahne döndü durdu beynimde. Bir aptal gibi sabaha kadar ağlamama engel olamadım.
O günden sonra da Ferman'ı doğru düzgün görmedim.
O gece eve geldimi onu bile bilmiyorum.
Ferman'ı gördüğüm zamanlarda ise Tuba ve onu nasıl öptüğü hep gözümün önüne geliyordu.
**********
Odadan çıkıp merdivenlerden inerek salona indim.
Ferman'ın sesi geliyordu mutfaktan.
Yine kulak kabarttım istemeden.
Ne kadar kızsamda kırılsamda onun sesini duyunca yinede heyecanlanıyorum.
Ben iflah olmam.
Kulak kabardım sözlerine.
"Ne demek elimizden birşey gelmez.
Ne zaman yapmışlar, nasıl yapmışlar.
Herşeyimi.
Kahretsin. Anladım.
Tamam...
Tamam dedimya, onu gelince konuşuruz.
Tuba ne diyor.
Odamı. Tamam 1-2 saate ordayız zaten.
Konuşuruz yine."
Ferman telefonu kapatınca mutfağa girdim.
Başım önde yavaş adımlarla masaya yöneldim.
Şuan hiç konuşmak istemesemde bu işin bitmesini istediğim için sordum.
"Kötü... bir seymi.. var." Dedim.
Ama beni duymadı.
Ferman sinirle soluyor ileri geri yürüyordu.
Yanına yaklaşıp
"Ferman.."
Dememle birden,
"Ne var!"
Diye bağırarak bana dönünce korkuyla bir adım geri sıçradım.
Halimi görünce yanıma gelip.
"Afedersin korkutmak istemedim. Bir an sinirle..."
"Önemli değil. Bir sorun mu var.
Mahkeme ile mi ilgili."
"Hmm.
Evet." Dedi eliyle alnını ovuşturarak.
"Ama önce benim kontrol etmem gereken şeyler var.
Kahvaltını yapda hemen çıkalım."
"Tamam."
Dedim ama olmayan iştahım iyice kaçmıştı.
Birşeyler yemeye çalışırken akşam olanlar geldi aklıma.
Dün akşam.
Ferman yine geç saatte geleceğini söyleyip eve gelmemişti.
Belkide Tuba ile birlikteydi.
Kadın güzeldi, alımlıydı.
Her erkeğin dikkatini çekecek derecede hemde.
Onunlaysa bile şaşırmazdım.
Akşam yemeğini Kerem ve Gülce ile yerken konuşuyorduk..
Gülce:
"Aslı'cım.
Yarın bizim erken çıkmamız lazım. Okula erken gideceğiz.
Yarın bir kaç hoca ve arkadaşla şehir dışına çıkacağız. Bir kaç gün yokuz yani. "
"Öylemi." Dedim üzgün şekilde.
"Üzülme bu kadar Aslı." Dedi Kerem.
"Duruşmada orada, yanında olacağız. Hem o yapışkan nasıl avukatmış gerçekten merak ediyorum.
Duruşmadan sonra tekrar okula geçeceğiz.
Bir kaç gün sonrada yine evdeyiz."
Gülce:
Gelirken sana almamı istediğin birşey varmı?"
" Hayır, teşekkür ederim zaten birçok şey aldın."
******
Akşamki konuşmamızı hatırlamanın üstüne birde gördüğüm kabus geldi aklıma.
Dün gece babamı görmüştüm rüyamda.
Bu ikinciydi, babam öldükten sonra ilk olarak vurulduğumda rüyama girmişti birde şimdi.
Kendi mezarının üzerine oturmuş,başını önüne eğmiş ağlıyordu.
Bana kızgındı.
" Sahip çıkamadın. Senin yüzünden oldu. Her şey bitti."
Gibi şeyler söylüyordu.
Ve Alev. Alev de vardı yanımda.
Öylece durmuş bana bakıyordu.
Alev'in ellerinde kolunda kan vardı.
Kimin kanıydı.
Kötü bir şeyler olacaktı hissediyorum.
Düşünce girdabında,yediğim bir kaç lokmadan sonra,
"Hazırım çıkalım."
Dedim ayakta kahvesini içen Ferman'a kafamdakileri elimle kovalayarak.
"Tamam hadi."
Dedi.
Ayağa kalkıp mutfaktan çıkarak vestiyerden kabanımı aldım.
Tuba'nın aksine benim kabanımı tutan olmadı tabiki.
Dışarıya çıktığımızda Zafer bizi bekliyordu.
Kafamı yukarı kaldırıp yağan kara baktım. Ne kadar güzel yağıyordu.
Sanki pamuk tarlasında güçlü bir rüzgar esmiş ve bütün pamuklar gökyüzüne savrulmuştu.
Önüme dönüp arabaya doğru giderken.
"Aslı, istersen sen gelme."
Diyen Ferman'ın sesiyle arkamdaki Ferman'a baktım.
"Neden."
"Yani yine o ikisini görmek seni..."
"Hayır geleceğim." Dedim.
"Gelmek zorundayım. Ne olacaksa olsun artık.
Yoruldum, bıktım. Gücüm tükendi.İnceldigi yerden kopsun."
Ferman kaşlarını çatarak bana baktı.
Ama ne dediğimi anlamıştı.
"Gidelim o zaman ."
Yeniden önüme döndüm.
Birşeyler oluyordu ve bana söylemiyordu.
Zafer'in açtığı kapıdan arabaya bindim.
Diğer kapıdanda Ferman bindi.
Zafer kapıyı kapatıp direksiyona geçti.
Önde korumaların olduğu araç arkada bizim araç yola çıktık.
Yol boyunca hiç konuşmadan giderken, arada bir göz ucuyla Ferman'a bakıyordum.
Ama anında o geceki sahne canlanıyordu gözümün önünde.
Ben kendi kendime Ferman'a duygular beslerken Tuba onu kendine bağlamıştı sanırım.
Tekrar baktım, yandan gayet yakışıklı görünen yüzüne.
Onu izlediğimi farkedemeyecek kadar dalgındı.
Bugünü bir atlatsam başka birşey istemiyordum.
Sessiz ve stresli geçen bir saatin ardından adliyeye gelmiştik.
Kalbim güm güm atıyordu.
Arabaları park yerine park ederek durduk.
Ferman hızla önden indi.
Bende arkasından zafer'in açtığı kapıdan yavaş hareketlerle indim.
Korumalarda inip etrafımızda yerlerini aldılar.
Ferman'ın arkasından baktım.
Az ilerde bizim avukatlar ve Tuba bekliyordu.
Tuba bu kez üzerine lacivert renkte pantolon ve ceketten oluşan bir takım elbise giymişti. Takım elbisenin içinde kırmızı bir gömlek. Ayaklarında kısa kalın topuklu ayakkabısı vardı. Saçlarını sade düzgün bir topuz yapmıştı.
İşi biliyordu bu kadın.
Onların yanına gitmeden evvel
gördüğüm rüya yüzünden Zafer'e dönerek.
"Zafer." Dedim.
"Efendim."
Zafer'in gözlerine baktım ciddi şekilde.
"Senden birşey isteyeceğim."
"Tabiki.
Ne istersen, yapmaya hazırım."
Bir adım daha yaklaştım.
Önünde durdum ve gözlerine baktım.
Zafer beni izlerken ben bir kaç saniye için Ferman'a dönerek.
"Fermanı seviyor musun.?"
"Ne? Anlamadım.?"
"Ferman'ı seviyor musun? dedim."
"Evet, abim gibidir o benim. Onun için yapamayacağım şey yoktur."
"İyi."
Zafer'de benimle birlikte dönüp Ferman'a baktı.
O an Ferman'ın da bizim olduğumuz yöne doğru dönmesiyle bir an göz göze geldik.
Sonra yeniden Zafer'e çevirdim gözlerimi,oda bana döndü.
"Aslı kardeş bi sıkıntı mı var."
Gördüğüm rüya ve Alev geldi gözümün önüne tekrar.
Kötü Bir şeyler olacak biliyordum.
" Eğer..." Dedim ve sustum.
Sonra sesimi dahada alçaltarak.
" Eğer... Alev'i elinde bir silahla çıldırmış şekilde Ferman'ın karşısında görürsen hiç çekinmeden vur! "
"Ne!?"
"Ne dediğimi duydun."
Bana şaşkın ve kaşlarını çatarak baktı.
Onu o halde öylece bırakıp Ferman'ın yanına doğru yürüdüm.
Ferman'ın yanına gelerek tam yanında durdum.
Tuba bana bakarak yapmacık olduğu çok bariz şekilde,
"Merhaba Aslı'cım.
Nasılsın? " Dedi.
"İyi." Dedim sadece.
Ferman bana dönerek,
" Zaferle ne konuşuyorsunuz."
Diye sordu. Eh bizi görmüş ve huylanmıştı.
"O mu hiiçç.
Ona sadece seni sevip sevmediğini sordum."
Dedim sakin şekilde.
"Ne?
Neden böyle birşey sordun? "
Sadece omuz silktim.
"Her neyse." Dedi ve devam etti.
"Aslı bak,yine söylüyorum.
İçeri girmek zorunda değiliz.
Burada veya koridorda bekleriz istersen."
"Hayır gerek yok.
Ne olacaksa olsun." Dedim.
Şaşkın bakışlar eşliğinde yanlarından geçip binaya girerken.
Ferman, Tuba ve diğer avukatlarda arkamdan içeri girdiler.
Duruşma salonunun önüne kadar nasıl geldim bilemiyorum. Aklım karma karışıktı.
Koridorda Gülce ve Kerem'i görünce o an rahatlamış hissettim.
Gülce ve Kerem'e yaklaşarak.
"Teşekkür ederim geldiginiz için. " Dedim.
Kerem, kulağıma biraz eğilerek,
" Görelim bakalım bu yapışkan nasıl bir avukatmış." Dedi sırıtarak.
Gülce:
"Bugün senin yanında olacağız dedikya Aslı'cım.
Duruşmadan sonra yine okula dönecegiz ama. "
"Yinede teşekkür ederim.
İkinizede, teşekkür ederim."
Dedim koridordaki oturaklardan birine otururken.
Bu sırada avukatlar ve Ferman'da yanımıza gelmişti.
" Lan, sizin ne işiniz var burada? "
Diye çıkıştı kardeşlerine.
Ama,
Kerem:
"Aslı'ya destek olmak istedik." Diyince duruldu.
Sessizce arkasını dönerek yine avukatlarla kısık sesle birşeyler konuşmaya devam etti.
Gülce:
"Aslı'cım stres yapma canım.
Sakin kalmaya çalış."
"İyiyim sadece ben.
Sadece heyecan, birazda korku var."
Dedim gülümsemeye çalışarak.
"Gülce, biliyormusun dün gece babamı gördüm rüyamda."
"Önlemi?"
"Bana kızgındı."
Dedim başım öne eğik ellerimi oğuştururken.
" Ağlıyordu babam.
Alev de vardı. Başka bir ben olarak yanımdaydı.
İçim rahat değil. Sanki kötü bir şeyler olacak gibi hissediyorum."
"Öyle düşünme.
Sonuç ne olursa olsun biz yanındayız. Aslı."
Dedi Kerem elini omuzuma koyarak.
Başımı Kerem'e çevirdim.
"Sağol Kerem."
Ferman'ın yanımıza gelişiyle ayağa kalktım.
"Aslı.
Beni iyi dinle.
İçerde kimi görürsen gör ne duyarsan duy. Sakin kalmaya çalış tamam mı? "
"Tamam."
"Söz ver."
"Ne!"
"Söz ver, sonuç ne olursa olsun üzülme. Biz hep yanında olacağız."
İçimden,
"Üzülme demesi kolay.
Ben bugüne kadar sadece bu günü görebilmek için o hastanede gerçekten delirmeden kaldım.
Alev'i saymazsak."
"Seni duyuyorum Aslı."
"Sence umurumdamı ? "
Kötü bir sonuç olursa gerçekten üzüleceğim.
Babamın herşeyi, benim yüzümden benim beceriksizliğin, korkaklığım yüzünden bu adi insanların eline geçmişti.
Ama ona bunu söylemedim.
Rahatlaması için sadece,
"Tamam." Dedim.
Gelenleri gördüm sonra .
Demir ve adamları bizim olduğumuz yöne doğru geliyorlardı.
Yüzünde gereksiz bir güven vardı ve ben bunu hiç beğenmemiştim.
Neriman yoktu.
Neden? yoktu.
Benimle birlikte Fermanda baktı gelen Demir'e.
Sinirden çenesinin titrediği belli oluyordu.
Ferman'ın hareketleri bugün bir garipti.
O an kulaklarımda mubaşirin sesi yankılandı.
Davalı: Demir Bozkır
Davalı: Neriman MAVİŞAH
Davacı: Aslı MAVİŞAH
Önden, Demir ve adamları girdi salona.
Bizde arkadan girerek salonun arka tarafına yakın yerlerimize oturduk.
Avukatlar ve sanık olarak Demir. Yerlerini aldı.
Nariman'ın tutuklu yargılanmasını talep etmiştik. Kabul olmuştu.
Bunda beni tehdit ettiği sırada Ferman'ın cebindeki telefona tehditleri kaydetmesininde büyük rolü vardı.
Bunu duyan Neriman'ın avukatları ve adamları şok oldulardı.
Heleki katilin itirafi onları delirtti. Şuan sinirden kıpkırmızı gözlerle bakıyorlardı bize.
Tutuklama kararı çıkmıştı. Tutuklanacaktı,tabi eğer burada olsaydı.
O kancık, kanı bozuk kadın buraya bunu bildiği için gelmemişti bence.
Eminim kaçmanın yolunu arıyordu şuan.
Ama bu kararla nerede olursa olsun bulunacaktı.
Demir'e gelince, bizim bütün suçlamalarımıza,
"Suçlamaları reddediyorum."
Dedi sadece.
Dahası Annesi Neriman'ın yaptığı şeylerden haberinin ve ilgisinin olamadığını.
Bizim ise ona iftira attığımızı,kendisininde bize karşı dava açacağını söylemesi beni gerçekten deli etti.
Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyordu. Adama bak, neredeyse babamı benim öldürdüğümü söyleyecek.
Ama büyük bomba en sona kalmıştı.
Hakîm babama ait malların bana geçmesi yönünde bir şeyler söyledi. Hukuki terimler oldugu için pek anlamadım ama sonuç olarak kalan herşeyi almıştım geri.
Yalnız bir sorun vardı.
Demir,Mavişah Holdingi resmen borca batırmıştı.
Dahası diğer iki küçük şirketi yok pahasına satmıştı.
Arazilerimizi, çiflik evimizi,dağ evimizi,yazlık ve kışlık villaları.
Herşeyi bir bahane ile elden çıkarmıştı.
Nerden mi biliyorum.
Hakim şuan Demir'in ifadesini okuyordu.
Ben ise gözlerim yaşlarla dolu tırnaklarım avuç içlerime geçirmiş dişlerimi sıkıyordum.
Demir son olarak.
" Sayın Hakim bey.
Benim Aslı MAVİŞAH 'ın başına gelenlerle hiç bir ilgim yoktur.
Eğer bir suçum varsa oda sadece iyi bir iş adamı olamamamdır.
Maalesef yeterli bilgi ve deneyimim olmadığı için babamın şirketine sahip çıkamadım. Bundan dolayı gerçekten çok üzgünüm.
Borçlardan dolayı bazı mülkleri satmak zorunda kaldım. Bazılarını hipotek etmem gerekti. Benim tek suçum bu."
Daha fazla dayanamadım.
Oturduğum yerden fırlayarak kürsünün önüne geldim.
Ferman dişlerinin arasından,
"Aslı dur. Ne yapıyorsun,"
Desede umursamadım..
Tuba ve avukatların şaşkın bakışları arasında.
" Hakîm bey inanmayın bu adama diye bağırdım.
Bu adam yalancı, adi pisliğin teki.
Kumar oynayan şerefsizin biri.
Babamın her şeyini kumar masalarında sattı." Dedim ağlayarak.
Ferman arkamdan gelmiş.
Bir yandan beni tutmaya çalışıyor bir yandanda,
" Özür dileriz hakim bey.
Şuan çok üzgün. O yüzden."
Diye bahane uydururken ben nefretle Demir'e bakıyordum.
Demir ise alaylı şekilde bana gülüyordu.
Bu da son damla olmuştu.
Bu kez Demir'e bağırmaya başladım.
"Seni pislik .
Adi, yalancı.
Katil. Ödeyeceksin!
Yaptıklarını bir bir ödeteceğim sana.
Allah'ın belası. Babamı nasıl öldürdüyseniz sende....öl..." Demiştimki.
Ferman eliyle ağzımı kapattı.
Ferman'ın o kocaman eli ağzımın üstündeyken hâlâ küfür ediyordum.
Hakîm'in
"Avukat hanım. Müvekkiliniz hali iyi değil.
Dışarı çıkarın." Demesi ve Tuba'nında Ferman'a işaretiyle Ferman beni çekiştirerek dışarı çıkarırken Kerem ve Gülce'de arkamızdan çıktılar.
Ferman beni salondan çıkartarak koridorun sonuna kadar çekiştirip orda bıraktı.
"Aslı. Ne yaptığını sanıyorsun.
Burası adliye."
"Görmedinmi ne yalanlar söyledi." Diye bağırdım.
" Babamın olan ne varsa artık yok. YOK!!
Çoğunu yok pahasına satmış.
Çoğunu daha sonra almak üzere başkalarının almasını sağlamış.
Sahtekar şerefsiz."
Diye bağırdım.
Babam onları dişiyle tırnağıyla kazandı. Gece gündüz çalıştı. Ama.."
"Yeter artık.
Bağırmayı kes."
Diye bağırdı Ferman.
Sesim içime kaçtı o an.
Önüme döndüm,sadece ağlamaya başladım.
Ferman hem Demir'e hem bana olan sinirinden duvara bir yumruk attı. Yerinde sinirle tepiniyordu resmen.
Kerem ve Gülce arkamızda korkuyla sadece bize bakıyorlardı.
Ben hala başım önde dişlerimi ve yumduklarımı sıkıyordum.
Gülce yavaşça yanıma geldi.
Tek koluyla bana sarıldı.
" Aslı. Üzülme ne olur.
Biz hep yanında olacağız.
Hadi gel dışarı çıkalım. Biraz hava al."
*************************
Eveet bölüm sonu.
Beğeni ve yorumları alayım.