Yeni Üyelik
44.
Bölüm

🔥D.44 Neden

@azamet_29_2

ASLI'DAN

Gözlerimi açtığımda evde kendi odamdaydım.
Omuzundaki inanılmaz ağrı yüzünden uyanmıştım. Ben Alev kadar acıya dayanıklı değildim.
Yavaşça kalkarak yatağın ucuna oturdum.
Önce etrafima baktım, kimse yoktu. Genelde böyle bir şekilde uyanınca yanımda hep Ferman olurdu.
Çatık kaşlarıyla bakar ve en basitinden laf sokuştururdu.
Ayağa kalkarak odadan çıkıp merdivenlere yöneldim.Yardıma ihtiyacım vardı.
Mecburen Ferman'dan yardım isteyecektim.
Yani niyetim buydu.

Merdivenlere gelip salona baktığımda koltukta uyuyan Ferman'ı gördüm. İlk kez salonda uyuduğunu görüyordum.
Yorgunluğu yüzünden okunuyordu.
Eminim birkaç gündür doğru düzgün uyuyamamıştı.

Benim yüzümden bütün rahatı, huzuru kaçmış hayatı alt üst olmuştu. Ama kendi suçuydu.
En başında beni hayatına zorla o aldı. Kaç kere ondan uzaklaşmak istedim.
Ama izin vermedi.
Uyuyan halini görünce uyandırmak istemedim.
Sessizce odama geri döndüm.
Fakat omuzumdaki ağrı yavaş yavaş artıyordu. Ağrıyı düşünmemek daha dayanılır hale getirebilir diye ağrıyı değil olanları düşünmeye başladım.

Mahkeme günü fenalaşıp hastaneye götürülmüştüm. Mahkeme öncesi gördüğüm kâbus maalsef gerçekleşmişti.
Olanlardan sonra Alev yokluğumu fırsat bilmiş çıldırmıştı.

Demir'in peşine düşmek istemiş ama Ferman izin vermemişti.
Tabi Alev dahada çıldırıp Ferman'ı vurmaya kalkmıştı.
Ama Alev son anda benim için vazgeçti. Vazgeçtiğinde ise artık çok geç olmuştu. Çünkü Zafer dediğimi yapıp Alev'i yani bizi vurmuştu.

Ve bu yüzden de şuan beni öldüren bir ağrı ile başbaşaydım.

Ferman'ı uyandırmayıp biraz beklemeye karar vermiştim.
Ama neredeyse bir saat oldu ve acı dahada arttı. Yere oturup dizlerimi kendime çekerek öylece dişlerimi sıktım. Belki böyle daha az acır gibi saçma bir hisse kapılmıştım çünkü.

Bu sekilde beklerken birden kapı açıldı. Ferman girdi odaya.
Beni görünce hemen yanıma geldi.

"Yaranmı acıyor." diye sordu.

Çaresiz başımı salladım evet anlamında. Artık dayanamıyordum. Bütün vücudum acıyla kasılıyor ve terliyordum.

"Ne zaman uyandın, neden haber vermedin"

Dedi. Seni öyle görünce kıyamadım diyemedim tabi. Bu yüzden sadece sustum.

Beni belimden tutup kaldırarak yatağa oturttu. Odasına gidip ilaçlarla döndü. Önce eşofmanı sonra askıyı çıkardı.
Sonrada sargı bezini açarak yaramı
nazik harekerlerle yeniden pansuman etti.
Bir ara acımasın diye üflerken hiç hissetmediğim şekilde kasıldım.
Ferman nefesi tenine değen her kadını çıldırtabilecek bir erkekti.

Yara ile işi bitince alnımdaki terleri sildi.
Biraz daha dayan birazdan geçecek dedi. Şuan gerçekten çok nazikti.
Yüzüme baktı sakin şekilde.

"Bu acıyı çekmek zorunda değildin.
Neden Zafer'e Alev'i vur. Dedin.
Alev'e sıkılan kurşunun senin bedenine gireceğini bilmiyor olamazsın.

Vurulan ben olsaydım şuan acıdan ter döküyor olmazdın." Diye ekledi.

Nazik Ferman gitmiş sinirli Ferman gelmişti anında.
Sadece boş boş baktım.
Tam cevap verecekken Kerem gelip yemek hazır dedi.

Ferman benden cevap beklerken Kerem'in gelmesiyle cevap alamadığı için sinirini Kerem'e bağırarak çıkarmıştı. Yemeğe inmek için ayağa kalkmış odadan çıkacaktım ki.

"Dur" Dedi.

" Önce şu kıyafeti değişelim.
Çamurlanmış." Diyerek dolaptan başka bir eşofman çıkarıp yanıma geldi.

Elime uzatırken,

"Yardım edeyim mi"

Diye sordu soğuk sesiyle.
Hızlı hızlı salladığım başımla,

"Hayır."

Dedim. Zaten kaç kere rezil olmuştum.

"Ben hallederim." Dedim.

"Eminmisin." Dedi bu kez.

"Eminim."

"Gülce'yi yada kızlardan birini yollayabilirim."

"Hayır. Kendim hallederim."

"Tamam o zaman.
Dışardayım birlikte inelim."

Kapıya doğru giderken artık dayanamayıp sordum..

"Neden? "

Sağ omuzunun üzerinden bana baktı.

"Ne? Neden? "

"Neden burada kalmamı istiyorsun.
Benim için yapabileceğin her şeyi yaptın. Bundan sonra benim için hayatını zora sokmana gerek yok.
Bırak artık beni.
Bana acıma."

Bana dönüp yavaş adımlarla yanıma kadar geldi.
Tam önümde durdu. Bir süre yüzüme baktı. Ona direk bakamıyordum.
Bir gözlerine bir yere kayıyordu bakışlarım.
Sol eliyle önüme düşen saçımı omuzunun üzerinden alıp arkaya bıraktı. Kulağıma doğru eğildi.
O an yine tenime değdi nefesi.
Refleks olarak başımı o yöne eğdim. İster istemez huylanmıştım.
Hızlı hızlı nefes almama engel olamadım.

"Alev beni neden vurmadı. Aslı."

Nefesini tenimde hissetmem tüylerimi diken diken etmişti.

"Ne?"

Saçımın kokusunu içine çektiğinde başımı istemeden biraz daha eğdim.
Bütün vücudumun gerildiğini hissettim. Karnımın içinde bir yanma hissi oluştu.

"Neden beni öldürmekten vazgeçti."

Aslında doğru soru kimin için vazgeçti olmalıydı.

Sessizse bekliyordu kulağımın dibinde. Nefesi hâlâ tenime değiyordu. Bense kaskatı kesilmiş gözlerimi sımsıkı kapamış hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum.
Sonra benden uzaklaştı. Hiç ses çıkarmadan öylece durdu.
Başka bir şey söylemedi.

Kapının sesiyle açtım gözlerimi.
Bacaklarımdaki gücün kaybolmasıyla kendimi yatağa bıraktım. Bacaklarıma baktım sonra. Resmen titriyordum.
Kalbim göğüs kafesimi zorluyordu.
Az önce ne olmuştu öyle.
Bir kaç dakika sonra ancak kendime gelebildim. Tek elle zor olsada üzerimdeki eşofmanı değiştirip diğerini giydim.
Aynaya bakarak sol elimle saçlarımı arkaya doğru düzelttim. Aynanın önündeki saç lastiğini alıp cebime koydum.
Sonra gözlerime baktım.
Gözlerim biraz ben biraz Alev olmuştu.

"Alev beni neden vurmadı." Demişti Ferman.
Benimde beklemediğim şekilde Alev son saniyede benim için onu vurmaktan vazgeçmişti.
Mahkeme günü olanları hatırladım.
Ogün bende tıpkı Alev gibi hareket etmiştim.
Benden beklenmeyecek şekilde Demir'e diklenmiştim.
Alev'de o gün benim gibi Ferman'a zarar vermek istememişti. Aslında benim için vazgeçmişti.

Alev gittikçe bana benzemeye bende ona benzemeye başlıyordum.
Bu iyimiydi kötümüydü bilmiyorum.

Ama Alev ben ara veriyorum diyerek geri çekilmişti.
Aynada kendime bakmayı bırakıp odadan çıktım.
Ferman yoktu. Oysa az once kapının önünde olacağını söylemişti.
Kapının önünde olur sanmıştım bu yüzden.
Ama gitmişti.

Derin bir nefes alarak odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Sonrada yavaş adımlarla inerek mutfağa girdim.
Gülce hemen ayağa kalkarak yanıma geldi.

"Aslı'cım nasılsın daha iyimisin."

"Biraz ağrım var ama iyiyim."
Cebimden çıkardığım lastiği Gülce ye uzatıp sana zahmet saçımı bağlarmısın dedim.
Gülümseyerek elimden lastiği alıp saçlarımı arkadan at kuyruğu şeklinde bağladı.
Hadi gel otur dedi sandalyeyi çekerek.
Masaya oturdum.
Ferman masada yerini almış sessizce yemeğini yiyordu.

"Kolun nasıl oldu." Dedi Kerem.

"Daha iyi.
İlaçlardan sonra azaldı acısı."

"Kim sana kendini vurdur dedi."

Dedi Ferman.
Üçümüz öylece yüzüne baktık.
Ama o sadece önündeki tabağına bakıyordu.

Bu adamın derdi neydi.
Ben o 'na zarar gelmesin diye...

"Bundan sonra sedece kendini düşün.
Başkalarını koruyacağına kendini koru.
Ayaklarının üzerinde daha güçlü dur.
Geriye bakarak yürüyen insanlar mutlaka takılıp düşer.
Geçmişini unut. Bundan sonra sadece önüne bak.
İlk olarak en kısa zamanda iyileş.
Sonra sana sınavların için bir dersane ayarlayacağım daha kaliteli çalışman için.
İlk firsatta sınavlara gireceksin..."

"Artık istemiyorum." Dedim. Önümdeki yemeğimi kaşıkla karıştırırken.

"Anlamadım."

Dedi Ferman başını kaldırıp bana bakarak.

"Artık.
Ne okul, ne dersane, nede başka birşeyle uğraşmak istemiyorum.
Sınavlara da girmeyeceğim."

"Aslı ne diyorsun sen."

Dedi Gülce.

" Çok istekliydin. Hatta çalışmaya başlamıştın."

Başımı önümden kaldırmadan devam ettim sakince. Hatta fazla sakin.

"İstersen... holdingi sen alabilirsin."

Dedim gülümsemeye çalışarak.
Yardımların ve bize katlanmanın karşılığı olarak düşün.
Zenginsin borçlarını ödersen kendi şirketlerine katabilirsin.
Aslı ve Ayla'da senin için çalışır.

Kerem: " Aslı mı? Ayla'mı?"

" Babamın mersindeki kuru yük gemileri.
Onlara annemin ve benim adımı vermişti babam.

Benim o şirketi yönetmeye ne gücüm, ne bilgim, nede halim yetmez.
Sen alırsan, kötü birilerine gitmez hiç olmazsa.
Ama satmak istersen de senin bileceğin iş." Dedim.

Ferman kaşları çatık bana bakarken.
Kerem araya girdi.

"Saçmalama Aslı. O zaman sen ne yapacaksın."

"Ben iyileşince burdan gitmeye karar verdim.
Hayatınıza nasıl girdiysek öyle çıkacağız.
Belki Bursa'ya giderim.
Dedemin memleketine.
Ben.. Ben bunca zaman olmayacak birşey için boşa kürek çekmişim.
O gün babamla ölmeliydim ben. Yaşamak benim için en büyük talihsizlikten başka birşey değilmiş."

Şaşkın şekilde bana bakan Ferman'a baktım.

Bana bakıp yüksek ve kızgın sesiyle,

"Sen neden bahsediyorsun.
Pes edip yine mi saklanacaksın."

Gülümsedim.

"Neden olmasın."

"Gerçekten aptalsın Aslı ."

Bende sesimi yükseldim bu kez.

" Öylemi?!
Senin gözlerin görmüyor galiba.
Şu halime bir baksana.
Sence ordan bakınca bu yükün altından kalkabilecek gibimi duruyorum. Benim kendime bile faydam yok artık."

"Alev çok haklıymış. Tıpkı onun dediği gibi zayıf ve güçsüzsün.
Ve bunu kabul etmişsin."

"Evet kabul ettim.
Kabul etmek zorunda kaldım.
Evet güçsüzüm."

Dedim masaya bir yumruk vurup ayağa kalkarak.

" Ben seni korumak için..."
Dedim.ve sustum.
Tam birşey daha diyecektim ki mutfağa giren Tuba'nın sesi geldi kulaklarımıza.

"İyi akşamlaaar.
Kusura bakmayın habersiz geldim.
Ama sizi özledim dayanamadım.
Gelirken de kestane aldım."

Dedi. Onu öyle kapının önünde aptal sırıtışıyla görünce omuzlarım düştü ve oturdum az önce kalktığım yerime.

Kerem'in dişlerinin arasından,

"Tam zamanında geldin yapışkan."
Dediğini duydum.

Dahası mutfağa girerek Ferman'a arkadan sarılıp,

" Nasılsın Ferman' cım." Dedi. Yetmezmiş gibi birde yanağından öptü. Sonra sırayla Gülce'ye ve Kerem'e sarıldı.
Bana gelince,

" İyi akşamlar Aslı' cım." Dedi sadece.

Bu kadın nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyor ve Ferman neden bu kadar sakin karşılıyor.
Onu görünce dişlerimi ve elimdeki bıçağı öyle bir sıkmışım ki Gülce elimi tuttuğunda fark ettim.

Tuba sandalyeyi çekerek oturdu.

"Benden isteğin belgeleri getirdim."

"Yarın şirkette de verebilirdin."

"Biliyorum ama seni ayh! Sizi özledim.
Hem bir kahve içeyim hem belgeleri vereyim istedim.
Hem de güzel haberi vermek istedim."

"Kerem araya girerek sordu.
İzmir'e gerimi dönüyorsun."

Kerem'e baktım kaşlarım havada.
Oda bana baktı göz kırparak.

" Kerem' cim çok şakacısın tatlım.
Ama artık bir yere gitmiyorum.
Büro için yer bakarken dayalı döşeli bir yer bulduk. Yani hemen taşındım.
Yarından sonra büromuz herkese açık."

"Hmm. Ne mutlu."

Dedi Gülce sessizce.

Ben daha fazla dayanamayıp yarım bıraktığım tabağımı alarak tezgaha bırakarak.

"İzninizle ben biraz dinlenmek istiyorum." Dedim.

"Yemeğini bitirmedin."

"İştahım yok."

Biraz daha durursam ağlamaya başlayacaktım. Olabildiğince hızlı adımlarla mutfaktan çıkarak merdivenlere yöneldim.
Gülce hemen arkamdan yetişti.
Yardım edeyim diyerek koluma girdi.

Birlikte odaya çıktık.
Odam karanlıktı. Işığı açmak isteyen
Gülce' ye,

" Açma kalsın." dedim.

"Peki." dedi.
Yatağıma oturup sonrada uzandım.

"Aslı abime kızma.
Senin iyiliğin için söyledi.
Biliyorsun bazen sert şekilde anlatıyor elinde değil.
Birde lütfen kararını değiştir.
O şirket babanın başkalarına veremezsin."

"Gülce
İzin verirsen uyumak istiyorum. Çok yorgun hissediyorum. "

" Tamam canım bir ihtiyacın olursa haber ver tamam mı? "

Sessizce başımı salladım.
Gülce gittikten sonra. Aklıma Tuba ve Ferman'ın hali gelince yine gözlerim doldu. Neden bu dünya benden nefret ediyor.
Birazcık mutlu olmaya kalkınca hemen bir tokat yiyorum.

Alev. Alev neredesin.
Alev'i hissedemiyordum.
Sendemi bıraktın beni.
Ağlamaya başladım.
Başımı yorganın altına sokup uzunca süre ağladım. Ben çok aptalım. Aptal olmasam bu eve gelmezdim. Aptal olmasam Ferman'a aşık olmazdım.
Aşkına karşılık bulamayan aptal bir aşık. Ben hep yalnız kalmaya mahkumum. Baba. Babacım. Seni ölüme sürükleyen o katil beni de seninle beraber sürükleseydi o karanlığa.
Hiç olmazsa yan yana uyurduk.
Dedim hıçkırarak.

"Ağlama Aslı.!
Daha her şey yeni başlıyor. Bu kadar kolay pes etmeyeceğiz."

Duyduğum sesle yorganı açtım.

"Alev... Sensin?"

Alev:
"Başka birini mi bekliyordun."

"Ben...Gittin sandım."

"Ne gitmesi daha o Ferman'ın canına okuyacağız.. "

Yatağımın içine oturdum.

"Neredeydin..."

"Seni rahat bırakayım biraz kafanı dinle istedim."

"Öyle mi. Yaptıklarının hesabını vermekten kaçmadın yani."

"Ne münasebet.
Yaptığım her şeyi hak ettiler.
Bıraksalardı Demir'inde icabına bakacaktım."

"Ama Ferman orda da önüme çıktı."

"Neymiş efendim. Aslı'yı katil yapmama izin vermezmiş.
Bana kalsa çoktan yanan o evde kaçışını izliyor olacaktık.
Ama, işte.
O kara kule engel oldu."

"Peki onu vuracak mıydın gerçekten."

"Evet.
Tam kalbine nişan almıştım Aslı.
Her şey bir yana onu sana verdiği acı için vuracaktım."

"Neden vazgeçtin."

"Senin yüzünden.
Uyandığında onun sana verdiği acıdan daha çok acı çekeceğini biliyordum.
Ölseydi acı çekişini izlemek zorunda kalırdım.
Hem zaten Zafer'e Alev'i vur diye sen demedin mi.
Bunu onu korumak için yapmadın mı?"

" Demir'i öldürseydin. Hapsede girsem gıkım çıkmazdı."

"Ama Ferman ölseydi.."

Demiştim ki burnumda yine tanıdık ıslaklığı hissettim.
Hızla kalkarak aynanın önüne geçtim.
Aynanın önüne damlayan kanla gözüm karardı yine. Dengemi kaybederek düşecek gibi oldum. Masadan destek alarak dengemi bulup banyoya geçtim.
Tek elimle yüzümü yıkayıp elimle burnumu sıkarak klozette oturdum bir süre.
Sonra kanama durunca tekrar odama geçip yatağıma oturdum.
Yere baktım bir kaç damla kan yerde iz bırakmıştı. Hemen aynanın önündeki ıslak mendilden bir kaç tane çekip yerdeki izleri sildim.

FERMAN'DAN

Tuba'nın habersiz gelişi ve Aslı'nın masadan kalmasının ardından 1 saat falan geçmişti.
Aslı kalkınca Gülce 'de bende yardım edeyim diyerek Aslı'yla kalktı. Kerem'de derslerini bahane etti ve kütüphaneye geçti.

Bizde salona geçerek kahve içerek Tubanın getirdiği belgelere bakmaya başladık.

Bu belgeleri maalesef işinin ehli olduğu için Tuba'dan istemiştim.
Yiğidi öldür hakkını yeme.
MAVİŞAH holdingi ilk kurulduğu tarihten buyana araştırmasını istemiştim.
Ortaklarından çalışanlarının geçmişine kadar her şeyi araştırmasını istedim.
Amacım Aslı şirketin başına geçene kadar şirketi bir şekilde ayakta tutmaktı.

Ama Tuba....

*************************

Bölüm sonu canlar.
Sonraki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın

 

Loading...
0%