Yeni Üyelik
45.
Bölüm

🔥D.45 saplantı

@azamet_29_2

Ama,Tuba ondan istediğim şeyleri bahane ederek bana daha çok yaklaşmaya çalışıyordu. Bunun sebebi yıllar önce başka biriyle Mısır'a gitmesi, sonra pişman olup dönmesiydi. Hâlâ bana aşık olduğunu söylüyordu.

Bende bana daha fazla yakınlaşmasını engellemek için
ondan son kez bir şey istedim.

"Tuba belgeler için teşekkür ederim.
Bugünden sonra bu işin içinde değilsin.
Artık kendi işlerinle ilgilenebilirsin."

"Anlamadım."

"Anlamayacak birşey söylemedim.
Davayı kaybettik zaten. Bir avukata ihtiyacımız kalmadı artık.
Demir ile bundan sonra kendim ilgileneceğim.
Yaptığı sahtekarlıkları kendi ağzıyla itiraf edecek. Aldığı her şeyi eninde sonunda geri vermeye ikna olacak. Yada ben onu ikna edeceğim.

"Yani diyorsunki bugünden sonra görüşmeyelim öylemi?"

"Öyle diyorsan öyle olsun. Zaten istesende sık görüşemeyeceğiz.
Bugünden sonra daha yoğun olacağım.

Şirketteki işleri uzun zamandır ihmal ediyorum. İşleri yeniden toparlamam gerekiyor. Bir kaç proje yarım kaldı.
Adamlar daha fazla beklemez."

"Yalan söylüyorsun Ferman."

"Sözlerine dikkat et. Tuba."

"Etmiyorum.
Aslında bu söylediklerinin tek nedeni yukardaki sümüklü değilmi?"

"Tuba lafımı çarpıtma."

"Çarpıtmıyorum..
Bak Ferman.
Uzun zaman önce ben... Bir hata yaptım biliyorum.
Ama seni çok sevdim ben.
Hâlâ çok seviyorum eskisinden daha çok. Senden yeni bir şans istiyorum. Yeniden başlamak istiyorum.
Seni tekrar kazanmak için her şeyi yaparım. İnan her şeyi."

"Tuba seni çağırdığıma pişman etme beni.
Sana söyledim geçmiş geçmişte kaldı. Seni çağırdım çünkü iyi bir avukatsın. Bizimde bir avukata ihtiyacımız vardı. Bunu kendin için kullanma.
Seninle yeniden bir araya gelmek gibi bir niyetim yok.
Bunu anlasan iyi edersin."

"Benimde seni başkalarına, daha doğrusu o numaracı sümüklüye kaptırmaya niyetim yok."

Dedi Tuba, kaşlarını çatarak.
"Bunca zaman sonra yeni bir şansım olacakken kimsenin önüme çıkmasına izin vermem. Anladın mı?"

"Saçmalama Tuba.
Gereğinden fazla tepki gösteriyorsun."

"Hiçte bile.
Ben seni gerçekten çok seviyorum Ferman.
Sende beni seviyorsun biliyorum. Sadece kızgınsın.
Yıllar önce seni bırakıp gittiğim için.
Ama inanki çok pişman oldum. Ve hatamdan döndüm. Bu yüzden Tufan'dan ayrıldım.
Ben.. Ben,Tufan'layken bile seninleydim.
Her zaman seninleydim."

"Tuba bu konuşma iyi yerlere gitmiyor."

" Seni bir daha bırakmam.
İyi düşün bu sözlerimi.
Şimdi gidiyorum ama yarın görüşecegiz.
Diğer belgeleride şirkette veririm.
Ama önce bir kahve içmek şartıyla."

Dedi gülümseyerek.

"Başka belgelerdemi var? "

"Tabiki var seni yeniden görme şansını kaybedermiyim."

Dedi vestiyerden kabanını alıp kapıdan çıkarken.

Tuba'nın bu kadar ısrarcı olmasını beğenmemiştim. Başımı ağrıtacağa benziyordu. Keşke onu hiç çağırmamış olsaydım.
Koltuğa yaslanıp dizimin birini kendime çektim saçlarımı karıştırırken Aslı geldi aklıma.
Bir yanda Tuba bir yanda Aslı.
Zor zamanlar geçirecek gibiyim.
Akşam biraz sert çıkmıştım.

Ama gerçekten beni sinirlendirecek şeyler söylemişti


Ama gerçekten beni sinirlendirecek şeyler söylemişti.
Dört aydır rahat yüzü görmemiş, hastaneden kaçıp bu eve gizlice girdiğinden beri sadece babasının mirasını geri almak için uğraşmış kaç kere ölümden dönmüş ama sonunda basitçe vazgeçtim demişti.
Buda beni gerçekten sinir etmeye yetmişti.

******

Tuba. Ferman'ın evinden sinirle çıktı.
Bahçeye park ettiği aracına geldiğinde, siniri hâlâ geçmemişti. Olduğu yerde durup sinirle nefes aldı. Arabaya sıkı bir tekme attı.
Bahçedeki adamların bakışlarına aldırmadan arabaya binip motoru çalıştırdı.

Seni o gün öldürmeliydim Ferman.
Dedi direksiyona vurarak.
Benim olmazsan kimsenin olamazsın.

Ama sen yine beni reddettin.
Bu burda kalmayacak. Emin ol.
Sen benimsin,sadece benim.
O sümüklü sonradan gelerek benim sevdiğim adamı benden alamaz.

Hızlı şekilde bahçeden çıkan Tuba yağan kara aldırmadan şehir merkezine doğru sürdü arabayı.
Kar yağışı arttıkça arabanın hızıda artıyordu.
Tuba sinirini gaz pedalından çıkarıyordu adeta.

Yarım saat sonra arkadaşı Özlem'in evine gelmişti.
Özlem site içinde sade güzel bir dairede yalnız yaşıyordu.

Tuba Özlem'e şehre yeni geldiğini ve ev baktığını söylediğinde eski arkadaşı bir ev bulana kadar, kendisiyle kalabileceğini söylemişti.

Aslında Tuba aylardır bu şehirde bir otelde kalıyordu.
Bir süre önce İzmir den gelmiş, bir otele yerleşmişti.
Ve bir kaç aydır Ferman'ı takip ediyor yada ettiriyordu.
Sadece kimse bilmiyordu bunu.
Ferman onu arayıp dava için yardım istediğinde hemen uçağa atlayıp geleceğini söylesede, aslında Ferman'la aynı şehirdeydi zaten.

Kapıyı vurduğunda Özlem pijamalarla açtı kapıyı.

"Tuba. Hayırdır erken geldin.
Ben geç gelirsin sanmıştım. Ferman'ın yanındayken dünyan duruyor malum."

Tuba somurtarak girdi içeri.
Özlem mutfağa geçerken.

"Bende dosyalarıma bakıyordum uykum gelmişti. Kahve alacağım istermisin? "

" Hayır beni kahve falan kesmez Özlem.
Şuan çok kızgınım."

"Ne oldu kötü bir şeymi var? Sen iyimisin?"

"Evet. Birsey oldu. Ve hayır iyi değilim. Hemde hiç iyi degilim."

Dedi sinirinden gözleri kızarmış ve akmaya ramak kalmış yaşlarla.

" Sen gel bakayım bi. Otur şu koltuğa.
Özlem Tuba'yı kolundan tutup koltuğa oturttu.

"Anlat ne oldu? Tartıştınız mı yoksa?"

"Özlem Ferman artık beni istemiyor."

"Anlamadım.
Hâlâ beni unutamamış demiştin. O da beni özlemiş oda beni seviyor demiştin."

"Öyleydi."

Dedi Tuba gözünden akan bir damla yaşı silerek.

Ama o yanındaki sümüklü her gün başka başka oyunlarla ona sokuluyor.
Aklını karıştırıyor. Yılan.! "

"Nasıl yani ben anlamadım."

"Hergün bir olay yada acındıracak bir şeyler buluyor, Ferman'ın dikkatini çekmek için. Ferman'da sürekli onunla ilgileniyor tabi."

Tuba ayağa kalkarak bara geçti.
Kendine en sert olanından bir kadeh doldurdu.
Tek dikişte içip yeniden doldurdu. Onuda dikip tekrar..

"Kızım yavaş. Su değil o."

"Özlem şuan öyle öfkeliyimki gidip o sürtüğü öldürebilirim."

"Saçmalama Tuba."

"Onu çok seviyorum Özlem.
Ben bu saatten sonra onsuz yapamam. Onu yeniden görmüşken ona dokunmuşken kokusunu yeniden duymuşken olmaz."Dedi gözünden düşen damlayı silerken.
Turan ile birlikte olurken bile ben hep Ferman'ı hayal ediyordum.
Ben onun hayaliyle yanıp kavrulurken onun bir sümüklü ile aynı evde yaşamasına dayanamıyorum.

Bir sinirle yaptığım hatanın acısını hep şuramda hissettim."

Dedi sol yanını göstererek.

"Hızlı yükselmek istedim. Tufan bana bu imkanı sağlayacağını söyleyince ona inandım. Tufan'la sevgili oldum.
Onunla Mısır'a gittim.
Bir çok zenginle tanıştım.
Çevre edindim. Ama onu hiç sevmedim. Ben hep Ferman'ı seviyordum.
Tufan'dan ayrılıp ona döndüğümde, onunla tekrar görüşmek için şirkete gittim.
Onu başka bir kadınla gördüm. O beni çoktan unutmuştu.
O an ondan öyle nefret ettimki ya onu ya kendimi öldürmek istedim.
Düşüne biliyormusun Özlem."

"Tuba kızım senin kafa gitti. Ne anlatıyorsun? "

"Gerçekleri.
İçimde tutamıyorum artık Özlem.
Bu mesleği bile bıraktım artık."

"Ne!! Anlamadım ne yaptım dedin?"

"Ben bu saygın mesleği yapabilecek kadar iyi biri değilim."

Dedi bilmem kaçıncı olduğunu unuttuğu kadehin dibini bir dikişte içerek.
Bir kahkaha attı sonra.
Özlem ,onu öyle çok seviyordum ki.
Ne yaptım biliyormusun? Derken baygın şekilde baktı Özlem'e.
Gözleri doldu,ağlamak üzereydi.
Başkalarının olmasın diye ölmesini istedim.

"Aman Allahım."

Dedi elleriyle dudaklarını kapatarak Özlem.

"Geçen yaz yaptığı kaza varya.

"Evet nerdeyse ölüyormuş."

İşte o kazayı benim adamlarımın yüzünden yaptı. O adamları ben tuttum."

"Ne ! Aman Allah'ım sen ne diyorsun Tuba? "

"Suçu şirket ihalesindeki hasımlarına atsakta,aslında kıskandığım için ölmesini isteyen bendim.
O öldükten sonrada kendimide öldürmekti niyetim. Hiç olmazsa öbür dünyada kavuşmak istedim ona.
Ama her nasılsa hayatta kalmış.

Şu halime bak ne hale getirdi beni ona duyduğum aşk.
Ölecek, öldürecek kadar seviyorum.

"Tuba sen..
Sen bunu nasıl yaptın?"

"Demir sayesinde."

Dedi Tuba.

" O akşam Ferman'ın kaçta çıktığına kadar herşeyi bana Demir Bozkır söyledi.
İçerde adamları varmış.
Demir'in Ferman'ın hasımlarından biri olduğunu öğrendiğimde ondan yardım istedim. Para ile olsada yardım etti. Hatta zevkle yardım ederim." Dedi.

"Ama sen Demir'in aldığı mallar yüzünden Ferman'a avukatlık yapmıştın."

Tuba bir süre sessizce bekledi.
Elinde çevirdiği bardağa bakarken,

"Evet ama o davada kazanmaya çalışmadım.
Sadece Ferman'la olmak istedim."

Özlem kendini koltuğa bıraktı.

"Tuba anlattıklarına hâlâ inanamıyorum."
Sen aklını kaçırmışsın. Sağlıklı düşünemiyorsun. Bence acil yardım almalısın.
Saplantılı aşıklar gibi hareket ediyorsun."

"Bende hâlâ inanamıyorum.
O kızda ne buluyor."
Dedi Tuba.
Dili dolanıyordu artık konuşurken.
Koltuğa doğru yatarak gözlerini kapatmaya başladı.
Sarhoş olmuştu.

"Ferman... Ferman seni çooookk seviyorummm."

Özlem Tuba'yı öylece bıraktı. Koltukta.

"Yazık çok yazık. Ferman'a olan duyguların aklını almış.
Eskidende saplantılıydın ona. Ama bu halinle daha tehlikelisin Tuba. Umarım aklın başına gelir."

Dedi odasına doğru giderken.

Sabah olduğunda Tuba salondaki koltukta başındaki müthiş ağrı ile uyandı.
Etrafına baktı.
Salonda sızdığına kendide inanamadı.

"Özleeem"

Dedi. Kendi sesi kendine baş ağrısı yapıyordu.

Özlem ağzında fırça ve köpüklerle salona girdi.

" Ooo.. Oyonmosson."

Dedikten sonra hızlıca banyoya gidip ağzını temizleyip geri geldi.

"Dün gece o kadar içtikten sonra ancak öğlen uyanırsın diye bekliyordum."

"Aah! Başım çok ağrıyor."

"Su gibi içersen olacağı bu."

"Benim acil çıkmam gerekiyor.
Kahve makinesinde sıcak kahve var.
Önce iç kendine gel.
Sonra bir duş al.
Kendini toparla."

Özlem Tuba'ya yaklaştı.

"Tuba, arkadaşım.
Ferman'a olan duyguların seni çok değiştirmiş.
Bir an önce kendini toparla. Seni sevmeyen biri için kendini perişan etme.
Eğer seni sevmiyorsa sende kendine başka bir hayat kur arkadaşım. "

Tuba kısa bir an gece olanları ve konuştuğu şeyleri hatırladı.

"Aptal gibi her şeyi Özlem'e anlattım.
Kahretsin." Dedi içinden

"Şimdi günlerce kafamın etini yiyecek."

Hızla kollarını Özlem'den kurtardı.

"Hayır beni seviyor biliyorum.
Tek engel o sümüklü.
Aramızdan çekilse herşey daha güzel olacaktı.
Ama Ferman'ın peşini bırakmıyorki. Hâlâ onunla aynı evde yaşıyor.
Belki... Belkide onunla birlikte oldu.
O yüzden Ferman.."

Özlem. Sinirle baktı Tuba'ya.

"Sen iyi değilsin Tuba.
Otur bütün yaptıklarını düşün. Gerekirse bir psikoloğa falan git. Ama aklını başına topla artık bence.
Umuyorum akşam daha mantıklı bir Tuba ile konuşurum."

Dedi ve hızlı adımlarla evden çıktı.

" Sen nerden bileceksinki.
Aşkın insana neler yaptırabileceğini."

********

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım.
Saat 7 ye geliyordu.
Omuzum yine sızlıyordu.
Ayağa kalkarak önce banyoya girdim. Rutin izlerimi yapıp yüzümü yıkadım, odama döndüm.
Kolumun ağrısı iyice kendini belli etmeye başlayınca ilaçların olduğu kutuyu aynanın önüne koyup açtım.
Ferman'a hala kızgındım.

"Ondan yardım istemeyeceğim."

Dedim kendime.

"Bunlar hep senin suçun Aslı."

"Benim mi, neden benim.? "

"Artık anlamalısın Aslı
Güçlü olmak zorundasın. Başkalarının yardımı acıması seni daha nereye kadar koruyacak.
Bir gün tek başına kendi ayaklarının üzerin de durmak için şimdiden kendine güvenmeli güçlü olmalısın.

Ferman'dan başla.
Artık onun acımasına ihtiyacın olmadığını göster. Kendi aklın mantığının olduğunu ona bağımlı olmadığını emirlerine uymak zorunda olmadığını göster.
Ve salak aşık hallerinden de kurtul artık. Bu adamın sana birşey hissedeceği falan yok.
Bu konuda yanıldım.
Kabul ediyorum.
Üzgünüm."

"Haklısın... Benim ona aşık olmam hataydı. Onun benim gibi birinden hoşlanacağını düşünmekse daha büyük hataydı.
Peki o zaman ben neden hâlâ bu evdeyim."

Dedim üzgün şekilde. Gözlerim yine doldu.

"Aslıı...!"

"Tamam tamam."

Dedim ellerimin tersiyle gözümden akan yaşları silerek.

Aynaya bakarak önce eşofmanı çıkardım. Sonra kolumdaki askıyı çıkarmaya çalıştım plastik kilit arkadaydı.

"Açmamı zorlaştırmak için yapılmış sanki yaa."

"Sol kolunu arkadan uzatmayı denesene."

"Sağol yaa. İyiki söyledin. "

"Napayım, buradan bu kadar oluyor. Oraya gelme şansım yok."

"Biliyormusun burada olsan ne güzel olurdu."

"Güzel olmazdı ne o öyle ikiz gibi."

Alev'in söylediği şeyle gülmeme engel olamadım.
Kilidi açmayı başarınca rahat bir nefes aldım.
Terde kaldım bir askıyı açana kadar.
Sonra aynaya bakarak kendimi inceledim.
Sargı koltuk altımdan ve sol omuzunun üzerinden geçirilerek sarılmıştı.

"Imm. Önce şu badinin askısını bir açalım.
Dün Ferman keserek açmış işi bitince tekrar düğüm atmıştı.
Sol elim ve dişlerimin yardımıyla düğümü açmıştım.
Sonra kutudaki makası alarak önce sargıyı tutan bandı kestim.

Allah'ım iki el ve iki kol verdiğin için sana sonsuz şükürler ediyorum. Dedim. Yoksa ne yapardım.
Yavaşça sargıyı çözmeye başladım.
En son katıda çıkarırken yaraya yapışan sargı yaramı acıttı.
Son katı dişimi sıkarak çıkarabildim.

Sonra tek elimle pamuğu çıkararak üzerine baticon sürdüm.
Aynada yarama baktım.
Küçücük bir delik. Etrafında kırmızı mor sarı renk hareler oluşmuştu.
Hiç de hoş görünmüyordu.
Sonra arkamı aynaya çevirip bakmaya çalıştım.
Zar zor görebiliyordum. Arkadaki görüntüde önden farksızdı.
Derin bir nefes verdim.

Öylece aynaya baktım.

"Üzgünüm Aslı.
Sana zarar gelsin istemezdim."

"Biliyorum.
Ben bunu göze almıştım za..."

Daha sözümü tamamlayamadan bir anda kapı açıldı. Anında sol elimi göğsüme kapatıp arkamı döndüm.
Zira içimde çamaşır yoktu ve askısı kesik olan badi nerdeyse tamamen açılmıştı.

"Aslı." Diyen Ferman'a.

"Neden kapıyı çalmıyorsun be."
Diye çemkirdim.

Ama o. Hiç duymamış gibi.

"Ne yapıyorsun neden bana haber vermedin."Dedi.

Ben kime konuşuyorum acaba.

"Neden kapıyı çalmadan giriyorsun dedim sana."

Diye çıkıştım tekrar.

"Neden bana haber vermedin dedim."

Adama bak ya, sanki duvara söylüyorum.

"Sana ihtiyacım yok.
Kendim halledebilirim."

Yanıma geldi.
"Bırak ben yapayım." Dedi.

Ferman'a dönerek,

"Gerek yok dedim ya.
Yardımını falan istemiyorum.
Ben hallederim. Çıkarmısın odadan lütfen."

Dedim, sol elimle hâlâ önümü kapatmaya çalışarak.

"Tek elle yapacağın birşey değil."

Diyerek masadaki pamuğu aldı.
Bense bir adım geriledim.

"İstemiyorum ya Allah Allahh."

Hâlâ ona kızgındım.
Dün beni bir dövmediği kalmıştı çünkü.

Bir anda nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde kollarını bana sarkarak elindeki pamuğu omuzumdaki yaranın arkasına bastırdı.

Yüzüm gömleğinin açık olan düğmeleri yüzünden görünen çıplak göğsünde kollarım kolarının arasında kaldı birden.
Yüzüm tenine değerken yine beni aptala çeviren kokusunu duydum.

"Sende bu koku varken ben iflah olmam."

Dedim içimden.

Kollarının arasından çıkmak için çırpınınca yaramın acısıyla dudaklarımdan bir inleme çıktı benden izinsiz.

Ferman,elindeki pamuğu yaraya değdirirken,

"Kıpırdamaya devam edersen canın daha çok yanacak. Rahat dur." Dedi.

Elindeki kullanılmış pamuğu atmak için beni bıraktığında ben hâlâ salak gibi öylece yere bakarak duruyordum.
Ben bu adamdan uzak durmaya çalıştıkça o beni sürekli kendine çekiyordu. Âdeta oynuyordu benimle. Ve ben buna karşı durmakta zorlanıyordum.

Ferman yeni bir pamuk hazırlayıp yaranın ön kısmını pansuman etmeye devam etti.
Bense hâlâ askısı olmayan badimi sol elimle sabit tutmaya çalışıyordum.

Pansuman işi bitince kremleri sürmeye başladı.
O kadar yavaş sürüyorduki eli âdeta tüy gibi hissediliyordu.
Sonrada sargı bezini tekrar sardı ve bantladı.
Enson badimin ip askısını tutup çekince yüzüne baktım.

"Bağlamak lazım.
Yoksa, bu şekilde mi dolaşmak isterdin. Öyleyse benim için bir sakınca yok."

İster istemez halime baktım. Badimin açık yakası zaten rezil şekilde görünmeme sebep oluyordu. Kızarmış suratımla Ferman'ın badimin askısını bağlamasına izin verdim.
Düğümü attıktan sonra anında geri çekilip.

"Sana kendim hallederim demiştim neden zorl..."

"Üzerini giy aşağı gel."

Dedi.
Cümlemi ağzıma tıkayarak.

"Neden beni dinlemiyorsun ya." Diye bağırdım.

"Bugün benimle şirkete geliyorsun."

Yine beni duymuyor gibi yaptı.

"Sana söylüyorum. Seni. Seni..."

Kaşlarını öyle çattı ki bir an ürkmedim değil.
Yavaş adımlarla yanıma yaklaşarak önümde durdu.
Yüzünü yüzüne doğru yaklaştırdı. Bense sadece baktım.

"Üzerini.
Giy.
Gel."

"Bi dakika bana ne dedi az önce.

"Yine beynin geriden geliyor Aslı."

"Kapa çeneni Alev."

"Benimle şirkete geliyorsun." Dedi.

"Ben duymuştum ki zaten."

" Neden? Neden geleceğim?"

Ferman'a döndüm. Tam kapıdan çıkarken.

"İstemiyorum." Dedim.

"5 dk içinde aşağıda olmazsan geri gelirim. Seni ben giydiririm ve zorla indiririm seni."

"Seni.. seni.. pislik."

Dedim dişlerimin arasından.

Bir durdum. Kendi kendime şaşırdım.
Az önceki konuşmalarım tekrar tekrar kafamda döndü.

Aslı gibi değilde Alev gibiydi konuşmalarım.
Tekrar kapı çaldı.

"Daha beş dakika olmadı diye bağırdım. "

Ama içeri yardımcı kızlardan biri girdi.

"Aslı hanım Ferman bey yolladı beni. Yardım etmem için."

Kızın yardımıyla üzerine rahat olması için spor kıyafetlerden bir kombin yaptım ve giyindim. Ayakkabı olarak kısa bir bot seçtim.
Sonra aynanın önüne bıraktığım telefonumu aldım arka cebime sokarak aşağı indim.

Ferman mutfakta masada oturmuş
parmaklarını sırayla masaya vurarak ses çıkarıyordu. Sıkılmış olmalı beyefendi.

Gelip karşıdaki sandalyeye oturdum.
Gülce ve Kerem yoktu.

"Esma teyze Kerem ve Gülce yokmu."

"Bugün erken çıktılar dedi Ferman."

"Aslı şimdi sıra bizde hadi."

"Esma teyze sınavlarımı varmış."

"Hayır." Dedi Ferman.

"Esma teyze derslerimi erkenmiş ben Gülce'ye bir şey soracaktımda."

Ferman bana ters ters baktı. İçerde Alev kahkahalarla yerlere yatıyordu.

Çünkü Ferman cevap versede ben Esma teyzeye dönüş yapıyordum.

"NASILMIŞ." Dedim.
O duymadı tabiki.

"Harikasın Aslı, devam et bayıldım."

"Bundan sonra böyle." Dedim.

Zavallı Esma Sultan bir bana bir Ferman bakıyordu.

"Oyalanmadan yemeğini ye ilacını iç gidelim."

"Emredersin."

Yarım saat sonra arabadaydık ve şirkete doğru gidiyorduk.

Zafer arada bir aynadan bana bakıyordu.
Aslı mı ? Alev mi? diye baktığına emindim.

"Aslı." Dedim.

Beni vurdugundan bu yana hiç yüz yüze gelmemiştik.

"Aslı'yım.
Ayrıca sana kızgın değilim."

Dedim gülümseyerek.

Zafer sessizce önüne dönerken dudağının kıyısında küçük bir gülümseme kırıntısı gördüm.

Şirkete kadar hiç konuşmadık. Geldiğimizde farkettimki ben buraya ilk kez geliyordum.
Büyüktü. Çoook büyük.
Binanın önünde durup giriş katından en üstüne kadar her katına tek tek baktım.

"Kaleye benziyor."

Dedim.
Bir kaç adım önümde duran Ferman,

"Daha ne kadar orada öyle durmayı düşünüyorsun." Dedi.

Önüme dönerek kapıya doğru yürümeye devam ettim.
Zafer de arkamdan geliyordu.
İçeri girdiğimizde bizi gören herkes saygıyla kenarda durarak hoşgeldiniz efendim dedi. Gördüğümüz herkes göz ucuyla bana bakıyordu.

"Uzaydan geldik sanki tiplere bak."

Diyen Alev'e gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Aslı bu adamın niye şımarık olduğu besbelli."

"Zenginlik insanı şımartıyor galiba ama ben hiç şımaramadım."

Asansörün önüne geldiğimizde asansöre binmedik.
Bir kaç Adım daha ilerleyerek başka bir asansörün önünde durduk.
Zafer düğme yerine sifresi olan asansöre 1680 şifresini yazdıktan sonra açılan kapıyla içeri girdik.

Zafer zaten bir tane olan tuşa bastı. Tek kat için çalışan tek bir asansördü bu. Sadece 15.kata çıkmak için tek asansör. Havalı..
Asansörün içi sarı yaldızlı süslemelerle kaplıydı.
Bir asansörün bu kadar lüks olmasına gerek varmıydı.

15 . Kata geldiğimizde inerek uzun bir koridorda ilerledik.

Koridorun iki duvarında harika yağlı tablolar vardı. Zevki tartışılmaz.

Ofisin önüne geldigimizde sekreteri ayağa kalktı.
Hoşgeldiniz efendim dedi.
Bu manken gibi kıza bakınca artık emin oldum.
Seçerek alıyorlar bunları.

Deri kaplı çift kapıdan geçerek Ferman'ın odasına geldik.
Şuan bu binanın içinde olmak bana kendi şirketimizi hatırlatmıştı.

Kalbimde bir sızı hissettim.
Babamı,şirketimizi,geçmişimi nasılda özlemişim meğerse.

Ferman ve ben içeri girerken Zafer kapının önünde durdu. İçeri girmedi.

Girdigim ofis odaya baktım. Kocamandı.

Kocamam ve lükstü

Kocamam ve lükstü .
Bir penceresi dışarıyı görüyordu. Duvarı biri tamamen kalın simsiyah camdı.
Ben far görmüş geyik gibi bakarken bana masanın önündeki koltuğu işaret ederek otur dedi.

"Neden buraya getirdin beni, hemde zorla."

"Uzaktan bir misafirim var." Dedi sakin şekilde.

"Seninde tanışmanı istediğim biri."

"Öylemi kim? " Dedim.

"1 saat sonra burda olacak. O zaman göreceksin."

"Derin bir nefes alarak geri bırakıp koltuğa yaslandım."

Ferman'ın bastığı düğmeyle, 2 dakika sonra odaya girişteki manken sekreter girdi.

İnce uzun bacakları diz üstünde biten siyah kalem eteği, kocaman göğüslerini bilerek ortada bırakan yakası açık beyaz gömleği, dalgalı sarı saçları dolgun kırmızı dudakları yeşil gözleriyle tam bir afetti.

Ferman'a yaklaşıp masasına birkaç dosya bıraktı.
Dosyaları bırakırken göğüslerini sergilemektende hiç kaçınmıyordu.

Ama yalan yok Ferman dönüp bakmadı bile.
Boşa çabalıyorsun dememek için zor tuttum kendimi.

"Aslı."

"Hımm."

"Buraya eleman alırken silikon dolgu. botoks,uzun bacak kısa don diye şartlarımı var bu şirketin."

Bir anda sol elimi alnıma koyup püskürerek kahkaha atınca , Ferman yüzüme baktı kaşlar çatık gözler alık şekilde.
Bu kez dayanamayıp kahkahayı patlatmıştım.

Tabi sekreterde baktı bana ama o anlamadı durumu.

Ferman:
"Bize kahve getir."

Dediğinde ben gözümden akan yaşları siliyordum.

Sonra kız kıvırta kıvırta odadan çıkarken.

Alev:

"Bak hele bak. Hareketlere bak."

Diyince ben yine kahkaha atmama engel olamadım."

Sekreter kız son kez bana garip bir bakış atıp çıktı.
Kız çıktıktan sonra.

"Ne oluyor ne kahkaha atıp duruyorsun durduk yere."

"Hiiiç. Dedim elimle gözümden akan yaşlarımı silerken.
Merak ettim. Sen bu etrafındakileri paraylamı , sayıylamı buluyorsun."

"O ne demek." Dedi tek kaşı havada.

"Kadınları diyorum. Silikonlu barbileri."

Ben o kadınlara değil, yaptıkları işlere bakarım.

Ama onlar, tepeden tırnağa senin heryerine bakıyorlar farkettinmi.

Az önceki kız tepeden tırnağa seni süzdü. Hatta seni gözleriyle taciz bile etti. Gözlerinden bakış ağzından salyaları akıyor kızın."

"Şuan kimle konuşuyorum ben."
Dedi bir kaşını havaya kaldırarak.

Tabi Aslı'dan beklemeyen cümleler duymuştu ve kıllanmıştı. Zeki adam.

"Bilmem, kim acaba.
Artık anlayamıyorsun değilmi?
Önceden gözümüze bakıyordun.
Ama şuan baksanda anlayamıyorsun.
Hâlâ Aslı'yım."

"Selam söyle." Dedi Alev.

"Alev'in selamı var bu arada."

Ferman, şöyle bir baktı.
Aklına gelen şeyle.

"O kurşunla ölmesini umuyordum.
Dediği anda
Alev öfkesiyle gelip yerinden kalktı."

" Ben istemeden benden kolayca kurtulamazsınız.
Ne zaman gideceğimide sen söyleyemezsin. Gıcık Kara kule."

"Gördünmü Alev."

Dedi Ferman sakince arkasına yaşlanıp kollarını göğsünde bağlayarak.

"İstediğim an seni ortaya çıkarabiliyorum artık.

Hâlâ kim olduğunuzu anlayabiliyorum yani."

Dedi sinir edici şekilde sırıtarak.

" Canın cehenneme Ferman
Demirdağ. "

Dedi Alev odanın kapısına doğru giderek.

Ferman hızla ayağa kalktı.
"Alev." Diye bağırdı. Ama durmadı Alev.
Kapıyı açtı tam hışımla çıkarken...

****************************

Evet güzeller bölüm sonuuuu.

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.
Varsa eleştirileri de alırım.

Sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın

😍😍😍😍😍😍😍😍😍

 

Loading...
0%