Yeni Üyelik
49.
Bölüm

🔥D.49 Razıyım.

@azamet_29_2

"Oğlum Nereye geldik lan.

Gece kondu mahallesi lan bura.
Patron zengindi hani."

"Saçmalama Murat.
Bizi lüks evde bekletecek değildi ya.
Burada gizlenmek daha kolay olur diye bu adresi vermiştir.
Ben önden inip bahçe kapısını açayım.
Sende arabayı içeriye sok."

"Tamam.
Minibüsü değişmekte iyi olmuş. Kocaman araçla dikkat çekerdik bu küçücük mahallede.
Bu sedan o kadar sırıtmaz."

Turgut arabadan inip,bahçesi yüksek duvarlarla çevrili evin tahtadan olan bahçe kapısını açtı.
Murat arabayı bahçeye aldıktan sonra, tekrar kapattı.

Murat:
"Ee.. İçeri nasıl gireceğiz."

"Sen kızı al gel ben açarım kapıyı."

"Tamam."

Murat arabanın arka kapısını açarak, üzerin de battaniye sarılı olan kızı battaniye ile birlikte dışarı doğru çekip kucağına aldı.
Turgut evin önüne gelerek evin giriş kapısının yanındaki büyük saksının toprağını eliyle karıştırıp anahtarı buldu.

Murat. Kucağındaki kızla şaşkın bakarken.

Turgut:
"Konum ile birlikte anahtarın yerini söyledi." Dedi sadece.

Turgut önde Murat kucağındaki kızla arkasında içeri girdiler.

Ev küçük tek katlı bir evdi.
Küçük bir salon, salonda iki kanepe bir televizyon ünitesi ,şömine ve şöminenin önünde iki tane tekli koltuk vardı o kadar.
Salona bağlı bir yatak odası, yine salona bağlı bir mutfak.
Ev sade şirin bir evdi. Eskilerden kalma oldugu belliydi ama eskide olsa bakımlıydı.

Murat kucağındaki kızı kanepeye bıraktı. Sonrada penceredeki kalın perdeleri kapattı.
Aslı halen derin şekilde uyuyordu.

Turgut hazır halde bekleyen şömineyi yakınca salonun içi kısa sürede ısındı.

Şimdi iki adam kanepede oturmuş, sadece gelecek olan patronu bekliyorlardı.

Murat:
"Turgut ben acıktım lan. Şimdi bi çay olsa ne iyi giderdi."

"Mutfak orda oğlum. Koy bi çayda içelim o zaman."

"Tamam. Sende arabadan erzakları getir. Birşeyler yiyelim."

Murat kıza baktı.
"Kız enaz iki üç saat daha uyur.
Ama tedbirli olalım." Dedi.

Cebinden çıkardığı ip ile kızın ellerini arkasından bağladı. Ayaklarınıda bileklerinden bağladı.
Diğer cebinden çıkardığı kumaş mendili de alarak uyuyan kızın gözlerinide bağladıktan sonra mutfağa doğru gitti.

Bir süre sonra iki adam şömine önündeki tekli koltuklarda oturmuş orta sehbahanın üzerinde yemek yiyip çaylarını içiyorlardı.
Murat, gelen öksürük sesiyle kıza döndü.
Aslı uyanmıştı.

******
"Hey. Ne oluyor neden karanlık.
Nerdesiniz? Kimse yokmu?"

"Ooo.
Uyuyan güzelde uyandı."

Konuşan adamı tanımıştım.Turgut.

"Nerdeyim.
Ellerimi ayaklarımı bağlamışsınız zaten. Dedim ,çekiştirerek.
Gözlerim niye bağlı. Benden mi utandınız." Dedim yerimde doğrulup oturarak.

"Emir böyle."

Murat denen adam:
"Açmısın.
Yemek vereyim mi.
Yada çay içermisin." Diye sordu.

"İstemiyorum yemek falan.
Susadım."

Onların elinden su bile içmezdim ama şuan boğazındaki kuruluk okadar fazlaydıki artık acıyordu.

İkisinden biri bardağa su doldurup yanına geldi.

"Ellerimi çözde içeyim." Dedim.

"Gerek yok."
Dedi, sesinden anladığım Murat denen adam.

"Ben içiririm." Dedi ve bardağı dudaklarıma uzattı.
Zar zor bir kaç yudum içebildim.

Sonra çekti bardağı.
Öksürerek,
"Bardağı da soksaydın ağzıma. Boğuyordun az daha." Dedim sinirle.

Tabi umursamadı bile kalkıp yerine döndü.

"Ne zaman bırakacaksınız beni.
Ne zamana kadar burda kalacağım.. Ne yapacaksınız bana."

Dedim ard arda.

"Patron gelince o karar verecek.
Birazdan burda olur."

"Patronunuz kim? Kim için çalışıyorsunuz."

"Kendi söyler kim olduğunu."

Murat denen adam, bir anda

"Gerçekten DELİMİSİN ?" Diye sordu.
Böyle bir soruyu beklemiyordum.

"Ne! Anlamadım? "

"Gerçekten diyorum. Delimisin?
Hiç benzemiyorsun.
Ama iki kişilikli olduğunu söylediler."

"Kim söyledi."

"Boşver kim olduğunu, doğrumu?"

"Evet.
Ne var bunda.
Ben memnunum halimden."

"Aslı'cım canımsın yaa."

"Bi sus Alev.
Dikkat dağıtmaya çalışıyorum."

"Cidden mi. " Dedi Murat.

"Evet , dedimya."

"Nasıl oluyor o yaa.
Senin içinde biri daha mı var."

"Sana tekmeyi yapıştıran oydu." Dedim Gülümseyerek.

O sırada kapı açıldı.
Adamlar bir anda sustular.

Duydugum hareketlilikten anladığım, ikisi birden ayağa kalkıp yürüdü.

"Biz mutfaktayız."
Dedi Turgut denen.

"Hey ne oluyor.
Sahibinizmi geldi.
Hey size diyorum."
Diye seslendim ama cevap veren olmadı.

Gelen kişi yavaş adımlarla salonda yürüyerek önümde durdu. Görmesemde varlığını hissediyordum.
Yan taraftan bir sandalyeyi çektiğini duydum.
Sandalyeyi tam önüme bıraktı.
Ve oturdu.

Şuan ortam çok sessizdi.
Ne o ne de ben konuşmadık.
Gözlerim bağlı olduğundan kulak kesilmiş birşeyler duymaya,
anlamaya çalışıyordum.

"Kimsin." Dedim.

Korkmuyorum desem yalan olurdu.
Kimdi? Beni neden istiyordu. Kadınmıydı? Erkekmiydi?
İri birisimi minyonmu.
Kafamın içinde deli sorular yüzüyordu.

"Ne istiyorsun benden.
Beni neden kaçırdınız.?" Dedim korkumu bastırarak.

Karşımdaki kişi her kimse sessizce bekledi.

"Demek konuşmayacağız.Peki."
Dedim geriye yaslanarak.

İkimizde bir süre sessizce oturduk.

Ama dayanamadım. Sonunda, yine ilk ben konuştum.

"Beni izlediğini biliyorum.
Neden konuşmuyorsun.
Neden soruma cevap vermiyorsun. Beni neden kaçırtdın! Dedim sana."

Bir anda fark ettiğim şeyle kısa bir şok yaşadım.

Sonra karşımdakine gülümseyerek alaycı şekilde.

"Tamaaam. Anladııım.
Neden kaçırtdığını biliyorum." Dedim.

"Kıskançlık.
Kıskandığın için kaçırtdın değilmi. Kendine yediremediğin için,değilmi.
Ne kadar sessiz dursanda seni tanıdım." Dedim.

"TUBA!"

Şuan karşımdaki yapışkan, silikonlu barbi TUBA idi.

Karşımdaki sandalyede oturan Tuba.
Eminim şuan hem şaşkın hem kızgındı.

Bir anda yüzümde hissettigim elleri gözümdeki bağı çıkardı.
Kırmızı gözlerle bana bakıyordu.

"Nasıl anladın."

Dedi gözlerini gözlerime dikerek.

Karşımda duran Tuba'ya baktım.
Yine gayet iyi giyinmişti.
Kendinden emin şekilde sandalyede oturmuş bana bakıyordu.

"Kokun." Dedim.

" İğrenç ve ben pahalıyım diye bağıran parfüm kokundan tanıdım.
Benden ne istiyorsun.
Neden burdayım.
Ferman bu yaptığını öğrendi..ğ...."

Kurdugum cümleyi ağzıma tıktı adeta.
Bir anda ayağa kalkarak, çenemden tutup geriye yasladı beni.
Eli bir kerpeten gibi çenemi sıkıyordu.
Yedigim yumtukla hala acısı geçmeyen çenem şimdi yine acıyordu.
Geri adım atmadım.
Sessizce ve gülümseyerek baktım.

Amacım Tuba'yı sinir etmekti ve başarmıştım.
Bunu hak ediyordu.
O nu şirkette Ferman'ı öperken gördüğüm o an geldi gözlerimin önüne ve Ferman'ın benim için söylediği sözler.
Gözlerim dolsada ağlamayacaktım.

Tuba elini çekerek tekrar sandalyeye oturdu.
Sinirle soluyor ve hâlâ bana bakıyordu çatık kaşlarla.

"Sende ne buldu."
Dedi mırıltıyla.

"Ben onun için her şeyi yapabilecekken neden beni istemediğini, neden sevmediğini, neden se.n.."

"Bak silikonlu barbi." Dedim.
Bu dediğime bir an kendimde şaşırdım.
Alev içerden kahkahalar atıyordu.

"Yaşa Aslı kendini aşıyorsun."

Dedi Alev.
Keyifli olduğu belliydi.

Tuba. Dahada sinirli bakmaya başladı bana.

"Şey yani Tuba.
Ferman seni neden sevmiyor bilmiyorum.
Ama şunu iyi bilki seni sevmeyişinin sebebi beni sevişi değil."

"Onunla yattınmı?"

"Nööeeeeyy." Dedim gözlerimi kocaman açarak.
Duydugum şeyle anlık bir şok geçirdim.
Nasıl böyle bir şey sorar. Nasıl benden böyle bişey beklerdi.

"S.. Sen. Aklınımı kaçırdın." Dedim. Öfkeden titreyen sesimle.

"Tabiki böyle birşey yapmadım.
Ben böyle birşey yapacak kadar ucuz biri değilim.
Beni kendinle karıştırma."

Diye bağırdım sinirle.
Tuba bu son cümleyle delirmiş gibi ayağa fırladı.
Gözlerimde alay eden bakışlar vardı.
Tuba'nın gözlerinde ise katıksız öfke. Yüzüme hırs dolu bir tokat attı.
Başım sağa doğru savrulurken ikinci kere patlayan dudağımdan dilime kan tadı geldi.
Yüzüm şuan alev alev yanıyordu.
Eli gerçekten ağırmış.
Bir süre öyle bekledikten sonra.
Başımı Tuba'ya doğru dönerek. Öfkeyle baktım yüzüne.

Ağzımdaki kanı ayaklarının dibine tükürdüm. Gözlerim doldu ama acıdan değil duyduğum cümleden dolayı.
Tuba bana resmen Fa**** damgası vuruyordu.

"Kulağını iyi aç.
Onu sana bırakmayacağım.
Asla!
Kimse onu benim kadar sevemez.
Oda bana aşıktı.
Bu yüzden beni çağırdı,biliyorum.
Senin yüzünden oldu...
Senin yüzünden benden uzaklaştı. Onun aklını karıştırdın.
Ama artık aramıza giremeyeceksin. İzin vermeyeceğim."

Ayağa kalktı Tuba.
Kulağıma doğru eğildi.

"Şimdi Ferman'a gidiyorum.
Seni ararken oldukça yoruldu benim sevgilim.
Kollarımın arasında dinlenecek bu gece.
Sabah uyandığında da seni unutmuş olacak." Dedi Fısıltıyla.

FERMAN'DAN

Saat 20:00 Şirkette odamdayım.
Eve gidemedim.
Kerem'e ve Gülce'ye Aslı ile birkaç gün şehir dışında olacağız dedim.
Neden olarak Aslı'nın beceremediğimiz miras işi ile ilgili olduğunu söyledim.
Belki inandılar belki inanmadılar.
Ama olanları anlatamadım.

Anlatsam endişeyle bekleyecek Aslı için korkacaklardı.

Masamda birbirine geçirdiğim parmaklarımı alnıma dayamış kapattığım gözlerimi açmadan saatlerdir düşünüyorum.

Kim?
Kim, kim, kim.?
Kim? Bu işi yapan.
Kim olduğunu bilsem şimdiye kadar Aslı'yı çoktan bulmuştum.
O gece Demir'i nasıl bulduysam yine bulurdum.
Yerin dibine girse yine bulurdum.
Ama karanlıkta gözleri bağlı biri gibi, kimi nerede bulacağımı bilmeden kendi etrafımda dönüp duran bir körebe gibi hissediyordum.

Bugün adamımızın yanarak öldüğü, alevler arasındaki arabanın görüntüsü bir türlü gözümün önünden gitmiyordu.
Aslı'ya ulaşmak için olan son bağlantı o adamdı o da maalesef ölmüştü. Hemde yanarak.

Odamın kapısı tıkladı. Kapı açıldı.

"Kimseyi görmek istemiyorum Filiz. Kimseyle toplantı istemiyorum."

"Ferman."

Gelen Tuba'ydı.
Topuklu ayakkabısının sesinden içeri girerek koltuğa kadar gelip oturduğunu anladım..

"Neden geldin." Dedim kısık çıkan sesimle hiç kıpırdamadan.

"Seni merak ettim.
Nasılsın.
İyi görünmüyorsun."

"Öylemi."
Dedim alaycı ve sinirli bir şekilde gülerek.
Sinirim kendimeydi aslında.

"O kız için kendini bu kadar perişan etmene değermi."

"Neden geldin." Dedim tekrar.

Tuba derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti.

"Yanında olmak sana yardım etmek istiyorum."

"Gerek yok."
Dedim hâlâ aynı şekilde durarak.

"Neden yardımımı istemiyorsun.
Neden beni reddediyorsun. Onu bu kadar çokmu seviyorsun Ferman.
Benim seni sevdiğimden daha mı çok."
Dedi, sesinden kızgın olduğu belliydi.

"Aynı şeylere yine başlama, Tuba."

"Onu nasıl bulacaksın.
Kim neden kaçırdı bilmiyorsun.
Şuan nerde bilmiyorsun.
Hâlâ yaşıyor mu. Hiç bir şey bilemezken nasıl bulacaksın."

"Beni delirtende bu."
Dedim.
Ayağa kalktım,öfkem çok büyüktü.

"Kim olduğunu bilseydim..." Dedim sinirle yumruğumu masaya vurarak.

Tuba korkuyla yerinde sıçradı.

"Şimdiye kadar çoktan bulup canına okumuş olurdum.
Etlerini lime lime eder kemiklerini kırardım.

Aklım almıyor...
Kim lan kim.
Kim cesaret eder.
Hadi etti niye aramıyor.
Neden birşey istemiyor. Şuana kadar ne beni onunla tehdit eden ne para isteyen nede başka birşey için kimse aramadı.
Niye aramıyorlar.

Ne için kim için aldılar Aslı'yı.
Aklım almıyor.
Şüphelendiğim herkesin peşine adam taktım. Yok yok yok.
Kahretsin.
Ses yok, iz yok."

Dedim, masaya arka arkaya yumruklar atarken.

"Sakin ol Ferman." Dedi Tuba korkuyla.

"Ne sakini ya! Ne sakini.!"

"Bırak bende yardım edeyim aramana."

"Senmi? Neden?
Aslı'dan haz etmeyen sen,neden onu bulmama yardım edmek istiyorsun."

"Senin için.
Sevdiğim adam için."

Yüzüme baktı Tuba.
Gözlerinde hüzün vardı.

"Seni ne kadar sevdiğimi ,özlediğimi anlamıyorsmusun Ferman.
Ben seninle olabilmek için her şeye razıyım.
Seni o sümüklü ile paylaşmaya bile razıyım.
Yeterki benimle ol beni sev."

"Ne!
Ne dedin."

Dedim gözlerimi açıp.
Sonra sinirle gülmeye başladım.
Daha da sinirli şekilde konuştum.

"Sen kafayı mı sıyırdın.
Ordan bakınca iki kadını aynı anda idare eden bir şerefsiz yada sapık biri gibimi duruyorum."

"Ha..hayır. Be. Beni yanlış anladın."

"Tuba... Sana son kez söylüyorum." Dedim.
Kalktığım koltuğa tekrar oturup başımı geriye yaslayarak,gözlerimi kapattım.
Seninle birlikte bir gelecek düşünmüyorum.
Ne Aslı ile birlikte. Ne de o olmadan.
Bu kadar takıntı yapacağını bilseydim seni asla İzmir'den buraya çağırmazdım.
İzmir'e dön Tuba.
Kendine başka birini bul.
Başka biri ile bir hayat kur.
Bundan sonra beni görmeye gelme.
Beni merak etme. Beni sevme.
Bizden olmaz. Geçmişte de olmadı. Gelecektede olmaz."

Tuba sinirli şekilde ayağa kalktı.

"Gerçekten anlamıyorum Ferman.
Bende olmayan ama onda olan ne var.
Sonradan hayatına giren tımarhane kaçkını bir delide seni çeken ne var. Ben ondan daha güzelim. Daha akıllıyım. Herşeyde daha iyiyim.
O...Onda ne buluyorsun.
Sadece hayatını kurtardığı için bu kadar bağlanmış olamazsın."

Tuba'nın sesi gittikçe zayıflıyordu.

Sen.. Sen.. Bal gibide ona aşık olmuşsun.
Seni kendine aşık etmiş o sürtük.
Hiç düşündün mü.
Bu kaçırılma işini belkide kendi yaptı. Belkide kendi oyunu.
Şu haline bak.
Aptal aşıklara dönmüşsün.
Seni parmağına dolamış.
Senin onu merak etmek için, peşinden koşman için yapıyor belkide.

"Tuba!" Diye bağırdım.
"Bittimi. Bittiyse attık git. Odamdan ve hayatımdan.

"Tamam...
Tamam Ferman. Gidiyorum.
Ama şunu unutma.
Birgün bana ihtiyacın olacak.
Ve ben yine sana kollarımı açmış bekliyor olacağım. Sana olan sevgim hiç bitmeyecek."

"Tuba, git artık."Dedim.

****
Tuba kapıdan çıktığında gözleri kıpkırmızıydı.
Ağlamak istesede kimsenin önünde ağlamayacaktı.
Heleki çalışanların içinde asla.

Asansöre doğru yürürken.
"Bekle Tuba.
Sıra sanada gelecek." Dedi içinden.

Asansöre binerek G tuşuna bastı.
Tuba'nın gözleri yanıyordu.
Asansör Garaj katında durunca inerek arabasına doğru gitti.
Uzaktan açtığı kilitten sonra kapıyı eliyle açarak direksiyona oturdu.

Önce bir çığlık attı. Sonrada direksiyona vurmaya başladı ağlayarak. Hepsi senin suçun. Sana Ferman'ı benden almak neymiş ödeteceğim sürtük.

Tuba arabasını çalıştırıp gaza bastı.
Garajdan çıkarak ana caddeye girdi.

Son sürat eski eve gidiyordu.

************************************

Evet canlar bölüm sonu. Umarım beğenerek okudunuz.
Yeni bölümde tekrar buluşmak üzere.
Sevgiyle , sağlıcakla kalın canlarım.

 

Loading...
0%