"Aslı..
Aslı sen çok güçlüsün dayanabilirsin. Dayan. " Dedim ona bakarak.
Sonra koridordaki koltuğa bıraktım kendimi.
Başımı öne eğerek beklemeye başladım.
O koridorda ne kadar oturdum bilmiyorum.
Yanıma gelen Zafer ile daldığım kuyudan çıktım.
"Abi."
"Söyle."
"Tuba'yı aldık. Şirkette, ofiste.
Adamlarıda bulduk.
Depoya çektik dördünüde."
Ayağa kalktım.
Kaşlarımı çatarak Zafer'e baktım.
"Gidelim." Dedim.
Şirkete geldiğimde hışımla girdim ofise.
Tuba koltukta öylece önüne bakarak oturuyordu.
Beni görünce endişeli bakışlarla ayağa kalktı.
Hızla yanına giderek boğazından tuttum. Bir kaç adımda duvara yasladım.
"Sen... Sen ne yaptın lan!
Sen kimsin lan,kimsin.
Nasıl onu öldürmeye kalkarsın lan." Dedim boğazını dahada sıkarak.
Elleriyle kolumu tuttu.
Nefesi kesiliyor, zorla nefes almaya çalışıyordu.
Kısık sesiyle,
"Bırak beni. Senin için yaptım.
Seni sevdiğim için. Seni kıskandığım için yaptım.
Seninde beni sevdiğini biliyorum. Sadece beni onunla kıskandırmaya çalıştın biliyorum.
Aramızdan çekilmesi için ölmesi gerekiyordu.
Geberdi işte ,ondan kurtulduk.
Artık rahatca birlikte olabiliriz sevgilim." Dedi.
Duyduğum şeylere inanamadım.
Resmen afalladım. Elimi çekip bir adım geriledim.
"Lan sen...
Sen... hastasın.
Gerçektende aklını kaçırmışsın.
Delirmişsin.
Onu öldürdükten sonra seninle birlikte olacağımımı düşündün.
Na..Nasıl böyle birşey düşünebiliyorsun."
Tubayı dinledikçe hayretim ve öfkem dahada artmıştı.
Gerçekten aklını kaçırmış olmalıydı.
Yoksa bu kadar kötü birşey yapmaya kalkışmazdı.
Başka anlamı olamazdı bu saçma sapan hareketlerinin.
"Gerçekten böylemi düşündün? Dedim şaşkın şekilde .
"Yok...
Yok sen... Sen bu olamazsın.
Senin içine şeytan girmiş."
Dedim, tiksinerek yüzüne bakarken.
"Takıntıların olduğunu biliyordum. Ama...Ama bu kadarınıda senden beklemiyordum."
Tuba hızla yanıma geldi ve bana sarıldı hala utanmadan.
"Seni çok seviyorum Ferman." Dedi.
"Senin için herkesi her şeyi karşıma alırım.
Yeterki... Yeterki beni reddetme."
O an o kadar öfkelendim ki Tuba'yı üzerinden zorla itekledim.
Tüm gücümle bir tokat attım.
Yere düşen Tuba,eli yüzünde yerde bana baktı.
Gözleri dolmuş dudağı patlamıştı.
Yanına tek dizimin üzerine çöktüm, elimle boğazına sarıldım tekrar.
"Sus. Sus Tuba."
Dedim öfkeyle sıktığım dişlerimin arasından.
"Şuan seni gebertmiyorsam.
Eski Tuba'nın hatrına."
Dedim, bir yandan boğazını dahada sıkarak.
O kadar sıkmıştımki, artık boyun damarları belirmişti.
Gerçekten de nerdeyse elimde ölecekti .
Yüzü morarmaya başlayınca bağırarak bıraktım.
"Zafer! Al.
Al bu iğrenç mahluku, emniyete bıraksınlar.
Yoksa elimde kalacak.
Tuba'ya döndüm.
"Senin.
Yüzünü hayatım boyunca bir daha görmeyecem.
Bir kere bile önüme,yoluma çıkarsan seni gördüğüm yerde gebertirim! Anladın mı gebertirim.!"
Dedim nefes nefese.
Tuba ağlayarak bana baktı ayağa kalkarken.
Dışardan gelen iki adamım Tuba'yı alıp giderken,
"Zafer depoya gidiyoruz." Diyerek ofisten çıktım.
"O adamları azar azar cezalandırıcağım." Dedim asansöre binerken.
Şirket binasından çıkıp arabaya bindik. Yarım saatin sonunda depoya geldik.
Arabadan indim lapa lapa kar yağıyordu. Kafamı gök yüzüne kaldırdım. Süzülen kar tanelerine baktım. Hava buz gibiydi. Ama ben gömlekleydim. İçim yanıyordu. Ateş topu yutmuş gibi hissediyordum.
Tekrar önüme döndüm.
Kapıdan içeriye girdim.
Dört tane adam deponun orta yerinde başları önünde ayakta dikiliyordu.
Benim adamlarımda etraflarındaydı.
Cihan ve bir kişi daha vardı fazladan.
Kenarda sessizce bekliyorlardı.
Yanındaki adam endişeli görünüyordu.
Adamların önünde durdum. Tek tek baktım yüzlerine.
Aslı'ya yumruk atan şerefsizi arıyordum ve buldum.
Yakasından tutup öne çektim.
"Senin elini s*****m."
Dedim yüzüne sıkı bir yumruk atarak.
Adam yere düşmüş hiç kıpırdayamıyordu.
Kıpırdasa ne olacakki. Onu affetmeyecektim.
"Nasıl dokunursun lan.
Nasıl vurursun ona." Dedim.
Arka arkaya yumruklamaya
başladım adamı.
Yorulana kadar arka arkaya yumrukladım.
Ağzından burnunda kanlar akmaya başladı. Yerde bırakıp ayağa kalktım.
"Nasıl vurdun böylemi." Dedim, karnına sıkı bir tekme geçirerek.
"Gördüm lan seni."
Dedim, bir tekme daha atarak.
"Nasıl vurduğunu gördüm lan.
Küçücük kıza gücün yetince adammı sandın lan kendini."
Yerdeki adama arka arkaya tekmeler atıyordum. Adam sadace ah!lar çekerek yerde yattı.
Ne kadar vurursam vurayım hırsım, sinirim geçmiyordu.
Kesin bir kaç kaburgası kırılmıştı. Ama içim soğumamıştı.
Bir adım geriledim.
Nefes nefese diğerlerine baktım.
Sonra ikinci adamı çektim öne doğru.
Suratının ortasına bir kafa atarak serdim yere.
Sonra da tutup tekrar kaldırdım. Suratına bir yumruk attım. Bir tane ve bir tane daha.
Bir kez daha vuracakken. Cihan'ın yanındaki adam koluma sarıldı.
"Abim! Kurban olayım abim.
Kardeşimi bana bağışla.
Anında Cihan'a baktım kaşlarım çatık.
Elleri ceplerinde kafasını yana çevirmiş yukarıya doğru bakıyordu.
Adam ise hâlâ kolumu tutuyordu.
"Abi! Anamın yadigarı Murat.
Affet abim!
Yaşasın,köpeğin olsun ama öldürme. Kurban olayım affet! Zaten yediği dayak ders olur. Bi daha böyle işe bulaşmaz.
Hem ordan çıkınca ilk fırsatta bizi aradı. Seni duyunca pişman olmuş,
tövbe etmiş. Bacıma el kaldırmamış.
Affet abim! Allah aşkına affet! Kurban olayım bağışla." Dedi.
Dövdüğüm adamı yakasından tutup karşıma diktim.
"Doğru abi. Valla işin içinde senin olduğunu bilmiyordum."Dedi burnundan akan kanı silerken.
"Öğrendiğimde ordan kaçana kadar bir şey söyleyemedim.
Ayrılır ayrılmaz haber ettim.
Bacıma dokunmadım."
Murat denen adamı yere savundum.
Yanımdaki yalvaran adama,abisine al kardeşini kaybol ben çağırdığımda anında kapımda olacaksınız."
"Abim kurban olayım sana.
Emret yeter. Bundan sanra canımız canının önündedir. Sağol varol."
Dedi kardeşinide alıp apar topar depodan çıkarken.
Size gelince.
Dedim diğer ikisine dönerek. Korkudan titriyorlardı.
Belimden silahımı çıkardım.
Silahı görünce köpek gibi yalvarmaya başladılar. Ama affetmedim.
Önce onlara sonra yerdekine sıktım.
Sonrada kendi adamlarıma döndüm.
Bunlar sizin ne istiyorsanız yapın ister atın ister yakın.
Arkamı dönüp depodan çıktım.
"Zafer, hemen hastaneye gidelim."
"Tamam abi."
Hızlıca arabaya binerek hastaneye doğru yola çıktık.
Hastaneye geldiğimizde direk Aslı'nın olduğu odaya çıktım.
Camdan baktığımda ,hâlâ uyuyordu.
Benim hatamın cezasını o çekiyordu.
Ve bu beni kahrediyordu.
"Bir uyan.. Bir uyan Aslı bu Ferman'dan ne istiyorsan senin olsun." Dedim kendimin bile zor duyduğum sesimle.
Hastaneye döndüğümü duyan Kağan yanına geldi.
"Nasıl." Dedim yine kısık sesimle.
"Daha iyi, belkide sandığımız kadar çok durmayacak yoğun bakımda.
Benim korkum beyinde bir arıza olup olmaması.
Ne kadar süre oksijensiz kaldı bilmiyoruz.
Umarım sen geldiğinde geç olmamıştı."
"Öğrenir öğrenmez gittim.
Evin içinden çıkarır çıkarmaz ilk yardım yaptım.
Ama hemen nefes alamadı.
Bırakmadım, devam ettim.
15-20 dk falan sürmüş olmalı,öncesini bilmiyorum.
Ne kadar kaldı içerde bilmiyorum."
Kahretsin! Kahretsin!
Bi boka yaramıyorum.
Onu koruyamadım.
Tuba'nın tuzağına düşmesi benim suçum. Saçma sapan hareket etmeseydim böyle olmayacaktı."
"Hadi gel..Odama geçelim,biraz dinlen. Burda durmak ona fayda sağlamaz."
Derin bir nefes alarak bıraktım. "Tamam." Dedim.
******
Bugün hastanedeki ikinci gün.
Aslı'nın ilaçları kesildi.
Az önce odaya alındı.
Uyanmasını bekleyeceğiz.
Hemşireler odadan çıktıktan sonra odaya girerek Aslı'nın yanına geldim.
Yatağının yanında durup onu izledim.
Yüzü solgun gözlerinin altı kararmıştı.
Dudağının kenarındaki patlayan yer kabuk bağlamıştı.
Küçük bedeni, daha zayıf ve küçük göründü gözüme.
Yatağın içinde belli olmuyordu nerdeyse.
Üzerindeki örtüyü yavaşça kaldırdım.
Yine o aptal hastane pijamaları vardı üzerinde.
Pijamanın üst parçasını yukarıya doğru açtım yavaşça.
Sağ kaburgası mosmordu.
Elimi mor olan tenine değdirdim.
Teni soğuktu. Üşümüştü sanki.
O şerefsizin vurduğu yer morarmış kan oturmuştu.
Yumruklarımı sıktım.
"Allah senin belanı versin Ferman.
Bir kıza sahip çıkamadın." Dedim kendi kendime.
Sonra yavaşça pijamasını ve üzerini örttüm.
Dudağına takıldı gözüm yine.
Kuruyan, kabuk bağlayan yere baktım. Kulağına doğru eğildim.
"Affet."
Dedim kısık sesimle.
Sonra dudağının kenarındaki yaradan öptüm.
Çünkü öpersem geçecekmiş gibi geldi bir an.
Yerimde doğruldum tekrar.
O sırada kapı açıldı Kağan girdi içeri.
"Ferman? Buradamıydın.
Bende seni arıyordum. Odaya çıktı diye haber verecektim."
"Kağan."
"Efendim."
"Kaburgasında kırık falan..."
"Yok,merak etme."
"Sadece yumuşak doku zedelenmesi."
"Ne zedelenmesi,o şerefsiz kızın etini çürütmüş. Bu morluğu daha önce görseydim o iti hiç ellemeden direk kafasına sıkardım."
"Şuan yaşıyor. Önemli olanda bu."
"Evet. Haklısın.
Ne zaman uyanır."
"İlaçların etkisinin geçmesini bekliyoruz.
Sen gidebilirsin uyanınca ben sana haber veririm."
"Olmaz burda bekleyeceğim.
Uyandığını görmeden rahat edemem.
Gözlerinin açıldığını görmem lazım.
O... O mavileri görmeliyim."
"Peki...Sen bilirsin.
Benim gitmem lazım hastalarım var.
Uyanınca banada heber ver o zaman."
"Tamam."
Kağan çıktıktan sonra. Odadaki koltuğu yatağa yaklaştırarak üzerine bıraktım kendimi.
Oldugum yerde Aslı'yı izlemeye başladım.
Uyandığında ne diyecektim.
Ya o...O, bana ne diyecekti...
En son şirketten çıktığımda söylediği sözler geldi aklıma.
* "Nereye gidiyorsun." Dediğimde
"Nereye olursa.
Senden uzak olsun yeter.
Senden nefret ediyorum.
Bırak artık yakamı.
Daha ne istiyorsun benden.
Hem sevmediğini söylüyorsun hem bırakmıyorsun. Alaymı ediyorsun benimle.
Gitmek istiyorum. Defolup gitmek, hayatından çıkmak istiyorum.
Nerdende çıktın karşıma.
Her şeyimi Demir aldı.
Son şeyimi, şirketi de sana verdim.
Benden daha iyi koruyacağını düşündüm.
Canımdan başka bir şeyim yok. Ondanda artık bıktım.
Bırakın artık beni. Rahat bırakın ne olur.
Ne yaşayabiliyorum ne ölebiliyorum."
Bundan sonra uzak dur benden.
Sevgilinle mutlu ol."
Demişti.
"Sevgilinle.. mutlu ol..."
Bu cümle beynimin duvarlarında çarpa çarpa yankılandı.
Tuba'yı sevgilim sanmıştı.
Ve bu benim hatamdı.
Tuba ile aramda hiç bir şey yok desem inanırmı.
Gördüğü son şeyden sonra bana inanmazdı elbette.
Ne söyleceğim.
Nasıl ikna edeceğim.
Düşünmekten başıma ağrı girdi.
Ellerimle şakaklarımı ovuşturarak başımdaki ağrıyı yok etmeye çalışırken yine kapı açıldı.
Zafer:
"Abi. Cihan burda haberleri varmış."
Başımı kaldırıp bir Zafer'e bir Aslı'ya baktım.
Aslı uyanacak gibi durmuyordu.
"Tamam geliyorum."
Dedim, Zafer odadan çıkarken.
Ayağa kalktım. Aslı'nın alnına küçük bir öpücük bırakıp odadan çıktım.
Dışarda Zafer ve Cihan aralarında konuşuyorlardı.
Beni görünce susup bana döndüler.
Derin bir nefes aldım.
"Cihan kısa öz anlat. Uzun cümleleri kaldıracak halde değilim."
"Tamam.
O zaman dinle.
Tek cümle!
MAVİŞAH ların mallarını geri alma şansı doğdu. Desem. "
Cihan'dan duyduğum cümle başımın ağrısını geçirmeye yetmişti.
"Anlat." Dedim.
"Bildiğin gibi hâlâ onu takipteyiz.
Geçen gün..."
"Cihan. Sadede gel."
"Sende tadını çıkarttırmıyorsunki."
"Lann.."
"Tamam tamam.
Demir'in mallarını sahte şekilde üzerlerine yaptığı adamlar malları Demir'e geri vermek yerine satmaya çıkmışlar.
Tabi Demir de duyduğu şeyle deliye dönmüş.
Demir ve adamlar birbirine girmiş.
Çatışma çıkmış. Hemde büyük çatışma. Demir'i vurmuşlar.
Bil bakalım hangi hastanede."
"Burda?
Burda mı?"
"Aynen."
"Kurşun kalbine yakın yerden girmiş.
Ameliyatta.Durumu kritik."
"Zafer."
"Buyur abi."
"Yerin altına üstüne.
Beni tanıyan tanımayan herkese ama herkese haber sal.
Demir'in malından bir çivi dahi alan olursa cezasını benim elimden çeker.
Demir'in elindeki mallar kimlerin elindeyse hepsini tektek bulup listesini yap."
"Emredersin abi."
"Cihan devam et anlatmaya."
******
Başımdaki ve göğsündeki ağrı ile açtım gözlerimi.
Önce bulanık olan görüntü,gözlerimi bir kaç kez kapayıp açınca düzeldi.
Önce etrafa baktım. Sonra kolumdaki seruma.
"Yine hastane.
Yine, yine." Dedim.
Bu nedir be.
Doktorlar bile bizim kadar gelmiyordur hastaneye.
Gözlerimi kapattım geri. Niye buradaydım.
Bir kaç dakika düşündüm. Hatırlamakta güçlük çekiyordum.
Ama sonunda, kafasına yediği darbeyle Aslı'nın alevlerin arasına düştüğünü hatırlamayı başardım.
Galiba çektiğimiz duman hafızayı etkilemişti.
Derin bir nefes alayım demiştimki birden öksürük tuttu.
Nefes almakta zorlanıyordum.
Üstelik kaburga kemiklerimde ağrıyordu.
Önce sakinleşmeye çalıştım.
Sonra çok yavaş şekilde nefes almaya başladım. Böyle daha iyiydi. Daha rahat nefes alabilmiştim. Sonra pijamayı kaldırıp acıyan yere bakınca şok oldum. Resmen çürük bir kaburgam vardı. Pijamayı örtüp uzun uzadıya olanları düşündüm.
Hastaneden kaçtıktan sonra hayat daha zor olmuştu sanki.
Nasıl düzelecek bütün bu olanlar bilemiyorum.
Yavaşça doğruldum.
Yatağın kenarına oturdum.
Koluma ve seruma baktım.
Hastanede bir oda kiralamalıyız belkide.
Böyle sürekli geleceksek hep bir tane hazır bulunsun değilmi.
Odaya şöyle bir göz gezdirdim. Benden başka birinin olmamasına şaşırdım.
Buraya nasıl geldim acaba.
Yangından nasıl kurtulduk.
Kapı kilitliydi ve çıkamamıştık.
O sürtük Tuba karısı bizi ölmeye terk edip kapıyı kilitleyerek çıkıp gitmişti.
Ben düşünürken kapı açıldı.
Ferman'dı gelen kişi.
Beni görünce acayip sevindi.
Heyecanla yanıma gelerek, "Aslı. Aslı uyanmışsın.
Şükürler olsun." Dedi.
Ama aniden bana olan bakışları değişti.
Tedirgin şekilde yatağın yanındaki koltuğa oturdu.
Na.. Nasılsın ağrın varmı.
Bir yerin acıyormu?
Bana hâlâ garip şekilde bakıyordu.
Bense hiç tepki vermeden baktım ona.
Arkadan bir kişi daha geldi.
Gelen kişi Doktor Kağan dı.
"Ferman?, Aslı?
Aslı uyanmış. Neden haber vermiyorsun oğlum. Sana haber ver demiştim."
Dedi Kağan. Sonra oda garip şekilde bakmaya başladı.
Ferman:
"Aslı. Neden öyle bakıyorsun. Beni...Hatırlıyorsun... Değilmi.
Benim Ferman."
"Ferman..."
"Evet benim güzelim ,Ferman..."
"Mehaba Ferman bey."
"Bende ÂSİ ve tanıştığımıza hiç memnun olmadım."
Ferman'ın yüzünde öyle bir ifade oluştu ki ruhu çekilmişti sanki.
"Evet. Ben ÂSİ.
Aslı'nın diğer yanı.
Alev'in bile çekindiği kişi.
Ve sende Aslı'dan uzak duracak kişisin. Ve bir daha güzelim demeyeceksin. "
"A.. anlamadım."Dedi. Ayağa fırlayarak.
"Âsi? Na.. Nasıl oldu bu."
"Sayende oldu." Dedim ayağa kalkıp yakasından tutarak.
Aslı şuan nerde biliyormusun.
Komada ruhu bu bedene dönmek istemiyor.
Hayatını boka çevirdin kızın."
Dedim yakasını bırakarak.
Sonra tekrar oturdum yerime.
Ferman da tekrar koltuğa oturdu.
Daha doğrusu yığıldı kaldı.
Beni beklemiyordu her halinden belliydi bu.
Kağan çekinerek yanıma geldi.
"Ne! Ne bakıyorsun doktor.
Muayene edeceksen gerek yok.
İyiyiz."
Ferman ayağa kalkarak odadan hızla çıktı.
Kağanda peşinden çıkarak kapıyı çektiler.
"Ferman. Ne oluyor oğlum.
Aslı dedim ama kızın gözleri bu kez siyah.
Lan ne oluyor korku filmi gibi olduk. "
"Hiç iyi birşey olmuyor Kağan.
Aslı gittikçe benden uzaklaşıyor."
Zafer endişeli şekilde yanına geldi.
"Abi iyimisin. Betin benzin atmış.
Bir sıkıntı yok ya. "
"Var Zafer var büyük sıkıntı var.
Asi var."
"Âsi? Âsi kim."
Aylin'i aramalıyım. Aylin'in hemen dönmesi lazım.
"Abi ne oluyor.
Anlat meraktan çatlayacam."
Başımı Zafer'e çevirip baktım.
Aslı'nın 3. Kişiliği...
************************************
Selam canlarım bölüm sonu.
Asi'yi hikayeye dahil etmek için çok düşündüm.
Alev karakterini zayıflatmasından korktum.
Yinede Aslı'nın güçlü bir desteğe ihtiyacı vardı. Bu yüzden dahil ettim.
Asi'nin hikâyede kalıp kalmayacağı yorumlarınıza göre değişecek.
Lütfen fikirlerinizi benimle paylaşın.
Sonraki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
Seviliyorsunuz unutmayın 😊😘