Yeni Üyelik
71.
Bölüm

🔥D.71 Vazgeçmez

@azamet_29_2

Hemen yanına eğilip cebindeki telefonunu aldım.

Açtım. Ama şifreliydi.

"Allah belanı versin Cenk."
Dedim.
O an uyanıp elimdeki telefonu tuttu.
Sımsıkı tutuyordu hemde.
O sırada telefonun tuşuna basmış olmalıki telefon tekrar kapandı.

Telefonu çekerek korkuyla ayağa kalktım yanından.
Cenk hala sersem şekilde yerdeydi. Ama ayağa kalkmaya çalışıyordu. Yüzüne akan kanı silerken yüzünün yarısı kıpkırmızı olmuştu.
Şuan korku filmlerindeki adamlara benzemesi gerçekten ürkütücü görünüyordu.

"Aslı kaçalım. Oyalanma."

Alev'in sözleriyle kendime geldim. Telefon elimde önce salona sonrada kapıyı açarak evden dışarı fırladım.

Ayağımdaki zincire güvenip kapıyı kilitlemiş ama anahtarı almamıştı.

Buda benim şansımdı. Evden çıkar çıkmaz gökyüzüne baktım.
Dolunay tabak gibi parlıyordu.
Az bile olsa etrafımı aydınlatıyordu. Bu sayede gördüm
evden çıktığımda küçük bir bahçede olduğumu.

Sonrada bahçe kapısından çıkarak etrafıma baktım. Karanlıkta ayın izin verdiği ışık kadarıyla gördüğüm bu evden başka bir ev yoktu. Etrafa bakarken evin yanında kocaman bir üzüm bahçeside gördüm. Demekki burası bir bağ eviydi.

"Aslı alık alık bakma. Kaç gelecek şimdi. "

"Alev haklıydı."
Koşarak uzaklaşırken arkama baktım. Cenk kapıya tutunarak evden çıktı. Evin ışığı sayesinde onu görebiliyordum. Elinde uzun bir sopa vardı. Yürürken ondan destek alıyordu.

"Aslıı!
Benden kaçabileceğinimi sanıyorsun.
Ben buraları avucumun içi gibi bilirim."

Hem konuşuyor hemde arkamdan geliyordu. Ne yalan söyleyim korkmaya başlamıştım. Elinde sopa, yüzü kan içinde biri karanlıkta kimin arkasından giderse gitsin o kişi korkardı.

Böyle olmayacak ağaçların arasına girerek izimi kaybettirebilirim belki.
Bir süre daha koşarak uzaklaşırsam bir yere saklanıp telefonu açamaya çalışabilirim diye düşündüm.

Ağaçların arasına girerek ilerlemeye devam ettim soluk soluğa.
Çalılar,küçük ağaçlar yürümemi engellesede pes etmedim.
Buraya kadar gelmişken pes edemezdim. Bu geceyi atlatırsam sabah kaçmak benim için daha kolay olacaktı.
Hava aydınlandığında etrafi daha rahat görüp daha hızlı kaçabilirdim.

Bu düşüncelerle koşarken arada bir de arkama bakıyordum.
Uzaktan olsada Cenk'in sesi geliyordu kulağıma.

"Aslı benden kaçamazsın.
Boşuna uğraşma. Ben buraları avucumun içi gibi bilirim. Nasılsa bulacağım seni."

Bir yandan etrafıma bakıyor bir yandan sesin geldiği yönün tam zıttı yöne doğru gidiyordum.

Cenk yine bağırarak.

"Aslı beni duyuyorsun biliyorum. Lisedeki kız varya. Hani bana ihanet eden.
İşte o kız şuan nerde dersin.?"

Bir anda yerimde durdum. Arkamı dönüp ağaçların arasına baktım.
Sonra devam etti konuşmaya.

"Bu ormanda bir yerde.
Bu ev onun ailesinin evi.
Birlikte gelirdik buraya, beraber zaman geçirirdik. Ama bana ihanet etti. Beni terk edip başka birinin kollarına attı kendini.
Bana ihanet edeni affetmem. Onuda affetmedim. Şuan içinde dolaştığın ormanda bir yerlerde. Dikkat et kaçarken onun kemiklerine takılıp düşme."

Duyduğum şeyle kanım dondu.
Ellerimi ağzıma kapatarak arkamdaki ağaca sindim resmen.
Sanki etrafımda o kızın cesedi varmış gibi hissettim.

Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Sicim gibi yaşlar akmaya başladı.

Cenk o..O kızı öldürmüş. İnanamadım. Bu kadarınıda beklemiyordum.

"Hemen burdan çıkmalıyım..Hemen burdan gitmeliyim.. " Dedim, paniklemiştim.

"Bulursa. Benide..."

Önüme dönüp daha hızlı koşmaya başladım. Ama bir kaç adım sonra ayağımın yerdeki ağaç köküne takılmasıyla sendeleyip hızla yere düştüm. Q
Bulunma korkusu yüzünden sesimi bile çıkaramadım. Ama şuan canım çok yanıyordu. Bacağımda dizimin üstünde müthiş bir acı vardı. Yerimden acıyla doğrularak acıyan o yere baktım. Küçük bir dal parçası bacağıma saplanmıştı. O kadar çok acıyordu ki.
Ama sadece dişimi sıkıyor sessizce ağlıyordum.

Sesimi duymamalıydı. Yerimden kalkarak aksayarak yavaş adımlarla yürümeye devam ettim.
Yere her basışımda canım biraz daha yanıyordu.
Bir yandan arkama, Cenk'in beni takip edip etmediğine bakarak. Karanlıkta yönümü bilmeden yürümeye devam ettim.

Arkamı kollarken aniden çarptığım şeyle sendeledim.
Önüne döndüğümde gördüğüm şey yüzü kandan gecenin karanlığına bürünmüş Cenk ti.

O anki korkuyla yüksek sesle bir çığlık attım.
Çığlığımı bütün ormanın duyduguna eminim. Sendeleyerek arkamdaki ağaca yaslandığımda Cenk:

"Sana söylemiştim. Seni bulurum demiştim." Dedi.

Bakışları bacağımı buldu.
Sonrada gözlerime baktı.

"Gördünmü güzelim sadece kendini yaralamakla kaldın.
Hadi gel dönelim." Dedi elini uzatarak.

"Hayır seninle gelemeyecem. Defol git, rahat bırak artık beni." Dedim arkamdaki ağaca dahada sinerek.

Kolumdan tutarak beni kendine doğru çekerken ben ise kendimi geriye doğru çekiyordum.

"Gelmeyeceğim dedim. Bırak. Seni katil. Senden nefret ediyorum. İğreniyorum,aşağılık mahlûk."

Son cümle ile durdu bana dönerek gözlerime dikti bakışlarını.
O an son gördüğüm şey havadaki yumruğu oldu.

Gözlerimi araladığımda Cenk'in omzundan aşağı sarkmış sekilde eve giriyordum.
Aynı salon aynı koltuk aynı şömine.
Aynı evdeydim yani.
Beni omuzundan aşağı şöminenin yanına atar şekilde bıraktı.
Bacağıma giren acıyla inledim. Baktığımda kanadığını gördüm. Sonra kapıya giderek kilitledi ve anahtarı alıp cebine koydu.

Diğer tarafa giderek gözden kayboldu.
Kulağıma su sesi geliyordu sadece.

Bir kaç dakika sonra elini yüzünü yıkamış gömleğini çıkarıp tişört giymiş sekilde, elinde ilk yardım kutusuyla salona geldi.

Bense acıyla elimi bacağıma bastırmış oturuyordum sadece.
Yanıma geldi diz çöktü.

"Rahat durda bacağına bakalım güzelim." Dedi.

"Bana güzelim deme. Katil! " Dedim.

Kutudan makası çıkartıp burnuma doğru uzatarak konuştu.

"Rahat durmazsan canın daha fazla yanar."Dedi dişlerinin arasından.

"Elindeki makası görünce sustum çaresiz. Sonra biraz geri çekilerek pantolonunun paçasını kanayan yaralı yerin üstüne kadar kesti.
Sonrada aynı yeri enine keserek pantolonumu şort boyuna getirdi. Şimdi biri uzun diğeri kısa paçalı bir pantolonla kalmıştım.

Kutudan alkolü alarak gazlı beze sürüp batan dalın etrafını sildi.
O. Yarayı silerken hissettiğim acıyla gözlerim doldu.

"Bu dalı çıkarmalıyız. Yoksa mikrop kapar yara." Dediğinde gözlerim kocaman oldu.

"Olmaz istemiyorum bırak."

Dedim. Canım daha çok yanacaktı çünkü.

"Aslı yer değişelim bu acıya sen dayanamazsın. "

"Olmaz Alev. Seni öğrenirse daha büyük bela olur bu katil."

"Aslı inat etme canın çok yanacak. "

"Dayanırım gerekirse."

Cenk. Yerde dizlerinin üzerinde elinde kanlı bez bana bakıyordu. Ellerini yere koyarak biraz daha yanıma geldi.
Yüzünü yüzüme doğru iyice yaklaştırdı. Bense geriye gitmeye çalışsamda arkamdaki duvara kadar gidebildim sadece.
Bana,gözlerime baktı.

"Neden." Dedi.
"Neden kaçtın.
Ben sana, seni sevdiğimi söylerken, yardım etmeye çalışırken neden bana vurup kaçtın."

Gözleri gözlerimde bana bakıyordu. O an fark ettim gözlerinde yaş vardı. Ağlıyormuydu?

"Cenk." Dedim.

"Bırak beni. Be..nn.. "

Cümlemi tamamlayamadan Cenk'in sol elini ağzımın üzerinde hissetmemle bacağımdaki dal parçasını hızla çekti.
Gözlerime hücum eden yaşlar eşliğinde müthiş bir çığlık attım Cenk'in ağzıma kapattığı elinin altında. O an ki tarifsiz acıyla birlikte duydugum son cümle,

"Bunu hakettin güzelim." Oldu. Sonra kendimi karanlığa bıraktım. Başka türlü dayanamazdım.

*****
Yüzüme vuran gün ışığıyla açtım gözlerimi.

Aynı koltukta yatıyordum yine.
Bacağımdaki sızıya baktım. Zonklama hissediyordum çünkü.
Bacağımdaki yara sargı beziyle sıkıca sarılmıştı. Bu yüzden zonklama hissediyordum.
Sonra elim dikkatimi çekti. Yanık olan elimdede sargı vardı.

Yavaşça ayağa kalktım. Kolumdaki saatime baktım. Öğlen olmuştu. Evin içine göz gezdirdim Cenk yoktu.

Ayağa kalkmaya çalıştığımda başımın dönmesiyle yerime oturdum.
Sanırım tansiyonum düşmüştü. Ama elimi alnıma koyunca fark ettim ateşim çıkıyordu galiba. Bu iyi değildi. Yarama baktım mikrop kapmamıştır umarım. Acılan kapıyla Cenk'in sesini duydum.

"Günaydın uyuyan güzel."

Duyduğum iğrenç sesle gece olanları hatırladım. Beni konuşturarak oyalamış ve beklemediğim anda o dalı hızla çekmişti. Adi pislik. Birde bunu hakettin demişti.

Yanıma gelerek oturunca kendimi geriye çektim.

" Yaklaşma bana. " Dedim.

Sol kolunu koltuğun arka yerine atarak sağ eliyle çenemden sıkıca kavradı.

Bugün buradan ayrılıyoruz.Artık hep birlikte olacağız sende inat etme artık kabullen. Bundan sonra benimsin. Sadece benim."

Dedi dudaklarıma bakarak bana yaklaşırken.
O an hissettiğim midemdeki bulantı ile birden elimi ağzıma kapattım.

Cenk şaşkın geri çekildiğinde birkez daha bulandı midem.

"Midem" Dedim ayağa kalkarak. Aksayarak olabildiğince hızlı mutfaktaki lavaboya attım kendimi.

Midemdeki bütün safrayı çıkardım. Kusarken tezgahta farkettigim meyva bıçağını sol elimle alarak kolumun içine itekledim. Bir yandan da hala kusarak yine ağlıyordum. Her kusduğumda olduğu gibi.

Mutfağa gelerek kapının önünden bana baktı Cenk. Bende ona bakıyordum.

Kaşları çatıktı kızgın nefret dolu bir ifade vardı yüzünde.
Önce anlayamadım.

Ama, "Yoksa... Yoksa hamilemisin.
Yoksa onunla..."

Dediğinde anladım yüzündeki ifadenin nedenini.

Kocaman açılmış gözlerimle baktım yüzüne.
Söylediği şeyle beni ucuz kızlara benzetmesi yüzünden ondan dahada tiksinmeme, nefret etmeme rağmen.
Bana yakıştırdığı şeyi ona karşı kullanmaya karar verdim.

Yakama yapışarak bağırdı.

"Sana bir soru sordum.
Onun mu oldun. Hamilemisin cevap ver." Dedi beni omuzlarımdan sarsarak.

Dahada sinirlendim bu şekilde hesap sorarcasına konuşmasına..
Bağırarak.

"Evet." Dedim.

"Hamileyim."

Söylediğim şeyle kıpkırmızı olmuştum. Yalan söylemiştim.
Ama belki beni bırakır ümidiyle yapmıştım bunu.

"Sana inanamıyorum. Bunu nasıl..."

"Sanane. Nişanlım değilmi? Evleneceğim adam değilmi? Sanane."

Dedim bağırarak. Dahada vurguladım.

O kadar nefretle bakıyordu ki bana. Aklıma o lisedeki kız geldi.

Ya benide öldürmeye kalkarsa.
Ama onunla olacağıma ölürüm daha iyiydi. Kolumdan tutarak beni çıkardı salona getirdi.

"Önce burdan gideceğiz.
Gittiğimiz yerde de o piçten kurtulacağız."

Dediğinde gözlerim kocaman büyüdü.
Hâlâ benimle gitmekte ısrar ediyordu.
Kolumu çekerek.

"Yeter artık ya.!
Bırak yakamı benden sana yar olmaz. Artık anla başka adamın çocuğunu taşıyan bir kadını neden hala istiyorsun."

Diye haykırdım.

"Çünkü seni seviyorum dedim birkere. "

Beni kolumdan tutarak birlikte evden çıktık. Yürüyemedigimi görünce beni tek hamlede omuzuna aldı. Tepe aşağı dururken debelenerek yumruklamaya başladım sırtını ama nafile.

Hiç umursamadan arabanın yanına kadar gelince beni indirerek arabanın içine savurdu resmen.
Sonrada kapıyı kilitledi. İçerden bağırarak camı yumruklamaya başladım. Hiç aldırmadan diğer tarafa geçerek kapıyı açıp koltuğa oturdu.

Motoru çalıştırıp gaza aniden ve hızla bastığında bir anda geriye gittim.
Önümüzdeki yola bakıyordu sadece.

Burdan yukarıya ana yola çıkacağız. Oradan da şehrin dışına çıkarak doğru Bodrum'a gideceğiz.
Orada ilk iş o piçden kurtulacağız."

"Hayır. Seninle hiç bir yere gelmiyorum. Gelmeyecegim. " Dedim, ana yola çıktığımızda.

"Beni bu şehirden , sevdiğimden ayıramayacaksın. Ferman gelecek bulacak beni. Seninde canına okuyacak."

"Bulabilseydi. Şimdiye kadar bulurdu. Bence senden vazgeçti."

Bunu ruhumu acıtmak için söylüyordu. Bana umutsuzluk aşılamak için bilerek yapıyordu. Pes etmemi onunla gitmemi istiyordu.

"Asla vazgeçmez." Dedim.
"Sen Fermanı tanımıyorsun.
Diyelimki benden vazgeçti. Ben ondan vazgeçmem. Seninle yine bile gelmem. "

Dedim koluma sakladığım bıçağı kolumdan sol elime doğru kaydırarak alırken.

Sımsıkı tuttum sapını bıçağın. Sonrada bütün gücümle Cenk'in gaza bastığı sağ bacağına sapladım ve çevirdim.

Canı öyle yansınki bacağının koptuğunu sansın. Aynı benim gibi.

Cenk acıyla bağırarak eliyle bacağını tutarken iki elimle saçlarını tutarak kafasını direksiyona vurdum.

O anda direksiyonun hakimiyetini kaybetti. Araba yolda bi sağa bir sola gidiyordu.
Direksiyonu toparladığında yolun ortasında enine olacak şekilde durmak zorunda kaldı.
O sırada kapının kilidini açarak arabadan çıktım.
Can havliyle boş yolda koşmaya çalışarak uzaklaşırken.

Arabadan oda çıktı. Arkamdan koşarak bana yetişti. Oda benim gibi aksamasına rağmen bana yetişmişti Allah'ın cezası.

*****

Yaşlı adamın tarif ettiği yöne doğru sürdük arabaları.
Aşağı bölgeyi işaret etmiş bir kaç ev var demişti.
O tarafta olmalıydı. O şerefsiz onu araya götürmüş olmalıydı.

Toprak ve virajlı yolda yarım saat kadar yol almıştıkki yolun sonunda ağaçlık bir bölge ,evler ve üzüm bağları göründü.
Hızla ilerlemeye devam ettik.
Bölgeye girerken çok uzakta bir araç farkettim. Siyahtı.

Zafer de benim gördüğümü görünce abi bu o araba olmalı.
Ama biz girişte o araba bölgenin çıkışındaydı.

"Zafer bas gaza yetişelim."

Dediğimde Zafer dahada yüklendi pedala. O kadarki. Adamlarımın arabaları geride kaldı.
Biz ilerledikçe oda ilerliyordu bu yüzden yetişmek zaman almıştı.
Ama mesafeyi kısalmıştık. Şimdi önümüzde rahat şekilde görüyorduk.

Birden araba yolda sağa sola yalpalamaya başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken.
Aniden firene basarak yolu enine kaplayacak şekilde durdu.

Arabanın içinden hızla inen kişi Aslı'ydı.
Sonunda bulmuştum onu..
"Sonunda." Dedim. Ama neden koşmaya çalışırken aksıyordu.

Dahası o piç de aynı şekilde aksıyordu.
Neler oluyor lan.

O or***u çocuğu ona bişeymi yapmıştı.

"Zafer bas gaza çek su itin arabasını yoldan." Dedim.

Zafer gazı kökledi arabanın motor kısmına hızla çarpınca araba kenara savruldu. Yanından geçip kenarda durduk. O sırada o piç maalesef Aslı'ya yetişti.

Hızla arabadan inerek belimdeki silahımı çıkararak bağırdım.

"Aslı!"

Aslı beni görünce hüzünle baktı.
Dudaklarında kısık sesle çıkan adımı okudum.

*****

Oda benim gibi aksamasına rağmen bana yetişmişti Allah'ın cezası.
O anda arkamda büyük bir gürültü duydum.
Anında döndüm ama aynı anda Cenk bana yetişip yakalayarak bir elini beline bir elini boynuma doladı.

Karşıya baktığımda ise hayal olmasından korktuğum adamı gördüm.

"Ferman..." Dedim.

Gerçekten...Ferman'mıydı yoksa ben ateş yüzünden hayal mi görüyordum.
Allah'ım hayal olmasın ne olur.

"Aslı!"

Duyduğum sesle emin oldum oydu. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

*****

"Cenk. Seni.. Or***u çocuğu bırak onu." Demeye kalmadı. Bacağına saplı olduğunu gördüğüm bıçağı bacağından çıkarıp Aslı'nın boğazına dayadı.

"Bırak lan onu!"

Dedim silahımı havaya kaldırıp ateş ederek. Aynı anda hem Zafer hem Sefer hem diğer adamlarım gelmiş. Hepside silahını Cenk'e çevirmişti.

"Kimse ateş etmeyecek." Dedim yüksek sesle.

"Uzak durun lan, yoksa onun boğazını keserim. "

Diyen Cenk'e dahada yaklaşarak.

"Ona dokunursan seni lime lime doğrarım piç herif."

Dedim. Dişlerimin arasından.

"Halkıymışsın Aslı. Bu adam gerçekten vazgeçmiyormuş. "

Duyduğum şeyle Aslı'ya baktım.
Onu aramaktan vazgeçmeyeceğimi söylemiş. Ve buna bağlamıştı umudunu.
Asla, asla vazgeçmezdim. Oda biliyordu bunu.

"Cenk. Aslı'yı bırak dedim sana!"

" Hayır,madem bizi buldun sana canlı vermem onu.
Benim olmazsa kimsenin olamaz. Heleki senin asla.
Ya çekilirsin önümden bırakırsın gideriz. Yada gırtlağını keserim. Ancak cesedini alırsın benden.
Duydunmu beni."

Aslı'ya baktım. Cenk'in kollarının arasında boğazına dayalı bıçakla bana bakıyordu. Aramızda on metre falan vardı.

"Vur!"

Duyduğum şeyle Aslı'ya baktım.

"Vur Ferman. Onunla gitmektense ölürüm daha iyi.
Vur acıma. O bir katil. Eski sevgilisini öldürüp ormana gömmüş. O manyak bir katil. Vur gebersin!"

Duyduğum şey Cenk'e olan nefretimi dahada körükledi.

"Demek benimle gelmektense ölmek daha iyi öylemi güzelim." Diyen Cenk'e baktım.

"Sakın! Sakın bir daha ona öyle seslenme."

Diye kükredim.

"Cenk sana yemin ederim seni ölmekten beter ederim.
Ölmek için için bana yalvarırsın. Köpekler gibi inletirim seni. Hemen bırak onu."

"Onu duydun Ferman Bey! Ölürüm daha iyi dedi. O halde öl..."

Cenk'in elindeki bıçağı havaya kaldırdığını gördüğüm anda tetiğe bastım.
Bıçağı tuttuğu kolundan vurdum. Sendeleyerek geriye düşerken, Aslı'da diğer tarafa savruldu.

Yerdeki Cenk'in üzerine atlayıp yumruklamaya başladım. Suratının her yerini yumrukladım. Ben vurdukça o manyak gibi gülüyordu.
Ağzı burnu kan içindeydi.
Ama hala kahkaha atıyordu.

"Ferman." Diyen Aslı'nın sesiyle yerimde doğruldum.

Son kez bir yumruk daha attım. Cenk olduğu yere yığılıp kaldı.

"Zafer al bunu sakın ölmesin.
Onunla işim bitmedi." Dedim.

Ağlayarak bana doğru gelen Aslı'ya baktım dönerek. Bacağında ve elinde sargı alnında bandaj vardı.

"Aslı. Aslı'm." Dedim sımsıkı sarılarak.

"Ne oldu sana."

Aslı bana sarıldı.
Öyle sıkıyordu ki.

"Ferman. Ferman." Dedi hıçkırığa hıçkıra ağlayarak.

"Seni çok özledim. Birdaha göremeyeceğim sandım."

Dedi ağlamaya devam ederken.
Sonra birden kucağıma yığılıp kaldı.

"Aslı. Aslı.?"

Aslı'yı hemen kucağıma aldım.
Cenk'i arabanın bagajına paketleyen adamların yanındaki Zafer'e,

"Zafer! Arabaya çabuk."

Dedim.
Zafer koşarak arabaya binerken bende arkaya bindim.
Aslı'yı kucağıma yatırdım. Kıpkırmızıydı. elimi alnına koydum. Ateşi vardı. Vücuduna baktım. Bacağındaki yaradan kan sızıyordu. Yara mikrop kapmış olmalıydı.

"Zafer bas gaza. Ateşi var. Yarası mikrop kapmış olmalı. "

"Tamam abi" Dedikten sonra torpidodan soğuk su ve bez çıkararak verdi.

"Abi bunu kullan şehirden uzağız. Hastaneye gitmemiz zaman alacak."

Aldığım suyu beze dönerek Aslı'nın alnına koydum.

Aslı yavaşça gözlerini açarak bana baktı.

Ağlayarak, "Teşekkür ederim vazgeçmediğin için."

***********************************

Eveeet sonunda bitti.
Umarım beğenirsiniz. Ben güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum.

Loading...
0%