Yeni Üyelik
86.
Bölüm

🔥D.86 İstanbul.

@azamet_29_2

Ekranda Ferman'ın ve Alperen'in fotoğrafları vardı.

Altındaki yazı, iki iş adamıda kayıp.

Son hatırladığım şey, Ferman'ın ekrandaki fotoğrafı oldu. Sonrası...Yok.

Bir ara gözümü araladığımda yerde Kerem'in kucağındaydım.

Gülce yanımda panikle birşeyler söylüyordu.
Ama kulaklarımdaki uğultulu ve uzaktan gelen sesleri anlayamıyordum.
Sonrası yine karanlık.

O şekilde ne kadar kaldım bilmiyorum.

Kolumda ince bir sızı hissederek uyandım.
Yanımda bir cihaz başucumda Kağan ve Dilek vardı.
Gülce de yanımda gözleri yaşlı elimi tutuyordu.

"Aslı'cım nasılsın.
Daha iyisin değilmi?"

Önce ne olduğunu hatırlayamadım.
O yüzden anlamaya çalıştım.

"Ne oldu.?"
Dedim. Kağan'a bakarak.
Kağan dan önce Dilek yanıma oturup,

"Aslı Hanım.
Korkmayın lütfen, iyisiniz.
Sadece tansiyonunuz düşünce bayılmışsınız."

Ellerimi karnıma koydum.

"Bebeğim.?
Bebeğim iyimi?"

Dedim ağlayarak.

"İyi merak etmeyin.
Ama küçük bir kanamanız var.
Bir süre kıpırdamadan yatmanız sizin ve bebeğimiz için daha iyi olacak."

Bebeğimi kaybetme korkusu ile daha çok ağlamaya başladım.

Gülce:

"Aslı'cım lütfen ağlama bebeğini düşün."

Hem Ferman'ı hem bebeğimi düşününce daha fazla ağlama krizine girdim.

Kağan:

"Dilek hocam böyle olmayacak. Sakinleştiri falan mı versek daha kötü olacak yoksa."

"Evet hafif bişey verebiliriz.
Uyuyup biraz kendini toparlasın."

Kendi soluma dönüp sağ elimi karnıma koydum. Bacaklarımı kendime çektim.
Hala ağlıyordum.

"Ferman.
Ferman nerdesin. Gel. Bizi bırakma."

Dedim mırıltıyla.
Dilek kolumdaki seruma bir ilaç daha ekledi. Ardından gözlerimin kapandığını hissettim.

İSTANBUL

"Kaçınca kurtulurum mu sandın.
Sana bir etek sözüm var.
O eteği giydirecem sana.
Karı kılıklı şerefsiz. "

"Ne kadar korktum anlatamam.
Yiyosa gelde giydir."

Dedi bana doğru ateş ederken.

"Yiyomu yemiyomu görürsün.
Seni şu koca dünyaya ibreti alem etmezsem.
Benim adım Ferman Demirdağ değil."

Dedim arka arkaya kurşun yağdırarak.

Aramızda fazla mesafe yoktu ama hâlâ ne o,nede ben düşmemiştik.

Zafer ,Cihan ve diğer adamlar diğer tarafta biz de bu tarafta çatışmaya devam ediyorduk.

Sonunda sabrım tükenmişti.
Bu iş bu gece bitecekti.

Silâhımdaki şarjörü yenisiyle değiştirip belimdeki ikinci silâhıda çıkararak Alperen'in olduğu yöne doğru arka arkaya ateş ederek yürüdüm.

Yanındaki adamları yaralayarak etkisiz hale getirdikten sonra Alperen'i silah tuttuğu kolundan vurarak yere indirdim.

Şuan bu tarafta sadece dördümüz vardık.
Diğerleri hala çatışıyordu.
Alperen'e dönerek.

"Gebereceksin."

Dedim, dişlerimin arasından.

Yanındakiler elleri havada bana bakarken Alperen erkekçe durmaya çalışıyordu hâlâ.
Ama yağma yook o eteği giyecekti.

Yanındakilere bakarak cebimden küçük bir poşet çıkartıp Alperen'in
önüne attım.

"Giy." Dedim.

Poşeti gördüğünde neden bahsettiğimi anlamıştı.
Önce dik dik baktı.
Sonra, "Asla." Dedi.

"Giyeceksin ya söke söke ya da..."

Yanındakilere döndüm.

"Yaşamak istiyormusunuz." Dedim.

Kim istemez ki tabiki istiyorlardı. Başlarını salladılar korkuyla.

"Giydirin o zaman."

Dedim, dahada aşağılayarak.
Alperen adamlara bakarak,

"Hayır." Dedi

"Giydirirseniz yaşamanıza izin vereceğim yoksa üçünüzüde buracıkta öldürürüm. "

Dedim pis bir gülümsemeyle.

Adamlar can korkusu ile Alperen'e doğru gelmeye başlayınca, Alperen itiraz ederek kaçmak istesede izin vermedim.
Ayağından vurdum iti.

Sonunda böğüre böğüre giymek zorunda kaldı o eteği.
Adamları hem gülmemeye çalışıyor hem korkuyorlardı.

Adamlara doğru tuttum ellerimdeki iki silahı.

"Kenara geçin." Dedim.

Çaresiz geçtiler.

"Canınızı bağışladım.
Atlayın. Yüzerek gideceksiniz. "

Diye ekledim sırıtarak.

Yapacak birşeyleri yoktu ama soğuk suyuda göze alamıyorlardı.

"Üçe kadar sayıyorum.
Bir...
İki..."
Dediğimde ikiside beklemeden atladılar. Soğuk su soğuk topraktan iyiydi onlar için.

Arkalarından Alperen'e döndüm.

"Sıra sende yavşak, kalk."

Dedim.
Ama kıpırdamadı.
Yanına gelerek yakasından tuttum. Sürükleyerek kenara kadar getirdim.
Elimdeki silahı kafasına dayadım.

" Yapma!
Beni bırak.
Ne istersen veririm."

"Yoo.
Yok öyle yağma.
Burdan dönüş yok.
Aileme el uzatana yaşamak haram lan! Haram!
Son duanı et. " Dedim. Bir adım geriye giderek.

Dua hakkını bana ve aileme küfür etmeye kullanınca hiç acımadım.
Arka arkaya tetiğe bastım.

Gemiden aşağıya düşen bedene baktım.
Zerre acıma hissi duymadım.

"Bu iş burda biter. "

Tam gemiden gitmek için arkamı dönmüştüm ki arka arkaya iki el silah sesi ve başımdaki acı hissiyle sendeledim.

Zafer'in "Abi?"

Cihan'ın "Ferman?" Diye bağırışları ve
gemiden aşağıya düştüğümü hatırlıyorum.

Sonra buz gibi suyun içinde buldum kendimi.
Bütün vücuduma bıçak saklanıyor gibi hissettiriyordu.
İrkilerek kendime geldim.
Suyun yüzeyinde durmaya çalışsamda başımdaki acı ve dengemin olmayışı yüzünden kendimi toparlamayışım yüzünden yüzemiyordum.

Dibe doğru çekilirken birinin daha suya düşüşünü gördüm.
Zafer di.

"Abi?
Abi geldim dayan."

Hic düşünmeden arkamdan atlamıştı oda.
Hem dostum hem en sadık adamımdı bu yüzden.
Benim için her şeyi göze alabilirdi.

Suyun altında bir el hissettim yakamdan tutan. Zafer beni tutup suyun yüzeyine çıkardı.
Kolunu boynumun altında hissettim.
Başımı suyun yüzeyde tutarak yüzmeye başladı.
Bilincimin gidip geldiğini hatırlıyorum. Sonra Cihan...

Cihan:

"Zafer?
Zafer. İyimisiniz? "
Gemiden aşağı bağıran Cihan'ın sesi uzaktan geliyordu.

"Ben iyiyim.
Ama abi yaralı.
Kendinde değil."

"Dayanın bizimkiler geliyor."

"Çabuk olun."

Zafer den

Ferman abiye nişan alan adamı görür görmez adama ateş ettim.
Ama engelleyememiştim.
Oda aynı anda ateş etmişti.

Ferman abi eli başında gemiden aşağı düşünce hiç düşünmeden koşarak arkasından atladım.
Abimdi o adam benim.
Ölmesine göz yumamazdım.
Denize düşer düşmez etrafima baktım.
İki metre uzağımda gördüm abimin suya batışını. Yüzüp arkasından daldım suya.

Ferman abiyi suyun altında ceketinden tutarak yüzeye çıkardım.
Yüzmeye çalışıyordu ama şuan bilinci hidip geldiği için başaramıyordu.

Hemen kolumu boynunun altından geçirerek başını suyun üzerinde tutarak sol kolumu kullanarak yüzmeye başladım.

Cihan:

"Zafer?
Zafer. İyimisiniz? "

"Ben iyiyim.
Abi yaralı. Kendinde değil."

"Dayanın bizimkiler geliyor."

"Çabuk olun." Dedim.

Biraz sonra duyduğum motor sesi ve
Cihan'ın adamlarını tekneyle görünce,

"Sonunda." Dedim.

Zira su buz gibiydi ve kendinde olmayan Ferman abi için hiç iyi değildi.

Tekne bize yaklaştığında kıyıdaki polisleri ve habercileri gördüm.

"Olamaz kahretsin." Dedim, dişlerimi sıkarak.

Hemen uzaklaşmamız gerektiğini biliyordum.
Adamların yardımıyla abiyi yaka paça tekneye çıkardıktan sonra bende çıktım yardımla.

Ferman abiyi yere yatırdığımda alnından akan kana baktım.
Resmen kurşun sıyırıp geçmişti.

"Hassiktir.
Hemen hastaneye gidelim çabuk.!"

Diye bağırırken adamların getirdiği battaniyeyi abimin üzerine örttükten sonra hızla kıyıya doğru ilerledik.

"Telefon."
Dedim yanımdaki adama elimi uzatarak. Hemen cebinden çıkarıp verdi.
Aldığım telefonla hemen Cihan'ı aradım.

İlk çalışta açtı.

"Cihan nerdesiniz.
Boşaltın orayı polis ve haberciler geldi. Hemen ayrılın ordan.

"Ayrıldık zaten.
Nerdesiniz?
Ferman nerde? İyimi?"

"Degil kıyıya çıkacağız.
Hastane ye gidiyoruz.
Hemen toplanın. Adamları uzaklaştır sen de buraya gel."

"Tamam."

Dediğinde. Kıyıya gelmiştik bizde.

Hızla Ferman abiyi battaniyeye sararak uçlarından tutarak tekneden indik. Kıyıda bizi bekleyen arabaya binerken,

"Çabuk en yakın hastaneye."

Dedim bağırarak.
Navigasyondan en yakın hastaneye bularak oraya giderken Cihan ve adamlarıda peşimizden geliyordu.

Son sürat hastaneye gelerek acile kornaya başa basa girdik.

İçerden bir ekip hemen sedyeyle çıktı.
Arabadan inip Ferman abiyi çıkarıp hemen sedyeye yerleştirerek içeriye aldık.

Hemen acil müdahale odasına aldılar.
Doktor ne oldu diye sorunca ayrıntıya girmeden,

" Gemiden denize düştü." Dedim.

Alnına ne oldu diye sorunca,

"Kimliği belirsiz biri saldırdı." Dedim yine.

Önce üzerindeki ıslak ve soguk kıyafetleri çıkardılar. Hipotermiden ölebilirdi yoksa.
Sonra ısıtmak için elektirikli ısıtıcıyı açarak folyo ve kalın örtü ile üzerini örttüler.

"Kurşun sıyırmış." Dedi bana bakarak.
"Adli vaka."

"İşine bak doktor." Dedim.
Dişlerimi sıkarak.

"Önce MR çekelim.
Sonra dikiş atarız."

Dedikten sonra hızla odadan çıkararak MR için götürurlerken tam arkasından bende gidecektimki ne zaman geldiğini görmediğim Cihan kolumdan tuttu.

"Ben giderim.
Sen git üzerini değiş,donup öleceksin yoksa."

Dedi ve Ferman abinin arkasından gitti koşarak.

Maalesef haklıydı.
Hemen dışarı çıkıp bizim minibüse yöneldim.
Yedek kıyafetlerimin olduğu çantadan kuru kıyafetlerimi alıp hızla değişerek tekrar içeriye girdim.

Biraz sonrada Cihan geldi.

"Nasıl ? "

"Ferman'ı özel odaya aldılar.
Donacakmış nerdeyse şuan ısıtıyorlar.
Başına da dikiş attılar.
Kurşun 2cm daha yana kaysa şuan ölüsünü morga kaldırıyorduk."

"Ne biçim konuşuyorsun lan." Dedim yakasında tutarak.

"Neyse durumu kötü değil. Isınınca kendine gelir.
Doktoru ve personeli uyaralım.
Kimse ağzını açmasın.
Ferman uyanınca hemen gidiyoruz burdan."

"Tamam."

*****

Başımdaki müthiş ağrı ile uyandım.
Sanki kafama balyozla vurulmuş gibi hissediyordum.

Elimi başımın ağrıyan yerine koyduğumda bandaj vardı.

"Abi.
Abi iymisin?"

Dedi Zafer yanıma gelerek.

"Zafer?
Ne oluyor lan.?
Başım çok kötü ağrıyor.
Nerdeyiz.? "

Dedim etrafa bakarak.

"Abi piçin biri arkandan ateş etti. Geberttim iti ama geç kaldım.
Şükür ki kurşun sıyırmış. Ama 2 cm kaysaymış gidiyormuşsun. "

Dedi alnımı göstererek.

"Gemiden denize düştün.
Seni çıkarırken polisler ve habercileri gelince alel acele hemen ordan ayrıldık.
Birde polislere dert anlatamazdık."

Yerimde doğrulurken farkettim.

"Kıyafetlerim nerde lan."

"Islaktı çıkardılar.
Donacaktın nerdeyse.
Yenilerini getirdim."

Dedi çantayı yatağa bırakarak.

Tam kalkacakken kapı açıldı Cihan girdi içeri aceleyle.

"Ferman?
Uyanmışsın iyimisin.?
Nerdeyse ölüyordun valla. "

"İyiyim ben.
Çıkalım."

Dedim giyinirken.

"Acele etmemiz lazım zaten."
Dedi elindeki telefonun ekranını bana göstererek.

Polisler geminin etrafındaydı.
Olay yeri inceleme, haberciler herkes doluşmuş. Deniz poliside gelmiş birşeyler arıyorlardı.
Aslında bizi arıyorlardı.

Haberin alt yazısında da iki iş adamı da kayıp yazıyordu.

"Lan ne çabuk haberleri oldu bunların.
Gereksizler son dakika haberi yapmışlar bide."

"Abi Aslı kardeş duyduysa hiç iyi şeyler olmamıştır.
Önce haber versek."

"Önce şurdan siktir olup gidelim, yolda ararız."

Dedim en son ayakkabılarımı da giyerken.

"Doktoru falan tembihledik.
Biz gidene kadar birşey söylemeyecek kimseye."

"Tamam hemen çıkalım. "

Dedim.

Hızla hastaneden ayrılıp arabalara bindik. Biz acilden ayrıldıktan sonra arkamızdan gelen polis araçları bizim zamanında çıktığımızın işaretiydi.

Tam zamanında ayrılmışız.
Sabah olmuştu. Saat 10 a geliyordu.

Cihan Zafer ve ben minibüste, diğer adamlar diğer araçlarda dönüş için hareket ettik.

Başımı koltuğa yaslayarak gözlerimi kapattım.
Başım hâlâ ağrıyordu.

Cihan:

"Eee kıçını kurtardığımıza göre anlat.
Alperen'i ne yaptın."

"Akşam haberlerde görürsün." Dedim,pis pis sırıtarak.

Zafer:

"Abi ,Aslı yengeyi arasak duyduysa kötü olmuştur. Durumu malûm.."

"Doğru.
Telefonum..."

Dedim ceplerimi karıştırırken.
Zafer elindeki poşeti uzattı.
İçine baktığımda ıslak cüzdanım telefonum ve kıyafetlerim vardı.

"Benimkini kullan." Dedi Cihan.

"0rospu çocuklarının yüzünden telefonda gitti.."

Dedim Cihan'ın telefonunu alarak.
Çünkü Zafer'in durumuda aynıydı.

Sonunda Kerem'in numarayı çevirip çalmasını bekledim.
Bir kaç kere çalmasına rağmen açılmayınca sol yanında bir sızı hissettim.

Sonra açıldı.
"Neden açmıyorsunuz lan."Diye bağırdım.

Kerem:

"Abi?
Abi iyimisin. Nerdesin. Kayıp olduğunu söylediler." Dedi telaşla.

"İyiyim koçum birşey yok. Kayıp falan değilim.
Aslı nasıl."

"Şey..
Abi Aslı sabah haberleri gördü.
Sonra..."

"İyimi nasıl" Dedim panikle.

"Kağan ve Dilek burda."

"Kağan'ı ver hemen."

"Tamam bir dakika."
Dedi Kağan'a telefonu verirken.

"Alo Ferman."

"Aslı nasıl iyi de Kağan."

"Şuan ilaç verdi Dilek, uyuyor.
Küçük bir kanaması oldu.
Çok ağladı mecbur ilaç verdik."

"Tamam,başından ayrılmayın sakın.
Yoldayız." Dedim kapatarak.

"Kahretsin.
Kahretsin. "
Dedim bağırarak,oturduğum koltuğu yumruklarken.

"Abi?"

"Sabah haberlerini görmüş.
Geri zekalılar sondakika haberi diye anında yapıştırınca ekrana Aslı görüp fenalaşmış kanaması olmuş.

Basın lan gaza bir an önce dönelim." Dedim şoföre.

Dönene kadar kafayı yiyecek hale
gelmiştim. 4 saatin sonunda evin bahçesine girdi minibüs.
Hızla inip evin kapısına dayandım. Açar açmaz içeriye girip üst kata çıkacakken,

"Ferman!"

Duyduğum sesle arkamı döndüm.

Dilek Kağan ve Kerem salonda bana bakıyordu.

Kerem'in:

"Abi yararlanmışsın. İyimisin." Demesine aldırmadan
Kağan'ın yanına gelip kollarından tuttum.

"Konuş nasıl. İyiler mi?"

"Korkmayın. İkiside iyi."

Dedi yanındaki Dilek gülümseyerek.

"Küçük bir kanama.
Bir kaç gün kalkmamalı yataktan."

Onları salonda bırakıp hızla odaya çıktım.
Odaya girdiğimde Aslı'm yatakta öylece yatıyordu. Yanında ultrason cihazı vardı. Demek buraya getirmeleri gerekmişti.
İyide olmuştu aslında.

Gülce Aslı'nın yanında sandalyede oturmuş onu izliyordu.

Beni görünce yerinden kalkıp koşarak yanıma gelerek boynuma sarıldı.

"Abi, abicim."

Dedi ağlayarak sarılırken.

"Çok korktuk.
Başına yine birşey geldi sandık.
Kayıp dediler senin için. "

Yüzünü avuçlarının arasına alarak alnından öptüm.

"İyiyim güzelim,birşeyim yok.
Kayıp falanda değildim.
Yanlış haber yapmışlar."

"Yani Aslı boş yere mi bu hale geldi.
Kız ekranı görünce düşüp kaldı.
Kanaması olduğunu duyunca bebeğine birşey olacak diye çok korktu, çok ağladı.
Doktor Dilek mecburen ilaç verdi."

Aslı'ya çevirdim başımı.
Kolunda serum uyuyordu.
Yanına yaklaşıp oturdum.
Gözlerinin altı ıslaktı, arada içini çekiyordu.
Uykusunda ağlıyordu yine.

"Ferman. Bizi bırakma,gel.."

Dedi mırıltıyla.
Uykusunda konuşuyordu.

"Gülce ben çıkayım." Dedi giderken.

Sevdiğim kadının yanına yattım.
Bir kolumu başının altına koydum.
Diğer elimi karnına koyarak okşadım. Kendime bastırarak sarılıp saçlarını koklayıp alnından öptüm.

"Aslı'm.
Güzelim,sevdiğim, geldim.
Burdayım yanınızdayım."

Yüzünü kendime çevirdim.
Düzenli nefesini tenimde hissetmek dünyadaki her şeye bedel.

Dedim dahada sarılıp göğsüme basarak.

Sonra yanında öylece kokusunu çekerek gözlerimi kapattım. Yorgunluğun da etkisiyle uyuya kalmışım yanında.

*****
"Uyu...
Uyu..."

"Uyuma, uyan Aslı. "

"İstemiyorum. Rahat bırak beni Alev.
Uyumak istiyorum..
Uyandığımda Ferman olmayacaksa uyanmamın ne anlamı var."

"Uyanmadan nasıl bileceksin seni şapşal."

"Korkuyorum."

"Artık korkularından kurtulmalısın.
Hep kaçamazsın.
Sen anne olacaksın.
Anneler güçlü olur.
Kendin için bebeğin için uyan..
Hadi uyan...Uyan..."

Gözlerimi aralamaya çalışırken o tanıdık kokuyu duydum.
Ferman'ın kokusu.
O koku... Beni kendine bağlayan koku.

Hızla gözlerimi açtım.

Yanımdaydı.
Hemen yanında ve bana sarılmıştı.
Gelmişti işte buradaydı.
Gözlerime dolan yaşlarla baktım.
Elimi yüzüne dokundum rüyamı, gerçekmi.
Gerçekti.
Yanımdaydı işte.

"Ferman..." Dedim ağlayarak boynuna sarılırken.

Korkuyla uyandı. Ferman.
Kendine gelince,
"Aslı.
Aslı'm. Güzelim bir tanem. İyimisin?"

"Çok korktum. Sana yine bişey oldu sandım.
Sonra bebegimize bişey olacak diye..."

Dedim daha çok ağlayarak.

"Birdaha gitme. Hiç bir yere gitme ne olur. Senin yokluğunda hep korkuyorum. "

"Merak etme artık bitti." Dedi alnımdan öperek.

O an farkettim. Başındaki yarayı.

"Başına ne oldu." Dedim.

Biraz düşünüp. " Çarptım." Dedi.

"Yalan söylüyor Aslı."

Alev haklıydı. Yalandı. Ama üstelemedim.

Kendimi göğsüne dayadım gözlerimi kapatarak.
0 sırada yine kapı açıldı.

"Yol geçen hanı oldu oda."
Dedi Alev.

Gülümsememe engel olamadım..

Gelen Kağan dı.
Arkasında da Dilek vardı.

Ama ilk olarak,

"Müsaitseniz girebilirmiyiz ." Dedi kadın.

"Kağan içerden gir gir sıkıntı yok."

Demezmi. Anında uzaklaştım Ferman dan.

"Tam bir medeniyet fukarasısın Kağan." Dedi Ferman.

"Biliyorum." Dedi birde üstüne.

"Bizden utanmıyorsan meslektaşından utan bari lan. "

"Neden? Oda yabancı değil ki."
Dedi arkasını dönüp Dilek'e değişik bir bakış atarak.

Bugüne bugün sözlüm.

"Neee!"

Dedik aynı anda.

****************************

Loading...
0%