Yeni Üyelik
92.
Bölüm

🔥D.92 İntikam

@azamet_29_2

Planımı değiştirmem gerekiyordu.
Ama olsun. O ikisinden aynı anda kurtulacaktım.
Eninde sonunda intikam alacaktım.

Hemen motoru çalıştırıp geri döndüm.
Gidecek yerim olmadığı için yine Özlem'in evine dönmek zorundaydım.
Zaten hala uyuyordu büyük ihtimalle.

Yol üstünde hızlıca bir markete ve optik e girdim.
Sonra da Özlem'in evinin yolunu tuttum.
Anahtar hâlâ bende olduğu için girmem zor olmadı.

Ama yinede temkinli davranarak girdim salona. Özlem dediğim gibi hâlâ uyuyordu.
O yüzden işim kolay olacaktı.
Özlem uyanmadan işimi bitirip hemen geri çıkabilecektim.

Marketten aldığım boyayı banyoda hazırlaıp kenara bıraktım. Sonra banyo dolabından aldığım makası kullanarak uzun saçlarımı enseden kestim gelişi güzel kat verdikten sonra aldığım siyah boya ile boyadım tabii kaşlarımıda boyamam gerekiyordu.
Onları da boyadıktan sonra bir süre bakleyip saçlarımı hızlıca yıkadım. Yeni lenslerimi takıp aynadaki yeni halime baktım.
Şimdi siyah saçlı kara kaşlı kara gözlü esmer bir kadındım bu halimle beni tanıyamazlardı.

İşimi bitirip salona geri döndüm. Özlemi son kez öpüp, "Elveda. " Dedim.
Elveda çünkü artık dönemem.

Özlem'in dairesinden çıkıp asansöre bindim. Aşağı inerken asansördeki aynada kendime baktım. Nasıl bu hale gelmiştim ben.

Herşey çok daha güzel olabilirdi. Ferman'la mutlu bir hayatım olabilirdi.
Hepsi,hepsi o ikisinin suçuydu. Aşkımı red eden Ferman'ın ve o küçük yılanın suçuydu.

Ölmeyi hak ettiler. Hakettiler.

Aşağı inince asansörden ve binadan çıkarak hızlı adımlarla park yerine girdim.
Alelacele park ettiğim aracıma binerek adamımı tekrar aradım.

"Son durum ne?"

" Efendim Aslı hanım baygın şekilde arkadaşının hastanesine gittiler."

" Vah vah. Üzülsekmi acaba. Numaracı yılan. Kim bilir ne oyun peşinde."

"Şuan hastanenin önündeyim."

" Gelmemi bekle yoldayım."

" Peki efendim."

Telefonu kapatıp motoru çalıştırdım.
Diseksiyonu ana caddeye doğru çevirip gaza bastım.
Ağır sekilde ilerlerken önümdeki araçları izliyordum. Akşam olduğu için şehir yine ışıl ışıldı. Belkide birdaha göremeyeceğim bir ışıltı. Ben geceleri şehrin ışıklarını izlemeyi çok severdim.
Birgün Ferman ile birlikte onun kollarının arasında terastan bu şehrin ışıklarını izlemenin hayalini hep kurdum. Ama hayal olarak kaldı hep.
Adım adım ilerlerken geçmişe doğru bir yol buldu zihnim.

Ferman'ın yanında buldum kendimi.

Ferman ve ben...
Okuldan çıkmışız. Bütün kızlar bize bakıyor. Ferman o zamanda çok yakışıklı hep yakışıklıydı. Her haliyle kızların kalbini kazanabilecek bir erkek.
Güçlü, karizmatik,zeki...
Ona çok aşıktım, hemde çok. Ama o beni hep arkadaşı olarak gördü.
Ben ona yakınlaşmaya çalıştıkça o benden uzak durmanın yollarını buluyordu. Gözlerinde bir kıvılcım görmem yeterdi halbuki. Bir işaretiyle her şeyimi ona sunardım.
Sonunda itiraf ettim.

"Seni çok seviyorum, ölesiye seviyorum senin olmak istiyorum. Bir ömür senin yanında kalmak istiyorum."

Dedim ama o beni reddetti.
Her zaman reddetti.
İzmir den onun için geldim. Bu bir şans dedim. Kalbime gömmeye çalıştığım duygular yine filizlendi. Bana,

"Sana ihtiyacım var."
Dediğinde dünyalar benim olmuştu. Yeniden başlamak istiyor sanmıştım.
Ama sadece o yılan için çağırmıştı beni. O aptal miras davası için.

Hiç yapmayacağım bir şeyi yapıp gururumu ayaklar altına aldım. Kariyerimi hiçe saydım. Ferman'a seni o yılanla paylaşmaya bile razıyım dedim ama.. Yine reddetti. Red.Red.
Bütün hırsımı Aslı dan almak onu öldürmek istedim.
Ferman onu unutur bana döner dedim. Yine olmadı...
Sonunda eski bir avukat olarak kendimi Ferman Demirdağ ve eşine saldıran Aslı Demirdağ'ı kaçıran öldürmeye kalkan bir sanık olarak hakim karşısında buldum.

Bu güne kadar kürsülerde kendinden emin bir avukat olan ben, artık bir sanıktım. Böyle bir aşağılamayı haketmemiştim ben.
Hareketlerimi sözlerimi beğenmeyen hakim sonunda akıl sağlığı yerindemi diye birde kontrole yolladı.

Tuba. Aşağınında aşağısı bu olmalı dedim kendime.

O zaman dank etti. Aslı'yı daha çok araştırdım. En ince ayrıntısına kadar.
Hayretler içinde okudum belgeleri.
Ferman bildiğimiz bir deli için beni reddetmiş aşağılamış hatta bana vurmuştu. İçimdeki kinim ,duyduğum nefretle dahada bilendi dahada büyüdü. Artık iki tarafıda keskin bir hançere dönüştü.

Tutuksuz yargılanmama karar verildiğide serbes bırakıldım.
İlk iş intikam planımı hazırlamak oldu. Hayatımı mahvedenlerden intikam alacaktım.
Ben giderken kimse benim arkamdan gülerek bakamazdı. Benimle birlikte herkes gidecek.

Toprağın altına...

Hastanenin önüne geldiğimde adamımı gördüm.
Aracımdan çıkmadan aradım.
Telefon ilk çalışta açıldı.

" Buyrun efendim."

"Artık gidebilirsin. Paran hesabına yattı.
Sen beni tanımıyorsun. Bende seni!"

" Anladım efendim."

Telefonu kapatarak aracına binip trafiğe girip gözden kayboldu.

Sıra bendeydi. Aracımı yol kenarına park ederek indim.
Hastanenin Acil bölümüne gelip içeriye giren yaşlı bir kadının yanına gelerek koluna girdim.
Kadın yüzüme baktı önce.

"Yardım edeyim teyzecim." Dedim gülümseyerek.

Kadın halinden memnun içeriye girerek sekreterlik önündeki banklardan birine oturdu nefes nefese.

"Sana su alıp geleyim."

"Sağol kızım zahmet etmeseydin."

"Ne zahmeti bilakis işime geliyor." Dedim çaktırmadan.

Kadın umrunda bile değildi. Benim niyetim içerde dikkat çekmemekti.
Koridorları dolaşarak Ferman ve o yılanı bulmak için her odaya baktım. Ama yoktu. Demekki kata çıkarmışlardı.
Sekreterliğe dönerek.
Masadaki geç adama baktım. Yaka kartında Mete yazıyordu.

"Mete Bey. " Dedim.

Kusura bakmayın ya.
Yeni geldim bu hastaneye üzerimi değiştireceğim ama personel odasını yine bulamadım. Hep kayboluyorum.

"Sen yeni gelen hemşirelerdenmisin." Dedi yukardan aşağı süzerek.

"Evet."

"Ohoo. O."

"Bir haftadır hala öğrenemediysen yandık. Neyse.
Üst katta asansörün arkasında kalan koridorun sonunda solda. Kapının üzerinde kooocaman yazıyor.
Biraz uyanık ol.
Göze batma yoksa hemen başka bölüme yollarlar." Dedi ukala ukala.

"Acelem olmasa senin o dilini..."

"Bir şeymi dedin."

"Sağol kardeş" Dedim dişlerimi sıkarak.

Hızla üst kata çıkarak odayı buldum.
İçeri girip çıkan kızları izledim bir süre. Nöbet değişiyorlardı.
İyi aksamlar diyerek çıkan en son kızla beraber içeri girerken,

"İyi akşamlar canım. " Dedim.

Odadaki kıyafetlere biraz bakıp kendime uygun bir tane alarak giyindim. Birde hırka. Askıda unutulan yaka kartına baktım. Çiğdem yazıyordu.
Onuda alarak yakama astım.

Sonrada çantamın içindeki silahı alarak susturucuyu uca silahı belimin arkasına takıp gömleği indirdim.

Çantamdaki sustalı bıçağıda alarak yarım botumun içine gizledim.

Hadi bakalım Çiğdem.
Sonraki durak Demirdağ çiftinin odası. Her zaman aynı odayı kullanıyorlardı. 507.

Asansörün önüne gelip derin bir nefes alarak düğmeye bastım.
Açılan kapıyla asansöre bindim. Benden sonra bir hemşire daha koşarak içeri girdi, girerkende bana çarptı.

"Yavaş!"

"Kusura bakma ya."
Dedi.

"507 ye çağırdılar. Ama regl olmuşum hemen gidip gelmem lazım."

"İşte bu! "

Şans benden yana.
Yada şanssızlık mı desem.

" 507 mi? Kızım bu halle mi gideceksin."

Dedim biraz daha korkutmak için.

Arkan batmış.
Hemen git üzerini değiş ben seni idare ederim.

"Vallahamı? " Dedi arkasına bakmaya çalışarak.

"Ay rezil oldum valla yaa. " Dedi ağlamaklı.

"Al sen su hırkayı."

Dedim,çıkarıp arkasından beline sararak,

" Hemen git değiş kıyafetini. "

"Sağol çok iyisin."

Kata geldiğimizde kız koşarak lavaboya giderken arkasından bakarak.

"Evet çok iyiydim. Ama artık değil."

Bende çıkıp koridora yöneldim.
Şuan tam karşımdaki koridorun sonundaki 507 numaralı odada Ferman ve o yılan beni bekliyorlardı. Yavaş adımlarla ilerdim.
Sanki zaman yavaşlamış durma noktasına gelmişti.
İntikam alma vakti gelip çatmıştı.

Yemin ediyorum bu hastaneden kan akmadan kimse çıkamayacak.

*****

"Aslı'm uyan her şeyi anlatacağım."

Sonra elimi bebeğimizin üzerine koydum.
Neredeyse ikisinide kaybedecek olmak düşüncesi kalbime bir hançer girmişcesine acıtıyordu canımı.

O an elimin altındaki kıpırtıyı hissettim.

Kızım...
Kızım yine tekme atmıştı,bu kez bende hissetmiştim.
Donup kaldım.
Bu bambaşka bir duyguydu. Baba olacağımı biliyordum ama hissetmek bambaşkaydı.

Neredeyse kaybedecektim.
Neredeyse sevdiklerim ölecekti.

Buna sebep olanı bulduğumda yaşatmayacağım.

Kağan ve Dilek birlikte dışarı çıkarlarken.

Aslı'mın yüzüne baktım.
Ne kızımızın tekmelerinden ne söylediğim şeylerden habersiz öylece uyuyordu.
Uyanmıyordu.
Uyanmak istemiyordu belkide.
Bana kızgındı. Haklıydı dikkatsiz davranıp onun üzülmesine sebep olmuştum.
Ayağa kalktım yaklaşıp yüzünü avuçlarımın arasına aldım.
Yüzüne baktım. Kaşlarına kiprpiklerine dudaklarına tenine.
Melek gibi uyuyordu.
Önce alnından öptüm, sonra dudaklarına bir buğse bıraktım.

"Aslı'm aç gözlerini, beni mavilerinden,sesinden mahrum bırakma.
Bana kızgınsın,küskünsün biliyorum. Ama suçsuzum.
Oyuna getirdiler bizi. Sizi nerdeyse kaybedecektim. Bir yalan yüzünden sizi kaybedecektim."

Dişlerimi sıkarken alnımı alnına dayadım.
"Uyan güzelim. Ne olur uyan."

"Ferman."

"Duyduğum ses Dilek'indi.

"Aslı'yı odaya alacağız. Daha rahat eder,ikinizde daha rahat edersiniz."

"Tamam."

10 dakika sonra yine aynı odaya gelmiştik. En azından daha rahattı.
Aslı'nın yanına oturup elimi yüzünde gezdirirken Aslı'yı ilk gördüğüm andan başlayarak bütün anılar gözümün önünden geçti.

Onu o camda gördüğüm âna geldiğimde kalbim sıkıştı. Dişlerimden gıcırtılar geliyordu.

" Abi. "

"Söyle."

"Jasmin ve Mert yapabileceğimiz birşey varmı diyorlar."

Gözlerim Aslı'da cevap verdim.

"Aslı uyanana kadar burdan ayrılmayacaklar.
Şimdi nerdeler?"

"Dışarda."

"Yan odayı kullansınlar bu binadan çıkmak yok. Aslı uyandığında burda olmalılar. "

"Tamam abi."

"Dur. Zafer.
Ben kendim söyleyeceğim." Dedim yerimden kalkıp kapıya yönelirken.

Odanın dışına çıktığım da ikiside koridorun ortasında koltukta oturuyorlardı. Jasmin başını Mert'in omuzuna dayamış uyuklayarak bir şeyler konuşuyorlardı.

Yanlarına geldim.

"Çocuklar kusura bakmayın balayınızda böyle bir olay olması hiç iyi olmadı biliyorum ama
bir süre burada kalacaksınız.
Bu yanlış anlamayı düzeltene kadar Jasmin'e ihtiyacım var Mert."

Dedim Mert'e dönerek.

Mert:

"Ferman Bey benim için sorun değil ama. "

"Hayır benim içinde sorun değil Ferman. " Dedi Jasmin.

Yan odayı ayarlayacaklar,orada dinlenin.

"Sanırım gerek kalmayacak." Dedi Jasmin arkamı işaret ederek.
Hepimiz aynı anda arkaya baktık.

Aslı yalın ayak odadan çıkmış koridorun diğer tarafına doğru gidiyordu.

"Aslı!"

Dedim koşarak yanına giderken. Önüne geçerek sımsıkı sarıldım.

"Aslı'm. Güzelim. canımın yarısı.
İyimisin bir yerin acıyor mu?"

Aslı beni iterek kendinden uzaklaştırdı. Kaşlarını çatarak yüzüme bakarken,

"Sen kimsin?" Dedi.

O anki şaşkınlığımı ifade edecek kelime bulamadım.

"Sen kimsin.?" Dedi tekrar.

"Aslı ne diyorsun?
Ne demek sen kimsin?
Beni hatırlamıyormusun.?"

"Sen artık benim için bir yabancısın." Dedi bir çırpıda.
" Sen sevdiğim adam değilsin.
Ruhumla,bedenimle ,kalbimle sevdiğim adam değilsin.
Defol, uzak dur benden. Bizden...
Nefret ediyorum senden.
Bize bunu nasıl yaptın ,nasıl ihanet ettin. "

"Aslım beni dinle benim bir suçum yok. Ortada büyük bir hata var.Sana birisi çok kötü oyun oynamış. Resimlerdeki Jasmin'di.
Bana inanmıyorsun ona sor.

*****

Gözlerimi açtığımda yine aynı hastane ve yine aynı odadaydım.

Son hatırladığım o resimleri görmem ve ölmek isteyişimdi.
Sonra eve gitmek için Elif den ayrıldım. Sonrasını hatırlamıyorum.

Yerimden yavaşça doğrulup yataktan indim. Terlikleri giyme gereği bile duymadım. Kapıya yöneldiğimde koridorda Ferman ve birilerini konuşurken gördüm.

Sonrada umursamaz şekilde aksi yöne doğru yürümeye başladım. Artık onu görmek, konuşmak, duymak bile istemiyordum. Aşık olduğum adamın ihanetini sindiremiyordum.
Beni sevmiyordu artık. Başka bir kadına bakmış, dokunmuş, öpmüştü.

Bunu düşündüğümde bile bütün bedenimin acıyla yandığını, kavrulduğunu hissediyordum. Kalbimdeki acının ise zaten tarifi yoktu.

Boş bakışlar, boş bir zihin ve bomboş bir kalp ile uzaklaşmak istedim sadece.
Herkesten herşeyden uzaklaşmak.

Ama beni görmüş,adımı söyleyerek arkamdan koşarak gelip önünde durarak bana sarılmıştı.

Tıpkı eskisi gibi sarılmıştı.
Sonra,

"Aslı'm. Güzelim. Canımın yarısı.
İyimisin bir yerin acıyor mu?" Diye sordu endişeli.

Yine o kokuyu beni büyüleyen aklımı başımdan alan beni bu adama kör kütük aşık eden o kokuyu aldım.
Sırf bu yüzden,geri adım atmamak ona doğru koşmamak için Ferman'ı kollarımla iterek kendinden uzaklaştırdım.
Sinirle yüzüme bakarken,

"Sen kimsin." Dedim.

O an öyle bir şaşırdıki tarifi yoktu.

"Sen kimsin.?" Yineledim..

"Aslı ne diyorsun.
Ne demek sen kimsin.
Beni hatırlamıyormusun.?"

"Sen artık benim için bir yabancısın.

Sen sevdiğim adam değilsin.
Ruhumla,bedenimle ,kalbimle sevdiğim adam değilsin.
Defol,uzak dur benden. Bizden...
Nefret ediyorum senden."

Dedim yüksek sesle.

"Bana bunu nasıl yaptın...
Nasıl ihanet ettin. "

Gözlerim yanmaya,sulanmaya başlamıştı. Ama ağlamayacaktım. Bu kez salya sümük olmayacaktım.

Aslım beni dinle benim bir suçum yok. Ortada büyük bir hata var.Sana birisi çok kötü oyun oynamış. Resimlerdeki Jasmin'di.
Bana inanmıyorsun ona sor. Yanındakide kocası.."

"Daha kötüya o zaman.
Bana o kardeşim dememişmiydin.Yalanmıydı
Kardeşini dudağından mı...
Birde evli..."

"Yok öyle birşey.!!"

Kükredi adeta.

"Aslı aklını başına al...! "

Dedi beni sarsarak.

"Ben öyle bir adam mıyım?
Ben o kadar şerefsiz birimiyim.?
Ben sevdigim kadından başkasına bakacak öpecek birimiyim.
O resimlerin seni kandırmasına izin verme.
Beni hiç mi tanıyamadın?" Dedi.

Hâlâ bağırıyordu.
Bütün hastane bizi dinliyordu muhtemelen.

Yüzüne baktım ama gözlerine bakamadım.

"Zafer.!! " Dedi bağırarak.

Zafer anında yanına geldi.
Aniden Zafer'in belindeki silahı çekip aldı.

Zafer:

"Abi!" Dedi korkuyla.

Jasmin ve yanındaki adam da birden
"Ferman!" Diye bağırdılar.

Kağan'ın sesini duydum.

"Ne oluyor burda. Aslı, Ferman ne yapıyorsunuz.?"

"Kimse karışmayacak. " Dedi yüksek sesle.

Elindeki silahı bana doğrultarak bir adım geriledi.
Kaşlarını dahada çattı.
Sadece yüzüne baktım.

"Bana inanmıyorsan.
Kızım doğduğunda baban adi şerefsizin biriydi diyeceksen... "

Dedikten sonra.
Elindeki silahı sağ elime tutuşturdu sol elimle destekledi.

Parmağımı tetiğe, namnuyu alnına yerleştirdi.
Ben sadece izliyordum.

"Hiç düşünmeden bas tetiğe.
Sık kafama.
Bana inanmıyorsan bas."

Kendinden emin gözlerime bakıyordu.

"Bana inanmıyorsan bas güzelim, kılım kıpırdamaz."

Bir elimdeki silaha birde bana bakan keskin mavilere baktım.

Elim hâlâ silahta, silah ise hâlâ Ferman'ın alnındaydı.

"Zafer," Dedi Ferman sakin şekilde.

"Aslı tetiğe basarsa beni sen vurdun.
Kimse ona dokunmayacak.
Kılına zarar gelmeyecek. Ne Aslı'nın ne kızımın. Anlaşıldı mı?"

"Peki abi." Diyen Zafer'e baktım hayretle.

Bu nasıl bir saçmalıktı böyle.

"Bas güzelim.
Ellerinle şerefsiz damgası vurmandansa ellerinden ölmeyi yeğlerim.
Hala inanmıyorsan bas korkma. Kimse sana bişey yapamaz. "

"Aslı artık yeter.
Suçu yok.!
Yanıldık.!
Bırak o silâhı.
Sevdiğin adamdan ayrılma.
Bu acıyı kendine yaşatma. O dayansa sen dayanamazsın."

"Alevv... Alev. Benn.."

"Aslı kalbini dinle.
İçinde bir yerlerde doğru söylediğini biliyorsun."

"Evet...
Doğru söylüyor.
O gözleri yalan değil..."

"Ferman.n..
Ben... Benn.. "

Dedim ellerimi aşağıya doğru indirerek.

"Özür dilerim."

Dedim ağlamaya başlayarak.

Zafer elimdeki silahı anında aldığında ben hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.
Sonunda dizlerimdeki güç kaybolunca bir anda boşluğa düşecek oldum ama Ferman tuttu yine o güçlü kollarıyla kollarımdan.
Yavaşça kucağına kaldırdığında kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. O kokusunu, öldüğüm kokusunu içime çektim derin derin.

"Seni kaybetmekten, senden nefret edecek kadar çok korktum."

Dediğimde ağlamam dahada şiddetlenmeye başladı. Resmen ağlama krizi geçiriyordum.

"Şşşttt. Tamaaam." Dedi.
Sıkıca sarılıp saçlarımı kokladı.

"Geçti güzelim. Her şey düzelecek. Sana bunu yaşatanı yaşatmayacağım."

*****

Aslı'nın gözlerinin içine bakarak

"Hala inanmıyorsan bas korkma, kimse sana bişey yapamaz. " Dedim.

Korkmuyordum. Aslı beni öldürse kılıp kıpırdamazdı. Onlar olmadan yaşayamazdım zaten.

Aslı benim gözlerime bende onunkilere bakıyordum.

İlk kez gözlerinde bir renk dalgalanması gördüm. Gözlerinin mavisi bir koyu bir açık renkle dalgalandı.

Alev'di sebep.
Aslı bana bakarken Alev'le konuşuyordu belliki.

Sonra gözyaşlarını gördüm bir anda boşalan. Yağmur gibi akmaya başlarken Aslı,

"Özür dilerim."

Dedi.

Zafer anında Aslı'nın elimdeki silahı aldığında Aslı hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Bitkin şekilde bir an boşluğa düşecek oldu. Anında sarılıp yavaşça kucağıma aldım.
Kollarını boynuma dolayıp yüzünü boynuma gömdü.

"Seni kaybetmekten, senden nefret edecek kadar çok korktum."

Ağlaması dahada şiddetlenmeye başladı krize girmişti.

"Şşşttt. Tamaaam." Dedim sıkıca sarılıp saçlarını koklayarak.

"Geçti güzelim. Her şey düzelecek. Sana bunu yaşatanı yaşatmayacağım. Hadi sakinleş bak kızımızı düşün."

Dedim tekrar odaya dönerken.

Aslı kucağımda koltuğa oturdum. Bu arada Kağan hemen yanımıza geldi.
Dilek ile bişeyler konuştu fısıltıyla.

Hem onları izliyordum, hem Aslı'yı sakinleştirmeye çalışıyordum.

" Annesi üzgünken kızımızda rahat edemez."

Ama Aslı bir kere kopmuştu,durmuyordu ağlaması. Arkasındaki Dilek elinde şırınga yanımıza geldi.
Gözüyle yaptığı işaretle Aslı'nın kolunu boynumda alarak indirdim. Diğer koluyla sarılıyordu hâlâ. Dilek koluna şırıngayı batırdığında acıyla boynuma doğru inledi.

"Şşşttt. Tamaam birazdan geçecek güzelim."

Dedim boştaki elimle saçlarını okşayarak.

Bir kaç dakika sonra sesi ve ağlaması yavaşladı. Sonrada iç çekişlere dönüştü..

"Özür dilerim Ferman."
Dedi ağlamaktan kısılmış sesiyle.

"Ben özür dilerim.
Benim hatamdı. Dikkatsiz davranıp seni üzdüm ama telafi edeceğim söz veriyorum. Yeterki üzülme ,ağlama.

Yerimden kalkıp Aslı'yı yatağına getirdim. Yavaşça bırakıp yatırdım ve üzerini örttüm.

Gözleri yorgun ve üzgün bana baktı.

"Aslı'cım bende özür dilerim. İstemeden bu duruma sebep oldum."

Duyduğumuz sesle arkama baktık. Kağan, Dilek Jasmin ve Mert arkamızda bizi izliyordu.

"Aslında sana bir süpriz yapacaktık ama hale bak." Dedi Jasmin.

Aslı gözüme baktı.

"Sana doğum hediyesi olacaktı.
Mavişah Holding artık kendi gücüyle ayakta duruyor. Jasmin'in şirketi Mavişah'ın Avrupa ayağı olacak."

Aslı tekrar Jasmine baktı. Sonra yine gözleri doldu.

" Oğlum keşke başka bir hediye alsaydın lan. Elmas kaplı yüzük,kolye falan.
Ortalık bu kadar karışmazdı."

Sinirle baktım Kağan'ın yüzüne. Ben bu kadar patavatsız birini daha görmedim.
Beni gören Dilek koluna bir çimdik atıp.

"Biz çıkalım kalabalık etmeyelim"

Dedi tıslayarak.

Kağan eli kolunda hâlâ arsız şekilde.

"Ne ya! Ben ne dedim şimdi."

"Yürü Kağan. Sıçtın bari sıvama."

Diyen Dilek'i duyduğum da.
Bir an gülme isteği geldi. Kağan belasını bulmuş sonunda.

Mert bir adım öne çıktı.
"Aslı Hanım. Ben Mert Jasmin'in eşi. Daha iyi şekilde tanışmak isterdim ama..
İşte... "

"Özür dilerim."

"Hayır hayır lütfen..
Sizin hatanız değil. Biz özür dileriz."

Sonra bana bakarak

" Bizede müsaade.
Jasmin bizde çıkalım.
Ferman Bey ve Aslı Hanım biraz başbaşa kalsınlar."

Dedi gülümseyerek.

"Tamam canım."

Çıkarken,

"Jasmin?
Sende beni böyle severmisin.?"

"Bakacağız."

Kapı kapandığında Aslı'ya döndüm.

" Daha iyimisin."

Başını sallayarak,

"Uykum var." Dedi.
Elimi yanağına koyduğumda kendi elini üzerine koydu.

"Uyu güzelim dinlen. Yarın evimizde olacağız.."

Aslı gözlerini istemeye istemeye kapattı sonra hızlı şekilde uykuya daldı.
Çok zor saatler geçirmiştik. Dinlenmeye ihtiyacı vardı. Dilek bu yüzden kucağımdayken ilaç vermişti.

Aslı uyuyunca dışarı çıktım.
Mert yanıma geldi.

"Ferman Bey bize musade.
Malûm... "

Elimi uzattım.

"Herşey için sağolun. Gitmeden yine görüşelim. Hatta bi akşam yemek yiyelim birlikte."

"Çok memnun olurum."

"Aşağı kadar eşlik edeyim."

Zafer'e baktım.

"Burdan ayrılma. "

"Tamam abi."

Zafer'i tembihledikten sonra Jasmin ve Mert ile birlikte asansöre bindim.

*****

Kata geldiğimizde kız koşarak lavaboya giderken arkasından bakarak.

"Evet çok iyiydim. Ama artık değil."

Dedim.
Kabinden çıkıp koridora yönelirken.

Şuan tam karşımdaki koridorun sonundaki 507 numaralı odada Ferman ve o yılan beni bekliyorlardı.

Yavaş adımlarla ilerledim.
Sanki zaman yavaşlamış durma noktasına gelmişti.
İntikam alma vakti gelip çatmıştı.

Yemin ediyorum bu hastaneden kan akmadan kimse çıkamayacak.

Koridorda kimse yoktu.
Sadece o dev Zafer vardı. Aklıma gelen şeyle.
Asansörün yanındaki hemşire odasına girdim, tekerlekli malzeme masasıyla tekrar çıktım.

Yavaş adımlarla odaya doğru ilerlemeye başladım.
Yürüdüm... yürüdüm.
Kapının önüne geldim.

"Dur nereye?"

Zaferden bu kadar çabuk geçebilsem şaşırırdım.
Zafer'in beni tanımaması için başımı kaldırmadan hastanın tansiyonunu ölçmem söylendi efendim dedim.

Bana baktığını yönünün bana dönük olmasından anlayabiliyordum.

"Bekle."

Dedi.
Elini cebine uzattığında telefonu gördüm. Ferman'ı arayacaktı buna izin vermeyecektim.
Hızla silahımı belimin arkasından çıkardım.

"Sakın!Deneme.
Bırak o telefonu, kaldır ellerini."

Zafer yavaşça telefonu cebine koydu.
Ellerini yarım şekilde kaldırdı.

"Geri çekil."

"Hayır!
Kimsin ve ne istiyorsun?"

"Tanımadın mı.?
Kırıldım bak."

"Tuba? "

Dedi kısık gözlerle bakarak.

"Sen... Senin ne işin var burda. Ne bu halin."

"İntikam için geldim."

"Senmisin o pislik.
O resimleri çeken, yollayan. "

"Göründüğünden daha akıllısın. Evet."

"Seni. Adi orosss...
Senin yüzünden masum bir kadın ölecekti. "

"Benim için sakıncası yok
Zaten ölecek.
Ha o zaman, ha şimdi bisey fark etmez.
Bir kaç saat fazla yaşadılar hepsi bu.

Çekil kenera."

"Hayır."
Dedi kapının önüne geçerek.

Gözü elimdeki silahta sırtı kapıdaydı.
Bütün kapıyı kaplıyordu nerdeyse.
Yumruklarını sıkarak kollarını iki yana bıraktı.
Beni öldürmeden geçemezsin burdan.

Kıkırdayarak güldüm.

" Ölmeye bu kadar hevesliysen öyle olsun."

Dedim.
Bir adım geriye gelerek.
Sonra tekrar uyardım.

" Son kez söylüyorum. Çekil kenara."

"Son kez söylüyorum. HAYIR.! "

Dedi kollarını göğsünde birleştirip bacaklarını araladı.

Tam bir badiguard dı. Zafer.

Madem öyle.
Dedim ve arka arkaya tetiğe bastım.

Zafer aldığı kurşunlarla yere yıkılınca üzerinden geçerek kapıyı açtım.

Ferman'ın içerde olduğunu sanmıştım ama yoktu.

"Of yaa!
Şimdi sırayla ölmeleri gerekecek.
Hâlbuki ikisini birden yollamak istiyordum.
Bir birlerini bu kadar seven aşıkların ayrı ayrı gitmelerine gönlüm razı olmamıştı.
Yoksa nefretim mi demeliydim.

Önce Zafer'i sonra masayı içeriye çekerek kapıyı örttüm.

Zafer yerde baygın yatarken masayıda yatağın diğer tarafına kenara bırakarak yatağın önüne geldim.
Aslı'ya baktım.

"Ne yapalım Aslı, bekleyeceğiz.
Hadi uyan."

Dedim silahın ucuyla yüzünü dürterek.

"Ferman gelene kadar sohbet edelim.
Son kez gör beni .
Azrailini gör.
Heyy!
Sana diyorum.
Uyan! Uyansana be!"

Ama uyanmadı.
Kolundaki soruma baktım ilaç vermişlerdi muhtemelen.
Çekip çıkardım kolundan serum kelebeğini.
Akan kana bakarak.

"Buna ihtiyacın olmayacak.
Zaten öleceksin." Dedim.

Sonra dikkatimi bir şey çekti.
Uyuyan Aslı'nın bir eli karnındaydı. Ve bu delinin küçük bir göbeği vardı.

"Hamile!"
Dedim şaşkın.

"Nasıl olur.?
Nasıl yaparsın.?"

Diye bağırdım.

"Benim sevdiğim adamdan nasıl çocuk pedahlarsın sen." Diyerek yakasından tuttum.

Beni istemezken nasıl senden çocuk yapar. Nasıl...?

Dedim gözlerimden akan yaşlara engel olamadan.

Uykuda olan Aslı'nın yakasını bırakıp, silahı karnının üzerine dik şekilde dayadım.
Sol elimle gözyaşlarımı sildim.

"Vazgeçtim.
Siz birlikte ölmeyi bile haketmiyorsunuz.
Önce sen gideceksin Aslı.
Ferman da arkandan gelir artık."

Dediğimde odanın kapısı hızla açıldı.

Sakın kıpırdama Tuba.!

*****

Mert ve Jasmin ile birlikte asansörden inerek çıkışa kadar onlara eşlik ettim. Kapıya geldiğimizde:

Mert:
"Ferman Bey tekrar görüşmek üzere."

Dedi elini uzatarak.

El sıkıştıktan sonra Jasmin ile birlikte arabalarına doğru giderlerken telefonumun çaldığını duyunca cebimden çıkarıp ekrana baktım.

Zafer'di.

Hemen açtım ama cevap vermedi onun yerine biri konuşuyordu.

"Sakın.Deneme.
Bırak o telefonu, kaldır ellerini
Geri çekil."

"Hayır!
Kimsin ve ne istiyorsun?"

"Tanımadın mı.?
Kırıldım bak."

"Tuba? Sen..Senin ne işin var burda. Ne bu halin."

"İntikam için geldim."

"Senmisin o pislik.
O resimleri çeken, yollayan. "

"Göründüğünden daha akıllısın. Evet."

"Seni. Adi orosss...
Senin yüzünden masum bir kadın ölecekti. "

**
Tuba?
Kahretsin Tuba burdaydı.
Hemde Aslı'nın yanında.

Zafer onu engellemeye çalışıyordu.
Telefon kulağımda içeriye doğru koşmaya başladım.
Yanından geçtiğim güvenliğin silahını belinden çekip alarak hızla asansöre gittim. Güvenliğin arkamdan bağırmasını umursamandım bile.

Hâlâ telefondan gelen sesleri dinliyordum.

****

"Benim için sakıncası yok
Zaten ölecek.
Ha o zaman, ha şimdi.
Bişey fark etmez.
Bir kaç saat fazla yaşadılar hepsi bu.
Çekil kenera. "

****
Koduğumun asansörü bir türlü gelmemişti. Koşarak merdivenlere yöneldim. Yine koşarak çıkmaya başladım katları. Vakit yoktu bekleyemezdim.

****

"Beni öldürmeden geçemezsin burdan."

" Ölmeye bu kadar hevesliysen öyle olsun.
Son kez söylüyorum. Çekil kenara."

"Son kez söylüyorum. HAYIR.! "

Madem öyle.

****
Sonra duyduğum son ses susturuculu tabanca sesiydi.

Olduğum yerde kaldım bir kaç saniye.

Zafer! Zafer'i mi...
Allah'ın belası Zafer'i vurmuştu. Koşarak çıkmaya devam edip nihayet kata ulaştım hemen odaya yöneldim Zafer yoktu.
Nerdeydi. Odanın önüne geldim koşarak. Hızla açarak içeri daldım.

Sakın kıpırdama Tuba.! Dedim silahı ona doğru çevirerek.

O an Zafer'i gördüm.
Yerde yatıyordu. Yaralıydı.

Başımı kaldırıp karşımdaki kişiye odaklandım.
Hâlâ uyuyan Aslı'nın önünde bana arkası dönük Tuba vardı.
Yoksa başkasımıydı.
Gerçekten Tuba'mıydı o.

Kısa siyah saçları yoktuki Tuba'nın.

"Merhaba Ferman...
Aşkım... "

Dedi bana dönerek.

Tuba'ydı. Ama bambaşka bir Tuba.

Elindeki silahı gördüğümde korkuyla baktım. Silahın namnusu Aslı'nın karnına dayalıydı.
Elimdeki silahı iki elimle kavradım.

"Tuba Aslı'dan uzaklaş.
Sana zarar vermek istemiyorum.
Ama beni zorlarsan acımam.
Beynini patlatırım.
Uzaklaş.
Hemen!"

"Hayır. Bugün burdan kan akmadan kimse çıkmayacak. "

"Bugün burda sadece senin kanın akar Tuba. "

"Cık cık cık. Zaten aktı Ferman'cım koruman şuan ölmek üzere."

Zafer'e baktım göz ucuyla. Aynı anda peşimden gelip, Ferman Bey Diyen güvenliği duyduğumda Zafer için sevindim.

"Gel buraya.
Yerdeki adamı çıkar ve doktor çağır."

Dedim.

Adam bir Tuba'ya bir bana baktıktan sonra Zafer'i kollarında tutarak dışarıya doğru sürükleyerek çıkardığında, artık Zafer'in bir şansı vardı.
Yoksa kan kaybından ölecekti.

"Tuba şu haline bak. Aklın başında değil.
Aslı'dan uzaklaş ve bu odadan çık. O zaman sana dokunmam. Yoksa..."

"Ne!
Yoksa ne? Ferman...
Bana yaptıklarınızı bir düşün bakalım.
Sence ben burdan bir can almadan çıkarmıyım.
Hakîm karşısına suçlu olarak çıkmanın. Hapiste yatmanın, bu deli gibi tımarhanelere gitmenin hesabını sormazmıyım sanıyorsun.?

Bugün burdan en az iki ceset çıkacak.
Ya Aslı ve sen.
Ya Aslı ve ben.
Belkide üç...
Ne diyorsun.??"

Tuba delirmişti bence.
Aklını kaybetmiş sadece can alarak intikam almak için gelmişti.

Ne yapacağımı düşünürken bana doğru dönük olan Tuba'nın arkasındaki Aslı'ya baktım. Sessiz şekilde yanındaki masaya uzanıyordu.
O an fark ettim, Aslı değildi.
Tuba'ya nefretle bakan gözler Alev'indi.

Tuba'ya baktım tekrar.
Oyalamak için,

"Bizi boş yere suçlama. Senin yardıma ihtiyacın var. Elindekini bırak ve teslim ol sana yardım edelim."

Dedim.

"Oraları geçtik Ferman.
Karınla vedalaş."

Dedi elindeki silahı sabitlerken.
Şuan son şansım Alev'di.

Alev masadan aldığı makası.

"Önden sen." Dedikten sonra hızla Tuba'nın göğsüne sapladı.
Tuba acıyla geriye sendelediginde tetiğe bastım ve maalesef Tuba yere yığıldı. "

"Acaba şu emanet etme işini bir dahamı düşünsem Ferman."

Yerinde doğrulmaya çalışan Alev'e minnetle bakıp sımsıkı sarıldım.

3730 kelime 😁😁
*********************************

Veee bitti. Sonraki bölümlerde görüşmek üzere.
Bol bol yorum ve oylar lütfen.😘😘😘

 

Loading...
0%